Başıma gelen minik tatlış(!) rezillikler kepazelikler

Paulcuğum tee nerede ama türk kızı tribinden kurtalamıyor ya malesef böyle bir gerçek var keşke olmasa özür dilerim ama
Paul da mala bağlayacak yakında

Bence herkes anlayabildiğiyle olsun paul anlamamak bunları….

Adam standart mesaj atmış insani olarak neden attı diyor ya hadi olay gerçek diyelim
Paul demiştir ki bu kız neden böyle ilginç davrandı kesin ateşli bir hastalık geçiriyor diye düşünmüş ondan mesaj atmıştır

Beni de çağırın kız ab pasaportuna ihtiyacım var hiç trip yapmam ha o kadar seçme hakkım yok
 
Bridget Jones günlükleri gibi ben keyifle okudum. Kader Paul ve siz için çalışmış yine olmamış. Keşke bi baş selamı verseydiniz siz bu kadar gerilmezdiniz. Maalesef tripli Türk kızı imajınızı korumuşsunuz.
 
Olan hiç bir şey yok aslında..
Eski bir tanıdıkla bir ortamda karşılaşmışsınız hepsi bu..
İyi kitap yazarsınız siz :)
 
Paul özelinde söylemiyorum ama Avrupalı erkekler de aşık olamaz mı? Bir sürü evli barklı çocuklu Avrupalı erkek görüyorum etrafta demek ki onlar da duygusal bağa ve yuva kurmaya ihtiyaç duyuyorlar.

Bir dizi oyuncusu kız var, adını hatırlayamadım şimdi. Röportajını okumuştum hatırladığım kadarıyla, kız bir haftalığına falan İspanya'ya tatile gidiyor ve o tatilde bir Fransız erkekle tanışıyor, bu erkek kıza aşık olup peşinden Türkiye'ye geliyor, "sana aşık oldum ömür boyu acabayla yaşamak istemiyorum evlenelim" diyor. Kız aşırı güzel değil, güzelliğimiz denk diyebilirim hatta. Eee demek ki böyle şeyler oluyor yabancı erkeklerin hepsinin de tek derdi takılmak değil. Angelina Jolie düzeyinde güzel olmak da şart değil.

İşin kötüsü ben Türk erkeğine çekilen muamele ne bilmiyorum ki. Türk erkeği tecrübem yok denecek kadar az. Benim sevgilim en son ben 21 yaşında üniversite öğrencisiyken oldu, ondan sonraki on dört yıl boyunca sevgilim olmadı. O ilişkim bana kazık attığı için bitmişti, yani benim acı çektirdiğim süründürdüğüm bir ilişki değildi ki.

avrupalılar da insan tabii aşık olur. ama bahsedilen kültür farkı. görmezden gelmek burada yetişen bir erkek için hoşlanma, naz yapma" gibi algılanması koay bir davranış ama sizin yaşınızdaki ve iş yemeğindeki biri için o kültürde baya "rahatsızım" imajı olmuş. masada gırla espiri yapıyorsunuz, herkesle konuşuyorsunuz tanıdığınız adamı yok sayıyorsunuz. acaba bir sorun mu var diye düşünmüş olması daha olası bence.
 
Çok güldüm ya 😄😄

Komik bir anı olmuş. Ilerde çok gülersiniz

Ayrıca sorun şu ki adama Türk erkeği muamelesi yapıyorsunuz. Farklı kültür olduğunu kabul edin, rahat olun. Kanka gibi konuşun. Rezillik falan yok ortada, atraksiyon var 😁
 
Ben birine aşıktım zamanında. En küçük olayda affedersiniz bir bk varmış gibi çılgınca heyecanlanıp aynı bu şekilde günlüğüme yazardım.
Ama ben o zamanlar 15 yaşındaydım.
Bazı şeyler yaşında güzel.

Ortadaki tek rezillik tanıdığınız insanı tanımıyormuş gibi davranıp bir selam bile vermemeniz.
Ama şu an bahane bulmanıza da gerek yok.
"Evet denk gelip konuşamadık" deyip hal hatır sormanız yeterli.

