Bebeğime mektup...

Elossa

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
1 Şubat 2011
6.684
159
163
Merhaba bebeğim,
Seninle tanışmayı sabırsızlıkla bekliyorum...
Hayatım boyunca en fazla duyduğum sözlerden biri "Anne ol anlarsın"dı... Ben henüz anne olmaya adayım, senin aramıza katıldığın gün tam anlamıyla anne olacağım ama bu sözü söyleyenlerin ne demek istediğini senin oluşmaya başladığın gün anlamaya başladım. Sen büyüdükçe daha çok anlıyorum...

Sana biraz tarif etmeye çalışayım bebeğim. Annelik duygusunu...

Sürekli kaybetme korkusu, ya bebeğime bir şey olursa, hayatına dair endişe, oluşmaya başladığından beri sen merkezli programlar... Hiç iyi tarafı yok mu? Tabi ki var.

Mutluluk, özel hissetme, en yakın ve senden hissetmek, sonsuz bir sevgi, şefkat...

Geçen hafta bizi çok korkuttun ve sana ne kadar bağlandığımı, bir şey olursa ne kadar çok acı çekeceğimi hissettirdin. Ama şu anda hiçbir sıkıntı yok, rahat ol hayatım. Baban ve ben elimizden gelen çabayı gösterdik ve en iyi doktorlarla görüştük.

Bu arada seni geçen gün girdiğim ultrasonda çok detaylı gördüm ve çok heyecanlandım. Babana ve bana ne kadar sağlıklı olduğunu gösterip bizi rahatlatmak ister gibi bir halin vardı ve ben doktorun da sözleri ile buna ikna oldum.

Seni çok seviyoruz ve bir an evvel seni kucaklayıp öpmek istiyoruz. Bizi en mutlu edecek şey sağlıklı doğman bebeğim...

Sen de bizim için elinden geleni yap ve lütfen tekmelerine dikkat et, bazen canım yanıyor da :)))

Seni çok seviyorum. CANIMSIN, SENİNİM...
(Bunu hep babanla birbirimize söylerdik ama sen de artık bizdensin)

ANNEN
(Bu sözcüğü de ilk kez yazıyorum. İnşallah bir gün senin ağzından duyarım bebeğim)

Tüm annelere sevgiler...
 
Ooo, naber oğlum
Sevgili oğlum, sana söyleyemediklerimi burada yazmalıyım, söylemedim çünkü sen ufaktın, anlatsam da anlamazdın.sonra sonra derken bugüne kadar geldik Sen doğarken ben bir hayli uzaklardaydım.aslında senin doğduğunda da yanında olmayı isterdim ama şeften izin istememe rağmen, bana izin vermemiş ve il dışı göreve beni göndermişti.
Hem zaten senin doğum haberini de yine sabah kahvaltısındayken şef telefonla arayıp söyledi. Üstelik sağlıklı doğduğunu ve annenin sağlığının da yerinde olduğunu söyleyince rahatlamıştım.seni doğumundan bir gün sonra görebilmiştim. Ama ne görüş, annem bana, “yeni doğan bebekler çirkin olur, sakın moralsiz olma” diye uyarmıştı! Aslında hani iyi de oldu uyarması, ben ona bakmıyordum ama annemin o sözü, senin bir bebek değil de bir “insan” olduğunu bana her zaman hissettirdi. Onun için seninle bebekliğinden beri hiç “çocuk” diye değil de hep insan diye konuştum. Sana dilimi kırmadan, bükmeden, karşımda bir benim kadar insan varmış gibi davrandım. Bu seni erken olgunlaştırdı biliyorum.
Oysa oğlum, biz babaların insan değil de birer “adam”lar olduğu toplumun insanlarıydık. Babalığı ilk kez seninle yaşıyor ve öğreniyordum. Babalık, yaşanmadan öğrenilecek veya babadan öğrenilecek bir olgu değildi oğlum. O nedenle ben adam olmak yerine sana baba olmaya gayret ettim ama bunu ne kadar başarabildim, bunu bilmiyorum. Nasıl bir babayım onu da bilmiyorum. Hem zaten günümüz şartları çok değişik, bizim çocukluğumuzla senin çocukluğun arasında dağlar kadar fark var. Biz telekslerle, daktilolarla yazı yazardık, siz leptoplar hatta ipod´larla. Dünya hızla değişiyor ve biz bu Dünyanın hızına yetişmeye gayret ederken aynı zamanda uyum sorunu da yaşıyorduk. Belki sen bunların farkında değilsindir ama bir yandan da babalığa yetişmeye çabalıyoruz, umarım anlıyorsundur.
Babamın yanında bana “la olum, bırak ya” deyişini hatırladıkça gülüyorum, evet seni babama anında şikayette etmiştim, “baba, bak torunun bana oğlum” diyor diye, sen o sıra kızmıştın belki ama babamın sana çok yüz verdiğimi ima edercesine gülüşünü ve bana “deli” der gibi bakışını da unutmuyorum.
Sevgili oğlum, biliyorum nasihat sevmezsin çünkü bende sevmezdim ve o yüzden sana nasihat eden baba olmadım. Oysa biz, hep nasihatlerle büyüdüğümüz halde babamızla kuşak farkını bir türlü kapatamadık, hep kavga ettik. Babaların “adam” değil “baba” olmalarının mücadelesini verirken belki babalığı eksik yaptık, cebine düzenli harçlık koyamadım, üniversite harç paraları için sağdan soldan yardım almaya çalıştık. Tüm bunları yaparken boynum bükülüyor ama sana bir şey diyemiyordum, gururum inciniyordu ama bunu senle paylaşamıyordum, senin de gururun incinmesin istiyordum. Biliyordum, benim giydiğim elbiseleri sen giymezsin ama sana zaman zaman elbiselerimi önerirken bile değişik bir şeyler giymeni isterken, çaresizliğimden önerilerde bulunuyordum. Kusura bakma oğlum. Zaten hemen büyüdün, kendi sorunlarımızdan senin büyüdüğünün bile farkına varamadım, evet uyandım ama o zamanda sen üniversite için harçlardan söz ettiğinde bunun farkına vardım.Ama sen zaten şimdilik baba değil ama adam oldun oğlum, gel öpeyim desem bundan da alınırsın artık ama ben yine de babaannen adına öpüyorum oğlum. Hoşça kal.
 
