2009 temmuz annelerı icin faydalı bilgiler..

Yenidoğan bebeklerin çok ağlamasının bir sebebi var mıdır?



Bebekler sıkıntı veren her durumda teselli bulmak için yardım aramaya programlanmıştır. Bebeğinizin ağlaması, beyni henüz yeterince gelişmediği için tek başına başa çıkamadığı bedensel hisler için sizden yardım istemesi anlamına gelir. Bebekler ciğerlerini geliştirmek, sizi kontrol etmek için ya da hiçbir neden olmadan boşu boşuna ağlamazlar. Bir şey onlara rahatsızlık verdiğinde size haber vermek ve sizin yardımınızı almak için ağlarlar.

Tüm türler arasında doğduğunda en olgunlaşmamış durumda olan insan yavrusudur. Aslında bebeklerin gebelik süresini anne karnının dışında tamamladığını söyleyebiliriz. Freud’un insan yavrusu için ‘dünyaya tamamlanmamış olarak gelir’ demesi doğrudur. Yeni doğmuş bir bebeği dışarıdaki bir fetus gibi düşünebiliriz. ışte bu nedenle yani doğduklarında yeterince olgunlaşmış durumda olmadıkları için bebekler çok hassastırlar. Sıkıntıya karşı çok duyarlıdırlar
Bebekler daha çok fiziksel nedenlerden ötürü ağlarlar. Bir bebek, yorgun ya da aç olduğu ya da bir yetişkinin çok mırıldanması dolayısıyla fazla uyarıldığı için ağlayabilir. Ayrıca bebekler; çok parlak, çok sert, çok soğuk, çok sıcak, çok ani uyaranlar, durumlar ve olayları şok olarak algılayıp ağlayabilirler.



Ebeveynlerin ağlamanın ne anlama geldiğini anlama şansı var mıdır?

ılk başlarda ağlamanın ne anlama geldiğini çözmek zor olabilir ama zamanla ebeveynler ağlamaları çok daha doğru bir şekilde okumayı öğrenirler. Örneğin; zamanla açlık ağlamasını yorgunluk ağlamasından ayırt etmek kolaylaşır. Bazen ise ebeveynler ağlamanın nedenini kesinlikle bilemezler. Ama bunun bir önemi yoktur. Önemli olan bebeğin sakinleşmesi için ona yardımcı olmaktır.



Bebekler en çok ne zaman ağlar?

Ağlama bebek 3-6 haftalık olduğunda en yüksek seviyededir. Bebek, 12-16 haftalık olduğunda ise azalır. Bunun nedeni bu dönemde bebeklerin hareket kabiliyetinin yükselmesi, bir şeyleri tutup onlarla oyun oynayabilmeleri dolayısıyla artık daha az sıkılma ve engellenme yaşıyor olmalarıdır.



Daha büyük bebekler ve 3-4 yaşına kadar çocuklar, dünyaya geçişin yarattığı değişime uyumlanmalarına rağmen açlık, soğuk, yorgunluk, hastalık gibi sebepler yüzünde hala ağlamaya devam ederler. Bunun yanında, ağlamaya neden olan yeni hisler eklenmiştir. Bağ kurduğu ebeveynden ayrılma korkusunun yarattığı panik yüzünden ağlayabilirler. Büyüdükçe hoşlandıkları ve hoşlanmadıkları şeyler; onları korkutan ya da huzursuz eden şeyler netleşir ve her biri bir ağlama nedeni olabilir. Konuşamayan bir çocuk için ağlama genelde ‘hayır’ anlamına gelir. ‘Hayır bir başkasının kucağına gitmek istemiyorum’ ‘Hayır bu tulumu giydirmenden hoşlanmıyorum.’



Bebek ağladığında ne yapmak gerekir?

Özellikle yaşamın ilk aylarında, bebeklere her ağladıklarında müdahale etmek, sakinleşmeleri için yardımcı olmak gerekir. Yeni doğmuş bir bebek, ağlamayla kaybettiği kontrolünü kendisi yerine getiremez, bunu sadece siz yapabilirsiniz. O nedenle bebeklerin ağlamalarına tutarlı şekilde cevap vermek önemlidir. Araştırma ve gözlemler göstermekte ki ağlamalarına tutarlı şekilde cevap verilen bebekler ilerleyen zamanda daha az ağlayan, daha mutlu ve daha kolay sakinleştirilebilen çocuklar oluyorlar.


alıntıdır..
 
Kucağa almak bebeği şımartır mı?
Yeni anneler bebeklerini şımartıyor olduklarına dair pek çok uyarı alırlar. Başkaları bunu söylemese bile bir anne kendisi, bebeğini her ağlayışında kucağına aldığı için ya da bebeğini uyutmak için salladığı için acaba bebeğimi şımartıyor muyum diye endişe edebilir.



Oysaki ilgi ve sevgi görmesi bir bebeği kesinlikle şımartmaz. Ayrıca oluşmuş olan her davranış biçimi ya da alışkanlık bebek büyüdükçe gerekirse değiştirilebilir. Bebeklerin bağ kurmaya ihtiyacı vardır. Özellikle ilk aylarda ağlamalarına tutarlı ve sevgi dolu bir şekilde cevap almaları gerekir. Konu bebeğinize sevgi göstermek ise asla kendinizi durdurmayın. Bebeğinize her dokunuşunuz, her yatıştırma girişiminiz, her besleyişiniz, her sallamanız, her öpücüğünüz, her ilgi ve dikkat gösterişiniz ona yeni tanıştığı dünyanın sevgi dolu, besleyici, iyi bir yer olduğunu öğretir. Böyle yaparak bebeğinizin insanlarla temas kurmanın rahatlatıcı ve iyilik getiren bir durum olduğunu içselleştirmesine yardımcı olursunuz.

Bu söylenenler size mantıklı geliyor olmasına rağmen yine de ‘bebeğin her küçük öksürüğüne ya da ağlamasına cevap vermek bebeği kendimize bağımlı hale getirmek olmuyor mu’ diye düşünebilirsiniz. ışte bu noktada önemli bir soru çıkıyor ortaya. Duyarlı ebeveyn ne demektir? Duyarlı ebeveyn bebeğin her ağlayışına cevap veren ebeveyn midir?

Evet, duyarlı bir ebeveyn bebeğin her ağlayışına cevap vermelidir. Ama bebeğin ağlayışı karşısında yapılacak en doğru hareket pek çok farklı şey olabilir: bebeği kucağa almak ya da beslemek, ağlaması artacak mı yoksa azalacak mı diye birkaç dakika beklemek, ya da her hangi başka bir müdahale…. Duyalı ebeveynlik yapılacak en doğru hareketin ne olduğu konusunda karar vermektir. Bu bebeğin yanına gitmek ya da gitmemek olabilir. Eğer duyarlılığı bu şekilde değerlendirir ve uygularsanız bebeğinizin kapasitesi ve ihtiyaçlarına daha çok uyumlanırsınız.

Bebeğin bize bağımlı hale gelmesi ise tamamen farklı bir konudur: bebekler tanım gereği zaten yardıma muhtaç ve bağımlıdır. Ayrıca, bağımlı olmak kötü bir şey değildir. Aslında, bebeğinizin sizinle kurduğu güvenli bağ yaşam boyu tatmin edici ilişkiler kurabilme becerisinin temelini oluşturur. Bağımsızlaşma (otonomi) zaman içinde gelecektir.

