Hamileyim ve depresyondayım yardım kızlar...

bebeğimi aldırmadım kıyamadım ama inanın hala aynı depresyon devam ediyor çok mutsuz bi anne olucam ona bakamıcam onu dogurup biyere bırakıp kaçma istegi var inanın bunalmş durumdayım beni anlayan anlamayan herkese saygım sonsuz ama şu bi gerçek ciddi yardıma ihtiyacım var yoksa hayat banada bebeimede eşimede çok kötü günler yaşatıcak gelecekten endişeliym özelden msj atamıyorum size
Canım kaygı duyuyorsun, normal bir durum. Bende senin yaşadığını yaşıyordum 3 haftaya kadar. Deliricem sandım aşırı kaygıdsn. Şu an 11 haftalık hamileyim hala biraz kaygım var ama eskisi gibi değil. Zamanla geçecektir inan buna. Hamilelikte hormonlardan kaynaklı aşırı moralsizlikte oluyor. İlk üç ay alışma evresi. Az sabır. Melisa çayı azcık iyi geliyor bana. Öpüyorum seni.
 
Bende yarım paxil kullanıyordum bırakmak zorunda kaldım. Aynı durumlardayız. Geçecek zamanla inşallah. Panik atak hastası bir arkadaşım ilaçsız dayanmaya çalışıyor. Onun da ilk üç ayı korku doluydu ama o da alıştı.
 
Hamileyim ve çok fazla sıkıntı içerisindeyim. Aşırı bir gerginim, korkularım var. Eşimin ailesi uzakta, telefonla arıyorlar ve konuşmak bile beni geriyor. Aramalarını istemiyorum. İlaçta kullanamıyorum :KK43:
 
Çok kaygılım vallaha kafayı yiyecem az kaldı. Korkuyorum bebeğe birşey olacak bu kaygıdan ama durduramıyorum :KK43: Yardım lütfen.
 
Hamileyim ve çok fazla sıkıntı içerisindeyim. Aşırı bir gerginim, korkularım var. Eşimin ailesi uzakta, telefonla arıyorlar ve konuşmak bile beni geriyor. Aramalarını istemiyorum. İlaçta kullanamıyorum :KK43:
Esim dogu gorevinde hamileyim ve kaynanam gorumcemle yasiyorum emin ol cildirmak uzreyim Allah herkesin yardimcisi olsun
 
Abowww kaynana artık insanı daraltır.Aptal saptal geçmiş muhabbetiyle,bizde şöyleydi bizim zamanımızda böyleydi:) ayyy şunu yapma çocuğa bişi olur.
 
Canım benim zaten talan durumda, kimseyi çekemiyorum.Birde kaynanam dedi geleyim başka şehirdeler,kabul etmedim.Tlfonda daraltması zaten yetiyor.İnsanın tahammül derecesi hamilelikte gerçekten azalıyor.
 
NARKOZ: ASRIN SALGINI DEPRESYON YALANI
158056.jpg
Hep söylüyorum!

Günümüzde mevcut psikiyatri global sektörün Truva atına dönüşmüştür!

Sağlıklı beslenme, kitlesel bilinçlenme gibi gelişmeler sonucu fiziksel sağlık alanında fazla hastalık üretemeyen, şimdilik şeker, kalp, tansiyon ve obeezite ile beslenen (ancak bunlarla asla yetinemeyen) kapitalist vampir gözünü psikiyatriye dikmiş durumdadır.

Çünkü bu alanda nesnel gerçekliklere gerek yoktur; felsefi kanaatlerinizi hastalık olarak pazarlamak son derece mümkündür. Bunun yolu da çok kolaydır:

Telkin ve propaganda!

“Şunlar şunlar varsa hastasınız” demek kitlelerin önemli bir bölümünde, “Aaaa onlar bende de var, ben demek ki hastayım” demeleri, derken en tabii ruh halleri üzerinde yatıp kalkmaları, bunlarla ilgili sürekli zihinsel doldur boşaltlar yapmaları (çünkü modern psikiyatriye inanarak hasta olduklarını düşünen kişiler kendileriyle ilgili olan ve hastalık denilen bir duruma nasıl kayıtsız kalabilirler ki. Yeter ki kafaların içine “sen hastasın” virüsünü sokun bir kere) hasta olduklarına inanmaları için fazlasıyla mümkündür.

Nitekim de böyle oldu!

