- 1 Mart 2010
- 1.433
- 9
- 683
Dulcinea öncelikle bu gecikme için kusura bakma, her zaman birkaç gün içinde filmi izler yorumlardım ki en keyifli kısmı da buydu bu organizasyonun ama bu aralar kişisel sorunlarım nedeniyle maalesef hem sinemadan hem de buradan koptum. Bugün ancak izleyebildim. Umarım anlayışla karşılanır, yoksa seçilmiş bir filmin süresi ne kadar uzun olsa da vakit yaratılır, 2-3 gün içinde izlenebilir.
Sondan başlayayım; bence filme derinliğini katan en önemli sahne sonuydu. bir bütün olarak değerlendirildiğinde insanların açgözlülüğü, iktidar istenci ve hırsının onları tüm güzelliklerden alıkoyduğunun etkileyici bir anlatımıydı. Onca kaos, sırtından vurulan insanlar, en yakınların dahi kişisel çıkarlar uğruna harcanmasına değer miydi diyor insan, gerçek hayatta yakalayamadıkları mutlulukları ancak yönetmenin son sahnede, küçücük bir toprak parçası üzerinde hepsini bir arada toplayışıyla. Herkesi mutsuz eden fondaki savaş ve ana karakterlerin hastalıklı arzuları insanoğlunun da bitip tükenmek bilmeyen talepkarlığının sonucu.
Marko der ki bir sahnede, herşeyi seni sevdiğim için yaptım... Mahzene hapsedilip yaşam hakları, gelecekleri çalınmış insanlar, ihanetler... hepsi sevgi için der. Tüm kötülükleri ve yıkıcı güdülerin etkisiyle yapıp edilenin telafisi için başvurulan en iyi yöntem işte kutsal bir amaç uğruna gerçekleştirildiğinin savunulmasıdır. Aynı savaşların barış için yapılması ve insanların inandırılması, tamamen militarist bir zihniyetle savaşsız barışa ulaşılamayacağının zihinlere kodlanması gibi.
Filmde güzel diyaloglar vardı, ana karakterler özellikle çok başarılıydı, tezatlar çok yerinde kullanılmış... ama o kadar uzundu ki maalesef birçok diyalog, göndermeler ve sembolik anlatımlar da bu süre içinde arada kaynamış. Bir saat daha kısa olsaydı ya da birinci bölüm daha kısa tutulsaydı bence daha derli toplu ve daha yoğun bir film olurdu, ama izlerken asla sıkıldığımı söyleyemem ve süresine rağmen kesinlikle izlenmesi gerekenler arasında.
teşekkürler bu güzel filmle bizi buluşturduğun için...
Sondan başlayayım; bence filme derinliğini katan en önemli sahne sonuydu. bir bütün olarak değerlendirildiğinde insanların açgözlülüğü, iktidar istenci ve hırsının onları tüm güzelliklerden alıkoyduğunun etkileyici bir anlatımıydı. Onca kaos, sırtından vurulan insanlar, en yakınların dahi kişisel çıkarlar uğruna harcanmasına değer miydi diyor insan, gerçek hayatta yakalayamadıkları mutlulukları ancak yönetmenin son sahnede, küçücük bir toprak parçası üzerinde hepsini bir arada toplayışıyla. Herkesi mutsuz eden fondaki savaş ve ana karakterlerin hastalıklı arzuları insanoğlunun da bitip tükenmek bilmeyen talepkarlığının sonucu.
Marko der ki bir sahnede, herşeyi seni sevdiğim için yaptım... Mahzene hapsedilip yaşam hakları, gelecekleri çalınmış insanlar, ihanetler... hepsi sevgi için der. Tüm kötülükleri ve yıkıcı güdülerin etkisiyle yapıp edilenin telafisi için başvurulan en iyi yöntem işte kutsal bir amaç uğruna gerçekleştirildiğinin savunulmasıdır. Aynı savaşların barış için yapılması ve insanların inandırılması, tamamen militarist bir zihniyetle savaşsız barışa ulaşılamayacağının zihinlere kodlanması gibi.
Filmde güzel diyaloglar vardı, ana karakterler özellikle çok başarılıydı, tezatlar çok yerinde kullanılmış... ama o kadar uzundu ki maalesef birçok diyalog, göndermeler ve sembolik anlatımlar da bu süre içinde arada kaynamış. Bir saat daha kısa olsaydı ya da birinci bölüm daha kısa tutulsaydı bence daha derli toplu ve daha yoğun bir film olurdu, ama izlerken asla sıkıldığımı söyleyemem ve süresine rağmen kesinlikle izlenmesi gerekenler arasında.
teşekkürler bu güzel filmle bizi buluşturduğun için...