ben kötü anneyim :(

Ben kizim yeni dogdugunda diyordum,eee hani bu bebekle oyun oynanmiyor,agucuk bugucuk yapiyorsun gülmüyor,anca yatir kaldir doyur temizle :emir_bebek:
Simdi 1 yasinda ve evin icinde yakaladim seni deyince kacacak delik ariyor :KK45:Yani demem o ki insan bazi donemler bunaliyor,sıkılıyor cikmaza giriyor ama 2 yas artik birseylere baslamak icin ideal,gerek kizinizla kaliteli zaman gecirerek gerekse onu krese verip calisarak bu durumun ustesinden gelebilirsiniz.
Totosunu ısırasım geldi :KK45: Ne sevimli oyun oynuyordur o şimdi :KK37:
 
Bir an uyuryazar olup gece uyuduktan sonra bu konuyu açtığımı düşündüm.. Bu kadar benzeyemez..
Ben de hep neden diğer insanlar gibi değilim diye düşünüyorum.. Sürekli o hal yok ama gerçekten dışarı çıkmaya üşeniyorum bazen oynayamıyorum sadece yayılıp yatasım geliyor..
Bizim sorunumuz ne?
Depresyonda değilim ayrıca bezginlik yok.. Hayattan bıkmışta değilim. Sadece üstümden atamadığım bir üşengeçlik ve yorgunluk var..
 
Rica ediyorumm kendinizden emin olmadıkça ne evlenin ne çocukk yapıınn.. öpüşmeyi kokuşmayı bişi sanıyosunuz evleniyorsunuz ee tabi arkasından çocukk..anne olmak kolaymıı.. anne olan çocuğunla sosyaleşecek o kadar..
 
çocuğuna bir kez bağırdın diye kötü anne olmassında akvaryum balığı gibi halıda yetiştirirsen orası değişir..bi psikoloğa git lütfen toparla kendini
 
Benim kizimda 2 yasinda ve cok zor bir cocuk.kisilik olarak inatci birde 2 yas sendromu var allahim sana geliyorum.yillarca okumus calismis sosyal bir anneyken 25 aydir evdeyim bazi donemlerde yazdiklarinizi yasiyorum.son 4 aydir c.tesi gunleri anne bebek oyun grubuna gidiyoruZ orada arkadaslar edindik ayni yas grubunda bazen evde bazen disarida bulusuyoruz dertlesiyoruz cocuklarda sosyal oluyor biz annelerde kadin oldugumuzu bir kahve icmenin luksunu sonuna kadar yasiyoruz.bugun bir cilginlik yaptim kizima esofmanlarini giydirdim spor salonuna goturdum.ben spor yaptim o gezdi oynadi bu bile ikimize iyi geldi.
 
Rica ediyorumm kendinizden emin olmadıkça ne evlenin ne çocukk yapıınn.. öpüşmeyi kokuşmayı bişi sanıyosunuz evleniyorsunuz ee tabi arkasından çocukk..anne olmak kolaymıı.. anne olan çocuğunla sosyaleşecek o kadar..

Nasıl bir yazım nasıl bir ruh anlayamadım.. Mutlu evliliği olup çocuk yapıp ardından boşanan insanlara ne demeli o zaman.. Kimse tamamiyle hazır olamaz çünkü sonrasını bilemezsin..
 
Benim kizimda 2 yasinda ve cok zor bir cocuk.kisilik olarak inatci birde 2 yas sendromu var allahim sana geliyorum.yillarca okumus calismis sosyal bir anneyken 25 aydir evdeyim bazi donemlerde yazdiklarinizi yasiyorum.son 4 aydir c.tesi gunleri anne bebek oyun grubuna gidiyoruZ orada arkadaslar edindik ayni yas grubunda bazen evde bazen disarida bulusuyoruz dertlesiyoruz cocuklarda sosyal oluyor biz annelerde kadin oldugumuzu bir kahve icmenin luksunu sonuna kadar yasiyoruz.bugun bir cilginlik yaptim kizima esofmanlarini giydirdim spor salonuna goturdum.ben spor yaptim o gezdi oynadi bu bile ikimize iyi geldi.

Ben onu evde yapıyorum. :KK70: beraber aerobik yapıyoruz kıkır kıkır.
 
turkuaz eksik olan noktayı ben aşağıda bulunan yazıda bulacağını umuyorum istersen bir oku;


Büyük bir görev için seçildiniz. Göreviniz yeni nesil çocukları yetiştirmek. Bir çocuğun ihtiyacı olan manevi her şeyi ona sağlamak. Sizin göreviniz Yaratanın saf sevgisiyle çocuklarınızı sevmeniz. Çocuklarınızı koşulsuz sevgiyle sevebiliyorsunuz.

