• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

başka yüzyılda mı yaşıyorum?

Ben o zamanları kenarından köşesinden bile yakalayamadım ama ben bile hasretim o günlere.
O zamanmış birbirini gerçekten seven insanlar,sağlam komşuluk ilişkileri..Her şey o zaman güzelmiş.Teknoloji yokmuş,televizyonlar,telefonlar yokmuş.Sohbet muhabbet varmış.Kardeşinin derdiyle ilgilenmek varmış,derdine derman olmak varmış..Özlenmez mi? :KK61:
 
Yasadigim devre ait olmadigimi bazen ben de hissediyorum. Ama sadece insanlar ve insan iliskileri bakimindan. Yoksa teknolojiye falan hic itirazim yok :deli:

Zaten konu yazısında teknolojiye veya günümüze bir gönderme ben göremedim.Sadece özlemleri, hisleri dile getiren bir yazı okudum.
 
Acaba sizleri çabalarınızdan dolayı kırmızı mı yapardım gri mi ?
Siz bir yandan bunu düşünürken bir yandan konu dışına çıkmayın isterseniz :)
Gerçekçi yaklaşmak isterken bile çizgiyi aşanlar var hakikaten abla,alttan almaya çalışsamda bu denli nezaketsizlik KK' ya yakışmıyor
 
Üstteki alıntı nerden gelmiş?Sanırım sitede bir sorun oluştu.Benden kaynaklı değil :))
 
Tanpınar'ın şu şiiri geldi aklıma konumu yanlış anlayanlar için cevap niteliğinde olsun :)

Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.

Bir garip rüya rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil,
Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.

Başım sükutu öğüten
Uçsuz bucaksız değirmen;
İçim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir derviş.

Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim.
 
İyi Akşamlar Cümleten KK hanımları,
Başlıktan da az çok belli olduğu üzere, kendimi hiçbir zaman içinde yaşadığımız yüzyıla ait hissedemedim. Yaradılış mı, yoksa sonradan yerleşen bir karakter mi bilmiyorum, yaşıtlarımın sergilediği çoğu hâl,hareket,davranış bana sıradan gelmekle beraber, onlara ayak uydurmazsam olgun ve sıkıcı damgası yemekten korkarak zoraki ortak oluyorum ve tam anlamıyla sıkılıyorum. Kafa dengi olanlar var elbet, ama genelinde bir başıboşluk ve gırgır var,bu da beni itiyor kendi kabuğuma çekilmek istiyorum. Bu demek değil ki onlar sıradan, ben üstünmüşüm gibi hissediyorum,asla. Sadece benim frekanslarım bu yüzyılın çok ötesini çekiyormuş gibi :)

Yaniii,,mesela, 90'ların sıcacık atmosferini, eski film ve dizileri izlerken bile alabiliyorum.Oraya aitmişim gibi hissediyorum.Şarkıların,aşkların güzelliği ve duruluğu ilmek ilmek işliyor ruhuma. Birde şimdiki aşklara bakıyorum. Ve bu aşklara yazılan şarkılara. Tüm hücrelerim koşarak uzaklaşmak istiyor:) Belki 90'lar da kesmez 80'lere kadar uzanır bu özlem. Eski koltuklar antikalar bayramlar ve misafirliklerin, muhabbetlerin tadı sanki benim de hâlâ damağımda yaşamadığım hâlde. Yaşamadan özlüyorum.

Çok çok eskiye gitsem kırlarda bayırlarda dörtnala at bindiğim yıllar aksa gitse yaşlanıp antika ve sade duru ahşap evimin içinde sallanan koltuğumda torunlarımı ağırlasam. Sobanın üzerinde sıcacık kestane kızartıp ikram etsem. Modern banyolar neymiş dedirten leğende torun torba çoluk çocuk bıcı bıcı yaptırma faslını yaşasam. :) internet olmasa evime ansiklopedi yığsam ve o nahoş kokusunu aldıkça ve tozlandıkça hapşursam. Küçükken yaptığım gibi uyumadan evvel telefondaki herhangi bir bildirime değil, heyecanlı bir kitabın son sayfasına odaklansam nasıl bitecek diye heyecanlansam ve mutlu uyusam.

