Popüler Konu 24 Haziran Başkanlık seçimi anketi ;

Başkanlık seçiminizde oyunuzu kime vereceksiniz ?

  • AKP ile MHP ortak adayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan

    OY: 891 37,9%
  • CHP adayı Yalova Milletvekili Muharrem İnce

    OY: 1.067 45,4%
  • HDP adayı İstanbul Milletvekili Selahattin Demirtaş

    OY: 67 2,9%
  • İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener

    OY: 274 11,7%
  • SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu

    OY: 42 1,8%
  • VP Genel Başkanı Doğu Perinçek

    OY: 8 0,3%

  • Ankete Katılan
    2.349
  • Anket Kapalı .
Philly cigim buldugum birkaç çalışmayı buraya ekliyorum okumak isteyenler için KOİ lerin avantajları ve dezavantajları yazıyor bende araştırmaya devam edecegim



Kamu-Özel İşbirliği (KOİ) projeleri, özellikle tasarruf açığı olan ülkelerde artan altyapı ihtiyaçlarını karşılamak için kamu ve özel sektör arasında risk paylaşımına ve işbirliğine dayalı olarak uygulamaya konulan bir finansman yöntemidir. Belli başlı yöntemler olarak, Yap-İşlet-Devret, Yap-İşlet, Yap-Kirala-Devret, İşletme Hakkı Devri gibi uygulamalar bulunmakla birlikte, Türkiye’de en yaygın model olarak yap-işlet-devret projeleri olduğu görülmektedir.

Dünya Bankası verilerine göre, 1990-2016 yılları arasında gelişmekte olan ülkelerde Kamu-Özel İşbirliği yöntemiyle toplam 2,6 trilyon ABD doları tutarında 7132 adet proje gerçekleştirilmiştir. KÖİ projelerinde 1 trilyon dolar ile en yüksek payın Latin Amerika ve Karayipler bölgesine ait olduğu, bunu Doğu Asya ve Pasifik ile Avrupa ve Orta Asya’nın izlediği görülmektedir.

Bu projelerde değer olarak 1 trilyon doların üzerinde bir tutarla (1.040 milyar dolar) en yüksek yatırımın bilgi-iletişim teknolojileri (telekomünikasyon) sektöründe yapıldığı, daha sonra sırasıyla elektrik, karayolu ve havayolu gibi sektörlerin geldiği görülmektedir. Adet olarak en fazla proje ise elektrik sektöründe gerçekleştirilmiştir. Yine Dünya Bankası verilerine göre, 1990-2015 yılları arasında gelişmekte olan ülkelerde en fazla proje stokuna sahip ilk 10 ülke içerisinde;

  • Brezilya’nın 517 milyar dolarlık toplam yatırım tutarıyla (sözleşme büyüklüğü olduğu düşünülmektedir) ilk sırada yer aldığı görülmektedir.
  • Hindistan 343 milyar dolar ile ikinci,
  • Türkiye 165 milyar dolar ile üçüncü,
  • Rusya 155 milyar dolar ile dördüncü,
  • Çin 145 milyar dolar ile beşinci,
  • Meksika 142 milyar dolar ile altıncı görünürken,
  • Arjantin 98 milyar dolar ile yedinci,
  • Filipinler 73 milyar dolar ile sekizinci,
  • Endonezya 72 milyar dolar ile dokuzuncu,
  • Şili 69 milyar dolar ile onuncu sırada yer almaktadır.
Buna karşın, adet olarak en fazla projenin 1.326 adet ile Çin’de gerçekleştirildiği, bunu Hindistan ve Brezilya’nın takip ettiği, Türkiye’nin 185 proje ile sekizinci sırada yer aldığı anlaşılmaktadır.

Türkiye’nin proje tutarı itibarıyla ilk üç sırada olmasına karşın proje sayısı bakımından daha alt sıralarda yer alması; proje başına yatırım tutarının, başka bir ifadeyle proje büyüklüklerinin diğer ülkelere kıyasla yüksek olduğuna işaret etmektedir. Nitekim dünya bankası verilerine göre yapılan hesaplamada, gelişmekte olan ülkeler içerisinde KÖİ proje stoku en yüksek olan ilk 5 ülke içerisinde proje başına ortalama yatırım tutarı (sözleşme büyüklüğü) en yüksek ülke olarak Türkiye 892 milyon dolar ile ilk sırada yer alırken, Türkiye’yi 627 milyon dolar ile Brezilya, 453 milyon dolar ile Rusya, 383 milyon dolar ile Hindistan ve 109 milyon dolar ile Çin’in izlediği görülmektedir.

Avrupa’da gerçekleştirilen KÖİ projeleri analiz edildiğinde, son üç yılda KÖİ projelerindeki gelişmeler Avrupa Kamu-Özel İşbirliği Uzmanlık Merkezi (EPEC) verilerine göre şu şekildedir:

Avrupa ülkelerinde finansal kapanışı gerçekleştirilen KÖİ projelerinin toplam değeri 2014 yılında 18,7 milyar avro, 2015 yılında 15,6 milyar avro, 2016 yılında 12 milyar avro olmuştur.

2014 yılında 6,6 milyar avro ile İngiltere ilk sırada yer alırken, Türkiye 3,5 milyar avro ile ikinci sırada, Almanya 1,5 milyar avro ile üçüncü sırada yer almıştır. Bununla birlikte, 2015 yılında Türkiye 9,2 milyar avroluk KÖİ projesiyle, İngiltere ve Fransa’nın da önünde en fazla KÖİ projesi gerçekleştiren ülke olmuştur. 2016 yılında ise 3,8 milyar avro ile İngiltere en büyük KÖİ pazarını oluştururken, bunu Fransa ve Türkiye izlemiştir.

