Aşkın ömrü uzar mı?
"Nasıl olsa benim" düşüncesinden vazgeçin
Cicim ayları geçtikten sonra, birçok çift birbirlerine "Nasıl olsa benim" düşüncesiyle yaklaşma hatasına düşer. Birbirine alışmanın getirdiği umursamazlık ve özensizlik her ilişkiyi sıradanlığa sürüklüyor ve bu sıradanlık, taraflardan biri, "Beraberliğimizin bir anlamı kalmadı" diyene kadar sürüyor. İlişkiyi bir bebek gibi düşünün. Bebeğinize birkaç yıl bakıp sonra "Nasıl olsa kendi kendine büyüyor" deyip bir kenara mı atacaksınız? Aşkınıza sahip çıkın ve her aşamasında ona emek vermeye hazır olun. Birbirinizle ilgilenin, birbirinizi özleyin, konuşun, fikirlerinizi paylasın ve sorunları, büyüyüp çözümsüz hale gelmeden oturup tartışın. Kısacası, ikiniz de gayret gösterin, yorulun, terleyin.
Cinselliği rutine dönüştürmeyin
Uzun ilişkilerde seksin seyrekleşmesi normaldir. Fakat bunun rutine dönüşüp dönüşmemesi sizin elinizde. Sorunun temeli belki de şu; erkekler sekse ulaşmak için aşık oluyor, kadınlarsa aşka ulaşmak için seks yapıyorlar. Ancak sonuçta iki taraf da mahremiyet ve yakınlığa ihtiyaç duyuyor. Cinsel isteği körüklemek için bu ihtiyaçtan yola çıkılabilir: Birbirinize yakınlık gösterin ama "iş" icabı sadece yatakta değil yatak dışında da. Hissettiklerinizi, sıkıntılarınızı, özlemlerinizi paylaşın. Yatakta tek başınıza fantezi kurmak yerine birlikte fanteziler geliştirin. Böylece cinsel yaşamınız sıcaklığını "9,5 hafta"dan daha uzun süre koruyabilir. Ama sakın seksi "Kim daha iyi sevişiyor?" gibi bir güç mücadelesi ve baskı aracı haline getirmeyin çünkü henüz seks olimpiyatları düzenlenmiyor!
Ona sorumluluk verin
Kızgınsınız, hem de çok... Sevdiğiniz erkek birlikte oturmaya başladığınızdan beri nedense alışveriş, yemek pişirme, çamaşır yıkama, evi toplama gibi işleri sizin yapacağınızı varsayıyor, üstelik sizin mesleğiniz de onunki kadar zorken... Peki, ne oldu? Ne olacak, toplumsal rollere teslim oldunuz. Anne babalarımız ve toplum aracılığıyla bilinçsizce aldığımız "doğru kadın" ve "doğru erkek" rolleri, bir anlamda beynimize işler ve duygusal ilişkilerimizde ortaya çıkar. Siz içgüdüsel bir biçimde üzerinize düşen her işi yaparsınız ama onlar aslında ikinizin de üzerine düşen işlerdir. Ona evle ilgili çeşitli görevler verin ve bu görevleri gerçekten üstlenmesini sağlayın. Markete uğramayı unutup eve mi geldi? Sakın siz kalkıp markete gitmeyin, bırakın o gitsin. Mutfağı temizlemekte başarısız mı? Bırakın temizlesin. Gerekirse siz sonra gidip bir daha yaparsınız. Önemli olan onun da birtakım sorumlulukları olduğunu hissetmesi. Yoksa yaptığınız her iyilik, bir süre sonra kaçınılmaz bir biçimde göreviniz haline gelir ve bu da sizi ilişkinizden soğutmaya başlar.
