• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Başbakan Erdoğan ve Bilal Erdoğan kasetine sert açıklama

lambu ben kuran yakıldı diye değil ama öğretilmesi yasaklandı gibi birşey duymuştum
babanemin babası yani büyük dedem de hocaymış ben 6-7 yaşlarındayken vefat etti çok yaşlıydı
ve korkusundan evde bile öğretmemiş çocuklarına öyle söylüyolardı çocukları
köye gittiğimizde çok eskiden duymuştum ben bunu konuşuyolardı konu kurandan filan açılınca babanız hocaydı neden size öğretmedi de bu yaşta öğrenmeye çalışıyosunuz diye hep soruyolardı
akp yoktu o zamanlar

o yüzden belki bi kesim baskı altında da kalmış olabilir bilemeyiz ama herhangi bi kanun olmadan nasıl yasaklanacak onu ben de anlamadım

Simon Kuran`in ögretilmesi yasaklanmis olsaydi benim dönemin koyu MHP`li tarihcim mutlaka deginirdi. O bile, yanlis ellerde Kuran`in ögretiminin yasaklandigini anlatmisti. Tam olarak simdi tarihi bir sekilde aciklayamayacagim bilen birisi aciklasin ama benim bildigim kadariyla o dönem öyle insanlarin elinde Kuran yayiliyor ve yanlis aktariliyormus ki Atatürk buna bir son vererek Kuran`in bu isin egitimini almis insanlar tarafindan, belli kurumlarda anlatilmasini saglatmaya calistigini biliyorum.

E tabi dogal olarak, sacma sapan Kuran anlatan insanlar da yasakladilar diye yaygara koparmistir. Cünkü düsün simon, Atatürk cennetten toprak vaad edenlerin tarihini okumus bir adam, Atatürk ülkede Kuran`da yeri olmadigi halde söyle yapma günah, bunu deme günah, o caiz degil bu caiz degil diyen, yani dini kafasina göre yorumlayan insanlarin bu gidisatina son vermeseydi, nasil aydinlanirdik ki?

Diyorum ya iste, tarihi o döneme giderek degerlendirirsek cok daha basarili olur. Ben daha önce de demistim, ben 10 yasindayken cinci hoca vardi bizim evin karsisinda. Kadin cok korkunctu, yok cinleri vardi da, falan da filanda...Kadinlar da gidip bu kadina para veriyor, kocami eve bagla, oglumu askere gidecek mi sag salim dönecek mi, su komsunun basina bir is gelsin, diye diye güya büyü yaptiriyorlardi.

Bu tarz insanlarin cogalmamasi ne yaparsin sen? Ben devlet baskani olsam, ben birilerinin evlerde Kuran ögretmesini yasaklardim. Ögrenmek isteyenler icin resmi kurumlar olustururdum. Baslarina da dini egitimden gecmis insan getirirdim, nine dedesinden duya duya Kuran ögrenmis insan getirmezdim.

Bir de bilirsin, Atatürk Kuran`in tercümesini yaptirmis bir insan, Kuran`i cidden okuyabilen insan mi varmis ki? Anlamadan, Kuran yorumlaniyormus bilmeyenlerin elinde.

Bütün bunlari bir araya koyarsak, her dönemde olabilecegi gibi bazi insanlarin bazi olumlu seyleri olumsuz gibi göstermesi cok normal degil mi? Kimisi Ata sag olsun, dogru düzgün dogru insanlarin elinde dinimizi ögreniyoruz diye algilarken, kimisi de Kuran`in ögretilmesini yasakladi diye yaygara koparir. Bu tarz olaylar günümüzde dahi olan seyler.
 
lambu ben kuran yakıldı diye değil ama öğretilmesi yasaklandı gibi birşey duymuştum
babanemin babası yani büyük dedem de hocaymış ben 6-7 yaşlarındayken vefat etti çok yaşlıydı
ve korkusundan evde bile öğretmemiş çocuklarına öyle söylüyolardı çocukları
köye gittiğimizde çok eskiden duymuştum ben bunu konuşuyolardı konu kurandan filan açılınca babanız hocaydı neden size öğretmedi de bu yaşta öğrenmeye çalışıyosunuz diye hep soruyolardı
akp yoktu o zamanlar

o yüzden belki bi kesim baskı altında da kalmış olabilir bilemeyiz ama herhangi bi kanun olmadan nasıl yasaklanacak onu ben de anlamadım

Yine ülkenin kurulduğu zamanla kıyaslamalar başlamış, yine karneli ekmek dönemi:))

Benim anne tarafım doğuludur, bunu önce belirteyim, rahmetli dedem doğduğu yerde iş imkanı olmadığı için İstanbul'a göçmüş 1940'lı yıllarda.
Ben Ahmet Kaya'da dinledim, dinlerim, bu ülkede düşünceleri yüzünden pekçok insanında canı yanmıştır bu da kabulüm, Nazım Hikmet memleketine hasret ölmüş, Aziz Nesin yakılmak istendi, Ahmet Kaya protesto edildi, ülkesinden gitmek zorunda kaldı. Birçok Diyarbakır'lının evinde rahmetli Yılmaz Güney posteri vardır, Diyarbakır'lı çok can dostlarım vardır onlardan bilirim.
Kuran'ın yakıldığına hiç şahit olmadım ki yaşım öyle azımsanacak bir yaş değil, aksine benim dedelerimin evinde de baba evimde de Kuran vardı, okunurdu, ailem camiye giderdi, oruç tutardı, bayram namazlarını hiç kaçırmazdı.

Buraya kadar tamam mı?
Ülke kurulduğundan beri ne yatırım yapıldı denmiş, pekii birçok doğulu insan doğuda istihdam yok diye niye İstanbul'a göç etti 1940'lı yıllarda.
Tekel fabrikasını, Şişecam fabrikasını, Sümerbank fabrikasını bildiniz mi? Bu fabrikalarda kimler çalışıyordu? Valla benim dedelerim İstanbul'a bu fabrikalardan birinde emekçi olmak için göç etmişler.
Bu fabrikalar ki en içler acıtanı Tekel fabrikasının kapatılışıdır, Tekel fabrikasının sadece rakı bölümü 292 milyon dolara satıldığı yıl ki bu yıl 2002'dir, 1 milyar dolar vergi ödüyordu, Şişecam fabrikası Dünya cam ev eşyası üretiminin yüzde 5.5'ini, Avrupa pazarında yüzde 10’u aşan paya sahipti, üretiminin %70'ini ihraç ediyordu.
Sümerbank fabrikasının Nazilli basma fabrikasını bir araştırın derim, Sümerbank'ın Beykoz'daki deri kundura fabrikasını da.
Nazilli'deki fabrikanın 2002 yılındaki akıbetini okuyun.

Bu fabrikaların hepsi ne zaman kuruldu ne kadar istihdam sağladı, kaç aileyi geçindirdi, kaç aile bu fabrikalar sayesinde ev bark sahibi olma şansına sahip oldu, ev bark diyorum çünkü başka bir topikte 2002'den evvel ev sahibi olunamadığı ima edilmişti, benim dedelerim ne yapabildiyse bu fabrikalarda çalıştıkları zaman yaptılar.

Burda arkadaşlar tüketim değil üretimden bahsedilsin diyor ya bu 3 fabrika üretim lideriydi, içimde kalmasın birde araba mevzuna gireyim, bu ülke de 1970'li yıllarda elbette arabası olana zengin gözüyle bakılırdı çünkü yerli üretim araba sorunu vardı, bir Anadol'umuz vardı, şimdi de olduğu gibi pek çok araba markası yabancıydı, sonra Koç grubu kuş serisi denen serçe, kartal, şahin'i üretti de millet araba alabildi, hala da sokaklarda en çok bu arabaları görürsünüz, eksozu düşer adam iple tampona bağlar yine kullanmaya devam eder:)))


Ne güzel anlatmışsın mune.. Acaba şu an devlete ait bir işletme kaldı mı merak ediyorum. otoyolların işletmesi bile satıldı. Benim dedemler de kosovadan geldiklerinde sakarya'ya yerleştirilmişler. Ve devlete ait vagon fabrikasında dedem işe başlamış. Büyük dedemiz de camide müezzinlik yapmış hafızdı ve sesi çok güzelmiş. Dedemin sakarya'da çok malı mülkü var. Sonra da istanbula göç ediyorlar çocuklarının eğitimi için ve burada da yine devlete ait büyük bir fabrikada işe giriyor. Bir senede evini düzenini kurmuş. Bugün fabrikada çalışan mühendis bile böyle mal edinemez ama dedem işçi haliyle kosovadan beş parasız gelip tutunmuş.. Zaten dönemin ekonomi politikalarına baktığımızda da çok doğru kararlar var genel olarak yine dünyadaki dinamiklere paralel olarak gerçekleşen. Yine de burda da yanlışlar var. fabrikalaşmayı İstanbul'da yapma köyden kente göç, kentleşme politikalı hep hatalı hep eksik. Ekonomi politikalarında dünyanı takip etmeye çalışsak da sosyal politikalarda takip edemediğimizden halk hep mutsuz..

