Bebeğime mektup...

Sevgili Oğlum,
Seni zor bir hayat bekliyor.
Emeklemeyi, yürümeyi, konuşmayı öğrenerek başlıyorsun diyorlar.
Ardından çokça şey geliyor.
Sen sevmeyi de öğreneceksin.
Sevilmenin tadını çıkarmayı da…
Bir kadının kalbini kırmamayı,
Sözün taş gibi ağırken susmayı,
Kalbin patlarcasına gülmeyi,
Ve bir köşeye çöküp ağlamayı.
Dövüşmeyi
Aldatmayı
Aldatılmayı
Yalan söylemeyi
Dürüst olmayı öğreneceksin.
Dostlarını kaybedeceksin.
Sevdiklerini toprağa vereceksin.
Bazen de sırtını dönüp gideceksin, böylesi daha iyi diye düşünerek.
Bu hayatta başına iyi gelen ne kadar çok şey varsa en az onlar kadar kötülük de var sırtlaman gereken.
Sorumlulukların olacak, sorumsuzlukların da tabi…
Çok isterim sana kavak ağacı gibi dosdoğru olmayı öğretmeyi
Ama ben de öğrenemedim hala,
Çok çabalamam lazım.
Yalnız kaldığında üzülme, iyidir bazen yalnızlık, çok şey öğrenir insan kendinden.
Bir insanı değiştiremezsin,
Ne kadar söz verirse de insanlar değişmez çünkü…
Şartlar değişir sadece
Bunu bilirsen daha az yorar seni hayat.
Hata yapmaktan korkma,
Yaptığın hatalar güçlü kılar seni.
Kime güvenip güvenmeyeceğini de ancak sen öğreneceksin yaşayarak,
Hayal kırıklıklarına uğrayarak, riya görerek
Ama güveneceksin de çok az insana
Çok az da olsalar dağ gibi sağlam yükselirler arkanda.
Zor gününde çekip giderken sevdiklerin
Ummadıkların girecek koluna
Terbiyeni sakın bozma olmadık yerde, sabırlı olmaya çalış
Söylenen söz geri gelmiyor
Bekletme insanları, özellikle de genç kızları, yağmur altında hastalanmasınlar senden sebep.
Zamana riayet et.
Yapamayacağın sözler verme insanlara
Verdiğin sözleri de tutmak için sonuna kadar çabala.
Sözün hukuku büyüktür.
Zorda kalmadıkça borç alma ama aldığın borca da sadık ol.
Son olarak da sevgili oğlum,
Sen de bir gün baba olacaksın
Evladını asla yalnız bırakma
Çünkü babasız büyümek oğlum, çok zordur.
 
İLİYOR MUSUN BEBEK
Çok aradım seni biliyor musun? Kuşun kanadında. Kardelen inadında. Güneşin sarısında. Dağın yeşilinde. İçtiğim suyun azizliğinde. Neden bu kadar geciktin bebek. Neden bu kadar yordun bu garip canı. Olmadığın yere ayın şavkının düşmeyeceğini bilmez misin sen. Gelmediğin yerde baharın olmadığını. Sensiz cemreler hükümsüzdür. Yağmurlar hüzünbaz. Seni göstermeyen saatler suçludur. Seni söylemeyen takvimler düzenbaz.

Çok aradım seni bebek. Annemin kınalı avuçlarını açıp ettiği niyazda. Üşüdüğüm yangında. Yandığım ayazda. Gözlerimden kayıp giden bir katrelik yaşta, saçıma düşürdüğüm beyazda. Sen geleceksin diye boy verdi Hüsnü Yusuf çiçeklerimiz ve sen geleceksin diyerek penceremizin pervazından eksik olmadı turna kuşları. Çoğu zaman düşlerime düşüyorsun bulutlar içerisinden gelip. Kulağıma fısıldıyorsun sevda sözcüklerini. Gözlerime bakıyorsun öylece. Nasıl bir şeysin sen böyle bebek. Neden bu kadar güzelsin. Neden bu kadar sevimli. Ve neden alıyorsun beni benden bu kadar. Tılsımına yandığım gizine yandığım bebek. İnandığım, sevdalandığım bebek.
Geleceğinin muştusu tez yankılandı hanemizde. O gün ay düştü bahçemize. Yıldızlar kaydı üst üstüne. Ağlamayı bilmeyen ve koca bir adam olan ben usulca ağladım biliyor musun? Ağladım. Gözümden düşen her damla yaş omzumda yüklü dağları birer birer devirdi. Seni düşünmek güzelmiş bebek. Seni düşünmek yaşamakmış meğer. Şimdi mürekkebi sevda olan kalemi elime alıp ozan olasım var bebek. Her satırın her mısranın sonuna nokta diyerek senin için konmaya hazır binlerce kelebek.
Güneşle akdim var benim. Senin tenini yakmamaya söz verdi bana. Ayaz üşütmeyecek seni. Karanlık korkutmayacak hiçbir zaman seni. Dünya yüzünde pusuya yatmış tüm acılarla sözleştim. Hüznüne ben kefil olacağım derdine ben. Gölgenden önce düşeceğim ardına ben. Biliyor musun bebek ben seni tuz kadar sevmişim. Sensiz küçük bir nokta, seninle koca bir devmişim. Ben sevdanın kanatlarına bindim bineli arşın yedi katına yükselmişim.
Yastıklarının kenarına gergef gergef işlenilen çilek dallarının koyu gölgesinde bekliyorum seni. Işık huzmem, ay şavkım, seher yelim gel gayrı. Kalmadı bilir misin ahvalimde hal gayrı.
 