Bu görevin kutsal yanı koşulsuz sevebilmek. Koşulsuz sevme şansı ilk önce siz annelere verildi. Koşulsuz sevebildiğiniz için koşulsuz fedakarlıklar yapabiliyorsunuz. Bu kutsal görev sırasında sizden istenen kendinizi unutmamanız ve kendinize değer verip vakit ayırmanız.

Bir çocuğun, korkuları dengede, farkındalıklı, bilgili ve empati kurabilen bir anneye ihtiyacı vardır. Çocuğunuz boş bir bardak, sizde sürahi olun. Eğer sürahide su yoksa bardağı dolduramazsınız. Anne olarak tam donanımlı değilseniz, çocuğunuza istenilen katkıyı koyamazsınız. Çocuğunuzu siz dünyaya getiriyorsunuz. Ama yanıldığınız nokta; çocuğunuzun size ait olduğudur.

Çocuğunuz sizin tarafınızdan dünyaya geliyor fakat o sizden bağımsız ayrı bir birey. Onunda duyguları, düşünceleri ve seçimleri olacaktır. Onu büyütür, yetiştirir ve eğitirsiniz. Ama duygularına, düşüncelerine ve seçimlerine karışmanız çatışmaya neden olur.

Sağlıklı bir çocuğun düşündüklerini özgürce söyleme, duygularını ifade etme ve seçimlerini içinden geldiği gibi yapma şansı olmalıdır. Bu şansı siz yaratmalısınız. Çocuğunuzu, çocuk olarak değil de farklı bir birey olarak görerek işe başlayabilirsiniz. Farklı bir birey olduğuna göre sizden farklı duyguları, düşünceleri ve seçimleride olacaktır. Bir elin beş parmağıda bir olmayacağı gibi çocuğunuzda sizinle aynı olmayacaktır. Çocuğunuz atalarınızdan öğrendiğiniz ve aslında size bile yanlış gelen kalıplar içine sokmanız çok büyük bir yanılgıdır. Tabii ki toplumun örf, adet, gelenek ve göreneklerini öğreteceksiniz. Sadece bunu yaparken önce kendi kalp süzgecinizden geçirmeniz gerekiyor. Bize öğretilen her bilgi doğru olmayabilir. Daha yeni bilgiler için adım atın. Kendi doğrularınızı çocuğunuza kabul ettiremeyeceğiniz gibi onun doğrularını da siz kabul etmek zorunda değilsiniz.

Çocuğunuzu sevin, sayın fakat endişe etmeyin. Endişe ve benzeri korkularınızla sadece çocuğunuza olumsuz katkı koyarsınız.

Sizden istenen çocuklarınızı olumlu, tam ve bütün bir şekilde topluma kazandırmanız.

Yeni nesil jenerasyonun sevgiyle ve farkındalıklarla yetiştirilmesini niyet ediyoruz.

Sizin kendinize yapacağınız en büyük iyilik kendinizi ve kızgınlıklarınızı affetmektir. Kızgın olan insan iticidir. Önüne gelen tüm mutluluk fırsatlarını farkında olmadan iter. Zaten öfke ve kızgınlık itici güçlerdir. Bu durumda mutluluğun ve huzurun size gelmesini engellersiniz. Eleştirmek, küçük görmek ya da kendinden büyük görmek itici güç için ortam hazırlar. Ve bunlar kötü enerjilerdir. Para rekabeti de kötü bir enerjidir.

Kendi öz güveninizi artırın. Siz değerli ve bütün bir insansınız, eğer sizde değersizlik korkusu varsa karşınızdaki kişiler de size değersiz olduğunuzu hissettirecektir. Çünkü bu sizin düşünceniz ve bu düşüncenizin sürekliliği için çalışacaktır. Unutmayın, kendine güveni yerinde olan, huzurlu ve mutlu olan insanlar kendilerine bolluk ve bereketi daha rahat çekerler. Problemli, sorunlu ve içine kapanık kişiler de kendilerine bu tür insanları çeker. Kendisini o kişiler içinde görür ve onların içinde kendini güçlü göstermeye çalışır. Bu kişiler cesur gözükür fakat kendi içlerinde kendilerini yer bitirirler.

Geçmiş çok tehlikeli bir dönemdir. Sürekli geçmişi yaşamak sizi yorar ve anı iptal eder. Örneğin iki sene önce yaşanmış bir kıskançlık olayını ele alalım. Kıskanan kişi hatasını fark etmiş ve kendini geliştirerek bu tutumundan kurtulmuş. Fakat bir tartışma anında eşi iki sene önce yaşadığı bu olayı gündeme getirerek ’’Sen iki sene önce de beni kıskanıyordun zaten senin ailen de böyle’’ dediğinde karşısındaki kişinin iki sene içinde edindiği gelişimi alıyor ve onu geçmişe götürüyor. O andaki öfkeyle eşini iki sene geçmişe götürüyor ve eşinin kendi için iki sene daha uğraşmasına neden oluyor. Tabii gelebilirse.