Dünyada global bir sağlık sistemi var. Bu sistem kendi sektörünü dünyanın en karlı sektörlerinin başında tutma işlevi görüyor. “Para bu kadar belirleyici mi” dememek gerekir. Bu sizin için veya benim için öyle olmayabilir. Ancak kapitalizmin en temel sloganı daha fazla insanlık değildir; daha fazla kardır!

Bu günlerde daha güçlü bir sesle tekrar yinelenen, “Dünyada depresyon salgını var” feryadı tam bir kara propagandadır. Yine aynı senaryo sahnede. Kitleler belki zor (zor olan her hal hastalık değildir. Borca girmiş birinin ruh hali de zorludur) ancak doğal olan ruh hallerinden ötürü hasta olduklarına telkin ve propaganda yöntemiyle inandırılmaya çalışılıyor. Böyle yapılarak herkesin kaygılanması (kaygı hastalığa götüren kara bir bataktır nasıl olsa), “Muhtemelen benim yaşadığım da depresyon, çünkü bu kadar yaygınmış baksana” demeleri, bu düşünce sonunda tıpış tıpış kliniklere doğru koşmaları hedefleniyor. Yeter ki oraya kadar ulaşsın insanlar. Oraya gidip de önce hastalık teşhisi, ardından kutu kutu aynı ilaçtan almayan kaç kişi var sanıyorsunuz!

Bu mesajla hedefledikleri ikinci nokta devlet kurumlarını daha fazla kaynak ayırmaya hazırlamak, bunun alt yapısını sağlamaktır! Böylece, devletlerin ilgili birimleri bu “asrın salgını” karşısında vicdani muhasebe yapacak, haliyle halklarını düşünerek şeker tabletiyle aynı etkiyi gösterdiği bilmem kaç kere ortaya konan bu “sihirli ilaca” tüyü bitmemiş yetimin haklarından daha fazla rakam ayıracak!

Bu lobinin diğer çok önemli bir hedefi de dünyadaki mevcut global statükoyu muhafazadır! Onlar her ruhsal sıkıntıya hastalık diyerek, “Ne düşünce biçiminde, ne hayatı yaşama felsefende, ne de içinde bulunduğun koşullarda sorun var. Tek sorun var, o da beyninde. İçindeki maddesi azalmış, serotonini düşmüş” demeye çalışmaktadırlar aslında. Yani sorgulama, öde ücretini, sonra da iç ve uyuş sadece! Çünkü sorgularsa gerçek çözümü falan bulabilir insanoğlu! O yüzden korkuya fobi (hastalık) derler, hatta asla bilimsel olmayan, tam bir kandırmaca olan hipnoza bile önem verirler; ancak gerçek yaklaşımlara bir türlü yer vermezler. Amaç şu: Bir şeylerle uğraş, ama bu asla kesin çözüm veren şeyler olmasın! Yoksa sektör ne yapar sonra!

Yine bu günlerde, “Gerçek depresyon vakalarının en fazla yüzde yirmisi kliniklere gidiyor” denilerek kitlelere, “Kliniğe gitmedik diye kendinizi sağlıklı zannetmeyin. Siz aslında durumundan habersiz olan cahil hastalarsınız. Ama biz, siz kliniğe gelmeseniz bile durumunuzun ne olduğunu oturduğumuz yerden biliyoruz” mesajı veriliyor. Böylece pastayı büyütmek için korku umacılığı yapıyor. Esas söylemesi gereken şeyi, yani, “Demek kliniklere gitmeyen yüzde 80’lik daha büyük kesime hiç de bir şey olmuyor, bak ne güzel yaşayıp gidiyorlar” gerçeğini ise demiyor. Çünkü öyle bir hırsla gözünü o bakir yüzde seksene dikmiş ki bunu göremiyor bile.

NEDEN SIK SIK BUNLARI YAZIYORUM. TAKINTILI BİRİ MİYİM YOKSA

Gerçeklere kayıtsız kalamadığım, göz göre göre yapılan bu sömürüye eyvallah diyemediğim için yazıyorum. “Kötü komşu ev sahibi yapar” derler ya hani, kötü işleyen bu sömürü sistemi de aynı şekilde beni yazar yaptı! (Demek ki her işte bir hayır var hakikaten.)

Bu sektörün çivisinin çıktığını görüyorum; çünkü yıllardır bizzat içinde çalışıyorum. Mutfakta olup biteni aşçı ve garsondan daha iyi kim bilebilir! Mutfağın içini bilmek için prof. olmak değil, aşçı olmak gerekir.

Önce teşhis konuluyor kişilere, sonra önümüze geliyor bu vakalar. Haliyle gerçeği tüm çıplaklığıyla görme şansımız çok fazla.