Ben cidden bambaşka bir devirde yaşıyorum ruhen

içimi döktüm birazcık, uzun olduysa affola
bu arada bu yazının alt fonunda : Aslan Tlebzu-Kafa Chikh çalsın. Efsanedir.
İnan o zaman da vardır hayatı tiye alan boş tipler o seyrettiğimiz sinema bir arkadaşımda ortaçağda yaşasam sevgilimin kucağında üzüm yesem boş boş felsefe yapsam diyordu kız o devirde yaşasak bizi köle yaparlar iş yapmazsak kafamızı diyotinle keserlerdi dedim
O zamanda zengin fakir ayrımı farklı kültürler vardı
Ortamı değiştirsen belki kafa dengi birilerini bulursun
 
Yaşamadığımız yılları anlatılanlardan, filmlerden, dizilerden vs. izlediğimiz için aslında güzel yanlarını görüyoruz. Nostaljik havası hoşumuza gidiyor. Güzel anılar anlatılıyor da kötü olanlar saklanıyor hep. Ben de geçmişi seviyorum ama çocukluğumun geçtiği yılları. Çünkü bana hatırlattığı güzel şeyler var. Ama daha da eskisi için "keşke" demiyorum.

Sizin bu hissettiğiniz şey anormal değil tabi ki. Çevrenizdeki insanlardan da kaynaklanıyor biraz. Bahsettikleriniz günümüzde de yapılabilecek şeyler. Samimi insanlar var hala. Bundan yüz sene önce de katiller, tecavüzcüler, paraya tapanlar vardı, bundan yüz sene sonra da olmaya devam edecek.

Bugün İzmir'de sütçüyü beklemek için sıraya giren bir kedi vardı mesela, ilk süt ona veriliyormuş, içiyordu fotoğrafta. İşte böyle insanlar hala var. İnsanlar teknoloji ilerledikçe kötü olmadı da kötülük içlerinde vardı diyebilirim.

Ama telefonunuzdaki bildirime bakmak yerine hala kitabınızın son sayfasını heyecanla okuyabilirsiniz. Teknoloji değil kullanım şekli kötü belki. Ben teknolojiyi seviyorum ama sosyal medya hesaplarım yok, whatsapp gruplarım yok, fotoğraf çekmek için anı kaçırmıyorum, teknoloji odaklı yaşamıyorum, arkadaşlarımla buluşunca oturup uzun uzun sohbet ediyoruz. Kimse telefonlarına gömülmüyor. Ama kitap okurken bile elektronik kitabın nimetlerinden faydalanıyorum. Bunun için de içinde bulunduğum çağa minnettarım aslında.

Umarım yanınızda sizinle aynı hisleri paylaşan, sizi anlayabilecek insanlar olur yakın zamanda.
 
Son 1 ay içinde ne kadar konu açtığınıza bakın.

İletişim dışarıda insanlarla olmasa, tercihen bazen içimize gömülsek bile, farklı kanallardan devam ediyor her daim. Aksi halde bizleri ruh ve sinir hast. Hastanesinin bir odasına kitliyorlar. Uyum sağlamak zorundayız yani. Toplum bizi çağırıyor:)
İnsanın besin zincirinin en tepesinde olma sebebi muazzam esnekliğidir. Çetin koşullarda mücadele eder. Bunu sadece hayat mücadelesi olarak düşünmeyin. Susarak, çok konuşarak, ya da isyan ederek veya bla bla... misal fransız devriminde meydana yürüyen kızgın halkın içinde kalıp ezilmiş bilmem kaç yüz çocuğun sesini kim duydu? Ya da o yılki mahsülü sular altında kalan çiftçi bankaların kredi vermediği 1750 yılında ne yaptı da başının çaresine baktı acaba? Bir kadeh alıp eline, keyif yapmaya vakti ya da direnci var mıydı acep?
Samimiyet isteğiniz, o yılların, tv programları ve çeşitli yayımlarda düşündüğünüz şekilde yansıtılmasındandır. Şu an tv de gördüğünüz 80-90 lar diZileri çok yoz. O dönem de yozdu. Altın varaklı aynalar, gösteriş budalası ev kadınları, ince iple tutturulmuş ikiyüzlü akrabalık ilişkileri, ilgisiz babalar, kocalar... türk geleneği adı altında sindirilmiş kadın ve koz çocukları.
insan her zaman bencildir. Afrikadaki zulu kabilesini de gözlemlesek, sonunda samimiyet değil, hayatta kalma mücadelesi baskın olur. Ama sanat, şarkı, şiir dili, kışın ortasında “ben buradaydım” demek için duvara iki başlı geyik resmi yapan 20 lerindeki bir kadın için de vardı. O zaman kitle 5 kişiydi, şimdi milyonlar olabiliyor.

