Selam kızlar, yazıyı instgramda bi linkten buldum. Gözlerim dolu dolu okudum. Hepimize umut olsun die paylaşıyorum. Bu Mutlu son hepimize nasip olur inşallah...
Bundan tam 14 sene önce tanıştım çikolata kistiyle. Ağrılı adet sancısı şikayetiyle gittiğim doktor söyledi. “Her iki yumurtalığında da var; biri 5 cm., diğeri 6,5 cm büyüklüğünde. Ameliyat olmalısın hemen” dedi. Başka doktorlara da gittik sonra, onlarda aynı şeyi söyleyince laparoskopiyle ameliyat oldum. Şikayetim kalmamıştı artık, adet dönemlerim sorunsuzdu. 20 yaşımdaydım o zaman, bekardım, üniversite öğrencisiydim, bilmiyordum aslında nasıl büyük bir sorunla karşı karşıya olduğumu… 2005 senesinde evlendim. Çocuk istemedik önceleri; gezelim, tozalım, evliliğimizin tadını çıkaralım dedik. Üç sene geçti, çocuk istemeye başladık. Hamilelik öncesi kontrol amaçlı, ameliyat olduğum doktora gittim. “Herşey normal, hiç bir sorun yok hamile kalman için; sadece çikolata kisti geçmişin olduğu için 6 ay içinde gebe kalamazsan gel” dedi. Bu arada kendisi çok ünlü bir tüp bebek profesörü. (bunu belirtmemin sebebi hava atmak değil, bu işte ince eleyip sık dokumak gerektiğini yaşadığım için). Doktordan çıktığımızda kuş gibiydik eşimle, duymak istediklerimizi söylemişti doktorumuz bize…
6 ay geçti sonra, hamile kalamıyordum. Randevumuzu alıp gittik doktorumuzun kliniğine. Rahim filmi, spermiyogram vs.. Bütün tahliller yapıldı, herşey normaldi. “Aşılama yapalım” dedi doktorumuz. “Peki” dedik. Aşılama sonrası umutla bekledik test gününü; sonuç negatif… Tekrar aşılama dedi doktorumuz. Ancak benim içimden bir ses başka bir doktora gitmemizi söylüyordu. “Nasıl olsa bir problemimiz yok, evimize yakın bir tüp bebek doktoru bulup ona gidelim” diye karar verdik eşimle.
Buraya kadar eşim de ben de durumun vahimliğinden haberimiz olmadığı için tabiri caizse “laylaylom” duk. Aman canım aşılamayla olmadı, kesin tüp bebekle olur; döllenmiş embriyoyu koyuyorlar rahime e daha ne olsun…
Randevumuzu alıp evimize yakın olan tüp bebek doktoruna gittik, yanımızda yapılan tüm tetkikleri alarak. Doktorumuz hepsini tek tek inceledikten sonra ” sizi bir muayene edeyim, sonra konuşalım ne yapacağımız hakkında” dedi. Biz eşimle hala rahatız, bir sıkıntı yok nasıl olsa(!) Muayene bitti. Doktorun odasına geçtim. “Ayşe hnm. yumurta rezerviniz çok azalmış, hemen tüp bebek tedavisi olmanız lazım. Vakit sizin için çok önemli” dedi. Şu an bunları yazarken bile kalbim yerinden çıkacakmış gibi çarpıyor. İlk kez burada öğrendik “yumurta rezervi” nin ne olduğunu. Biz eşimle şok içinde doktora, daha önce gittiğimiz doktorun anlattıklarını söyledik. Ona inanmak istiyorduk çünkü “bizim bir sorunumuz yok ki(!)”
Doktorumuz çok sakin, insan psikolojisinden anlayan bir hekimdi. Bizi orada rahatlatmaya çalıştı ve yapılması gereken tüp bebek prosedürünü anlattı. Kabul ettik sonra, yapacak birşey yoktu. Hala 1. tedavide olacağına inanıyorduk. “Döllenmiş embriyoyu koyacaklar, daha nolsun”.
İlk tedaviye başladık 2009 yılında. 4 yumurta oluştu; 2 si döllendi. Yeni çıkan kanuna göre en kaliteli olan 1 yumurta transfer edildi. (2.gün transferi). Sonuç negatif…
Doktorumuz “tekrar deneyelim, bu sefer başka ilaçlar kullanalım” dedi. Doktorumuzu seviyor ve ona güveniyorduk. Kabul ettik. Aradan 4 ay geçtikten sonra 2. Tedaviye başladık. 3 yumurta gelişti; 2’si döllendi. Sonuç, NEGATİF…
Sebep arıyorduk… Sonuçta döllenen embriyo konuluyordu, rahimde ve tüplerde bir sorun yoktu. Peki niye olmuyordu??? Cevap alamıyorduk.