Bazı bebekler daha çok ten temasına ihtiyaç duyabilir. Bu bebekler, sıkça onu kucağınıza alıp yürümenizi ya da onu sallamanızı isterler. Eğer bebeğiniz bu tip bir bebekse ilk aylarda mümkün olduğunca çok onu kucağınıza alın. Bebeğinizle yakın teması korumanıza yararken ellerinizin serbest kalmasını da sağladığı için bebeğinizi kapalı ortamlarda bile bir askı içinde önünüzde taşımak size yardımcı olabilir. Bebeklerin emme ihtiyacı gibi, tensel temasta kalma ihtiyacı da zamanla azalacak ve bebeğiniz kısa bir zamanda daha bağımsız olmayı başaracaktır. Bu süre içerisinde, daha fazla hareket özgürlüğü istiyorsanız, bebeğinizi bir bebek koltuğuna ya da salıncağına koyabilirsiniz. En başta bebeğinizin bu durumu çok büyük bir değişiklik olarak algılamaması açısından yakınında kalın. Zaman içinde bu tip bir bağımsızlığa toleransı artacaktır.

alıntıdır..
 
NASIL UYUTMALI?



Bebeğinizin doğru uyku alışkanlıklarını şimdiden edinmesi ileride karşılaşabileceğiniz uyku problemlerinin birçoğunu önleyecektir. ılk aylardan bebekler günün çoğunu uykuda geçirir, uykuya kendi kendine geçmeyi bu dönemde öğretmeye başlayabilirsiniz.



- Emerken uykuya dalarsa omzunuza alıp sırtını sıvazlayarak yavaşça uyandırın

- Uykulu halde fakat uykuya dalmadan önce yatağına yatırın

- Üstünü örtüp kendi kendine uykuya geçmesini bekleyin. Böylece ileride gece uykusu bölündüğünde uykulu halde yatağında olması uykuya geçmesi için yeterli olacak; uyuyabilmek için emmeye veya sallanmaya ihtiyacı olmayacaktır.


alıntıdır..
 
YENİDOĞANDA SARILIK



Yenidoğanda cilt ve gözaklarının (sklera) sarı bir renk almasıdır. Kan bilirubin düzeylerinin yükselmesi ile oluşur. Yaşlanmış ve bozulmuş kırmızı kan hücreleri tarafından üretilen sarı pigmente bilirubin denir. Biluribin normalde karaciğer tarafından barsak sistemine verilerek atılır. Ancak karaciğer bilirubini yeterli oranda barsağa veremezse kanda birikir ve sarılık oluşur.

YENİDOĞAN SARILIĞININ SEBEPLERİ

1. Fizyolojik (normal) sarılık:

Fizyolojik sarılık vaktinde doğan bebeklerin yaklaşık % 50 sinde, erken doğan bebeklerde ise daha yüksek oranlarda görülür. İlk 24 saatten sonra, genellikle doğumdan sonraki 2.veya 3. günde ortaya çıkar. Karaciğerin henüz olgunlaşmaması ve yeterince bilirubin atamamasına bağlı olarak sarılık oluşur. Genellikle ilk bir-iki hafta içinde kendiliğinden kaybolur ve bilirubin düzeyleri zararsızdır.

2.Yetersiz anne sütü alımına bağlı sarılık:

Yetersiz anne sütü alımına bağlı olarak yenidoğanların yaklaşık % 5-10 unda gelişir. Belirtileri fizyolojik sarılığınkine benzer ancak biraz daha şiddetlidir.

3.Anne sütüne bağlı sarılık:

Anne sütü alan bebeklerin yaklaşık % 1-2 sinde görülür. Bazı annelerin sütlerinde ürettikleri özel bir inhibitör madde sebep olmaktadır. Bu madde ( enzim ) bebeğin barsaklarından normalden çok daha fazla bilirubini geri emmesine sebep olur. Bu tip sarılık doğumdan sonraki 4-7. günde başlar ; 3.-10.haftaya kadar sürebilir. Genellikle zararsızdır.


4.Kan grubu uyuşmazlığı: ( Rh veya ABO uyuşmazlığı)

Rh negatif (-) bir kadının bebeği Rh pozitifse (+) gebelik esnasında bebeğe ait eritrositlerin plasentayı aşarak anne kanında bağışıklık cevabına yol açması ile oluşur. Bu bağışıklık cevabı ancak Rh pozitif bir bebeğin doğumundan veya yapılan düşükten sonra ortaya çıkar. Bağışıklık cevabının şiddeti bundan sonra yapılacak her doğumla birlikte giderek artar.

ABO uyuşmazlığında ise hemen her zaman anenin kan grubu O, bebeğin kan grubu ise A veya B dir. ( Anti A duyarlılığı daha sık, Anti B duyarlılığı daha ağır seyirlidir.)

Kan grubu uyuşmazlığında annenin kanında oluşan antikorlar bebeğin kanını yabancı madde olarak algılar ve eritrositlerini parçalar. Eritrositlerin parçalanması ile bol miktarda bilirubin oluşur ve bu da sarılığa sebep olur. Sarılık fizyolojik sarılıktan farklı olarak ilk 24 saatte başlar. Çok ağır tablolara sebep olabilir. Ancak ilk yapılan doğum veya düşükten sonraki 72 saat içinde RhoGam enjeksiyonunun yapılması daha sonra doğurulacak bebeklerin yaşamını tehlikeye atacak antikorların oluşmasını engelleyebilmektedir.

TEDAVİ

1.Fizyolojik sarılıkta tedavi:

Eğer bebeğinizi biberonla besliyorsanız her 2-3 saatte bir beslemeyi deneyin.

2.Yetersiz anne sütüne bağlı sarılıkta tedavi:

Asıl tedavi anne sütü miktarını arttırmak olmalıdır. Bebek daha sık emzirilmelidir.( Her saat gibi ) Böylece mide barsak sisteminin hareketliliği arttırılır ve bilirubinin gaita yolu ile vücuttan daha çabuk atılması sağlanır. Uyuyan bebeğin de 4 saatlik aralarla uyandırılıp beslenmesi faydalı olacaktır. Sık sık kilo alımı kontrol edilmelidir. Anne sütünün yetmediği durumlarda bir miktar formül mama verilebilir ancak şekerli suyun faydası yoktur.

3.Anne sütüne bağlı sarılıkta tedavi:

2-3 gün için anne sütünü keserek formül mama ile beslemek yararlı olabilir. Ancak bu süre içerisinde anne sütünün azalmasını engellemek için annenin göğsü sağılmalıdır. Hiçbirzaman için sarılığı engellemek için anne sütü tam olarak kesilmez. 2-3 gün sonra tekrar anne sütüne başlanır. Şekerli suyun formül mamadan daha fazla bilirubin uzaklaştırıcı etkisi olduğu kanıtlanmamıştır.

4.Ağır sarılıklarda tedavi: ( Kan uyuşmazlıklarında tedavi)

Kandaki bilirubin seviyesinin 20 mg/dl nin üzerine çıkması sağırlık beyin felci ( cerebral palsy) veya beyin harabiyetine neden olabilir. Bu kadar yüksek seviyeler genellikle kan grubu uyuşmazlıklarında görülür.

Bu komplikasyonlar fototerapi uygulanarak önlenebilir. Mavi ışık deride biriken bilirubini parçalar ve bilirubin düzeylerini düşürür.

Bazı nadir durumlarda ise kan değişimine gitmek gerekebilir. Bebeğin kanı taze kan ile değiştirilir. Ancak fizyolojik sarılıklar bu kadar ağır duruma dönüşmezler.

COLOR]
ALINTIDIR
 
Kolik nedir?
Kolik; sağlıklı büyüyen ve genellikle küçük bebeklerin belirgin bir sebep olmaksızın aşırı ağlamalarıdır. Ağlama, günde 3 saati geçtiğinde kolik özelliği olarak kabul edilir. Ancak ağlamanın ölçüsü her anne baba için değişebilmektedir. Bu nedenle en basit tanım; belli aralıklarla oluşan ve ilk üç ay boyunca süren sebebi belli olmayan ve aileyi rahatsız edecek düzeydeki ağlamalar olarak yapılabilir.

