- 12 Temmuz 2006
- 826
- 7
- Konu Sahibi BarbunyaPilaki
- #1
Evlilikte yaşanan sorunlarda bencilliğin rolü önemlidir. İnsandaki biyolojik dürtüler, kendisini bencil olmaya yöneltir, kişi bu duygularını terbiye etmelidir. Terbiye, kendi biyolojik dürtüleriyle karşı tarafın duyguları arasındaki dengeyi kurmakla sağlanır. Bu da bencillik ve benmerkezcilikten fedakarlık ederek, karşı tarafın mutluluğunu düşünmektir. ‘Seni seviyorum, sana ihtiyacım var’ demek, bencilce bir sevgidir; içinde çıkarcılık vardır. İhtiyacı olmadığı zaman bırakabileceği anlamını da taşır. Bencilliğin karşıtı olan fedakârlık ise, kişinin bazı isteklerini kurban edebilmesidir. Evlilikte yaşanan sevgi, seksten daha önemlidir.
Hamlet’te, ‘kocam beni seviyor mu?’ diye soran kadına erkek, ‘kocanın senin için yaptığı fedakârlıklara bak’ diye karşılık verir. Sevginin ölçüsü budur. Erkek maddi imkanından veya istirahatından fedakârlık ederek sevdiğini gösterir. Sadece ‘seni seviyorum’ demek, ölçü değildir. Burada kişi, kendisiyle barışık olması ve kişisel bütünlüğü için, karşıdakine ‘sevgine ihtiyacım var’ demektedir. Bu ifade, evlilikte önemli bir duygudur, ama amaç olmamalıdır. İnsan karşındakini, kendisini mutlu ettiği için değil, kendi olduğu için sevmelidir, ideal olan budur.
Burada romantik sevgi ile erotik sevgi arasındaki farkı görüyoruz. Erotik sevgide cinsel bir tutku vardır, karşıdaki insanı hoşnut etme bencilliği vardır. Hayatı paylaşma sürecinde, önemli olan ‘eşim beni mutlu ederken, ben de onu mutlu edebiliyor muyum?’ sorusunu sormaktır. Bu evliliğe güç katar. Meselâ kariyer sahibi, finansman açısından erkeğe ihtiyacı olmayan pek çok kadın vardır. Onlar, ‘dolu bir hayatım var, fakat hayatı paylaşacağım biri olsun istiyorum’ derler. Çünkü kadında, akşam birlikte olacağı güçlü bir eş arayışı vardır.
Hayatı paylaşabilmek evlilikteki en önemli unsurlarındandır. Yalnız ideal olan, tarafların bunu kendi kimliklerini koruyarak yapmalarıdır. Eşinin kimliğini terk ederek kendine uymasını istemek bencilliktir. Ünlü psikolog Eric Ericson, ‘ yetişkin olma yolunda dostluktan önce, kimlik önemlidir’ der. Kimliksiz insanın, iyi bir dostluk yapması zor olduğu gibi, iyi bir evlilik yapması da zordur. İnsan kimlik sahibi olmadığı ya da onu geliştiremediği, meselâ sürekli annesine bağımlı olduğu zaman iyi bir eş olamaz. Bir anne baba çocuğunu kimliksiz, kendine bağımlı olarak yetiştirirse, o çocuktan iyi bir evlilik beklenmemelidir. Yetişkin olma yolunda bireyselleşen ve kimliğini bulanlar, kendini tanıdığı ve zayıf yönleriyle cesurca yüzleşebildiği için, iyi evlilik yapmaya adaydırlar. Kendini tanıyan bir insanın iyi ilişkiler kurma ihtimali yüksektir. Kimlik sahibi insanlar, kendini sürekli yeniden tanımlayan kişilerdir. Çünkü insanın parmak izleri gibi kişiliği de farklı yaratılmıştır.