Açın ellerinizi ‘’Mutlu olmak için bize yardım et, huzurlu olmak için bize yardım et ‘’ diye Allah’tan yardımını dileyin. Unutmayın, her insan mutlu olmayı hak eder, her çocuk mutlu ve huzurlu ortamda büyümeyi hak eder, her şirket iyi iş yapmayı hak eder, her insan üretken olmayı hak eder.

Hayatınızdaki insanlara güzel şeyler söyleyin. Bir gün ninemle sohbet ederken şöyle bir soru sordum: Nine rahmetli dedem seni hiç sevdiğini söyledi mi? Ninem düşündü düşündü: Söyledi ya, dedi. Ne söyledi? Dedim. Ninem; ’’Güzel kadınsın ama burnun biraz büyük’’ dedi bana.

Her gün kocasına öfke duyan bir kadın o hasta olduktan sonra suçu başka bir yerde aramamalı. Kocasına öfkesini aktararak, enerjisini çaldığı için ve sevgi vermediği için kocası hastalanmış olabilir mi? Bakın; tıptaki hastalıkların %70 i psikolojiktir.

Kocanızla ya da karınızla ettiğiniz kavgaların çoğu onların vücutlarında dışavuruma ulaşır. Lütfen konuştuklarınıza ve davranışlarınıza dikkat edin. Eşinize sevgili ve saygılı olun. Çocuğunuza hoşgörülü olun ve değerli olduğunu sıkça hatırlatın.

Üniversiteyi Türkiye’de okudum ve Kıbrıs’taki ailemi arardım. Babamla konuşurken bana beni sevdiğini söylemesini isterdim. Ama babam ’’Dur bir dakika annen seni istiyor’’ der ve telefonu anneme verirdi. Beni sevdiğini hiç söylemedi. Daha sonra kanser hastası oldu ve ben altı ay onun yanında kaldım. Babamı annemle sırtımızda taşırdık. Ve babam altı ay boyunca sürekli bizi sevdiğini söyledi. O yüzden insanlara sevdiğinizi söyleyin. Sevginizi göstermek için şartların değişmesini beklemeyin. Bahaneler üretmeyin.

Genelde anne-babalar çözümü konuşarak halletme taraftarı değillerdir. Bu tarz konuşmalarda muhtemelen kendi ebeveynlerinden öğrendikleri kelimeleri kullanıyorlardı:

“ Neyini eksik ettik? Bir dediğini iki etmedik? Önüne yemeğini koyduk, suyunu verdik (hayvan besliyoruz ya), daha ne yapacağız?”

Bu gibi cümlelerle sorunu ortadan yok etmeye çalışırlar. Çocuğunuzun amacı sizin onu beslemeniz, ya da bir şeyler almanız değil. Onu bir birey yerine koyup ilgilenmenizdir. Okuldan gelince hal hatır sormanız, gününün nasıl geçtiğini sormak, moralinin nasıl olduğunu bilmek, bizlerin ebeveynlik görevidir. Olumlu cümlelerle, sevgi ve arkadaşça yaklaşımlarımızla onlara ilgi göstermeliyiz.

Bir çizgi film kanalını açıyoruz, çocuğu oturtuyoruz önüne yeter ki sussun ve biz işimizi rahat rahat yapalım. Daha sonra diyorsun ki “Ne oldu bu çocuğa niye böyle davranıyor?”

Senin yetiştirmenden gelen, senin kendi özünü ve sevgini aktarman gereken çocuğu sen tanımadığın çizgi filmlerle büyütüyorsun. TV başında çocuklarımızın hipnotize bir şekilde beyinlerini yıkamalarını, çaresiz bir şekilde farkına varmadan izin veriyoruz.

Seanslarda önce anneyi dinliyorum, anne hep kendi annesine ne kadar iyi davrandığını ama çocuğunun ona iyi davranmadığını anlatıyor.

Ben de çocuğu çağırıp sordum. “ Annen sana nasıl konuşursa, ödevlerini yaparsın?”

Çocuk diyor ki “ Annem bana hep emir veriyor; annem beni hep eleştiriyor; annem bana hep çocuk muamelesi yapıyor.”

Bunu söyleyen 9 yaşında bir çocuk;

“Bana sevdiğini yeterince söylemiyor ve hissettirmiyor, bana sarılmıyor. Bana dese ki ‘ha de gel ödevlerini birlikte yapalım, bana vakit ayırsa ben ödevlerimi yapacağım.”

İlkokul ikinci sınıf bir başka çocukla konuşuyorum

“Ben annemin yanında konuşmak istemiyorum” dedi. Seanstan annesinin dışarı çıkmasını rica ettik.