Simon kuran meselesini ben hiç duymadım. Bilmiyorum hangi yıllardan bahsediyorsun ama 1960'ta Kosova'dan sakarya'ya 1970'te de istanbul'a yerleşmiş bir ailenin mensubuyum. Köydede yaşamışlar istanbul'da şehrin göbeğinde de. kendi dedem ve babam da kuranı çok güzel okurmuş. Ben de bugün kendimi müslüman olarak tanımlamasam da okuyabiliyorum.

Kuran öğretilmesini engelleme hangi dönemde ve nerelerde yaşanmış bilmiyorum tabi. Senin bildiklerin varsa doğrudur.

Benim tek hatırladığım kuran kurslarının farklı amaçlara hizmet ettiği ve kontrol edilemediği gerekçesiyle kapatıldığı 90'lar. Onu da yanlış bulduğumu söylemeden edemeyeceğim. Yaz günleri 90'ların imkansızlıklarındaki çocuklar için yaz okulu vazifesi gören kuran kurslarının kapatılması çocuk gözüyle sosyal yaşantımda derin yaralar açmıştı. Ama evlere bireysel öğrenmeye bir müdahale yapıldığını bilmiyorum.
 
Simon Kuran`in ögretilmesi yasaklanmis olsaydi benim dönemin koyu MHP`li tarihcim mutlaka deginirdi. O bile, yanlis ellerde Kuran`in ögretiminin yasaklandigini anlatmisti. Tam olarak simdi tarihi bir sekilde aciklayamayacagim bilen birisi aciklasin ama benim bildigim kadariyla o dönem öyle insanlarin elinde Kuran yayiliyor ve yanlis aktariliyormus ki Atatürk buna bir son vererek Kuran`in bu isin egitimini almis insanlar tarafindan, belli kurumlarda anlatilmasini saglatmaya calistigini biliyorum.

E tabi dogal olarak, sacma sapan Kuran anlatan insanlar da yasakladilar diye yaygara koparmistir. Cünkü düsün simon, Atatürk cennetten toprak vaad edenlerin tarihini okumus bir adam, Atatürk ülkede Kuran`da yeri olmadigi halde söyle yapma günah, bunu deme günah, o caiz degil bu caiz degil diyen, yani dini kafasina göre yorumlayan insanlarin bu gidisatina son vermeseydi, nasil aydinlanirdik ki?

Diyorum ya iste, tarihi o döneme giderek degerlendirirsek cok daha basarili olur. Ben daha önce de demistim, ben 10 yasindayken cinci hoca vardi bizim evin karsisinda. Kadin cok korkunctu, yok cinleri vardi da, falan da filanda...Kadinlar da gidip bu kadina para veriyor, kocami eve bagla, oglumu askere gidecek mi sag salim dönecek mi, su komsunun basina bir is gelsin, diye diye güya büyü yaptiriyorlardi.

Bu tarz insanlarin cogalmamasi ne yaparsin sen? Ben devlet baskani olsam, ben birilerinin evlerde Kuran ögretmesini yasaklardim. Ögrenmek isteyenler icin resmi kurumlar olustururdum. Baslarina da dini egitimden gecmis insan getirirdim, nine dedesinden duya duya Kuran ögrenmis insan getirmezdim.

Bir de bilirsin, Atatürk Kuran`in tercümesini yaptirmis bir insan, Kuran`i cidden okuyabilen insan mi varmis ki? Anlamadan, Kuran yorumlaniyormus bilmeyenlerin elinde.

Bütün bunlari bir araya koyarsak, her dönemde olabilecegi gibi bazi insanlarin bazi olumlu seyleri olumsuz gibi göstermesi cok normal degil mi? Kimisi Ata sag olsun, dogru düzgün dogru insanlarin elinde dinimizi ögreniyoruz diye algilarken, kimisi de Kuran`in ögretilmesini yasakladi diye yaygara koparir. Bu tarz olaylar günümüzde dahi olan seyler.

bunları bilmiyorum bak ben :26:

Bu arada kadınlar o cinci hocalara hala para veriyor merak etme :31:
 
Simon Kuran`in ögretilmesi yasaklanmis olsaydi benim dönemin koyu MHP`li tarihcim mutlaka deginirdi. O bile, yanlis ellerde Kuran`in ögretiminin yasaklandigini anlatmisti. Tam olarak simdi tarihi bir sekilde aciklayamayacagim bilen birisi aciklasin ama benim bildigim kadariyla o dönem öyle insanlarin elinde Kuran yayiliyor ve yanlis aktariliyormus ki Atatürk buna bir son vererek Kuran`in bu isin egitimini almis insanlar tarafindan, belli kurumlarda anlatilmasini saglatmaya calistigini biliyorum.

E tabi dogal olarak, sacma sapan Kuran anlatan insanlar da yasakladilar diye yaygara koparmistir. Cünkü düsün simon, Atatürk cennetten toprak vaad edenlerin tarihini okumus bir adam, Atatürk ülkede Kuran`da yeri olmadigi halde söyle yapma günah, bunu deme günah, o caiz degil bu caiz degil diyen, yani dini kafasina göre yorumlayan insanlarin bu gidisatina son vermeseydi, nasil aydinlanirdik ki?

Diyorum ya iste, tarihi o döneme giderek degerlendirirsek cok daha basarili olur. Ben daha önce de demistim, ben 10 yasindayken cinci hoca vardi bizim evin karsisinda. Kadin cok korkunctu, yok cinleri vardi da, falan da filanda...Kadinlar da gidip bu kadina para veriyor, kocami eve bagla, oglumu askere gidecek mi sag salim dönecek mi, su komsunun basina bir is gelsin, diye diye güya büyü yaptiriyorlardi.

Bu tarz insanlarin cogalmamasi ne yaparsin sen? Ben devlet baskani olsam, ben birilerinin evlerde Kuran ögretmesini yasaklardim. Ögrenmek isteyenler icin resmi kurumlar olustururdum. Baslarina da dini egitimden gecmis insan getirirdim, nine dedesinden duya duya Kuran ögrenmis insan getirmezdim.

Bir de bilirsin, Atatürk Kuran`in tercümesini yaptirmis bir insan, Kuran`i cidden okuyabilen insan mi varmis ki? Anlamadan, Kuran yorumlaniyormus bilmeyenlerin elinde.

Bütün bunlari bir araya koyarsak, her dönemde olabilecegi gibi bazi insanlarin bazi olumlu seyleri olumsuz gibi göstermesi cok normal degil mi? Kimisi Ata sag olsun, dogru düzgün dogru insanlarin elinde dinimizi ögreniyoruz diye algilarken, kimisi de Kuran`in ögretilmesini yasakladi diye yaygara koparir. Bu tarz olaylar günümüzde dahi olan seyler.

canım zaten olay budur öğretilmesi gereken merkezlerde serbest bırakılmıştır yoksa ben de yasaklanacağına ihtimal vermiyorum ama köydeki insanlar da bunları düşünemiyo veya anlayamıyo olabilirler
o sebeple de o partiye düşman kesimler türemiştir dinimizi yasaklıyo diye
hatta bunları anlatarak korkutanlar da olabilir o dönemde insanları
ben de zaten senin gibi düşünüyorum ama herkes kavramıyo işte yasaklandı diyolar

ben küçükken duymuştum bunu mesela büyük dedem dışarda camide öğretiyomuş diğer insanlara ama evde öğretmek yasaktı korkudan öğretmiyodu diyolardı hatırlıyorum yani senin dediğin gibidir büyük ihtimal

ayrıca o yukarıda koyulaştırdığım şeylere hala inanıp para yedirenler var
tv de son zamanlarda çok çıkıyo bu zamanda nası bi cahillik anlamıyorum
daha bu sabah haberlerde izledim bi ilahiyat öğrencisi camide kendisini hızır aleyhiselam diye tanıtan birine parasını kaptırmış gülesim geldi haberi duyunca :1:
 
Son düzenleme:
bunları bilmiyorum bak ben :26:

Bu arada kadınlar o cinci hocalara hala para veriyor merak etme :31:

Tekke Zaviye ve Türbelerin Kapatılması (30 Kasım 1925)-
Tarikatların Kaldırılması - Tekke Ve Zaviyelerin Kapatılması (30 Kasım 1925) Osmanlı Devleti’nde belli bir mezhep içinde Tanrı’ya erişmek amacıyla değişik yöntemler arayan dini akımlar vardı ve bunlara tarikat deniliyordu.Bu tarikat üyeleri kurucularının uygun gördüğü şeklide çalışır ve onların düşünceleri doğrultusunda yaşamaya özen gösterirdi.İşte bu tarikat üyelerinin bir araya gelerek yaşadıkları ve dini toplantılar yaptıkları yerlere de tekke veya zaviye adı verilirdi.

