Bir saçma Hikaye var ya; iki kadın tatilden gelmiş biri valizleri boşaltmış yıkamış utuleyip yerine koymuş,tüm evi temizlemis silmiş supurmus nevresimleri yıkamış,camları silmiş,perdeleri yıkamış,üç çeşit yemek yapmış.yorgun argın esini karşılamış. Eşi 'bu harika eve bu bakımsız kadın yakışmıyor' demiş, eşini değiştirmiş . Diğer kadın da valizini boşalttığı gibi bir duş almış, kuaföre gitmiş saçlarına bakım yaptırmış,şekil verdirmis. manikur pedikür falan . Dönüşte de bir guzel alışveriş yapmış. Evde şikir şikir kocasını karsilamis. Eşi de 'bu harika kadına böyle ev yakışmıyor' demiş, evini değiştirmiş.
Hikayeyi sevmiyorum aslında, kadına böyle değiştirilecek eşya muamelesi yapan ataerkil bir soylemi var. Ama özünde doğru bir noktaya parmak basmış. Sen kendine değer vermezsen kimse sana değer vermiyor. Ama sen kendine değer verince diğer insanların da sana baktığı göz değişiyor.
Çoğu kadın kendisine bir saniye bile ayırmadan, saçını süpürge ediyor. Ev isleri onda, çocukların temel bakımı onda, yapılacak edilecekler listesi kadının beyninde,belki işe gidip geliyor. Bin parçaya bölünüyor.
O böyle kostururken eşi,annesi vs ne diyor? "Sen de düşürmüyorsun elinden telefonu"
Yani yaptıkların görülmüyor bile. Her şey senin görevin gibi. 7 gün 24 saatinin tamamını ailene veriyorsan sadece bir gün 4 saatini kendine ayırmak iste insanlara batıyor.
O yüzden konu sahibi hiç cocuklar bana yapışık , ay kocam bakamaz diye dusunme. İşe giderken nasil bırakıyor çocuklar seni? Hastaneye giderken nasıl birakiyorsun onları? Acil iş varken,zorunlu tatsız iş varken cocuklari bırakıyorsun da neden kendi psikolojik sagligin, mutluluğun,hatta uzun vadede ailenin mutlulugu için bunu yapmıyorsun ki?