Avrupa ülkelerinde son yıllarda finansal kapanışı gerçekleştirilen KÖİ projelerinde en çok yatırım yapılan sektörün sırasıyla ulaştırma, sağlık ve eğitim olduğu görülmektedir.

1986-2016 yılları arasında Türkiye’de uygulanan KÖİ projelerinin adet olarak yüzde 47,9, sözleşme değeri olarak yüzde 62,8’inin yap-işlet-devret projeleri olduğu görülmektedir. Bunu sırasıyla İşletme Hakkı Devri, Yap-Kirala-Devret ve Yap-İşlet projeleri takip etmektedir (Kalkınma Bakanlığı, 2017: 20).

1986-2016 yılları arasında Türkiye’de 182 adedi işletmede, 29 adedi yapım aşamasında olmak üzere 2017 yılı fiyatlarıyla toplam yatırım tutarı 53,7 milyar dolar düzeyinde 211 proje uygulamaya konmuş olup, bu projelerin sözleşme değeri 123,5 dolardır[1] (Kalkınma Bakanlığı, 2017: 13). Bu projelerde, 23,3 milyar dolar yatırım tutarı ve yaklaşık 69 milyar dolar sözleşme değeriyle 2013 yılında en yüksek değere ulaşıldığı, 2016 yılı sözleşme değerinin ise 4,6 milyar dolar olduğu görülmektedir.

Son yıllarda yapımı tamamlanan projeler olarak, örneğin 2016 yılında Avrasya Tüneli, Osmangazi Köprüsü, Ankara Hızlı Tren Garı, Yozgat Şehir Hastanesi, Mersin Entegre Sağlık Kampüsü gibi projeler ve devam eden projeler bağlamında İstanbul Yeni Havalimanı, Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu, İstanbul, Ankara, Bursa, İzmir Entegre Sağlık Kampüsleri ve şehir hastaneleri gibi projeler yer almaktadır. Bunlar içerisinde özellikle İstanbul Yeni Havalimanı projesi 14,2 milyar dolar yatırım tutarına sahiptir (Kalkınma Bakanlığı, 2017: 27-49).

Türkiye’de toplam 123,5 milyar dolar sözleşme değeri içerisinde 67,5 milyar ABD Doları ile havaalanı projeleri ilk sırada yer alırken, bunu sırasıyla enerji (25,3 milyar dolar), karayolu (13,6 milyar dolar), sağlık tesisi (10,6 milyar dolar) vb. takip etmektedir. Sayı itibarıyla ise, toplam 211 proje içerisinde 81 proje ile enerji sektörü ilk sırada yer almış, bunu yine sırasıyla karayolu (38 adet), liman (22 adet), sağlık tesisi (18 adet) vb. projeler takip etmiştir (Kalkınma Bakanlığı, 2017: 21).

Değerlendirme
  • Kamu-Özel İşbirliği projelerinin bilhassa gelişmekte olan ülkelerde ve Türkiye’de önemli boyutta uygulama alanı bulduğu,
  • Gelişmekte olan ülkelerden sırasıyla Brezilya, Hindistan, Türkiye, Rusya, Çin ve Meksika’da kamu-özel işbirliği proje yatırım stokunun diğer ülkelere kıyasla yüksek olduğu,
  • Türkiye’de uygulamaya konulan kamu özel işbirliği projelerinde son yıllarda artış olduğu,
  • Gelişmekte olan ülkeler içerisinde KÖİ proje stoku yüksek olan ülkeler içerisinde Türkiye’nin proje başına ortalama yatırım tutarının(sözleşme büyüklüğü) en yüksek olduğu, başka bir ifadeyle diğer ülkelere kıyasla daha büyük projelerin bu yolla finanse edildiği,
  • Gelişmekte olan ülkeler genelinde bu projelerde değer olarak en yüksek yatırımın bilgi-iletişim teknolojileri (telekomünikasyon) sektöründe yapıldığı, Türkiye’de ise havaalanı projelerinin ilk sırada yer aldığı görülmektedir.
  • Türkiye’de konunun giderek artan önemi de dikkate alınarak;
    • Bu projelerde fizibilite çalışmalarının titizlikle yürütülmesi, ekonomik ve sektörel politikalarla uyumlu olarak proje önceliklendirilmesinin yapılması,
    • Projelerdeki uzun dönemli talep garantileri, kira ödemeleri ve borç üstlenimleri gibi hususların sağlıklı projeksiyonlara dayandırılması, şeffaf olması ve olası risklerin asgariye indirilmesi,
    • Sözkonusu projelerde özellikle ileriye yönelik bilgi ve verilerin kamuoyuna açık olarak paylaşılması, kamuoyunun ve akademik kesimlerinin katkı ve analizlerine de imkân sağlanarak gelecekte bütçe üzerinde finansman yükünün oluşturulmaması önemli görülmektedir.
Download full-text PDF
Ad
Türkiye'deki Kamu Özel İşbirliği Modelinin İyileştirilmesine ait Öneriler
Conference Paper (PDF Available) · October 2015 with 411 Reads

Conference: Conference: 3rd National Conference on Earthquake Engineering and Seismology

Discover the world's research
  • 15+ million members
  • 100+ million publications
  • 700k+ research projects
Join for free



