"Sayısal" mezunu pergelin söyleyeceklerimi daha iyi anlayabilmesi için metin halinde değil madde madde yazacağım:
1. Siz erkek arkadaşınızı hiç mi hiç sevmiyorsunuz. Tahmin ettiğim kadarıyla yıllarca kafanızı kitaplardan kaldırmadan çalışmanız neticesinde karşı cinse bakacak pek vaktiniz olmamış ve gönül ilişkilerinde pek deneyim kazanamamışsınız. Belki bir iki ufak gönül ilişkisinin ardından karşınıza çıkan erkek arkadaşınıza belki de sırf "sevgilim olsun diyerek "balıklama" atlamışsınız ancak; iş ciddiye binince onun sizin için "münasip bi damat adayı" olup olmadığını sorgulamaya başlamışsınız. Eğer onu gerçekten seviyor olsaydınız, onu ailenizin beğeneceği modele oturtmaya çalışmaz, ailenize onu ne kadar sevdiğinizi açıklamaya çalışır ve onları, onu "bu haliyle" (halinde bir şey olduğunu düşündüğümden değil, sizin bunu sorun etmenizden ötürü böyle yazıyorum) kabul etmeye ikna eder, buraya yazdığınız çekincelerinizi ise aklınızın ucundan bile geçirmezdiniz. Ancak asıl mesele başkalarının söyledikleri değil, sizin aslında erkek arkadaşınızı sevmiyor oluşunuz.
2. Madem erkek arkadaşınızla denk olmak sizin için bu kadar önemli, neden her şeyi ondan bekliyorsunuz? Madem çalışmaya başlayınca ondan daha çok kazanacaksınız, varsın arabayı da siz alıverin, erkek arkadaşınız eşyaları alır, evi de ortak alırsınız misal? Ama olmaz değil mi? Çünkü sıkıntı arabanızın olmaması değil, erkek arkadaşınızın arabası olmayan biri olması. Bir sürü insan için yaşamı daha da kolaylaştıran bir araç olmaktan öteye geçmeyen araba sizin için hayat arkadaşınızı seçmek için belirlediğiniz bir kriter demek ki ve başkalarına hava atmak için kullanacağınız bir araç sadece.
3. Belki çok iyi okullarda okumuşsunuz ancak hayatın ve yaşamanın ne olduğu konusunda en ufak bir fikriniz yok. Hayat malesef laboratuarda test edebileceğiniz veya formüllerden ezberleyebileceğiniz kadar basit değil. "Doktor doktorla evlenir", "arabası olmayan erkekler evlenilmez" varsayımlarınız malesef size mutluluk getirmeyecektir küçükhanım. Önceki sayfalarda çok örneği verilmiş, sizden "daha yüksek mertebede", daha çok kazanan biriyle evli olsanız, hiç aklınıza dahi gelmeyen başka nedenlerden ötürü mutsuz olmanız hiç de uzak bir ihtimal değil. O nedenle, okul hayatınızda yaşadığınız başarının tüm hayatınızı kurtaracağı yanılgısına sakın düşmeyin. Çok başarılı bir öğrenci olduğunuz gibi çok başarılı bir doktor da olabilirisiniz, ancak mutlu olmak için yeterli mi sizce bu? Kısacası, başarılı olabilirsiniz ancak başarı her zaman beraberinde mutluluk getirmez.
4. Okuduğunuz bölüm ve sahip olacağınız mesleği bu kadar abartmanızı da anlayamadım açıkçası. Bilmem farkında mısınız ama dışarıda sizden binlercesi var. Haberleri biraz olsun takip ediyorsanız, tamgün yasası, zorunlu hizmet ve sağlık reformu gibi uygulamalar nedeniyle doktorlar kan ağlıyor. En iyi ihtimalle sizi tatmin edecek bir noktaya gelseniz dahi hayatınız boyunca yapacağınız, her gün belli sayıda hastayı hastane odanızda ya da muayenehanenizde kabul etmenizin ötesine geçemeyecek. Oysa okutman olan arkadaşınızın önü çok daha açık bana kalırsa. Üstelik sadece öğrencilerine değil, okuduğu alana akademik katkı yapabilecek olma ihtimali de cabası. Bu durumda, sizin ona layık olup olmadığınızı dahi tartışabiliriz biraz zorlarsak.
5. Başkalarının ne düşündüğü sizin için neden bu kadar önemli? Sırf arkadaşlarınız, "arabası olmayanla evlenilir mi?" diyor diye ilişkinizi gözden geçirme ihtimali duyuyorsanız, yarın birgün bir başka arkadaşınızın en ufak bir imasında boşanma davası açarsınız siz. Bilmem farkında mısınız ama okulda çok başarılı olduğunu, harika bir mesleği olacağını ve çok yüksek bir sosyal statüye sahip olacağını iddia eden siz, düşünmekten aciz ve hayatını başkalarınının ne düşündüğüne göre şekillendiren birisiniz.
6. Bu nedenle de, en azından benim gözümde "fena halde cahilsiniz".