aşk ve gurur...

Öncelikle iyi geceler dilerim... Herkes bir şeyler yazıp içini dökmüş, ben de dökeyim uzun zamandır içimde biriken tüm ağırlığı...
Bir arkadaşım var, çocukluktan beri beraberiz, şu hayatta belki de en çok güvendiğim insandır kendisi. Benim öyle çok fazla arkadaşım yok, bir gün gel seni bizim çocuklarla tanıştırayım dedi. Olur, dedim. Uzun süredir bahsediyordu bu arkadaşlarından, benim aksime o sosyal biridir. Neyse tanıştım arkadaşlarıyla altısını da çok sevdim, iyi insanlardı. Ama içlerinden birini çok ayrı bi sevdim. Zamanla ona karşı duygularım diğerlerine olandan daha farklı bir hal almaya başladı. Onun açısından da böyleymiş, sonradan öğrendim. Bana göre o hep imkansızdı. Çünkü her açıdan kusursuza yakın biriydi. İşi, karakteri, dış görünüşü... yaptığı en ufak bir hareket bile büyülemişti beni. Çok sevdim, ama uzaktan sevdim. Kendimi ona layık görmedim, zaten kendimi bildim bileli özgüven sorunlarım var. Öyle aman aman güzel biri değilim, ortalama hatta ortalamanın da altında biriyim. İşte bu yüzden onun da beni sevebileceğini asla düşünmedim. Taa ki o güne kadar. "Seni seviyorum." dedi. İnanamadım, rüyadayım falan sandım. O kimdi... ben kimdim... İspatlayacağım sana, dedi, bana bir şans ver yeter ki... Verdim istediği şansı, nasıl vermeyeyim... O kadar güzel sevdi ki... Ben anne-babasız, kimsesiz büyüdüm, onun bunun evinde süründüm. Onunla olana kadar sevgi ne hiç tatmadım, hayat o güzel duyguyu tattırmadı bana. Belki de onunla tanışacağım gün için sakladı tüm sevgi haklarımı...
Beraber yıllarımız geçti, bana kendimi sevdirdi. Onun sayesinde artık kendimi çirkin hissetmiyordum, major depresyon da yoklamaz olmuştu beni. İşimde harika ilerliyordum, harika bir ilişkim vardı, arkadaşlarım vardı, huzurluydum... Daha ne isteyebilirim hayattan derken elinde yüzükle geldi bir gün, kendi aramızda nişanlandık. Buraya kadar her şey muhteşem değil mi? Keşke burada kalsaydı...
Bu bahsettiğim arkadaş grubundan birinin yakın bi kız arkadaşı vardı. Uzatmaya gerek yok kız düpedüz güzel... gerçek olamayacak kadar güzel hem de... Girdiği her ortamda tüm gözler hep onun üzerindedir. Güzel olmasına güzel ama bir o kadar da kibirliydi. Tartıştık bir gün, konu benim ailesiz büyümemdi. Ona göre ailesiz büyüyen biriden bir şey olmazdı, insan bile sayılmazdı ona göre. Çok dokundu bana bu söyledikleri, biliyordu çünkü benim kimsem olmadığını. Aramızda sözlü bir tartışma geçti ve kendince bana kinlendi.
Neyse bu olayın üzerinden birkaç ay geçti. Hayat normal akışında devam ederken o gruptan birinden bana mesaj geldi.
"Kanka, o kız ve seninkini beraber gördüm, haberin var mı?"
Yoktu haberim. Şaşırdım, kalbim paramparça oldu. Ama sormadım sevgilime, kendisi anlatır diye bekledim. Tek kelime etmedi bu konu hakkında. Belki karşılaşmışlardır diye düşündüm kendi kendime. Toz konduramadım ona, kaç yılımız beraber geçmiş ne de olsa. Nasıl toz kondurayım? Keşke kondursaydım... Aldatmış beni, hem de o kızla. Bizi tanıştıran arkadaşım görmüş mesajlarını. Bu sefer kendime geldim, biraz geç de olsa sordum. Sesi çıkmadı. O sessizlik en büyük cevaptı benim için. Sadece telefonunu verdi, açtım baktım mesajlara.
Kız benim ne kadar çirkin olduğumu söyleyip gülmüş... Benimki hiçbir şey söylememiş.
Bu çirkinlikle nasıl işimde başarılı olduğumu merak ediyormuş...
Ailesi olmayan birinin terbiyesi olmaz demiş... Benimki hiçbir şey dememiş.
Senin yanına yakışacak tek kız benim demiş...
Evet onun kadar güzel bir kız değilim. Aynaya baksam kendimde milyonlarca kusur bulabilirim. Ama kendimi her zerreme kadar bilgiyle dolduran biriyim. Çevirmenlik yapıyorum birkaç farklı dilde. Bir yandan bildiğim dillerde kendimi geliştiriyor, diğer yandan başka diller öğreniyorum. Sürekli kitap okur, araştırmalar yapar kendimi geliştiririm. Zamanında hem okudum hem de çalıştım. Ortaokul sondan üniversiteyi bitirene kadar aynı rutin. Okula git, 3-5 kuruş kazandığın işe git, ordan çık elalemin evine geri dön, gecenin bi yarısı gizli gizli telefon ışığıyla ders çalış, yat, uyu ve her gün yıllarca bu tempoyu devam ettir. Kimseniz yoksa size sokaktaki dilenci bile acımaz. Bunu öğrendim hayattan. Kendi kendimi yetiştirdim. Okulumu okudum, işimde gücümdeyim. Belki de hayatla bu kadar mücadele ettiğim için güzel olmaya vaktim kalmamıştır. Evet dediği gibi anam-babam yok, kardeşim yok... Fakat aldatılana kadar benim her şeyim o olmuştu...