DEHB denilenlerin en fazla yüzde beşinin gerçek manada DEHB olduğuna, depresyon denilenlerde bu oranın yüzde ikiyi bile geçmediğine binlerce kere şahit oluyorum. On gün önce kocasından boşanmış kadının sekiz - on günlük doğal yas sürecine bile kronik depresyon denilebiliyor, iş o boyuta varmış durumda!

Sonra da ya, “Bana ne, salla başı al maaşı” deme durumu ile, “Bari millet öğrensin, kendi tedbirlerini kendileri alsınlar, bu işin kendi içinden düzeleceği yok” deme tercihi arasında tercihe zorlanıyorum.

Beni buna zorlayan şey sadece inancımın yüklediği mesuliyet duygusu ve doğuştan verilen, henüz bozulmadığını düşündüğüm vicdanım! Kimse belki de kendimi hedef haline getirecek bu yazılarım için bana para falan ödemiyor yani. Zaten hayatta en az zaafım olan şeydir, para! Çünkü onun her şeyi satın alacak gücünün olmadığını yıllar önce fark ettim!

BELKİ DE BU, BU KONULARDAKİ SON YAZIM

Çünkü ısrar; bir yerden sonra özün yani içeriğin önüne geçebiliyor, sözlenilenlerin önemini azaltabiliyor. Kişiler bu durumda içeriğin taşıdığı mesajla değil, söyleyen kişinin niyetiyle vs. uğraşmaya başlayabiliyorlar. Bilirim, günümüz insanı biraz tuhaftır. Kendisi için uğraşana değil, aleyhine çalışana meyillidir egoları! O sebeple kendisini seveni pek sevemez, gözü yine de çekip giden de, kendisinden kaçanda kalır daha çok! Onun için dedim zaten, esasında asrın sorunu Stockholm sendorumu diye!

Evet, yeni, yine vicdanımı sızlatan bir tespitim olmadığı sürece bu konulardaki son yazım bu muhtemelen!

Bu arada mühim bir hatırlatma yapmalıyım:

İnsanlara depresyon hastası değilsiniz derken sadece bir suistimal olduğundan dolayı değil; aslında var olan ve adına depresyon denilen bir zorlu ruhsal süreçten kurtulmanın yolunun evvela kendimizi hasta kabul etmemek olduğunu bildiğim için de bunu söylüyorum.

Yani, “Depresyon hastalık değildir, bu durumda siz de hasta değilsiniz” demekle, “Yardım almayın boş verin, çekin derdinizi” demiyorum ben; sizin durumunuzun düzelmesi için de bunun böyle algılanması gerektiğini söylemeye çalışıyorum.

Çünkü hastayım dediğinizde iyileşme olasılığınızı değil; süreci besleme ve uzatma olasılığınızı artırıyorsunuz ancak! Benim hasta değilsiniz telkinim aslında iyileşmeniz için de gerekli olan temel terapötik bir yaklaşım!

Velhasıl gerek özünde hastalık olmadığı için gerekse (velev ki hastalık dahi olsa) bu zorlu insani süreçten kurtulabilmeniz için en doğru psikolojik ve felsefi zemin (yaklaşım) kendinizi hasta kabul etmemek, böylece beyninizi ruhsal dünyanızın üzerine kilitlememektir. Bu kilit açık olursa ilaç alsanız da almasanız da vakti geldiğinde kurtulur gidersiniz. Depresyondan kim ölmüş! (İntihar riski hikayesine kanmayın siz. Bir depresyon vakası intihar edene dek beş depresyonu olmayan sağlıklı kişi intihar ediyor yaşamda)

Dediğim gibi, depresyon vs. denilen bir süreçten kurtulmanın en doğru ilk adımı kendinizi hasta olarak görmek değil; sağlıklı ancak zor bir dönemden geçen bir kişi olarak algılamaktır. Bu ilk adımı doğru atarsanız gerideki adımlar kısa da olsa uzun da olsa hedefinize varırsınız!