Full-text (PDF)
Available from: Gokhan Tunc, Apr 12, 2016
Download full-text PDF



3. Türkiye Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı
14-16 Ekim 2015 –DEÜ – İZMİR
TÜRKİYE’DEKİ KAMU ÖZEL İŞBİRLİĞİ MODELİNİN
İYİLEŞTİRİLMESİNE AİT ÖNERİLER
Gökhan Tunç1ve Emrah Özsaraç2
1Yrd. Doç. Dr., İnşaat Müh. Bölümü, Atılım Üniversitesi, Ankara
2Projeler Kontrol ve Teklif Grubu, Hidro Dizayn, Ankara
Email: gokhan.tunc@atilim.edu.tr ve eozsarac@hidrodizayn.com
ÖZET:
Bu makale, kamu özel işbirliği (KÖİ) modeli kullanılarak Türkiye'de inşa edilen projeler üzerine yapılan
çalışmanın sonuçlarını içermektedir. KÖİ modelinin uygulandığı ülkelere özgü olarak özel sorunlar içerdiği
bilinen bir gerçek olup, bu sorunların Türkiye'deki gelişimine ve farklılaşmasına yazıda değinilecektir. KÖİ
modeline ait konular önce mühendislik sonra da hukuki yönlerini içerecek şekilde iki ayrı kategoride ele
alınacaktır. Modelin mühendislik yönü, sözleşme ve inşaat yönetimi perspektiflerinden araştırılarak
incelenecektir. Çalışmanın hukuki konuları içeren kısmında ise Türkiye'ye özgü yaşanılan sorunlar ele
alınacaktır. Bu kapsamda, kamu ve özel sektörü çevreleyen belirsizlikler ve sorunları vurgulamak amacıyla
güncel mevzuat ve yasalar ile yönetmelikler incelenip değerlendirilecektir. Böylelikle, KÖİ modelinin
Türkiye'deki gelişim süreci mercek altına alınmış olacaktır. Finansman durumu ile sözleşme ve ruhsat
projeleri de KÖİ modelini oluşturan anahtar nitelikteki risk parametreleri olarak bu yazıda ele alınacaktır.
Modelin, Türkiye’ye adaptasyon sürecinde yaşanan zorluklar da incelenerek tarihsel gelişimine dair bilgiler
aktarılacaktır. Özellikle son yıllarda yaygın olarak kullanılan Kentsel Dönüşüm Projeleri ile KÖİ modeli
arasındaki ilişkiden de bahsedilecek ve modelin Türkiye’ye adaptasyon sürecinde yaşanılanlar tartışılacaktır.
ANAHTAR KELİMELER: Kamu Özel İşbirliği, Kentsel Dönüşüm
1. GİRİŞ
Ülkemizde Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) olarak bilinen; kamu yatırım ve hizmetleriyle özel sektörü büyük
ölçekli projelerde bir araya getiren model, Avrupa kıtası incelendiğinde 1992 yılında ilk olarak İngiltere’de
Özel Sektör Finansmanı (ÖSF veya Private Finance Initiative, PFI) adıyla uygulanmaya başlanmıştır (Li ve
diğerleri, 2005). Dünya’ya bakıldığında ise KÖİ modelinin köklerinin özellikle kamu ve özel sektör ortaklığı
ile mali açıdan desteklenen eğitim programları kapsamında ilk olarak ABD’de atılmış olduğu görülecektir.
Modelin, ABD’de geniş kapsamlı olarak kullanılması ise özellikle 1960lı yıllardan sonra yaygınlaşan kentsel
dönüşüm projeleri ile ortaya çıkmıştır (Yescombe, 2007).
KÖİ modelinin yaygın olarak farklı kıtalarda kullanılmasına ise özellikle 1990lı yılların sonunda
başlanmıştır. Aslında özel sektörün kamu projelerinde yaptığı yatırımların tarihçesi 18. yüzyıl Avrupa’sına
kadar uzanır. Aynı yüzyıl içerisinde yapılan “Paris İçme Suyu Projesi” devlet tarafından özel sektöre tanınan
imtiyazlı sözleşmeler altında KÖİ modeline örnek gösterilebilecek bir projedir. 19. yüzyıla gelindiğinde ise
benzer tür örneklere sadece Avrupa ülkelerinde değil dünyanın diğer ülkelerinde de rastlanmaktadır. Süveyş
Kanalı, Trans-Sibirya Demiryolu ve Avrupa’daki pek çok demiryolu ile su kanallarına ait projeler, 19. yüzyıl
KÖİ modeline örnek gösterilecek türden projelerdir (Kumaraswamy ve Morris, 2002). KÖİ modeli
günümüzde, altyapı, eğitim, savunma sanayi ve sağlık gibi çeşitlilik gösteren pek çok sektörde
kullanılmaktadır.
KÖİ modelinin Türkiye’deki tarihçesi ise Avrupa’daki diğer ülkelere göre daha farklı şekilde gelişmiştir.
1980’lerden itibaren geçen yaklaşık 30 yılda, özellikle elektrik üretimi ve dağıtımı, havaalanı, liman ve