Artık eşimle durumun ciddiyetini farketmeye başladık, daha profesyonel bir kurum arayışı içine girdik.
2010 yılında 3. tedaviye başlamak için gittiğimiz kurumun hocası “gebe kalma olasılığınız %10, durumunuz ciddi rezerviniz çok az” dedi. Arabaya bindiğimde hüngür hüngür ağlıyordum, bir yandan nefes alamıyordum sanki, aman Allah’ım noluyordu bana böyle? Eşim bir yandan beni sakinleştirmeye çalışıp, bir yandan telkin etmeye çalışıyordu. Ama yok olmuyordu, durduramıyordum gözyaşlarımı, %10 ne demek? Hocayı kötülüyorum sürekli, “Böyle doktor mu olur, bir de hoca olmuş ne biçim konuşuyor hastasıyla!!” Ve biz muayeneden 1 hafta sonra, adet dönemimde kendimizi hocanın yanında bulduk.. Çaresizlik böyle birşeymiş işte…Kendisi yoğun olduğu için ekibindeki doktorlar ilgileniyor, ancak kendisi tüm hastalarına vakıf hepsinden haberdar…
3. tedavi 3 yumurta oluştu, 1 tane transfer, sonuç negatif…
Tükenmişlik, umutsuzluk başlamıştı artık. Çok zor bir sürecin içindeydik. Etrafımda çocuklarından şikayet eden anne-babaları gördükçe hepsine karşı hırslanıyordum! Neler çekiyorduk biz çocuk sahibi olabilmek için, ama şunlara bak… Pat diye olmuş çocukları, bir de şikayet ediyorlar! Delirmemek elde değil! Sonra bir baktım yalnızlaşmaya başladım, kimse anlamıyordu beni. “Kafana takıyorsun ondan olmuyor, bak bizim Fatma hnm.ın gelinine, onunda olmadı sonra bıraktı tedaviyi olmayacağını kabullendi hemen o ay hamile kaldı. Sen çok takıyorsun kafana ondan olmuyor”. Teşhis buydu “kafaya takmaktan olmuyor”.
Sonra anlatamaz oldum kimseye içimdeki acıyı, benim yüzümden kimse üzülmesin istiyordum. “İyiyim ben, üzülmüyorum. Nice insanlar var yumurtası yok, spermi yok. Şükür biz de ikisi de var, az olsun var ya” diyip teselli ediyordum kendimi, güçlü durmaya çalışıyordum. Tek konuştuğum hüznümü, acımı, yalnızlığımı, çaresizliğimi paylaştığım EŞİM di… Kendimi eksik hissettiğim dönemler oldu çoğu zaman, rezervim azdı çünkü anne olamıyordum. Eşim bir gün bana “Ömrümün sonuna kadar çocuğumuz olmasa da ben mutluyum seninle, lütfen üzülme ne gerekiyorsa yapıyoruz, yapacağız da, olacak çocuğumuz” dedi. O an ki duygularımı anlatamam.. Allah’a sığınmaya başladım sonra, hep dua halindeydim. Çok bunaldığımda onunla konuşup ağlıyordum “Allah’ım nolur nasip et, hayırlı bir evlat Rabbim nasip et”
4. Tedavi için yine aynı kurumdaydık, bu sefer ekipten başka bir doktorun beni takip etmesini istedim. Diğer doktora ısınamamıştım çünkü. (O anki ruh hlimden olsa gerek, her şey bana batıyordu.) Yeni doktorumuz tetkiklere, yapılan işlemlere baktı ve “ofishisteroskopi” önerdi. Rahime bakalım acaba bir anomali mi var, sonuçta tamam rezerv az ama döllenme oluyor, kalite de çok düşük değil. Neden tutunmuyor? Rahimde bir problem olabilir dedi. Işlem yapıldı, rahimde sorun yok.