Misal sallanan sandalye yaparken kesilen ağaçtaki cevizin sırf sinir sistemi yok diye canı acımamış mıdır? Ya da civcivler neden kasalarla üst üste taşınıyor? Şu an ölecek olan kanser hastası birinin çektiği acıyı içimizde yaşayabilir miyiz empati yoluyla? Bana göre samimiyet, şartsız şurtsuZ benim içimdeki acının dünyaya yayılmasıdır, mutluluğum gibi. Herkesin tek bedende varolduğu bir dünyada insani ilişkilerin şu devirde ya da bu devirde daha samimi olduğu kanısına nasıl varabiliriz?

Ayak üstü felsefemsi bi şiler bi şiler.
 
Son 1 ay içinde ne kadar konu açtığınıza bakın.

İletişim dışarıda insanlarla olmasa, tercihen bazen içimize gömülsek bile, farklı kanallardan devam ediyor her daim. Aksi halde bizleri ruh ve sinir hast. Hastanesinin bir odasına kitliyorlar. Uyum sağlamak zorundayız yani. Toplum bizi çağırıyor:)
İnsanın besin zincirinin en tepesinde olma sebebi muazzam esnekliğidir. Çetin koşullarda mücadele eder. Bunu sadece hayat mücadelesi olarak düşünmeyin. Susarak, çok konuşarak, ya da isyan ederek veya bla bla... misal fransız devriminde meydana yürüyen kızgın halkın içinde kalıp ezilmiş bilmem kaç yüz çocuğun sesini kim duydu? Ya da o yılki mahsülü sular altında kalan çiftçi bankaların kredi vermediği 1750 yılında ne yaptı da başının çaresine baktı acaba? Bir kadeh alıp eline, keyif yapmaya vakti ya da direnci var mıydı acep?
Samimiyet isteğiniz, o yılların, tv programları ve çeşitli yayımlarda düşündüğünüz şekilde yansıtılmasındandır. Şu an tv de gördüğünüz 80-90 lar diZileri çok yoz. O dönem de yozdu. Altın varaklı aynalar, gösteriş budalası ev kadınları, ince iple tutturulmuş ikiyüzlü akrabalık ilişkileri, ilgisiz babalar, kocalar... türk geleneği adı altında sindirilmiş kadın ve koz çocukları.
insan her zaman bencildir. Afrikadaki zulu kabilesini de gözlemlesek, sonunda samimiyet değil, hayatta kalma mücadelesi baskın olur. Ama sanat, şarkı, şiir dili, kışın ortasında “ben buradaydım” demek için duvara iki başlı geyik resmi yapan 20 lerindeki bir kadın için de vardı. O zaman kitle 5 kişiydi, şimdi milyonlar olabiliyor.

Misal sallanan sandalye yaparken kesilen ağaçtaki cevizin sırf sinir sistemi yok diye canı acımamış mıdır? Ya da civcivler neden kasalarla üst üste taşınıyor? Şu an ölecek olan kanser hastası birinin çektiği acıyı içimizde yaşayabilir miyiz empati yoluyla? Bana göre samimiyet, şartsız şurtsuZ benim içimdeki acının dünyaya yayılmasıdır, mutluluğum gibi. Herkesin tek bedende varolduğu bir dünyada insani ilişkilerin şu devirde ya da bu devirde daha samimi olduğu kanısına nasıl varabiliriz?