Uzlaşma sanatının gelişebilmesi farklı kişiliklerin varlığını gerektirir. Bir taraf diğerinin sergilediği kişilik tipine tamamen uyarsa, evlilik bir müddet sonra monotonlaşıp tatsızlaşır, bu durum iki tarafı da mutsuz eder. Fakat iki farklı kimlikte zaman zaman tatsızlıklar, sıra dışı duygular, fırtınalar yaşansa da; bu durum evliliğe çeşitlilik katarak, monotonluktan uzaklaştırır. Evrenin çeşitlilik ilkesiyle yaratılmasının ana sebebi monotonluktan uzaklaşması ve iletişimi artırmasıdır. Bu evlilikte de gereklidir, dolayısıyla kimlik sahibi kişilerle evlenilmelidir.
Eşlerin birbirlerine körü körüne bağlılığı da tehlike işaretidir. Bir müddet sonra taraflardan biri evliliği zevksiz bularak kendisini başka bir meşguliyete verebilir. Meselâ, bazı ‘işkolik’ erkekler vardır ki; gece on ikilere kadar çalışırlar. Bu kişilerin aşırı derece çalışması, çok çalışkan oldukları ya da işi çok sevdiklerinden değil, evindeki ortamdan kaçmaları sebebiyledir. Burada evde mutlu olamayışın önemli rolü vardır. Tarafların ayrı birer kimliklerinin olması ve kendilerini özgürce ifade etmeleri, evlilikte istenen şey olmalıdır.
Geleneğimizde kadın kimliği genellikle önemsenmez; ondan erkeğin kimliğine teslim olması istenir. Erkek patrondur; kadın, kimliği olmadan ona teslim olmalıdır. İnsanlarda ideal evliliğin bu olduğu düşüncesi hakimdir. Bu geleneksel bir yanlıştır, evliliği monoton ve pasif hale sokar. Kadın kendini, kimliğini ispatlama zorunda hissetmemelidir. Yoksa kendini gerçekleştirmek için evlilikle ilgili bir çok sorun çıkarır, eleştiri yapar. Onun, fikirlerine değer verildiğini ve kararlarının göz önüne alındığını bilmesi, kimlik kazandığını gösterir. O zaman eşinin görmediği bir şeyi görebilir, bir hatasını bulup çıkarabilir; bu şekilde birbirini tamamlayan birliktelikler ortaya çıkar. İdeal evlilikte devamlı yenilik ve değişim, eşlerin kimlik sahibi olmalarıyla mümkündür, hayat boyu kalite ancak bu şekilde yakalanabilir. İnsanlar o zaman başka ilgi alanlarına ihtiyaç hissetmezler. Sürekli değişim içinde olduğundan hayatlarına renk katılmış olur.
Evlilikte durgunluk tehlikelidir. Bir evlilik çok durgun gidiyorsa, akla o evliliğin geleceği ile ilgili soru işaretleri takılmalı, her an bir sorun çıkabileceği düşünülmelidir. Hayata ilgi duymak, hayatı ilgi çekici yapmakla mümkündür. Evliliklerde arada bir fırtına çıkması faydalıdır ve istenilmese de kaçınılmazdır. Aslında seyrek yaşanan bu fırtınalar sağlıklı evliliğin işaretleridir. Sorun yaşanmayan, sıfır hata ile yürüyen evlilik yoktur. Çünkü insanın olduğu yerde sorun da vardır. Fakat bu sorunlar ya da fırtına üç günden fazla sürerse problem oluşturur.
Evlilikteki sorun alanlarından birisi de, yapışık ikizler gibi gereğinden fazla beraberliktir. Meselâ erkek sabah sporuna giderken, kadının da saatini kurup eşine takılması gibi... Her insanın hür düşünmesi için kendine özel, sessiz bir zamanı olmalıdır. Müdahaleci, ‘kontrol bende olsun’ diyen kimseler, eşinin kendi kendine kurduğu hayalleri bile bilmek isterler. Karşı tarafın her fikrini öğrenmek isteyen, onun hayaline dahi karışan kişilere, ‘eşinin dalıp gittiğini görürsen, sen de ona ne düşündüğünü sor, bakalım neler hissedecek?’ demelidir. Hatta insan kendisine, Yaratıcısı ile beraber olmak için dahi özel bir zaman ayırmalıdır. Onun için ayrılan zaman kişiyi ayrıca mutlu edecektir.
