Öncelikle iyi geceler dilerim... Herkes bir şeyler yazıp içini dökmüş, ben de dökeyim uzun zamandır içimde biriken tüm ağırlığı...
Bir arkadaşım var, çocukluktan beri beraberiz, şu hayatta belki de en çok güvendiğim insandır kendisi. Benim öyle çok fazla arkadaşım yok, bir gün gel seni bizim çocuklarla tanıştırayım dedi. Olur, dedim. Uzun süredir bahsediyordu bu arkadaşlarından, benim aksime o sosyal biridir. Neyse tanıştım arkadaşlarıyla altısını da çok sevdim, iyi insanlardı. Ama içlerinden birini çok ayrı bi sevdim. Zamanla ona karşı duygularım diğerlerine olandan daha farklı bir hal almaya başladı. Onun açısından da böyleymiş, sonradan öğrendim. Bana göre o hep imkansızdı. Çünkü her açıdan kusursuza yakın biriydi. İşi, karakteri, dış görünüşü... yaptığı en ufak bir hareket bile büyülemişti beni. Çok sevdim, ama uzaktan sevdim. Kendimi ona layık görmedim, zaten kendimi bildim bileli özgüven sorunlarım var. Öyle aman aman güzel biri değilim, ortalama hatta ortalamanın da altında biriyim. İşte bu yüzden onun da beni sevebileceğini asla düşünmedim. Taa ki o güne kadar. "Seni seviyorum." dedi. İnanamadım, rüyadayım falan sandım. O kimdi... ben kimdim... İspatlayacağım sana, dedi, bana bir şans ver yeter ki... Verdim istediği şansı, nasıl vermeyeyim... O kadar güzel sevdi ki... Ben anne-babasız, kimsesiz büyüdüm, onun bunun evinde süründüm. Onunla olana kadar sevgi ne hiç tatmadım, hayat o güzel duyguyu tattırmadı bana. Belki de onunla tanışacağım gün için sakladı tüm sevgi haklarımı...
Beraber yıllarımız geçti, bana kendimi sevdirdi. Onun sayesinde artık kendimi çirkin hissetmiyordum, major depresyon da yoklamaz olmuştu beni. İşimde harika ilerliyordum, harika bir ilişkim vardı, arkadaşlarım vardı, huzurluydum... Daha ne isteyebilirim hayattan derken elinde yüzükle geldi bir gün, kendi aramızda nişanlandık. Buraya kadar her şey muhteşem değil mi? Keşke burada kalsaydı...
Bu bahsettiğim arkadaş grubundan birinin yakın bi kız arkadaşı vardı. Uzatmaya gerek yok kız düpedüz güzel... gerçek olamayacak kadar güzel hem de... Girdiği her ortamda tüm gözler hep onun üzerindedir. Güzel olmasına güzel ama bir o kadar da kibirliydi. Tartıştık bir gün, konu benim ailesiz büyümemdi. Ona göre ailesiz büyüyen biriden bir şey olmazdı, insan bile sayılmazdı ona göre. Çok dokundu bana bu söyledikleri, biliyordu çünkü benim kimsem olmadığını. Aramızda sözlü bir tartışma geçti ve kendince bana kinlendi.
Neyse bu olayın üzerinden birkaç ay geçti. Hayat normal akışında devam ederken o gruptan birinden bana mesaj geldi.
"Kanka, o kız ve seninkini beraber gördüm, haberin var mı?"
Yoktu haberim. Şaşırdım, kalbim paramparça oldu. Ama sormadım sevgilime, kendisi anlatır diye bekledim. Tek kelime etmedi bu konu hakkında. Belki karşılaşmışlardır diye düşündüm kendi kendime. Toz konduramadım ona, kaç yılımız beraber geçmiş ne de olsa. Nasıl toz kondurayım? Keşke kondursaydım... Aldatmış beni, hem de o kızla. Bizi tanıştıran arkadaşım görmüş mesajlarını. Bu sefer kendime geldim, biraz geç de olsa sordum. Sesi çıkmadı. O sessizlik en büyük cevaptı benim için. Sadece telefonunu verdi, açtım baktım mesajlara.
Kız benim ne kadar çirkin olduğumu söyleyip gülmüş... Benimki hiçbir şey söylememiş.
Bu çirkinlikle nasıl işimde başarılı olduğumu merak ediyormuş...
Ailesi olmayan birinin terbiyesi olmaz demiş... Benimki hiçbir şey dememiş.
Senin yanına yakışacak tek kız benim demiş...
Evet onun kadar güzel bir kız değilim. Aynaya baksam kendimde milyonlarca kusur bulabilirim. Ama kendimi her zerreme kadar bilgiyle dolduran biriyim. Çevirmenlik yapıyorum birkaç farklı dilde. Bir yandan bildiğim dillerde kendimi geliştiriyor, diğer yandan başka diller öğreniyorum. Sürekli kitap okur, araştırmalar yapar kendimi geliştiririm. Zamanında hem okudum hem de çalıştım. Ortaokul sondan üniversiteyi bitirene kadar aynı rutin. Okula git, 3-5 kuruş kazandığın işe git, ordan çık elalemin evine geri dön, gecenin bi yarısı gizli gizli telefon ışığıyla ders çalış, yat, uyu ve her gün yıllarca bu tempoyu devam ettir. Kimseniz yoksa size sokaktaki dilenci bile acımaz. Bunu öğrendim hayattan. Kendi kendimi yetiştirdim. Okulumu okudum, işimde gücümdeyim. Belki de hayatla bu kadar mücadele ettiğim için güzel olmaya vaktim kalmamıştır. Evet dediği gibi anam-babam yok, kardeşim yok... Fakat aldatılana kadar benim her şeyim o olmuştu...