Her neyse... mesajların hepsini okuyamadım, kalbimin kırıklığı mideme vurdu. Midem bulandı. Ağlayarak sadece "Neden?" diye sorabildim. Bilmiyorum, dedi. Bilmiyormuş...
Bir daha karşıma çıkma, dedim. Ağlaya ağlaya gittim ordan. Arkadaşım ve diğerleri aradı. Açmadım. Kendi kendime onları da suçladım. Sonradan öğrendim onların da haberinin olmadığını. O kızın arkadaşı olan kişi bilseydim hiç düşünmeden sana söylerdim, dedi. Bizi tanıştıran arkadaşım çok üzülmüştü benim bu duruma düşmeme. Hepsine ben iyiyim yalanını söyledim. Fakat değildim, fazlasıyla öfkeliydim. Artık üzüntüm falan kalmamıştı, sadece öfke vardı. Böyle böyle birkaç hafta geçti, sanki o hayatıma hiç girmemiş gibi hissediyordum tuhaf bir şekilde ama çok sürmeden major depresyon uğradı bana... Yiyemedim, uyuyamadım, sürekli kustum, ağladım... Çok uzun bir süre sonra kendime gelip toparlandım ve hayatıma döndüm. Bu süreçte o arkadaşım ve diğerleri çok destek oldu bana. "Kaç yıllık sevgilisine bunu yapan bize ne yapmaz." demişti hepsi de...
Bir akşam kapım çaldı. İçimden bir his onun geldiğini söylüyordu. Açtım kapıyı, doğruydu, o gelmişti. Çiseleyen yağmur yüzünden ıslanmıştı. Gözleri kızarmış, ağlamış. Ben konuşmaya kalmadan sarıldı, öptü. Ne ittim ne de tepki verdim. Hıçkıra hıçkıra ağladı. Orda öyle kaç dakika kaldık bilmiyorum ama dayanamayıp ben geri çekildim. Ne istiyosun, dedim. Konuşalım n'olursun, dedi. İtiraz edecektim, kıyamadım. Aldım içeri. Bir sürü anımızın geçtiği salona girdik, oturduk beraber gülüştüğümüz koltuğa. Bir süre öyle üzerimize ölü toprağı atılmış gibi sustuk kaldık. Elimi tuttu. Affet n'olursun, dedi. Cevap vermedim. Yanımda ağlamaya devam etti. Çektim elimi. Nasıl affedeyim ki? Konuştuk, o yalvardı, ben reddettim. Gururum, aşkımdan ağır bastı. Çıkardığım nişan yüzüğümüzü verdim eline. Şok oldu. Bunu yazarken bile kalbime ağrı giriyor ama ayaklarıma kapandı, ağlayarak yalvardı. N'olursun affet, dedi, hata yaptım, hepsi bir hataydı, Allah belamı versin ki hataydı... yalvardı sadece.
Kul hatasız olmaz ama o kız beni aşağılayıp dalga geçerken sen ona tek kelime edip karşı çıkmadın dedim. Cevap vermedi sadece ağladı, ben de ağladım, yanına çöktüm. Sarıldı. O kadar sıkı sarıldı ki... hala daha sıcaklığını, omzuma düşen gözyaşlarını hissediyorum tenimde... Son kez olduğunu biliyormuşcasına öptü dudaklarımı...Hala daha aklımda o his.
Hayatımın aşkıyla orda öylece sarılıp ağladık beraber... uyuyakalmışız. Uyandığımda o yoktu... beni yatağıma yatırıp, üzerimi güzelce örtmüş ve gitmişti. Yüzüğü almamış, başucumda bırakmış... Ağladım saatlerce bunun yüzünden.
Aylardır görmüyorum. Arkadaşlarım iyi olmadığını söylüyor, yemiyormuş, uykuyu çok seven o uyumuyormuş. Ölü gibi işe gidip geliyormuş sadece. Ben ise aşkım ve gururum arasında sıkıştım kaldım... Bazen diyorum ki hayat seni sevmemiş, o mu sevecek... Bazen diyorum gururunu bu seferlik boş ver ve affet...
Neyse... belki de bizim hikayemiz bu kadardı... Eğer bir gün (her ne kadar imkansız olsa da) bu yazıyı görürsen sana hala aşığım sevgilim... ama beni o kadar kırdın ki seni affedemiyorum... Ne yapayım, hayat bana sert davrandı ben de kendime bir kabuk ördüm, senin sayende aşmıştım onu... fakat yine senin sayende yeniden ördüm ve bu sefer eskisinden daha sert ve kırılması zor...
Kendine iyi bak sevgilim... bir daha da yağmurda dışarı çıkma, çabuk hasta olursun... Seni seviyorum...
Bu yazdıklariniz hikâye, aynısının benzeri daha önce yazılmıştı burda yine aynı satirlari okudum
 