Benim ergenlik günlüğüm annemin evinde duruyor hala, o geldi aklima 😁 O goz goze gelmeler, ilk ele ele tutuşmalar, ilk defa dansa kaldirilişlar...
Suraya 15-16 yaş ergen hikayelerimi yazsam eminim daha heyecanli bir şeyler cikardi.
Gercekten herşey yaşinda güzel.
 
Ben kahve içmek tanışmak sohbet babında bir şeylerin olmamasını tuhaf buldum. Yoksa sitede bazılarının normal bulduğu yaş 15 i geçtğ hoppaaa cinsel ilişkiye başlanılabilir artık diyenlerden değilim
İyi de en son sevgilisi 21 yaşındayken olmuş,sonra 14 yıl olmamış hiç kimse. Bu demek değil ki hiç kimseyle flört etmemiş yada çay kahve icmemis
 
Merhaba hanımlar. Belki hatırlayan olur, ben birkaç ay önce bir konu açmıştım. Kadın-erkek ilişkileri konusunda deneyimli hanımların tavsiyelerni bekliyorum çünkü habire madara olmaktan bıktım elin adamı karşısında. Kısaca hatırlatayım: ben bir proje için geçici olarak başka bir ülkedeyim. Geçen senenin sonunda bu ülkede benim gibi yabancı olan bir Fransız erkekle tanışmış ve ondan hoşlanmıştım, ismi Paul'dü. Paul de benden hoşlandığı izlenimini vermişti ve ilgiliydi bana, ama ben ondan çok hoşlandığım için kasılmıştım ve şehir dışında minik kasabaya gitme davetine sıcak bakmamıştım, sonra Paul'ün ilgisi azalmıştı ve ara ara mesajla yoklasa da girişimde bulunmamıştı. Son olarak ben bu Ekim ayı başında tüm cesaretimi tolayıp kahve içmeye gidelim teklifi yapmıştım ama Paul kibar bir şekilde "ay yoğunum bu aralar, yakında görüşürüz inşallah" tarzı bir cevap vermişti ve ben çok üzülmüştüm hatırlarsanız. O üzüntüyle buraya konu açmıştım siz de Paul'ü boşver önüne bak demiştiniz.O günden sonra öyle yaptım ben işime gücüme baktım ve Paul kafamdan tamamen çıktı. İlk anda onu sosyal medyamdan silmeyi düşünmüştüm o öfkeyle onu bile yapmadım yani o derece unuttum onu.

Yaşadığım bu şehirde orta yaşlı Fransız bir hanım var, bazı konularda bana yardımcı olmuştu. Bir gün beni arayıp şirketinin yemek organizasyonuna davet etti, gelirim dedim. Çünkü çok bunalmıştım ve sosyalliğe ihtiyacım vardı. Yemek günü ben saç makyaj vs. yaptırdım şık giyindim. Akşama hazırlanırken aklıma Paul geldi, o da Fransız ya, "ya Paul de ordaysa" diye aklımdan geçti. Bir de çok önceden bu hanımla Paul'ün fotosunu görmüştüm sosyal medyada birbirlerini tanıyorlar. Sonra kendi kendime "yok ya ne işi var, o gecelere akar partiler, şirket yemeğine gelmez, hem belki memleketine gitmiştir zaten noel için" diye düşünüp bu düşünceyi sildim aklımdan.