Bu arada tedavilerin yapıldığı dönemlerde çalışıyorum; psikoloğum. Negatif sonuçları çalıştığım kurumda öğreniyor, ağlıyor ağlıyor sonra gözyaşlarımı silip terapi seansına giriyordum. İçimdeki tarifi imkansız acıyı bastırmaya çalışıp, karşımdaki insanın sıkıntısına derman olmaya çalışıyorum. “Aman hocam bu çocuklar beni deli ediyor; yemek yemiyorlar, uyumuyorlar, beni dinlemiyorlar. Ben de dövüyorum”. Ah ben doğmamış yavrumun saçının teline kurban olmuşken, bazı yerlerde böyle sıkıntılarda vardı tabi. Olabilir. Yaşamayan bilemez. Belki ben de “pat” diye hamile kalsaydım bilemezdim, Rabbimin nasıl bir lütfu olduğunu sahip olduğumuz herşeyin…
4. tedavinin sonucunun sabahı işe gelmeden tahlil için hastaneye uğrayıp kan verdim. İşe geldim, hastalar beni bekliyor. Öğle arası gidip hastaneye sonucumu aldım. Zarfı açamıyorum. Yürüyorum işe doğru. Zarfı hala açmadım. Kalbim deli gibi çarpıyor, dilim kuruyor. Sonra dayanamayıp açtım zarfı. O da ne sonuç 78!!! Yehuuu gebeyim aman Allah’ım inanamıyorum. Ayaklarım yerden kesildi, uçarak geldim işyerime. Arkadaşlarıma sarıldım ağlıyorum hüngür hüngür, bu sefer sevinçten. Hep birlikte ağladık. Eşimi aradım hemen, nasıl mutluyum…
Hemen çıktım dışarıda güzel bir restorana gidip öğle yemeği yedim; ben artık gebeyim iyi bakmalıyım yavruma… Sonra tel. geldi eşimden, doktorumuzla görüşüp sonucu bildirmiş. Doktorumuz pek sevinememiş, sesi biraz tedirgin “evet gebelik var ancak 75 çok düşük bir değer. Kimyasal gebelik olabilir, 2 gün sonra tekrar test yaptırın, sonucun 2 katına çıkması lazım. Eğer çıkmaz ve değer düşerse maalesef bu gebelik olmuyor.” demiş. Nasıl yani, ne kimyasal gebeliği, bu da nereden çıktı Allah’ım.. Ve tekrar yaptırdığım 2. Test sonucu 38 çıktı.. Doktorumuzun dediği doğru çıktı; kimyasal gebelik. Evet gebelik oluşmuş, ancak gelişimi durmuş. Artık iyice yıpranmıştık. Hem maddi hem manevi çok zor günler yaşıyorduk. Sadece eşim ve birkaç iş arkadaşımla konuşuyordum sıkıntılarımı. Ama en çok eşimle… Beni sadece onun anladığını düşünüyordum.
Yıl 2012 oldu, 5. tedaviye başlayacaktık. Bu kadar olumsuzluğa rağmen hiç umudumu kaybetmedim. Allah “ol” derse olur diyordum. Bak Hz. Meryem’e, eşi olmadan hamile kalmış Hz. İsa’ya, demek ki her şey Allah’ın takdirinde.. Ben hiç kesmedim umudumu Allah’tan. Dua halindeydim hep. Bazı günler eşimle de kavgalarımız oluyordu. O da haklı bir yandan beni, bir yandan kendisini telkin etmeye çalışıyordu. Yapamıyordu bazen, haklıydı.. Bu dönemlerde eşimden başka birilerine de çok ihtiyaç duydum, bulamadım. Herkes o kadar çok dalmıştı ki kendi derdine, evet dinliyorlardı ama telkinleri içimi rahatlatmıyordu.
Gittiğimiz kurumun dışında başka 2 tüp bebek merkezinden daha randevu alıp gittik. Iyice çaresiz hissetmeye başlamıştık kendimizi. Gittiğimiz ilk yerdeki doktor, beni muayene ettikten sonra, sol tüpünüz tıkalı olduğunu, hidroserpenks olduğunu, ameliyat olmam gerektiğini söyledi. Ameliyatı olmamız gereken hastaneyi bildirdi ve 2 tüpümü de almak zorunda kalabileceklerini belirtti. Söyleyiş tarzını geçtim, o kadar rahattı ki, ama benim o an dünya başıma yıkılmıştı.
Kendimi zor attım dışarı, hüngür hüngür ağlıyorum. Eşim yine yanımda, telkin ediyordu beni. Gidip birer çay içtik açık havada. Dur bakalım dedi eşim, neden hemen inanıyorsun doktora. “Kaç doktora gittik şimdiye kadar onlar anlamadı da, bu mu anladı hemen. Boşver, unut şimdi sen onun dediklerini. Bak 2. doktora randevu saatimiz geldi. Bu doktorun dediklerini ona hiç anlatmayalım, bakalım ne diyecek. Sonuçta koskoca bir profesöre, gidiyoruz o daha iyi anlar”. Gittik doktora, baktı rahim filmime, muayene etti hidroserpenks falan demedi. Hatta sorduk, rahim filminde sizce bir sorun var mı diye, yok dedi. İçimiz rahat çıktık.
İlk doktor yanlış teşhis koydu, 2. Doktorda zaten bizim halihazırda gittiğimiz doktorla aynı şeyleri söyledi, o zaman biz doktorumuzu değiştirmeyelim dedik. Sonuçta kendisini sevmiştik ve aramızda güzel bir hasta-doktor ilişkisi oluşmuştu.