Başlangıçta yalnızca din konularıyla ilgilenen, dini konularda farklı düşünce sistemleri geliştirerek taraftarlarını çoğaltmaya çalışan bu tarikatlar, zaman içinde amaçlarından uzaklaşarak dinsel sömürü unsurları haline gelmiş ve de devletin selametini etkileyecek şekilde siyasal olaylarda etkili rol oynamaya, çıkarları tehlikeye düştükçe halkı ayaklandırmaya koyulmuşlardı Bu etkinliklerini cumhuriyetin ilanından sonra da sürdürmeye kalkışmaları ve Menemen Olayı, Şeyh Sait Ayaklanması gibi şeriattan yana ayaklanmalara yol açmaları üstüne ;

"Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler memleketi olamaz Türkiye Cumhuriyeti her alanda doğru yolu gösterecek, uyaracak güçtedir Biz uygarlığın bilim ve fenninden güç alıyoruz ve ona göre yürüyoruz Başka bir şey tanımayız"

diyen Mustafa Kemal Atatürk'ün sözleri ışığında harekete geçilerek, 30 Kasım 1925'te çıkarılan yasayla tekkeler ve zaviyeler kapatıldı 30 Kasım 1925 tarihinde yürürlüğe giren 677 sayılı Tekke ve Zaviyeler ile Türbelerin Kapatılmasına ve Türbedarlar ile Bazı Ünvanların Men ve İlgasına Dair Kanun ile tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması kabul edilmiş ve bazı geleneksel ünvanların kullanılması yasaklanmıştır Kanun, bütün tarikatlarla birlikte; şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük, gaipten haber vermek ve murada kavuşturmak amacıyla muskacılık gibi, eylem, unvan ve sıfatların kullanılmasını, bunlara ait hizmetlerin yapılmasını ve bu unvanlarla ilgili elbise giyilmesini de yasaklamıştır

Tarikatların bir kısmı faaliyetlerini gizlilik içinde günümüze kadar sürdürmeyi başardılar Bunların bazıları, teşkilatlanma özgürlüğü olan başka ülkelerde (özellikle Avrupa ve Kuzey Amerika'da) şubeler açtı Türkiye'nin demokratikleşme eğilimi gösterdiği dönemlerde, tekke ve zaviyelerin açılması için talepler dile getirilse de, kamuoyunun bir kısmı ve bazı kamu kurumları buna şiddetle karşı çıkmaktadır Mustafa Kemal ATATÜRK Nutuk’ta bu konuda bakın neler söylüyor:

“Birtakım şeyhlerin, dedelerin, seyyitlerin, çelebilerin, babaların, emirlerin arkasından sürüklenen ve falcılara, büyücülere, üfürükçülere hayatlarını emniyet eden insanlardan oluşan bir kitleye medeni bir millet nazarıyla bakılabir mi?”

"Efendiler ve ey millet; biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler ve müritler memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır (yoludur) "

"Biz medeniyetin ilim ve fenninden kuvvet alıyoruz ve ona göre yürüyoruz Başka bir şey tanımıyoruz "


Bunun disinda,İstanbul Dârülfünunu'nda bir İlâhiyat Fakültesi kurulmus, sonra “İslam İncelemeleri Enstitüsü” kurulmus. Imam ve hatip yetiştirmek için Cumhuriyet`in kuruldugu yil, ülkede 29 imam hatip okulu kurulmus.

Tam hepsini bulamadim kücükken tarih dersinde ögrendiklerimin. Hatta sastim kaldim, tekke ve zaviyeler neden kapatildi? diye Google amcaya sordugunda, ilk sayfalarin hepsi dindar egilimli sayfalarin karalamalariyla dolu. Bilgi kirliliginden dogru düzgün kaynaga ulasamadim.
 
Simon kuran meselesini ben hiç duymadım. Bilmiyorum hangi yıllardan bahsediyorsun ama 1960'ta Kosova'dan sakarya'ya 1970'te de istanbul'a yerleşmiş bir ailenin mensubuyum. Köydede yaşamışlar istanbul'da şehrin göbeğinde de. kendi dedem ve babam da kuranı çok güzel okurmuş. Ben de bugün kendimi müslüman olarak tanımlamasam da okuyabiliyorum.

Kuran öğretilmesini engelleme hangi dönemde ve nerelerde yaşanmış bilmiyorum tabi. Senin bildiklerin varsa doğrudur.

Benim tek hatırladığım kuran kurslarının farklı amaçlara hizmet ettiği ve kontrol edilemediği gerekçesiyle kapatıldığı 90'lar. Onu da yanlış bulduğumu söylemeden edemeyeceğim. Yaz günleri 90'ların imkansızlıklarındaki çocuklar için yaz okulu vazifesi gören kuran kurslarının kapatılması çocuk gözüyle sosyal yaşantımda derin yaralar açmıştı. Ama evlere bireysel öğrenmeye bir müdahale yapıldığını bilmiyorum.

lamburuscoya da yazdım

camide filan değil ev gibi yerlerde öğretilmesi yasakmış sanırım
camide dışarıdakilere öğretiyomuş çünkü
büyük dedem kendi çocuklarına öğretmemiş evde yasak diye
yani ben öyle duydum ne kadarı doğrudur bilmem
hangi yıllar olduğunu hiç bilmiyorum küçüktüm ve dedem baya baya yaşlı bi adamdı 60 yaşında çocukları vardı dedemin o dönem
 
Son düzenleme:
canım zaten olay budur öğretilmesi gereken merkezlerde serbest bırakılmıştır yoksa ben de yasaklanacağına ihtimal vermiyorum ama köydeki insanlar da bunları düşünemiyo veya anlayamıyo olabilirler
o sebeple de o partiye düşman kesimler türemiştir dinimizi yasaklıyo diye
hatta bunları anlatarak korkutanlar da olabilir o dönemde insanları
ben de zaten senin gibi düşünüyorum ama herkes kavramıyo işte yasaklandı diyolar

ben küçükken duymuştum bunu mesela büyük dedem dışarda camide öğretiyomuş diğer insanlara ama evde öğretmek yasaktı korkudan öğretmiyodu diyolardı hatırlıyorum yani senin dediğin gibidir büyük ihtimal

ayrıca o yukarıda koyulaştırdığım şeylere hala inanıp para yedirenler var
tv de son zamanlarda çok çıkıyo bu zamanda nası bi cahillik anlamıyorum
daha bu sabah haberlerde izledim bi ilahiyat öğrencisi camide kendisini hızır aleyhiselam diye tanıtan birine parasını kaptırmış gülesim geldi haberi duyunca :1:

Aynen öyle, bir kesimin neyi nasil yorumladigi ile alakali bir durum aslinda. Yani kalkip da, ne yapsin Atatürk, millet Kuran mi biliyor, yalan yanlis anlatiyor, biz de evlerimizde ögretmeyelim cocuklar gitsin isin ehlinden ögrensin demiyor da, dinimizi ögrenmemiz yasaklandi diyorlar. Atatürk Kurtulus Savasi`ni baslattiginda, camilerde ona karsi bazi seyhlerin vaaz verdikleri de yok mu?Yani yil 1900`ler. Ülkenin toparlanmasi ayaga kalkmasi dirilmesi lazim, bazi konularda da sert tavir almak cok normal bence. Baska türlü nasil bas edeceksin ki?

Ama insanlarin isine geliyor istedikleri gibi yorumlamak. Diyorum ya sanki hepimiz ateist olduk ciktik, aksine dede ve ninelerimizin hepsi dindar degil mi? Yani benim Atatürk`e minnet duyan dedem yaslanip camiye gidemez oldu diye aglayan bir adam, cocuklugumdan beri Allah sevgisi üzerine her sohbetimizde konusan bir adam, anneannem kapali bir kadincagiz, onun annesi, kiz kardesleri hepsi dinine bagli insanlardi. Simdi bu insanlar Cumhuriyet`in cocuklari ise, kimse kalkip da dinimizi yasayamadik demesin, hele hele devletin sirtina bindirmesin. Köy yerinde kulaktan kulaga yayilan söylemlerle bilgi kirliligi yaratmasin. Okusun tarihi anlasin, arastirsin, dönemine göre analiz etsin.