Koliğin en yaygın ve geçerli tanımı Wessel’in 3’ler kuralıdır. Bu tanıma göre; gelişimi normal olan, sağlıklı 0-3 aylık bebeklerde görülen, en az 3 hafta süren, haftada 3 günden ve günde 3 saatten fazla süreli ve başka bir nedenle açıklanamayan biçimde huzursuzluk, ajitasyon ve ağlamaların olduğu tabloya kolik denir.

Sağlıklı bebekler yaşamın ilk birkaç ayında çeşitli nedenlerden dolayı ağlarlar. Bebeklerin günlük ağlama süresi, iki haftalık bir bebekte ortalama 1 saat 45 dakika, 6 haftalık bebekte 2 saat 45 dakika iken, 12 haftalık bebekte 1 saatin altına iner. Normal sürede ağlayan bebeklerde de eğer huzursuzluk, uzun süreli şiddetli ağlama, dalgınlık, ishal, kusma gibi bulgular varsa altta yatan neden hastalık açısından değerlendirilmelidir.

Doktoru tarafından bebeğin ağlama nedeni kolik olarak gösterilmişse, bu durumun bebek için hiçbir tehlikesi yoktur. Koliğin büyük ölçüde etkisi, o bebeğe bakan yetişkinleredir. Yorgunluk, uykusuzluk, stres, endişe, kaygı, kendini suçlama gibi belirtilere neden olabilmektedir.


Koliğin nedeni
Bebeklik koliğinin kesin nedeni tıp için hala bilinmeyen bir bilmecedir. Nedeni bilinmese de kolikli bebeklerin kucağa alınmaya ya da uykuya kucakta dalmaya daha fazla gereksinimleri vardır. Bu bebeklerin daha hassas ve duygusal olduğu tahmin edilmektedir.

Koliğin neden kaynaklanabileceği hakkında pek çok teori var. Bunlardan en önemlileri;
Besin alerjisi veya intoleransı
İntestinal hiperperistaltizm veya gastrointestinal düzensizlik
Ailede stres ve anne bebek ilişkisinde bozukluk

Besin Alerjisi veya İntoleransı
Burada ailelerin endişe duydukları nokta, mama ile beslenen bebeklerde kolik görülme oranın yüksek olup olmadığının cevabıdır. Kolik ve süt proteinleri arasındaki ilişki net değildir; çünkü yapılan birçok çalışma birbiriyle çelişmektedir. Yapılan araştırmalarda meme emen ve biberonla beslenen bebeklerde kolik oranı eşit bulunmuştur.

İntestinal Hiperperistaltizm ve Gastrointestinal Rahatsızlık
Kolik denilince akla ilk gelen tanımlama yaygın olarak gaz sancılarıdır. Etiolojiye göre de en çok araştırılmış teori gastrointestinal rahatsızlığa yöneliktir. Hemen belirtilelim ki kolik ve karın ağrısı farklı tanımlamalardır.

Bebeklerin nefes alma ve beslenme koordinasyonu tam olmadığı için, emme esnasında gaz girişi olmaktadır. Bebek geğirmezse ve gaz çıkışı olmazsa gaz bağırsaklara doğru geçer. Kalın bağırsak fazla şiştiğinde karın ağrısı tıkayıcı kolon spazmına sebep olur. Böylece aşırı gaz kolik semptomlarının başlangıcı olabilir.

Ancak; koliğin etiolojisine yönelik bağırsakta gaz birikimi, bağırsakların olgunlaşması, spastik kolon ve aşırı/az beslenme gibi birçok sebep incelenmiştir. Gastrointestinal rahatsızlık açısından birçok çalışma yapılmış ve anlaşmaya varılamamıştır.

1990 yılında Matheson tarafından yapılan bir çalışmada bebeklerin ağlama esnasında, öncesinde ve sonrasında bağırsak hareketlerini X-ray cihazı ile görüntülenmiştir. Görüntüleme sonucunda bağırsaktaki gaz miktarının ağlama esnasında arttığı gözlemlenmiş ve gaz birikmesinin ağlamanın sebebi olmaktan çok bir sonucu olduğu kanısına varılmıştır .

Ailede Stres ve Bebek Aile İlişkisinde Bozukluk
Ev halkının stres derecesi koliği etkileyen bir faktördür. Yapılan çalışmalarda kolikli bebeklerin ailelerinde daha yüksek duygusal telaş ve stresin görüldüğü; annedeki depresyon veya hamilelikteki duygusal telaş ve stres gibi faktörlerin kolik riskini artırdığı ortaya çıkmıştır.

Yapılan bir çalışmada ; bebeğin neden ağladığını anlayamayan ailelerin kaygısının arttığı, bu durumun üstesinden gelememelerinin de bebekteki ağlama süresi ve ağlama yoğunluğunu artırdığı gözlemlemiştir.

Sıklıkla kabul edilen görüş; kolik deneyimsiz, tedirgin ebeveynlerin özellikle annelerin oluşturduğu bir durumun sonucudur. Bazı araştırmalar, kolikli bebek annelerinin kendilerini daha az becerikli, acemi hissetmeleri ve yüksek stresli olmaları, diğer annelere nazaran daha bitkin olduklarını göstermektedir. Ama bu sonuç problemin sebebi de olabilir.


Tedavi ve bakım
Belki de en önemli tedavi kalemi bebeğin fiziksel ve gelişimsel olarak normal olduğunun aileye kanıtlanması ve ailenin buna ikna edilmesidir.
Yapılan araştırmalar göstermektedir ki, günümüze kadar pek çok tedavi yöntemi denenmiş ancak etkili ve aynı zamanda güvenli bir tedavi biçimi henüz bulunamamıştır.Kolik atağında yapabileceğiniz tavsiyeler:


Bir ağlama atağında yapılacak en etkili ve uygun hareket bebeğin kucaklanıp sakinleştirilmesidir.
Bebeğin ağlarken kucaklanmasının, şımarmasına sebep olmayacağına aile ikna edilmelidir.
Bebeklerine karşı duyarlı ve yanıt verici olma yeteneklerinin ideal hale getirilmesi için anne-babanın iyice dinlenmesi ve kendilerine ayıracak zamanları olması gerekir.
Ağlama atağı sırasında bebeğin rahat ve tok olması sağlanmalıdır.
Ebeveynler, akraba, eş dost ve çocuk bakıcılarından yardım almaya cesaretlendirilmelidir.
Bebek, dik olarak kucağa alınmalı ve sırtına minik darbeler vurarak sakinleştirilmeye çalışılmalıdır.
Bebek kucağa alınarak veya bir sallanma koltuğuna oturarak yavaşça sallanılabilir.
Vibrasyon yaratan ya da bebeği otomatik sallayan koltuklardan yararlanılabilinir.
Sessiz ve daha az aydınlık bir odada dış uyaranları azaltmak sakinleşmesine yardımcı olabilir.
Yüzüstü yatırma denenebilir.
Çok aktif bebeklerde bebeğin bir battaniye ile sallanması işe yarayabilir.
Yararlı olabilen diğer yöntemler arasında yumuşak hareketler (örn.otomatik salıncak, bebek arabası ya da arabayla dolaştırma), sürekli monoton ses ya da müzik (örn.mekanik alarmlı saat, radyo), emzik ve karına yakın tutulan sıcak su şişesi bulunur.
Bitkisel çaylar (papatya, güvercin otu, meyan kökü, rezene, oğulotu, nane v.b.) verilebilir
Bebeği daha sık beslemek ve emzik kullanmak yararlı olabilir. Emme bebeğin gaz çıkarmasını kolaylaştırabilmektedir.
Bebeğin karnına, tenini yakmayacak sıcaklıkta olduğundan emin olunan ılık bir havlu koyup, yüzüstü yatırarak sırt ve belini okşayarak masaj yapmak yararlı olabilir.
Göbek masajı, bebeğin yüzü yere doğru bakar pozisyonda ve bir el ile tutularak yapılır; popo en yüksek pozisyondadır.Ebeveyn; göbekten başlayarak, karnı yumuşak hareketlerle ve de saat yönünde dairesel hareketlerle masaj yapar. Masaj devam ederken, ebeveyn masajı nazikçe serleştirir ve daha büyük daireler yapar. Masaj bebeğin beslenmesinden 15-30 dk sonra yapılmalıdır. Yüzeysel masaj bağırsakları rahatlatan viseral refleksi oluşturur, bu da gazın ve dışkının kolayca ilerlemesine izin vermektedir.
Bazı bebekler araba yolculuğu ile bazıları da belirli ritimdeki seslerin dinletilmesi (saç kurutma makinesi veya elektrik süpürgesi sesi), hafif, klasik müzik ya da kaydedilmiş rahimdeki ultrason sesi dinletilmesi ile sakinleşebilmektedir. Araba ile yolculukta motor sesinin anne karnındaki sese benzemesi nedeniyle, bebek anne karnında güvende hissettiği için bebeğin rahatlamasını sağlamaktadır.
Emziren annenin turunçgillerden, soyadan ve baharatlı yiyeceklerden uzaklaştırılması, kısa bir süre için (bir hafta) anne diyetinden inek sütü ve ürünlerinin çıkarılması denenebilir.
Anne sigara içiyorsa, bırakmasını, en azından 10 adet/gün’ün altına indirmesini, bırakamıyorsa , evin dışında ve bebeğini besledikten sonra içmesi önerilmelidir.
Aşırı kahve tüketen annelere günde üç fincandan az içmesi önerilmelidir.
Simetikon (hafif gaz önleyici ilaç) drajeleri, alkolsüz anason suyu, camomile çayı bazen yararlı olabilir ancak güçlü antispazmodik/sedatif ilaçların kullanımından kaçınılmalıdır.
Ailelere ısıtıcı pedlerin kullanılması öğretilmelidir.


