Arda Kural yaşadıklarını anlattı

Şizofreninin kendini salmakla ne alakası var ? Daha önce tedavi için hastanede yattı zaten. Ömrünün sonuna kadar hastanede yaşamıyor şizofreni teşhisi konulmuş insanlar.

Mesajınızda katılabileceğim tek cümleniz " Allah şifasını versin."

Hastaysa ne yapayım nasıl bir bakış açısı ? Bugün , yarın sizin , benim veya bir yakınınızın , aile bireyinizin bu hastalığa yakalanıp yakalanmayacağının garantisi yok.

Konuşurken lafımızı çiğnemeyip anlık heyecanla kemiği olmayan dilden istemediğimiz cümleler çıkabilir ancak yazarken lafımızı bir kez çiğneyip , yazdıktan sonra okumak tercihtir.


Şizofreniye ne sebep olur? (Şizofreni nedenleri)
Şizofreninin tam nedeni kesin olarak bilinmemektedir, fakat kanser ve diyabet gibi biyolojik bazlı gerçek bir hastalık olduğu bilinmektedir. Bu hastalık kötü ebeveynlik veya kişilik zayıflığı sonucu oluşmaz. Araştırmacılar şizofreni gelişiminde rol oynayan bazı faktörleri açığa çıkarmıştır, bunlar;

  • Genetik (kalıtım): Şizofreninin ebeveynden çocuğa geçme olasılığı vardır.
  • Beyin kimyası: Şizofreni hastalarında beyindeki belirli kimyasallarda bazı dengesizlikler vardır. Ya dopamin adı verilen nörotransmitere karşı hassastırlar ya da çok fazla dopamin üretirler. Dopamin dengesizliği beynin ses, koku, görüntü gibi belirli dürtülere karşı verdiği reaksiyonu etkiler ve bu da halüsinasyonlara ve delüzyonlara yol açabilir.
  • Beyin anomalisi: Yeni araştırmalar şizofreni hastalarında anormal beyin yapısı ve fonksiyonu saptamıştır. Yine de bu tür bir anormallik tüm şizofreni hastalarında görülmez ve şizofreni hastası olmayan kişilerde de bu tür anormallikler görülebilir.
  • Çevresel faktörler: Araştırmalar viral enfeksiyon, zayıf sosyal etkileşimler veya yüksek stresli durumlar gibi sosyal faktörlerin kalıtımsal olarak şizofreniye meyilli insanlarda hastalığı tetikleyebildiğini göstermiştir. Şizofreni genellikle buluğ çağı ve gençlik dönemlerinde bedende hormonsal ve fiziksel değişiklikler oluşurken yüzeye çıkar.
Kimlerde şizofreni görülür?
Herkes şizofreni hastası olabilir. Dünyadaki tüm ırk ve kültürlerde bu hastalığa rastlanır. Her yaştan insanda görülebilir, genellikle ilk olarak 20’li yaşlarda ortaya çıkar. Erkekleri ve kadınları eşit derecede etkiler. Fakat kadınlara (20’li yaşlar 30’lu yaşların başı) nazaran erkeklerde genellikle daha erken yaşlarda ortaya çıkar (buluğ çağında veya 20’li yaşların başında). 5 yaş üstündeki çocuklarda da görülebilir, fakat buluğ çağından önce oluşan bu durum çok nadirdir.

http://www.e-psikiyatri.com/category/sizofreni-teshis-tedavi



ŞİZOFRENİ NEDENLERİ NELERDİR?


Şizofreninin kesin nedeni tam olarak bilinememektedir. Bu konuda değişik teoriler ileri sürülmektedir.

Klinik izlemelerde kan bağı olan kişilerde genetik yatkınlığın olduğu başka nedenlerin de araya girmesi ile hastalığın ortaya çıktığı görülmektedir.


Tek yumurta ikizlerinin birinde şizofreni görülmesi durumunda diğerinde şizofreni ortaya çıkma olasılığı %50, anne babanın ikisinin birden şizofren olması durumunda çocuklarda şizofreni görülme olasılığı %40, anne veya babanın şizofren olması durumunda çocuklarda görülme olasılığı %8, kardeşlerden birinin şizofren olması durumunda diğer çocukta hastalığın görülme olasılığı %12’dir. Genetik geçişten sorumlu tutulan bazı genler vardır ancak bu konu henüz tam olarak aydınlatılamamıştır.

Şizofren hastaların beyin tomografisi ve MR gibi radyolojik incelemelerinde beynin bazı bölgelerinde değişiklikler tespit edilmektedir ancak bu değişikliklerin şizofreniye özgü olmadığı bilinmektedir. Yine ölen şizofren hastaların beyin biyopsilerinde beyinde bazı doku değişiklikleri görülmektedir. Bu değişikliklerin de hastalık oluşmadan önce mi olduğu veya hastalığın ortaya çıkşıyla mı geliştiği bilinememektedir.


Beyin biyokimyası ile ilgili araştırmalarda beyinde haberci rolü üstlenen (nörotransmitter) maddelerden biri olan dopaminin aktivite artışının hastalığa yol açtığı bilinmektedir.