O cinci hocalar ben cocukken o kadar coklardi ki sokak basiydi, sonra sol yönetime gectik, temizlendik. Kafamiz rahatladi derken, AKP geldi, yeniden hortladilar.

Cahillik cok ayri bir konu zaten ya, neyse Basbakan`in yolsuzluguna geri dönelim konuyu daha fazla karistirmayalim.

Nerde kalmistik, YOLSUZLUK....:42:
 
Tekke Zaviye ve Türbelerin Kapatılması (30 Kasım 1925)-
Tarikatların Kaldırılması - Tekke Ve Zaviyelerin Kapatılması (30 Kasım 1925) Osmanlı Devleti’nde belli bir mezhep içinde Tanrı’ya erişmek amacıyla değişik yöntemler arayan dini akımlar vardı ve bunlara tarikat deniliyordu.Bu tarikat üyeleri kurucularının uygun gördüğü şeklide çalışır ve onların düşünceleri doğrultusunda yaşamaya özen gösterirdi.İşte bu tarikat üyelerinin bir araya gelerek yaşadıkları ve dini toplantılar yaptıkları yerlere de tekke veya zaviye adı verilirdi.

Başlangıçta yalnızca din konularıyla ilgilenen, dini konularda farklı düşünce sistemleri geliştirerek taraftarlarını çoğaltmaya çalışan bu tarikatlar, zaman içinde amaçlarından uzaklaşarak dinsel sömürü unsurları haline gelmiş ve de devletin selametini etkileyecek şekilde siyasal olaylarda etkili rol oynamaya, çıkarları tehlikeye düştükçe halkı ayaklandırmaya koyulmuşlardı Bu etkinliklerini cumhuriyetin ilanından sonra da sürdürmeye kalkışmaları ve Menemen Olayı, Şeyh Sait Ayaklanması gibi şeriattan yana ayaklanmalara yol açmaları üstüne ;

"Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler memleketi olamaz Türkiye Cumhuriyeti her alanda doğru yolu gösterecek, uyaracak güçtedir Biz uygarlığın bilim ve fenninden güç alıyoruz ve ona göre yürüyoruz Başka bir şey tanımayız"

diyen Mustafa Kemal Atatürk'ün sözleri ışığında harekete geçilerek, 30 Kasım 1925'te çıkarılan yasayla tekkeler ve zaviyeler kapatıldı 30 Kasım 1925 tarihinde yürürlüğe giren 677 sayılı Tekke ve Zaviyeler ile Türbelerin Kapatılmasına ve Türbedarlar ile Bazı Ünvanların Men ve İlgasına Dair Kanun ile tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması kabul edilmiş ve bazı geleneksel ünvanların kullanılması yasaklanmıştır Kanun, bütün tarikatlarla birlikte; şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük, gaipten haber vermek ve murada kavuşturmak amacıyla muskacılık gibi, eylem, unvan ve sıfatların kullanılmasını, bunlara ait hizmetlerin yapılmasını ve bu unvanlarla ilgili elbise giyilmesini de yasaklamıştır

Tarikatların bir kısmı faaliyetlerini gizlilik içinde günümüze kadar sürdürmeyi başardılar Bunların bazıları, teşkilatlanma özgürlüğü olan başka ülkelerde (özellikle Avrupa ve Kuzey Amerika'da) şubeler açtı Türkiye'nin demokratikleşme eğilimi gösterdiği dönemlerde, tekke ve zaviyelerin açılması için talepler dile getirilse de, kamuoyunun bir kısmı ve bazı kamu kurumları buna şiddetle karşı çıkmaktadır Mustafa Kemal ATATÜRK Nutuk’ta bu konuda bakın neler söylüyor:

“Birtakım şeyhlerin, dedelerin, seyyitlerin, çelebilerin, babaların, emirlerin arkasından sürüklenen ve falcılara, büyücülere, üfürükçülere hayatlarını emniyet eden insanlardan oluşan bir kitleye medeni bir millet nazarıyla bakılabir mi?”

"Efendiler ve ey millet; biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler ve müritler memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır (yoludur) "

"Biz medeniyetin ilim ve fenninden kuvvet alıyoruz ve ona göre yürüyoruz Başka bir şey tanımıyoruz "


Bunun disinda,İstanbul Dârülfünunu'nda bir İlâhiyat Fakültesi kurulmus, sonra “İslam İncelemeleri Enstitüsü” kurulmus. Imam ve hatip yetiştirmek için Cumhuriyet`in kuruldugu yil, ülkede 29 imam hatip okulu kurulmus.

Tam hepsini bulamadim kücükken tarih dersinde ögrendiklerimin. Hatta sastim kaldim, tekke ve zaviyeler neden kapatildi? diye Google amcaya sordugunda, ilk sayfalarin hepsi dindar egilimli sayfalarin karalamalariyla dolu. Bilgi kirliliginden dogru düzgün kaynaga ulasamadim.

Sünni değiliz. Aile üyeleri bizim gibi azınlık bir topluluğumuzla devamlı evlerde toplanır sohbetler yaparlar aralarında. Dedem az tutuklanmamış türkiyeye yerleştikten sonra bu kanundan. Evimizde kocaman atatürk resimleri vardır özellikle girişte. Polisler hiç bize baskın havası yaşatmadı. Sivil kıyafetle gelip kimliklerini gösterip dinler konuşulanları kaydederlerdi.

Tehlikeli bir durum olmadığı için dedem göz altına alınır ve bırakılırdı. Ses kayıtları incelenir konuşmalarda bir tuhaflık sezilirse gerekli işlemler başlatılırmış ki bu konuşmaları din adamlarına dinletiyorlarmış. Yani bir yanlışlık saçmalık kuranı saptırma farkedildiği zaman müdahale ediliyomuş. Her türlü şey oluyor tekke adı verilen mekanlarda az mı duyduk zaten.. Sünni olmadığımız için mesela siz bunu yanlış öğretiyosunuz diyerek işlem başlatabilirlerdi. Ama farklılıklara da saygı duyulup bırakılmış hep. Kuran okumayı da evde öğrendim babam da evde öğrenmiş hem de bu kalabalık toplantılar nedeniyle de herhangi bir ceza almadık hiçbir zaman..

Bilmiyorum ben hala dediğim gibi inanamıyorum o nedenle kuranın öğretilmesinin yasaklanması meselesine. Sadece denetimler artırılmış yanlışlıklar saptırmalar engellenmiş senin dediğin gibi..

Bu işlemler sırasında halk arasında korku oluşmuş olabilir. Bu olur olmaz herkesin kuran öğretip insanların yanlış öğrenmesine engel olduysa ne güzel olmuş işte..
 
Son düzenleme:
Uzun süredir siyaset bölümünü takip ediyorum, ama hemen hemen hiç yazmadım desem yeridir. Burada meşhur karne ve kuyruk döneminden bahsedildiği için ben de bir kaç söz söylemek istedim.

Yaşım 37, rahmetli babam da benden epey büyüktü, 1929 doğumlu. Dolayısıyla 2.Dünya Savaşı dönemini birinci ağızdan, ondan öğrendim ben. Her savaş zamanı gibi, evlerde de stoklar yapılmış o dönem. Halk, savaşa girmese de kıtlıkla karşı karşıya kalacağını tahmin etmiş elbette. Babaannemler de genellikle kuru bakliyat, yağ, çay, şeker gibi temel gıda maddelerini çuvalllarla, tenekelerle stok yapmışlar. Hatta sıvıyağ tenekesi ile şeker çuvalını yanyana koymuşlar, teneke sızdırdığı için şeker bütün yağı emmiş. Babam hep anlatırdı yaldızlı çay içtik 5 sene boyunca diye, ama yapacak ya da şikayet edecek bir durum yokmuş o şartlarda. Babam ölene kadar da fava yiyemedi; çünkü yine 5 sene boyunca hemen hemen her gün yediği tek yiyecek o olmuş...

Ekmek de karneyle alınırmış, hatta kara ekmek tabir edilen ekmek alırmış halk, sadece hastalar ve ordu beyaz ekmek yermiş. Çünkü diğer arkadaşların da belirttiği gibi, ülke savaşa girmese bile, ekonomik olarak tam da savaşın ortasındaymış. Karaborsa ve kıtlığın önüne geçebilmek için devletin mecburen başvurduğu bir uygulama olmuş karne uygulaması. İnönü politikaları tartışılır; ancak o zamanlar Türkiye için verilen en basiretli karar da savaşta tarafsız kalmak olmuş. Nitekim 1.Dünya Savaşı'ndan yeni çıkan, 15-16 yaşında çok genç bir cumhuriyetin böylesi büyük çaplı bir savaşı daha kaldırma olasılığının olmadığı konusunda sanırım hepimiz hemfikirizdir.