Canım Oğluma Mektup
Hiçbir varlığı senin kadar sevmedim canım oğlum benim. İnsan sevgilisiyle karşılaşınca içi ürperir, dudakları titrer heyecanlanır ama bir süre sonra geçer ya. Benim sana karşı hissettiğim iç ürpermesi hiç geçmiyor dostum. Seni her gördüğümde, her seyahat dönüşünde, hatta her eve geldiğimde beni kapıda karşılayışın benim için en büyük armağan ve günümü mükemmel hale getiren bir ödül.
Biliyorum senin için aynı şey hep geçerli olmayacak, sana hep söylediğim tekerlemedeki “benim en yakın arkadaşım” sen olsan da, senin “en yakın arkadaşın” belki de ben olmayacağım. Ama ne olursa olsun seni sevmeye devam edeceğim. Hiçbir beklentim olmadan.
Bu yazıyı aslında sana yazmamın sebebi, eğer unutursam bana bunu hatırlatman.
Canım oğlum, biricik yavrum seni sen olduğun için seviyorum. Belki seni fazla ilgimle bunaltacağım, belki senin delikanlılığa adım atış sancılarında iyi geçinemeyeceğiz, ama bil ki ne olursa olsun seni çok seveceğim.
İlk kız arkadaşını, ilk yaramazlıklarını, okulu ilk kırmanı, iyi ya da kötü ne varsa benimle paylaş canım dostum. Kızabilir, söylenebilir, üzülebilirim ama sana olan aşkım hiç değişmez. Belki seni doğru yönlendirme yolunda tavsiyem olabilir. Belki de dinlemezsin ama olsun, ne olursa olsun seni seveceğimi bileceksin. Eminim en doğrusunu yapacaksın her zaman ve senin doğrularına her zaman saygı duyacağım.
Bu yazıyı yazmamın nedeni, eğer unutursam bunu da bana hatırlatman.
Seni her zaman annen ve bana Allah’ın bir lütfu ve büyük armağanı olarak gördüm, göreceğim. Umarım bu lütfa layık bir baba olabilirim. Elimden geleni yapacağına şüphen olmasın sevgili dostum.
Hayatımda olduğun, hayatımı anlamlı kıldığın, bana sürekli bir şeyler öğrettiğin için çok ama çok teşekkür ederim. Öğretmen olmak da çok yakıştı yakışıklı oğluma. Ama ne söylersem söyleyeyim seni tarif etmeye yetmeyecek. Çünkü sen benim için kelimelerin bittiği, nutkumun tutulduğu bir aşkı ifade ediyorsun.
Unutma canım oğlum, biricik aşkım, seni çok ama çok seviyorum ve ömrümün sonuna dek seveceğim.
 
