27 NİSAN 2007 MUHTIRASI - TARİH TEKERRÜR EDİYOR
Sevgili yatırımcılar, bu aşamaya kadar olan gelişmeleri sizler sıcağı sıcağına biliyorsunuz. Bu nedenle burada son gelişmeleri yukarıdaki gibi ayrıntılı aktarmayacağım. Fakat kısa bir özet vereceğim. Bu özet, analitik bir özet olacak;
1. TSK açıklaması direkt olarak Cumhurbaşkanı seçimi sürecindeki rahatsızlığı yansıtmaktadır. Ordu açısından bakıldığında Abdullah Gül ismi, önüne gelecek atamaları geri çevirmeyecek ve imzalayacak bir isimdir. Bunun anlamı ise; AK Parti'nin en azından seçime kadar olan dönemde kilit atamaları yapabilmesi demektir. AKP'nin şu anki oy potansiyeli ve kamuoyu yoklamaları da göz önünde bulundurulduğunda, AKP'nin yeniden iktidara gelmesi durumunda, Genel Kurmay Başkanı, Anayasa mahkemesi başkanı, YÖK başkanı gibi kritik atamaların hepsini yeni AKP'li Cumhurbaşkanı imzalayacaktır. Rahatsızlığın temeli budur. Sayın Yaşar Büyükanıt, Harp Akademileri'nde yaptığı bir konuşmada "İrtica var mı? diye soruyorlar, şu atamalara bir bakın bu atamalar irtica değildir de nedir?" sorusunu sormuştur. Dolayısıyla ordu AKP atamalarını irticanın bir parçası olarak görmekte ve algılamaktadır (dikkat ediniz burada kendi görüşümü değil var olan bakış açısını anlatıyorum. Ordu'nun bu bakış açısını istediğiniz kadar haklıdır veya değildir diye tartışabilirsiniz. Ben tartışmıyor ve olan durumu sizlere aktarıyorum.)
2. TSK'dan gelen bu açıklama sonrasında AKP'nin takındığı tutum ve gelişmeler, 28 Şubat sürecinde Refah Partisi'nin reflekslerini yansıtmaktadır. Yani TSK açıklamasını bir yumruk olarak değerlendirirsek, AKP bu yumruğa karşılık olarak savunmaya geçmek yerine yumruk atmayı tercih etmiştir (bunun da doğru ya da yanlış olduğunu tartışmıyorum). İlk olarak, Bakanlar Kurulu toplantısından çıkan sonuç sert reaksiyonu net bir şekilde göstermiştir. İkinci adım olarak Abdullah Gül adaylıktan çekilmeyeceğini açıkladı. Bunun bu şekilde olacağını tahmin ediyordum çünkü 28 Şubat sürecinde de aynı refleksler söz konusuydu. AKP milletvekili Kutlu'nun "Genel Kurmay Başkanı'nın görevden alınması" yönündeki açıklamalara benzer açıklamalar 28 Şubat sürecinde de olmuştu. Çevik Bir'in divan-ı Harbe gönderilmesini savunanların olduğu gibi.
3. TSK'nın açıklaması dikkatle okunursa Ordu'nun bundan sonraki süreçte çok daha müdahaleci olacağı ortadadır. Çünkü TSK laiklik konusunda taraf olduğunu ve Cumhuriyet ilkelerini korumak konusunda kesin kararlı olduğunu söylüyor. Dolayısıyla yumruklaşmanın devam etmesi olasılığı yüksektir.
4. 28 Şubat süreci ile 27 Nisan süreci arasındaki en önemli farklılık, seçime kalan süredir. Refah partisi 19995 yılında iktidara gelmişti ve 28 Şubat muhtırası geldiğinde seçimlere daha 3 yıl vardı ve o süreç şu anki süreçten çok daha belirsiz bir ortamdı. Yani hükümetin devamlılığı ve ekonomik programın sürdürülebilme riski tehlikeye girmişti. Nitekim Erbakan daha sonra istifasını Cumhurbaşkanı Demirel'e sunduğunda herkes Tansu Çiller'i göreve beklerken Mesut Yılmaz hükümeti kurulmuştu. Şu anki süreç çok daha farklıdır. Zaten seçime yaklaşmıştık ve görünen o ki, ne olursa olsun genel seçimler Kasım ayına kalmayacaktır.
