Ben seni ecelim diye bildim ve aşkınla beslenmek için müebbet yedim...

kibela24

Nirvana
Kayıtlı Üye
29 Aralık 2007
6.205
50
44
Ben Seni Ecelim Diye bildim Ve Aşkınla Beslenmek İçin Müebbet Yedim...




Serin aşk yelleri esiyordu; mesafesi kolları uzantısındaki başının üzerinde…
Tekmil almıştı kalbim; aşk aşk diye çarpmak için… Sen düştün gözlerime ve bütün hayaller unuttu beni…
Mersiyeler söyledim adınla bezensin diye günlerim. Dalgınlığıma geldin, kapatamadım kapıları yüzüne…
Vakit gelmeden kıyama durdu kalbim… Körleşmiş kelimelerim bulamazdı sana uzanan yolları… Ölmüş şehrin leş kokan sokaklarından kaçmak için sustu sözlerim... Geceler uzundu ve ben ikiye katladım geceleri… Uyku terk etti bedenimi ve her dem Aşk’ınla devirdim saatleri… Sağa dönsem sen, sola dönsem sen…

Nasıl bir vaveyladır eyy! Yırtılıyor bütün perdeler… Korkuyorum Haziran’a uzanacak bu temaşa… Sen içimdeki hasretten habersiz tutmazsın ellerimi… Oysa düş/me/lerim bitmez, parçalanır bedenim… Gel diyemem sana can gibim! Bilmezsin ki ben seni ömrümün eceli diye bildim… Yoo, sakın korktuğumu sanma! Sen gelince nefesim kesilecek ve bitecek bu mevsim… Korkmuyorum, gelirsin de ölürüm diye… Ah sevgili! Benim endişem sana doymadan giderim diye…

Gel diyemem sana yar! Hani gelsen bitecek sanki bu sırrın… Bir baksam gözlerine yüreğimi saracak yanardağlardaki yangın… Vuslatım olacaksın… Ama gel diyemem ben sana yar!

Sarayımda yerin ebedi… Ölsem de yıkılmayacak bu aşkın temeli… Ben seni ecelim diye bildim ey sevgili…
Gelirsen ölüm kucaklayacak bedenimi… Gelirsen hülyalarımdaki yüzünle aydınlanacak tarihi sayfa… Musalla taşında bir nikâh kıyılacak ve ölüm alnımdan öpecek imzamı attığımda…

İmsak attı şimdi ve iftar vaktim gelmedi… Susma orucundayım hala ve sana olan susuşum bitmedi… Öyle çok anlatacaklarım var ki sevgili… Zaman bana yetmeyecek sanki… Oysaki karanlıklarda bile kapanmıyor gözlerim… Boynuma geçirilen bu zincirlerle Leylalaşıyorum… Zindanım özlemin, zindanım hasretin ve bu zindanda aşkınla beslenmek için müebbet yedim…

Dermanım kalmadı, tükeniyorum. Ayaklarımda kara lekeler, yüzüm kir, pas içinde… Kanatacak cisimler batıyor kalbime… Duvarlardan gelen kan kokusu bayıltıyor… Ziyaretime gelen acımasız şairler kulağıma şiirler okuyor… Haykırıyor bir tanesi “gel ey aşk!” diye… Ah yar! Senin aşkın bu kadar haykırışla mı yerleşti benim kalbime? Kaç asır geçti, kaç yıl, ya da kaç mevsim… Sen belam olmadın mı bez-mi elest de? Tenime dokunan Yar nefesi değil miydi Mikail’in üflemesiyle? Bütün duvarlarımı yıkan ve bütün yıkımlarıma sebep olan… Yok/sul/luğuma hep bir adım kala bedenime uçurum sunan…

Ben seni ecelim bildim sevgili…

Bütün hasletlerimi sana sakladım…

Sen dedim ve yalnız seni sevdim…

Yağmalamaya çalıştılar bir dönem…

Usul usul girdiler hayatıma…

Canıma can diyerek can’sız kaldım…

Terimi kefenimle sildiler de ben elleri diye inandım…

Sustum…

Gecelerin koyu demlerinde yalnızlığıma ve sana ağladım…

Aynalarda görmek istedim suretini…

Ben sensiz gözlerle aynalara hiç bakmadım…

Bakışımda olmadığını düşündüğümde kapattım gözlerimi…

“Ya yoksan gözlerimde!” diye korktum ve bu korkudan a’ma oldum…

Su azizliğinde dirildim sonra…

Firakın ağrılarımı körükledi ben dedim!

Ben seni ecelim diye bildim ve aşkınla beslenmek için müebbet yedim...
__________________
alıntı
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…