Canım oğlum,
Güzel bir Ekim günü baştan başlattın hayatımızı. Önceleri sen minicik bir keseydin ben de kesenin babası. Kalp atışlarını duyduğum gün az daha benim de kalbim yerinden fırlıyordu, bir çocuğum olacaktı…
Zaman su gibi aktı; o minicik kese benim oğlum oldu, annesini tekmelemeye başladı ve sonunda bir Haziran sabahı dünyamı tamamen değiştirdi. Tutmayı beceremem, incitirim kaygısıyla bebekleri uzaktan sevmeye alışık olmama rağmen seni görür görmez kucağıma alma ihtiyacı hissettim ve ilk fırsatta da tüm cesaretimi toplayarak seni kucağıma aldım, sarıldım ve o muhteşem kokunu içime çektim. Sen babanın kucağında olduğunu bilir gibi başın göğsümde çok sakindin bense bir o kadar heyecanlı ve mutlu.
Günler günleri kovaladı ve gaz sancıların nedeniyle uyuyamaz oldun, sana rahat bir uyku uyutmak için denemediğim şey kalmadı ve sonunda yüz üstü yatarak rahat bir uyku uyuyacağını anladığımda dünyalar da benim oldu, ne vizyona yeni giren filmler ne derbi maçları, en büyük zevkim seni uyurken izlemekti artık.
Sen şimdi neredeyse 9 aylıksın ve senden önce hayat nasıldı hatırlamıyorum, sanki 30 yıllık ömrüm sadece seni bekleme süreciymiş ve gereğinden fazla beklemişim. Akşamları eve gelip gözlerindeki mutluluğu gördüğüm an bütün yorgunluğum, stresim, hayata dair dertler birdenbire yerini anlatılamaz bir huzura ve dinginliğe bırakıyor. “Kimse beni gördüğü için bu kadar mutlu olmamıştı” diyorum herkese, evlilere “hemen çocuk yapın”, bekârlara “evlenin ve çocuk yapın, gecikmeyin” diyorum hep. Çünkü hayat seninle başladı benim için.
Büyüyüp sen de bir yuva kur ve ben senin de baba oluşuna şahit olacak kadar yaşayayım diye dua ediyorum hep. Beni öyle güzel duygularla tanıştırdın ki sayende hissettiğim bu anlatılmaz duyguları sen de tadabilesin istiyorum.
Canım oğlum, annen de ben de senin mutluluğun için yaşıyoruz artık, hayat seninle anlam buldu, bazen kendimi masandaki resme bakıp gülümserken buluyorum, iyi ki varsın, iyi ki oğlumsun.
Seni her şeyden, herkesten çok seven, kılına zarar gelse dünyayı yakmaya hazır baban…
 
[h=3]bir bebeğin yarım kalan mektubu[/h]
5 Ekim:
Bugün var edildim. Buradayım. Varım. Müthiş bir duygu bu. Var
olduğumu henüz annem ve babam bilmiyor.
Bir elma çekirdeğinden bile küçüğüm. Ama ne de olsa, ben benim. Varım ya!
Bu bana yetiyor. Henüz bedenim belli belirsiz, yüzüm yok ama, varlığımı ve
benliğimi hissedebiliyorum. Bir kız olacağım ve baharda çiçekleri
seveceğim.

19 Ekim:
Biraz büyüdüm. Kımıldamam mümkün değil. Annem henüz farkında
değil ama onun kanıyla besleniyorum. Kalbini dolaşıp gelen sımsıcak kan
bana geliyor. Beni sevecek bir kalbin kıpırtılarını şimdiden hissediyorum.
Annem beni çok sevecek. Annem için güzel bir sürpriz olacağım.

23 Ekim:
Hiç göremediğim bir el ağzımı biçimlendirmeye başladı.
Dudaklarımda onun dokunuşunu hissediyorum. Bu "el"in dokunduğu yerler
dudağım damağım oluyor. Düşünün bir yıl sonra bu elin dokunduğu yerde
tebessümler açacak, güleceğim. Dudağımdan ve dilimden sözler dökülecek.
Herhalde önce "Anne!" diyeceğim. Anne duyuyor musun beni? Seninle
konuşacağım. Sana güleceğim. Kimilerine göre hâlâ daha var değilmişim
Nasıl olur? Varım ve gülücükler sunacak dudaklarım da olmak üzere ya
Hem sonra bir ekmek kırıntısı ne kadar küçük olursa olsun yine ekmektir. Öyle
değil mi anneciğim? Ah bir konuşabilsem!

27 Ekim:
Bugün pek mutluyum. İçimde tatlı bir kıpırtı başladı. Artık bir
kalbim var. Kalbim atmaya başladı. Hayatım boyunca böyle atıp duracak.
Sevgilerle dolduracağım kalbimi. Tıpkı anneminki gibi... Annem bedeninde
iki kalbin birden atmaya başladığını bilseydi ne kadar sevinirdi! Duyuyor
musun anne?

2 Kasım:
Her gün biraz daha büyüyorum. Kollarım ve bacaklarım da
biçimlenmeye başladı. Hele bir büyüsün kollarım bak nasıl kucaklayacağım
seni anneciğim. Şu ayaklarım da tamamlansın da, beraber çiçekli bahçemizde
yürürüz. Belki birlikte okula gideriz.


12 Kasım:
Ah evet� Bunlar, bunlar ne kadar sevimli ve küçük şeyler. Aman
Allah'ım parmaklarım da çıkmaya başladı. Bunlarla çiçek toplayacağım,
annemin elini tutacağım, kalem tutacağım. Belki de güzel bir şiir
yazacağım. Anneciğim, orada mısın? Ellerimi ellerinin arasına koymak için
sabırsızlanıyorum.