(Not: Hemen değil, vakti saati gelince! Çok iyi beslediniz diye yeni doğan bir bebek iki ayda yürümez)

Psikolog
İzzet Güllü
 
yaşım 28 ve 8 aylık evliyim eşimle severek evlendık ama kısa bi süre içinde evlendık asla pişman olacagm bi evlılık değil. fakat bebek konusunu açıkccası çok üzerinde durmadık 3 ay ben korundum sora eşime sen korun dedim oda bi korundu bi korunmadı derken oluverdi. yani tamamen umursamazlıktan kaynaklandı daha evliliğimi yaşayamadm yani daha kadınlıgın en oldugunu tam anlayamamşken anne baba kavramları beni çok korkuttu maddi anlamda kiradayz ama eşim bizi iyi kötü geçindirebilir fakat hiç bi sebep benım anne olmak istemedıgım gerçeğini ortadan kaldıramıor sadece toplum baskısı eşimi ailemi üzmemek adına katlandıgım bi durum olarak yaşıorum hamileliği ve ben bugun kahvaltı yaparken bile yüzüm asık eşime dedim artık o fotograflardakı gülen kız gitti ben eskı ben değilim.. korkum onu dünyada getiripte annelik sevgisini verememek sadece kendı hayatımdan deil onun o masumun hayatındanda endişeliyim böle mutsuzken onu nasıl mutlu ederm eşimi nasıl mutlu ederm çok zor durum sanrırm atlamıcam
Aynı şeyleri yaşıyorum:KK43:
 
Merhaba çok iyiyim kızım 1,5 yaşında oldu bile çok mutlu sağlıklı bir çocuk ona aşığım yaşadığım tüm sıkıntılara değmiş iyiki olmuş iyikiiii doğunca çok iyi oldum onun yüzünü görünce yaşadığım çok şeyi atlattım.. Öyle büyük bir mucize ki.. Belki yaşayıp okuyan arkadaşlar vardır evlat dünyaki hiç birşeye benzemiyor
Ataklarınızı hayatınız boyunca bir daha yaşadınız mı Allah bağışlasın kızımız şimdi de iyidir inşallah Ben şu an hamileyim ve dehşete ataklar yaşıyorum
 
Merhaba çok iyiyim kızım 1,5 yaşında oldu bile çok mutlu sağlıklı bir çocuk ona aşığım yaşadığım tüm sıkıntılara değmiş iyiki olmuş iyikiiii doğunca çok iyi oldum onun yüzünü görünce yaşadığım çok şeyi atlattım.. Öyle büyük bir mucize ki.. Belki yaşayıp okuyan arkadaşlar vardır evlat dünyaki hiç birşeye benzemiyor
Nasil atlattiniz o gunleri ben de aynı durumdayim cok zorlanıyorum
 
Merhaba kızlar;
23 haftalık hamileyim son 15 gündür kendimi çok mutsuz hissediyorum aşırı derecede hassas oldum sebepsiz yere oturup ağlıyorum yaptığım hiçbirşeyden zevk almıyorum.Umutsuzluk ve karamsarlığım had safhada en ufak birşeye kızabiliyorum.ayrıca 2 yaşında da bir kızım var geçen gün bütün yüzüne nemlendirici sürmüş sadece gözleri görünüyor.krem de gözlerini yakmış onu öyle görünce resmen çıldırdım yüzünü yıkadım ben ağlıyorum o ağlıyor kızmaya da kıyamıyorum resmen kendimi yedim.Farklı ortamlara girmeye çalışıyorum fakat orada da birşey söylense yada kızıma biri kızsa kendimi boğuluyormuşum gibi hissediyorum geçen gün kendimi apartmandan atmayı bile düşündüm ama kızım yanıma gelince vazgeçtim şu an bile bu cümleleri ağlayarak yazıyorum.Aslında kızımı çok nazlı yetiştiren biri değilim şımarık değil kızım yaşıtlarına göre çok uysal şimdiki gebeliğimde isteyerek oldu hatta oğlum olacak diye çok mtlu olmuştum eşime anlatıyorum ama oda beni anlamıyor aslında birbirimizi çok seviyoruz ama son zamanlar da sürekli tartışıyoruz ne yapmam gerekli bilemiyorum psikiyatri de gitmeyi düşündüm ama anti depresan kullanmak istemiyorum ne yapmalıyım benim durumum da olanlardan bu dönemi atlatanlardan önerilerinizi bekliyorum ....
hamilelik çok zordur benim hamileliğim çok zor geçmemişti ama en yakın arkadaşımın hamilleliğinde sürekli ağlar durumdaydı. hergün dert yanıyordu bana. anlayabiliyorum. bence siz terapiste gidin. ilaç kullanmayın ama mutlaka terapistten destek alın. çok dolmuşsunuz. hamileyken hormonlar değişiyor ben rahat geçirsemde çok daha agresiftim. ilaç olmadan kendinizi rahatlatanız lazım. ben panik ataktım doktorumdan çok çok memnun kalmıştım beni kurtarmıştı. isterseniz size yazarım adını yada siz bildiğiniz varsa mutlaka gidin.
 
X