Ama hanımlar aklıma gelen başıma geldi! Yemeğin olduğu salona gittim, yemek öncesi kokteyl vardı ve birileri konuşma yapıyordu ve yan tarafta Paul'ün olduğunu farkettim! Eyvah eyvah dedim, sakin olmaya çalıştım kokteylin olduğu salonun en ucuna geçip dikkatimi konuşmalara verdim. Beni davet eden Fransız hanım dışında kimseyi tanımıyordum o ortamda, o hanım da meşguldü konuklarla ilgileniyordu. Neyse kokteyl faslını atlattık bir şekilde. Ama esas rezillik silsilesi yeni başlıyordu neden mi? Yemeğin olacağı salona ilerledim bir panoda hangi masada kimin oturduğu yazıyordu. Yaklaşık 15 masa vardı ve bilin bakalım ne gördüm, benim masamda Paul'ün de ismi vardı!! O an başımdan aşağı kaynar sular döküldü ve topuklamaya karar verdim arkama bir döndüm, baktım beni davet eden Fransız hanım "angleangle, hoşgeldin seni gördüğüme çok sevindim" diye bana doğru geliyor! Topuklayamadım, "ben gidiyorum" diyemedim ve çaresizce yemek salonuna doğru ilerledim ama inanılmaz panik haldeydim ve gerilmiştim. Masada onunla yanyana gelmekten korkuyordum ve neyse ki onunla yanyana oturmamayı başardım ama öyle bir şekilde oturduk ki o benim karşımdaydı, masa yuvarlaktı ve yanlamasına doğru karşımdaydı yani (garip bir tarif oldu idare edin). Hatta telefonumu masanın o tarafına koymuşum unutmuşum, bir baktım Paul elinde benim telefonum "b u kimin?" diye soruyor rezalet kere rezalet! "Aaa benim o" deyip aldım telefonu. Ben berbat bir haldeydim vücudumdam ter boşalıyor kalbim çarpıyordu ve Paul'le göz göze gelmemek için azami gayret sarfettim. Neyse ki yanımda İsveçli bir hanım oturuyordu o hanıma minnettarım kendisi farkında değildir tabi:) Çünkü yemek boyunca ona dönüp onunla sohbet ettim. Ben normalde konuşkan sosyal kelebek tarzı biri değilim ama öyle gergindim ki dilime vurdu, beynimdeki "kahve içme teklifini redddeden adam karşında rezil oldun" diyen sesi duymamak için kendimi sohbete vurdum. Sağ tarafımda da Hollandalı fırlama bir abi vardı, ilerleyen dakikalarda o da sohbete katıldı. Ben gerildikçe kendimi sohbete vurdum şarapları içtim ve içimden adeta dişi Cem Yılmaz çıktı şakalar komiklikler espriler kahkahalar o biçim bende. Bu arada Paul'ün bana şaşkınlık ve hayranlık karışımı şekilde baktığını farkettim (hayranlık kısmı benim yorumum oalbilir tabi) ama ben ona bakmamak için çok kastım eminim farketti. Bir ara lavaboya gittim elimi yıkarken başka biri grip kapıyı aralık bıraktı, bir baktım aralık kapıdan ve koridordaki Paul ile gözgöze geldik ve kalp krizi geçireceğim sandım lavabodan çıkışta o Ekim ayındaki rezillikten bahsedecek sandım neyse ki benle konuşmaya kalkmadı. Yemeğin olduğu kapalı alanın yan tarafında bir bahçe var, bir süre sonra insanların çoğu o bahçeye hava almaya sigara içmeye vs. çıkmıştı Paul de o taraftaydı. Ben "bana ayrılan sürenin sonuna geldik" diye düşündüm, zaten konuştuğum İsveçli hanım çoktan gitmişti ve Hollandalı fırlama abi de içkiyi fazla kaçırmıştı ve bana yürüme girişimlerinde bulunmaya başlamıştı. Taksi çağırdım ve taksiye gitmem için o küçük bahçeden geçmem gerekiyordu, Paul bahçede biriyle konuşuyordu camdan görüyordum. Çaresiz geçmek zorundaydım ve ben naptım dersiniz hanımlar? Filmlerde Şener Şen'in topuklarını vura vura koştuğu gibi koştum bahçeden doğru, sanki çok acelem varmış imajı vermeye çalıştım ama Paul farketti eminim ve napıyo bu salak demiştir. Gerizekalılık bende ahh keşke telefonla konuşuyor gibi yaparak koşsaydım daha iyi olacaktı aklıma gelmedi o an. Kısaca hanımlar, benim açımdan rezil bir geceydi ama "tamam rezillik oldu ama en azından şıktım güzeldim Paul beni bu şekilde gördü ve neşeliyken, sohbet ederken gördü. komedi eşittir trajedi artı zaman, şimdi utanıyorum ama ilerde güleceğim" diye düşünüp kendimi teselli etmeye çalıştım.