Yapışık evlilikler ilişkileri durgunluğa götürür. Çiftlerin evin dışında bir takım arkadaşlıklar kurması, evliliğin sağlıklı olduğuna işarettir. İnsan bütün duygu ihtiyaçlarını eşiyle karşılaması, bütün duygusallığı eşiyle paylaşması evliliğe baskı ve yük katar, evliliği inceldiği yerden kopacak hale getirir. Bu yüzden kişiler eşi dışında bir takım arkadaşlık ilişkileri de geliştirmelidir.
ALINTIDIR.
Hamlet’te, ‘kocam beni seviyor mu?’ diye soran kadına erkek, ‘kocanın senin için yaptığı fedakârlıklara bak’ diye karşılık verir. Sevginin ölçüsü budur. Erkek maddi imkanından veya istirahatından fedakârlık ederek sevdiğini gösterir. Sadece ‘seni seviyorum’ demek, ölçü değildir. Burada kişi, kendisiyle barışık olması ve kişisel bütünlüğü için, karşıdakine ‘sevgine ihtiyacım var’ demektedir. Bu ifade, evlilikte önemli bir duygudur, ama amaç olmamalıdır. İnsan karşındakini, kendisini mutlu ettiği için değil, kendi olduğu için sevmelidir, ideal olan budur.
Burada romantik sevgi ile erotik sevgi arasındaki farkı görüyoruz. Erotik sevgide cinsel bir tutku vardır, karşıdaki insanı hoşnut etme bencilliği vardır. Hayatı paylaşma sürecinde, önemli olan ‘eşim beni mutlu ederken, ben de onu mutlu edebiliyor muyum?’ sorusunu sormaktır. Bu evliliğe güç katar. Meselâ kariyer sahibi, finansman açısından erkeğe ihtiyacı olmayan pek çok kadın vardır. Onlar, ‘dolu bir hayatım var, fakat hayatı paylaşacağım biri olsun istiyorum’ derler. Çünkü kadında, akşam birlikte olacağı güçlü bir eş arayışı vardır.
Hayatı paylaşabilmek evlilikteki en önemli unsurlarındandır. Yalnız ideal olan, tarafların bunu kendi kimliklerini koruyarak yapmalarıdır. Eşinin kimliğini terk ederek kendine uymasını istemek bencilliktir. Ünlü psikolog Eric Ericson, ‘ yetişkin olma yolunda dostluktan önce, kimlik önemlidir’ der. Kimliksiz insanın, iyi bir dostluk yapması zor olduğu gibi, iyi bir evlilik yapması da zordur. İnsan kimlik sahibi olmadığı ya da onu geliştiremediği, meselâ sürekli annesine bağımlı olduğu zaman iyi bir eş olamaz. Bir anne baba çocuğunu kimliksiz, kendine bağımlı olarak yetiştirirse, o çocuktan iyi bir evlilik beklenmemelidir. Yetişkin olma yolunda bireyselleşen ve kimliğini bulanlar, kendini tanıdığı ve zayıf yönleriyle cesurca yüzleşebildiği için, iyi evlilik yapmaya adaydırlar. Kendini tanıyan bir insanın iyi ilişkiler kurma ihtimali yüksektir. Kimlik sahibi insanlar, kendini sürekli yeniden tanımlayan kişilerdir. Çünkü insanın parmak izleri gibi kişiliği de farklı yaratılmıştır.
Uzlaşma sanatının gelişebilmesi farklı kişiliklerin varlığını gerektirir. Bir taraf diğerinin sergilediği kişilik tipine tamamen uyarsa, evlilik bir müddet sonra monotonlaşıp tatsızlaşır, bu durum iki tarafı da mutsuz eder. Fakat iki farklı kimlikte zaman zaman tatsızlıklar, sıra dışı duygular, fırtınalar yaşansa da; bu durum evliliğe çeşitlilik katarak, monotonluktan uzaklaştırır. Evrenin çeşitlilik ilkesiyle yaratılmasının ana sebebi monotonluktan uzaklaşması ve iletişimi artırmasıdır. Bu evlilikte de gereklidir, dolayısıyla kimlik sahibi kişilerle evlenilmelidir.
