- 3 Aralık 2006
- 3.073
- 132
- 63
1. sene:
Kpss den 72 almışım. İçim rahat kesin atanırım diyorum. Zira o dönem ellerinden gelse son sınıf Türkçecileri de alacaklar memuriyete.
Bizim Ahmet'in taksi durağıdayız. Çay tüpün üzerinde. Haberi veriyorum Ahmet'e :
- Atanmışım len. İstanbul'a gidiyorum.
Ahmet kucaklıyor.
- Çok şükür.
.........................
İstanbul milli eğitim müdürlüğü, listelerden ismimi bulma çabasındayım. İşte buldum. EeEee nereye atandığım belli değil nasıl olacak? Orada benim gibi bir kaç kişi daha var. Soruyorum. Daha belli değil diyorlar. Bekliyoruz bekliyoruz bekliyoruz. Tam iki hafta hangi okula tayinim çıkmış diye müdürlük yollarını aşındırıyorum. Babı alinin yolları taştan türküsünü besteliyorum.
.............
Sarıyer de neresi ola ki? Hacı Osman deyu bir yer varmış hemen Tarabyanın üstündeymiş. Fahrettin Aslan isimli bir okulmuş. Ben bu ismi bir yerden tanıyorum ama nerden. Neyse. Atladık otobüse içimizde bir heyecan. Otobüscü amca daha hızlı daha hızlı gitsene. Önden giden hayallerimi izle......
.................
Bu ne laaaaa. Burası okul mu ? Acaba birileri gecekondu diye okulu mu tarif etti. Yoksa bu okul gece mi konduruldu. İki katlı kutu gibi. İçinde insan var mı ki?
...............
- Selam ben yeni türkçe öğretmeni huzeyran.
- Meraba hocam hoş geldin beş gittin.
- Sizi öprebilir miyim müdür amca.
- Ben müdür değilim ki. kaloriferciyim ben.
Anlamalıydım zaten adamın gözü hiç tekin bakmıyordu. Yaka bağır da açıktı. Sonra müdürü gördüğümde onun da kaloriferci olma ihtimaline karşı bir kaç gün tedbirli davrandım. Farkı da yoktu hani.....
..................
Okulun ilk günü törendeyiz. Karşımda bir sürü velet bana ve yeni atananlara bakıyorlar. Benim gibi iki kişi daha var. Biri sınıfçı diğeri ingilizce öğretmeni. Tombalak bir şey. Tanışsak mı ki?
Müdür yardımcımız Makbule Hanım isimlerimizi söylüyor. Allahım ben öleyim. Bu ne acaip iştir. Herkes bakıyor. Yerin dibi nerde kardeşim. Beni oraya götürün.
...................
Sınıftayım. GÜlmemek için kendimi zor tutuyorum. Daha düne kadar benim yaptığım işleri otuz tane bıcır bana yapıyor. Ben ne zaman büyüdüm de saygı duyulan birisi oldum?
....................
İngilizce öğretmeni ile tanıştık. Hakanmış adı. Garip biri gibi duruyor. Top sakalla gelmiş okula. Memuriyet bilinci oluşmamış. Ama müdür yardımcısı uyardı. Kesti garibim. İçim ısınıyor bu hakana.
......................
Sonra günler günleri aylar ayları kovalıyor. Anlatılacak çok şey var. Ama unutmalı o ilk seneyi daha önümüzde anlatılacak bir dört yıl daha var.
.....................
İlk sene tayin isteme hakkı sadece o yıla has çıkıyor. Hemman atlıyorum tayin düğmesine basıyorum. Evime yakın bir yere eyüp ilçesine istiyorum tayinimi.
Hakan üzülüyor. Ben de üzülüyorum. En yakın zamanda kurtulmasını diliyorum o okuldan.
Zaten bir yıl sonra o da geliyor eyübe.
......................