Bugün,
bugün çok şey anlatır gibisin.
sıcaklığını hissediyorum.
konuşmadan ellerimiz herşeyi konuşuyor gibi.
bugün bir başka yaşattığın
daha çok sahiplenir,
daha çok sahiplendirir gibisin.
Bugün,
seni daha çok özlediğimi farkettirdin.
Sensiz olamayacağımı.
Kokunu duyar gibiyim şimdiden.
Tepkisiz kaldığın zaman
soluğum kesiliyor gibi.
ciğerim kopmuş gibi oluyorum.
oysa hissediyorsun yaşadığım duyguları
"anne ben burdayım" dediğin anda
tıpkı bugünkü gibi
her kötü şey siliniyor aklımdan
sadece sen oluyorsun dönen zamanda
sadece seni hissediyorum o an.
bugün,
bugün bir başka dokunuyorsun sanki.
o küçücük ellerin, ayakların
özlüyorsun biliyorum
özlüyorum sende biliyorsun.
hemde çok.
seni çok seviyorum bebeğim.
09.07.2007'Denizli
17:40
işte bebeğim bu şiiri yazdığımda henüz 24 haftalıktın. Şimdi 30 haftalıksın neredeyse.
bütün hazırlıkları erken mi başladık bitirdik bilmiyorum ama seni öyle özlemle bekliyoruz ki.
su damlası kadar berrak, hayatıma düşen en güzel şeysin sen. En umutsuz anımızda varlığını hissetmek öyle inanılmaz geldi ki, tüm mutluluklar eminim ki seni kucağıma aldığımda sönük kalacak.
evet bebeğim annenin hiç bebeklik fotoğrafı yokken senin hem fotoğrafların hemde sana yazılmış şiir ve mektupların oldu.
karnımda gezindikçe karnımı öpesim geliyor; o zaman diyorum ışığım güzel kızım meleğim dayan az kaldı diyorum.
canımıniçi biricik bebeğim, ışığım,
SEN İÇİME DÜŞTÜĞÜN AN BEN BEN OLDUM.
SEN İÇİME DÜŞTÜĞÜN AN YENİDEN DOĞDUM BEN
SEN İÇİME DÜŞTÜĞÜN AN BEN VE BABAN BİZ OLDUK….
VE SEN BU DÜNYAYA GÖZLERİNİ AÇTIĞINDA İŞTE O ZAMAN BİZ GERÇEK AİLE OLACAĞIZ.
İŞTE O ZAMAN SEN BEN VE BABAN HEP BİZ OLACAĞIZ.
Seni hep sevecek hep koruyacağız. Belki sevgimiz şımartacak belki üzecek. Ama ben seni ölümüne seveceğim.
(allah seni sağ salim kucağımıza almayı nasib etsin) ışığım
seni seven annenden sana bir hatıra…
 
Miniciktin varlığını hissetiğimde ve bir o kadar da hasretimdin en koyusundan. Bir gece vaktiydi varlığını öğrendiğimde, benim için en yıldızlısından, en ışıltılısından. Belki de en güzel rüyaydı görmek istediğim. İçim içime sığmıyordu, bebeğim. Mutluluk bumuydu, Tanrım?
Ben aynı, baban aynı, herşey, herkes aynı… Kimseler duymaz içimdeki minicik kuşun kanat çırpışlarını. Bir hasret gibi düştün yüreğime ve bir kara sevda gibi hep aklımdasın da bunlar yeter mi duygularımı dile vurmaya?
Sen, günden güne büyüyorsun bebeğim. Bende ise anneliğin ağırlığı… ve bütün yorgunluğu…Ama o kıpırdanışların unutturuyor herşeyi. Şimdiden mi bizi sevgine hapsettin bebeğim?
Bazen korkuyoruz gelecekten, seni büyüteceğimiz dünyadan. En çok da baban… Bilmem ki herkes mi böyle hisseder, böyle düşünceler mi sarar beynini yavrusuna kavuşmanın heyecanı içinde.
Biliyormusun, bebeğim, henüz bir isim bulamadık sana. Yakıştıramadık hiçbirini, senin herşeyden öte varoluşuna.
Ne kadar da zormuş, senin güzel yüzünü, minicik yüreğini anlatacak birkaç hece bulmak.

Annenin, babanın en kıymetlisi, seni çok özledik. Hadi gel güzel kızım, hadi gel melek kızım…
 
keske bende bööle guzel seyler yazabilsem bebisime yazmakta iyi degilim ben aklima guzel seyler geliyor ama bir araya getirip kagida dökemiorum olsun biraz bundan biraz kendimden katarimmm ayricaa cok tesekkuer ederim beni kirmakdigin icin hemen bulmussun:)saol canim
 
Bebeğim, sana bu mektubum
Sana anlatmadıklarım var satırlarımda
Büyümeni beklediğim günlerim
Ve senin ilk geldiğin günün hiç değişmeyen tazeliği
Hoş geldin,iyi ki geldin bebeğim
Sen geldin, yumuk yumuktu gözlerin
Bembeyaz bir buluttun sanki o an kucağımda
Bir sana baktım bebeğim, bir de bulutlara
Sanki bir parça gökyüzünden gelmiş
Kucağımda sıcacık ve savunmasız duruyordu
Anlatamam ki hayranlığımı…
Saatlerce öylece durup bakardım sana
İzle,izle ve kokla…
Seni içime alıvermek gelirdi an olup
Kucağımdan bırakmaya kıyamadığım
Koklamaya bakmaya doyamadığım bir çiçek.
Anneydim ben…
Anneyim…..
Anneyim ……………
Tüm alem duysun benim sevincimi
Benimde bir bulut parçam var artık
Yıllar geçti ama hala dün sanki senin gelişin bebeğim
Maviliğim seninle başladı aslında benim
Yeşille karşıladım seni ve sen de yeşil oldun gözlerinde büyüdükçe
Maviliğim senin bebek gözlerinde şarkı oldu
Senin yeşile dönüşünle büyüdü
Bakma sen benim de yeşil göründüğüme
Sen ve ben hep maviydik, maviyiz
İlk kelimen, ilk adımın,ilk bakışın, ilk gülüşün
Bütün ilklerin, bütün ilklerim
Sen, sensin bebeğim
İlk ayakkabılarını saklıyorum hala çekmecede
Sen büyüdükçe onlar senin gelişini taze tutuyorBebeğim, sana bu mektubum
Sana anlatmadıklarım var satırlarımda
Büyümeni beklediğim günlerim
Ve senin ilk geldiğin günün hiç değişmeyen tazeliği
Hoş geldin,iyi ki geldin bebeğim
Sen geldin, yumuk yumuktu gözlerin
Bembeyaz bir buluttun sanki o an kucağımda
Bir sana baktım bebeğim, bir de bulutlara
Sanki bir parça gökyüzünden gelmiş
Kucağımda sıcacık ve savunmasız duruyordu
Anlatamam ki hayranlığımı…
Saatlerce öylece durup bakardım sana
İzle,izle ve kokla…
Seni içime alıvermek gelirdi an olup
Kucağımdan bırakmaya kıyamadığım
Koklamaya bakmaya doyamadığım bir çiçek.
Anneydim ben…
Anneyim…..
Anneyim ……………
Tüm alem duysun benim sevincimi
Benimde bir bulut parçam var artık
Yıllar geçti ama hala dün sanki senin gelişin bebeğim
Maviliğim seninle başladı aslında benim
Yeşille karşıladım seni ve sen de yeşil oldun gözlerinde büyüdükçe
Maviliğim senin bebek gözlerinde şarkı oldu
Senin yeşile dönüşünle büyüdü
Bakma sen benim de yeşil göründüğüme
Sen ve ben hep maviydik, maviyiz
İlk kelimen, ilk adımın,ilk bakışın, ilk gülüşün
Bütün ilklerin, bütün ilklerim
Sen, sensin bebeğim
İlk ayakkabılarını saklıyorum hala çekmecede
Sen büyüdükçe onlar senin gelişini taze tutuyor
Yüreğimin en taze ve sade sevdası
İlkim ve sonumsun bebeğim
Küçücük ellerine verdim ben yüreğimi
Sen ise hep benimlesin
Bebeğim……