3. Türkiye Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı
14-16 Ekim 2015 –DEÜ – İZMİR
karayolu alanlarındaki onlarca proje bu model ile hayata geçirilmiştir. Ülkemizde, 1994 yılında çıkarılan
3996 sayılı "Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında
Kanun" ile yaygınlaşan ve otoyollardan havaalanlarına, yat limanlarından gümrük kapılarına kadar pek çok
farklı sektörde başarıyla uygulanan KÖİ projeleri, günümüzde 3359 sayılı "Sağlık Hizmetleri Temel
Kanunu" kapsamında Yap-Kirala modeli ile gerçekleştirilecek entegre sağlık kampüsleriyle yeni bir boyut
kazanmıştır. Ayrıca 652 sayılı "Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname" ile eğitim-öğretim tesislerinin, 351 sayılı "Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanunu"
ile de yurt ve benzeri öğrenci konaklama tesislerinin KÖİ yöntemiyle gerçekleştirilmesinin yolu açılmıştır
(T.C. Kalkınma Bakanlığı, 2012).
KÖİ modeli pek çok farklı parametreyi içerisinde barındıran bir ortaklık türü olarak karşımıza çıkar. Bu
parametrelerden en önemlisi ise risk yönetimi ile ilgili olanıdır. Dolayısı ile KÖİ modelini; doğası gereği risk
yönetimini en önemli parametre olarak ortaya çıkartan model olarak tanımlamak doğru olacaktır (Li, 2003).
KÖİ modeline uygun yapılan pek çok projede mevcut riskin hem analizi hem de kontrolü oldukça güç olup
kompleks bir çalışma süreci içerir. Bu yüzden risk yönetiminin doğru yapılması hem kamu hem de özel
sektör açısından KÖİ modelinin ana hedefi olarak karşımıza çıkmaktadır. Risk dağılımının projenin daha ilk
aşamalarında doğru tanımlanması ise projenin başarısını etkileyen en önemli faktördür. Bu makalede risk
faktörleri üzerinde de durulacak ve projelerin başarıya ulaşmasındaki öneminden bahsedilecektir.
KÖİ projelerinde yaşanılan en büyük sorun ise genel olarak sözleşme sürecinde yönetimsel anlamda
harcanan yoğun zaman ile pazarlık aşamasındaki uzun gecikmelerden kaynaklanan süre kayıpları olarak
tariflenebilir. Bu yazıda, KÖİ modeli önce mühendislik yönleri sonra da hukuki konuları içerecek şekilde ele
alınacaktır. Modelin Türkiye’deki gelişimi ve farklılaşmasına dair bilgiler sunulacaktır. Özellikle son yıllarda
uygulanan Kentsel Dönüşüm Projeleri ile KÖİ modeli arasındaki ilişkiden bahsedilecek ve modelin
Türkiye’ye adaptasyon sürecinde yaşanılanlar tartışılacaktır.
2. KÖİ NEDİR?
KÖİ modeli için literatürde kabul gören farklı tanımlar bulunmaktadır. Bu tanımlardan biri Dünya Bankası
tarafından yapılan tanımdır (Dünya Bankası, 2012). Dünya Bankasına göre, “KÖİ, kamu sektörünün
sorumlulukları altında yer alan hizmet veya işlerin bir kısmının özel sektör tarafından sağlandığı, genellikle
orta ve uzun vadedeki kamu ve özel sektör arasında yapılan düzenlemeler ile altyapı ve/veya kamu
hizmetlerinin temini için tarafların ortak hedefler üzerinde uzlaşma sağladığı anlaşma” olarak tariflenir.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü, OECD’de yer alan tanımda ise “KÖİ, kamunun hizmet alım
amacının özel sektörün kar amacı ile örtüştüğü kamu ve özel sektör arasındaki uzun süreli anlaşma” olarak
tariflenir (OECD, 2011). Avrupa KÖİ Uzmanlık Merkezi’ne (European PPP Expertise Centre) göre KÖİ
amaçları da ayrıntılı olarak izah edilecek şekilde: “KÖİ; kamu ve özel sektörün kamu altyapı projelerini
(ulaşım, enerji, su ve diğer) yapmak amacı ile birlikte işbirliği içerisine girdiği, genellikle uzun sözleşme
sürecine dayalı; proje riskinin özellikle tasarım, inşaat, işletme ve/veya finansal desteği içeren belirli bir
kısmını özel sektöre bıraktığı; amacın, projenin tüm sürecine ait içeriği göz önüne alındığında, projenin
çıktılarından ziyade detaylarına odaklandığı; özel sektör tarafından finansal desteğin sağlandığı ve hizmet
alımına karşılık özel sektör ödemelerini içeren model” olarak tanımlanmıştır (Avrupa KÖİ Uzmanlık
Merkezi, 2011). Yukarıdaki farklı tarifler özetlenecek olursa, KÖİ; kamu ve özel sektör ile bazı durumlarda
finans sağlayıcısının da doğrudan taraflardan biri olduğu, sözleşmeye dayalı olarak yatırım ve hizmetlerin,
projeye yönelik maliyet, risk ve getirilerin, kamu ve özel sektör arasında paylaşılması yoluyla
gerçekleştirildiği işbirliği modelini tarifler.
KÖİ projeleri pek çok farklı model altında uygulanmaktadır. Bu farklı modellerin en yaygın kullanılanları;
İHD (İmtiyaz Hakkı Devri), YD (Yap-Devret), Yİ (Yap-İşlet), YİD (Yap-İşlet-Devret), YİİD (Yap-İyileştir-
İşlet-Devret), YKİD (Yap-Kirala-İşlet-Devret), YKD (Yap-Kirala-Devret), YSİ (Yap-Sahiplen-İşlet) ve YSD
(Yap-Sahiplen-Devret) olarak adlandırılmaktadır. Bu modeller ile KÖİ modeli arasında ise bazı temel
farklılıklar mevcuttur. Bu farklılıklar sadece KÖİ modelinde yer alan şu özelliklerle kendini gösterir: (a)