2.sene
Evimin yanındaki güzel bir okula çıkıyor tayinim. O kadar yakın ki odamın camından elimi uzatsam sınıf tahtasına fiiller yazabilirim. İlk senemde gidiş dönüş üç saat yol yaktığımdan bu hal beni son derece memnun etmekte.
...................
Bu okulu sevmeye başladım. Öğrenciler zehir gibi. İmkanlar çok müsait. Okul biraz kalabalık ama olsun. İdare edeceğiz artık. Okul öğretmenlerine bakarsanız çocukları müzeye götürmeye gerek yok. Üstelik memurumuz bile var. Halbuki eski okulda her şeyi biz yapardık.
................
Bu okulda para durumumuzu da düzelttik çok şükür. Eski okulda dokuz saat derse giriyordum. Şimdi otuz oldu. Ne güzel bir de kurs varmış. Oradan da bir maaş kadar geliyor. Hey babam hey. Ne çok para bu. Napcem ben bunları.
......................
Spor salonunda maç yapıyoruz çarşamba günleri. Genç öğretmen arkadaşlar sağolsun farkettiler nasıl gol attığımı. Forvette oynuyorum. Gol bile atmama izin veriyorlar. Beni sevdiler galiba.
..................
Okulun sonları geliyor. Askere gitsem iyi olacak. Yazın başvurayım da gideyim . VAtan sana canım feda....
................
3. sene
Öğretmen asker oldum. Allahım şu kısacık öğretmenlik hayatımda üçüncü okulu da gösterdin sana şükürler olsun. Üç yılda üç okul. Yörüğüz diye mi oluyor bunlar?
..............
Anam vay anam vay..... Şırnak beytüşşebab mezra beldesi. O ne laaaaaa....
Bu dağların çıkacağı bir yer var mıdır? Ya da dağlar bizi yarı yolda bırakır mı?
.........................
Bitti çok şükür yol. Köye geldim. Elimde koca bir çanta. Kırmızı. Keşke başka renk alsaydım. Okulun önüne vardım.
- Müdür beyle görüşebilir miyim.
- Tamam birader az sonra gelir.
- Apo gel yeni öğretmen geldi.
Bu mu müdür? Benim kadar bişi laaaa bu.
...............
Müslümü tanıdım Mahmutu tanıdım. Fatih vardı. Sonra o yörelere gelecek kadar yürekli bir kız tanıdım. Ergül. Gelenin kaçtığı bu yerde açan bi çiçek gibiydi. KArdeş belledim hepsini. Çok gördüm. Çok sustum. KOnuşmak kafi değildi bunu bildim.
Öğretmenlerin ne yaman olduklarını öğrendim. Anladım şehirde başka olur köyde başka olur bu meslek. Biraz da palazlandım. Mermi sesi altında parça okuttum. Sesini yükselt dedim öğrencime. Merminin tonlaması vurgusu arasında şiir okudum.
..................
Bitti çok şükür. Gİderken yürüyerek gittiğim bu yerden şimdi koşarak uçarak istanbula dönüyordum.
4. sene
Yüklendik sırtımıza bir sürü yük. Çabalıyoruz bakalım. Altıda bıraktıklarım sekizinci sınıf olmuşlar. Dün çiçektiler şimdi kaktüs olmuşlar. Ses desen boru gibi.
- hooocaaaam. Muha muaha.
Nasıl olacak bu işler.
- Elinizdekinin kıymetini bilin. Sizin yerinizde olmak isteyen bir köy dolusu çocuk tanıdım ben. Kıymetini bilin.
Böyle geçti gitti dördüncü sene de . Kıymetini bildiler mi bilemem.
......................
5. sene
Ahanda geldik kapitalistlik dönemine. Ancak hala olamadım. Uğraşıyorum uğraşıyorum olamıyorum. Ben de bir gairpilik var çözemiyorum. Gecenin bir yarısı olmuş bu satırları yazıyorum hala çözemiyorum.
(ALINTI)