alıntıdır.
 
Anne sütünü azaltan bitkiler (Galactofuge)

Galactofoge, emziren annelerin sütünü azaltan veya tamamen durmasına neden olan anlamına gelir. Bu nedenle emziren annelerin erken dönemde sütlerinin azlamasına neden olan bitkileri ayrı bir bölümde toplamayı uygun buldum. Bu bitkilerden en önemlilerini aşağıda belirtmiş bulunuyorum,

• Nane
• Maydanoz
• Nışasta unu
• Adaçayı
• Şeker kamışı
• Ararot
• Arpa ve arpa unundan yapılmış besinler
• Şalgam
• Mısır
• Salamurası yapılmış besinler
• Aşırı tuz tüketimi
• Turşusu yapılmış besinler
• Sirke ve limon suyunun fazlaca kullanılması

Adaçayı, memleketimizde fazlaca tüketilen bitkisel bir çaydır. Hamile bayanların ve emziren anne adaylarının kesin olarak uzak durması gereken bir bitkidir. Tüp bebek veya aşılama yöntemi uygulanacak olan bayanların adaçayından uzak durmaları gerekir. Söz adaçayından açılmışken, epilepsi hastalarının da kesin olarak uzak durması gereken bir bitkidir. Çocuk yapmaya karar vermiş olan eşler adaçayı tüketmemelidirler. Bu kural sadece kadınlar için değil, aynı zamanda erkekler için de geçerlidir. Adaçayı içme alışkanlığı olan erkeklerin sperm sayıları azalır.

Adaçayının kurutulmuş sap ve yaprakları ortaçağda evlerin içerisinde yakılarak, tütsüsü yapılırdı (fumigate), bu adet halen daha Avrupa’nın bir çok köyünde uygulanmaktadır. Adaçayının tütsü olarak kullanılmasının nedeni, evlerin odalarını dezenfekte etmek içindir. Lahana ve havuç yetiştirilen tarlalara adaçayı serpilerek, ürüne zarar veren bakteri ve böcekleri uzaklaştırmak amaçlı uzun yıllar kullanılmıştır. Bu sayede tarlalarda yetiştirilen lahana ve havuç, parazitlere karşı mükemmel bir şekilde korunma altına alınıyordu. Teknolojinin gelişmesi ile geliştirilen kimyasal zirai ilaçlar bu muhteşem doğal korunma yöntemlerini tarihe gömerek unutulmasına neden olmuştur. Buna benzer daha bir çok yöntem ne yazık ki kayıp olup gitmiştir. Doğal yaşam tarihi içerisinde insan, öylesine güçlü yöntemler ve teknikler geliştirmiş ki, günümüzün modern ziraatçiliğinin başaramadığı bazı sorunlar, geçmiş tarihte kolayca ve doğal olarak çözülüyor idi. Ne acıdır ki, bu yöntemler unutulmuş ve bir çoğu da kayıp olup gitmiştir.

Günümüzde, yeni yetişmekte olan araştırmacı genç bilim adamları, doğal yaşamın geçmiş tarihini bilmeden, tanımadan, modern ve yapay kimyanın uygulamasına geçerek, insanı doğanın düşmanı haline getirmektedirler. Bu konuda modern kimyanın ağır ve yıkıcı sonuçlarını görmeye başlayan insan, katkısız ve içeriğinde kimya olmayan doğal ürünleri aramaya başladı. Daha onyıl öncesine kadar, zirai ilaçtan nasibini almamış görüntüsü bozuk meyveler tercih edilmezken, şimdilerde bu görüntüsü bozuk doğal meyveler ve sebzeler aranır oldu. Belki görüntü kaliteleri bozuk, ama doğal ve zararsızlar. Ve günümüzde giderek onları bulmak zorlaştı. Hem de görüntüsü güzel, sebze ve meyvelerden daha pahalılar…

Ortaçağın insanları kimyayı bilmiyor olabilirler. Ama biz bugünün modern kimyası ile antik çağdan beri uygulanmış yöntemleri araştırarak açıklığa kavuşturur isek, doğadan ve doğallıktan uzaklaşmamış oluruz.

Bazı herbalistler, bitkisel karışımların içerisine bir miktar öğütülmüş adaçayı ilave ederler, bunun da sebebi hazırladıkları bitkilerin böceklenmemesi içindir.

Nane, hamile bayanların, bebek yapmayı düşünen kadınların, bebeklerini emziren annelerin, bu dönemlerde nane tüketmemelerini öneririm. Nane tüketiminin alışkanlık haline getirilmemesi gerekir. Nane, hamile bayanlarda düşük yapma riskini artırır, emziren annelerin sütlerinin azalmasına neden olur.

Dikkat:
Anne sütünün azalmasının arkasında tiroidin normal çalışmaması yatabilir. Arka arkaya doğum yapmış kadınlarda sık görülen bir rahatsızlık da tiroid hormon dengesizliğinin gelişmesidir. Emziren annelerin sütlerinin azalmasının sebebi, tiroid bezinin sağlıklı çalışmaması da olabilir. Mutlaka hekimilerine danışmaları gerekir. Çünkü, anne sütü üzerinden bebeğin alacağı iyot çok önemlidir. Bebeğin beyin gelişimi iyota doğrudan bağlıdır. Unutmamalıdır ki, emziren annenin tiroid bezinin dengeli ve sağlıklı çalışması çok çok önemlidir. ıyot, tiroid bezinin sağlıklı çalışmasında birinci derecede önemlidir. Mutlaka, hekiminize danışınız.