Eşlerin birbirlerine körü körüne bağlılığı da tehlike işaretidir. Bir müddet sonra taraflardan biri evliliği zevksiz bularak kendisini başka bir meşguliyete verebilir. Meselâ, bazı ‘işkolik’ erkekler vardır ki; gece on ikilere kadar çalışırlar. Bu kişilerin aşırı derece çalışması, çok çalışkan oldukları ya da işi çok sevdiklerinden değil, evindeki ortamdan kaçmaları sebebiyledir. Burada evde mutlu olamayışın önemli rolü vardır. Tarafların ayrı birer kimliklerinin olması ve kendilerini özgürce ifade etmeleri, evlilikte istenen şey olmalıdır.
Geleneğimizde kadın kimliği genellikle önemsenmez; ondan erkeğin kimliğine teslim olması istenir. Erkek patrondur; kadın, kimliği olmadan ona teslim olmalıdır. İnsanlarda ideal evliliğin bu olduğu düşüncesi hakimdir. Bu geleneksel bir yanlıştır, evliliği monoton ve pasif hale sokar. Kadın kendini, kimliğini ispatlama zorunda hissetmemelidir. Yoksa kendini gerçekleştirmek için evlilikle ilgili bir çok sorun çıkarır, eleştiri yapar. Onun, fikirlerine değer verildiğini ve kararlarının göz önüne alındığını bilmesi, kimlik kazandığını gösterir. O zaman eşinin görmediği bir şeyi görebilir, bir hatasını bulup çıkarabilir; bu şekilde birbirini tamamlayan birliktelikler ortaya çıkar. İdeal evlilikte devamlı yenilik ve değişim, eşlerin kimlik sahibi olmalarıyla mümkündür, hayat boyu kalite ancak bu şekilde yakalanabilir. İnsanlar o zaman başka ilgi alanlarına ihtiyaç hissetmezler. Sürekli değişim içinde olduğundan hayatlarına renk katılmış olur.
Evlilikte durgunluk tehlikelidir. Bir evlilik çok durgun gidiyorsa, akla o evliliğin geleceği ile ilgili soru işaretleri takılmalı, her an bir sorun çıkabileceği düşünülmelidir. Hayata ilgi duymak, hayatı ilgi çekici yapmakla mümkündür. Evliliklerde arada bir fırtına çıkması faydalıdır ve istenilmese de kaçınılmazdır. Aslında seyrek yaşanan bu fırtınalar sağlıklı evliliğin işaretleridir. Sorun yaşanmayan, sıfır hata ile yürüyen evlilik yoktur. Çünkü insanın olduğu yerde sorun da vardır. Fakat bu sorunlar ya da fırtına üç günden fazla sürerse problem oluşturur.
Evlilikteki sorun alanlarından birisi de, yapışık ikizler gibi gereğinden fazla beraberliktir. Meselâ erkek sabah sporuna giderken, kadının da saatini kurup eşine takılması gibi... Her insanın hür düşünmesi için kendine özel, sessiz bir zamanı olmalıdır. Müdahaleci, ‘kontrol bende olsun’ diyen kimseler, eşinin kendi kendine kurduğu hayalleri bile bilmek isterler. Karşı tarafın her fikrini öğrenmek isteyen, onun hayaline dahi karışan kişilere, ‘eşinin dalıp gittiğini görürsen, sen de ona ne düşündüğünü sor, bakalım neler hissedecek?’ demelidir. Hatta insan kendisine, Yaratıcısı ile beraber olmak için dahi özel bir zaman ayırmalıdır. Onun için ayrılan zaman kişiyi ayrıca mutlu edecektir.
Yapışık evlilikler ilişkileri durgunluğa götürür. Çiftlerin evin dışında bir takım arkadaşlıklar kurması, evliliğin sağlıklı olduğuna işarettir. İnsan bütün duygu ihtiyaçlarını eşiyle karşılaması, bütün duygusallığı eşiyle paylaşması evliliğe baskı ve yük katar, evliliği inceldiği yerden kopacak hale getirir. Bu yüzden kişiler eşi dışında bir takım arkadaşlık ilişkileri de geliştirmelidir.
ALINTIDIR.