Çocukla konuşuyorum;

“Ne söylemek istersin?”

“Yazsam olur mu?”

Ve şöyle yazdı;

“ Annemin bana daha çok vakit ayırmasını isterdim; beni kucağına almasını ve sevmesini isterdim”

Daha sonra çocuğu dışarı çıkardım ve anneyi içeri aldım. Anneye, çocuğunun yazdığı yazıyı gösterdim ve konuştuk. Annenin ilk itirazı şu olmuştu;

“ Bunlar da amma şımarık oldular. Harçlığını veriyoruz daha ne isterler hem de özel okula gönderiyoruz. Ne kıymet bilmez çocuklar bunlar. Bizim anne babamız, bizim yaptıklarımızın onda birini bile bize yapmamışlardı.”

“ Çocuk senden harçlık yada özel okul istemedi. Senden onu kucağına almanı ve biraz daha fazla sevmeni istedi.”

Hemen anne söze karıştı:

“Siz benim çocuğumu sevmediğimi mi düşünüyorsunuz?” dedi.

Cevabım:

“Çocuğunu sevmiyorsun demedim. İçindeki enerjiyi çocuğuna aktaramadığın için; ilgi ve alakayla açığı kapatmaya çalışıyorsunuz.

Daha önce, sen hayatında birine öfkeli olduğu için öfke ve kırgınlık duyduğun için kalp enerjini kapatmışsınız. Bu sebeple içinizdeki sevginizi etrafındakilere aktaramıyorsun. Yani bizim aslında var olan sevgimizi çocuklarımıza insanlara aktarabilmek için herkesi affetmiş olmamız gerekiyor.”
 
Nasıl bir yazım nasıl bir ruh anlayamadım.. Mutlu evliliği olup çocuk yapıp ardından boşanan insanlara ne demeli o zaman.. Kimse tamamiyle hazır olamaz çünkü sonrasını bilemezsin..
mutlu evlilikle ,, mutsuz evlilikle alakalı değil canım hepimiz çocuğumuza kızıyoruzz.. mesele kızmak değilki.. kızdık diye kötü annemi oldukk.. hayırrr.. ama yazının devamını okuduğumdaa anne liğe hazır olmadan anne olmuş birini gördümm.. hamile kalan bir kadınn okuycak abiii.. annelik nedir ne değildir zorlukları nedirr. ne değildirr.. anne olan kişi eski bekar halini unutacak çocuğuyla hayat kuracak kendisine ..konu sahibi eski yaşamını özliyorrr.. ve agresifliği o yüzdenn... eski yaşam. bitti.. gittii..artık o bir anne
 
turkuaz eksik olan noktayı ben aşağıda bulunan yazıda bulacağını umuyorum istersen bir oku;


Büyük bir görev için seçildiniz. Göreviniz yeni nesil çocukları yetiştirmek. Bir çocuğun ihtiyacı olan manevi her şeyi ona sağlamak. Sizin göreviniz Yaratanın saf sevgisiyle çocuklarınızı sevmeniz. Çocuklarınızı koşulsuz sevgiyle sevebiliyorsunuz.

Bu görevin kutsal yanı koşulsuz sevebilmek. Koşulsuz sevme şansı ilk önce siz annelere verildi. Koşulsuz sevebildiğiniz için koşulsuz fedakarlıklar yapabiliyorsunuz. Bu kutsal görev sırasında sizden istenen kendinizi unutmamanız ve kendinize değer verip vakit ayırmanız.

Bir çocuğun, korkuları dengede, farkındalıklı, bilgili ve empati kurabilen bir anneye ihtiyacı vardır. Çocuğunuz boş bir bardak, sizde sürahi olun. Eğer sürahide su yoksa bardağı dolduramazsınız. Anne olarak tam donanımlı değilseniz, çocuğunuza istenilen katkıyı koyamazsınız. Çocuğunuzu siz dünyaya getiriyorsunuz. Ama yanıldığınız nokta; çocuğunuzun size ait olduğudur.

Çocuğunuz sizin tarafınızdan dünyaya geliyor fakat o sizden bağımsız ayrı bir birey. Onunda duyguları, düşünceleri ve seçimleri olacaktır. Onu büyütür, yetiştirir ve eğitirsiniz. Ama duygularına, düşüncelerine ve seçimlerine karışmanız çatışmaya neden olur.