3. Türkiye Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı
14-16 Ekim 2015 –DEÜ – İZMİR
karmaşık risk paylaşımı özellikleri vardır, (b) kendisine özgü sözleşmesel içerikleri mevcuttur, (c) sözleşme
süreleri uzundur, (d) bütçesel anlamda özel sektör tarafından desteklidirler, (e) sonuç odaklı sözleşmelerdir.
Dolayısı ile KÖİ projelerinin yönetimi geleneksel modellere göre farklı ve özel yetkinlikler zinciri içerir.
3. NEDEN KÖİ?
KÖİ’yi Dünya’da cazip model kılan belli başlı nedenler vardır. Bu nedenler, Tablo 1’de 13 madde halinde
sıralanmıştır. Tablodan da görüleceği üzere verilen nedenler; kaynaklar, risk, maliyet ve yapılabilirlik
başlıkları altında özetlenebilir. Tabloda yer alan faktörler projenin karmaşık yapısına ve uygulandığı ülkeye
bağlı olarak bazı olumsuzlukların veya risklerin doğrudan veya dolaylı olarak ortaya çıkmasına neden
olabilecektir. Bu olumsuzluklardan bazılarına makalede değinilecek fakat makalenin hedeflediği kapsam
dâhilinde 13 maddenin her biri sayfa sınırlaması nedeni ile irdelenmeyecektir.
Tablo 1. KÖİ Modelini Cazip Hale Getiren Faktörler (Ismail, 2013)
No
Açıklama
No
Açıklama
1
Kamu sektörünün mali açıdan yaşadığı darboğazı çözmesi
8
Kamu sektörünün idari maliyetini azaltması
2
Bütünleşik bir çözüm sunması
9
Yerel ekonominin gelişmesini sağlaması
3
Sermaye yatırımı için gereken para miktarını azaltması
10
Yapılabilirliği geliştirmesi
4
Yaratıcı ve yenilikçi yaklaşımların teşvikini sağlaması
11
Sürdürülebilirliği geliştirmesi
5
Toplam proje bedelini azaltması
12
Kamu desteğini sınırlı veya çok az kullandırması
6
Projenin yapım süresini azaltması
13
Projenin ilerleyişini hızlandırması
7
Riskin özel sektöre kaydırılması
4. KÖİ PROJELERİNİN FİNANSMANI
Proje finansman modelleri söz konusu olduğunda öncelikle devlet tekeli, ardından da özelleştirme süreci akla
gelir. Günümüzde ise devlet tekeli ve özelleştirme dışında KÖİ modeli geliştirilmiştir. Model, finansman
ihtiyacının karşılandığı ve özel sektörün de bu ortaklıkla kira geliri elde etme noktasında karlı olabileceği bir
model olarak karşımıza çıkmaktadır. Finansman açısından taraflar arasındaki menfaat paylaşımı önemlidir.
Kamu sektörü açısından en büyük menfaat, yüksek maliyet ve finansman gerektiren hizmetlerin
gerçekleştirilmesiyle hizmet arzının sağlanması yönünde oluşur. Kar maksimizasyonu odaklı hareket eden
özel sektörün menfaati ise sözleşme sürecinde, kira gelirinin eşik değer veya üzerinde elde edilmesiyle
sağlanmış olur.
Özel sektörün KÖİ projelerini yerine getirirken sağlamaları gereken finansal destek ve kredi arayışları ise
finansal modelin en önemli basamağını oluşturur. Bu kapsamda Devlet Borç Garantisi (Government Debt
Guarantee - GDG) olarak sağlanan destek büyük önem arz eder. Özel sektör girişimcileri bir taraftan kredi
arayışını sürdürürken, diğer taraftan da büyük ölçüde KÖİ projelerinin karlılığını geliştirmeye çalışırlar
(Public-Private Infrastructure Advisory Facility, PPIAF, 2009). Fakat GDG uygulayan hükümetin finansal
durumunun ifşa edilmesi olasılığı nedeni ile GDG’nin uygulanması başlı başına bir sorun olarak ortaya
çıkabilir. Tang’a göre (2010), hükümetin garantör olarak çok fazla belirginleşmesi, imtiyaz sahibinin kamu
yararı gözetmek yerine sözleşmeden aşırı yarar (gabin) sağlayacağı bir duruma dönüşmesine neden olur.
KÖİ, yukarıda verilen tanımlara ek olarak; devlet ile özel sektör arasında uzun vadeli esnek bir sözleşme
temeline dayanan ve kamu hizmetlerinin görülmesine ve/veya finansmanına devlet ile özel sektörün bir arada
katılmasını öngören, finansman, altyapı ve hizmet sağlama için kullanılan bir kavramdır (Tan, 1995).