Alım gücüne de değinilmiş; babam doktordu benim ve hatırladığım kadarıyla çocukluk ve ilk gençlik yıllarımdaki alım seviyesi şimdikinden çok daha iyiydi. Mesleğini özellikle belirttim; çünkü ülkede doktorların ekonomik durumu ile ilgili bazen ütopik bir algı oluşuyor. Bu algı en azından bizim için geçerli değildi diyeyim. 2002 senesinde evlenip evden ayrıldım; onlar 2 kişi kaldıkları evlerinde gerçekten ama gerçekten ucu ucuna bir geçim sağlayabildiler bugüne kadar...

Savaş sonrasında gelişen politikalarda Demokrat Parti zamanında uygulanan basın sansürleri, bunun yanında ülkenin darbelerle geriye gitmesi elbette Türkiye için olumlu gelişmeler olarak sayılamaz. Ama bugüne kadar gelirken, sadece bu ülkenin 2002-2014 senelerini baz almak, cumhuriyetin kuruluşundan itibaren olan iyi gelişmeleri de yok saymak aynı derece mantıksız benim gözümde. O zaman bu 12 senelik dönemdeki olumsuzlukları görüp yazan, eleştiren hiç kimseye de kızmamak lazım. Bu iktidarın da mutlaka olumlu icraatları oldu ve olmuştur. Ama geldiğimiz noktada, son yaşanan durumlardan sonra bence ülkeyi kaosa sürüklemek yerine çözüm üretmek de yine baştakilerin sağduyuyla düşüneceği bir meseledir...
 
12 yıl susup da 3 aydır yolsuzluk var diye bağıranlara, eskiden ortak mıydın da susuyordun, şimdi neyi kaybettin de bağırıyorsun demezler mi ...(serdar Tuncer)
budur ....
 
Ne güzel anlatmışsın mune.. Acaba şu an devlete ait bir işletme kaldı mı merak ediyorum. otoyolların işletmesi bile satıldı. Benim dedemler de kosovadan geldiklerinde sakarya'ya yerleştirilmişler. Ve devlete ait vagon fabrikasında dedem işe başlamış. Büyük dedemiz de camide müezzinlik yapmış hafızdı ve sesi çok güzelmiş. Dedemin sakarya'da çok malı mülkü var. Sonra da istanbula göç ediyorlar çocuklarının eğitimi için ve burada da yine devlete ait büyük bir fabrikada işe giriyor. Bir senede evini düzenini kurmuş. Bugün fabrikada çalışan mühendis bile böyle mal edinemez ama dedem işçi haliyle kosovadan beş parasız gelip tutunmuş.. Zaten dönemin ekonomi politikalarına baktığımızda da çok doğru kararlar var genel olarak yine dünyadaki dinamiklere paralel olarak gerçekleşen. Yine de burda da yanlışlar var. fabrikalaşmayı İstanbul'da yapma köyden kente göç, kentleşme politikalı hep hatalı hep eksik. Ekonomi politikalarında dünyanı takip etmeye çalışsak da sosyal politikalarda takip edemediğimizden halk hep mutsuz..

Simon kuran meselesini ben hiç duymadım. Bilmiyorum hangi yıllardan bahsediyorsun ama 1960'ta Kosova'dan sakarya'ya 1970'te de istanbul'a yerleşmiş bir ailenin mensubuyum. Köydede yaşamışlar istanbul'da şehrin göbeğinde de. kendi dedem ve babam da kuranı çok güzel okurmuş. Ben de bugün kendimi müslüman olarak tanımlamasam da okuyabiliyorum.

Kuran öğretilmesini engelleme hangi dönemde ve nerelerde yaşanmış bilmiyorum tabi. Senin bildiklerin varsa doğrudur.

Benim tek hatırladığım kuran kurslarının farklı amaçlara hizmet ettiği ve kontrol edilemediği gerekçesiyle kapatıldığı 90'lar. Onu da yanlış bulduğumu söylemeden edemeyeceğim. Yaz günleri 90'ların imkansızlıklarındaki çocuklar için yaz okulu vazifesi gören kuran kurslarının kapatılması çocuk gözüyle sosyal yaşantımda derin yaralar açmıştı. Ama evlere bireysel öğrenmeye bir müdahale yapıldığını bilmiyorum.

:) Bu konu derinlestikce derinlesir, daha fazla konuyu bölmeyelim ama söylemeden gecmek istemedim. Simdi 90`li yillar dedigin yil, 90`larin sonundan bahsediyorsun sanirim. 90`larda büyümüs bir cocugum, bizim sokaktaki cocuklar her yaz yolun asagisindaki Kuran kursuna giderlerdi. :) Babam beni göndermemisti, ne kadar aglamistim. Bütün sokak giderdi, tek kalirdim. :47:

Refah Partisi 90 basinda meclise girmisti. 1995`te ilk partiydi. 97`de Refahyol kurulmadi mi? 98`de kapatildi. Kuran Kurslari, 28 Subat post-modern darbe denilen dönemde kapatildi, yil 1997-1998. Peki simdi düsün, o döneme bir geri git, ben cok net hatirliyorum. Cok karisik dönemlerden gectik dans! :) Hizbullah mi dersin, cesit cesit türemis tarikatlar mi dersin, ben cocukken haberlere ciktigini cok iyi hatirlarim. "Allahhh Allahhhhh diye dönen baslarini sallayan, uzun sakalli o tarikat adamlarinin görüntüleri geceleri rüyalarima girerdi." Sahsen ben hala bu yasimda eve hirsiz girdigini ve benim böyle sarikli, uzun sakalli, Allahh Allahhhhh diye sallanan adamlar tarafindan öldürüldügümü görüyorum. :1:
Sonra haberler imamlarin, kendini imam tanitanlarin, kandirip taciz ettigi, cinsel iliskiye girdigi kadinlarin haberleri ile doluydu, islami örgütlerin devlete sizmalari falan fistan.... Artan cinci hocalar o dönem....????

28 Subat Darbesinin derin analizleri var, bunlari okursan, altinda yatan nedenleri göreceksin neden Kuran Kurslarinin kapatildiginin. O dönemde cok cesit tarikat ve Islami örgüt baglantilari kol geziyordu. Devletin icine sizmalar yasandigi da tek tek ortaya cikiyordu. Hatirlamaz misin, FEM ANAFEN gibi dershanelerde okuyan arkadaslarimiz okulda gelir, bizi defalarca ariyorlar, iftara gel diyorlar, namaz kildiriyorlar, derlerdi. Dershanenin bulundugu bölgeye ve ögretmenlere göre de kimi zorluyorlar, kimi baktilar gitmiyorum üzerime gelmiyorlar artik diyordu. Hatta babamin cok yakin bir arkadasinin kizi o dershaneye yazilmisti, bir gün bana geldi dedi ki: Fetullah Gülen`i biliyor musun? Sanirim 10 yasindayim. Yok dedim tam bilmiyorum dini bir adam sanirim. Onun video kasetlerini izletiyorlar bizleri evlere cagirip, sürekli Kuran dinliyoruz demisti. Cemaat evleri gibi yani. Kücücük cocuklar Dans, düsün artik!

Yani ben daha cocuk aklimla, dinsel bir olusumun icine dogru cekildigimizi hatirliyorum. O olusum da bugün gördügün üzere tam gaz devam ediyor. O yüzden o dönem Kuran Kurslari`nin kapatilmasi dogru bir karardi, cünkü insanlar o kurslarda cesit cesit tarikatlarin, imamlarin, cesit cesit görüslerine maaruz kaliyorlardi. Masum degildi hepsi, e hangisi masum hangisi degil yillarca ugrasacak mi devlet, toptan bir süre kapatmak en dogrusuydu bence.