Ama hanımlar rezillik silsilesi burda bitmemişti bitmiyordu. Paul bana sosyal medyadan mesaj attı şu şekilde "angleangle selam nasılsın? geçen gece birlikte konuşmadık yazık oldu." aynen böyle yazdı ben şok oldum çünkü beklemiyordum böyle bir mesaj. ne yazacağımı bilemedim görmezden gelsen bir dert cevap yazsan bir dert. Görmezden gelsen cevap vermesen "bu kız bana nasıl kapılmış" diye düşünecek, ki yemekte ona bakmamaya çalıştığımı söylemiştim ve bir söz vardır bilirsiniz: "bir yere bakıyorsan orda ilgilendiğin birşey vardır. biryere hiç bakmıyorsan orda kesinlikle ilgilendiğin birşey vardır." :) anladınız sanırım beni. zaten o gece yeterince rezil oldum cool olmak cool görünmek istiyorum artık ama ne yazsam bilemedim.

"aaa lenslerimi takmamıştım o sen miydin tanımayadım?" (yer mi bilemedim)

"ya ben aslında sana merhaba dedim sen duymadın" (36 yaşında uyanık biri bunu da yemez ve gülünç duruma düşmek istemiyorum)

"Üzgünüm erken ayrılmak zorundaydım" (bu bir nebze daha cool göründü bana)

Hiç cevap vermemek ya da

Gülümsene emojisi koymak

Tavsiyelerinizi bekliyorum hanımlar artık daha fazla rezil olmak gülünç duruma düşmek istemiyorum
Paülü de olsa Hasan’ı Alisi ayrıca Hansı demekki hepsi küçük yerlerde kuytu köşede kalma derdinde yeni tanıştıkları ile. Bu erkekler böyle mi hep :) zıkkım içsin o kahveyi. Uçkurlarında boğulasacılar :tokat:
 
İyi de en son sevgilisi 21 yaşındayken olmuş,sonra 14 yıl olmamış hiç kimse. Bu demek değil ki hiç kimseyle flört etmemiş yada çay kahve icmemis
işte demek ki belli tabuları var inanışları var çok normal.o zaman da bu fransız adamın peşinde ne işi var.zaten uygun değillerki birbirlerine
 
Ben var ya ben, bayağı sevgililik aşamasına geldiğim flörtümsü kişilikle öyle bir durumun içinde kaldım ki... Rezillik kelimesi az kalır, işkence denir ancak. :deli:
Biz bunla bayağı birbirimize yürüdük, el ele tutuşmalar, sevgi pıtırcığı halleri falan... Yani sınır mınır hak getire, flörtün o tatlı mesafesi falan kalmamış, bayağı sevgililik gibi yani. Sonra bu benden bir uzaklaş, bildiğiniz ignore etti beni ya la. Ghostladı beni herif, gözümün içine baka baka ghostlandım, sessize aldı beni dostlar, titreşimde kaldım, mavi tik oldum. :olamaz:
İşin en en en beteri de ayyyylarrrrca yüz yüze baktık ya. :KK43: Bazen saatlerce yan yana oturduk. Peki ben ne yaptım? Takındım poker faceimi, hiçbir şey olmamış gibi davrandım. Yüzsüz yüzsüz muhabbet ettim. Sanki format atılmış gibiydi ortam, öncesi hiç yok gibi düşünün. Yanlışlıkla eli elime değse çekiyorum falan. Bayağı "bro"ladım ben bunu.
Ama içime içime rezillikler her günün sonunda çöküyor, kafana s*çayım Rosa, her hıyarım var diyene tuzla koştun, herifle fingirdedin, o da b.k gibi bıraktı seni, şimdi de akılsız başının cezasını çekiyorsun diye kendime sövdüm. Ama dışarıya asla belli etmedim, etmem, ezdirmem kendimi asla.
Neyse bir gün bu yine yavşadı bana, yaklaşmaya çalıştı. Gözümün içine içine bakmalar, elimi tutmaya çalışmalar bilmem ne. Bu sefer de ben duvara toslattım bunu. Ne münasebet ayol kıvamında ufak bir cıngar çıkardım.
İşte bu da böyle yıkık bir anımdır. :KK51:
 