3. Türkiye Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı
14-16 Ekim 2015 –DEÜ – İZMİR
5. KÖİ PROJELERİNİN TAŞIDIĞI RİSKLER
KÖİ projelerinin başarılı olması, taşıdıkları risk faktörlerinin açıklıkla tanımlanmasına ve analiz edilmesine
doğrudan bağlıdır. KÖİ’nin taşıdığı risk faktörleri kamu ve özel sektöre ait olan riskler olmak üzere iki ayrı
kategoride incelenebilir. Risk dağılımının projenin daha ilk aşamalarında doğru tanımlanması projenin
başarısını etkileyen en önemli faktördür. KÖİ projelerinde yer alan riskin genellikle büyük bir bölümünü
üstlenen taraf özel sektördür (Shen ve diğerleri, 2006).
Projenin başarıya ulaşmasını her iki tarafın taşımış olduğu riskler olumsuz etkileyebileceğinden bu yazıda
ayrı ayrı incelenmeyip bütünleşik olarak ele alınacaktır. Riskler; projenin doğası gereği taşıdığı karmaşık
yapısından dolayı (a) projenin doğasından kaynaklanan riskler ve (b) dış kaynaklı riskler olmak üzere iki ayrı
grupta incelenecektir (Rebeiz, 2012).
5.1 Projenin Doğasından Kaynaklanan Riskler
Projenin doğasından kaynaklanan riskler: (a) maliyeti artıran riskler, (b) inşaat sürecindeki gecikmelerden
kaynaklı riskler ve (c) zemin koşullarına bağlı riskler olmak üzere üç ayrı başlık altında incelenebilir.
Bunlardan maliyet artışı ile ilgili olan ilk risk türünde riskler kontrol edilebilir ve edilemez değişkenler
olarak ele alınır. Örneğin; düşük verim, mücbir sebepler ve yüksek maliyetli tedarik hizmetleri gibi. İkinci
risk türü ise inşaat sürecindeki gecikmelerden kaynaklı olan risklerdir. Bu risk türünde; projenin
karmaşıklığına bağlı olarak süreç içerisinde ortaya çıkacak olan ve maliyeti doğrudan etkileyen kalemler
riskin oluşmasına neden olur. Örneğin; teknoloji ile ilgili herhangi bir deneyimin bulunmayışı, işçi grevleri,
tasarıma dönük kararların uygulanmasında yaşanılan sorunlar, inşaat aşamasındaki değişikliklere ait
karmaşa, malzemenin tedarik sürecinde yaşanılacak gecikmeler gibi. Üçüncü ve son risk türü ise zemin
koşullarına bağlı olarak ortaya çıkan risk türüdür. Bu risk türünde projenin karmaşık yapısından kaynaklanan
ve kazı işleri sırasında ortaya çıkan riskler ele alınır.
5.2 Dış Kaynaklı Riskler
Dış kaynaklı risk türleri; (a) döviz kuru riski, (b) siyasi riskler ve (c) işletme riski olmak üzere üç ayrı
kategoride incelenebilir:
(a) Döviz Kuru Riski: İnşaat öncesi ve sırasında yaşanılacak olan riskler olmak üzere ikiye ayrılır. İnşaat
öncesi riskler’de; döviz kuru değişkenliği şayet dikkate alınmazsa kartopu örneğinde olduğu gibi kolayca
potansiyel felaketlere neden olabilecek bir riske dönüşebilir. İnşaat sırasındaki riskler de ise projenin
döviz dalgalanmalarına maruz kalacağı öngörülür.
(b) Siyasi Risk: Projenin, tamamen veya kısmen keyfiyet çerçevesinde, hukuki dayanağı bulunmayan
hükümet müdahalelerine maruz kalma riski vardır. Örneğin, hükümet tek taraflı olarak projenin (kısmen
veya tamamen) bir kısmı veya tümü üzerinde kamulaştırma ya da istimlak kararı verebilir. Siyasi risk ve
hükümet müdahalesinin boyutu ise devam eden siyasi rejimler ile projenin yerel ekonomi üzerindeki
öneminden doğrudan etkilenir.
(c) İşletme Riski: Proje, işletme aşamasında performans riski ile de karşı karşıya kalacaktır. Yüklenici,
işletme riskinin kontrol altında tutulması amacı ile proje firmasına projenin tamamlanmasından sonraki
belirli bir süre için de kabul edilebilir bir performans düzeyinde gerekli garantiyi sağlamalıdır.
Yukarıdaki risk tanımlarına ek olarak, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin karşı karşıya kaldıkları ve
sadece bu tür ülkelere özgü riskler de vardır (Rebeiz, 2012; Wang ve diğerleri, 2004). Bu riskler ise iki ana
başlık altında toplanabilir: (a) KÖİ modelinin uygulanmasına dönük deneyimsizlik riski ve (b) yolsuzluk
riski. İlk maddede verilen riskte, KÖİ modelinin karmaşık yapısı ve mevzuatlarına hâkim olmayan insan
kaynağı deneyimsizliği ve yetersizliği yer alır. Bu tür bir yetersizlik projenin başarısını da olumsuz yönde
etkileyecek ve taraflar arasında sorunlar yaşanmasına neden olacaktır. Yolsuzluk olarak adlandırılan ikinci



3. Türkiye Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı
14-16 Ekim 2015 –DEÜ – İZMİR
maddedeki risk türü ise özellikle hükümetlerin içerisinde bulunduğu durumlarla ilgili olarak ortaya çıkan bir
risk olup projenin sürecini ve maliyetini doğrudan etkiler.
Yukarıda KÖİ modeline uygun olarak yapılacak projelerde ortaya çıkabilecek riskler izah edilmeye
çalışılmıştır. Fakat risklerin kamu ve özel sektör tarafından ortak paylaşımında işveren konumunda yer alan
kamunun, riski mümkün mertebe özel sektöre aktarma veya transferi yönünde çalışmaları vardır. Özel
sektöre transfer edilebilen ve edilemeyen risklere ait açıklamalara Teker (2008) tarafından yapılan çalışmada
yer verilmiştir. Her ne kadar KÖİ modelinin temeli riskin özel sektöre transfer edilmesi olarak tanımlansa da
kamunun bu aşamalarda riskin tamamını özel sektöre transfer edemeyeceği görülmektedir.
6. KÖİ MODELİNİN AVANTAJ VE DEZAVANTAJLARI
KÖİ modeli, yukarıda da bahsedildiği üzere özellikle karmaşık türden projelerin kamu ve özel sektör işbirliği
ile birlikte yürütüldüğü özel projelerdir. Modelin, kamu ve özel sektör açısından sağladığı avantaj ve
dezavantajlara ait bilgiler aşağıda yer almaktadır:
Avantajlar: KÖİ yaklaşımının temel avantajlarından biri birçok yönden kaynak tasarrufu sağlayacak bir
model olmasıdır. Devlet, sıklıkla karşılaşılmayan projelerin finansal anlamda desteklenmesinde kendi
kaynağına bel bağlamak zorunda kalmaz (Cumming, 2007). Özel sektörün katılımından dolayı; kamu
varlıkları ve fikri mülkiyet hizmetleri daha verimli bir amaç doğrultusunda kullanılır. Bu kullanım durumu
kamu hizmetleri ve tesislerinin kalitesini de olumlu yönde etkiler (Edkins ve Smyth, 2006). Öte yandan, özel
sektörün sahip olduğu beceri, deneyim, teknoloji ve yenilikçi hareketlerin doğru kullanımı ile kamu
hizmetleri daha tatmin edici düzeyde yerine getirilmiş olur. Modelin bir başka avantajı ise kamu ve özel
sektörün var olan riskleri farklı aşamalarda paylaşma imkânı bulmasında ortaya çıkar (Shen ve diğerleri,
2006). Özel sektör, sahip olduğu ticari disiplin kurallarını kamu projelerine uygulayarak, maliyet artışı ve
proje gecikmelerden dolayı oluşacak riskleri büyük ölçüde azaltma imkânı bulur (Ho, 2006; Li ve Akintoye,
2003). KÖİ modeli ile tasarım, inşaat ve işletme aşamalarını tamamlayabilmek için, hizmet dağıtımı
noktasında daha zayıf ve verimsiz olan kamu hizmet yapısı çok daha verimli çalışan bir sorumluluk
hiyerarşisine dönüştürebilir (Verimlilik Dairesi, 2005). Kaynak tasarrufu ve bunların daha verimli
kullanılmasının sağladığı avantajlar dışında, projeye olan ekonomik bakış açısı, KÖİ yaklaşımı kullanılarak
daha da geliştirilebilir.
Dezavantajlar: KÖİ, her ne kadar kamunun çok az veya hiç ücret ödemeden gerçekleştirdiği model olarak
algılansa da, "bedava öğle yemeği yoktur" söylemini doğrular bir kavram olarak karşımıza çıkar
(Kumaraswamy ve Zhang, 2001). Kumaraswamy ve Zhang’ın yaptığı araştırmalara göre, KÖİ
uygulamalarına ait performans başarısızlıklarındaki adres kamu sektörü olarak belirginlik kazanmıştır. KÖİ
projelerindeki uygulayıcılar, KÖİ'lerin uygulanmasının önündeki engellerin siyasi engeller olduğuna işaret
etmişlerdir (Algarni ve diğerleri, 2007). KÖİ projeleri için her zaman özel bir mevzuata ihtiyaç
duyulduğundan, ifade edilen bu bakış açısı şaşırtıcı bir özellik taşımamaktadır. Çoğu durumda, KÖİ
kullanımını düzenleyen mevzuat yürürlüğe girmeden önce belediye ya da devleti temsilen yetkili çalışanlar
konuyu önemine binaen derinlemesine tartışmak zorundadırlar. Ayrıca, bazı devlet kurumlarının, yeni bir
işbirliği/finans yaklaşımına direnç göstereceği de akıldan çıkarılmamalıdır.