Sağlıklı bir çocuğun düşündüklerini özgürce söyleme, duygularını ifade etme ve seçimlerini içinden geldiği gibi yapma şansı olmalıdır. Bu şansı siz yaratmalısınız. Çocuğunuzu, çocuk olarak değil de farklı bir birey olarak görerek işe başlayabilirsiniz. Farklı bir birey olduğuna göre sizden farklı duyguları, düşünceleri ve seçimleride olacaktır. Bir elin beş parmağıda bir olmayacağı gibi çocuğunuzda sizinle aynı olmayacaktır. Çocuğunuz atalarınızdan öğrendiğiniz ve aslında size bile yanlış gelen kalıplar içine sokmanız çok büyük bir yanılgıdır. Tabii ki toplumun örf, adet, gelenek ve göreneklerini öğreteceksiniz. Sadece bunu yaparken önce kendi kalp süzgecinizden geçirmeniz gerekiyor. Bize öğretilen her bilgi doğru olmayabilir. Daha yeni bilgiler için adım atın. Kendi doğrularınızı çocuğunuza kabul ettiremeyeceğiniz gibi onun doğrularını da siz kabul etmek zorunda değilsiniz.

Çocuğunuzu sevin, sayın fakat endişe etmeyin. Endişe ve benzeri korkularınızla sadece çocuğunuza olumsuz katkı koyarsınız.

Sizden istenen çocuklarınızı olumlu, tam ve bütün bir şekilde topluma kazandırmanız.

Yeni nesil jenerasyonun sevgiyle ve farkındalıklarla yetiştirilmesini niyet ediyoruz.

Sizin kendinize yapacağınız en büyük iyilik kendinizi ve kızgınlıklarınızı affetmektir. Kızgın olan insan iticidir. Önüne gelen tüm mutluluk fırsatlarını farkında olmadan iter. Zaten öfke ve kızgınlık itici güçlerdir. Bu durumda mutluluğun ve huzurun size gelmesini engellersiniz. Eleştirmek, küçük görmek ya da kendinden büyük görmek itici güç için ortam hazırlar. Ve bunlar kötü enerjilerdir. Para rekabeti de kötü bir enerjidir.

Kendi öz güveninizi artırın. Siz değerli ve bütün bir insansınız, eğer sizde değersizlik korkusu varsa karşınızdaki kişiler de size değersiz olduğunuzu hissettirecektir. Çünkü bu sizin düşünceniz ve bu düşüncenizin sürekliliği için çalışacaktır. Unutmayın, kendine güveni yerinde olan, huzurlu ve mutlu olan insanlar kendilerine bolluk ve bereketi daha rahat çekerler. Problemli, sorunlu ve içine kapanık kişiler de kendilerine bu tür insanları çeker. Kendisini o kişiler içinde görür ve onların içinde kendini güçlü göstermeye çalışır. Bu kişiler cesur gözükür fakat kendi içlerinde kendilerini yer bitirirler.

Geçmiş çok tehlikeli bir dönemdir. Sürekli geçmişi yaşamak sizi yorar ve anı iptal eder. Örneğin iki sene önce yaşanmış bir kıskançlık olayını ele alalım. Kıskanan kişi hatasını fark etmiş ve kendini geliştirerek bu tutumundan kurtulmuş. Fakat bir tartışma anında eşi iki sene önce yaşadığı bu olayı gündeme getirerek ’’Sen iki sene önce de beni kıskanıyordun zaten senin ailen de böyle’’ dediğinde karşısındaki kişinin iki sene içinde edindiği gelişimi alıyor ve onu geçmişe götürüyor. O andaki öfkeyle eşini iki sene geçmişe götürüyor ve eşinin kendi için iki sene daha uğraşmasına neden oluyor. Tabii gelebilirse.

Açın ellerinizi ‘’Mutlu olmak için bize yardım et, huzurlu olmak için bize yardım et ‘’ diye Allah’tan yardımını dileyin. Unutmayın, her insan mutlu olmayı hak eder, her çocuk mutlu ve huzurlu ortamda büyümeyi hak eder, her şirket iyi iş yapmayı hak eder, her insan üretken olmayı hak eder.

Hayatınızdaki insanlara güzel şeyler söyleyin. Bir gün ninemle sohbet ederken şöyle bir soru sordum: Nine rahmetli dedem seni hiç sevdiğini söyledi mi? Ninem düşündü düşündü: Söyledi ya, dedi. Ne söyledi? Dedim. Ninem; ’’Güzel kadınsın ama burnun biraz büyük’’ dedi bana.

Her gün kocasına öfke duyan bir kadın o hasta olduktan sonra suçu başka bir yerde aramamalı. Kocasına öfkesini aktararak, enerjisini çaldığı için ve sevgi vermediği için kocası hastalanmış olabilir mi? Bakın; tıptaki hastalıkların %70 i psikolojiktir.

Kocanızla ya da karınızla ettiğiniz kavgaların çoğu onların vücutlarında dışavuruma ulaşır. Lütfen konuştuklarınıza ve davranışlarınıza dikkat edin. Eşinize sevgili ve saygılı olun. Çocuğunuza hoşgörülü olun ve değerli olduğunu sıkça hatırlatın.