Her neyse... mesajların hepsini okuyamadım, kalbimin kırıklığı mideme vurdu. Midem bulandı. Ağlayarak sadece "Neden?" diye sorabildim. Bilmiyorum, dedi. Bilmiyormuş...
Bir daha karşıma çıkma, dedim. Ağlaya ağlaya gittim ordan. Arkadaşım ve diğerleri aradı. Açmadım. Kendi kendime onları da suçladım. Sonradan öğrendim onların da haberinin olmadığını. O kızın arkadaşı olan kişi bilseydim hiç düşünmeden sana söylerdim, dedi. Bizi tanıştıran arkadaşım çok üzülmüştü benim bu duruma düşmeme. Hepsine ben iyiyim yalanını söyledim. Fakat değildim, fazlasıyla öfkeliydim. Artık üzüntüm falan kalmamıştı, sadece öfke vardı. Böyle böyle birkaç hafta geçti, sanki o hayatıma hiç girmemiş gibi hissediyordum tuhaf bir şekilde ama çok sürmeden major depresyon uğradı bana... Yiyemedim, uyuyamadım, sürekli kustum, ağladım... Çok uzun bir süre sonra kendime gelip toparlandım ve hayatıma döndüm. Bu süreçte o arkadaşım ve diğerleri çok destek oldu bana. "Kaç yıllık sevgilisine bunu yapan bize ne yapmaz." demişti hepsi de...
Bir akşam kapım çaldı. İçimden bir his onun geldiğini söylüyordu. Açtım kapıyı, doğruydu, o gelmişti. Çiseleyen yağmur yüzünden ıslanmıştı. Gözleri kızarmış, ağlamış. Ben konuşmaya kalmadan sarıldı, öptü. Ne ittim ne de tepki verdim. Hıçkıra hıçkıra ağladı. Orda öyle kaç dakika kaldık bilmiyorum ama dayanamayıp ben geri çekildim. Ne istiyosun, dedim. Konuşalım n'olursun, dedi. İtiraz edecektim, kıyamadım. Aldım içeri. Bir sürü anımızın geçtiği salona girdik, oturduk beraber gülüştüğümüz koltuğa. Bir süre öyle üzerimize ölü toprağı atılmış gibi sustuk kaldık. Elimi tuttu. Affet n'olursun, dedi. Cevap vermedim. Yanımda ağlamaya devam etti. Çektim elimi. Nasıl affedeyim ki? Konuştuk, o yalvardı, ben reddettim. Gururum, aşkımdan ağır bastı. Çıkardığım nişan yüzüğümüzü verdim eline. Şok oldu. Bunu yazarken bile kalbime ağrı giriyor ama ayaklarıma kapandı, ağlayarak yalvardı. N'olursun affet, dedi, hata yaptım, hepsi bir hataydı, Allah belamı versin ki hataydı... yalvardı sadece.
Kul hatasız olmaz ama o kız beni aşağılayıp dalga geçerken sen ona tek kelime edip karşı çıkmadın dedim. Cevap vermedi sadece ağladı, ben de ağladım, yanına çöktüm. Sarıldı. O kadar sıkı sarıldı ki... hala daha sıcaklığını, omzuma düşen gözyaşlarını hissediyorum tenimde... Son kez olduğunu biliyormuşcasına öptü dudaklarımı...Hala daha aklımda o his.
Hayatımın aşkıyla orda öylece sarılıp ağladık beraber... uyuyakalmışız. Uyandığımda o yoktu... beni yatağıma yatırıp, üzerimi güzelce örtmüş ve gitmişti. Yüzüğü almamış, başucumda bırakmış... Ağladım saatlerce bunun yüzünden.
Aylardır görmüyorum. Arkadaşlarım iyi olmadığını söylüyor, yemiyormuş, uykuyu çok seven o uyumuyormuş. Ölü gibi işe gidip geliyormuş sadece. Ben ise aşkım ve gururum arasında sıkıştım kaldım... Bazen diyorum ki hayat seni sevmemiş, o mu sevecek... Bazen diyorum gururunu bu seferlik boş ver ve affet...
Neyse... belki de bizim hikayemiz bu kadardı... Eğer bir gün (her ne kadar imkansız olsa da) bu yazıyı görürsen sana hala aşığım sevgilim... ama beni o kadar kırdın ki seni affedemiyorum... Ne yapayım, hayat bana sert davrandı ben de kendime bir kabuk ördüm, senin sayende aşmıştım onu... fakat yine senin sayende yeniden ördüm ve bu sefer eskisinden daha sert ve kırılması zor...
Kendine iyi bak sevgilim... bir daha da yağmurda dışarı çıkma, çabuk hasta olursun... Seni seviyorum...