(PDF) Türkiye'deki Kamu Özel İşbirliği Modelinin İyileştirilmesine ait Öneriler. Available from: https://www.researchgate.net/public...ligi_Modelinin_Iyilestirilmesine_ait_Oneriler [accessed May 29 2018].
 
Değişik bir yorum tarzı
Kime göre neye göre soruşturma açılacak saçmalıktan öteye gitmez komisyonu belli olmayan bir mülakatta kime veriyorsun o parayı geçen sene belliydi
Deseki geçen yıl böyle yapıldı inanırdım
Bu sene puan oynaması yapılmayacak ve komisyonu belli olmayan bi mülakata ne akla hizmet para verildi idaasında bulunabilir
 


Türk kadınını ne sanıyorlar? Biz hepimiz Fatma Seher iz.
 
Reis sevdalıları ne diyecek bakalım buna...
reis sevdalısı degililim çok konuda hata yapıldıgını düşünüyorum hatalarıyla yanlışlarıyla dogrularıyla degerlendirmeye çalışıyorum ama ben cevap verebilirim
kadın üzerine yapılan söylemlerin hepsi igrenç nedense başa geçen her ideoloji kadından başlıyor işe kadınlar çagdaşlaştırılacak kadınlar muhafazakarlaştırılacak hayır efendim kadınlara dokunmayın ...neden her olayda kadınlar en çok baskı zülüm ve ayrımcılık görür zayıf oldukları için mi erkek egemen dünyada bari biz birbirimize sahip çıkalım demi....
herkes kadınların yakasından düşmeli bence istedikleri gibi yaşasınlar gülsünler gezsinler başını örtmek isteyen örtsün ,nasıl yasamak istiyorlarsa öyle yaşasınlar ama siz bu gün buna karşı çıkarken geçmişte olanlar anlatıldığında hayır yok efendim öyle birşey olmadı efendi efendi okuluna gidene birşey olmadı derseniz aha işte buna da herkes bir şey olmadı der.
 
Of bu ne ya ne yazmışsın destan gibi okumadım
 

Sevgili metanol,16 yıldır kadına biçilen yafta bu maalesef,sen ben kadına değer veriyoruz çalışsın kendi ayakları üstümde dursun diyoruz...Ama söylenenler çok utandırıcı,benim bedenime kahkahama çalışma hayatıma bu denli karışma cüreti gösterenede asla tahammül edemem...
 

O kadar uzun ve karmaşık bir konu ki bu Metanol, öyle bir makale ile geçiştirilerek gibi değil. Türkiye de ve dünyada hiç biri sekılde özel sektör ilk olarak yenilik yapmaz, hele turkıye de özel sektörün yenılıkcı , tenkolojı ve tasarımda ılerıcı olduğunu söylemek komedı, Türk özel sektörü taklıkçi ve parça madde yapan sektörlerden oluşur. Rakamsal veriler de önemli değil, bütçenin kaçta kaçının bu işe aktarıldığı önemli ve ayrıca ödeme yapılan bu projelerin şeffaflığı.