Son yıllarda dopamin yanında serotonin ve norepinefrin gibi diğer habercilerinde şizofreni oluşumunda rol oynadığı belirtilmektedir. Kullanılan ilaçlar da bu sistemler üzerinden etki etmektedir. Her hastada aynı belirtilerin ortaya çıkmaması,her ilacın her hastaya yaramaması hastalığın ortaya çıkışında bu maddelerle ilgili kişiden kişiye değişen özelliklerin olduğunu düşündürmektedir. Hastalığın ortaya çıkış nedeni olarak bazı hastalarda dopamin sistemi daha etkin olurken bazılarında sorun daha çok serotonin sisteminde olabilir. Bağışıklık sisteminin bu hastalığa yol açtığı öne sürülen teoriler arasındadır.


Gebelik sırasında grip enfeksiyonu geçiren annelerin çocuklarında bu hastalığın ortaya çıktığı ileri sürülmüştür, ancak araştırmalar bunu desteklememektedir.

Çevresel bazı etkenler hastalığın ortaya çıkışında rol oynamaktadır. Kalp hastaları nasıl çevresel stres yaratan durumlardan olumsuz etkileniyorsa veya stresli bir yaşam olayı nasıl hastalığın ortaya çıkmasında rol oynuyorsa şizofrenlerde de aynı durum geçerlidir. Bu hastalarda tek başına ilaç tedavisi genelde yeterli olmaz, stres yaratan durumların da ele alınması gerekir. Bazı aile yapılarının şizofreniye yol açtığı öne sürülmüş ve şizofren aileler modeli geliştirilmeye çalışılmıştır, ancak sonra yapılan araştırmalar bu teoriyi desteklememiştir.

Şizofrenlerde hormonlarda bazı değişiklikler olduğu ve bunun da hastalığa yol açtığı belirtilmektedir.


Bazı yapısal ve kimyasal bozuklukların şizofren hastaların algılarında bozulmalara yol açtığı ve hastaların algılarında seçicilik olmaması dolayısıyla beynin çok fazla uyaranla karşılaştığı öne sürülmektedir. Örneğin normal kişilerde bulundukları ortamda aynı anda ortaya çıkan seslere karşı bir seçicilik vardır, televizyonun sesini dinlerken dışarıda bağıran satıcının sesini algılamayabilir, oysa şizofrenlerde bu seçiciliğin olmadığı aynı anda var olan tüm seslerin algılandığı ve beynin fazla uyaranla karşı karşıya kaldığı belirtilmektedir.


Stres-diyatez teorisine göre bünyesel olarak yatkın olan kişilerde stresli bir durumla karşılaşıldığında şizofreni ortaya çıkmaktadır. Şizofreninin ortaya çıkışında biyolojik, psikososyal ve çevresel etkenlerin birlikte rol oynadığı, stres yaratan bir durumla karşılaşıldığında hastalığın ortaya çıktığı ve stres yaratan durumun da bu etkenlerden biri ile ilgili olabileceği belirtilmektedir.Örneğin ortaya çıkarıcı etken enfeksiyon gibi biyolojik bir neden veya bir yakınını kaybetme veya sorunlu bir ailede yaşama gibi psikolojik bir neden olabilir. Her enfeksiyon hastalığı olan veya her yakınını kaybeden şizofreni olmaz, bu hastalığın ortaya çıkışı için bünyesel yatkınlığın da bulunması gerekir.


Doç.Dr.Sibel MERCAN

http://www.populermedikal.com/psikiyatri/sizofrenineden.asp
güzel paylaşım fakat forumda böyle büyük alıntıların okunmadığını düşünüyorum bence düşünceye karşı anlatmak istediğiniz yeri işaretleyin daha çok dikkat çeker
 
Şizofreninin kendini salmakla ne alakası var ? Daha önce tedavi için hastanede yattı zaten. Ömrünün sonuna kadar hastanede yaşamıyor şizofreni teşhisi konulmuş insanlar.

Mesajınızda katılabileceğim tek cümleniz " Allah şifasını versin."

Hastaysa ne yapayım nasıl bir bakış açısı ? Bugün , yarın sizin , benim veya bir yakınınızın , aile bireyinizin bu hastalığa yakalanıp yakalanmayacağının garantisi yok.

Konuşurken lafımızı çiğnemeyip anlık heyecanla kemiği olmayan dilden istemediğimiz cümleler çıkabilir ancak yazarken lafımızı bir kez çiğneyip , yazdıktan sonra okumak tercihtir.


