bir adamla birlikte yaşamam. bu toplumda, bu değer yargılarıyla yaşamam. benimle birlikte yaşayacak kadar anlamı varsa ilişkimizin, neden imza atacak kadar yok diye sorarım o adama. benimle aynı yastığa başkoyacak kadar yakınız, ama devlete bunu tasdik ettirecek kadar değil öyle mi ? bu konuda, bu ülkede kesinlikle çifte standart var, ve bir kadın olarak bu ülkede bu konumda kalmayı kabul etmem.
ha, artık bir adamla evlenmem de. çünkü evlilik aslına bakarsanız, şirket kurmak gibi, işyeri açmak gibi, hukuki bağlayıcılıkları olan bir kontrat, ve boşanma söz konusu olduğunda, işine gelmeyen taraf, bunu dibine kadar kötüye kullanabiliyor. iki dakikada, iki şahitle sizi evlendiren devlet, celse celse şahit dinliyor, iki duruşma arası aylar sürüyor, senin malın benim malım derken, yıllar öncesinin beyaz atlı şövalyesinin içinden bir canavar çıkıveriyor.
kimse boşanmak için evlenmiyor hele kadınlar asla, ama evlenip boşanmış bir kadın, artık çok çok daha dikkatli oluyor bence. hele de belli bir yaştan sonra.
herkes kendi evinde yaşasın, belki en makulü olurdu ama, insan sevince hep daha yakın, hep daha birlikte hep daha "ait" olmak istiyor, yani herkes kendi evindeyken, o ilişki illâ ki yukarıdaki iki halden birine gider.
bu yüzden, hayatına kimseyi sok-a-mamak en akıllıcası oluyor bir saatten sonra.