NASA da amerıkan hukumetınce desteklenır, tam devlet destekle kuruldu hatta. Batı da ki bütün sanayi devlet destekli başlar, hani sımdı diyorlar ya " devletin fabrıkası mı olur" aha işte olur. Çünkü teknoloji ve ilerleme deneme yanılma yoluyla yapılır, 100 tane deney yaparsın , binlerce dolar harcarsın ama anca anca 100 Cide sonucu bulursun.. o zamana kadar bütçeden dünyanın parası gider. Devlet kamu adına ve yararına bunu destekler, uzun vadeli plan yapar. Ama özel sektör 99 kez batacağı belli, 20 yıl sonra ürün verecek piyasaya yatırım yapmaz, yapsa da aynen postaladıgım haberde geçen anlaşmalar gibi KÖBi ler aracılığı ile, devlet desteği ile yapar! Bu da devlet işletse çıkan artı değerin halka dönmesi demekken, neolirebal politikalar yüzünden, bu artı değerin herhangi bir özel işletmeye devri demektir. Ve üstelik özel işletme bunu kendı parası ıle de yapmaz, yine devletten aldığı kredı ıle ıs yapar, devlete geri satar ve devlet " aman canım şirketım sen zarar edersem dıye korkma ben senın zararını karşılarım dıye " teminat verirken yapar... devlet kamunun ayni bizlerin parasıyla, özel şirketlere para aktarır. Benzerini MEB yapıyor, Meb' in desteklediği 650 bin kadar özel okul Öğrencisi ıcın de geçerli. Devlet okullarına öğretmen vermezken, malzeme vermezken, memur vermezken, dar gelirliden aldığı para ile çocuğunu özel okula gönderecek kadar butcesı uygun adama " tesvık adı altında " para veriyor , hangi hakla ?

Sana bunlar ayrı şeyler gibi geliyor ama lütfen gıt ekonomı oku, liberalızm , kapitalizm sosyalizm ya da komunızm gıbı politik akımların ekonomi politiklarına bak, neyi ne için önerirler bak. Bugün akpnin de uyguladığı kapitalist ekonomi modelidir , ve onun uzantısı olan neolıberal poktikadır. Ingıltere ve amerıka da yaratılan şey, bizleri sadece pazar haline ve tuketım toplumu halıne getırır ve getırdı, Özal ile başlayan süreç çiller ile devam etti ve Erdoğan ile noktalandı. Hatta 80 darbesi de Türkiye'nin bu pazara engetrasypnu için yapıldı. Türkiyenin solcuları canlarını verdıler buna direnmek ıcın ama " vatan haini " damgası yediler asıl vatan hainleri tarafından. Neo-Liberalizm sosyal darwinist bir akımdır, altta kalanın canının çıktığı, güçlünün kazandığı , devletin kamu yararına olan şeylerden elini etegını çıktığı sıstem, bunların bası da egıtım ve sağlıktır.

Türkiye saglıkta dönüşüme gitti ve egıtımde de " devlet okullarının" niteliksizleştirilmedi sürecine itildi ve özel okullar desteklenmeye başladın ki, millet " devlet okulu zaten kötü, tek çare özel okul" raddesıne gelsin ki, geldi de zaten kötü okullar yüzünden, adrese dayalı okula secımı ve ıhl lerin sayısının çoğaltıp dıger okul scenekerının azaltılması yüzünden. Yani anlayacağın " mazlumların lideri " olduğunu iddia eden şahıs ve partisi, Türkiye'yi dönülmez ufkun aksamına taşıdılar, özellikle dar gelırlıyı, kı bu grup kendılerıne en çok oy atan grup da olur.

Umarım o gözler bir gün açılır da din ve laiklik tartısmaları arasında sürekli el değiştiren sermayenın asıl belirleyıcı olduğunu, ve bu kısır döngüden kurtulmak ıcın o " görünmez gögeyi" işaret etmek gerektiğini anlarlar.
 
Son düzenleme:
Çünkü en büyük zalimlikleri bir zamanlar mazlum olanlar yapar. Biz zamanında çektik şimdi onlar çeksin demek yerine biz zamanında çektik ayrımcılık hoş birşey değil hepimiz artık eşit olalım, birbirimizi ezmeyip hayat tarzlarımıza saygı duyalım demek bu kadar mı zor
 
bana soruyorsan ben ayrımcılıgın her türlüsüne karşıyım zaten ,toplum nezdinde soruyorsan onuda sosyoloklar cevap verebilir belki sosyal ilimlerde iyi degiliim
 
emek verip yazmışsın teşekkürler vaktim oldugunda hepsini araştıracagım
 
bana soruyorsan ben ayrımcılıgın her türlüsüne karşıyım zaten ,toplum nezdinde soruyorsan onuda sosyoloklar cevap verebilir belki sosyal ilimlerde iyi degiliim

Akp'ye oy verenlere hep sorduk neden diye.
Verilen cevap otomatiğe bağlandı nedense,türban ve yol köprü olarak bizlere döndü..
Şu videodaki söylemleri dinleyip hepimize aleni hakaret ediliyorken bu yanlışlığı neden görmüyorlar..
Kendilerine revamı görüyorlar acaba bu aşağılanmayı..
Ortada bu kadar yanlış varken neden kabulleniyorlar,bu kabullenme sadece türban üzerine olmasın lütfen..
 
bana soruyorsan ben ayrımcılıgın her türlüsüne karşıyım zaten ,toplum nezdinde soruyorsan onuda sosyoloklar cevap verebilir belki sosyal ilimlerde iyi degiliim
Madem karşısınız niye toplumu bu şekilde bölen insanı savunuyorsunuz. Ben ayrımcılığa karşıyım dolayısıyla eşit yaşam istedigim için savunmuyorum
 
olay sadece türban sorunu değil başa geçen her iktidar kendi ideolojisini topluma dayattı şimdiye kadar ve kendinden olmayana sınırlı özgürlükler tanıdı Türkiyedeki oy verme şekli yaşantısı bana yakın olana oy vereyim şeklinde gelişiyor çünkü gerçek demokraside laiklikte yok aslına yıllardır yoktu gerçekten demokrasi olsa herkes bilir ki başa geçen kişi herkese eşit mesafede duracak ama olaylar öyle gelişmediği için herkes kendine yakın olanı seçiyor tabi ki bu yanlıştır ama şuan türkiyenin gerçeği bu gibi duruyor
keske bu kısır döngüyü yenebilsek ama kısa vadede öyle gözükmüyor
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…