20 Kasım:
Oh, nihayet.. Annem doktora gitti. Burada olduğumu öğrendi..
Yaşasın! Doktor teyze özel bir cihazla gördü beni. Ultrason diyorlarmış.
Resmimi bile çekti. Sevinmiyor musun anneciğim? Seneye kalmaz kollarının
arasında olacağım

25 Kasım:
Artık babam da burada olduğumu biliyor. Fakat henüz kız
olduğumun farkında değiller. Onlara sürpriz yapacağım..

10 Aralık:
Bugün yüzüm tamamlandı. Artık iki güzel gözüm, bir küçük
burnum, dudaklarım ve yanağım var Anneme benziyorum galiba


13 Aralık:
Artık çevreme bakabiliyorum. Etrafım çok karanlık ama olsun.
Yine de mutluyum. Yaşıyorum ve varım. Kısa bir süre sonra gün ışığını
görebileceğim, renkleri ve çiçekleri tanıyacağım. Rüyamda gördüm. Dünyada
gökkuşağı diye bir şey varmış.. Onu çok merak ediyorum.. Anneciğim,
babacığım sizin yüzünüzü de göreceğim. Tanışacağız�. Mutlu olacağız.
Gülüşeceğiz..

24 Aralık:
Kulaklarım daha iyi duyuyor artık. Anneciğim, senin kalbinin
seslerini duyuyorum. Benim kalbimin atışlarını da sen duyabiliyor musun?
Hatta sesini bile tanıyabiliyorum. Sesin ne kadar tatlı Hiç duymadığım
bir şey bu Güzel ve sağlıklı bir kız olacağım. Kollarında uyuyacağım,
yüzüne bakacağım, o tatlı sesini dinleyeceğim. Benim için ninni de
söyleyecek misin anneciğim? Sen de beni özlüyorsundur mutlaka Beni
koklayacaksın.. Çok seveceksin, değil mi?

28 Aralık:
Anne burada bir şeyler oluyor. Doktor abla neden mutsuz bakıyor
böyle... Sen acı çekiyor gibisin. Kalp seslerin değişti... Sustun. Benimle
niye konuşmuyorsun anne? Anne? Anne? Anneciğim Yüzümde soğuk bir şey
hissediyorum. Anne, yüzümü parçalıyorlar... Anne bir şeyler yap Anne
Kolumu çekiyorlar anne Canım yanıyor anne... Anne Ayaklarımı parçalıyor
bu şey anne... Beni sana bağlayan damarı kopardılar anne
? Anne kalbimi
parçalıyorlar Anneciğim Anne? Anne? An... Ah!


Kürtajınız tamamlandı hanımefendi. Geçmiş olsun!


allahim cok kötü oldum ya offf
 
Doğmamış bebeğime mektup..

Biliyorum sen bunu okulunda ben 50 bilemedin 60 olacağım..
Belki hiç haberin olmayacak.
Ya da kendin olduğunu düşünmeyeceksin.
Ama ben her senin babanı bulduğum dediğim zamanlarda yalnız bırakıldım.
Halbuki cok küçük yasta öksüz kalmıştım.

Korkuyorum aslında..
Belki de kendim cok aci çektiğimdendir, bilinmez,
Kaderin iyi olmasını diledim hep..

Ben belki her gün sana mektuplar yazacağım bugünden itibaren.
Ama sunu cok iyi biliyorum.
Kedinin ciğere baktığı gibi bakıyorum her yeni anneye,
Bazen de tedirgin oluyorum ya ben anne olamazsam diye.

Ama lütfen bebeğim sen benim gibi negatif düşünme hayatında.
Hep güzel iste güzeli dile mutluluk yapışsın yakana..

Seni cok istiyorum bebeğim.
Ve Rabbim'e yalvarıyorum beni bebeğime kavuşturmasın için.
Şimdilik bu kadar bebeğim.

Seviyorum seni, kolaylaşsam da mis kokulum..
 
Doğdun,
Üç Gün Aç Tuttuk
Üç Gün Meme Vermedik Sana
Adiloş Bebem,
Hasta Düşmeyesin Diye,
Töremiz Böyle Diye,
Saldır Şimdi Memeye,
Saldır Da Büyü...

Bunlar,
Engerekler Ve Çıyanlardır,
Bunlar,
Aşımıza, Ekmeğimize
Göz Koyanlardır,
Tanı Bunları,
Tanı Da Büyü...

Bu, Namustur
Künyemize Kazınmış,
Bu Da Sabır,
Ağulardan Süzülmüş.
Sarıl Bunlara
Sarıl Da Büyü...
 
Back