Eski sevgilinin gölgesini yok edin
Bazen geçmişteki bir ilişkinin gölgesi bugünün mutlu aşkının üzerine düşebilir. "Yeni sevgilim doğru insan mı? Yoksa benim için hala mücadele eden eskisine mi dönmeliyim?" gibi kuşkular güzel giden bir ilişkiyi bir süre sonra zehirlemeye başlar. Büyük bir ihtimalle yeni büyük aşkın diğer kahramanı bu kararsızlıktan, bu gidip gelmeden sıkılır, hevesi kaçar ve ilişkiyi bitirir. Eğer eski sevgilisiyle ilgili tereddütleri olan sizseniz tavsiyemiz; onu unutun! Çünkü aynı suda iki kere yıkanılmaz. Kendinize ve yeni aşkınıza gerçek bir şans tanıyın. Eskisiyle kıyaslamak gibi bir hataya düşmeyin, onun yerine yeni sevgilinizin olumlu özelliklerini keşfedin, bu daha heyecan verici... Bu arada eski erkek arkadaşınız askıntı olmaya devam ediyorsa onunla görüşmeyi tamamen kesin. Demek ki, henüz arkadaş kalmaya hazır değil, üstelik bu durum yeni erkek arkadaşınızı da fazlasıyla rahatsız edebilir.
Onu olduğu gibi kabul edin
Farklı ilgi alanları, geleceğe dair bambaşka beklentiler, hayaller ve birbirine ters bakış açılan çoğunlukla ayrılığa sebep oluyor. Yani "Zıtlar birbirini çeker," sözü tam bir palavra! Tabii ki, karakterleriniz aynı olmak zorunda değil. Mesela siz daha neşeli ve dışa dönüksünüzdür, o ise daha sakin ve çekingen, bu durum bir problem yaratmaz. Fakat hayata ve dünyaya bakışınız, beklentileriniz, zevkleriniz ve planlarınız uyuşmuyorsa işiniz bayağı zor.
Beraberliğinizi sürdürmeyi gerçekten istiyorsanız ve bu şekilde de aşkta mutlu sona ulaşabileceğinize inanıyorsanız, o zaman önce sevgilinizi değiştirme fikrini unutun. Onu şu anki haliyle, hiçbir şekilde başka bir insan yapmaya çalışmadan ve size ters gelen davranışlarından şikayet etmeden kabul etmelisiniz, tabii o da sizi. Eğer ikiniz de bunu başarırsanız belki ilişkinizi uyum içinde sürdürebilirsiniz.
"Nasıl olsa benim" düşüncesinden vazgeçin
Cicim ayları geçtikten sonra, birçok çift birbirlerine "Nasıl olsa benim" düşüncesiyle yaklaşma hatasına düşer. Birbirine alışmanın getirdiği umursamazlık ve özensizlik her ilişkiyi sıradanlığa sürüklüyor ve bu sıradanlık, taraflardan biri, "Beraberliğimizin bir anlamı kalmadı" diyene kadar sürüyor. İlişkiyi bir bebek gibi düşünün. Bebeğinize birkaç yıl bakıp sonra "Nasıl olsa kendi kendine büyüyor" deyip bir kenara mı atacaksınız? Aşkınıza sahip çıkın ve her aşamasında ona emek vermeye hazır olun. Birbirinizle ilgilenin, birbirinizi özleyin, konuşun, fikirlerinizi paylasın ve sorunları, büyüyüp çözümsüz hale gelmeden oturup tartışın. Kısacası, ikiniz de gayret gösterin, yorulun, terleyin.
Cinselliği rutine dönüştürmeyin
Uzun ilişkilerde seksin seyrekleşmesi normaldir. Fakat bunun rutine dönüşüp dönüşmemesi sizin elinizde. Sorunun temeli belki de şu; erkekler sekse ulaşmak için aşık oluyor, kadınlarsa aşka ulaşmak için seks yapıyorlar. Ancak sonuçta iki taraf da mahremiyet ve yakınlığa ihtiyaç duyuyor. Cinsel isteği körüklemek için bu ihtiyaçtan yola çıkılabilir: Birbirinize yakınlık gösterin ama "iş" icabı sadece yatakta değil yatak dışında da. Hissettiklerinizi, sıkıntılarınızı, özlemlerinizi paylaşın. Yatakta tek başınıza fantezi kurmak yerine birlikte fanteziler geliştirin. Böylece cinsel yaşamınız sıcaklığını "9,5 hafta"dan daha uzun süre koruyabilir. Ama sakın seksi "Kim daha iyi sevişiyor?" gibi bir güç mücadelesi ve baskı aracı haline getirmeyin çünkü henüz seks olimpiyatları düzenlenmiyor!