Şizofreniye ne sebep olur? (Şizofreni nedenleri)
Şizofreninin tam nedeni kesin olarak bilinmemektedir, fakat kanser ve diyabet gibi biyolojik bazlı gerçek bir hastalık olduğu bilinmektedir. Bu hastalık kötü ebeveynlik veya kişilik zayıflığı sonucu oluşmaz. Araştırmacılar şizofreni gelişiminde rol oynayan bazı faktörleri açığa çıkarmıştır, bunlar;

  • Genetik (kalıtım): Şizofreninin ebeveynden çocuğa geçme olasılığı vardır.
  • Beyin kimyası: Şizofreni hastalarında beyindeki belirli kimyasallarda bazı dengesizlikler vardır. Ya dopamin adı verilen nörotransmitere karşı hassastırlar ya da çok fazla dopamin üretirler. Dopamin dengesizliği beynin ses, koku, görüntü gibi belirli dürtülere karşı verdiği reaksiyonu etkiler ve bu da halüsinasyonlara ve delüzyonlara yol açabilir.
  • Beyin anomalisi: Yeni araştırmalar şizofreni hastalarında anormal beyin yapısı ve fonksiyonu saptamıştır. Yine de bu tür bir anormallik tüm şizofreni hastalarında görülmez ve şizofreni hastası olmayan kişilerde de bu tür anormallikler görülebilir.
  • Çevresel faktörler: Araştırmalar viral enfeksiyon, zayıf sosyal etkileşimler veya yüksek stresli durumlar gibi sosyal faktörlerin kalıtımsal olarak şizofreniye meyilli insanlarda hastalığı tetikleyebildiğini göstermiştir. Şizofreni genellikle buluğ çağı ve gençlik dönemlerinde bedende hormonsal ve fiziksel değişiklikler oluşurken yüzeye çıkar.
Kimlerde şizofreni görülür?
Herkes şizofreni hastası olabilir. Dünyadaki tüm ırk ve kültürlerde bu hastalığa rastlanır. Her yaştan insanda görülebilir, genellikle ilk olarak 20’li yaşlarda ortaya çıkar. Erkekleri ve kadınları eşit derecede etkiler. Fakat kadınlara (20’li yaşlar 30’lu yaşların başı) nazaran erkeklerde genellikle daha erken yaşlarda ortaya çıkar (buluğ çağında veya 20’li yaşların başında). 5 yaş üstündeki çocuklarda da görülebilir, fakat buluğ çağından önce oluşan bu durum çok nadirdir.

http://www.e-psikiyatri.com/category/sizofreni-teshis-tedavi



ŞİZOFRENİ NEDENLERİ NELERDİR?


Şizofreninin kesin nedeni tam olarak bilinememektedir. Bu konuda değişik teoriler ileri sürülmektedir.

Klinik izlemelerde kan bağı olan kişilerde genetik yatkınlığın olduğu başka nedenlerin de araya girmesi ile hastalığın ortaya çıktığı görülmektedir.


Tek yumurta ikizlerinin birinde şizofreni görülmesi durumunda diğerinde şizofreni ortaya çıkma olasılığı %50, anne babanın ikisinin birden şizofren olması durumunda çocuklarda şizofreni görülme olasılığı %40, anne veya babanın şizofren olması durumunda çocuklarda görülme olasılığı %8, kardeşlerden birinin şizofren olması durumunda diğer çocukta hastalığın görülme olasılığı %12’dir. Genetik geçişten sorumlu tutulan bazı genler vardır ancak bu konu henüz tam olarak aydınlatılamamıştır.

Şizofren hastaların beyin tomografisi ve MR gibi radyolojik incelemelerinde beynin bazı bölgelerinde değişiklikler tespit edilmektedir ancak bu değişikliklerin şizofreniye özgü olmadığı bilinmektedir. Yine ölen şizofren hastaların beyin biyopsilerinde beyinde bazı doku değişiklikleri görülmektedir. Bu değişikliklerin de hastalık oluşmadan önce mi olduğu veya hastalığın ortaya çıkşıyla mı geliştiği bilinememektedir.


Beyin biyokimyası ile ilgili araştırmalarda beyinde haberci rolü üstlenen (nörotransmitter) maddelerden biri olan dopaminin aktivite artışının hastalığa yol açtığı bilinmektedir.


Son yıllarda dopamin yanında serotonin ve norepinefrin gibi diğer habercilerinde şizofreni oluşumunda rol oynadığı belirtilmektedir. Kullanılan ilaçlar da bu sistemler üzerinden etki etmektedir. Her hastada aynı belirtilerin ortaya çıkmaması,her ilacın her hastaya yaramaması hastalığın ortaya çıkışında bu maddelerle ilgili kişiden kişiye değişen özelliklerin olduğunu düşündürmektedir. Hastalığın ortaya çıkış nedeni olarak bazı hastalarda dopamin sistemi daha etkin olurken bazılarında sorun daha çok serotonin sisteminde olabilir. Bağışıklık sisteminin bu hastalığa yol açtığı öne sürülen teoriler arasındadır.


Gebelik sırasında grip enfeksiyonu geçiren annelerin çocuklarında bu hastalığın ortaya çıktığı ileri sürülmüştür, ancak araştırmalar bunu desteklememektedir.

Çevresel bazı etkenler hastalığın ortaya çıkışında rol oynamaktadır. Kalp hastaları nasıl çevresel stres yaratan durumlardan olumsuz etkileniyorsa veya stresli bir yaşam olayı nasıl hastalığın ortaya çıkmasında rol oynuyorsa şizofrenlerde de aynı durum geçerlidir. Bu hastalarda tek başına ilaç tedavisi genelde yeterli olmaz, stres yaratan durumların da ele alınması gerekir. Bazı aile yapılarının şizofreniye yol açtığı öne sürülmüş ve şizofren aileler modeli geliştirilmeye çalışılmıştır, ancak sonra yapılan araştırmalar bu teoriyi desteklememiştir.