Not:Hekiminizin önerdiği ilaçlar var ise, mutlaka kullanınız. Bu bitkiye karşı alerjiniz olup olmadığını öğreniniz. Bu kitaptaki tüm bitkisel kürler ancak ve ancak yetişkinler içindir. Burada okuduğunuz bilgilerin, yardımcı ve destekleyici olduğunu gözardı etmeyiniz. Hekiminize danışmadan buradaki bilgiler ile kendi kendinize kesinlikle teşhis koymayınız ve uygulamayınız. Unutmayınız ki, hastalık yoktur, hasta vardır. Her hastalığın seyri insandan insana değişir
.
ağustos annelerinden alıntıdır
 
YENİ DOĞAN BEBEK BAKIMI


BEBEĞİN AĞIRLIĞI

Her bebekte farklılık göstermekle birlikte ortalama bebek ağırlığı 3.4 kg.‘ dır. Erkek bebeklerin ağırlığı kız bebeklere göre biraz daha fazladır.

Ağır bebekler: 4.5 kg. Üzerinde doğum ağırlığı olan bebekler normalden ağır olarak kabul edilirler. Ama bilinenin aksine bu bebekler ekstra sağlıklı olarak kabul edilmezler. Şeker hastası olan annelerin bebekleri normalden daha ağır olabilirler.

Hafif bebekler: Eğer bebeğin doğum ağırlığı 2.5 kg dan daha az ise bu bebekler düşük doğum ağırlıklı bebekler olarak adlandırılırlar. Bu bebeklerin normal bebeklerden tek farkı daha sık beslenmeye ihtiyaçları olmasıdır. Eğer bebeğin ağırlığı 2.3 ile 2.5 kg. Arasında sağlıklı görünse bile önlem olarak özel bakıma alınabilir. Bu bebeklerde en sık görülen sorunlar nefes alma, emme problemleri ve vücut sıcaklığı sorunlarıdır.

Eğer bebek 2.3 kg. Altında bir doğum ağırlığında ise özel bakım gereklidir.

İLK MUAYENE

Doğumdan 24 saat sonra bebek tıbbi bir kontrolden geçirilir. Bu muayenenin ailenin yanında yapılmasının aileyi tatmin emektedir. Bu muayenede sırasıyla bebeğin kilosu, ve vücut ölçümleri (baş çevresi,boyu) yapılmaktadır. Sonra sırasıyla kalp ve akciğerleri dinlenmekte, iç organlarının elle muayenesi yapılmaktadır. Ayakları, bacak boyu, kalça çıkığı muayenesi ayrıca yapılmaktadır. Daha sonra erkek çocuklarda testislerin yerinde olup olmadığı kontrol edilmektedir. En sonda bebeğin omurgası ve makatı kontrol edilmektedir. Bu muayene sırasında merak edilen her soru sorulmalıdır.
 
YENİ DOĞAN BEBEKTEKİ ALIŞILMADIK ANCAK NORMAL OLAN DURUMLAR:

Deri:

Yeni doğanın derisini rengi pembe-kırmızıdır. Bu derinin inceliğinden kaynaklanmaktadır.

Renk değişimi:

Bebeğin kan dolaşımı henüz çok düzenli olmadığından elleri ve ayakları mavi-mor görünebilir.

Noktalar(spot):

Genellikle burun çevresinde görülen beyaz noktalar henüz tam olarak çalışmayan ter bezlerinden kaynaklanmaktadır. Bu birkaç hafta kalabilir. Yine yüzde kırmazı plakalar halinde olan döküntüye “toksik eritem” olarak adlandırılır ve tedavi gerekmeden kendiliğinden düzelir.

Mavi yamalar:

Bunlar mongol lekeleri olarak ta bilinir ve deri altında mavi pigmenti n geçici birikiminden kaynaklanır.

Soyulma:

İlk günlerde bebeğin derisi soyulabilir. Bu özellikle avuç içi ve ayaklarda görülür. Bu hafif nemlendiriciler ile çözümlenebilir.

Saç:

Bebeklerin saç miktarı çok farklı olabilir. Ama genellikle doğum sırasındaki saçlar dökülür. Vücuttaki siyah tüyler ise zamanla dökülür.

Konak (saçlı derideki kepek benzeri birikim) :Konak
Bebeğin saç diplerinde görülen kirli sarı renkte kabuklu bir deri hastalığıdır.
Bebeğin başına banyo yapmadan önce temiz bir tülbente kızdırılıp soğutulmuş zeytin yağını sürüp, hafifçe ovalayıp yumuşamasını bekleyin.
Banyo esnasında o bölgeyi hafifçe ovarak yıkayın.Bu işlemi kabuklar kayboluncaya dek birkaç kez tekrarlayın.

Bu da deri soyulmasının bir türüdür ve temizlikle bir ilgisi yoktur

BAŞ

Biçimi:


Bebeğin başı doğum sırasındaki travmalara uygun olarak değişik bir şekilde görülebilir. Bu kafanın hasarlandığı anlamına gelmez.

Bıngıldaklar:


Bunlar henüz kafa kemiklerinin birleşmediği yerlerdir. Bıngıldaklar sağlam bir zar ile kaplıdırlar ve normal temas ile hasar görmezler. Bazen nabız atışı şeklinde bıngıldakta hareketlenme olabilir. Bu tamamen normal bir durumdur. Eğer bıngıldak içeri basık görünüyorsa bebeğin nispeten susuz kaldığının bir bulgusu olabilir. Eğer bıngıldak dışarı doğru çıkık ve bebek ağlamıyorsa, bu bir hastalık göstergesi olabilir ve doktora görünmek gereklidir.

GÖZLER

Şaşılık:

İlk günlerde olan şaşılık normaldir. Bebek gözlerini hareket ettirirler. Ak onları kontrol edinceye kadar gözleri kayabilir. Bu durum 6. Ayda düzelir. Ancak sabit bir şaşılık varsa doktora görünmek gereklidir.

KULAKLAR

Akıntı:

Kulak yolu kendi ürettiği balmumu benzeri bir salgıyla kendi kendini temizler. Ancak bu salgı ile iltihap akıntısının karıştırılmaması önemlidir.

Ağız:

Bebeğin dili altındaki doku nedeniyle erişkinlere göre daha hareketsizdir. Bu dilin hareket etmediği kanaatini doğurabilir. Bu zamanla düzelir. Ve gerçekten bağlı dil olarak adlandırılan durum az görülen bir durumdur. İlk yaş günüde dil tamamen hareket etmelidir.

Üst dudaktaki kabarcıklar:

Bunlar emme sonucunda oluşan kabarcıklardır ve bebek emdiği sürece görülebilirler.

Beyaz dil:

Yalnızca anne sütüyle beslenen bebeklerin dilinin beyaz olması normal bir durumdur.

Pamukçuk:

Ağız içinde oluşan beyaz lekelerdir. Ağrı nedeniyle bebeğin emmesini engeller. Bunu gidermek için;

Bir fincan suya bir çay kaşığı karbonat atıp karıştırın.
Parmağınıza temiz tülbent sararak, bu karbonatlı su ile bebeğin ağzını bastırarak günde üç dört kez temizleyin.
Her emzirmeden önce göğüslerinizi silin ve kaynamış soğumuş su ile durulayın.

Sıvı dolu keseler:

Bunlar damakta görülebilen zararsız kistlerdir.

Memeler:

Yeni doğan kız ve erkek bebeklerde memelerin şişkin olması hormonlara bağlı bir durumdur ve doğumdan 3-5 gün içinde belli olurlar. Bazen az miktarda süt benzeri salgı da gelebilir. Bunun kesinlikle sıkılmaması gereklidir.

Göbek Bakımı:

Bebeklerde yeterli göbek bakımı yapılmaması ölümle sonuçlanabilecek hastalıklara neden olabilir. Bunu önlemek için:

Bebeğe mikrop bulaştırmamak için elerinizi yıkayın.
Mersollü veya alkollü bir pamukla göbek kordonunu ve çevresini iyice silin.
Göbek kordonunu içine alacak biçimde hazır sargı bezi veya ütülenmiş bir bez ya da tülbentle göbeği sarın.
Göbeğe kesinlikle lokum,hamur,pudra gibi şeyler koymayın.
Bebeğinizi, göbeği düşünceye kadar silerek temizleyin ve göbeği düşdükten sonra banyo yaptırın
Eger göbek ve çevresi kızarık, şiş ve göbekten akıntı geliyorsa en yakın sağlık kuruluşuna, başvurun.