Yüreğimin en taze ve sade sevdası
İlkim ve sonumsun bebeğim
Küçücük ellerine verdim ben yüreğimi
Sen ise hep benimlesin
Bebeğim……
 
keske bende bööle guzel seyler yazabilsem bebisime yazmakta iyi degilim ben aklima guzel seyler geliyor ama bir araya getirip kagida dökemiorum olsun biraz bundan biraz kendimden katarimmm ayricaa cok tesekkuer ederim beni kirmakdigin icin hemen bulmussun:)saol canim
 
Bebeğim, sana bu mektubum
Sana anlatmadıklarım var satırlarımda
Büyümeni beklediğim günlerim
Ve senin ilk geldiğin günün hiç değişmeyen tazeliği
Hoş geldin,iyi ki geldin bebeğim
Sen geldin, yumuk yumuktu gözlerin
Bembeyaz bir buluttun sanki o an kucağımda
Bir sana baktım bebeğim, bir de bulutlara
Sanki bir parça gökyüzünden gelmiş
Kucağımda sıcacık ve savunmasız duruyordu
Anlatamam ki hayranlığımı…
Saatlerce öylece durup bakardım sana
İzle,izle ve kokla…
Seni içime alıvermek gelirdi an olup
Kucağımdan bırakmaya kıyamadığım
Koklamaya bakmaya doyamadığım bir çiçek.
Anneydim ben…
Anneyim…..
Anneyim ……………
Tüm alem duysun benim sevincimi
Benimde bir bulut parçam var artık
Yıllar geçti ama hala dün sanki senin gelişin bebeğim
Maviliğim seninle başladı aslında benim
Yeşille karşıladım seni ve sen de yeşil oldun gözlerinde büyüdükçe
Maviliğim senin bebek gözlerinde şarkı oldu
Senin yeşile dönüşünle büyüdü
Bakma sen benim de yeşil göründüğüme
Sen ve ben hep maviydik, maviyiz
İlk kelimen, ilk adımın,ilk bakışın, ilk gülüşün
Bütün ilklerin, bütün ilklerim
Sen, sensin bebeğim
İlk ayakkabılarını saklıyorum hala çekmecede
Sen büyüdükçe onlar senin gelişini taze tutuyorBebeğim, sana bu mektubum
Sana anlatmadıklarım var satırlarımda
Büyümeni beklediğim günlerim
Ve senin ilk geldiğin günün hiç değişmeyen tazeliği
Hoş geldin,iyi ki geldin bebeğim
Sen geldin, yumuk yumuktu gözlerin
Bembeyaz bir buluttun sanki o an kucağımda
Bir sana baktım bebeğim, bir de bulutlara
Sanki bir parça gökyüzünden gelmiş
Kucağımda sıcacık ve savunmasız duruyordu
Anlatamam ki hayranlığımı…
Saatlerce öylece durup bakardım sana
İzle,izle ve kokla…
Seni içime alıvermek gelirdi an olup
Kucağımdan bırakmaya kıyamadığım
Koklamaya bakmaya doyamadığım bir çiçek.
Anneydim ben…
Anneyim…..
Anneyim ……………
Tüm alem duysun benim sevincimi
Benimde bir bulut parçam var artık
Yıllar geçti ama hala dün sanki senin gelişin bebeğim
Maviliğim seninle başladı aslında benim
Yeşille karşıladım seni ve sen de yeşil oldun gözlerinde büyüdükçe
Maviliğim senin bebek gözlerinde şarkı oldu
Senin yeşile dönüşünle büyüdü
Bakma sen benim de yeşil göründüğüme
Sen ve ben hep maviydik, maviyiz
İlk kelimen, ilk adımın,ilk bakışın, ilk gülüşün
Bütün ilklerin, bütün ilklerim
Sen, sensin bebeğim
İlk ayakkabılarını saklıyorum hala çekmecede
Sen büyüdükçe onlar senin gelişini taze tutuyor
Yüreğimin en taze ve sade sevdası
İlkim ve sonumsun bebeğim
Küçücük ellerine verdim ben yüreğimi
Sen ise hep benimlesin
Bebeğim……

Yüreğimin en taze ve sade sevdası
İlkim ve sonumsun bebeğim
Küçücük ellerine verdim ben yüreğimi
Sen ise hep benimlesin
Bebeğim……
 


canım rica ederimm,inşallah işine yarayacaktır buradakiler eminim:)))
hem kendim içinde bir dosya niteliği taşıyacak bu başlık:))))
 
Bebeğime mektup (son günlerin en duygulu yazısı)