5. Yukarıda 28 Şubat sürecinde borsanın nasıl hareket ettiğini verdim. Muhtıra sonrasında borsa yüzde 17.8 düşmüş ve bu düşüşün tamamını Erbakan'ın MGK kararlarını imzalamasıyla izleyen 12 günde geri almıştır. Şu an yine benzer şeyler olacak mıdır? Hiç şüpheniz olmasın ki benzer gelişmeleri göreceğiz. Hatta şu anki sürecin 28 Şubat sürecine göre çok daha hafif atlatılabileceğini düşünüyorum. Bunun gerekçelerini aşağıda iki senaryo boyutunda vereceğim ve bu senaryolarımı ve tahminlerimi sizlerin takdirine bırakacağım.
Geçen Cuma gününe kadar "Eğer Anayasa mahkemesi ilk oylamayı iptal edip 367 şartını getirirse herşey allak bullak olur" diyorduk. Piyasada kime sorsanız bu şekilde düşünüyordu. Şimdi ise "Anayasa mahkemesi 367 şartını aramaz ve ilk turun anayasa uygun olduğunu söylerse herşey allak bullak olabilir" diye düşünüyorum. Bunun gerekçesini şimdi açıklayacağım.
TSK'nın Cuma gecesi açıklama yapmasının ve bu zamanlamanın bence birincil sebebi, Anayasa mahkemesinden sinyal almış olma olasılığının yüksek olmasıdır. Çok büyük bir olasılıkla Anayasa mahkemesi 367 şartını aramayacaktı. Bunu gören TSK Anayasa Mahkemesi kararı öncesinde son çare olarak bu açıklamayı yapmak durumunda kalmıştır. Çünkü az önce belirttiğim üzere Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı olması, TSK açısından "irticanın" boyutlarını inanılmaz biçimde geliştirecek ve büyütecek bir hamledir ve birçok atama imza beklemektedir.
EN KRİTİK NOKTA; TSK veya AKP'DEN GELECEK AÇIKLAMALAR DEĞİLDİR, ANAYASA MAHKEMESİ KARARI ÇOK DAHA KRİTİK BİR NOKTADIR
SENARYO-1: Bu aşamada gözler Anayasa Mahkemesine çevrilecektir. Eğer Anayasa mahkemesi "ilk tur oylamada 367 sayısı zorunludur" derse sorun kendiliğinden hallolur. Çünkü bu durumda Cumhurbaşkanını seçme imkanı tümüyle ortadan kalkacak ve seçime gidilecektir. Konuştuğum AKP kurmayları da bu sonuca hazırlıklı olduklarını belirtiyor ve bu sonucu bekliyorlar. Yabancı yatırımcılar bu tür bir sonucu tercih edeceklerdir. Çünkü Genel seçimler sonucunda AKP'nin tekrar tek başına iktidar olacağı beklentisi içindeydiler. Bu beklenti nedeniyle genel seçimlere kadar Cumhurbaşkanlığı sorunu ortadan kalkmış olur, ekonomik programda değişiklik olmaz ve kamuoyu anketleri AKP'yi tek başına iktidar gösterdiği sürece, ekonomide çok büyük hasarlar yaratmaz. Fakat şunu da hemen belirteyim ki Anayasa mahkemesinin kararı bu yönde olursa piyasaların vereceği ilk reaksiyon olumsuz olacak ama bu durum geçici olacaktır. Dolayısıyla çok düşük fiyatlardan alım yapma fırsatı doğar.
SENARYO-2: Anayasa mahkemesi eğer "367'ye gerek yok" kararı verirse piyasaların ilk reaksiyonu çok olumlu olacaktır. Bu durum çok iyi bir satış fırsatı yaratır. Alım yapmamak gerekir. Çünkü 28 Şubat sürecinde net bir şekilde görüldüğü üzere, TSK'nın oturup süreci izleyeceğini ve Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı olmasına izin vereceğini zannetmiyorum. MGK'yı olağanüstü toplayabilirler. İşte bu tür bir senaryonun sonu Cumhurbaşkanı seçim sürecinin kesintiye uğraması ve seçimlerin erkene alınmasıdır. Elbette ki bu süreç sonunda Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olarak seçilebilir. Sonuç olarak yine birinci senaryo'nun sonucuna ulaşırız ama gecikmeli olarak ulaşacağımız için borsa ilk gördüğü diplerden ve yukarı yönlü tepki hareketlerinden sonra yeni dipler görebilir.
