- 12 Şubat 2015
- 2.022
- 1.077
- 41
- Konu Sahibi environmentaleng
- #1
Bu mektup tamamen yanmış bir evde itfayeciler tarafından en ufak ufak bir zarar görmemiş şekilde bulunmuştur
Gözüm duvarda duran saate ilişti yavaşça akıp giden zamana esir bir ben varım sanki koca evrendeEski kurmalı saatlerden di duvardakiUfakken babam divanın tepesine çıkar itinayla raf ta saklı duran kurma kolunu çıkarır saati kurmaya başlardı roma savaş gemisinde forsalık yapanlar kadar kolu çevirdiği söylenmesede gene bayağı uğraşırdı o saati kurmak için
Bayağı da gürültü yapardı haniÇocukluğumun en güzel anılarının bir köşesine mutlaka o saatin sesi de işlenmiştiAli ile kavga edip eve gelip anneanemin eski kuranını dolaptan çıkarıp -seninle bir daha konuşmayacağım kurana el basıyom ben dediğim
daha sonrada Ali ile kan kardeş olduğum zamanda o saatin sesi vardı evde
İlk kez aşık olmuştumUyuyamıyordum geceleri yatağımda o saatin sesi vardı kulağımda Gidip gelen tik tak lar arasında hayatın sesini dinliyordum belkide
En son ne zaman oturup hiç bir iş yapmadan boş boş saate baktık hatırlayan varmı
Veya ne zaman akreple yelkovan farkını sadece zamanı anlamak için değil hayata bakmak için baktık
Gene o saatte takılı kaldı gözümMahpus sanki gözlerim akan zamana bakmayaNe kadar sevdiğimi onu kaybedince anlamak çok kötü yapıyor insanıSon kez elini tuttuğum anın hazzını her an duyabilmek kadar ızdırap veren bir durum yok bana şu faniyattaElini bir daha tutamayacağını bilmekOysa ne güzel düşlerimiz vardı
Nikah memuru bana sen mehmet oğlu hakan şahin kazım kızı ayşe sılaseverle evlenmeyi kabul ediyormusun diyecek ben biraz düşünecek sonra espriyi patlacaktım
-Hayır diyebilmeyi çok isterdim ama felaket aşığım memur bey
Hayalimizdeki gibi güzel bir evimiz olacaktı dışı kırmızı ya boyalı mavi pancurlu camları olan bir ev
Bahçesine güller dikecektik bide kenarı bi kümes yapıp tavuk besliyecektik hani şu iri olanlardan her gün iki yumurta veren cinstenBir salıncağımız olacaktı liseli aşıklar gibi orada sallanacaktık beraberce gözlerimizin içine baka baka Beş çaylarımız meşhur olacaktı bütün arkadaşlar toplanacak sokak başındaki eski atölyede çalışan sami ustaya yaptıracağımız çardağın altında oturacaktık beraberce çaylar bahane sohbet şahane diyecek ama gene çatlayana kadar çay içecektik haniHani kızımız olursa aslıhan oğlumuz olursada batuhan koyacaktıkBatuhan ben kendi zevkime göre giydirecek Aslı hanıda sen giydirecektinSonra bir gramofon alacaktık eve birde 35 lik plak akşamları onu dinliyecektik yaşlanınca ağır ağır çalsın bırak diyerek kızacaktık çocuklaraHani elele beraber ölecektik yan yana gömülecektik
Dün gibi aklımda herşey İçim içime sığmıyordu adetaArnavut kaldırımlı dar sokaktan kedileri kovalayarak geçtim geneFuat abinin çiçekçi dükkanından en sevdiğin çiçeklerden yaptırmıştım güzel ce hediye paketi olsun deyip beşiktaş muhabbetine dalmıştım yine
Adımlarımı daha da sıklaştırdım heyecandan kalbim duracaktı adeta her buluşmamda yaşadığım heyecan hissiyatını tekrar yaşıyordumGüzelimi düşünmekten yolu göremiyordum adeta boş boş bakan bir kör gibi buluşma yerimize gidiyorum