--------------------------------------------------------------------------------


Sevgili değerli kızım hoş geldin bu aleme, seni tebrik ediyorum. Benim baba olmama vesile oldun. Babalık nasıl bilmiyorum ama seninle öğreneceğim inşallah. Kızım sen bu dünyaya gelirken yâsin-i, tebarekeyi okudum temennim seninde yasinlerle büyümendir yavrum. Birde bu nisan ayı öğreneceksin ki Peygamber Efendimizin doğduğu ay sen de bak bu ayda dünyaya geldin inşallah Peygamber Efendimizin sünneti seniyyesine uygun bir hayat yaşarsın.
İlk evladım seni henüz görmedim ama çok merak ediyorum. Sarışın mısın, kumral mısın, esmer misin bana mı benziyorsun annene mi? Gerçi bunlar hiç önemli değil ama yine de seni merak ediyorum. İşte çünkü ilk defa kendi çocuğum olacak. Bana birisi baba diyecek hep kendim baba derken şimdi bana baba diyeceksin çok garip geliyor. Şunu unutma yavrum telefonda kız olduğunu duyunca hiç üzülmedim keşke erkek olsaydın demedim. Erkek olsaydın da keşke kız olsaydın demezdim. Hep hayırlı ve sağlıklı olmanı temenni ettim Rabbim'den. Büyüdüğünde de öğrenirsin ki Kur'anda Allah Peygamber Efendimizden önceki dönemi anlatırken onlara kız evladı oldu diye müjde verildiğinde utançtan yüzleri kapkara olurdu dediği kimselerden olmadım milyonlarca hamd olsun. Şu anda hastane kantininde hem çay içiyorum hem de sabırsızlıkla seni görmeyi istiyorum.
Ağlamasını duyup ta kendini görmediğim kızım haddim olmayarak sana bir kaç nasihat ta bulunmak istiyorum büyüdüğünde okursun belki o günleri göremeyebilirim. Bu hayatta ne yaparsan yap, ama Allah'ın istediği şekilde yap ta ki hep huzurlu ol, stresten kurtul, Allah'ın ilk emri olan okumayı asla ihmal etme, diploma olsa da olur olmasa da fakat kitap okumazsan olmaz. Dikenler içinde gül yetiştirirsen dikenler eline batınca üzülme şükret. Namaz kılmayı Kur'an okumayı vaktinde öğren sonra zor olur.
Sakın kimseyi ayıplama, kibirli olma. Sen; bak ne güzel tertemiz, lekesiz bir kalple geçici olan bu aleme geldin. Sakın o kalbini günahlarla kirletme. Dişlerinde fırçalı ayakkabılarında boyalı olsun. Fakirlik Allah'tan olsa da pislik ondan değildir. Çevreni de temiz tut bu dünyaya atalarımızdan miras değil torunlarımızdan ödünç aldık. Hiçbir zamanda Allah'ı inkâr etme, annenin karnında elini kolunu gözlerini biz yaratmadık zaten yaratamazdık da. Onlar sana emanet verildi emanetlere ihanet etmemeye çalış biricik yavrum..
Akşam yatarken bu gün ne yaptım ve sabahleyin bu gün ne yapacağım diye kendine sormadan hareket etme. Kısa vadeli ve uzun vadeli hedeflerin olsun cennet ve Allah'ın rızası hedeflerini süslesin. İnsanlara çok darılma barışma payı bırak sırrını da herkese söyleme bir gün düşmanın olabilir. Kapıyı kim olduğunu öğrenmeden açma yatarken kapını kilitle anahtarları arabanın üstünde bırakma. Öfkeliyken ve çok heyecanlıyken bir şeye karar verme. Güzel eserlerden günde birkaç sayfa sesli oku konuşman güzelleşir.
Bizler seni hayatta üzersek bil ki, evladım isteyerek üzmeyiz. Bizlere davranışlarımıza göre değil de niyetlerimize göre davran. Büyüklerine danışmayı ihmal etme. Kıymetli vakitlerini kıymetsiz şeylerle heder etme. Cennetin ucuz olmadığını cehennemin de lüzumsuz olmadığını hatırından çıkarma. Randevularına vaktinde git zaman hırsızı olma, lüzumsuz gevezelik yapma, sofrada elini, mecliste dilini tut. İnsanlardan çok şey isteyerek ve sevildiğin yere çok sık giderek onları bıktırma.
Sakın ama sakın yalan söyleme ufak şeyler için bile olsa yoksa alışır gidersin, borçlarını vaktinde öde, ödeyebileceğin kadar borç al ve nerede olursan ol ayağını yorganına göre uzat. Bu dünya da mutlulukta geçici acılarda geçici olmayan yere kendini hazırla. Kızım bu mektup hep nasihat ağırlıklı oldu ama ne yapayım gecenin dört buçuğunda bunlar aklıma geldi. Gerçi babalar hep nasihat eder demek ki, ben de gerçekten baba oluyorum. Kızım, Allah sana da hayırlı evlatlar versin, mutlu bir yuva nasip etsin. Hala göremediğim yavrum sana olacak bütün haklarımı şimdiden helal ediyorum. Bana dertlerini de anlat üzüntülerini de ve ne istersen anlat hiç kızmam başın sıkışırsa önce bana anlat korkup ta saklama. Bize de haberimiz olmadan dua et. Öldükten sonra da ara sıra mezarımıza gel de kabrimizi düzenle kaybolup gitmesin. Bize dünya da kabirde de unutulma acısını tattırma ilk ve biricik kızım tekrar hoş geldin diyerek ve gözlerinden öperek yazıma son veriyorum.
 
Bebeğim;
Sana sahip olma konusunda çok büyük sorunlar yaşadım.Çok düşündüm inan bana,senin için en iyisini düşündüm hep…

Ve karar verdim..Evet sana sahip olabilirdim.Belki de 1 kere olsun anne demeni duyabilirdim…

Şuan yanımda değilsin sana dokunamıyorum ama içimdesin,canımın canında seni hissediyorum.

Annecim;
Anne demeni çok istiyorum.Hep hayalini kuruyorum.Elim hep üzerinde…korkuyorum,sana bir şey olacak diye…Gözümden sakındığım,annecim…

İnsan anne olmadan anlamıyormuş be annecim.
Küçücük ellerin,gülüşün ve anne deyişin hep hayalimde…Seni hep rüyalarımda görüyorum annem.

Babanda seni bekliyor.Oda en az ben kadar bağlı sana.
Bunları biliyorsun sen aslında…Her gün işten gelince beni sormadan ‘’Küçüğüm bugün nasıl’’ diyor

Bazen kıskanıyorum seni…Ama hiçbir şey senden vazgeçmemi sağlayamaz.
Bebeğim,biriciğim,annecim…

Kuzum;
Babanın dediği gibi Küçüğüm…
Seni o kadar çok merak ediyoruz ki.Sana dokunmak,Her geçen gün büyüyüşünü hissetmek.o kadar heyecanlandırıyor ki beni…

Biliyor musun annecim seni dünyaya getirmek benim belkide sonum olacak.Sakın üzülme ben her şeye rağmen sana sahip olmak istiyorum…Küçücük bir ihtimale bile razıyım…

Kim bilir beLkide…Senle çıkarım o hastaneden sen,ben ve baban.

Bazen ben uyuduktan sonra babanın ağladığını fark ediyorum…
Üzülme bebeğim o sana sahip olacağı için çok mutlu…

Ama…Beni kaybedeceğini düşünmek onu çok üzüyor…

Bebeğim…
Bunları yazıyorum ve teyzene bırakıyorum…Bunları kaldırabileceğin zaman bunları sana verecek.

Bunları annem bana neden yazmış diye düşünecek olursan

Seni nasıl beklediğimi,sevdiğimi ve o zaman bile yanında olduğumu bil istedim…
Hayat belki de en çok ihtiyacın olan kişiyi ‘’anneni’’ yanından çok erken alacak.Ama sen…hayata inat adın kadar umutlu ol ve karanlığa inat hep ışık saç…
’’annecim’’…
 
Hoş geldin bebek,
Hoş geldin. Masum yüreğini alıp, karşı kıyıdan yürüdün geldin buralara. Ellerinde ışığı sönmemiş yıldızlar, gözlerinde yeni dünyaya salınan ilk şaşkın bakışların ışığıyla sen de merhaba dedin taze güne, aydınlığa. Avuçlarında ötelerin temizliği vesıcaklığı var hala. Kalbin bir kuşun kalbi gibi ürkek ve kırılgan. Tenine henüz değmemiş rüzgarın hoyrat eli. O kentin ortasında henüz yenisin, çok yenisin. Annenin sıcak teni, şefkatli elleri ve merhametle atan yufka kalbi senin için çarpacak bundan böyle. Şarkıları, ninnileri senin için söyleyecek.
Hoş geldin bebek aramıza.
Annene ve babana hoş geldin.