Üniversiteyi Türkiye’de okudum ve Kıbrıs’taki ailemi arardım. Babamla konuşurken bana beni sevdiğini söylemesini isterdim. Ama babam ’’Dur bir dakika annen seni istiyor’’ der ve telefonu anneme verirdi. Beni sevdiğini hiç söylemedi. Daha sonra kanser hastası oldu ve ben altı ay onun yanında kaldım. Babamı annemle sırtımızda taşırdık. Ve babam altı ay boyunca sürekli bizi sevdiğini söyledi. O yüzden insanlara sevdiğinizi söyleyin. Sevginizi göstermek için şartların değişmesini beklemeyin. Bahaneler üretmeyin.

Genelde anne-babalar çözümü konuşarak halletme taraftarı değillerdir. Bu tarz konuşmalarda muhtemelen kendi ebeveynlerinden öğrendikleri kelimeleri kullanıyorlardı:

“ Neyini eksik ettik? Bir dediğini iki etmedik? Önüne yemeğini koyduk, suyunu verdik (hayvan besliyoruz ya), daha ne yapacağız?”

Bu gibi cümlelerle sorunu ortadan yok etmeye çalışırlar. Çocuğunuzun amacı sizin onu beslemeniz, ya da bir şeyler almanız değil. Onu bir birey yerine koyup ilgilenmenizdir. Okuldan gelince hal hatır sormanız, gününün nasıl geçtiğini sormak, moralinin nasıl olduğunu bilmek, bizlerin ebeveynlik görevidir. Olumlu cümlelerle, sevgi ve arkadaşça yaklaşımlarımızla onlara ilgi göstermeliyiz.

Bir çizgi film kanalını açıyoruz, çocuğu oturtuyoruz önüne yeter ki sussun ve biz işimizi rahat rahat yapalım. Daha sonra diyorsun ki “Ne oldu bu çocuğa niye böyle davranıyor?”

Senin yetiştirmenden gelen, senin kendi özünü ve sevgini aktarman gereken çocuğu sen tanımadığın çizgi filmlerle büyütüyorsun. TV başında çocuklarımızın hipnotize bir şekilde beyinlerini yıkamalarını, çaresiz bir şekilde farkına varmadan izin veriyoruz.

Seanslarda önce anneyi dinliyorum, anne hep kendi annesine ne kadar iyi davrandığını ama çocuğunun ona iyi davranmadığını anlatıyor.

Ben de çocuğu çağırıp sordum. “ Annen sana nasıl konuşursa, ödevlerini yaparsın?”

Çocuk diyor ki “ Annem bana hep emir veriyor; annem beni hep eleştiriyor; annem bana hep çocuk muamelesi yapıyor.”

Bunu söyleyen 9 yaşında bir çocuk;

“Bana sevdiğini yeterince söylemiyor ve hissettirmiyor, bana sarılmıyor. Bana dese ki ‘ha de gel ödevlerini birlikte yapalım, bana vakit ayırsa ben ödevlerimi yapacağım.”

İlkokul ikinci sınıf bir başka çocukla konuşuyorum

“Ben annemin yanında konuşmak istemiyorum” dedi. Seanstan annesinin dışarı çıkmasını rica ettik.

Çocukla konuşuyorum;

“Ne söylemek istersin?”

“Yazsam olur mu?”

Ve şöyle yazdı;

“ Annemin bana daha çok vakit ayırmasını isterdim; beni kucağına almasını ve sevmesini isterdim”

Daha sonra çocuğu dışarı çıkardım ve anneyi içeri aldım. Anneye, çocuğunun yazdığı yazıyı gösterdim ve konuştuk. Annenin ilk itirazı şu olmuştu;

“ Bunlar da amma şımarık oldular. Harçlığını veriyoruz daha ne isterler hem de özel okula gönderiyoruz. Ne kıymet bilmez çocuklar bunlar. Bizim anne babamız, bizim yaptıklarımızın onda birini bile bize yapmamışlardı.”

“ Çocuk senden harçlık yada özel okul istemedi. Senden onu kucağına almanı ve biraz daha fazla sevmeni istedi.”

Hemen anne söze karıştı:

“Siz benim çocuğumu sevmediğimi mi düşünüyorsunuz?” dedi.

Cevabım:

“Çocuğunu sevmiyorsun demedim. İçindeki enerjiyi çocuğuna aktaramadığın için; ilgi ve alakayla açığı kapatmaya çalışıyorsunuz.

Daha önce, sen hayatında birine öfkeli olduğu için öfke ve kırgınlık duyduğun için kalp enerjini kapatmışsınız. Bu sebeple içinizdeki sevginizi etrafındakilere aktaramıyorsun. Yani bizim aslında var olan sevgimizi çocuklarımıza insanlara aktarabilmek için herkesi affetmiş olmamız gerekiyor.”
öpüyorum seni yavruu işte budurrrr...
 