Uf ne cok konusuyorum ben ya, en iyisi sen 28 Subat öncesi ve sonraki olusumlari tekrar gözden gecir. :)
 
valla arkadaşlar konu baya saptı ama yapacak birşey yok
keşke cumhuriyet dönemiyle ilgili sabit bi konu olsa da paylaşılsa tartışmalı yaratan herşey
insanların tarihle ilgili hiç birşey okumadan kulaktan dolma bilgilerle geçmişi ve atamızı karalamasına dayanamıyorum
üstelik tüm konularda da aynı şeyler öne sürülüyo istanbul yerel seçimlerinde bile bu karne konusunu Atatürkü eleştirenler çıkmış
insan dayanamıyo haliyle konu dağılıyo
 
Yaşlı bir kadın olarak bende ilaveler yapayım, 1980 dönemini iyi hatırlarım, çok insanın canı yandı, o ara Kuran kursunu bile görecek halde değildik, hani herkes bir bedeller ödedi ya, hani herkesin çektiği kendine büyük ya, inanın o dönem sağ sol çatışması yüzünden de çok insan acı çekti, konu komşumuzun arasında sağcı da vardı solcu da, o dönem solcular fişlenmişti, kötü şartlarda tutuklu kaldığından ciğerlerinden hastalanan insanlar tanıyorum, yıllar sonra yaşadıklarını anlattıklarında bile sanki yeni yaşıyormuş gibi anlatırlar, devlette hepsinin dosyası vardı, en ufak vukuatta önce onlar sorgulanırdı.

Hani diyorsunuz ya Chp şöyle Chp böyle, onun tabanını oluşturan kesimde çok bedel ödedi. Ben ne sağcı ne solcuyum, partimde yok, hiçbir partiye yakınlığımda, birşeyler ortaya dökülecekse tek taraflı olmasın bu. Sadece o bu değil, herkes bedel ödedi, o yüzden birbirinizi küçük görmenin, birbirinizi dışlamanın, birbirinizi ötekileştirmenin manası yok, sen ne çektiysen karşındaki de aynını çekti.
 
Benim de anlayamadığım bir durum var. Recep Tayyip Erdoğan fanatikleri son senelerdeki "gelişmeler"i neden sadece bu partinin iktidarına bağlıyor? Şunu kabul etmeliyiz ki teknolojik gelişmeler diye bir şey var. Artık bilgiye ulaşmak çok daha kolay ve gün geçtikçe daha da kolay oluyor. AKP çok şanslı ki teknolojik/teknik gelişmelerin bir hayli bol olduğu şu döneme denk geldi. Ben, AKP savaş zamanında ya da TV'nin bile olmadığı dönemlerde iktidar olsaydı o zaman ne gibi "yenilikler" yapacaktı, bu "taraftarlar" o zaman hangi gelişmeleri bize örnek gösterecekti bunu çok merak ediyorum. Bundan bir 15 sene öncesiyle şu an sahip olduğumuz olanakları karşılaştırmak bana o kadar mantıksız geliyor ki anlatamam.
 
Benim de anlayamadığım bir durum var. Recep Tayyip Erdoğan fanatikleri son senelerdeki "gelişmeler"i neden sadece bu partinin iktidarına bağlıyor? Şunu kabul etmeliyiz ki teknolojik gelişmeler diye bir şey var. Artık bilgiye ulaşmak çok daha kolay ve gün geçtikçe daha da kolay oluyor. AKP çok şanslı ki teknolojik/teknik gelişmelerin bir hayli bol olduğu şu döneme denk geldi. Ben, AKP savaş zamanında ya da TV'nin bile olmadığı dönemlerde iktidar olsaydı o zaman ne gibi "yenilikler" yapacaktı, bu "taraftarlar" o zaman hangi gelişmeleri bize örnek gösterecekti bunu çok merak ediyorum. Bundan bir 15 sene öncesiyle şu an sahip olduğumuz olanakları karşılaştırmak bana o kadar mantıksız geliyor ki anlatamam.

Olur mu Deylayt, Cumhuriyet`in ilk yillarinda AKP bu kadrosu ile iktidar olsaydi, bütün yollar DUBLE olmustu. O dönemlerde daha biz bütün teknolojik is makinelerini icat etmis, bütün isleri bu yüzden cok kisa sürede ve uygun fiyata halledebiliyor olurduk. Istanbul`a metrobüs gelmis olurdu teee o zamandan, öyle zararina Hollanda`dan falan getirip de sonra parasini catir catir halktan cikarmazlardi, yerli mali otobüsleri üretiyor olurduk. Anayurt demir aglarla öyle böyle degil, acayip örülmüs olurdu. Otobüslere bile ihtiyacimiz yoktu simdiye, her yere HIZLI TREN. :1: AKP o zamanlar iktidar olsaydi, cep telefonu, bilgisayar falan Türkler`in icadi olurdu. Savastan cikmis yeni toparlanan ekonomisini kurmaya calisan ülkeyi, jet hiziyla toparlayabilecek kapasiteye sahip olacaklari icin, belki de 1930-40`lardan beri dünyanin süper gücü hala bizdik, Amerika bizim eteklerimizi öpüyor olurdu. Hatta bak o dönemde okuma yazma bilen sayisi falan da azdi ya Deylayt, hani egitimli insanimiz cok azdi... Teknolojiyi bir sekilde icat etmis AKP, iki günde okul insa edebilirdi ve yogun bir egitim sistemiyle, bir senede egitimli insan sayisini %90`a cikarirlardi. Bir de Deylayt, AKP olsaydi o dönemde basimizda, ülkede hastalik mastalik kol gezemezdi. Her hastaliga, salgina care bulunurdu. Yani ülkenin Cumhuriyet kurulusu sonrasi yillarinda "Sagliga mi, egitime mi, ekonomiye mi, nereye yetiseyim ben Allah`immmm!" seklinde bir cikmazi olmazdi, olamazdi. Kökünden kurutulmus hastaliklar sayesinde, dinamik, karinlari doygun, cepleri doygun, teknoloji devi... Üfff dünya bizi durduramazdi. :34:
 
Son düzenleme:
Olur mu Deylayt, Cumhuriyet`in ilk yillarinda AKP bu kadrosu ile iktidar olsaydi, bütün yollar DUBLE olmustu. O dönemlerde daha biz bütün teknolojik is makinelerini icat etmis, bütün isleri bu yüzden cok kisa sürede ve uygun fiyata halledebiliyor olurduk. Istanbul`a metrobüs gelmis olurdu teee o zamandan, öyle zararina Hollanda`dan falan getirip de sonra parasini catir catir halktan cikarmazlardi, yerli mali otobüsleri üretiyor olurduk. Anayurt demir aglarla öyle böyle degil, acayip örülmüs olurdu. Otobüslere bile ihtiyacimiz yoktu simdiye, her yere HIZLI TREN. :1: AKP o zamanlar iktidar olsaydi, cep telefonu, bilgisayar falan Türkler`in icadi olurdu. Savastan cikmis yeni toparlanan ekonomisini kurmaya calisan ülkeyi, jet hiziyla toparlayabilecek kapasiteye sahip olacaklari icin, belki de 1930-40`lardan beri dünyanin süper gücü hala bizdik, Amerika bizim eteklerimizi öpüyor olurdu. Hatta bak o dönemde okuma yazma bilen sayisi falan da azdi ya Deylayt, hani egitimli insanimiz cok azdi... Teknolojiyi bir sekilde icat etmis AKP, iki günde okul insa edebilirdi ve yogun bir egitim sistemiyle, bir senede egitimli insan sayisini %90`a cikarirlardi. Bir de Deylayt, AKP olsaydi o dönemde basimizda, ülkede hastalik mastalik kol gezemezdi. Her hastaliga, salgina care bulunurdu. Yani ülkenin Cumhuriyet kurulusu sonrasi yillarinda "Sagliga mi, egitime mi, ekonomiye mi, nereye yetiseyim ben Allah`immmm!" seklinde bir cikmazi olmazdi, olamazdi. Kökünden kurutulmus hastaliklar sayesinde, dinamik, karinlari doygun, cepleri doygun, teknoloji devi... Üfff dünya bizi durduramazdi. :34:

Bak tabi ben bu açıdan hiç düşünemedim :1: doğrudur yaparlardı. Tüh! Şanssızmışız. O dönemlerde başımızda olsalardı şimdi kim bilir nerelerde olurduk. Hayal edemedim bi an :52:
 
:) Bu konu derinlestikce derinlesir, daha fazla konuyu bölmeyelim ama söylemeden gecmek istemedim. Simdi 90`li yillar dedigin yil, 90`larin sonundan bahsediyorsun sanirim. 90`larda büyümüs bir cocugum, bizim sokaktaki cocuklar her yaz yolun asagisindaki Kuran kursuna giderlerdi. :) Babam beni göndermemisti, ne kadar aglamistim. Bütün sokak giderdi, tek kalirdim. :47:

Refah Partisi 90 basinda meclise girmisti. 1995`te ilk partiydi. 97`de Refahyol kurulmadi mi? 98`de kapatildi. Kuran Kurslari, 28 Subat post-modern darbe denilen dönemde kapatildi, yil 1997-1998. Peki simdi düsün, o döneme bir geri git, ben cok net hatirliyorum. Cok karisik dönemlerden gectik dans! :) Hizbullah mi dersin, cesit cesit türemis tarikatlar mi dersin, ben cocukken haberlere ciktigini cok iyi hatirlarim. "Allahhh Allahhhhh diye dönen baslarini sallayan, uzun sakalli o tarikat adamlarinin görüntüleri geceleri rüyalarima girerdi." Sahsen ben hala bu yasimda eve hirsiz girdigini ve benim böyle sarikli, uzun sakalli, Allahh Allahhhhh diye sallanan adamlar tarafindan öldürüldügümü görüyorum. :1:
Sonra haberler imamlarin, kendini imam tanitanlarin, kandirip taciz ettigi, cinsel iliskiye girdigi kadinlarin haberleri ile doluydu, islami örgütlerin devlete sizmalari falan fistan.... Artan cinci hocalar o dönem....????