Hoş geldin bebek,
Dünyaya, hayata, acılara, hüzne, sevince…
Bu sıcak ve tehlikesiz günlerin ardında sen de yalnız düşeceksin hayatın giriftyollarına. Dikenli çalılara sen de takılacaksın. Sen de üzülüp sen de ağlayacak, yorulacaksın uzun yollarda. Bekleyeceksin hayallerini, bıkmadan bekleyeceksin. Rüzgar senin de yüzünü kanatacak. Gözesi uzak iklimlerin yağmurlarından medet umacaksın yılmayası. Islanacaksın çapkın rüzgarlarda… Serseri fenerler seni karanlıklarda bırakacak ummadığın bir zamanda. Keşişin hileli tespihleri eşiklerini aralayacak. Bir başına kalacaksın dar zamanlarda.
Hoş geldin bebek,
Bumerang yokuşuna hoş geldin…


Hoş geldin bebek,
Dönüşü olmayan bu yola hoş geldin. Yasemin, mine kokulu günlerinin ardından naylon kokulu sabahlar bekleyecek seni. Derin ve masmavi göklerin ardından isli semalar düşecek ufuklarına. Sevinci ve umudu hayat ipliğine dizmenin yollarınıöğrenmelisin en başta. Her yanı diken dolu bitkiyi karanfile dönüştürmeyi bir de… En büyük ihanetleri kozasında dokur zamanın cadı eli. Sen en büyük ihanetleri en büyük sabırlara bilemeyi öğren. Bir eski evin cumbasından sokağa taşan pembe bir sardunyanın yaprağında saklı biyesi eskil sevilerle örülmüş güzelliğin esrarı. Kırılgan bir saba yeli sana getirecek bir hüzünlü sabah türküsünü. O türküye seslenmelisin belki de.
Zira yalnız kalacaksın sen de günün birinde..
Hoş geldin bebek,
Şaşıfelek çıkmazına hoş geldin…



Hoş geldin bebek,
Sağanak sözcüklerin ortasına hoş geldin. Dilin kıyısına, sözün tepelerine, kelimelerin ülkesine…Eşkin bir kısrak inletirken vadiyi, sen de koşacaksın rüzgar gibi yamaçlara zamanı geldiğinde. Zaman sırça kadehte demlenirken, günler oyalanırken büyüyeceksin bir anda. Nice günler akacak zamanın yanağından. Dingin bir günün bilinmezliğiyle karışacaksın sen de hayata, insanlara. Ne zirveler çökecek gözlerinden. Sesini duyuramadığın vakitler gelecek hiç bitmeyesi. Erken çiçeğe durmuş bir bahar dalı gibi kuruyacaksın meyve vermeden zaman zaman. Gün gelecek mutluluktan esriyecek başın, dönecek çark-ı felek gibi…Ebem kuşakları geçeçek başının üzerinden. Renkleri tutmaya çalışacak ve peşinden koşacaksın. Dudaklarından aşkın tarihini okuyacak annen ve dahi baban.
Zira sen de seveceksin günün birinde…
Hoş geldin bebek,
Sevda ülkesine hoş geldin…

Hoş geldin bebek,
Sevgilerinle, özlemlerinle, tutkularınla üstesinden geleceksin hayatın. Şükredeceksin, karamsar tablonun kahramanı olmadığına. Benim temennim ve dualarım bu yöndedir bebek. Keşke hayatı bizim okuduğumuz gibi okumasan, bizim baktığımız gibi bakmasan, bizim çektiğimiz gibi acı çekmesen. Bütün kötülüklere inat, bütün güzellikler hep senin olsa. Ebem kuşakları eksilmese üzerinde. Güneş hep seninle yürüse. Irmaklar senin için aksa. Günler senin için uzasa.
Ve en önemlisi…
Yüce Mevla’yı hiç eksik etmesen yüreğinde.
Hoş geldin bebek,
O’nun ülkesine hoş geldin…
 
Bir bebek neleri getirir dünyaya beraberinde… Ufacık haliyle ne kadar da güçlüdür aslında. Anne ve babasına aşk getirir, muhabbetlerini arttırır. Dede ve ninesine yaşam coşkusu getirir, tam da sırtları eğilmişken, umutsuzluklar binmişken kamburlaşan omuzlarına… “Torun” gençlik heveslerini hatırlatır, anılar canlanır. Geçmişe döndürebilir kısacık “ınga” nağmeleri… Eğer kardeşi var da evin ilk misafiri değilse, kıskançlık getirmesi de muhtemeldir kardeşinin nefsine… “Yenioyuncak” tır kardeşler için yeni doğanlar. “Yeni oyuncak” la en çok anne ve babalarının oynamasını istemezler. Masum bir kıskançlıktır olsa olsa bir bebeğin getirebileceği… Yumuk yumuk elleriyle kucaklayamaz bile hayatı, naifçe dokunur dünyayaminik eldivenlerinin içinden… Gözlerini açmakta bile tembellik edebilir, sevimlidir bu tembelliği… Muhtaçlık olarak algılanmaz acıkınca annesinin bebeciği doyurması, “muhtaçlık” sadakat olarak kabul edilir. Kendine dokunanlara “aşk” bulaştırır bebek.
Bebek evrim geçirtebilir. Kadın “annedir” artık, erkek de“ baba”. Bebek şaşırtır. Gülse mi ağlasa mı bilemez insan “O” nu görünce…
Mucize tutulabilirmiş meğer ellerde,
Mucizeye dokunulabilirmiş,
Mucize uyurmuş, uyanırmış;
Mucizeye bakılabilirmiş,
Mucize “mucizeler” yaratabilirmiş gerçekten…
Mucize meğer kokarmış
Cennet kokusu gibi;
Mis gibi…

Bebeğin odasına misafir olmak ayrıcalıktı benim için, odasının pembe boyası dikkatimi çekti önce. Garipseyişimin sebebi; oğlan çocuğuyla mavi eşit tutulurken odanın pembe boyalı olmasıydı elbette. Bu bebek “farklılık” da getirmişti sanırım kalıplaşmış düşüncelere. Simetrik yapıştırmalar pembe boya üzerinde oldukça enerji vericiydi. Yan duvardaki dört ahşap çerçeve ve ortalarına kondurulmuş bir yazı dikkatimi çekti. Bu odanın başköşesi olmalıydı. Bu köşede oyalanırken bebeğe imrendim, onun yerinde olmak istedim. Neden mi? Kaç bebek doğar doğmaz bir mektup alır dedesinden sadece pulu eksik bir zarf içerisinde, kaçımız bir zamanlar “bebek” olduğumuzu anımsatacak hatıralara sahiptir hala… Ve odasında çerçevelenmiş bir mektup olmuştur, mektubun yanına ilişik bir takvim parçasıyla…
Başköşeydi hakikaten. Aşkın, umudun, mucizenin başköşesiydi… Şiiri ikinci ve üçüncü kez okurken, gözlerim doldu, imrendim Batuhan bebeğe…
Hoş Geldin Bebek
Neslim(in)’ in umudu, ailenin göz bebeği
Bahtın güzel, ömrün uzun olsun
Gözlerini açtığında fani dünyaya
Umutsuz bakışların umutla dolsun

Dokuz ay heyecanla bekledik seni
Yuvaya doğdun bir güneş gibi
Sülalenin olacaksın el bebek gül bebeği
Benden sana olsun, uzun ömür dileği

