Düşüncelerinizle barışık olmadığınız anlarda konuşursunuz.
Yüreğinizin yalnızlığında daha fazla yaşayamaz olduğunuz anlarda, dudaklarınızda
yaşamaya başlarsınız ve ses sizin için bir oyalayıcı olur ve
konuşmalarınızın çoğunda düşünce yarı yarıya öldürülmektedir; çünkü
düşünce uzayın bir kuşudur, sözcüklerden yapılmış bir kafese
konulduğunda belki kanatlarini açabilir ama uçamaz.
Aranızdan bazıları, yalniz kalmaktan korktuklari için konuşkanları ararlar.
Bu gibiler, yalnızlıklarının sessizliği, çıplak benliklerini kendi gözleri
önüne sereceğinden korktukları için kaçmak isteğindedirler.
Kimileri de, bilmeden ve farkına varmadan konuşarak bir gerçeği açıklarlar da ne söylediklerini kendileri anlamazlar.
Kimileri de kendi içlerinde gerçeğe ermiş oldukları halde, bunu sözcüklerle
söyleyememektedirler. Bu bilinç onların içinde uyumlu bir sessizlikte
yaşamaktadır.
Dostunuza bir yol kenarında ya da pazar yerinde
rastladığınızda, bırakın içinizdeki ruh dudaklarınıza ve dilinize yol
gösterici olsun. Bırakın, sesinizin içindeki ses, onun kulağının
içindeki kulağa konuşsun; çünkü rengi unutulsa, bakracı yok olsa bile
şarabın tadı anımsanır.
Onun ruhu da sizin içinizin gerçeğini öyle saklar.
halil cibran