5. Sinema Günleri 5. Anket "P.uykusuyum"

pamuk eller oylara :p

  • Azuloscurocasinegro | KoyuLaciSiyahaYakın

    OY: 0 0,0%

  • Ankete Katılan
    7
  • Anket Kapalı .
Bilgi tek başına çok yıkıcı olabilir; bilgi vicdanla birleşmediğinde zulme de dönüşebilir, sevginin koşulu bilgi değildir bu nedenle bu kadar çok okuyan bir insan okuduklarını içselleştirmeden salt entelektüel hamallık adına okuyorsa tam da filmdeki gibi biri olur çıkar. Herkesi hor gören, kendi zavallılığını fark etmeden küçümseyici bakışlarla etrafını süzen, kadınlara acı veren ve bundan keyif alan biri.

Felsefe bölümlerinde özellikle de üst kademelerde başroldeki zat-ı muhterem gibileri görmek mümkündür.

doğrusun üstadım:)
 
Aslında normal bir filmin bu kadar ara verilerek izlenmesini sevmem, ama Naked böylede izlenebilir diye düşünüyorum. "the return" filminde bendede aynı durum olmuştu ama keşke hiç bitmeseydi hep sürseydi dedim bende :)
Naked soundtrackinden bahsetmeden olmazdı elbette ki , bencede çok başarılı.
Filmi beğenmene sevindim , yorumunuda büyük bir keyifle okudum.

Dönüş/the return filminde ki kasvet duygusunu sevdim mi sevmedim mi ayırtedemiyorum aslında
film boyunca, ( film hakkında bilgi içeren satırlar :KK66:

izlediğim bir güney kore filminde babası, kızı ile kendince vedalaşarak
tam hatırlayamıyorum, ya üzerini kumla örterek ya da kızının yüzme bilmediğini bilerek ve suda bırakarak
ölmesini sağlıyordu. inancı gereği öyle yapması gerektiğine inandığı için.

yavaş yavaş kendinini belli ediyordu final ama, yokyok olmaz dürtüsü ile izlediğimden
olmasını tahmin etmekten en uzak durduğum son ile bitmişti.
kapkara olmuştu içim,

dönüş'ü de benzer beklenti/korku üzerinden seyretmiştim
özellikle ormanda ki kulûbe sahnesinde tamam dedim
kan,gövde,balta, lı düşüncelerimi havada gezdirdim, sanırım bu hisleri sevmedim
sonuna doğru da nefsim devreye girip,
oh oldu işte sana, kötülük yapan kötülük bulur edası hissettiğim/hissettirdiği için de sevdim demiş olabilirim.

ne siyah ne beyaz, gri bir filmdi 2003 Rusya yapımlı return.
aynı return dan bahsediyorsak.

Teşekkürler P..., Sevinmene sevindim ben de.
 
Bilgi tek başına çok yıkıcı olabilir; bilgi vicdanla birleşmediğinde zulme de dönüşebilir, sevginin koşulu bilgi değildir bu nedenle bu kadar çok okuyan bir insan okuduklarını içselleştirmeden salt entelektüel hamallık adına okuyorsa tam da filmdeki gibi biri olur çıkar. Herkesi hor gören, kendi zavallılığını fark etmeden küçümseyici bakışlarla etrafını süzen, kadınlara acı veren ve bundan keyif alan biri.

Felsefe bölümlerinde özellikle de üst kademelerde başroldeki zat-ı muhterem gibileri görmek mümkündür.

bunun da, sevgi görmeyen sevgi veremez , vermeyi bilmez çünkü,, bilinirliliğinden geldiğini düşündüm yorumunu okuyunca.
karekter, kendi gözünde aşşağılıyor ki karşılarındakini, kendini üstün görsün
gördüğü üstünlükle -de- beslesin kendini.
ki; yokoluşunu farketmesin. ki; zor değil midir kendini farketmek.
 
bunun da, sevgi görmeyen sevgi veremez , vermeyi bilmez çünkü,, bilinirliliğinden geldiğini düşündüm yorumunu okuyunca.
karekter, kendi gözünde aşşağılıyor ki karşılarındakini, kendini üstün görsün
gördüğü üstünlükle -de- beslesin kendini.
ki; yokoluşunu farketmesin. ki; zor değil midir kendini farketmek.