Merhaba hanımlar. Belki hatırlayan olur, ben birkaç ay önce bir konu açmıştım. Kadın-erkek ilişkileri konusunda deneyimli hanımların tavsiyelerni bekliyorum çünkü habire madara olmaktan bıktım elin adamı karşısında. Kısaca hatırlatayım: ben bir proje için geçici olarak başka bir ülkedeyim. Geçen senenin sonunda bu ülkede benim gibi yabancı olan bir Fransız erkekle tanışmış ve ondan hoşlanmıştım, ismi Paul'dü. Paul de benden hoşlandığı izlenimini vermişti ve ilgiliydi bana, ama ben ondan çok hoşlandığım için kasılmıştım ve şehir dışında minik kasabaya gitme davetine sıcak bakmamıştım, sonra Paul'ün ilgisi azalmıştı ve ara ara mesajla yoklasa da girişimde bulunmamıştı. Son olarak ben bu Ekim ayı başında tüm cesaretimi tolayıp kahve içmeye gidelim teklifi yapmıştım ama Paul kibar bir şekilde "ay yoğunum bu aralar, yakında görüşürüz inşallah" tarzı bir cevap vermişti ve ben çok üzülmüştüm hatırlarsanız. O üzüntüyle buraya konu açmıştım siz de Paul'ü boşver önüne bak demiştiniz.O günden sonra öyle yaptım ben işime gücüme baktım ve Paul kafamdan tamamen çıktı. İlk anda onu sosyal medyamdan silmeyi düşünmüştüm o öfkeyle onu bile yapmadım yani o derece unuttum onu.

Yaşadığım bu şehirde orta yaşlı Fransız bir hanım var, bazı konularda bana yardımcı olmuştu. Bir gün beni arayıp şirketinin yemek organizasyonuna davet etti, gelirim dedim. Çünkü çok bunalmıştım ve sosyalliğe ihtiyacım vardı. Yemek günü ben saç makyaj vs. yaptırdım şık giyindim. Akşama hazırlanırken aklıma Paul geldi, o da Fransız ya, "ya Paul de ordaysa" diye aklımdan geçti. Bir de çok önceden bu hanımla Paul'ün fotosunu görmüştüm sosyal medyada birbirlerini tanıyorlar. Sonra kendi kendime "yok ya ne işi var, o gecelere akar partiler, şirket yemeğine gelmez, hem belki memleketine gitmiştir zaten noel için" diye düşünüp bu düşünceyi sildim aklımdan.