28 Subat Darbesinin derin analizleri var, bunlari okursan, altinda yatan nedenleri göreceksin neden Kuran Kurslarinin kapatildiginin. O dönemde cok cesit tarikat ve Islami örgüt baglantilari kol geziyordu. Devletin icine sizmalar yasandigi da tek tek ortaya cikiyordu. Hatirlamaz misin, FEM ANAFEN gibi dershanelerde okuyan arkadaslarimiz okulda gelir, bizi defalarca ariyorlar, iftara gel diyorlar, namaz kildiriyorlar, derlerdi. Dershanenin bulundugu bölgeye ve ögretmenlere göre de kimi zorluyorlar, kimi baktilar gitmiyorum üzerime gelmiyorlar artik diyordu. Hatta babamin cok yakin bir arkadasinin kizi o dershaneye yazilmisti, bir gün bana geldi dedi ki: Fetullah Gülen`i biliyor musun? Sanirim 10 yasindayim. Yok dedim tam bilmiyorum dini bir adam sanirim. Onun video kasetlerini izletiyorlar bizleri evlere cagirip, sürekli Kuran dinliyoruz demisti. Cemaat evleri gibi yani. Kücücük cocuklar Dans, düsün artik!

Yani ben daha cocuk aklimla, dinsel bir olusumun icine dogru cekildigimizi hatirliyorum. O olusum da bugün gördügün üzere tam gaz devam ediyor. O yüzden o dönem Kuran Kurslari`nin kapatilmasi dogru bir karardi, cünkü insanlar o kurslarda cesit cesit tarikatlarin, imamlarin, cesit cesit görüslerine maaruz kaliyorlardi. Masum degildi hepsi, e hangisi masum hangisi degil yillarca ugrasacak mi devlet, toptan bir süre kapatmak en dogrusuydu bence.

Uf ne cok konusuyorum ben ya, en iyisi sen 28 Subat öncesi ve sonraki olusumlari tekrar gözden gecir. :)

Evet 90'ların sonundaki aynen o dönemden bahsettim lambcım. Tabi ki o olanları biliyorum. Ama bahsettiğim kuranla ilgili tek bildiğim yasaklamanın o olmasıydı sadece. Yoksa tabi ki gerekçeleri vardı. Sadece benim için üzücü sonucundan bahsetmiştim. Okula gitmeden okuma yazmayı ardından kuran okumayı öğrenmiş bir çocuktum ben yoksa. Kuran kursunda da hocaya yardım ederdim :1: O hoca beni hatırlıyorsa şimdiki halime göre ağlar. Hafız yapıcaktı beni. :1::1:

Evet hepsi masum değildi. İstanbul gibi yerlerde açıkçası bir şeyler yapmak zordu belki ama Anadolu'yu Doğuyu Güneydoğuyu kontrol etmek ne kadar zordur tahmin edebiliyorum. O kadar yaşanan sapkınlıklardan sonra her şeyi kapatmak kesin çözümdü..

Açıkçası mühendislik doktorası yaptığım için konulara senin kadar aşina değilim çok az konuda derin bilgim var. Onlar da modern türkiye tarihi, ata, sosyoloji, ekonomi gibi birkaç derste okuduğum bana göre ağır sayılabilecek kitaplar sayesinde olmuştur :) Geri kalanlar hatırladıklarım, çabuk okunan tarih kitaplarından bildiklerim, babamdan dinlediklerim vs. 28şubat sürecini de hatırlıyorum. Ama senin daha fazla okumuşluğun var konular hakkında

Anafene gittim ben de zamanında. Alevilik bektaşilik geleneğinin alt kollarından birine mensubuz. Yani alevilik değil ama çok farklı bir inanç sistemi yaşadım ailemde. Anafende fetullah gülen dinletileri, iftarlar, namazlar bunlara katılmayacağım ailem tarafından sebebiyle birlikte söylenmişti. Ama ciddi ciddi zorlandım. Küçücük çocuğa senin ailen yanlış şeylere inanıyor denir mi allah aşkına ya. :19:Ki demin de dediğim tekke zaviye kanunundan bu kadar çekmedik.

Şimdi kardeşim de ananfene gidiyor. Hiç öyle bir şey kalmamış inan ki. Artık hiçbir zorlama yok. Yeteri kadar yayıldıkları için dersane olayına eskisi gibi bakmıyorlar artık. Zaten insanlar seve isteye onların içine giriyor.
 
Yaşlı bir kadın olarak bende ilaveler yapayım, 1980 dönemini iyi hatırlarım, çok insanın canı yandı, o ara Kuran kursunu bile görecek halde değildik, hani herkes bir bedeller ödedi ya, hani herkesin çektiği kendine büyük ya, inanın o dönem sağ sol çatışması yüzünden de çok insan acı çekti, konu komşumuzun arasında sağcı da vardı solcu da, o dönem solcular fişlenmişti, kötü şartlarda tutuklu kaldığından ciğerlerinden hastalanan insanlar tanıyorum, yıllar sonra yaşadıklarını anlattıklarında bile sanki yeni yaşıyormuş gibi anlatırlar, devlette hepsinin dosyası vardı, en ufak vukuatta önce onlar sorgulanırdı.

Hani diyorsunuz ya Chp şöyle Chp böyle, onun tabanını oluşturan kesimde çok bedel ödedi. Ben ne sağcı ne solcuyum, partimde yok, hiçbir partiye yakınlığımda, birşeyler ortaya dökülecekse tek taraflı olmasın bu. Sadece o bu değil, herkes bedel ödedi, o yüzden birbirinizi küçük görmenin, birbirinizi dışlamanın, birbirinizi ötekileştirmenin manası yok, sen ne çektiysen karşındaki de aynını çekti.

Aynen katılıyorum :15:
 
Olur mu Deylayt, Cumhuriyet`in ilk yillarinda AKP bu kadrosu ile iktidar olsaydi, bütün yollar DUBLE olmustu. O dönemlerde daha biz bütün teknolojik is makinelerini icat etmis, bütün isleri bu yüzden cok kisa sürede ve uygun fiyata halledebiliyor olurduk. Istanbul`a metrobüs gelmis olurdu teee o zamandan, öyle zararina Hollanda`dan falan getirip de sonra parasini catir catir halktan cikarmazlardi, yerli mali otobüsleri üretiyor olurduk. Anayurt demir aglarla öyle böyle degil, acayip örülmüs olurdu. Otobüslere bile ihtiyacimiz yoktu simdiye, her yere HIZLI TREN. :1: AKP o zamanlar iktidar olsaydi, cep telefonu, bilgisayar falan Türkler`in icadi olurdu. Savastan cikmis yeni toparlanan ekonomisini kurmaya calisan ülkeyi, jet hiziyla toparlayabilecek kapasiteye sahip olacaklari icin, belki de 1930-40`lardan beri dünyanin süper gücü hala bizdik, Amerika bizim eteklerimizi öpüyor olurdu. Hatta bak o dönemde okuma yazma bilen sayisi falan da azdi ya Deylayt, hani egitimli insanimiz cok azdi... Teknolojiyi bir sekilde icat etmis AKP, iki günde okul insa edebilirdi ve yogun bir egitim sistemiyle, bir senede egitimli insan sayisini %90`a cikarirlardi. Bir de Deylayt, AKP olsaydi o dönemde basimizda, ülkede hastalik mastalik kol gezemezdi. Her hastaliga, salgina care bulunurdu. Yani ülkenin Cumhuriyet kurulusu sonrasi yillarinda "Sagliga mi, egitime mi, ekonomiye mi, nereye yetiseyim ben Allah`immmm!" seklinde bir cikmazi olmazdi, olamazdi. Kökünden kurutulmus hastaliklar sayesinde, dinamik, karinlari doygun, cepleri doygun, teknoloji devi... Üfff dünya bizi durduramazdi. :34:

haha çok güldüm valla :52:
ek olarak o zaman iktidar olsa paristeki gibi inanılmaz bi metro ağı da kuruverirlerdi ve şimdi istanbulda trafik sorunu yaşamıyo olurduk hep bu chp yüzünden zaten bu çektiklerimiz :27:
 
Evet 90'ların sonundaki aynen o dönemden bahsettim lambcım. Tabi ki o olanları biliyorum. Ama bahsettiğim kuranla ilgili tek bildiğim yasaklamanın o olmasıydı sadece. Yoksa tabi ki gerekçeleri vardı. Sadece benim için üzücü sonucundan bahsetmiştim. Okula gitmeden okuma yazmayı ardından kuran okumayı öğrenmiş bir çocuktum ben yoksa. Kuran kursunda da hocaya yardım ederdim :1: O hoca beni hatırlıyorsa şimdiki halime göre ağlar. Hafız yapıcaktı beni. :1::1:

Evet hepsi masum değildi. İstanbul gibi yerlerde açıkçası bir şeyler yapmak zordu belki ama Anadolu'yu Doğuyu Güneydoğuyu kontrol etmek ne kadar zordur tahmin edebiliyorum. O kadar yaşanan sapkınlıklardan sonra her şeyi kapatmak kesin çözümdü..