Şizofrenlerde hormonlarda bazı değişiklikler olduğu ve bunun da hastalığa yol açtığı belirtilmektedir.


Bazı yapısal ve kimyasal bozuklukların şizofren hastaların algılarında bozulmalara yol açtığı ve hastaların algılarında seçicilik olmaması dolayısıyla beynin çok fazla uyaranla karşılaştığı öne sürülmektedir. Örneğin normal kişilerde bulundukları ortamda aynı anda ortaya çıkan seslere karşı bir seçicilik vardır, televizyonun sesini dinlerken dışarıda bağıran satıcının sesini algılamayabilir, oysa şizofrenlerde bu seçiciliğin olmadığı aynı anda var olan tüm seslerin algılandığı ve beynin fazla uyaranla karşı karşıya kaldığı belirtilmektedir.


Stres-diyatez teorisine göre bünyesel olarak yatkın olan kişilerde stresli bir durumla karşılaşıldığında şizofreni ortaya çıkmaktadır. Şizofreninin ortaya çıkışında biyolojik, psikososyal ve çevresel etkenlerin birlikte rol oynadığı, stres yaratan bir durumla karşılaşıldığında hastalığın ortaya çıktığı ve stres yaratan durumun da bu etkenlerden biri ile ilgili olabileceği belirtilmektedir.Örneğin ortaya çıkarıcı etken enfeksiyon gibi biyolojik bir neden veya bir yakınını kaybetme veya sorunlu bir ailede yaşama gibi psikolojik bir neden olabilir. Her enfeksiyon hastalığı olan veya her yakınını kaybeden şizofreni olmaz, bu hastalığın ortaya çıkışı için bünyesel yatkınlığın da bulunması gerekir.


Doç.Dr.Sibel MERCAN

http://www.populermedikal.com/psikiyatri/sizofrenineden.asp

olur mu şizofren olduğuna inanmıyor arkadaş. ayrıca şizofrense şizofren yani ne yapsın dimi ama. dilin kemiği yok hakkaten.
 
güzel paylaşım fakat forumda böyle büyük alıntıların okunmadığını düşünüyorum bence düşünceye karşı anlatmak istediğiniz yeri işaretleyin daha çok dikkat çeker

Kendi cümlelerimle yazsa idim , sen kimsin ? uzman mısın denileceği için uzmanların yazılarını eklemeyi tercih ettim açıkçası.

Arama motorlarından herkesin ulaşabileceği bilgiler olmasına rağmen , çoğu insanda bir adam sendecilik , çok mu lazım ki düşüncesi olduğu için ben ekleyeyim belki bir okuyan olur dedim.

Okumak istemeyene altını da çizsek rengini de değiştirsek sonuç değişmiyor maalesef.
 
Kendi cümlelerimle yazsa idim , sen kimsin ? uzman mısın denileceği için uzmanların yazılarını eklemeyi tercih ettim açıkçası.

Arama motorlarından herkesin ulaşabileceği bilgiler olmasına rağmen , çoğu insanda bir adam sendecilik , çok mu lazım ki düşüncesi olduğu için ben ekleyeyim belki bir okuyan olur dedim.

Okumak istemeyene altını da çizsek rengini de değiştirsek sonuç değişmiyor maalesef.

uzman mısın demek de saçma sanki her uzman aynı görüşte ve çok bilgili...
insanın bir şeyi bilmesi için illa o konunun mesleği olması gerekli değil ki
olsun sen yine çiz belki okurlar :)

algıda seçicilik diye birşey de var tabi ne yapmak lazım bunu bilemiyorum :KK70: uzman mısın demesinler aman :KK70:

sevgiler:KK52:
 
uzman mısın demek de saçma sanki her uzman aynı görüşte ve çok bilgili...
insanın bir şeyi bilmesi için illa o konunun mesleği olması gerekli değil ki
olsun sen yine çiz belki okurlar :)

algıda seçicilik diye birşey de var tabi ne yapmak lazım bunu bilemiyorum :KK70: uzman mısın demesinler aman :KK70:

sevgiler:KK52:

Uzman mısın , çok biliyorsun gibi gibi o kadar çok cevap görüyorum ki forumda , o yüzden işimi şansa bırakmıyorum HoppaHaklısın , bir dahakine çizeyim :KK66: Sevgiler :KK19:
 
Z zxshermine çabanın hayranı oldum ancak vicdan ve insaf olgusu her insanda yok maalesef.

Bu adam şizofren bunun ne piriltili hayatla ne oyuncu olmakla ne de başka bir şey ile ilgisi yok.bu adam hasta.

Olsun kadesa , varsın herkes de olmasın vicdan ve insaf olgusu. Tek bir insan dahi burada görüp öğrenmek için bir adım atsa o da yeter. Şizofreninin de dereceleri var. Şizofren olup çok başarılı olmuş insanlar var. Belki bugün değil ancak yarın Arda da onlardan biri olacak.