Ona sorumluluk verin
Kızgınsınız, hem de çok... Sevdiğiniz erkek birlikte oturmaya başladığınızdan beri nedense alışveriş, yemek pişirme, çamaşır yıkama, evi toplama gibi işleri sizin yapacağınızı varsayıyor, üstelik sizin mesleğiniz de onunki kadar zorken... Peki, ne oldu? Ne olacak, toplumsal rollere teslim oldunuz. Anne babalarımız ve toplum aracılığıyla bilinçsizce aldığımız "doğru kadın" ve "doğru erkek" rolleri, bir anlamda beynimize işler ve duygusal ilişkilerimizde ortaya çıkar. Siz içgüdüsel bir biçimde üzerinize düşen her işi yaparsınız ama onlar aslında ikinizin de üzerine düşen işlerdir. Ona evle ilgili çeşitli görevler verin ve bu görevleri gerçekten üstlenmesini sağlayın. Markete uğramayı unutup eve mi geldi? Sakın siz kalkıp markete gitmeyin, bırakın o gitsin. Mutfağı temizlemekte başarısız mı? Bırakın temizlesin. Gerekirse siz sonra gidip bir daha yaparsınız. Önemli olan onun da birtakım sorumlulukları olduğunu hissetmesi. Yoksa yaptığınız her iyilik, bir süre sonra kaçınılmaz bir biçimde göreviniz haline gelir ve bu da sizi ilişkinizden soğutmaya başlar.
Eski sevgilinin gölgesini yok edin
Bazen geçmişteki bir ilişkinin gölgesi bugünün mutlu aşkının üzerine düşebilir. "Yeni sevgilim doğru insan mı? Yoksa benim için hala mücadele eden eskisine mi dönmeliyim?" gibi kuşkular güzel giden bir ilişkiyi bir süre sonra zehirlemeye başlar. Büyük bir ihtimalle yeni büyük aşkın diğer kahramanı bu kararsızlıktan, bu gidip gelmeden sıkılır, hevesi kaçar ve ilişkiyi bitirir. Eğer eski sevgilisiyle ilgili tereddütleri olan sizseniz tavsiyemiz; onu unutun! Çünkü aynı suda iki kere yıkanılmaz. Kendinize ve yeni aşkınıza gerçek bir şans tanıyın. Eskisiyle kıyaslamak gibi bir hataya düşmeyin, onun yerine yeni sevgilinizin olumlu özelliklerini keşfedin, bu daha heyecan verici... Bu arada eski erkek arkadaşınız askıntı olmaya devam ediyorsa onunla görüşmeyi tamamen kesin. Demek ki, henüz arkadaş kalmaya hazır değil, üstelik bu durum yeni erkek arkadaşınızı da fazlasıyla rahatsız edebilir.
Onu olduğu gibi kabul edin
Farklı ilgi alanları, geleceğe dair bambaşka beklentiler, hayaller ve birbirine ters bakış açılan çoğunlukla ayrılığa sebep oluyor. Yani "Zıtlar birbirini çeker," sözü tam bir palavra! Tabii ki, karakterleriniz aynı olmak zorunda değil. Mesela siz daha neşeli ve dışa dönüksünüzdür, o ise daha sakin ve çekingen, bu durum bir problem yaratmaz. Fakat hayata ve dünyaya bakışınız, beklentileriniz, zevkleriniz ve planlarınız uyuşmuyorsa işiniz bayağı zor.
Beraberliğinizi sürdürmeyi gerçekten istiyorsanız ve bu şekilde de aşkta mutlu sona ulaşabileceğinize inanıyorsanız, o zaman önce sevgilinizi değiştirme fikrini unutun. Onu şu anki haliyle, hiçbir şekilde başka bir insan yapmaya çalışmadan ve size ters gelen davranışlarından şikayet etmeden kabul etmelisiniz, tabii o da sizi. Eğer ikiniz de bunu başarırsanız belki ilişkinizi uyum içinde sürdürebilirsiniz.