YABANCI YATIRIMCILAR NE YAPAR, PİYASA HAFTAYA NASIL BAŞLAR?
Yabancılar açısından bakış açısı sunalım. Çünkü hisse senedi piyasasının yüzde 70'i (İMKB30'Un yüzde 90'ı) ve tahvil ve bono piyasasının yüzde 50'si yabancıların ellerinde bulunuyor. Şimdi şu noktaları vurgulayalım;
1. Yabancılar pozisyonda yakalandılar
2. Gelişmelerin hep olumlu yönüne bakmak isteyecekler ve olası olumlu gelişmeleri fiyatlara yansıtacaklardır.
3. Bu sabah (30 Nisan) piyasalar açıldığında ilk refleks olarak satışa geçeceklerdir. Fakat bu gelişmeler sonrasında her şeylerini satma imkanı bulamayacaklarını biliyorlar. Dolayısıyla işlem hacmi belirgin bir şekilde düşecektir. Sadece portföy yatırımcıları değil, doğrudan yatırım yapanlar da tedirgin olmuş olacaklardır.
4. 1997 yılında da hisselerdeki yabancı oranı yüzde 57 seviyesindeydi Yani o kadar da düşük değildi.
5. Hiç bir yatırımcı bu sabah "satış" kelimesine odaklanmamalı. Siz sabah satmış olsanız ve fiyatlar siz sattıktan sonra yüzde 5-10 daha düşmüş olsa bile yeniden alım yapma imkanınız yoktur. Ayrıca şu kuralı unutmayınız, herkese ulaşmış bilgi ile para kazanamazsınız. Şu an herkese ulaşmış bilgi "SAAAATTT!" diyor. O zaman bu bilgiye şu an için itibar etmeyin. Yani herkes satarken siz satmayın. Piyasa profesyonelleri de bunu çok iyi biliyorlar. Bundan dolayı da açılış sonrasında deli gibi satmayacaklardır. Fiyatlar elbette ki düşecektir. Fakat bu düşüş, satış nedeniyle değil, alıcı olmaması nedeniyle olacaktır. Piyasa bakacak ki, cuma kapanışının beş kademe altında bile alıcı yok, bu sefer altıncı veya yedinci kademeye aktif satış yapacaktır. İlk yarım saat dolduktan sonra hacim iyice azalacak ve kötümser senaryoların bini bir para olacaktır. Bu sırada piyasa yukarı dönecektir. Fakat bu yukarı dönüş çok cılız olacak ve hacimle desteklenmeyecektir. Bunun ardından daha güçlü bir satış dalgası gelecektir. O sırada ekrandaki düşüşe odaklanan yatırımcının bu tür ikinci bir dalgada satmaması mucize olur. Zaten bu aşamadan sonra ipin ucu kaçar ve yatırımcıyı artık yönlendiren tek şey fiyat hareketleri olur. Fiyatlar yukarı gitmeye ve hacim artmaya başladığında veya olumlu bir haber geldiğinde alışlar artar ve tepede alır. Ardından satışlar geldiğinde bu sefer tepede aldığını yine dibe yakın yerlerde satar. 28 Şubat sürecinde bunların hepsini yatırımcılar yaşadılar. Ama süreç başladıktan yaklaşık 20-25 gün sonra piyasalar düşmeye başladığı yere kadar yükselmişti. Dolayısıyla o süre içinde sürekli alıp satanlar ve her habere odaklananlar hem çok işlem yaparak komisyon ödediler, hem de hep yanlış yerlerde alım satım yaptılar.
6. Şu an yabancılar da dahil olmak üzere herkes bu sürecin en kötü olasılığını düşünüyor. Dolayısıyla bu sabah haftaya başlarken en kötü olasılık fiyatlanacaktır. En kötü olasılık ise; cumhurbaşkanının seçilememesi ve genel seçime gidilmesi ve genel seçimlerden de ikili veya üçlü bir koalisyon hükümeti çıkmasıdır. Fakat en kötü olarak verilen bu olasılığın henüz koalisyon kısmı çok fazla fiyatlanmayacak, bunun fiyatlanması zannedersem Haziran aylarına sarkacaktır.