Ben son kisimda patladim😅
Duygu dunyaniza degil yanlis anlamayin hala seviyor olmaniz cok normal
Adamin burayi okuyacagina tek tek bakacagina sizi gorecegine falan inanmadiniz dimi gercekten? Yani giris gelisme cok iyiydi sonuca da bu yAkisir mi dediniz
 
Bir tane 2011'de fake bir konu vardı böyle dram dolu, eski Türk filminden çıkmışcasına, hatta bugün o konu yine cortlamıştı. Aynı anlatım dili bu. Muhtemelen sallamasyon bir hikaye.
Ne zevk alıyorsunuz bunu yazıp insanlardan yorum beklerken hiç anlamıyorum. Üşenmiyorsunuzda.
 
Yeşilçamdan bir sahne gibi bişey okudum. Çok büyütmeyin gözünüzde şu tür abazalari ya. Allah'tan evlenip çocuk olmadan kendini belli etmiş de kurtulmuşsunuz işte. Kurtuldugunuz için bir kaç çocuk sevindirin sadaka verin.
 
Ailesiz büyüyen kişinin insan bile sayılmayacağını savunan gerçek olamayacak kadar güzel kızda inandırıcılığını yitirdi maalesef.Denemelerinizde biraz daha hayatın içinden karakterlere yönelmeniz inandırıcılığı arttıracaktır.Başarılar dilerim.
 