Bakın ünlü şizofrenler kimler :

Tom Harrell, Caz Müzisyeni.

Meera Popkin,Broadway Yıldızı.

John Nash,Nobel Ödüllü / Matematikçi.

Albert Einstein’ın oğlu - Eduard Einstein, Ünlü Fizikçi.

Dr James Watson oğlu, Dr. Watson DNA’yı keşfetti ve Nobel Prize ödülünü kazandı.

Alan Alda’nın Annesi, Alan Alda, MASH TV dizi serisinin ünlü Aktörü.

Andy Goram, İskoç Futbol Yıldızı / Kaleci.

Lionel Aldridge, Amerikan Futbolunda, finali kazanan Futbolcu.

Peter Green, Mac Fleetwood müzik grubunun Gitaristi.

Syd Barrett,Pink Floyd müzik grubu üyesi.

Alexander "Skip" Spence ve Bob Mosley,Her ikiside 1960’ların Moby Grape rock müzik grubu üyeleriydiler.

Roger Kynard "Roky" Erickson,Austin merkezli, Asansörler ve 1960 Kat, müzik grubu (TheThirteenth Floor Elevators)

Joe Meek, 1960 İngiliz prodüktör.

James Beck Gordon (Jim Gordon),James Gordon, kendisi oldukça sade ve sessiz zamanın en büyük davulcularından biridir.

Charles "Buddy" Bolden, Caz Müzisyeni.

Antoin Artaud, Oyun Yazarı, Sanatçı

Mary Todd Lincoln,Abraham Lincoln’un eşi (Abraham Lincoln, geçmişteki ABD Başkanıdır.)

Vaclav Nijinsky,Ünlü Rus Dansçı.

Jack Kerouac, Yazar, Şizofreni teşhisi konuldu.

http://www.dunyasizofrenidernegi.org/bilgisayfasi/bilimselyazilar/
 
Bir şizofreni hastasının gazete röportajı. Okumaya erinmeyenler için.

Şizofreni hastalarını görmezden gelmeyelim
23 Ekim 2014

Mesut Demirdoğan, kendisiyle ve hastalığıyla dalga geçebilen bir şizofreni hastası. Çünkü zeki. En önemlisi de o, dibine ışık verebilen mumlardan. Şizofreni Dostları Derneği Başkanı.
26447733.jpg


Hayatımda ilk defa, bir şizofreni hastasıyla röportaj yaptım.Harika biri çıktı. Kendimi çok iyi hissettim.Ayrıca, ona çok yakın hissettim.Bunu da söyledim.“Benim de çok inişlerim, çıkışlarım oluyor!” dedim.“Aaa öyle mi? Hangi ilacı kullanıyorsunuz?” dedi.“Yok” dedim, “Teşhisim yok... Henüz yok!!!”Güldü.Mesut Demirdoğan, kendisiyle ve hastalığıyla dalga geçebilen bir şizofreni hastası.Çünkü zeki.En önemlisi de o, dibine ışık verebilen mumlardan. Şizofreni Dostları Derneği Başkanı. Bir sürü şizofrenin, hayata kazandırılmasına yardımcı oluyor. Bence müthiş bir adam. Kendisi çok büyük acılar çekmiş, şimdi başkaları çekmesin diye uğraşıyor.Bu hastalığın kronik olduğunu ama ilaçlarla kontrol altında tutulabildiğini anlatıyor.Yani korkacak bir şey yokmuş!Bizler, bilmediğimiz şeyler karşısında korkuyoruz.Bilmediğimiz şeyleri yok sayıyoruz.Görmezden geliyoruz.Tıpkı Türkiye’deki 450 bin ile 600 bin arasındaki şizofreni hastasını görmezden geldiğimiz gibi!Oysa, onların hayata dahil olmaları gerekiyor. Hayata kazandırılmaları gerekiyor.İşte bu yüzden de Mesut Demirdoğan’ın derneği 38. Yarım Kalan Hayatlar.Abdi İbrahim Otsuka, “Dünya Akıl Sağlığı” kapsamında, dünyaca ünlü vücut boyama sanatçısı Trina Merry’i ağırlayarak, şizofreni hastalarını “Görmezden Gelmeyelim” kampanyasını başlattı.


38. YARIM KALAN HAYATLAR

26447731.jpg

Fotoğraflar: Emre Yunusoğlu


Şizofreni hastalarını nasıl tanımlarsınız?

Zeki ve entelektüel oldukları söylenir. Beyinleri çok fazla ve farklı alanlara çalışıyor. Hatta kırsal alanda yaşayanları bile farklı oluyor, okumaya meraklı oluyorlar. Daha derin ve incelikli düşünüyorlar. Tabii sabahları kadar uykusuzluk çektikleri için, kafa durmadan çalışıyor. Bir nevi beyin jimnastiği.

O dönem Türkiye’yi kurtarıyor muydunuz?