İşte 2 yaş!

Bu dönem, bebeklikten çocukluğa geçiş evresini temsil eder. Özellikle de çocuğun duygusal dünyasında büyük iniş-çıkışlara neden olur. Ayrıca "2 yaş sendromu" ya da "Korkunç 2 yaş" olarak adlandırılır. Bu süreç 2 yaşla birlikte başlayabileceği gibi 18 ay civarında da görülebilir ve 36. aya kadar devam edebilir. Bu dönemde çocukta görülen en belirgin özelliklerin başında negatif tutum gelir. Bebeklik döneminde anne ile kendi arasında ayrım yapmayan çocuk, hareket becerilerinin gelişmeye başlaması, başka kişiler ve eşyalarla yeni deneyimler yaşaması sonucunda kendisini anneden ayrı bir birey olarak algılamaya başlar. Böylece anne ile arasındaki mesafe giderek artar. Çocuk zamanla kendi isteklerinin ve duygularının olduğunu da fark eder. Önceleri anne-baba ve diğer yetişkinlere uyum sağlayan, anlayış gösteren çocuk; sözcük dağarcığına "hayır", "yapmayacağım", "yemeyeceğim" gibi ret içerikli kelimelerinin eklenmesiyle her şeyi zor kabul etmeye başlar. Çocuğun kendi istek ve ihtiyaçlarının farkına varması, onun bireyselleşmesi için gerekli bir adımdır. Alıntıdır

Çocuğunuz zaten zor bir döneme giriyor siz ona destek olun.Kendinizi bırakmayın. Her ne olursa olsun bence anneler her şartta çocukları ile ilgili konularda ağaç gibi sağlam durmalıdırlar. Benimde oğlum 2 yaşında. Abisine bir kere bağırdım onun yanında sonraki bir kaç hafta sürekli bağırmaya başladı. Zaten inatçı öfkeli olacağı bir döneme giriyorlar birde biz körüklemeyelim.
Bende çok üşengeç biriyim ev işlerim çoğu zaman kalır ama hiç birşey yapamasam bile müzik açar çocuklarla spor yaparız evde. Hem bana iyi gelir hem onlar eğlenir hoplayıp zıplarız.Biliyorum insanın içinden gelmeyince çok zor ama kolay annelikte yok. Birde kitap okuyun bol bol.
 
Hic kendinize bahane uretmeyn.evet kotu demeyelimde ilgisiz annesiniz.o kucucuk yavruya gucunuz yetiyor bagirirsiniz anca..yazik uzuluyorum gercekten boyle sabirsiz insanlar evlat sahibi olmaya layik oluyor ya..
 
mutlu evlilikle ,, mutsuz evlilikle alakalı değil canım hepimiz çocuğumuza kızıyoruzz.. mesele kızmak değilki.. kızdık diye kötü annemi oldukk.. hayırrr.. ama yazının devamını okuduğumdaa anne liğe hazır olmadan anne olmuş birini gördümm.. hamile kalan bir kadınn okuycak abiii.. annelik nedir ne değildir zorlukları nedirr. ne değildirr.. anne olan kişi eski bekar halini unutacak çocuğuyla hayat kuracak kendisine ..konu sahibi eski yaşamını özliyorrr.. ve agresifliği o yüzdenn... eski yaşam. bitti.. gittii..artık o bir anne

Asıl mesele çocuk olduktan sonra insanın kendine verdiği değerin azalması.. Bu çok yanlış.. Annenin kendine vakit ayırması lazım ki sağlıklı olsun. Sağlıklı olsun ki iyi çocuk yetiştirsin. Asıl sorun bu. Kadın yalnız kalamıyor.. Kadın kendine kısa da olsa vakit ayıramıyor. Bu da onu bunaltıyor.
 
Nasıl bir yazım nasıl bir ruh anlayamadım.. Mutlu evliliği olup çocuk yapıp ardından boşanan insanlara ne demeli o zaman.. Kimse tamamiyle hazır olamaz çünkü sonrasını bilemezsin..
Haaa bide bende anneyim çalışıyorum sabahın 6 sında kalkıyorumm oğlum 5 yaşın içinde kreşe bırakıyorum öğlen babaannesi alıyor.. oğlumu arıyorum yönlendiriyorumm..iş stresi yetmiyor koştura koştura evime gidiyorum giderken oğluma bişiler alıp gidiyorum ve hiç sosyal hayatım yok ..parantez açıyorumm önceden sinemaya giderdimm o yok,, tiyatroya giderdimm,, o yokk, arkadaşlarımla takılırdım o yokk,, ama ne var biliyormusunnnn.. sinemaya gidiyorumm oğlumla beraber çocuk filimlerinee.. tiyatroya gidiyorum çocuk tiyatrolarına.. arkadaşlarımla takılıyorumm.. hep beraber park oyunlarınaa anne olacaksa bir insan eski yaşam yok çocuğun önceliği var bu böyle bilineee...
 