Öncelikle iyi geceler dilerim... Herkes bir şeyler yazıp içini dökmüş, ben de dökeyim uzun zamandır içimde biriken tüm ağırlığı...
Bir arkadaşım var, çocukluktan beri beraberiz, şu hayatta belki de en çok güvendiğim insandır kendisi. Benim öyle çok fazla arkadaşım yok, bir gün gel seni bizim çocuklarla tanıştırayım dedi. Olur, dedim. Uzun süredir bahsediyordu bu arkadaşlarından, benim aksime o sosyal biridir. Neyse tanıştım arkadaşlarıyla altısını da çok sevdim, iyi insanlardı. Ama içlerinden birini çok ayrı bi sevdim. Zamanla ona karşı duygularım diğerlerine olandan daha farklı bir hal almaya başladı. Onun açısından da böyleymiş, sonradan öğrendim. Bana göre o hep imkansızdı. Çünkü her açıdan kusursuza yakın biriydi. İşi, karakteri, dış görünüşü... yaptığı en ufak bir hareket bile büyülemişti beni. Çok sevdim, ama uzaktan sevdim. Kendimi ona layık görmedim, zaten kendimi bildim bileli özgüven sorunlarım var. Öyle aman aman güzel biri değilim, ortalama hatta ortalamanın da altında biriyim. İşte bu yüzden onun da beni sevebileceğini asla düşünmedim. Taa ki o güne kadar. "Seni seviyorum." dedi. İnanamadım, rüyadayım falan sandım. O kimdi... ben kimdim... İspatlayacağım sana, dedi, bana bir şans ver yeter ki... Verdim istediği şansı, nasıl vermeyeyim... O kadar güzel sevdi ki... Ben anne-babasız, kimsesiz büyüdüm, onun bunun evinde süründüm. Onunla olana kadar sevgi ne hiç tatmadım, hayat o güzel duyguyu tattırmadı bana. Belki de onunla tanışacağım gün için sakladı tüm sevgi haklarımı...
Beraber yıllarımız geçti, bana kendimi sevdirdi. Onun sayesinde artık kendimi çirkin hissetmiyordum, major depresyon da yoklamaz olmuştu beni. İşimde harika ilerliyordum, harika bir ilişkim vardı, arkadaşlarım vardı, huzurluydum... Daha ne isteyebilirim hayattan derken elinde yüzükle geldi bir gün, kendi aramızda nişanlandık. Buraya kadar her şey muhteşem değil mi? Keşke burada kalsaydı...
Bu bahsettiğim arkadaş grubundan birinin yakın bi kız arkadaşı vardı. Uzatmaya gerek yok kız düpedüz güzel... gerçek olamayacak kadar güzel hem de... Girdiği her ortamda tüm gözler hep onun üzerindedir. Güzel olmasına güzel ama bir o kadar da kibirliydi. Tartıştık bir gün, konu benim ailesiz büyümemdi. Ona göre ailesiz büyüyen biriden bir şey olmazdı, insan bile sayılmazdı ona göre. Çok dokundu bana bu söyledikleri, biliyordu çünkü benim kimsem olmadığını. Aramızda sözlü bir tartışma geçti ve kendince bana kinlendi.
Neyse bu olayın üzerinden birkaç ay geçti. Hayat normal akışında devam ederken o gruptan birinden bana mesaj geldi.
"Kanka, o kız ve seninkini beraber gördüm, haberin var mı?"
Yoktu haberim. Şaşırdım, kalbim paramparça oldu. Ama sormadım sevgilime, kendisi anlatır diye bekledim. Tek kelime etmedi bu konu hakkında. Belki karşılaşmışlardır diye düşündüm kendi kendime. Toz konduramadım ona, kaç yılımız beraber geçmiş ne de olsa. Nasıl toz kondurayım? Keşke kondursaydım... Aldatmış beni, hem de o kızla. Bizi tanıştıran arkadaşım görmüş mesajlarını. Bu sefer kendime geldim, biraz geç de olsa sordum. Sesi çıkmadı. O sessizlik en büyük cevaptı benim için. Sadece telefonunu verdi, açtım baktım mesajlara.
Kız benim ne kadar çirkin olduğumu söyleyip gülmüş... Benimki hiçbir şey söylememiş.
Bu çirkinlikle nasıl işimde başarılı olduğumu merak ediyormuş...
Ailesi olmayan birinin terbiyesi olmaz demiş... Benimki hiçbir şey dememiş.
Senin yanına yakışacak tek kız benim demiş...
Evet onun kadar güzel bir kız değilim. Aynaya baksam kendimde milyonlarca kusur bulabilirim. Ama kendimi her zerreme kadar bilgiyle dolduran biriyim. Çevirmenlik yapıyorum birkaç farklı dilde. Bir yandan bildiğim dillerde kendimi geliştiriyor, diğer yandan başka diller öğreniyorum. Sürekli kitap okur, araştırmalar yapar kendimi geliştiririm. Zamanında hem okudum hem de çalıştım. Ortaokul sondan üniversiteyi bitirene kadar aynı rutin. Okula git, 3-5 kuruş kazandığın işe git, ordan çık elalemin evine geri dön, gecenin bi yarısı gizli gizli telefon ışığıyla ders çalış, yat, uyu ve her gün yıllarca bu tempoyu devam ettir. Kimseniz yoksa size sokaktaki dilenci bile acımaz. Bunu öğrendim hayattan. Kendi kendimi yetiştirdim. Okulumu okudum, işimde gücümdeyim. Belki de hayatla bu kadar mücadele ettiğim için güzel olmaya vaktim kalmamıştır. Evet dediği gibi anam-babam yok, kardeşim yok... Fakat aldatılana kadar benim her şeyim o olmuştu...