Ama hanımlar aklıma gelen başıma geldi! Yemeğin olduğu salona gittim, yemek öncesi kokteyl vardı ve birileri konuşma yapıyordu ve yan tarafta Paul'ün olduğunu farkettim! Eyvah eyvah dedim, sakin olmaya çalıştım kokteylin olduğu salonun en ucuna geçip dikkatimi konuşmalara verdim. Beni davet eden Fransız hanım dışında kimseyi tanımıyordum o ortamda, o hanım da meşguldü konuklarla ilgileniyordu. Neyse kokteyl faslını atlattık bir şekilde. Ama esas rezillik silsilesi yeni başlıyordu neden mi? Yemeğin olacağı salona ilerledim bir panoda hangi masada kimin oturduğu yazıyordu. Yaklaşık 15 masa vardı ve bilin bakalım ne gördüm, benim masamda Paul'ün de ismi vardı!! O an başımdan aşağı kaynar sular döküldü ve topuklamaya karar verdim arkama bir döndüm, baktım beni davet eden Fransız hanım "angleangle, hoşgeldin seni gördüğüme çok sevindim" diye bana doğru geliyor! Topuklayamadım, "ben gidiyorum" diyemedim ve çaresizce yemek salonuna doğru ilerledim ama inanılmaz panik haldeydim ve gerilmiştim. Masada onunla yanyana gelmekten korkuyordum ve neyse ki onunla yanyana oturmamayı başardım ama öyle bir şekilde oturduk ki o benim karşımdaydı, masa yuvarlaktı ve yanlamasına doğru karşımdaydı yani (garip bir tarif oldu idare edin). Hatta telefonumu masanın o tarafına koymuşum unutmuşum, bir baktım Paul elinde benim telefonum "b u kimin?" diye soruyor rezalet kere rezalet! "Aaa benim o" deyip aldım telefonu. Ben berbat bir haldeydim vücudumdam ter boşalıyor kalbim çarpıyordu ve Paul'le göz göze gelmemek için azami gayret sarfettim. Neyse ki yanımda İsveçli bir hanım oturuyordu o hanıma minnettarım kendisi farkında değildir tabi:) Çünkü yemek boyunca ona dönüp onunla sohbet ettim. Ben normalde konuşkan sosyal kelebek tarzı biri değilim ama öyle gergindim ki dilime vurdu, beynimdeki "kahve içme teklifini redddeden adam karşında rezil oldun" diyen sesi duymamak için kendimi sohbete vurdum. Sağ tarafımda da Hollandalı fırlama bir abi vardı, ilerleyen dakikalarda o da sohbete katıldı. Ben gerildikçe kendimi sohbete vurdum şarapları içtim ve içimden adeta dişi Cem Yılmaz çıktı şakalar komiklikler espriler kahkahalar o biçim bende. Bu arada Paul'ün bana şaşkınlık ve hayranlık karışımı şekilde baktığını farkettim (hayranlık kısmı benim yorumum oalbilir tabi) ama ben ona bakmamak için çok kastım eminim farketti. Bir ara lavaboya gittim elimi yıkarken başka biri grip kapıyı aralık bıraktı, bir baktım aralık kapıdan ve koridordaki Paul ile gözgöze geldik ve kalp krizi geçireceğim sandım lavabodan çıkışta o Ekim ayındaki rezillikten bahsedecek sandım neyse ki benle konuşmaya kalkmadı. Yemeğin olduğu kapalı alanın yan tarafında bir bahçe var, bir süre sonra insanların çoğu o bahçeye hava almaya sigara içmeye vs. çıkmıştı Paul de o taraftaydı. Ben "bana ayrılan sürenin sonuna geldik" diye düşündüm, zaten konuştuğum İsveçli hanım çoktan gitmişti ve Hollandalı fırlama abi de içkiyi fazla kaçırmıştı ve bana yürüme girişimlerinde bulunmaya başlamıştı. Taksi çağırdım ve taksiye gitmem için o küçük bahçeden geçmem gerekiyordu, Paul bahçede biriyle konuşuyordu camdan görüyordum. Çaresiz geçmek zorundaydım ve ben naptım dersiniz hanımlar? Filmlerde Şener Şen'in topuklarını vura vura koştuğu gibi koştum bahçeden doğru, sanki çok acelem varmış imajı vermeye çalıştım ama Paul farketti eminim ve napıyo bu salak demiştir. Gerizekalılık bende ahh keşke telefonla konuşuyor gibi yaparak koşsaydım daha iyi olacaktı aklıma gelmedi o an. Kısaca hanımlar, benim açımdan rezil bir geceydi ama "tamam rezillik oldu ama en azından şıktım güzeldim Paul beni bu şekilde gördü ve neşeliyken, sohbet ederken gördü. komedi eşittir trajedi artı zaman, şimdi utanıyorum ama ilerde güleceğim" diye düşünüp kendimi teselli etmeye çalıştım.