Kader hep gülsün sana olmasın tuzak
İyilikler seninle kötülüklerden uzak
Geleceksin diye, beklendin sabahlara dek
Bu yeni âleme HOŞ GELDİN BEBEK
 
Sana daha evvel çok yazmak istedim. elim sadece klavyeye değil, kaleme de gitti. klasik cümleler de olmayacaktı söylediklerim. varlığını ilk duyduğum günden itibaren, seni içimin en has yerinde hissedişimi çok garip karşıladım. hayata dair yeni bir ufuk açıldı önüme. demek böyle oluyormuş dedim. demek evlenince de, işe girince de, çocuğa sahip olunca da, ev alınca da , emekli olunca da böyle hislerle göneniyormuş insan. henüz bunların hiçbirine adım atmamış biri olarak, “ilk”sin benim için.
Bebek, can bebek, gül bebek, şimdiden fısıltılarını duyuyorum. Rabbim sağlığını Eyüp Peygamberin yeniden doğuşuna eş kılsın, minicik ellerini avuçlarımın içinde görüyorum. misk kokunu o narin teninde duyar gibi oluyor, başkalarının çocuklarında duyduğum o “değişmeyen” çocuk kokusunu, ahsen haliyle sende hissediyor gibi oluyorum. Ah bebek, Rabbim sana hangi sesi üflerse onu çıkaracaksın. O’nun kudret kalemi seni hangi güzellliğe bürürse, sen aynalarda onun üzre bize kendini göstereceksin. Resulullah başını okşasın, annenin karnında bizi özle. korkma hiç, hissettiklerin ve duydukların ürkütücü şeyler değil, henüz gelişmemiş olsalar da, sen meleklere en yakın varlık olduğundan sebeb, Hak Teala muazzam bir sezgi kabiliyeti yüklemiştir sana. sakın ürkme, sezgilerin seni hangi karara iterse, itibar etme onlara. varlığına karar vermiş olan, dahline de onay verecek olursa, varolan ve dahil olmuşlar olarak, seni burada ürkütecek hiçbir sesin kulaklarına girmesine izin vermeyeceğiz, emin ol.
Nur bebek, Şanı Yüce olan, seni sağ ve salimen kollarımızda tutmayı nasib ederse, bize de sana layık olabilme istidadını verecektir. şayet biz sana layık olamazsak yaşamamızın ne anlamı var? insan sadece kendine yardım etmez bebek, başkaları için de vardır. haddizatında esas başkaları için vardır. benim “başka”m sensin. ruhun incinmesin sakın gül kokulu, başka derken öteleme gelmesin somuta bürünmemiş aklına. mücerred sezgi sınırlarına, kötülüğün frekansları hiç bulaşmasın. biz, sana layık olmaya çalışacağız!
Çabuk gel diyemem sana. güzel gel, planlandığı gibi gel, nasıl iyi hissediyorsan öyle gel, ama üzmeden gel olmaz mı? karnında bulunduğun gül yüzlünün gözlerinde bir gülücük olarak gel. sana, seni çevreleyen tenin dışından bakan “esas erkeğe” yeni bir muştu olarak gel! odanın çeperlerine senin vücudun kadar olan ellerini koyup seninle konuşan, başını okşayan üç merhametli yüreği üzmeden, 1-ilk kez sadece seni, tüm sınırlardan korunmuş ve sana uzun süre yetecek tüm tecrübeleri edinmiş olana hayat iksiri olarak, 2-büyüğün ve küçüğün keşmekeşlikleri ve serkeşlikleri arasında sıkışmış, ilk olarak sadece seninle, bağımsız ve özgür ağabey formuna ulaşacak olan yufka yürekli, engin kalpli için, ona bir kurtuluş ve ruh öpücüğü olarak, 3- iki büyüğün altında sıkça ezilmiş, ruhu “büyük”lük iddiasında bulunanların kibri ve değişmez galibiyeti altında örselenmiş, asiliği çaresizliğinden gelen asil yürek için, isminde barındırdığı gibi, yeni bir bayram olarak GEL! kimse için bitmeyecek bir bayram olarak!
bebek, bebeğim, canımın yeni içi, kalbimin yeni odası, insanlığımın yeni tadı, acılığıma yeni tat, seni çok özlüyorum! Allah’ın bir müjdesi ve müjdecisi olarak gel, gel ki, lütf-u ilahinin benim için de var olduğunu kör gözüme göster, bana inşirah ver, çaresizliğimi yık, melankolimi onar, mizanımı hak çizgisine oturt! ben sana da yetmeyeceksem, varlığımın ne anlamı olabilir ki???
 
Nazlı bebeğim!

Elimde olsa seninle geçen her anımı yazıya dökmek isterim. Ama olmuyor işte… Aslında bunları yazmamın sebebi; yıllar sonra birlikte okuduğumuzda senin varlığının bana ne kadar mutluluk verdiğini anlamanı istememdir.

Hani bir gün gelecek sen büyüyeceksin, okula gidecek, çeşit çeşit insanlarla karşılaşacaksın.

Şimdi pek farkında değilsin. Benim karnımda yediğimi yiyor, içtiğimi içiyorsun. Ama zaman sonra böyle olmayacak, yedirdiğimi yemeyecek, giydirdiğime kusur bulacaksın.

Büyüyeceksin bebeğim, sende büyüyeceksin. Bak! annen bile büyüdü.

Zaman insana neler gösteriyor. Babaannem hep derdi “Yaşa ki neler göresin! ” diye.

Yaşıyor ve görüyoruz. Sende doğacak, büyüyecek yani yaşayacaksın. Sende göreceksin yaşam denileni. Ne diyeyim Bebeğim! Yaşam denen bu zorlu yolda Allah yardımcın olsun. Kimseden kimseye fayda olmayan yerde seni kimsesizlerin kimsesine emanet ediyorum. O senin, benim ve bütün insanların yanında.
 
[h=3]bir bebeğin yarım kalan mektubu[/h]
5 Ekim:
Bugün var edildim. Buradayım. Varım. Müthiş bir duygu bu. Var
olduğumu henüz annem ve babam bilmiyor.
Bir elma çekirdeğinden bile küçüğüm. Ama ne de olsa, ben benim. Varım ya!
Bu bana yetiyor. Henüz bedenim belli belirsiz, yüzüm yok ama, varlığımı ve
benliğimi hissedebiliyorum. Bir kız olacağım ve baharda çiçekleri
seveceğim.

19 Ekim:
Biraz büyüdüm. Kımıldamam mümkün değil. Annem henüz farkında
değil ama onun kanıyla besleniyorum. Kalbini dolaşıp gelen sımsıcak kan
bana geliyor. Beni sevecek bir kalbin kıpırtılarını şimdiden hissediyorum.
Annem beni çok sevecek. Annem için güzel bir sürpriz olacağım.

