Bu ayrıntılar eşinin bencil tarafının ağır bastığını gösteriyor evet. Ara ara denk geldiğim yorumlarında "İkinci evliliğimde çok şanslıyım" vurgusunu gördüğüm için, bunu birbirine düşkün bir çiftin bocaladığı, kurtarılabilir zamanları gibi düşünmüştüm ancak bu hep böyle süregeldiyse, hep "Ben" kısmı ağır bastıysa, elbette hal zorlaşıyor.
Bir yandan anlayabiliyorum, hayatı da kaçırmak istemiyor, insanın giyinesi kuşanası kendine bakası gelir, bazı bazı savurganlığı tutar kendini şımartmak ister, ama haklısın ki çocuk olduğu anda insanın öncelikleri değişiyor. En azından benim de beklentim tıpkı senin gibi olurdu diyebilirim. Hamileyken yanımda umarsızca sigara içen bir eş, gözümden düşer, ben bebekle uğraşıp ne alınır-ne edilir bütçeyi kontrol ederek çocuğumun eğitimi osu busu vb için bir kenara atmaya çalıştıkça, öbür yandan 20 bin liralık telefonla çıkagelen eşe "Çok mu lazımdı?!!" derim, derim yani.
Peki sen ne istiyorsun?
Bu adamı, bu haliyle istiyor musun?
Olabilecekler belli; gidersen, bir çatışma anında muhtemelen "Gelmeseydin! Zorla mı getirdim?!!"i bol bol duyacaksın. Sen işinden, çevrenden uzaklaşacaksın. İstanbul, çocuk büyütmek için nasıl bir yerdir bilmiyorum (Şahsen bana korkunç geliyor) ancak ben de Antalya'da çocuk büyüten biri olarak söyleyebilirim ki, buradan başka bir yer düşünemezdim çocuğumu rahat ve huzurlu büyütmek için.
Şu halde eşine "Bunu düşünmem için zamana ihtiyacım var" diyerek, sadece kendin için terapi desteği alabilirsin; ne istediğin ya da hangisinin daha yararına bir yol olacağı konusunda daha net olursun, kararını da sağlıklı alırsın. Son yıllarda insanlara sorup onların görüş ve fikirlerini tartmaya çalışıp sonunda dön dolaş kafama eseni yapacağım yere çıkıp kendimi yoracağıma, sadece kendime doğru soruların yöneltilmesiyle ne istediğimden-benim için neyin ne kadar doğru olabileceğinden çabucak emin olmanın daha hafif hissettirdiğini fark ettim. Sana tavsiyem, biraz kulak tıkayıp, içini dinleyip kendine doğru soruları sormak/sorduracağın biriyle konuşmak.