• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Alıntılar...

Her zaman, fakat, bilhassa
Beni sevmediğini
Anladığım zamanlarda
Görmek isterim seni de
Annemin kucağından
Seyrettiğim insanlar gibi,
Küçüklüğümde... * Orhan Veli
 
köprünün beylerbeyi kavşağında,
assubay durağında indim otobüsten
ilerde siyah önlüklü bir çocuk
yanaştım, parmaklığa çökmüş ağlıyor...
yaraşır mı ağlamak? dedim
delikanlı adamsın sen!..
sen , dedi gözlerini yumruğuyla silip
tükenmez kalemini kaybetsen, ağlamaz mısın? * Can YÜCEL
 
Korkma giderken bi tek 'b'yi aldım gerisini sana bıraktım ne de olsa sen bitirdin 'b/izi' öyleyse sende kalmalı 'izi'
NAZıM HıKMET
 
kırgınlık kimlik değiştirdi ve vazgeçiş oldu benim için.. unutmanın en
ağırı unutmadan unutmaktır.. seni unuttuğum yalanıyla hayatı kandırmaya çalışınca, hayat hiç olmadığı kadar acımasız tokatlar indirdi yüzüme. sonrası, dipsiz karanlık... sonrası, hatırlamaya bile dayanamadığım düş yıkımları.. sonrası, kesif, karanlık ve rutubetli bir kuyu... koskoca bir boşluk... sonrası, yalnızlık kelimesine sığmayacak kadar derin bir yalnızlık....

c. ersöz - şizofren aşka mektup
 
ayrılık değil,özlemek hiç değil; en büyük acı, bu giderek büyüyen boşlukmuş... en büyük dert kimi özlediğini, kimi sevdiğini bilememekmiş.. en büyük kayboluş sevip sevip sonunda kimi sevdiğini bilememekmiş.. içimde bir ses durmadan, dünyanın sonu geldi, diyor. dünyanın sonu bu halime öyle çok uyuyor ki,hiç üzülmeden,hiç korkmadan kabulleniyorum onu. öylesine bencilim ki,dünyanın sonunu kendim gibi çok seviyorum.


cezmi ersöz - şizofren aşka mektup
 
umulmadık bir gün olabilir bu gün, kan var bütün kelimelerin altında..

c.süreya
 
... '' kaybettikçe bir çentik attı
alnımın üstüne tanrı büyüdün dedi bu yağmurlar bu yüzden '' * Emre AYDIN
 
Son düzenleme:
''Bakakaldım peşinden..

Ne gözümü alabildim ne göze alabildim.'' * Can DÜNDAR
 
Son düzenleme:
'Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış' ...
 
Bir Sürü Delikanlıya Dostça Öğütler

tibet'e git
deveye bin
incili oku
ayakkabılarını maviye boya
sakal bırak
kağıttan bir kanoyla dolaş dünyayı
the saturday evening post'a abone ol
çiğnerken sadece sol tarafını kullan ağzının
tek bacaklı bi kadınla evlen
ve düz bir usturayla traş ol
ve kadının koluna adını kazı
benzinle fırçala dişlerini
bütün gün uyu ve gece ağaçlara tırman
keşiş ol
viski ile bira iç
kafanı suyun altında tut
ve keman çal
pembe mum ışığında göbek at
köpeğini öldür
belediye başkanlığına aday ol
bir varilin içinde yaşa
baltayla kafanı yar
yağmurda lale ek
AMA ŞİİR YAZMA!

bukowski
 

Buhran

çok fazla
çok az
ya da çok geç

çok şişman
çok zayıf
ya da çok kötü

kahkaha
ya da gözyaşı
ya da kusursuz
kayıtsızlık

nefret edenler
sevenler

ellerindeki şarap şişelerini sallayarak
önlerine çıkanları süngüleyip
kadınların ırzına geçen ordular

ya da ucuz bir pansiyon odasında
Marilyn Monroe'nun fotoğrafıyla yaşayan bir ihtiyar

o denli büyük ki dünyadaki yalnızlık
onu saatin kollarının ağır hareketlerinde
bile görebilirsiniz.

o denli büyük ki dünyadaki yalnızlık
onu Vegas'ta, Baltimore'da ya da Münih'te
yanıp sönen neon ışıklarında görebilirsiniz.

insanlar yorgun,
hayat tarafından cezalandırılmış,
ya sevgiyle ya da sevgisizlikle
sakatlanmış.

yeni hükümetlere ihtiyacımız yok
yeni devrimlere ihtiyacımız yok
yeni kadınlara ihtiyacımız yok
yeni yollara ihtiyacımız yok
şevkate ihtiyacımız var.

müşfik davranmıyoruz
birbirimize.
müşfik davranmıyoruz.

korkuyoruz.
nefretin gücü simgelediğini
sanıyoruz.
cezalandırmanın
sevgi olduğunu.

daha az sahte bir eğitim bize gereken
daha az kural
daha az polis
ve daha iyi öğretmenler.

bir odada
bir başına acı çeken
öpülmemiş
dokunulmamış
bir başına bitki sulayan
olsa da çalmayacak
bir telefondan yoksun
insanın dehşetini unutuyoruz.

müşfik davranmıyoruz birbirimize
müşfik davranmıyoruz birbirimize
müşfik davranmıyoruz birbirimize

boncuklar sallanır, bulutlar örter
köpekler gül bahçesine işer
bir çocuğun kafasını koparır cani
dondurma külahından bir ısırık alır gibi
okyanus bir gelip
bir giderken
anlamsız bir ayın esaretinde.

müşfik davranmıyor insanlar birbirine.

