Bir Daha Asla Sevmeyeceğim!!!

kader0083

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
4 Aralık 2006
2
0
Erkekleri anlamakta güçlük çeken, yüreği acıyan bir kadının öyküsünü okumak, yaşadığı olaylar sonunda verdiği ilginç kararı görmek isterseniz bu kısa hikayeyi okumalısınız.

Kadın yüreğindeki acıyla kıvranırken, bir yandan da "neden bu kadar harap ediyorum kendimi, değer mi?" diye düşündü. Ama yapamıyordu işte, boş veremiyordu. Yüreği acıyor, içi yanıyor bedeni de bu acıya adeta eşlik ediyordu. O adamı çok sevmişti. İlişkisine emek vermişti. Sevdiğini yüreğiyle sahiplenip, en gizlide olanlarını ona açmıştı. Belki hata buradaydı. Çok açık olmuştu. Ona karşı hiç mahremiyeti kalmamıştı. Galiba kendini çabuk tüketmişti. Adamın, kadında keşfedecek bir şeyi kalmamıştı.

Kadın oturduğu kanepeden güç bela kalktı. Başı dönüyordu. Ayakta zor duruyordu. Birden hatırladı. Dün sabahtan beri bir şey yememişti. Gece, kanepede ağlarken uyuya kalmış, aldığı alkolün etkisiyle oracıkta sızmıştı. Kendini kötü hissediyordu. "Bir şeyler yemem gerek, yoksa midem daha da ağrıyacak" diye düşündü. Mutfağa gitti ve kendine yeşil çay yaptı. Bu midesine iyi gelecekti. Biraz ekmek ve peynir aldı tabağına sonra kanepeye geri döndü. Bir yandan yiyip bir yandan tekrar düşünmeye başladı. Neydi yanlış olan? Canı gibi sevdiği ve onun da sevdiğine inandığı adam onu niye terk etmişti. Üstelik çok kırıcı bir kavgayla bitmişti her şey. Oysa dün birlikte Sapanca�ya gidip, hafta sonunu orda geçireceklerdi. Nasıl olabilirdi böyle bir şey? Kabus gibiydi. İnsanın inanası gelmiyordu. Neyin birikmişliği ve patlamasıydı bu, hala anlayamıyordu. Beyni artık düşünmekten yorulmuştu. "Biraz toparlanmam gerek, böyle olmayacak" dedi kendi kendine ve kalkıp uzun bir duş aldı. Sıcak su iyi gelmişti. Midesindeki ağrı da azalmıştı. Üstüne bir şeyler giydi. Camları açıp evi havalandırdı. Hava çok güzeldi. Bahar neredeyse yerini yaza bırakmak üzereydi. Mis gibi hanımeli kokusu odanın içine dolmuştu. Çok severdi bu kokuyu. �Dışarı çıkmalıyım� dedi önce. Sonra "yok kızlardan birini arayım, sonra beraber çıkar, sahilde otururuz" dedi.

45 dakika sonra can dostlarından biri olan Büşra, evindeydi. Apar topar gelmişti, şaşkınlık içindeydi. "Hadi çabuk anlat, ne oldu da bu hale geldiniz, hani her şey yolunda gidiyordu?" diye sorarken Büşra'nın yüzü hayret ifadeleriyle doluydu. Genç kadın arkadaşına dışarı çıkmak istediğini, evin artık ona dar geldiğini, sürekli dünkü kabusu hatırlattığını söyledi ve evden çıkıp sahile indiler. Her zaman gittikleri cafede denize yakın bir masaya oturdular. Kadın biraz daha sakinleşmiş gibiydi. Büşra ise merak içinde kıvranıyordu. "Aysun, anlat artık, çatlatma insanı, ne oldu?" diye yeniledi sorusunu. Aysun'un ağzından şu cümleler döküldü: "Aslında şimdi daha iyi anlıyorum, bu işi ben bitirdim. Çünkü kendi kendimi tükettim. Bu adama çok açık oldum ben, gizlide hiçbir şey kalmadı. Her dediğine evet dedim. Karşı çıkmadım. Adam sıkıldı benden. Bir erkeğin fazla huyuna suyuna gidince, alttan alınca, bir süre sonra cazibeni de yitiriyorsun anlaşılan. Bu erkeklerin ne istediklerini anladığım gün mezarda olacağımdan eminim. Sıkıldım artık" Duyduğu nedeni yeterli görmeyen Büşra, "saçmalama tek neden bu olamaz, sen bana şu kavgayı bir anlatsana" dedi.