Cinsel organlar:

Erkek ve kız bebeklerin cinsel organları hormonlar etkisiyle büyük görünebilir. Cinsel organlarda kızarıklık, şekil değişiklikleri bulunabilir bunlar ilk muayene sırasında doktor tarafından kontrol edilecektir ancak bu sırada merak edilen her şey doktora sorulmalıdır.

İnmemiş testis:

Erkek çocukların testisleri karın içinde gelişir ve torbaya doğum öncesinde inerler. Eğer ilk muayene sırasında doktor torba içinde testisleri hissetmezse bu her zaman inmemiş testis anlamına gelmez testisler hareketli-retraktil- de olabilirler. Eğer testis gerçekten inmemişse gerekli tıbbi müdahale zaman içinde yapılacaktır.

Kapalı sünnet derisi-fimozis:

Yeni doğanların sünnet derisi genellikle sıkıdır. Sünnet derisi geri çekilemez çünkü bu yaşta elastik değildir.

Katran renkli dışkı:

Mekonyum: bu siyah-yeşil renkte yapışkan olan dışkı bebeğin ilk dışkısıdır. İlk gün bu dışkının gelmemesi doktora söylenmelidir.

Dışkıda kan:

Nadiren bebeğin dışkısında kan görülebilir. Bu doğum sırasında olan kanamanın yutulmasından kaynaklanmaktadır. Ancak bezin doktora gösterilmesi gerekebilir.

Kırmızı idrar:

Çok erken gelen idrar kırmızı renkli ürat kristalleri içerebilir. Benzer şekilde bezin doktora gerekebilir.

Sık idrar:

Bebeğiniz 24 saat içinde 30 kereye kadar idrar yapabilir. Anormal olan 4-6 saat boyunca idrarını yapmamasıdır.

Pişik:

Bebeğin boyun, koltuk altı, kasıkları ve kalçalarının kızararak iltihaplanmasıdır.
Bebeğin her altı değiştirildiğinde ılık su ile yıkayın ve altına muşamba bağlamayın.
Cilt koruyucu yumuşatıcı merhemler veya kızdırılıp soğutulmuş ılık zeytinyağı sürün.
Altını sık sık değiştirin ve idrar veya dışkıyı dışarı sızdırmayacak kalınlıkta bez kullanın.
Bebek çamaşırları temizliğinde deterjan yerine sabun veya sabun tozu kullanın ve bol su ile durulayın.

Vajinal kanama:

Kız bebeklerde çok az miktarda vajinal kanama görülebilir, bu annenin hormonlarından kaynaklanmaktadır.

Vajinal akıntı:

Berrak veya beyaz renkli bir vajinal akıntı normaldir ve birkaç gün içinde kesilir.

Burun akıntısı:

Az miktarda burun akıntısı normaldir ve bebeğin soğuk aldığı anlamına gelmez.

Gözyaşı:

Bir çok bebek 4-6 haftalık oluncaya kadar gözyaşı dökmeden ağlarlar. Bu da normaldir.

Gözlerde Kızarıklık ve Çapaklanma
Gözlerde kızarıklık, çapaklanma varsa;
Bebeğinizin göz temizliğini yapmadan önce kendi el ve tırnak temizliğinizi yapın.
Kaynamış ılıtılmış suya batırılmış ve iyice sıkılmış temiz bir tülbentle içten dışa doğru silin.

Terleme:

Bebeklerin ısıyı alıp kaybettikleri yerleri başlarıdır. Bazı bebeklerin boyunlarında da terleme olabilir.

Kusma:

Beslendikten sonra bir miktar kusma normaldir.
 
BEBEĞİ TUTMA VE TAŞIMA

Yeni doğan bebeklerin düşürülme korkusu içgüdüsel olarak bulunmaktadır. Henüz başını tutamayan bir bebeğin başı desteklenemediğinde başı arkaya düşecek ve bebek iç güdülerinden gelen korkuyu yaşayacaktır. Bebek her kucağa alındığında onun bütün vücudunu destekleyecek şekilde tutmak gereklidir. Onu kendinizi belli etmeden kucaklamanız onu yalnızca korkutacaktır.

GİYİM:

Bazı bebekler giyinmekten ve bezlenmekten hoşlanmaz. Bunların başlıca sebepleri şunlardır:

- Soğuk bir yüzeye vücutlarının temas etmesi çıplak derilerinin havayla temas etmesi

- Kıyafetlerin başlarının üzerinden çıkarılması

- Ayaklarının havada tutulması

Deneyler çevre sıcaklığı 29 derece civarına geldiğinde vücudun sıcaklık üretimini durdurduğunu göstermektedir. Buna göre normal doğum ağırlığındaki bir bebeğin giyimi bulunduğu ortamın sıcaklığına göre çabuk değişebilir olmalıdır.

Bebeğin asıl ısı kaybı başından olmaktadır. Buna göre başı korunmalıdır.

Derin uykuda bebek soğuğa daha duyarlı olmaktadır. Derin uykuda bebek arada sırada kontrol edilmelidir. Bebeğin üşüdüğünün belirtileri: nefes alma hızı artar. Huzursuzdur.

Bebek daha çok üşüdükçe daha sakinleşir. Ve bu halde onu sarmak içerideki soğuk kıyafetlerin izolasyonuna ve bebeğin daha çok üşümesine yol açar. Bu durumda bebek sıcak bir ortamda soyulmalı ve kıyafetleri değiştirilmelidir.

Yazın bebeklerin kıyafetlerinin pamuklu olmasına özen gösterin. Sentetik kıyafetlerden kaçının. Eğer bebek çıplak iken mutluysa ortam müsaitse bırakın çıplak kalsın. Dışarıda ise güneşten koruyun.
 
BEBEĞİN TEMİZLİĞİ

Bebeklerin altları dışında sık temizlenmeye ihtiyacı yoktur. Genellikle kordon düşünceye kadar bebeğin yıkanmaması önerilir. Banyo yerine vücudunu ıslak bezle silebilirsiniz. Bu sırada burun ve kulaklara kulak temizleme çöpü sokmayınız.

İdrar ve kaka alışkanlıkları

Bebeğin ilk kakası siyah-yeşil renkli katran kıvamındadır ve mekonyum olarak adlandırılır. Eğer ilk gün kaka yapmamışsa doktor haberdar edilmelidir.

Kakanın değişmesi: Mekonyum sonrası kaka kahverengi-yeşil yarı sıvı ve içinde katı parçalar bulunan bir haldedir. Eğer kaka sizi endişelendiriyorsa bezi alın ve doktoruna sorun.

Kaka alışkanlığının oturması:

Anne sütü alan bebeklerin kakası sarı macun kıvamında olur. Fakat bazen yeşil renkli ve sıvı olabilir. Önemli olan bebeğin genel durumudur kakasının değişimi çok önemli değildir. Hazır mama alan bebeklerin kakası daha fazla ve daha yoğundur.

Kabızlık:

Biberon alan bebekler günde birkaç kez kaka yaparlar ancak meme alan bebekler birkaç gün kaka yapmadan geçirebilirler. Biberon alan bir bebek iki günde bir kaka yapıyorsa bunun sebebi genellikle suyu az içmesidir

İshal:

Biberon alan bebekte ishal başlarsa doktora görünmek gerekir eğer eşlik eden kusma da varsa acil muayene gereklidir. Gastroenterit denilen sindirim yollarının iltihabı küçük bebekler için tehlikeli olabilir. Ancak ishallerin çoğu iltihaptan değil yiyeceklerdendir.

Renk değişiklikleri:

Katı gıdaya başlamadan önce verilen bazı gıdalar kakanın renk değişikliğine yol açar.

