Ben aciz değilim, rahat olabilirsiniz. Allaha şükür. En sevmediğim şey slogan cümledir. Çünkü yalandır ve kimseye fayda sağlamayan ikiyüzlülük içerir. Aynı yukardaki genel cümleler gibi. Dul olan kendini köyü hissetmez zaten, birileri ona kötü olduğunu hissettirir. Bunu da sadece dedikoduyla yapmaz. Ona kira daha fazladır mesela.Siz burada - iyi düşüneyim gene de- olmasını istediğin hayatı yazarsın, sonra da kendini bu gerçekmiş, herkes böyle bir hayat yaşıyormuş gibi avutursun. Zaman değişti der, kenara çekilirsin. Ben ise olana, yaşanana göre yorum yaparım. Ayda 10 bin tl maaşı olan kadınlar dışında, dört bin lira maaş alan ve saat dokuzdan sonra işten çıkan ve büyük şehirlerin ücra yerlerinde ancak ev tutabilmiş boşanmış kadınlar senin bahsettiğin bu ezikliği, acizliği her akşam yaşıyor. Evliyken değil, boşanmışken yaşıyor. Çünkü boşanınca aile evine dahi sığınması sorun oluyor o kadının. Benim mesrlem senin ütopyan değil. O beni ilgilendirmez, sen orada yaşayabilirsin. Ben şu an şu saatte birilerinin yaşadığı dertten bahsediyorum. Sizin yanlış anladığınız da bu. Bu bir özgüven sorunu değil. Boynunu büktüğün için yaşadığın bir şey değil. Bu dışardan gelen çok somut bir dert. Ya vardır ya yoktur.
Siz bunu onların dertli olanlarına rastlamadığınız(!) için yok sayar, hayatta etiketi basar geçersiniz. Sen ben geçiyoruz diye o da kendi ekstra sorunlarıyla başbaşa kalır. Konu kapandıysa mesele yok, nafakaya da ihtiyaç yok.
Tüm kadınlar evlendiğinin ertesi günü altınlarımı istiyorum dese, evliliğin ikinci gününe kaç çift çıkar sanıyorsunuz? Ha, o zaman zaten boşansın diyeceksiniz. Doğru tabiki. Ama bir insan suskun ve hakkını müdafa etmeyi bilmiyor diye sürünmeyi hak etmez. Güçlü olan yani devletin asıl olayı bu şekilde mağdur olabilecekleri korumaktır. Hikaye yazmak değil.
Nafaka arada bağ değildir. Bu kadar duygusallığa gerek yok. Buna bağ dersek ev sahibimiz kardeşimiz falan olur herhalde.