Tabi ki büyüklük hezeyanı (megalomani) bu durumun izahı fakat onun altında da yatan aşağılık duygusu değil midir? İnsan bilinç düzeyinde kendinin farkına varamasa da o aşağılık duygusu bilinçdışında hep hissettirir kendini, kendi ezilmişliğini kaydeder hafıza ama bilince çıkmaz sansür mekanizmasına uğrar ki kişi yaşamını idame ettirebilsin, bunun telafisi de diğerlerini aşağılamaktan geçer. Bu kibir, narsist ve nihilist karakter bana çok bunaltıcı geldi, gerçek hayatta da bu tip insanlardan bunaldığım gibi. Görsel olarak da beni çok fazla etkileyen birşey bulamayınca filmde - ben bulamadım - kaçınılmaz son, sert gelen bir eleştiri=)
 
Yaprak dökümü dizisinin çok izlenmesinin nedeni de bu olmalı,
kendimizde-n olanlara sahip çıkmak, olmayanları dışlamak.
Başlık gibi özetlemişsin aslında;
....gerçek hayatta da bu tip insanlardan bunaldığım gibi,
okumak hoşuma gitti.
 
Yaprak dökümü dizisinin çok izlenmesinin nedeni de bu olmalı,
kendimizde-n olanlara sahip çıkmak, olmayanları dışlamak.
Başlık gibi özetlemişsin aslında;
....gerçek hayatta da bu tip insanlardan bunaldığım gibi,
okumak hoşuma gitti.

Bu da biraz indirgemeci bir yaklaşım oldu sanki; farklı hikayeler birçok insanın ilgisini çeker, farklı yaşamlar, romanlarda filmlerde aradığımız biraz da budur belki, bir başkasına bürünmek, bir başka zaman ve mekanda varolmak, başkalarının varoluşuna tanık olmak... Eğer yalnızca kendimiz gibi olanlara sahip çıkıp onların öykülerine meyletseydik sanırım izlediklerimiz rutin hayatın en sıkıcı görüntüleri olurdu, fakat sinema anlatılarında estetik görüntüler, iyi işlenmiş karakterler, sarsıcı, içe dokunan diyaloglar olmadığı müddetçe yalnızca farklılığına tutunup da onu baş tacı etmeyi kendi adıma çok anlamlı bulmuyorum. yine üzerine basa basa tekrarlıyorum, ben bulmadım, herkes kendinden bir parça bulmuş olabilir, gelmiş geçmiş en enteresan karakteri de içinde barındırıyor olabilir fakat ben daha farklı yorumladım izlediklerimi.
 
en son ben izledimmm:KK43::KK43:

Filmin pornografik yanını eleştirdiğiniz için çok daha fazlasını bekliyordum sanırım ki bu yüzden bana naif geldi:) Ya da son dönemde izlediğim 9 Songs gibi bir film yüzünden -tavsiye etmem bu filmin çok çok üstünde- bu hususta çıtam mı yükseldi ne oldu anlamadım normalde ben de cinselliğin gereksiz kullanımından çok rahatsız olurum, saw hususunda da kesinlikle katılıyorum, özellikle sonuncusu resmen midemi bulandırmıştı. Neyse filme döneyim, yönetmenin özellikle tercih ettiği birkaç plan beni düşündürdü -kadın kalça amorsundan Johnny ve masaj sahnesinde alt açıdan zengin p.ç- izleyeni zorla teşhire itiyor. Johnny'nin algısıyla bakabilmemiz için diyip geçmek biraz yavan kalıyor sanki.. Çünkü filmin genelinde karakterle bütünleşmemiz istenmiyor hatta özellikle bir mesafe var gibi ki bu da nihilist bir adamı anlattığı için olması gereken şey aslında, öyleyse mevzu bahis planlarla ilgili bir tutarsızlık mı var demeli bilmiyorum, onlar dışında rahatsız eden hiçbir unsur olmadı benim için.

Johnny karakterini cool bulmamakla birlikte ve hatta uyuz olmakla birlikte filmi beğendim ve severek izledim, teşekkürler prenses. Diyalog ağırlıklı bir filmdi ve bence tutarsızlık yoktu ama atlantisi anlıyorum çünkü karakteri sevemeyince, olay örgüsü de olmayınca film izleyende özdeşlik kurmayabilir, zoraki sanat işi gibi durabilir ama bence öyle değildi. Yönetmen, Johnny nasıl nihilist oldu sorusunu sorgulamıyor, adamın birkaç günlük yaşantısından tümevarmamızı istiyor. Dolayısıyla filmden bir olay örgüsü beklemek gerekmez. Diyaloglar, güvenlik görevlisiyle olan kısmı özellikle- o kadar güzeldi ki sanki doğaçlama akmış adamın ağzından diye düşündüm filmi izlerken, sonrasında yorumları okuyunca ve doğaçlama olduğunu öğrenince yuh diyiverdim.