23 Ekim:
Hiç göremediğim bir el ağzımı biçimlendirmeye başladı.
Dudaklarımda onun dokunuşunu hissediyorum. Bu "el"in dokunduğu yerler
dudağım damağım oluyor. Düşünün bir yıl sonra bu elin dokunduğu yerde
tebessümler açacak, güleceğim. Dudağımdan ve dilimden sözler dökülecek.
Herhalde önce "Anne!" diyeceğim. Anne duyuyor musun beni? Seninle
konuşacağım. Sana güleceğim. Kimilerine göre hâlâ daha var değilmişim
Nasıl olur? Varım ve gülücükler sunacak dudaklarım da olmak üzere ya
Hem sonra bir ekmek kırıntısı ne kadar küçük olursa olsun yine ekmektir. Öyle
değil mi anneciğim? Ah bir konuşabilsem!

27 Ekim:
Bugün pek mutluyum. İçimde tatlı bir kıpırtı başladı. Artık bir
kalbim var. Kalbim atmaya başladı. Hayatım boyunca böyle atıp duracak.
Sevgilerle dolduracağım kalbimi. Tıpkı anneminki gibi... Annem bedeninde
iki kalbin birden atmaya başladığını bilseydi ne kadar sevinirdi! Duyuyor
musun anne?

2 Kasım:
Her gün biraz daha büyüyorum. Kollarım ve bacaklarım da
biçimlenmeye başladı. Hele bir büyüsün kollarım bak nasıl kucaklayacağım
seni anneciğim. Şu ayaklarım da tamamlansın da, beraber çiçekli bahçemizde
yürürüz. Belki birlikte okula gideriz.


12 Kasım:
Ah evet� Bunlar, bunlar ne kadar sevimli ve küçük şeyler. Aman
Allah'ım parmaklarım da çıkmaya başladı. Bunlarla çiçek toplayacağım,
annemin elini tutacağım, kalem tutacağım. Belki de güzel bir şiir
yazacağım. Anneciğim, orada mısın? Ellerimi ellerinin arasına koymak için
sabırsızlanıyorum.

20 Kasım:
Oh, nihayet.. Annem doktora gitti. Burada olduğumu öğrendi..
Yaşasın! Doktor teyze özel bir cihazla gördü beni. Ultrason diyorlarmış.
Resmimi bile çekti. Sevinmiyor musun anneciğim? Seneye kalmaz kollarının
arasında olacağım

25 Kasım:
Artık babam da burada olduğumu biliyor. Fakat henüz kız
olduğumun farkında değiller. Onlara sürpriz yapacağım..

10 Aralık:
Bugün yüzüm tamamlandı. Artık iki güzel gözüm, bir küçük
burnum, dudaklarım ve yanağım var Anneme benziyorum galiba


13 Aralık:
Artık çevreme bakabiliyorum. Etrafım çok karanlık ama olsun.
Yine de mutluyum. Yaşıyorum ve varım. Kısa bir süre sonra gün ışığını
görebileceğim, renkleri ve çiçekleri tanıyacağım. Rüyamda gördüm. Dünyada
gökkuşağı diye bir şey varmış.. Onu çok merak ediyorum.. Anneciğim,
babacığım sizin yüzünüzü de göreceğim. Tanışacağız�. Mutlu olacağız.
Gülüşeceğiz..

24 Aralık:
Kulaklarım daha iyi duyuyor artık. Anneciğim, senin kalbinin
seslerini duyuyorum. Benim kalbimin atışlarını da sen duyabiliyor musun?
Hatta sesini bile tanıyabiliyorum. Sesin ne kadar tatlı Hiç duymadığım
bir şey bu Güzel ve sağlıklı bir kız olacağım. Kollarında uyuyacağım,
yüzüne bakacağım, o tatlı sesini dinleyeceğim. Benim için ninni de
söyleyecek misin anneciğim? Sen de beni özlüyorsundur mutlaka Beni
koklayacaksın.. Çok seveceksin, değil mi?

28 Aralık:
Anne burada bir şeyler oluyor. Doktor abla neden mutsuz bakıyor
böyle... Sen acı çekiyor gibisin. Kalp seslerin değişti... Sustun. Benimle
niye konuşmuyorsun anne? Anne? Anne? Anneciğim Yüzümde soğuk bir şey
hissediyorum. Anne, yüzümü parçalıyorlar... Anne bir şeyler yap Anne
Kolumu çekiyorlar anne Canım yanıyor anne... Anne Ayaklarımı parçalıyor
bu şey anne... Beni sana bağlayan damarı kopardılar anne
? Anne kalbimi
parçalıyorlar Anneciğim Anne? Anne? An... Ah!


Kürtajınız tamamlandı hanımefendi. Geçmiş olsun!

 
Içimde sana duyduğum sevginin hasreti öle buyuk ki, bu hasret ancak seni kucagıma aldıgımda diner bebek. Kimilerine gore garip bilıyorum...Bu duygular benim yuregimde kendimi deistiremiyorum senin hayallerine kayitsiz kalamiyorum.Bazen anne adayları yada anneler bile cok umursamaz, vurdumduymaz ,igisiz senin isteklerine karsı bilgisiz olabılıyorlar...Benim için bu duyygular henuz erken diye dusunuyorum kimi zaman... Ama annelik iç güdüleriyle doluyken içim,içim tıka basa sen dolusun ne biliyim...Kulagına okuyacagım ninniye,sen minik karnını doyururken kucagımda,huzur bulman için okuyacagım sureye kadar düsünüyorum...Seni İslama bagıslayacagım bebegım bu yüzden Kuran ahlakıyla yetıstırecegım..
 
uyuyor musun? saat yarıma yaklaştı. seni taşıyan meleğin içinde şarkılar mı mırıldanmaktasın yoksa? sesimi duyuyor musun bebek? ağabeyinin kokusunu hissedebiliyor musun? benimle organik bir bağ kurabildin mi acep? içimdeki aşk, sana karşı duyduğum yoğun merhamet ve sevgi parmak uçlarına değiyor mu? biliyor musun kırgınım! her şeye karşı kırgınım bebek! saat yarım olmuş, ben takım elbiseler içerisinde küçücük odamda oturuyorum. çıkarmak istemedim onları. sana yazacağım çünkü. Nuri Pakdil’i sen bilmezsin henüz, hele bir gel anlatırım sana onu, büyüyünce de okuruz beraber. işte o Pakdil, yazmayı uzun bir yürüyüş denemesi olarak algılar biliyor musun? ne zaman yazacak olsa giysilerini giyer, kendine çeki düzen verir otururmuş daktilonun başına. ben de öyle yaptım.seni özlüyorum bebek. geldiğin gün, Rahman sağlıklı getirsin seni ve taşıyıcını gözlerimin önüne, başka şey istemem. sen erkek olsan da nursun, kız olsan da nur. içinde yüzdüğün o tatlı karna aşk pompala. onu besle. onu üzme hiç. ona zarar verme sakın e mi? sen de sağ salim gel, gözlerimin önüne kurul. ben minnacık başını kollarımın arasına alıp yürekten dualar edeceğim sana.
.
kendimi yalnız hissediyorum bebek. ve başarısız. ve anlamsız. sen gelince, düştüğüm yerden kalkacakmışım gibi bir his var içimde. sen gelince, düşmeye gerekçem olmadığını görecekmişim gibi.niye şimdi yapmıyorsun dediğini duyar gibiyim. küçücük dudaklarına kurban olsun bu canım! ne de tatlısın! seninle konuşmak ne de güzel. herkesten daha yetişkin, herkesten daha olgunsun hem nasıl! hem nasıl da seviyorum ben seni.
bebek, adam et beni.
 