Her neyse... mesajların hepsini okuyamadım, kalbimin kırıklığı mideme vurdu. Midem bulandı. Ağlayarak sadece "Neden?" diye sorabildim. Bilmiyorum, dedi. Bilmiyormuş...
Bir daha karşıma çıkma, dedim. Ağlaya ağlaya gittim ordan. Arkadaşım ve diğerleri aradı. Açmadım. Kendi kendime onları da suçladım. Sonradan öğrendim onların da haberinin olmadığını. O kızın arkadaşı olan kişi bilseydim hiç düşünmeden sana söylerdim, dedi. Bizi tanıştıran arkadaşım çok üzülmüştü benim bu duruma düşmeme. Hepsine ben iyiyim yalanını söyledim. Fakat değildim, fazlasıyla öfkeliydim. Artık üzüntüm falan kalmamıştı, sadece öfke vardı. Böyle böyle birkaç hafta geçti, sanki o hayatıma hiç girmemiş gibi hissediyordum tuhaf bir şekilde ama çok sürmeden major depresyon uğradı bana... Yiyemedim, uyuyamadım, sürekli kustum, ağladım... Çok uzun bir süre sonra kendime gelip toparlandım ve hayatıma döndüm. Bu süreçte o arkadaşım ve diğerleri çok destek oldu bana. "Kaç yıllık sevgilisine bunu yapan bize ne yapmaz." demişti hepsi de...
Bir akşam kapım çaldı. İçimden bir his onun geldiğini söylüyordu. Açtım kapıyı, doğruydu, o gelmişti. Çiseleyen yağmur yüzünden ıslanmıştı. Gözleri kızarmış, ağlamış. Ben konuşmaya kalmadan sarıldı, öptü. Ne ittim ne de tepki verdim. Hıçkıra hıçkıra ağladı. Orda öyle kaç dakika kaldık bilmiyorum ama dayanamayıp ben geri çekildim. Ne istiyosun, dedim. Konuşalım n'olursun, dedi. İtiraz edecektim, kıyamadım. Aldım içeri. Bir sürü anımızın geçtiği salona girdik, oturduk beraber gülüştüğümüz koltuğa. Bir süre öyle üzerimize ölü toprağı atılmış gibi sustuk kaldık. Elimi tuttu. Affet n'olursun, dedi. Cevap vermedim. Yanımda ağlamaya devam etti. Çektim elimi. Nasıl affedeyim ki? Konuştuk, o yalvardı, ben reddettim. Gururum, aşkımdan ağır bastı. Çıkardığım nişan yüzüğümüzü verdim eline. Şok oldu. Bunu yazarken bile kalbime ağrı giriyor ama ayaklarıma kapandı, ağlayarak yalvardı. N'olursun affet, dedi, hata yaptım, hepsi bir hataydı, Allah belamı versin ki hataydı... yalvardı sadece.
Kul hatasız olmaz ama o kız beni aşağılayıp dalga geçerken sen ona tek kelime edip karşı çıkmadın dedim. Cevap vermedi sadece ağladı, ben de ağladım, yanına çöktüm. Sarıldı. O kadar sıkı sarıldı ki... hala daha sıcaklığını, omzuma düşen gözyaşlarını hissediyorum tenimde... Son kez olduğunu biliyormuşcasına öptü dudaklarımı...Hala daha aklımda o his.
Hayatımın aşkıyla orda öylece sarılıp ağladık beraber... uyuyakalmışız. Uyandığımda o yoktu... beni yatağıma yatırıp, üzerimi güzelce örtmüş ve gitmişti. Yüzüğü almamış, başucumda bırakmış... Ağladım saatlerce bunun yüzünden.
Aylardır görmüyorum. Arkadaşlarım iyi olmadığını söylüyor, yemiyormuş, uykuyu çok seven o uyumuyormuş. Ölü gibi işe gidip geliyormuş sadece. Ben ise aşkım ve gururum arasında sıkıştım kaldım... Bazen diyorum ki hayat seni sevmemiş, o mu sevecek... Bazen diyorum gururunu bu seferlik boş ver ve affet...
Neyse... belki de bizim hikayemiz bu kadardı... Eğer bir gün (her ne kadar imkansız olsa da) bu yazıyı görürsen sana hala aşığım sevgilim... ama beni o kadar kırdın ki seni affedemiyorum... Ne yapayım, hayat bana sert davrandı ben de kendime bir kabuk ördüm, senin sayende aşmıştım onu... fakat yine senin sayende yeniden ördüm ve bu sefer eskisinden daha sert ve kırılması zor...
Kendine iyi bak sevgilim... bir daha da yağmurda dışarı çıkma, çabuk hasta olursun... Seni seviyorum...
Lise öğretmenim hikaye ödevi vermiştir. Çoook dizi izleyen benim yazdığım hikayem ektedir:
 