7. Açılış sonrasında yaklaşık 44-45 bin seviyelerine kadar gerileme bekliyorum. Bu seviyeye kadar bir gerileme olmazsa, piyasanın beklediğimden daha olumlu olduğunu düşüneceğim. Açılış sonrasındaki ilk yarım saat içinde dip seviyeler görülmüş olacaktır. Fakat bu arada diğer gelişmekte olan ülkeler de bizden etkileneceklerdir. O'nların etkisiyle de hemen ciddi bir toparlanma olmaz. Anayasa Mahkemesi kararı öncesinde yani salı öğleden sonra piyasalar artık bütün kötü ve en olumsuz beklentileri fiyatlara yansıtmış olur. Anayasa mahkemesi kararı öncesinde TSK'dan yeni bir açıklama beklemiyorum. Eğer Anayasa mahkemesi kararı 367 sayısını zorunlu kılarsa yani ilk turu iptal ederse, piyasalar ilk anda satış yese de çok hızlı bir şekilde ve en az bin veya iki bin puan yükselebilir. Eğer Anayasa mahkemesi "367'ye gerek yok, 184 yeterlidir" derse piyasalar çok olumlu davranır ve yine hızlı yükselişler olabilir. Fakat bu tür bir yükselişi satış fırsatı olarak kullanmak gerekir. Çünkü bu aşamadan sonra TSK'ya gözler çevrilecektir. Tahmine 16 Mayıs sonrasında endeks yeniden 46-47 bin seviyelerinde olacaktır. Bu yüzden bu süreci ölü taklidi yaparak geçiriniz. Etrafınızda işlem yapmaya çalışıp, alıp satanların nasıl zarar ettiğini sizler sadece izleyiniz ve kendinize çok önemli dersler çıkarınız.
DÖVİZ NE OLACAK?
Bu soruya çok kısa cevap vereyim. İlk göreceği yerler 1.420-1.440 seviyeleri olabilir. Bu seviyelerde döviz satışı yapılabilir. Yeniden alım yeri ise 1.390-1.400 aralığı olabilir. Bu tür bir zamanda hızla yükselmiş bulunan dolara saldırmak çok sakıncalıdır. Siz aldıktan sonra belki 15-20 bin lira daha yükselebilir ama bunu satış fırsatı olarak kullanmak gerekir. Çünkü bu ülkede bir seçim olacak ve bu süreci noktalayacaktır.
Unutmayınız herkes sizler gibi pozisyonda yakalanmışlardır. Panik yapanlar ve pozisyonunu bozup dalgalı sulara atlayanlar boğulacaklardır. Borsada satış yapmak gerektiğini veya dövizde alım gerektiğini düşündüğümde bunu sizlerle paylaşacağım. Geçen hafta sonu "Yatırımcı Psikolojisi" eğitimime katılanlar her gün yaptıkları işlemleri bana gönderiyorlar. O'nlarla 2-3 ay sonra ücretsiz bir eğitim daha yapacağız. Bu türbülansı nasıl atlatacaklarını merak ediyorum. Eminim en az kayıpla atlatacaklardır. Çünkü bilinçaltlarına müdahale ettik ve bu süreci en rahat onlar geçirecektir.
Sağlıcakla kalınız... "paranız sağlığınızı bozmasın"
NOT: BUGÜN (30 NİSAN PAZARTESİ) SAAT 09:00'DAN İTİBAREN BUSINESS CHANNEL'DA CANLI YAYINDA OLACAĞIM. AŞAĞIDA GENİŞ BİR YORUM YAZDIM AMA DAHA AYRINTILI OLARAK GÖRÜŞLERİMİ İZLEYEBİLİRSİNİZ: SABAH SAATLERİNDE SİZLERE BORSANIN GÖREBİLECEĞİ DİPLERE İLİŞKİN DAHA NET BİLGİ AKTARABİLİRİM. ÇÜNKÜ O SAATELERDE FAİZ ve DÖVİZ PİYASASI DA AÇILMIŞ OLACAKTIR.