Oooo hem nasıl! Dış bağlantılar, şunlar, bunlar, sorsanız neler anlatırdım neler.

Her şeyin cevabını da biliyordunuz değil mi?

Evet! Evrenin sırrını araştırıyordum. Hatta bulduğumu bile düşündüm. Toplumsal olaylar aklımdan çıkmıyordu, dünyanın haline çok üzülüyordum... Süpermen gibi kurtarmaya çalışıyordum.

Dinleyince müthiş orijinal duruyor ama sonra siz, derneğe girip, başka şizofreni hastalarıyla tanıştıktan sonra “Meğer hepimiz aynı şeyleri kuruyormuş!” gibi geldi mi size...

Valla, ne yalan söyleyeyim geldi! Ben kendimi çok özel zannediyordum ama dernekte herkes benim kurduğum şeyleri kurmuş meğer. Zaman makinesini keşfettiğini iddia eden bir arkadaşımız bile vardı.

Bütün bunlarla dalga geçebilecek hale ne zaman geldiniz?

Derneğe girdikten sonra... Çünkü bizden çok var orada!



ANNEME 'BENİ YATAĞA BAĞLA' DİYORDUM

26447734.jpg


Sizi tanıyalım?

Adım Mesut Demirdoğan. Şizofreni Dostları Derneği başkanıyım. Ben de şizofrenim.

Ne kadar rahat söylediniz hastalığınızı...

Elbette. Saklamamı gerektirecek ne var? Netice de bu da bir hastalık. Üstelik aldığım ilaçlarla kontrol altında. Gayet iyiyim.

Ne zaman başladı?18 yaşındaydım. Uykusuzluk, şüphecilik, ölüm korkusu gibi belirtilerle başladı. Psikiyatriste gittik, uzun süre teşhis konamadı. Psikotik ilaçlar verdiler. Ben tabii bir kutu ilacı içtikten sonra düzeleceğimi düşünüyordum, meğer yıllarca sürecek bir tedavinin başlangıcıymış. Uzun süre psikiyatriste devam ettim. 4’üncü 5’inci yılında şizofreni teşhisi kondu. Yoğun bir ilaç tedavisi başladı. Yan tesirleri çok fazlaydı, sürekli uyuyordum. 10 yıl kadar uyudum...Şaka yapıyorsunuz!Yapmıyorum. Uyumaktan evden çıkamıyordum. O dönemin ilaçları, bir fili devirecek kadar uyuşukluk ve durgunluk veriyordu. 2000’den sonra ilaçlarda devrim oldu, hayatımız kurtuldu. Şizofreni daha çok bir gençlik hastalığı. Genelde 16-25 yaş arasında ortaya çıkıyor. Önce başınıza ne geldiğini anlayamıyorsunuz...Nasıl tarif edersiniz bu hastalığı?Edemem! Tarifi olmayan bir ruh sıkıntısı. Ve sizi daraltıyor. Bir fabrika bacası gibi patlama noktasına geliyorsunuz, sanki bütün zihniniz infilak edecek. İç dünyanızda bir fırtına, bir kabarıklık. Gerçekten tarifi yok. Ve kafanız karışık, duygularınız karışık. Bir türlü net düşünemiyorsunuz. Kendinizden korkuyorsunuz. Yapabileceklerinizden korkuyorsunuz. Anneme, “Beni yatağa bağla!” diyordum, “Kendime zarar vereceğim!” Zor dönemlerdi...Ve sürekli kurdunuz öyle mi?Hem de nasıl kurmak! Beynim bilgisayar gibi çalışıyordu. Sürekli bağlantılar kuruyordum. Sabaha kadar düşünceler dolaşıyordu beynimin içinde, o sesleri susturabilmem durdurabilmem imkansızdı. Bazen de kendimi sokağa vurup sabahlara kadar geziyordum. İşin kötüsü, hasta olduğunuzu fark edemeyecek kadar hasta oluyorsunuz. Kendinize ve başkalarına zarar verebilirsiniz. Şizofreni teşhisi konduğunda ne yapmak lazım?İyi bir aile yaklaşımı şart. Fakat aileler de şaşkın oluyor. Utanıyorlar şizofren evlattan. Psikiyatrik rahatsızlığı olduğunu mümkün olduğu kadar saklamaya çalışıyorlar. “Aman kimse duymasın, çocuğumun geleceği, eğitim hayatı, sosyal hayatı etkilenmesin!” diye düşünüyorlar. Bence büyük hata. Saklanması daha tehlikeli. Çok modern tedaviler var şu anda. Bir dahiliye doktoruna gidermiş gibi, psikiyatriste gidip sorunlarına çözüm aramaları gerekiyor. Sizin, hastalık yüzünden vazgeçmek zorunda kaldığınız şeyler...Herkes gibi hayallerim vardı. Çoğundan vazgeçmek zorunda kaldım. Ama sonra bir gün gazetede, Şizofreni Dostları Derneği’ni keşfettim. “Belki sosyal bir çevrem olur” diye, üye oldum. Şizofreni ile ilgili terapiler, grup çalışmaları etkinlikler vardı, onlara katıldım. Bir anda sosyal biri oldum, tekrar hayatta zevk almaya başladım. Kendim gibi şizofren insanlara yardımcı olmaya başladım. Mum dibine ışık verdi anlayacağınız...