Okurken daraldım.
Herşeyi dramatize etmeyi bırakın kendinize gelin.
Saçma sapan şeyler🤣
“Çiseleyen yağmur yüzünden ıslanmıştı. Gözleri kızarmış, ağlamış.” Burdan sonrasını okumadım. Okuyamadım. Beynim, kalbim çiseleyen dramdan ıslanmıştı. Algılarım isyan etti bu cümlelere. Tanrım, birden karardı gözlerim ve ellerim titredi umarsızca sjsjsjsjsh
 
Öncelikle iyi geceler dilerim... Herkes bir şeyler yazıp içini dökmüş, ben de dökeyim uzun zamandır içimde biriken tüm ağırlığı...
Bir arkadaşım var, çocukluktan beri beraberiz, şu hayatta belki de en çok güvendiğim insandır kendisi. Benim öyle çok fazla arkadaşım yok, bir gün gel seni bizim çocuklarla tanıştırayım dedi. Olur, dedim. Uzun süredir bahsediyordu bu arkadaşlarından, benim aksime o sosyal biridir. Neyse tanıştım arkadaşlarıyla altısını da çok sevdim, iyi insanlardı. Ama içlerinden birini çok ayrı bi sevdim. Zamanla ona karşı duygularım diğerlerine olandan daha farklı bir hal almaya başladı. Onun açısından da böyleymiş, sonradan öğrendim. Bana göre o hep imkansızdı. Çünkü her açıdan kusursuza yakın biriydi. İşi, karakteri, dış görünüşü... yaptığı en ufak bir hareket bile büyülemişti beni. Çok sevdim, ama uzaktan sevdim. Kendimi ona layık görmedim, zaten kendimi bildim bileli özgüven sorunlarım var. Öyle aman aman güzel biri değilim, ortalama hatta ortalamanın da altında biriyim. İşte bu yüzden onun da beni sevebileceğini asla düşünmedim. Taa ki o güne kadar. "Seni seviyorum." dedi. İnanamadım, rüyadayım falan sandım. O kimdi... ben kimdim... İspatlayacağım sana, dedi, bana bir şans ver yeter ki... Verdim istediği şansı, nasıl vermeyeyim... O kadar güzel sevdi ki... Ben anne-babasız, kimsesiz büyüdüm, onun bunun evinde süründüm. Onunla olana kadar sevgi ne hiç tatmadım, hayat o güzel duyguyu tattırmadı bana. Belki de onunla tanışacağım gün için sakladı tüm sevgi haklarımı...
Beraber yıllarımız geçti, bana kendimi sevdirdi. Onun sayesinde artık kendimi çirkin hissetmiyordum, major depresyon da yoklamaz olmuştu beni. İşimde harika ilerliyordum, harika bir ilişkim vardı, arkadaşlarım vardı, huzurluydum... Daha ne isteyebilirim hayattan derken elinde yüzükle geldi bir gün, kendi aramızda nişanlandık. Buraya kadar her şey muhteşem değil mi? Keşke burada kalsaydı...
Bu bahsettiğim arkadaş grubundan birinin yakın bi kız arkadaşı vardı. Uzatmaya gerek yok kız düpedüz güzel... gerçek olamayacak kadar güzel hem de... Girdiği her ortamda tüm gözler hep onun üzerindedir. Güzel olmasına güzel ama bir o kadar da kibirliydi. Tartıştık bir gün, konu benim ailesiz büyümemdi. Ona göre ailesiz büyüyen biriden bir şey olmazdı, insan bile sayılmazdı ona göre. Çok dokundu bana bu söyledikleri, biliyordu çünkü benim kimsem olmadığını. Aramızda sözlü bir tartışma geçti ve kendince bana kinlendi.
Neyse bu olayın üzerinden birkaç ay geçti. Hayat normal akışında devam ederken o gruptan birinden bana mesaj geldi.
"Kanka, o kız ve seninkini beraber gördüm, haberin var mı?"
Yoktu haberim. Şaşırdım, kalbim paramparça oldu. Ama sormadım sevgilime, kendisi anlatır diye bekledim. Tek kelime etmedi bu konu hakkında. Belki karşılaşmışlardır diye düşündüm kendi kendime. Toz konduramadım ona, kaç yılımız beraber geçmiş ne de olsa. Nasıl toz kondurayım? Keşke kondursaydım... Aldatmış beni, hem de o kızla. Bizi tanıştıran arkadaşım görmüş mesajlarını. Bu sefer kendime geldim, biraz geç de olsa sordum. Sesi çıkmadı. O sessizlik en büyük cevaptı benim için. Sadece telefonunu verdi, açtım baktım mesajlara.
Kız benim ne kadar çirkin olduğumu söyleyip gülmüş... Benimki hiçbir şey söylememiş.
Bu çirkinlikle nasıl işimde başarılı olduğumu merak ediyormuş...
Ailesi olmayan birinin terbiyesi olmaz demiş... Benimki hiçbir şey dememiş.
Senin yanına yakışacak tek kız benim demiş...
