Anneni mi Daha Çok Seviyorsun Babanı mı?

dione

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
8 Haziran 2007
116
1
56
Akıllarından bir kıyaslamaya yapmaya çalışır ve çoğu zaman işin içinden çıkamazlar ve en kurtarıcı yanıt: “İkisini de eşit seviyorum” olur
Küçükken hemen hepimizin çok sık karşılaştığı bazı sorular vardır. Örneğin, “Büyüyünce ne olacaksın?”, “3 kere 5 kaç eder?”, “Bir kilo pamuk mu daha ağırdır, yoksa bir kilo demir mi?” gibi…

Bu sık karşılaşılan sorulardan biri de “Anneni mi daha çok seviyorsun, yoksa babanı mı?” sorusudur. Pek çok soruya çabucak doğru yanıtlar verebilen çocuklar bile bu soruyu duyduklarında genellikle şaşırırlar ve ne cevap vereceklerini bilemezler. Akıllarından bir kıyaslamaya yapmaya çalışır ve çoğu zaman işin içinden çıkamazlar ve en kurtarıcı yanıt: “İkisini de eşit seviyorum” olur. Ancak soruyu soran genellikle tatmin olmaz ve tekrar sorar:

- Tamam biliyorum, ikisi de çok seviyorsun da, birini daha çok seviyorsundur.

Çocuğun aklından soruyu soran kişinin maksadının ne olduğu geçmeye başlar. Eğer babasının yakını, arkadaşı falansa babasını daha çok sevdiğini söylemesi gerekiyor gibi gelir.

Bazen bu soruyu kendi kendine düşünür. Annesi ona kızmış, “çok kötü bir çocuksun sen” demiştir, ya da o annesine kızmıştır ve:

- “Ben babamı daha çok seviyorum” der.

Erkek çocuk 5 yaşlarında annesini daha çok sever, babasını “rakip” olarak görebilir. 7 yaşlarında babası dünyanın en güçlü, en iyi insanı oluverir. 13 yaşına geldiğinde babası bazen “içler acısı”, “yetersiz” biri gibi gelebilir ve ondan daha iyi, daha başarılı biri olmalıdır. 20’li yaşlarda onun olumlu ve olumsuz yanları ile babası olduğunu ve onu çok sevdiğini düşünmeye başlar. Benzer duyguları annesine de besler.

10 yaşına gelmeden önce genellikle çocuklar için anne ya da babası bir gün, bir saat “dünyanın en iyi insanı” iken, bir diğer gün, diğer saat “en kötülerinden biri” oluverir. Bir gün annesini daha çok severken, bir gün babasını daha çok sevdiğini düşünür.

Aslında baba ve anne için düşünülen bu tasarımlar hayatın diğer bölümlerinde de gözükür. Öğretmenleri, komşu amcalar her gün farklı algılanabilir. Kişilerle ilgili tasarımlar ancak ergenliğin son yıllarında tam anlamıyla bütünleşir ve sabitlenir. O yaşlara kadar nispeten var olan kişi tasarımlarındaki bütünlük dağılmaya ve ayrı ayrı algılanmaya açıktır. Bir nesnenin hem iyi hem de kötü yanları olabileceği uzun yıllar tam olarak anlaşılamayabilir.

Bardağın hem dolu, hem de boş bir yarısı varsa bardağın “boş” ya da “dolu” oluşundan söz edilemez. Artık üçüncü bir kavram söz konusudur. O yarısına kadar dolu bir bardaktır
Sarı ile mavi karışırsa artık sarı, ya da maviden değil, yeşilden söz edilebilir. Ancak bu durum sarı ya da mavinin yok olduğunu göstermez, tam tersi yeşili yeşil yapan sarı ile mavidir.

Bir çocuğu çocuk yapan hem anne, hem de babadır. Çocukta bütünleşen ve çocukta var olmaya devam eden ne anne ne de babadır, ama hem anne hem de babadır.

Alıntıdır.

 
X