10 SENE SONRA HAYATA DÖNDÜM

26447735.jpg


Bu hastalık, insanın kafasının içindeki kimyanın bozulması mı? Yüzde yüz kanıtlanmadı ama beyinin salgıladığı Dopamin hormonunun şizofreni vakalarında normalde fazla olduğu düşünülüyor. Bu da insan zihninde karışıklığa yol açıyor. İlaç aldığınızda o hormon normal seviyeye geliyor. Ama kronik bir hastalık. Şeker ve tansiyon hastaları gibi düzenli ilaç kullanarak hayatımız devam ediyor. Tedaviden büyük oranda sonuç alınıyor. Tekrar hayata, aktif bireyler olarak dönebiliyoruz. Nitekim, ben de, on sene sonra da olsa döndüm. Aile de kurabiliyorsunuz, iş hayatına da girebiliyorsunuz, sosyal hayata da katılabiliyorsunuz.

HER 100 KİŞİDEN BİRİ ŞİZOFRENİ HASTASI
Türkiye’de durum ne? Kaç şizofreni hastası var? Ve ne tür dertlerden mustaripler?


Görülme sıklığı, bütün dünyada aynı. Yüzde 1. Yani her 100 kişiden biri. En gelişmiş ülkede de, en geri ülkede de böyle. Ülkemizde de 450 bin ile 600 bin arasında şizofreni hastası olduğu düşünülüyor. Ve onlar görmezden geliniyor!

Neden?


Çünkü utanılacak bir hastalık olarak algılanıyor. Sağlık politikalarında da, yıllarca ihmal edilmişiz. Gelişmiş ülkelerde olması gereken ruhsal hizmetler maalesef bizde yok. Yeni yeni başlıyor.

Amerika’da doğsaydınız ne değişmiş olacaktı…

Orada da mutlaka acı çekecektik, ama sağlık desteği olduğu zaman, acılar biraz daha hafifliyor. Gerçi Türk ailesi yapısı da bizim için bir şans. Amerika’da bu yok. Türkiye’de de bir takım şeyler iyiye gidiyor. En azından ilaç alınabiliyor, doktor muayenesine gidebiliyor. Bunlarla ilgili herhangi bir rahatsızlık yaşamıyoruz. Fakat iş bulmada çok ciddi sorunlarımız var. Başvuruda hastalıktan bahsedersek, korkuyorlar. Batı’da, devlet, sağlık çalışanlarıyla ortak hareket ederek, şizofreni hastalarını, uygun, korunaklı işlere yerleştiriyor. Bu uygulama bizde yeni başlayacak. İŞKUR’un yaşam koçları, şizofreni hastalarını uygun işlere yerleştirecekler. Bu anlamda bir gelişme var. Bir de Sağlık Bakanlığı’na bağlı “Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri” kuruluyor.

O nedir?

Bu da yeni bir uygulama, bizim istediğimiz bir uygulama. Büyük şehirlerde, her ilçede kurulması ön görülüyor. Hastalık hakkında bilgilendirme yapılıyor. Rehabilitasyon hizmeti veriliyor. İlaç yazılıyor. Şu ana kadar yaklaşık 86 tane kurulmuş. 2015 sonunda da 256’ya ulaşması planlanıyor. Pilot uygulama Bakırköy’de ve çok iyi gidiyor. Diğer yerler için de umutluyuz. Bu gelişmelerde bizim derneğimizin payı da büyük…



'HASTA OLAN SİZSİNİZ!'

26447730.jpg



Devlet, hastalara -eğer çalışamıyorsa- maaş veriyor. Bakıma muhtaçsa, bakan kişiye de bakım ücreti veriyor. Bu tür şeylerde biraz düzelme var.

ANNEM OLMASA NE YAPARDIM BİLMİYORUM
Üzerinizde en çok emeği olan kim?


Tabii ki annem! Annem olmasaydı ne yapardım bilmiyorum. Bazen öfke krizlerim tutuyordu. Sevdiğim insanları tartakladığım oluyordu. Hastalığımı kabullenmiyordum, karşımdakileri suçluyordum, “Hasta olan sizsiniz!” diyordum.



KİRA VERMEYECEĞİMİZ BİR MEKAN

İSTİYORUZ

26447731.jpg


Şizofreni, sadece ilaç tedavisiyle yenilecek bir hastalık değil. İlacın yanı sıra, sosyal desteğin çok önemi var. Aile desteği ve rehabilitasyon çok önemli. Kişi, bazı yetilerini kaybedebiliyor. Onların tekrar kazanabilmesi ve sosyal hayata dönmesi için destek gerekiyor. Hastalığı tanıma, psikolojik destek, rehabilitasyon, sosyal hayata entegrasyon, hayatı tanıma, becerilerini geliştirme, sosyal iletişim kurabilme, çalışma olanaklarının sağlanması, meslek çalışmaları…

FAYDALI BİR DERNEĞİZ
14 yıl önce derneğe girdiniz ve…

Çok sağlam dostluklarım oldu. O dönem, dernek başkanı doktorlardı. Bana, “Hasta temsilcisi olur musun?” diye bir öneri geldi. “Olurum” dedim. Temsilci olarak yönetim kuruluna girdim. Derneğimizin kurucusu Dr. Fatih Altınöz, hastalara çok inanan bir doktor. “Başkanlığı siz yapın” dedi ve bizi destekledi. Hasta ve hasta yakınları, doktorlara karşı seçime girdik. Doktorlar kaybetti, dernek başkanı şizofreni hastaları arasından seçildi. Beni seçtiler.