Öte yandan şu soruyu soruyorum, bu kadar okuyan bir insan, sevgiyi aramaktan vazgeçebilir mi?

evet bende ilk izlediğimde doğaçlama olabileceğini düşünmüştüm ,
filmlerde ki açıklıkların rahatsız etmemesinin çıta yükselmesiyle gerçekten alakası var sanırım, ne filmler izledim banada naked çok naif geldi, rahatsız etmedi :KK70:
bu aralar vaktim yok diye yakınıyorum keşke bir kez daha izleyebilseydim maalesef ayrıntılarını çok fazla hatırlamıyorum.
izlemene ve sevmene memnun oldum :)
 
Dönüş/the return filminde ki kasvet duygusunu sevdim mi sevmedim mi ayırtedemiyorum aslında
film boyunca, ( film hakkında bilgi içeren satırlar :KK66:

izlediğim bir güney kore filminde babası, kızı ile kendince vedalaşarak
tam hatırlayamıyorum, ya üzerini kumla örterek ya da kızının yüzme bilmediğini bilerek ve suda bırakarak
ölmesini sağlıyordu. inancı gereği öyle yapması gerektiğine inandığı için.

yavaş yavaş kendinini belli ediyordu final ama, yokyok olmaz dürtüsü ile izlediğimden
olmasını tahmin etmekten en uzak durduğum son ile bitmişti.
kapkara olmuştu içim,

dönüş'ü de benzer beklenti/korku üzerinden seyretmiştim
özellikle ormanda ki kulûbe sahnesinde tamam dedim
kan,gövde,balta, lı düşüncelerimi havada gezdirdim, sanırım bu hisleri sevmedim
sonuna doğru da nefsim devreye girip,
oh oldu işte sana, kötülük yapan kötülük bulur edası hissettiğim/hissettirdiği için de sevdim demiş olabilirim.

ne siyah ne beyaz, gri bir filmdi 2003 Rusya yapımlı return.
aynı return dan bahsediyorsak.

Teşekkürler P..., Sevinmene sevindim ben de.

evet evet aynı filmden bahsediyoruz:)
film ilk sahnesinden itibaren kötü son beklentisi içine sokuyordu insanı ama nedendir bilinmez o malum sahnede kötü adam gitti ama yinede üzüldüm ben niyeyse :)
bu arada geçen haftalarda guvastanema önerdi "the return" filmini , o önermese ben önerecektim :))

bahsettiğin güney kore filmi Samaritan Girl olabilir mi acaba?
 
Bu da biraz indirgemeci bir yaklaşım oldu sanki; farklı hikayeler birçok insanın ilgisini çeker, farklı yaşamlar, romanlarda filmlerde aradığımız biraz da budur belki, bir başkasına bürünmek, bir başka zaman ve mekanda varolmak, başkalarının varoluşuna tanık olmak... Eğer yalnızca kendimiz gibi olanlara sahip çıkıp onların öykülerine meyletseydik sanırım izlediklerimiz rutin hayatın en sıkıcı görüntüleri olurdu, fakat sinema anlatılarında estetik görüntüler, iyi işlenmiş karakterler, sarsıcı, içe dokunan diyaloglar olmadığı müddetçe yalnızca farklılığına tutunup da onu baş tacı etmeyi kendi adıma çok anlamlı bulmuyorum. yine üzerine basa basa tekrarlıyorum, ben bulmadım, herkes kendinden bir parça bulmuş olabilir, gelmiş geçmiş en enteresan karakteri de içinde barındırıyor olabilir fakat ben daha farklı yorumladım izlediklerimi.
aynı ekrana bakıp farklı izlenimler barındırıldığı için sanırım
bazı izleyen 5 , 6 oy derken bazı izleyenin daha yüksek demesi.

yaşadığına yakını ya da yaşamak istediğine yakını benimsersin bazen ama
kendini sığlaştırmayıp bir de buna bakayım deyip futbol konulu da izlersin/izlemek istersin
birçok kişinin/adamın/kadının heyecan ile izlediği sen de komedi etkisi yaratır.

filmden ziyade, neden beğendim - beğenmedim dememizi
aynı izleti neden bazısını keyiflendirirken neden bazısını hüzünlendiriri irdelemek istedim.


evet evet aynı filmden bahsediyoruz:)
film ilk sahnesinden itibaren kötü son beklentisi içine sokuyordu insanı ama nedendir bilinmez o malum sahnede kötü adam gitti ama yinede üzüldüm ben niyeyse :)
bu arada geçen haftalarda guvastanema önerdi "the return" filmini , o önermese ben önerecektim :))

bahsettiğin güney kore filmi Samaritan Girl olabilir mi acaba?
evetevet, fedakâr kız dı bahsettiğim.
 
X