Asıl mesele çocuk olduktan sonra insanın kendine verdiği değerin azalması.. Bu çok yanlış.. Annenin kendine vakit ayırması lazım ki sağlıklı olsun. Sağlıklı olsun ki iyi çocuk yetiştirsin. Asıl sorun bu. Kadın yalnız kalamıyor.. Kadın kendine kısa da olsa vakit ayıramıyor. Bu da onu bunaltıyor.
kendine vakit diye bişi yokk o çocuğunun yaşamına girecek ve onunla paylaşacak her şeyii..eskiler çöpe yeni sosyalleşmeye evettt..
 
bence kötü bi anne olduğunuz fikrinden bi an önce kurtulun. hepimizin zaman zaman böyle anları olmuyor mu? çocuk bakmak zor iş siz de hakkıyla yapmaya çalışıyorsunuz sanırım. ben de kızım ilk doğduğunda çok zor dönemler geçirdim. eşimle ciddi sıkıntılarımız vardı. kızımla oynayamadığım zamanlar suçluluk hissediyordum. ama sonradan farkettim ki bu büyük bi eksiklik değil o an oynayamıyorum evet bazen çok hasta ve yorgun olduğumda televizyondaki çizgi filmle oyalıyorum kızımı ama kendimi iyi hissettiğim ilk an ona zaman ayırıyorum beraber iyi vakit geçiriyoruz. günün her saati bu kaliteli zamanı geçirmek zaten mümkün değil. biraz mükemmeliyetçi bi yapım var ve bunun beni çok yorduğunu gördüm.
bir de anneniz yardım etmiyormuş eşiniz de çok çalışıyor sanırım. bu konuda verebileceğim tek tavsiye etrafınızdaki insanlardan beklentilerinizi minimuma indirmeniz. ben çok üzülürdüm neden annem gelip bi saat kızıma bakmıyor neden ev işlerime yardım etmiyor diye. hatta annemle çok ciddi tartışmalar da yaşadım bu konuyla ilgili. şunu gördüm ki herkes kendi hayatını yaşıyor. kendi rahatını düşünüyor. o yüzden önce "ben" demeyi öğrenmek gerekiyor. ben iyi olayım ki çocuğuma iyi bi anne olabileyim.
bebeğiniz henüz küçük zor zamanlar yaşadığınızı düşünüyorum. ama hepsi geçecek yavaş yavaş size bağımlılığı azalacak, uyku saatleri düzene girecek.. kızım 4 yaşında ilk zamanlarımıza kıyasla şimdi çok daha rahatım. etraftan ikinci çocuk sözleri duymaya başladım cevabım net: hayır!
çok şükür yaşadım tattım bu duyguyu ama sorumlulukları bana çok ağır geldi.
 
Ben sıkıntı çekmedimmi iki çocuğum üst üste oldu oğlum 1'5 yaşında oldu tam işe dönücem dedim hoppp kızım geldi hoşgeldi sefalar getirdi hayatım bittimi hayır bitmedi herşeyi onlara göre ayarladım okul, park , oyun vs bu arada ev hanımı oldum iki çocuğu KV yada anneme bırakamam bu onlarada haksızlık çocuklarımada,Konu sahibi arkadaşım kızının elinden tut Canın nereye gitmek istiyorsa git bence fazlaca abartıyorsunuz,bi çocuk hiç çocuk derler heryere sığar bilemedim:KK43:
 
Rica ediyorumm kendinizden emin olmadıkça ne evlenin ne çocukk yapıınn.. öpüşmeyi kokuşmayı bişi sanıyosunuz evleniyorsunuz ee tabi arkasından çocukk..anne olmak kolaymıı.. anne olan çocuğunla sosyaleşecek o kadar..

çok sert olmuş
 
Ben sıkıntı çekmedimmi iki çocuğum üst üste oldu oğlum 1'5 yaşında oldu tam işe dönücem dedim hoppp kızım geldi hoşgeldi sefalar getirdi hayatım bittimi hayır bitmedi herşeyi onlara göre ayarladım okul, park , oyun vs bu arada ev hanımı oldum iki çocuğu KV yada anneme bırakamam bu onlarada haksızlık çocuklarımada,Konu sahibi arkadaşım kızının elinden tut Canın nereye gitmek istiyorsa git bence fazlaca abartıyorsunuz,bi çocuk hiç çocuk derler heryere sığar bilemedim:KK43:
:KK9::KK9::KK9:öptüm seni beybii bumudur budurr..
 
X