Derneğiniz fonksiyonu ne?

Bizim dönemimizde, şizofreni hastalarına hiçbir destek yoktu. Rehabilitasyon yoktu. İlaç yazılıyordu eve gönderiliyorduk ve hastalığı yalnız başımıza yaşıyorduk. Derneğimiz, şizofreni hastaları için umut oldu. Büyük bir boşluğu doldurdu.

14 yılda kimleri hayata kazandırdınız?

Önce kendimi! Sonrasında da pek çok kişiyi. Dernekte terapiler yapılıyor, hastalık hakkında bilgilendirme toplantıları yapılıyor. Anne-babaları, grup terapilerine alıyoruz. Müzik korosu, resim çalışmaları gibi sosyal faaliyetler de söz konusu. Ücretsiz hizmet veren sağlık çalışanlarımız, doktorlarımız var. Gerçekten faydalı bir derneğiz.

Derneğinize nereden kaynak sağlıyorsunuz?


Üye aidatlarından. Tabii yeterli olmuyor, bir süredir derneğimizin kirasını da veremiyoruz. Beyoğlu Belediyesi’yle, İl Sağlık Müdürlüğü’yle, Valilik’le görüşme halindeyiz. Kira vermeyeceğimiz bir mekan talep ediyoruz.

FLÖRTÜ, AŞKI UNUTMAK GEREKİYOR

Şizofreni hastası bir genç, kız arkadaş bulabiliyor mu?

Hayır. İnsanlar korkuyor. Hastalığa yakalandığınız dönemde, sosyal ilişkilerinizde gerileme oluyor. Haliyle flörtü, aşkı unutmak gerekiyor. Bu da acı bir şey tabii.

Okul-mokul…


Benimki tamamen bitti, eğitim hayatım yarıda kaldı. Ama devam edenler var. Hastalığın şiddetine göre değişiyor. Kişisel çaba ve aile desteği varsa ve uygun bir tedaviye geçilmişse, okula devam edilebilir, neden olmasın?

http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/yarim-kalan-hayatlar/27440160.asp
 
yakında doğumda ölen kadınlar için de "sevişmeseydi ölmezdi" denmesini bekliyorum, hatta acilen densin bence.
akıl fikir...
hastalık bu hafife almaya gelmez, bir bakmışsınız o "ahlaklı" evinize girivermiş, en sevdiğiniz insan sokaklarda çırılçıplak yürüyüveriyor.
hayat bu kime ne göstereceği belli olmaz.
dile ket vurmayı öğrenmek lazım azıcık.
 
Buyuk konusmayla ne alakasi var meshur ol ye ic gez bes parasiz kal sal kendini
Cok izledik televizyonlarda yiyip icip harcayip kendini sokaklara atip yardim dilenenlere sozum ona bu cocuk kendi istegiyle sokakta kaliyor hastaligina lafim olmaz.Allah sifasini versin.acima meselesine gelincede daha oncede haberlere cikti annesi cirpiniyor oda kendini teslim etmiyor tedavi icin sizofren oldugunu dusunmuyorum bu cocugun tiptaki raporu neyi nedir beni baglamaz hastaysada ne yapayim.
Neyse ...

Yakın çevrenizde şizofreni yok sanırım. Görmemişsiniz yaşadıklarını. Bilmeden konuşmak çok kolay. Teşhis koyabiliyosanız sizi alalım bakırköy koridorlarına. Şizofreni olmasaydı zaten işsiz kalmazdı. Hiçbir zaman tvde aşırı hareketlerini gördüğümüz bir isim değil. Büyükçekmeceden de tanıyoruz zaten. Çok mülayim insanlar.
 
Belki de şizofren degildir? Ben gerçi şizofrenlere de pek inanamıyorum ya neyse... Yani sonuçta alıştıgı renkli hayat bir anda elinden gitti ve daha azına razı olamadı belki de. Bu yüzden de garip garip takılmayı seçmiş olabilir. Bilemem artık...
 
Belki de şizofren degildir? Ben gerçi şizofrenlere de pek inanamıyorum ya neyse... Yani sonuçta alıştıgı renkli hayat bir anda elinden gitti ve daha azına razı olamadı belki de. Bu yüzden de garip garip takılmayı seçmiş olabilir. Bilemem artık...

muhalif olmaya geldin bakıyorum normalde tam tersi yorum yapardın da olmadı çoğunluk ne diyorsa zıttını yazmalısın :KK70:
 
X