İdrar:

Önemli olan idrarı ne kadar sık yaptığı değil yapmadığı önemlidir. Birkaç saatlik kuru kalan bebeği dikkatle izlemek gerekir. Ağlama ve sakinleştirme bebekler ağladığında genellikle bunun bir sebebi vardır.

İsilik:

İsilik, hafif kırmızılıktan cerahatli iltihaba kadar değişen görüntülerde olabilir. Erken dönemde hafif kırmızılıkla başlar, ama ileri dönemlerinde iltihaplı hale dönüşebilir. İsilik, bebeğin altını silerken kullanılan bezlerin yapıldığı maddelere karşı alerjiden olduğu gibi idrarın asitliğinden de kaynaklanabilir. Veya her ikisi birden de olabilir. Çözüm basittir. Ilık su en iyi çözümdür. Bebek her altını kirlettiğinde altı hemen temizlenmedir. Mümkün olduğunda altını açık bırakın ve bu halde tutun.
 
YENİDOĞAN TARAMA TESTLERİ
Belirtiler
Koruyucu sağlık hizmetlerinin en önemli parçasını taramalar oluşturur. Tarama testlerinin en yaygın bir şekilde uygulandığı dönem yenidoğan dönemidir Metabolik hastalığın bulgu vermeden ve geriye dönüşümsüz zararlar oluşturmadan teşhisini koymak temel amaçtır. Taramada kullanılan testler ile tanı amaçlı testler arasındaki farklılık vardır. Tarama testi sağlıkla ilgili bir sorun olabileceği konusunda uyarır. Tek başına kesin olarak hastalığın olduğunu söyleyemez. Şüphe edilen durumlarda kesin tanı koydurucu testler yapılmalıdır.
Günümüzde tarama programına alınması gerekli iki hastalık vardır. Birincisi fenilketonüri hastalığıdır. Yenidoğan bebeklerde görülen fenilketonüri hastalığı tedavi edilebilir zeka geriliklerinin en önemli nedeni olup erken konulan teşhiş ile önlenebilmektedir. Fenilketonüri, yenidoğan bebeklerin karaciğerindeki fenilalanin hidroksilaz enzim eksikliği sonucu ortaya çıkan doğumsal metabolik bir hastalıktır. Doğumda normal olan bebekte beslenmeyi takiben metabolize olamayan ve biriken fenilalanin ve artıkları giderek beyin dokusuna toksik etki gösterir. Zeka geriliği beş ve altıncı aylarından sonra belirgin hale gelir. Tedavisi fenilalaninden kısıtlı diyettir. Tedavi iyi ve yeterli sürede uygulandığı zaman çocuk beklenen zeka potansiyeline ulaşır. Bunu başarabilmek için erken tanı önemlidir.İkincisi tiroid bezinin yokluğu veya az çalışması sonucunda oluşan doğumsal hipotiroididir. Önlenebilir zeka geriliğinin önemli nedenlerinden bir diğeridir. Erken tanı ile hormon tedavisi verilerek zeka geriliği önlenebilir.
Sağlıklı zamanında doğmuş bebeklerde kan örneği ilk 7 gün içinde olmalıdır. Eğer ilk örnek ilk 24 saat içinde alındı ise, bebek 1-2 haftalık olunca yeni bir örnek alınarak metabolit birikimi ile giden metabolik hastalıklar için yeniden test edilmelidir.
Metabolik tarama amaçlı kan örneği alınması için en ideal zaman bebeğin proteinli besinler almaya başlamasından 24 saat sonrası, ilk 72 saatlik süredir. Metabolik tarama amaçlı kan örneği özel filte kağıtlarına alınır. Bu kağıtların üzerine hasta ile ilgili tüm bilgiler, adres ve telefon eksiksiz olarak yazılır. Sonuçlar iki veya üç hafta içinde belli olur. Kan örneği yetersiz ise veya şüpheli ise yeni örnek istenir.
İşitme taraması ve görme her yenidoğan bebeğe uygulanması gereken bir taramadır. Bebeğin gözlerinin ışık veya objeye fikse olup takip etmesi ile görme taraması yapılır. Prematür doğum öyküsü, ailede çocukluk çağı görme problemlerinin olması bebeğin ayrıntılı tetkiklerle taranmasını gerektirir.
Ayrıca yenidoğan döneminde gelişimsel kalça displazisi, konjenital kalp hastalıkları, hiposfadias, inmemiş testis, yarık damak, dudak gibi hastalıklar da fizik muayene ile taranabilir.
Doğuştan kalça çıkığında ise son zamanlarda ultrasonografi kullanılmaktadır ve 4-6 aya kadar kalça anormalliklerini tanımlamada duyarlıdır.
Hastanemizde her yenidoğan bebeğe ortalama beşinci gününde fenilketonüri ve TSH taraması yapılmaktadır. İşitme testi 2001 yılından itibaren hastanemizin yenidoğan rutin taramaları içine girmiştir. Doğuştan kalça çıkığı için yenidoğanlar taburcu olmadan önce muayene edilip birinci ayda kalça USG ile taranmaktadır.

Kaynak:med.fatih.edu.tr



KOLAY GELSİNNN a.s.
 