Charles Bukowski
 
Selçuk Yöntem- Başka Biri Olacaksın!...
Başka biri olacaksın istemesen de
Tenine başka bir ten dokunduğunda
Gövden buluştuğunda başka bir gövdeyle
Başka bir nefesle karıştğında nefesin

Başka biri olacaksın istemesen de
Gece uykunda ya da gün ortasında
ırkileceksin apansız bir duyguyla
Bir uçurum kıyısında sendelemiş gibi

Başka biri olacaksın istemesen de
Bakışlarımın izini taşıyan giysilerin
Tüketecek ömürlerini birer birer
Değişecek yeri bir dolabınpencerede bir çiçeğin

Başka biri olacaksın istemesen de
Dudaklarında benden sonraki bir çizgi
Tanımadığım bir ton gülüşünde
Ve artık beni unutmaya başlayan gözlerin

Sonra sonra başka birisin...
 
Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?
''Seni seviyorum'' sözcüğü dilimin ucunu ısırırken,
Her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.
Can Yücel
 
"Kalır dilimizde
Yinelenen bir şarkıda
Bir okul çıkışında
Bir çocuk bakışında
Kalır bir kitapta
Bir masal perisinde
Bir hasta odasında
Bir gece yarısında
Kalır bir durakta
Yırtık bir afişte
Buruk bir gülüşte
Dağılmış yürüyüşte
Aşk hiç biter mi?"


Ezginin Günlüğü

fizy / videomusic.
 
Ben seni soguk ve yagmurlu bir günde
Seni düsünürken gülüsündeki sicakligin içime dolup da
Beni sardigi bir anda sevdim
Seni sadece selvi boyun,siyah saçlarin yada kara gözlerin
Güzel bir yüzün var diye degil
Fikirlerinle,konusmandaki güzelligin ve benim o kor halde yanan yüregimle sevdim
Ben seni derinden ve hissederek sevdim
Her kalp atisimda vücudumun dört bir kösesine yayildigini
Beni sardigini her nefes alisimda cigerlerime isledigini bilerek sevdim
Seni kis gecelerinin o soguk yataginda birlikte uyuyup beni isittigin
Yaz sicaginda uyuyamayip sikintilarim oldugun
Ve rüyalarimda bulustugumuz gecelerde sevdim
Seni ellerinden tutup kanimin kaynadigi
Kalbimin yerinden firlayacagini hissettigim anlarda
O islak dudaklarinla beni sevdigini söyleyecegin anlari düsünerek sevdim
Ben seni o sensiz anlardaki bos ve degersiz geçen dakikalarda
Kayip zamanlarimizda,seni arayip bulamadigim
Çaresizlik içinde oldugum,içki sofralarini dost bildigim anlarda sevdim
Sen ne kadar uzak olsan da,
Aramizdaki kilometreler nasil çoksa
Bende seni o kadar yogun ve o denli çok sevdim
Seni kalbimde yanan atesin ile
Zihnimde olusan hayallerin o ay parçasi çehrenle
Bana derinden bakan o gözlerindeki isiltiyi görecegim anlari beklerken
Kalbimin yanip tutustugu anlarda
Gelip o bu atesi alevlendirerek
Bana sarilarak beni sevdigini söyleyecegin anlari düsünerek sevdim
 
"... hayatlarını son derece çekilmez bulan insanlar her zaman vardır, ve yapacakları en iyi şeyin başka bir varoluş düzlemine geçişlerini hızlandırmak olduğuna inanırlar."
"kendilerini öldürürler mi demek istiyorsun?" dedi bod. yaklaşık sekiz yaşındaydı, saf ve meraklıydı, ama aptal değildi.
"evet."
"işe yarıyor mu? öldüklerinde daha mı mutlular?"
"bazen. ama çoğunlukla, hayır. bu başka bir yere gidip orada yaşarlarsa mutlu olacaklarına inanan, ama işlerin öyle yürümediğini gören insanların durumuna benzer. nereye gidersen git, kendini de yanında götürürsün. ne demek istediğimi anladın mı?"
"birazcık," dedi bod.

neil gaiman - mezarlık kitabı
 
yüzümde hüzünden gölgeler varsa eğer, içime örülen duvarlardan düşmüştür


ö. asaf
 
ve kanattık zamanı
insan ağacı meyvesine küstü
küçük küçük bedenler
ana rahminden düştü
bütün ecinniler
zamanın yarasına
üşüştü
devir üstüne devir devşirildi
atom çağı,bilgi çağı,uzay çağı
ama
insanlık çağına
erişilmedi

mustafa er
 
.....
aşksız be paramparçaydı yaşam
bir inancın yüceliğinde buldum seni
bir kavganın güzelliğinde sevdim
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek

adnan yücel
 
Back