Eşim, bu olanlardan kendisine hiç bahsetmeden, sadece kendi isteğiymiş gibi doktorumuza tekrar rahim filmi çektirmek istediğini söyledi. Ne kadar inanmasak da, içimize bir kurt düşürmüştü o doktor. Neyse 2. Rahim filmi çekildi, ve evet doktorun dedikleri harfiyen doğruydu. Sol tüpüm tıkalı, hidroserpenks vardı. Normalde, rahimde olan bir sıvı tüplerden karın boşluğuna akarmış. Tüp tıkalı olunca, bu sıvı gerisin geriye rahim içine akıyor ve rahmin doğal yapısını bozuyor. Dolayısıyla embriyo tutunamıyor. Bilimsel bir açıklama geldi sonunda. Tamam da, şimdiye kadar gittiğimiz bir sürü doktorlar, profesörler göremediler de bu durumu, bu doktor nasıl gördü pat diye ilk çektirdiğim rahim filminden? Koca bir muamma. İlginçtir ki, 2. çekimi yaptırdığım yerdeki doktorda baktı ve bu filminizde tüplerde sorun yok dedi! Allah’ın bir işareti o zaman dedik; bizi yönlerdi.. Kalbimizi karartıp, zaten zor olan dönemi daha da zorlaştırmak istemedik.
Doktorumuza olan güvenimizi sarsmak istemedik. Ameliyat oldum sol tüpümü bağladılar, sağ tüpüm açık.
5. denemeye başladık. Eylül 2012. 2 yumurta oluştu. Adetimin 4. Günü yumurta toplandı(çok hızlı gelişti yumurta). 1 tanesi döllendi. 3. Gün transferi yapıldı. Transfer günü hala kanamam vardı. “Şansın çok az, rahim tam hazır değil, ama riske atamazdık transferi yapmak zorundayız” dedi hoca. Ilk defa bu tedavimde, izin aldım işyerimden 15 gün. Öyle yatıp dinlenmek için değil, kafam dağılsın, iş ortamından uzaklaşayım diye. Ve test günü geldi. Hastaneye gittim tek başıma. Kanımı verdim, gitmedim eve, bekledim. Sonuç çıkmıştı. Laboratuardan aldım zarfı, açtım ellerim titreyerek. Sonuç 138!!! Hamileyim!!! Tanımadığım insanlara sarıldım, sevincimi paylaştım. Sonra birden durdum, ya bu da kimyasal gebelikse?? Eşimi aradım hemen sonucu bildirdim, doktorumuzla konuştuk, bu sefer o da sevinçliydi. Nolur nolmaz diye, 2 gün sonra tekrarla dedi. Sonuç 382!!! Evet bu sefer kesin hamileydim.
Işe başladım tekrar. Hayat devam ediyordu. Gebeliğimin 3. Ayı kanamam oldu. Plesanta previa! İstirahat verdi Dr. bir süre. Geçti sonra kanama, oğlumuz şükür sağlıklıydı.
Kaygılarla geçen bir gebelikti, hep “inşallah” diyordum. Kaybetme korkum vardı hala.
Ve gebeliğimin 27. Haftasında erken doğum yaptım. Rahmim yırtılmış, suyum boşalmış ama karın boşluğuna, yani dışarıya su gelmedi anlayamadım dolayısıyla ben de. 4 gün bu şekilde geçtikten sonra doktorumuza gittiğimizde öğrendik. Hemen yatışım yapıldı, çok hızlı müdahale edildi. Serumlar, iğneler vs. Ertesi gün doğum oldu. Oğlumun kalbi durmuştu doğduğunda. Doktorun kalp masajıyla hayata döndü sonra tekrar durdu, tam 3 kez gerçekleşti bu durum. Sonra Allah’ın hediyesi oldu bize oğlumuz. 1050 gr kilo, 38 cm boyuyla bizim mucizemiz oldu. 53 gün yoğun bakımda kaldı. Ben 2 gün sonra taburcu oldum, ertesi gün yine yanındayım. 53 gün boyunca her gün gittim yanına, sağdığım sütlerimi götürdüm. Zor geçen bir süreçten çıkıp, çok daha zor olan başka bir sürece girmiştik. Yine eşimle kenetlendik, atlattık şükür o dönemi de.
Bu ayın 17 sinde 16 aylık olacak oğlumuz. Sağlığı çok iyi şükürler olsun.
Şimdi eşim, ben ve oğlumuz devam ediyoruz hayata şükürle her daim ve umutla… Ayşe ÖZCAN