Açıkçası mühendislik doktorası yaptığım için konulara senin kadar aşina değilim çok az konuda derin bilgim var. Onlar da modern türkiye tarihi, ata, sosyoloji, ekonomi gibi birkaç derste okuduğum bana göre ağır sayılabilecek kitaplar sayesinde olmuştur :) Geri kalanlar hatırladıklarım, çabuk okunan tarih kitaplarından bildiklerim, babamdan dinlediklerim vs. 28şubat sürecini de hatırlıyorum. Ama senin daha fazla okumuşluğun var konular hakkında

Anafene gittim ben de zamanında. Alevilik bektaşilik geleneğinin alt kollarından birine mensubuz. Yani alevilik değil ama çok farklı bir inanç sistemi yaşadım ailemde. Anafende fetullah gülen dinletileri, iftarlar, namazlar bunlara katılmayacağım ailem tarafından sebebiyle birlikte söylenmişti. Ama ciddi ciddi zorlandım. Küçücük çocuğa senin ailen yanlış şeylere inanıyor denir mi allah aşkına ya. :19:Ki demin de dediğim tekke zaviye kanunundan bu kadar çekmedik.

Şimdi kardeşim de ananfene gidiyor. Hiç öyle bir şey kalmamış inan ki. Artık hiçbir zorlama yok. Yeteri kadar yayıldıkları için dersane olayına eskisi gibi bakmıyorlar artık. Zaten insanlar seve isteye onların içine giriyor.

Ben de cok derinine bilmiyorum herseyi yok, bazen keske mümkün olsa diyorum. Ilkokuldan beri Anadolu Lisesi, yok üniversite sinavi kosturuldugumuz icin, Türkiye`nin gecmis siyasi dengelerini arastirmaya vakit kalmiyor. Pek cok seyi okulda ögretmedikleri icin...Üniversitede de bir yere kadar...

Anafen döneminden gecmis cocuklariz yani. :1: Senin oldugun yerde de zorlamislar demek. Bizim bir tanidigin oglu intihar etmisti. Anafen`de okuyan. Arkadaslari doldurusa getiriyor, inancsiz babasina kafa tutuyor, sonra babasi cocugu dershaneden aliyor, tekrardan kendi kitaplar veriyor cocugun eline, cocuk arkadaslariyla baba arasinda kalip, intihar etti sonunda. :43:

:1: Aynen ülke onlarin, daha ne olsun, üc bes ögrencinin pesinde kosmalarina gerek kalmadi artik. Cünkü artik tepeden, etnik, dini, renk seklinde gruplara ayrilip birbirimizle catistiriliyoruz.

Cok güzel bir köse yazisi Can Dündar`dan, konuya geri dönüs yapiyorum:



Başbakan, son 10 yıldır belki de ilk kez savunmaya geçti.
Hep o hamle eder, gündem belirler, çerçeveyi çizerdi; diğerleri ona cevap yetiştirirdi.
İşler ilk kez tersine döndü.
Gündem, Erdoğan’dan bağımsız hareket eden, başıboş bir mayına dönüştü. Onu ne zaman, nerede vuracağı belli değil.
Her gece yeni bir dinleme kaydı, sağlam görünen bir urbayı iplik iplik çözerken Başbakan’ın yeni bir açığını ele veriyor.
Ve Erdoğan, cevap veremiyor:
“Hayır, o ses benim değil. Asla oğlumla böyle bir konuşma yapmadım. ‘Paraları sıfırla’ diyen ben değilim” diyemiyor.
Telefonda “Tamamen sıfırlandı mı” diye soran kısık sesi izah edemedikçe, meydanlarda yüksek sesle bağırıyor.
O bağırtı, o kısık seste hissettiğimiz suçüstü ürpertisini bastırmaya yetmiyor.
Tersine, “telefondaki kısık ses”in meydandaki her haykırışı, neyi örtmeye çalıştığı sorusunu beraberinde getiriyor.
Başbakan, ilk kez gündem yaratmıyor, gündemden kaçıyor.

***

Ama kaçarken tehlikeli bir şey yapıyor.
“27 Mayıs heyülası”nı hortlatıyor.
Menderes’in arkasına saklanıyor.
Dün, “Çok önemli bir tarihi belge açıklayacağım” diyerek 27 Mayıs’tan sonra, dönemin Eskişehir Sıkıyönetim Komutanı’nın, “Hükümet erkânı, beraberinde 12 uçak dolusu altınla yurtdışına kaçarken yakalanmıştır” diyen bir bildiriyi halka dağıttığını iddia etti.
Tarihin dikkate almadığı bir bildiriye halkın dikkatini çekme gayretkeşliğinin tek bir nedeni var:
“Dün Menderes’i soygunculukla suçladılar, bugün beni suçluyorlar” demek...
Menderes’i kendine siper ederek telefondaki soygunu perdelemek...

***

Bu iddia, bugünkü çürük kokusunu gidermeye yeter mi?
Başbakan’ın oturak yerinde kıl olmakla müftehir kitleler, “Onu bırak da niye telefonda oğluna ‘Evde ne var ne yok çıkar’ dedin, onu anlat” demez mi?
“Vurdumduymazlığın bu kadarına da pes” diye isyan etmez mi?

***

Tarihten biliyoruz ki, etmiyor.
Halkımız, belki otoriteye hürmetinden, belki “Ne olur ne olmaz” korkusundan, Hünkârın gidişinden tamamen emin olmadıkça alkışı, tezahüratı kesmiyor. Lakin devrildiği saat, heykelinin üzerinde zıplamak için meydanlara doluyor.
Şark’ta işler biraz böyle yürüyor.
Madem Başbakan, DP döneminden dem vurdu; biz de o dönemden bir örnek verelim. Kendisine Menderes’in gözde bakanlarından Samet Ağaoğlu’nun “Yassıada Günlükleri”ni (Gülay Sarıçoban, Yapı Kredi Y, 2013) okumasını tavsiye edelim.
Ağaoğlu, Başbakan’ı “uçuran” o alkışların, o övgülerin, o tezahüratın nasıl kandırmaca olduğunu, nasıl bir anda tersine dönebildiğini, bugün “Dik dur” diye gaz verenlerin, devrildikten sonra nasıl “Biz onu uyarmıştık” diye yan çizdiklerini, “içeriden” gözlemlerle anlatıyor.
Kitaptan bir bölümü aktarırken bayat sıkıyönetim bildirilerinden ziyade, ibretlik tanıklıklara itibar edilmesinin, kişi ve ülke sağlığı açısından daha anlamlı olduğunu belirtmek istiyorum.

SAMET AĞAOĞLU’NUN KİTABINDAN
Nerede Hayranların?
“Vekiller onun (Menderes’in) sözlerini hayranlıkla dinledikleri, alkışladıkları, en ufak bir itiraz yapmadıkları halde şimdi (Yassıada’da) ‘Bizim haberimiz yok’ diye kekeliyorlar. Menderes iktidarda ‘Bütün şerefler benimdir’ diye kükrüyordu. O halde neden bugün ‘Bütün mesuliyetler benimdir’ diyemiyor? ‘Çok güzel yapmışsınız, hayran olduk’ diyenler neden şimdi, ‘O yaptı, biz de tasvip ettik’ demek cesaretini gösteremiyor? İşte Şark burada kendini gösteriyor. Ah melun Şark! Ah bu Şark’ta politika yapmak! Seni düşmanların değil, dostların yiyor!”
 
Back