24 KASIM İÇİN SADECE SİZLERE ARMAGANIM OLSUN ÖGRETMENLERİM (yorumsuz)

daylight

Suna Keskin
Kayıtlı Üye
6 Mayıs 2008
2.455
45
Günün son dersinin sonuna gelinmişti. Öğrenciler çıkmak için
sabırsızlanıyordu. Defter ve kitaplarını çantalarına koydular. Zil çalar
çalmaz, dışarı çıkmak için hazırdılar. Yalnız, Ali hazırlanmamıştı.
Gecikmek için de elinden geleni yapıyordu.
Nihayet zil çaldı. Öğrenciler bir anda kapıya yöneldi. Ali, yerinden
kalkmadı. Ağır ağır eşyasını topladı. Bir yandan göz ucuyla öğretmenine
bakıyor, bir yandan da arkadaşlarının gitmesini bekliyordu.
Öğretmeni, onun bu hâlini fark etti:
- Hayrola Ali, dedi. Eve gitmeyecek misin?

Ali, son arkadaşının da çıktığını görünce cevap verdi:


- Sizinle konuşmak istiyordum öğretmenim.


- Peki, dedi öğretmeni. Ne söyleyeceksin bakalım?


- Ahmet arkadaşımız var ya…


- Evet, ne olmuş Ahmet'e?


- Durumları pek iyi değil galiba. Annesi, beslenme çantasına pekiyi şeyler
koymuyor.


- Ee?


- Ona yardım etmek istiyorum. Ama benim yardım ettiğimi bilirse üzülür.
Günde bir simit parası biriktirip her hafta size versem, siz de ona
verseniz?


Cebinden bir avuç bozuk para çıkarıp öğretmenin masasının üzerine koydu.
Nurhan Öğretmen, paraya dokunmadı. Sandalyesine oturup düşündü.


Ali hakkındaki bilgilerini yokladı. Bildiği kadarıyla ailesinin durumu
pekiyi değildi. Bu çalışkan ve sevimli öğrencisi, ne kadar da iyi niyetli ve
düşünceliydi. Zengin bir ailenin çocuğu değildi. Buna rağmen yardım etmek
istiyordu. Üstelik yardım ettiğinin bilinmesini istemiyordu. Nurhan


Öğretmen:


- Dur bakalım Ali, dedi. Bildiğim kadarıyla sizin de maddî durumunuz
pekiyi değil. Yanlış mı biliyorum?


- Doğru biliyorsunuz öğretmenim. Babam gündelikçi. Çoğu zaman iş
bulamıyor. Ama ben de çalışıyor, para kazanıyorum.


- Nerede çalışıyorsun?


- Simit satıyorum.


Nurhan Öğretmen yine durup düşündü. İyiliğin bu kadarına ne demeliydi şimdi.
Bunun gerçekleşmesi zordu. Onu, bundan vazgeçirmek için bir çare bulmalıydı.
Bunu yaparken, sevimli öğrencisini de kırmamalıydı. Onunla biraz daha
konuşursa, belki bir yolunu bulurdu.


Nurhan Öğretmen, Ali'ye döndü:


- Büyüyünce ne olmak istiyorsun, diye sordu.


- Çok zengin bir işadamı…


- Niçin?


- İnsanlara daha çok yardım etmek için…


- Güzel, dedi Nurhan Öğretmen. Bak şimdi Ali, Ahmet'in ailesinin durumu
pekiyi değil; bu doğru. Ama sizinki de bundan pek farklı değil. İstersen
acele etme; çok zengin olduğun zaman insanlara yardım edersin.


Olmaz mı?


- Olmaz, dedi Ali. Şimdi yapmalıyım.


- Neden olmaz?


- Üç sebepten dolayı olmaz.


Birincisi: Bu para zaten benim değil. İyilik ettiğim için Allah, beni
insanlara sevimli gösteriyor. İnsanlar da bundan etkileniyor, daha çok simit
alıyorlar. Bu sayede gün boyu çalışanlardan bile fazla simit satıyorum. Hele
mahallede Hasan Amca var, her gün iki simit alıp güvercinlere veriyor.


İkincisi: 'Ağaç yaş iken eğilir.' deniliyor. Şimdiden iyilik yapmayı
öğrenmezsem büyüdüğümde hiç yapamam.


Üçüncüsü ise daha önemli: Büyüdüğüm zaman çok zengin bir işadamı olmak
istiyorum. Zamanında yatırım yapmayanlar büyük işadamı olamazlar.


Nurhan Öğretmen, karşısında büyük biri varmış gibi dinliyordu:


- Bu sonuncusunu pek iyi anlayamadım, dedi. Biraz açıklar mısın?


- Açıklayayım öğretmenim, dedi Ali. Şimdi, çok zengin olmadığım için,
ancak günde bir simit parası kadar yardım edebiliyorum. Bundan fazlasını
veremem. Allah, Cennet'i gücü kadar iyilik edene veriyor. Şimdi gücüm bu
olduğuna göre Cennet'in fiyatı birkaç simit parası kadardır. Eğer zengin
olmadan ölürsem birkaç simit parasıyla Cennet'e girebilirim. Bundan daha
kârlı bir yatırım olur mu?


Nurhan Öğretmen'in gözleri dolmuştu. Başını 'Evet' anlamında sallarken
masanın üzerindeki paraları bir bir topladı.


Valla ne deyim arkadaşlar hayatta ibret alınacak o kadar çok şey var ki, Allah kimseyi o durumlara düşürmesin...senağlamasenağlama
--------------------------------------------------------------------------------
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…