Evet onun kadar güzel bir kız değilim. Aynaya baksam kendimde milyonlarca kusur bulabilirim. Ama kendimi her zerreme kadar bilgiyle dolduran biriyim. Çevirmenlik yapıyorum birkaç farklı dilde. Bir yandan bildiğim dillerde kendimi geliştiriyor, diğer yandan başka diller öğreniyorum. Sürekli kitap okur, araştırmalar yapar kendimi geliştiririm. Zamanında hem okudum hem de çalıştım. Ortaokul sondan üniversiteyi bitirene kadar aynı rutin. Okula git, 3-5 kuruş kazandığın işe git, ordan çık elalemin evine geri dön, gecenin bi yarısı gizli gizli telefon ışığıyla ders çalış, yat, uyu ve her gün yıllarca bu tempoyu devam ettir. Kimseniz yoksa size sokaktaki dilenci bile acımaz. Bunu öğrendim hayattan. Kendi kendimi yetiştirdim. Okulumu okudum, işimde gücümdeyim. Belki de hayatla bu kadar mücadele ettiğim için güzel olmaya vaktim kalmamıştır. Evet dediği gibi anam-babam yok, kardeşim yok... Fakat aldatılana kadar benim her şeyim o olmuştu...
Her neyse... mesajların hepsini okuyamadım, kalbimin kırıklığı mideme vurdu. Midem bulandı. Ağlayarak sadece "Neden?" diye sorabildim. Bilmiyorum, dedi. Bilmiyormuş...
Bir daha karşıma çıkma, dedim. Ağlaya ağlaya gittim ordan. Arkadaşım ve diğerleri aradı. Açmadım. Kendi kendime onları da suçladım. Sonradan öğrendim onların da haberinin olmadığını. O kızın arkadaşı olan kişi bilseydim hiç düşünmeden sana söylerdim, dedi. Bizi tanıştıran arkadaşım çok üzülmüştü benim bu duruma düşmeme. Hepsine ben iyiyim yalanını söyledim. Fakat değildim, fazlasıyla öfkeliydim. Artık üzüntüm falan kalmamıştı, sadece öfke vardı. Böyle böyle birkaç hafta geçti, sanki o hayatıma hiç girmemiş gibi hissediyordum tuhaf bir şekilde ama çok sürmeden major depresyon uğradı bana... Yiyemedim, uyuyamadım, sürekli kustum, ağladım... Çok uzun bir süre sonra kendime gelip toparlandım ve hayatıma döndüm. Bu süreçte o arkadaşım ve diğerleri çok destek oldu bana. "Kaç yıllık sevgilisine bunu yapan bize ne yapmaz." demişti hepsi de...
Bir akşam kapım çaldı. İçimden bir his onun geldiğini söylüyordu. Açtım kapıyı, doğruydu, o gelmişti. Çiseleyen yağmur yüzünden ıslanmıştı. Gözleri kızarmış, ağlamış. Ben konuşmaya kalmadan sarıldı, öptü. Ne ittim ne de tepki verdim. Hıçkıra hıçkıra ağladı. Orda öyle kaç dakika kaldık bilmiyorum ama dayanamayıp ben geri çekildim. Ne istiyosun, dedim. Konuşalım n'olursun, dedi. İtiraz edecektim, kıyamadım. Aldım içeri. Bir sürü anımızın geçtiği salona girdik, oturduk beraber gülüştüğümüz koltuğa. Bir süre öyle üzerimize ölü toprağı atılmış gibi sustuk kaldık. Elimi tuttu. Affet n'olursun, dedi. Cevap vermedim. Yanımda ağlamaya devam etti. Çektim elimi. Nasıl affedeyim ki? Konuştuk, o yalvardı, ben reddettim. Gururum, aşkımdan ağır bastı. Çıkardığım nişan yüzüğümüzü verdim eline. Şok oldu. Bunu yazarken bile kalbime ağrı giriyor ama ayaklarıma kapandı, ağlayarak yalvardı. N'olursun affet, dedi, hata yaptım, hepsi bir hataydı, Allah belamı versin ki hataydı... yalvardı sadece.
Kul hatasız olmaz ama o kız beni aşağılayıp dalga geçerken sen ona tek kelime edip karşı çıkmadın dedim. Cevap vermedi sadece ağladı, ben de ağladım, yanına çöktüm. Sarıldı. O kadar sıkı sarıldı ki... hala daha sıcaklığını, omzuma düşen gözyaşlarını hissediyorum tenimde... Son kez olduğunu biliyormuşcasına öptü dudaklarımı...Hala daha aklımda o his.
Hayatımın aşkıyla orda öylece sarılıp ağladık beraber... uyuyakalmışız. Uyandığımda o yoktu... beni yatağıma yatırıp, üzerimi güzelce örtmüş ve gitmişti. Yüzüğü almamış, başucumda bırakmış... Ağladım saatlerce bunun yüzünden.
Aylardır görmüyorum. Arkadaşlarım iyi olmadığını söylüyor, yemiyormuş, uykuyu çok seven o uyumuyormuş. Ölü gibi işe gidip geliyormuş sadece. Ben ise aşkım ve gururum arasında sıkıştım kaldım... Bazen diyorum ki hayat seni sevmemiş, o mu sevecek... Bazen diyorum gururunu bu seferlik boş ver ve affet...
Neyse... belki de bizim hikayemiz bu kadardı... Eğer bir gün (her ne kadar imkansız olsa da) bu yazıyı görürsen sana hala aşığım sevgilim... ama beni o kadar kırdın ki seni affedemiyorum... Ne yapayım, hayat bana sert davrandı ben de kendime bir kabuk ördüm, senin sayende aşmıştım onu... fakat yine senin sayende yeniden ördüm ve bu sefer eskisinden daha sert ve kırılması zor...
Kendine iyi bak sevgilim... bir daha da yağmurda dışarı çıkma, çabuk hasta olursun... Seni seviyorum...
Ağlayarak uyuyakaldınız, böyle bir durumda sizi yatağa taşıdı ve uyanmadınız?
 