Ayak üstü felsefemsi bi şiler bi şiler.
güzel bir bakış açısı :) ben zamanın büsbütün dışında değilim tanpınar amcamızın da dediği gibi. kopuğum demedim ki tamamiyle. anlatmak istediğim o zamanlar da kötü birtakım şeyler mevcutmuş ama şu anki şükürsüzlük memnuniyetsizlik ya da ruhsuzluk bu kadar yaygın değilmiş ' dir bence, yani, ben öyle hissediyorum. kendi çocukluğum bile her şey azken aza yetinerek çok mutlu ve huzurlu geçti , şimdi saçma sapan şeylere üzülebiliyorum arada, noluyor diyebiliyorum kendime. o sorgulamaların yansıması galiba bu yazım
 
Kızcağız şurada masum hislerini paylaştı,karikatür yoluyla (nazik insanlardan özürlerimle söylüyorum)küfür bile yedi.

Sevgili mecmiruh en iyisi (ihtimalle müstakbel) kv,grmc,yada elt yakınması veya ihanet korkusu konularıyla gel canım anlaşılmak için somutluk lazım:)) Soyut biraz zormuş...
 
Kızcağız şurada masum hislerini paylaştı,karikatür yoluyla (nazik insanlardan özürlerimle söylüyorum)küfür bile yedi.

Sevgili mecmiruh en iyisi (ihtimalle müstakbel) kv,grmc,yada elt yakınması veya ihanet korkusu konularıyla gel canım anlaşılmak için somutluk lazım:)) Soyut biraz zormuş...

Konu ağır geldi bu bölüme. :)
 
güzel bir bakış açısı :) ben zamanın büsbütün dışında değilim tanpınar amcamızın da dediği gibi. kopuğum demedim ki tamamiyle. anlatmak istediğim o zamanlar da kötü birtakım şeyler mevcutmuş ama şu anki şükürsüzlük memnuniyetsizlik ya da ruhsuzluk bu kadar yaygın değilmiş ' dir bence, yani, ben öyle hissediyorum. kendi çocukluğum bile her şey azken aza yetinerek çok mutlu ve huzurlu geçti , şimdi saçma sapan şeylere üzülebiliyorum arada, noluyor diyebiliyorum kendime. o sorgulamaların yansıması galiba bu yazım
Samimi olarak düşündüğünüz yıllarda, bu ülkede konuşan ve direnen insanlar, bu ülkenin insanı ve insani kurumları tarafından, tarihinin en trajik faili meçhul ölüm ve idamlarına sürüklenmiştir.

Tüm bunlar olurken, şimdi dizilerde anlatıldığı gibi yoz kadınlar ve erkekler, ikiyüzlü aile kavramı ve birtakım balon değerlerin içinde eritilmiştir.
 
Kızcağız şurada masum hislerini paylaştı,karikatür yoluyla (nazik insanlardan özürlerimle söylüyorum)küfür bile yedi.

Sevgili mecmiruh en iyisi (ihtimalle müstakbel) kv,grmc,yada elt yakınması veya ihanet korkusu konularıyla gel canım anlaşılmak için somutluk lazım:)) Soyut biraz zormuş...
Ben alttan alarak kendi seviyemi belli ettim, onlar; vurdu gol oldu gibi sözler, veyahut küfürlü karikatürlerle kendi seviyelerini. Her kap dışındakini sızdırır diye yazmışsınız zaten ben yazmadan :) Her insan her fikre katılmayabilir ama bunu dile getirirken yüz yüze söylenemeyecek şeyler burada yazılıyor. Ne kadar yakışıksız bir durum hele ki yaşı benden büyükler için hayretler içinde okudum
 
Şunuda belirteyim ayrıca : zıt yorumlara bana katılmayanlara cephe almıyorum şu an ki amacım da hiçbirine sataşmak değil nezaketsizlik de yapmıyorum. buna raģmen hak etmediklerimi işittim bence, sadece bu konuda değil diğer konularda da yorum yaparken bir insanın yüzüne söylenemeyeceklerin burada yazılmaması taraftarıyım. Hepimiz kusurluyuz,incitmek kimseye yakismiyor.
 
Back
X