Doğum nasıl gerçekleşir?
Doğumun gerçekleşmesi için Can'ın uterustan çıkarken vajen dediğimiz kanaldan geçmesi gerekir. Bu kanala girmesi için de serviks dediğimiz uterus ağzının açılması gerekir. Bu ağız açılırken zarlar yırtılır. Can doğum yoluna doğru itilir.
Bu süreç 3 evrede gelişir.
1. Evrede uterus ağzı düzenli sancılarla açılır. Genişler. Açıklığı 10 cm olur.
2. Evrede 10 cm olan uterus ağzından, Can düzenli sancı ve itilmelerle dışarı atılır.
3. Evre ise Can çıktıktan sonra plasentanın çıkması sürecidir.
Doğumun başladığı nasıl anlaşılır. ?
Doğumun yaklaşmasını gösteren 8 belirti vardır...
1. Vaginal akıntıda artış; genellikle açık renktedir. Bazen hafif pembe veya kahverengi olabilir.
2. Can'ın başının Anne'nin kemik çatısına yerleşmesi; Ilk doğumlarda, doğumdan yaklaşık 15 gün önce Can'ın başı çatıya iner. Bunun belirtisi kasıklarda oluşan ağırlık hissi ve sık idrara çıkmadır. Ayrıca Anne göğsünün altında bir rahatlama farkeder.
3. Karındaki sancının sayısı artar. Sertleşme ve sıkışma hissi ile birlikte hafif adet sancısını andıran kramp tarzı ağrılar belirir.
4. Sık gelen ve kaybolan künt bel ağrıları.
5. Ağırlık artışının durması ve yarım kilogram kadar ağırlık kaybı. Bu zayıflamanın nedeni hormonlardaki azalmaya bağlı olarak sıvı kaybının artmasıdır.
6. Anne bir canlılık ve enerji artışı hisseder. Ama yine de fazla iş yapmamalı enerjisini doğuma saklamalıdır.
7. Barsak hareketlerinin artması, doğuma yakın kramplar halinde gelen ağrılar.
8. Serviksin yumuşaması, ağız kısmının öne dönmesi ve hafif açılarak incelmesi... Ilk sancılar 30-45 dakika arayla gelen ve çimdiklenme tarzında olan birkaç saniyelik kasılmalardır. Bunlar uterusun kasılmalarıdır ve bu esnada Anne elini karnına koyduğunda sertleşmeyi hissedebilir. -
Yanlış hesap Bağdat'dan yanlış doğum sancısı hastaneden döner...
Önemli olan bunların gerçek doğum ağrıları olup olmadığını anlayabilmektir.
Bunun için için biraz dikkat etmek, telaşlanmadan durumu değerlendirmek gerekir. Aldatıcı kasılmalar birkaç saat içinde geçer. Gerçek doğum ağrıları ise başlangıçta hafiftir ve giderek zamanla süresi, şiddeti ve sıklığı artar. 15 -20 dakikada bir gelir, karından başlar, kasıklara doğru yayılır. Adet sancısına benzer . Adet sırasında içeride biriken kan atılır, burada ise içerideki Can dışarı itilmeye çalışılır.
10-15 dakika arayla gelen 30-40 saniye süren ağrılar doğumun başladığını gösterir. Bazen doğum başladı sanılarak hastaneye gidilir. Ama hastaneye varınca sancılar kaybolur. Yalancı doğum ağrıları olarak adlandırılır bu tip ağrılar. Rahim ağzını yumuşatır açar, doğuma hazırlar. Bunlar bir çeşit ısınma turlarıdır doğum için...
Nişan geldi doğum başlıyor aman...
Ilk kasılmalardan sonra nişan diye bilinen, uterus ağzını tıkayan sümüksü, hafif kanlı bir akıntı gelir. Bu doğumun bir işaretidir. Bu bazen akıntı bazen de tıkaç biçiminde gelebilir. Nişan geldikten sonra hemen sancıların başlaması gerekmez. Bazen bir iki gün gecikebilir. Bazen de tıkaç günler önceden çıkmış ve dikkati çekmemiş olabilir. Yani nişan gelmeden de doğum ağrıları başlayabilir. Telaşlanmamak gerekir.
Doğumun ilerlemesi...
Doğum ilerlemesi için bebeği saran suyun zarının yırtılması gerekir. Bu bazen sancılar başlamadan olur.
Sancılar başlamadan su gelirse...
Su sızıntı halinde gelebilir. Ama genellikle bol miktarda su fışkırır tarzda bacaklardan aşağı boşalır. Bazen su kesesi gece uykuda açılır ve tüm yatağı ıslatır. Bu nedenle son günlerde önlem olarak yatak çarşafı altına muşamba sermenizi öneririm.
Su genellikle açık sarı renktedir. Bazen içinde Can'ın cildinden bulaşmış krem gibi artıklar bulunur. Kanlı ya da vişne çürüğü rengi dediğimiz renkteki sular tehlike belirtisidir. Ayrıca yeşile çalan renkteki sular Can'ın mekonyum dediğimiz ilk dışkısını yaptığının göstergesidir. Bu durum Can'ın sıkıntıda olduğunun habercisi olabilir.
Su kesesi çoğunlukla sancılar sırasında kendiliğinden yırtılır. Zarlar yırtıldıktan sonra su boşalır. Bazende zarlar kalındır. Ancak doktor tarafından delinerek yırtılır. Böyle bir şey yapılacağı zaman hekiminiz sizi bilgilendirir. Sakın korkmayın, bu işlem sırasında hiç bir ağrı duymazsınız, çünkü zarlar üzerinde sinir yoktur. Zarların açılması ile Can'ın başı doğum yoluna iyice yerleşir ve sancılar sıklaşır.

Sancılar artıyor...
 
Son düzenleme:
Doğumun doğum kanalı yoluyla olabilmesi için güçlü kasılmalar gereklidir. Eğer uyuşturma yapılmamışsa bu kasılmalar sırasında ağrı duyulur. Ağrıların şiddeti kişiden kişiye değişir. Doğuma fizik ve moral yönünden iyi hazırlanmış, bilgilendirilmiş Annelerde ağrı algılanması çok az olur. Aksine doğumu korku içinde bekleyen, kendine iyi bakmamış, doğum hakkında hiçbir bilgisi olmayan Annelerde ağrı çok şiddetli algılanır.
Her ağrıda Can biraz daha doğum kanalına yerleşir. ilerler. Uterus ağzı açılırken hafif kanama olur. Çünkü buradaki küçük damarlar yırtılır. Bu kanamalardan korkulmamalıdır.
Uterus ağzının genişlemesi yavaş olur. Ilk doğumlar için 10-14, daha sonraki doğumlarda 6-8 saat sürer.
Şiddetli ve sürekli kasılmalarla serviksin açıklığı 10 cm olduktan sonra doğumun ikinci evresi yani Can'ın atılma dönemi başlar.
Bu dönem ilk doğumda 1 saat, daha sonrakilerde 15 dakika kadar sürer.
Doğumun son evresi
Atılma evresinde sancıların süresi ve şiddeti iyice artmıştır. Can'ın başının aşağı yerleşmesi ile ıkınma hissi başlar. Ikınmalarla Can'ın başı iyice ilerler ve çıkıma dayanır.
Rahim ağzı iyice gerilir. Esnekleşir. Kendi başına doğum yapanlarda doğumda mutlaka yırtıklar olur ve bunların onarımı zordur. Hastanede yapılan doğumlarda ise epizyotomi denilen düzgün bir kesi yapılarak, bu yırtıklar önlenir. Bu kesi doğumdan sonra dikilir.
Eğer bu kesi yapılmazsa ileride kadını tüm yaşamı boyunca sıkıntıya sokan rahim sarkmaları , idrar ve dışkı kaçırmaları gibi önemli rahatsızlıklar ortaya çıkar.
Can doğduktan sonra göbek kordonu kesilir. Henüz plasenta uterus içindedir.
Artık karın boşalmış ve Anne rahatlamıştır. Uterus küçülür ve toparlanır. Karında top gibi bir şişlik olarak hissedilir. Bu arada üşüme titreme olabilir. Doğumdan sonraki 5-10 dakika içinde plasenta ayrılır ve alınır. Kanama olmaması için ilaç yapılır.
Artık Anne doğumhaneden odasına alınabilir. Hem Can'ı hem de Anne'yi derin bir uyku beklemektedir. Anne uyandıktan sonra hemen Can'ını emzirmeye başlayabilir.

alıntıdır
 
Anormal doğumun belirtileri...
Doğumların büyük çoğunluğu doktorun izlediği ve yardımcı olduğu, doğanın gücüyle oluşan doğal olaylardır. Ancak bazen bu doğal seyir bozulabilir. Can'ın ve Anne'nin zarar görmemesi için daha fazla doğum yardımı ve müdahale gerekebilir. Müdahale gerektiren nedenler Anneden, Can'dan veya doğum sürecinin özelliklerinden kaynaklanabilir.
Doğumun normal seyretmeyeceğini, ve fazla müdahale gerektireceğini önceden bilebilir miyiz?
Çoğu zaman evet...
Bunun belirtileri nelerdir?
1- Suların doğum sancılarının başlamasından önce gelmesi,
2- Suların normal açık sarı ve berrak renginden farklı olarak koyu sarı ve yeşil renkte gelmesi,
3- Suların kanlı gelmesi,
4- Adet kanamasından daha fazla miktarda vajinal kanama,
5- Can'ın normalden az hareket etmesi,
6- Ağrıların ve kasılmaların hiç geçmemesi,
7- Gününden önce başlayan ağrılar,
8- Annede baş dönmesi, şiddetli baş ağrısı, bulanık görme, gözlerinin önünde sinek uçuşması,
9-Anne'nin tansiyonunun aniden yükselmesi, kısa sürede çok kilo alınması ve vücudunun şişmesi,
10- Can'ın doğum vaktinin gecikmesi,
11- Annede mide bulantısı, karın ağrısı ve az idrara çıkma,
12- Can'ın ters veya yan gelmesi,
13- Can'ın gelişmesinin yavaşlaması,
14- Can'ın çok iri olması,
15- Can'ın kalp seslerinin düzensizleşmesi,
16- Can'ı saran suyun azalması.
Bu belirtilerin olması halinde doğumun normal seyrini izleyemeyeceği düşünülür
 
ya neslicim doğumu öle anlattın anlattın çokmu etkilendi ertesi güen doğum yaptın ya kıııızzzzzzopuyorumnanaktan
 
X