Ama hanımlar rezillik silsilesi burda bitmemişti bitmiyordu. Paul bana sosyal medyadan mesaj attı şu şekilde "angleangle selam nasılsın? geçen gece birlikte konuşmadık yazık oldu." aynen böyle yazdı ben şok oldum çünkü beklemiyordum böyle bir mesaj. ne yazacağımı bilemedim görmezden gelsen bir dert cevap yazsan bir dert. Görmezden gelsen cevap vermesen "bu kız bana nasıl kapılmış" diye düşünecek, ki yemekte ona bakmamaya çalıştığımı söylemiştim ve bir söz vardır bilirsiniz: "bir yere bakıyorsan orda ilgilendiğin birşey vardır. biryere hiç bakmıyorsan orda kesinlikle ilgilendiğin birşey vardır." :) anladınız sanırım beni. zaten o gece yeterince rezil oldum cool olmak cool görünmek istiyorum artık ama ne yazsam bilemedim.

"aaa lenslerimi takmamıştım o sen miydin tanımayadım?" (yer mi bilemedim)

"ya ben aslında sana merhaba dedim sen duymadın" (36 yaşında uyanık biri bunu da yemez ve gülünç duruma düşmek istemiyorum)

"Üzgünüm erken ayrılmak zorundaydım" (bu bir nebze daha cool göründü bana)

Hiç cevap vermemek ya da

Gülümsene emojisi koymak

Tavsiyelerinizi bekliyorum hanımlar artık daha fazla rezil olmak gülünç duruma düşmek istemiyorum :KK43:
yani boyle yirt dislarinda guzel islerde calisan bir hanim icin bence cok utangacsiniz .belliki iyi bir isiniz ve kariyeriniz var bunlar size ozguven vermeli .rezil oldugunuz hic bir sey yok .paul o aksam size selam verdi mi ?
benim anladigim kadariyla okuz selam bile vermemis .size yazarsa bana selam bile vermedin bende konusmak istemedigini dusundum masada baskalarila sohbet ettim diyin gecin .tabii bunu butun aksam benle konusmadin falan derse diyin .
sizin kahve teklifinzi geri cevirmis bir adama olması gerektigi gibi mesafeli yaklasmissiniz hic bir sıkıntı yok 💕🌺🌺
 
Ben var ya ben, bayağı sevgililik aşamasına geldiğim flörtümsü kişilikle öyle bir durumun içinde kaldım ki... Rezillik kelimesi az kalır, işkence denir ancak. :deli:
Biz bunla bayağı birbirimize yürüdük, el ele tutuşmalar, sevgi pıtırcığı halleri falan... Yani sınır mınır hak getire, flörtün o tatlı mesafesi falan kalmamış, bayağı sevgililik gibi yani. Sonra bu benden bir uzaklaş, bildiğiniz ignore etti beni ya la. Ghostladı beni herif, gözümün içine baka baka ghostlandım, sessize aldı beni dostlar, titreşimde kaldım, mavi tik oldum. :olamaz:
İşin en en en beteri de ayyyylarrrrca yüz yüze baktık ya. :KK43: Bazen saatlerce yan yana oturduk. Peki ben ne yaptım? Takındım poker faceimi, hiçbir şey olmamış gibi davrandım. Yüzsüz yüzsüz muhabbet ettim. Sanki format atılmış gibiydi ortam, öncesi hiç yok gibi düşünün. Yanlışlıkla eli elime değse çekiyorum falan. Bayağı "bro"ladım ben bunu.
Ama içime içime rezillikler her günün sonunda çöküyor, kafana s*çayım Rosa, her hıyarım var diyene tuzla koştun, herifle fingirdedin, o da b.k gibi bıraktı seni, şimdi de akılsız başının cezasını çekiyorsun diye kendime sövdüm. Ama dışarıya asla belli etmedim, etmem, ezdirmem kendimi asla.
Neyse bir gün bu yine yavşadı bana, yaklaşmaya çalıştı. Gözümün içine içine bakmalar, elimi tutmaya çalışmalar bilmem ne. Bu sefer de ben duvara toslattım bunu. Ne münasebet ayol kıvamında ufak bir cıngar çıkardım.
İşte bu da böyle yıkık bir anımdır. :KK51:
hayata bakk çok aksiyonlu hocammm. :KK45: :KK53:
 
X