"Nesini anlatayım kabus gibiydi işte. Biliyorsun hafta sonunu Sapanca'da geçirecektik. Dün sabah erkenden kalktım, çarçabuk bir şeyler atıştırdım ve giyinmeye başladım. Çantamı zaten akşam hazırlamıştım. 08.30 da gelecekti. Biraz daha erken geldi. Çok suratsızdı. Sabah mahmurluğudur, uykusunu alamadı diye düşündüm. Akşam özel bir organizasyonuna gidecekti. Geç yattı herhalde dedim. "Hala hazırlanmamışsın bu ne uyuşukluk�" deyince birden sinirlendim. "Hazır sayılırım ne oldu akşam geç mi yattın ya da fazla mı içtin, tersinden kalkmış gibisin" deyince bu açtı ağzını yumdu gözünü. Hiç onu bu kadar çirkin bir tavırda görmemiştim. "Ben alkolik miyim, söylediğine dikkat et, sen hep ağır kanlısın zaten, sabahın köründe kalkıp geliyorum hatun hala hazır değil, mecbur muyum keyfini beklemeye�" gibi cümleleri sırlamaya başladı. Arkası biraz daha farklı geldi tabi. Sanki adam, dolmuş dolmuş da taşıyor gibiydi. Ben her zaman olduğu gibi yine alttan almaya, onu sakinleştirmeye çalıştım. "Canım, tamam benim suçum, yanlış cümle kurdum, seni kırdım. Özür dilerim sana bir kahve yapayım. İstersen gitmeyiz, sorun değil, hadi biraz yatıp uyu" değince bana şunu söyledi: "Sen ne garip kadınsın, burada sana bağırıp çağırıyorum hala alttan alıyorsun. Bir gün olsun benimle doğru dürüst kavga bile etmedin. Biraz sinirlenecek olsan hemen otokontrolünü eline alıyorsun. Bıktım senin şu güçlü yanından. Hiç mi kendini serbest bırakmazsın sen? Senin bu gücünle ezilmekten de bıktım. Yeter artık."

Daha önceki ilişkilerinde erkeğe taviz vermeyen ben, çok canı yandığı için kendini değiştirmeye adayıp, bu işi başarmış biri olarak bu kez alttan alan taraf olduğum için bu lafları duyuyordum sevdiğim adamdan. Şimdi söyle bana, sence başka neden olabilir mi? Adam benden sıkıldı. Daha sonra sözleri iyice çirkinleşti, benimle devam etmek istemediğini, onu anlayamadığı bir biçimde ezdiğimi, fazla kontrollü olduğumu söyledi ve her şey bitti deyip, çekip gitti."

Büşra, "anladım canım, anladım" deyip bir süre sessiz kaldı. İşte o an Aysun, artık olayı iyice çözmüştü. Erkekleri anlamak zordu. Eğitimsiz ya da az eğitimli, kendi halinde, her şeyi olduğu gibi kabullenmek zorunda olan kadınlar galiba daha şanslıydı. En azından bahtına çıkana katlanmak zorunda hissettikleri için böyle garip olaylarla kafalarını yormuyorlardı. Kadın biraz akıllı, yalamış yutmuş olunca, erkekler açısından iş değişiyordu. İlla bir maraz doğuyordu. Daha önceki erkek arkadaşı da ona "senin bu akıllı halini sevmiyorum, aptal haline bayılıyorum" derdi. Ama bu kez değişmişti. Taviz veren, alttan alan çok didişmeyen bir kadın olmuştu. Üstelik bu hale gelmek için onlarca kişisel gelişim kitabı okumuş, eğitimlere katılmıştı. Yani kendini değiştirmenin yollarını öğrenmiş ve bunu başarmıştı. Peki sonuç ne olmuştu? Yine hüsran, yine acı ve içini kemiren bir kızgınlık.

Büşra sessizliğini bozdu: "Aman bırak ya. Erkek milleti, bunları anlamak gerçekten zor. Giderse gider, dönerse gelir. Hem de utançla af dileyerek gelir. Dönmezse de kendi bilir. Bu adamlara yaranılmaz kızım. Orta ayarı tutturacağım derken sürekli ödün veren taraf biz oluyoruz. Yeter ya."

Aysun, işte o an bir karar verdi. Bir daha sevmeyecekti. Bir erkeğe kalbini bir kez daha vermeyecekti. Madem otokontrolü bu kadar güçlüydü, sevmeden, aşık olmadan da bir ilişki yaşayabilirdi. Tıpkı erkeklerin yaptığı gibi. Böylece canı yanmayacaktı. Üstelik olduğu gibi davranacak, kendini sınırlamayacaktı. Ama bir daha asla, bir erkeği kalbine almayacaktı.

Şadan HERGÜNER
 
gereginden fazla neye deger verirsen ver gene üzülen sen olurusn canım , en basit örnegi ;çicege normalin üsütünde su versen çürümezmi?,
degerlerini,yargılarını senle aynı şekilde paylaşan ve anlayan yani ruh eşini bulamamışsınki yazık degerini bilemeimş karşındaki ama üzülsün bırak digerleri gibi sıradanlıgını yaşasın
 
bencede hayatta değerinden fazla kimseye değer vermeyeceksin Allah kimseye böyle şeyler yaşatmasın
 
X