Aslında tam olarak ne diyeceğimi bilmiyorum. Uzun bir makale yazmayalı epey olmuş. Zira biz duygularımızı aktarmak için butonlar, ‘smiley’ler, çeşitli sanal ifadeler kullanıyoruz uzun süredir. Hislerimiz kalıplaştı ve giderek birbirine benzedi. Harflerimizin şekli şemali değişti. Cümlelerin arasına – sonuna koyduğum şeylere imla işaretleri diyoruz bu arada. Bunlar yardımıyla yazıları daha kolay okuyor, duygularımızı daha iyi ifade ediyorduk. Şimdi uzun uzun anlatamayacağım. Detaylara takılma işte, konuya odaklan! (Bu işaretin adı ünlem mesela, neyse işte…)
Zamanın gidişatına bakarak bazı şeyleri kestirebiliyorum çocukluğuna dair. Kendiminkiyle kıyaslayacak olursam eğer üzülüyorum biraz. Sabahları çizgi film izlemek için erkenden uyanmayacağını düşünüyorum örneğin. Bir Alf’i, Hugo’yu, Zıpçıktı’yı tanımayacaksın. Sokakta top oynayıp, ağaçlara tırmanmayacaksın. Dizlerinde hatıra yara izlerin olmayacak.
Cem Karacayı, Ahmet Kaya’yı, Barış Manço’yu dinleme şansını elde edemeyeceksin muhtemelen. Bunlar bizim zamanımızın unutulmaya inatla direnen en baba adamlarıydı. Sanırım senin zamanına kadar yaşayamayacaklar. 7’den 77’ye gibi güzel bir programla büyümeyeceksin. Adile Naşit kahkahasını hiç duymayacaksın belki. Yapabildiğim kadarını senin için bir klasörde saklıyorum. ‘(D:) // Nostalji’ içinde bulabilirsin. Ajda Pekkan’ı koymaya gerek duymadım. Onu izliyor ve yaşını merak ediyorsan ben de tam olarak bilmiyorum. Ama anneannenden yaşlı olduğunu söyleyebilirim rahatlıkla. İnan bana!
Biz uçan arabalar hayal ederdik. Işınlanma falan sonra. Hiç biri gerçekleşmedi. Aslında bir açıdan gerçekleşti. Benzin fiyatları uçtu(!) Bir zaman makinesi icat edilir de bu anlattıklarımı yaşayarak görürsen ne güzel olur diye uçuk bir fikir geçiyor aklımdan. Oraya gelmeye çalışıyorum Ha! Umarım LPG ile çalışanını icat ederler!
Facebook’dan fotoğraflarımıza bak. Annenle benim neden havaya bakarak fotoğraf çekildiğimizi soracaksın eminim. Bir açıklaması yok.
Seni bir konuda uyarayım. Şayet okuyorsan, internette okuduğun şiirlerin altında yazan adlara güvenme. Onları biz uyduruyoruz. Bir yerde iki mısra görmeyelim hemen Shakespeare, Can Yücel vs. Bu isimlerden birini yapıştırıyoruz. Kitapları sev. Kitaplardan oku her şeyi.
Uzatmayayım. “Özet geç” dediğini duyar gibiyim. Babaya öyle denmez! Hal böyleyken böyle.
 
Bugün ilk babalar günüm çünkü sen ilk bugün baba kalbine düştün.
Bugün sadece sen ve ben varız. Annenin daha aramıza katılması için yaşaması gereken sancıları var ama yüzünü asma hemen.
Tüm yaşanmışlıkların içinden en beyaz şekilde aramıza katılacak o, ne yaparsa yapsın kir tutamadığını görecek ve bir beyaz olarak ”Bütün renkler hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler” sözünü çürütmenin güveniyle aramıza katılacak. Sen merak etme küçüğüm.
Burada hep çocuklar ailelerine layık olmaya çalışırlar. Ben ve annen, yazılanların aksine, sana layık olmak için, sonsuza kadar senin o kocaman kalbine dokunabilmek için çalışacağız. Zor bir şey, oradan gözüktüğü kadar kolay değil küçük kız, o yüzden sabırlı ve anlayışlı olmaya şimdiden başlayabilirsin.
Bu arada, anneni oralarda görebiliyorsan biran önce beni bulmasını söyler misin? Bu anne sohbetini hemen kapayalım yoksa babanın ona karşı olan yoğun duygularının büyüsüne kapılıp ileride hiçbir adamı beğenemeyeceksin. Beğenme de zaten. Sana layık olabilmeleri için en az baban gibi olsunlar. İşin oldukça zor prensesim.

Oralardan kopup gelmek ne kadar zor biliyorum. Mutlak sevgi ve güven içindeyken buraya neden gelmek zorunda olduğumuzu ben bile hala anlamaya çalışıyorum. Bildiğim tek şey, o mutlak sevgi ve güveni burada başka cisimlerde, başka nefeslerde hissedeceğindir. O hissettiğin sevgiyi burada daima annenin kırılgan öpüşünde, güveni ise babanın her gece demlediği inançlarında bulacaksın.
Bugüne kadar çok yazı yazdım; ancak en zor olanı bu sanırım. Ne afili cümleler ne de tasvirler tarif edebiliyor şuan ki duygularımı. Kızımsın, biriciğimsin, arkadaşım, dostum da olacaksın. İnanmazdım ama şimdi eminim, benliğimin içindeki ben olacaksın. Gözlerim doldu yine. Gelince o küçük ellerinle silersin.
Biz oynarken gülmekten yorgun düşersin, kollarımda gözlerin kapanmaya başlar ama inatla masal anlatmamı istersin ve ben senin için biriktirdiğim tüm masalları anlatmaya başlarım. Gözlerin kapanır, o küçük ellerin avuçlarımdan kaymaya başlar ama buna izin vermem, sabah yanında beni görememenin hayal kırıklığını yaşatmamak için, hep tutacağım o ellerinden geldiğin diyarlara seninle birlikte akıp gidebilmek için.
Uyandığında büyük ihtimal ben uykuda olacağım. Sen ve anne yanıma gelip, çocukluğumu saklamak için uzattığım sakallarımdan öperek uyandıracaksınız beni. Şeytanı uçurtma yapıp uçururken sen, annen ve ben, bitimsiz gülüşlerindeki mucizede en sevdiklerimizi görmenin tatminiyle aşkımızı kutsarız.
Süt dişlerinle ısırdığın kalbimden bugün ifade edebildiklerim bunlar. Unutma ki beni senin baban yapan, izafi bir zaman kavramı döngüsünde benden sonra gelecek olman olmayacak; dünyanın en büyük aşkının en beyaz meyvesi olarak dünyaya gelmeyi hak ettiğin için benim olacak, kızım olacaksın.
Varlığınla varlığını kutsayan 25 yaşındaki genç baban..
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…