Bacım çok b*ktan bir hikaye yazarısin olmamış, inandırıcılık sıfır, içimde hiçbir duygu uyandırmıyor, başka iş yap sen.
Yazarlık yetenek işi
 
Gururum, aşkımdan ağır bastı. Çıkardığım nişan yüzüğümüzü verdim eline.
Bunu "gurur" şeklinde adlandırmak kendinize haksızlık olur.
Bu; özsaygı, benlik bilinci ve kendinize verdiğiniz sağlıklı değerin hayatınıza yansıması.

Kendini geliştirmiş ve ayakları üzerinde duran güçlü bir kadınsınız siz.
Yıllar sonra geriye dönüp baktığınızda "Çok iyi yapmışım" diye düşüneceksiniz, kendinizle gurur duyacaksınız. Kimse için kendinizi küçültmediğiniz, özsaygınızdan ödün vermediğiniz, üzerinize basılmasına izin vermediğiniz için aynada gözlerinizin içine korkmadan bakabileceksiniz. "Helal kızım sana!" diyebileceksiniz.
Çok benzerini yaşadım, oradan biliyorum.
Sizinle gurur duydum bir kadın olarak okurken.
Hiç pişman olmayın...
 
Aşırı anlam yüklemişsin haketmeyen bir insana.
Aldatmış işte? Senden başkasıyla olmuş üstüne seni ezdirmişte. Haketmiyor affedilmeyi, bir yapan ikinciyi de yapar
Evet hak etmiyor affedilmeyi, yazarken içimdeki duygusal taraf ağır bastı yine, şimdi tekrar okuyunca neden bu kadar anlam yükledim diye soruyorum kendime. Sürüm sürüm sürünsün şerefsiz.
 
Asik insanlara cok uzuluyorum.
Asiklarin arasina boyle bile bile giren egoist tiplere cok kiziyorum.
Ama en cok da sigir gibi bu egoistlere kapilan "asiklara(!)" kiziyorum.

Dilerim atlatirsiniz ve ayaklari yere saglam basan bir insanla karsilasirsiniz.
Kimse yaşattığını yaşamadan ölmez, eminim karşıma kıymetimi bilen biri çıkar. Çıkmazsa da çıkmasın... sanki hayat bir sevgili üzerine dönmüyor ya.
 
Geçmiş olsun sizi hak etmiyormuş.
Ama bu kadar dramatize ederek yazarsanız adamın pişman olduğuna inanmaya aşkınızın da gerçek olduğuna inanmaya devam edersiniz.
Sonuna yazın bence adam şr..sz çıktı diye
Yazarken eskiye döndüm biraz, şimdi tekrar okuduğumda gereksiz duygulanmışım dedim kendi kendime. Çok doğru, şerefsiz çıktı.
 
Valla zamanında biz de sağlam kazıklar yedik de hiç böyle güzel anlatamadık:)
Böyle kötü ve ucuz bitmiş aşka lütfen daha fazla güzelleme yapmayın,yoksa kalbinizde de aklınızda da bitirmesi iyice zor olur... Yol uzun, hayat güzel .. Tecrübe kabul edip devam etmeli..
İçimdeki şair ortaya çıktı yazarken 😄😄😄 belki de o yüzden güzelleme yapmışımdır😄😄😄
 
Tebrik ederim iyi ki gurur ağır basmış. Çünkü hayat eski sevgilinizin karşısına başka çok güzel(!) kızlar da çıkarabilir ilerde siz hep diken üstünde bununla da aldatacak mı diye düşünebilirsiniz ve bu büyük bir yük. En iyisini yapmışsınız. Duygularınızı yoğun yaşayan ve bunu da ustalıkla kaleme alabilen birisiniz belli ki ama bu biraz da insanı drama queen moduna sokuyor ister istemez. Allah iyilerle karşılaştırsın yolunuz açık olsun
Gurur her zaman daha ağır basmalı bence de. Tıpkı dediğiniz gibi, bir kere aldatan daha kaç kere aldatır Allah bilir. Rabbim hepimizi güzel insanlarla karşılaştırsın.
 
Umarım gerçek bir hikaye değildir. Zira gerçek bir hikayede bir kadının kendini bu kadar hiç görmesine cidden üzülürüm. Çok sevmiş de öyleymiş de böyleymiş. Adam diğer kadından tekmeyi yediğinde evdeki bulgura geri dönmüş işte. Bunu bu kadar dramatize etmeye ne gerek var. Adam adam olsa o kız size ilk hakaret ettiğinde adam gibi susturdu. Kıza yaranmak için size edilen tüm hakaretlere sessiz kalmış belki de okumadığınız kısımlarda size kendi de hakaret eden adamla Romeo gibi bahsetmiş siniz resmen.
Doğru insan olsaydı en başta aldatmazdı ama yıllarımı yiyen bir şerefsiz çıktı.
 
X