Her zaman olduğu gibi gene kağıt helva alır yine boğaza bakan bankımıza oturur konuşmadan saatlerce dururduk öyleceKelimelerin kifayete gelmediği yer de susardık sadece aşkın cümle kalıbına girmediği yerdeSonra durup dururken sana yazdığım şiiri okurdum gözlerimin içine bakar her şeyi anlatırdın bana konuşmadan
Elini tutmaya bile kıyamazdım senin saçlarını okşamaya aslında sana bakmaya bile kıyamazdım eskir o yeşil bakışların diye
Sonra belki yine o ağacın dibine giderdikAşkımızın 3gününde ölene kadar yazdığım seninde gözlerimin içine bakıp okadarcıkmı deyip gözlerin mezarım olsun yazdığın ağacın altın****ece olurdu belki orada senle otururkenFarkına varmazdık biz zamanın nasıl geçtiğinin güneş aya ve yıldızlara bırakmış olur du yeriniIlık ılık eserdi meltem yavaşça yüzümüze vururduSaçların savrulurdu havada serbestçe..Derin bir iç çekerdim ben en sonunda ayrılık vakti gelince
Seni ne zaman görürüm acaba deyip rüyalarımda başlardım yüzüne bakmaya doyamamalaraSaat tam 12 de aya bakardık ikimizde hatırlarmısınAynı anda birbirimizi görüdük ayın üstündeŞarkımızı orada söylerdik beraberce sanki duyar gibi olurdum sesini
Yavaşça geliyordum buluşma yerimizeUzakta göründü işte parkımız Karşı kaldırıma geçerken bir kaza farkettim iki dolmuş çarpışmıştı birbiri ile etraf bayağı kalabalıktı parka oturdum ve ayşeyi beklemeye başladım bir taraftanda kaza yerine bakıyordumYanımdan geçen iki çocuğun konuşmasına şahit oldum
-nasıl sıkışmış oraya öyle ya ne oldu ki dedim-abi şuradaki kazada bir kız arabada sıkışmış çıkartamıyorlar çok kan kaybetmiş ölecek diyorlar dedi
gidip bakacaktım ama ayşe gelir beni bulamaz diye gidemiyordum bir türlü aradan 2 saat geçti cep telefonu çalıyor ama cevap vermiyordu
merak daha ağır bastı ve kazaya bakmak için doğruldum yerimden bayağı kalabalıktı arabaların etrafı güç bela kalabalığı aşıp şıkışan kızın yanına doğru ilerledim yüzü bana dönük değildi yanında bir doktor vardı kalktı ve söylenerek geçti yanımdan-gitti çok kan kaybı var gitti
kurtarma ekipleri kızı kurtarmaya uğraşıyorlardı ama nafile çok fena şıkışmıştı acıdım onun bu haline tam arkamı dönüp gidecektim hayatımda duyduğum yüreğimi yaralamaya yetecek bir söz işittim sıkışıp kalan kızın ağzımdan -mehmet mehmet
kalbimden vuruldum hemen kıza doğru yönelip yüzünü bana çevirdim ekipler beni uzaklaştırmaya çalışıyordu dizleriminn üstüne çöktüm kaldım
AYŞEYDİ O KIZ AYŞE
Ellerini tuttum ilk gün ki gibi sıcaktı hala başından akan kanlar kaşlarını kırmızıya boyamıştı hıçkıra hıçkıra ağlıyordum
-o yazıyı hatırlıyormusun dedi ayşe
-evet aşkım ama konuşma yorma kendini dedim
-ben ölüyorum sen ölene kadar yazmıştın sevmeye devam edecekmisin beni dedi ağlamaya taakatim kalmamıştı kırrmızıya bulanmış yüzünü öpüp sonsuza kadar dedim güldü derin bir iç çekti
- seni bekliyordum gözlerime dikkatlice bak şimdi dedi baktım baktım derin derin baktım
-artık ölebilirim gözlerin mezar dedi son kez ellerimi sıkıca sıktı ve boşaldı elleri bir anda ölmüştü çiçekler elimde yetim öylecene kala kalmıştı yüzünü örttüm çiçeklerle son kez baktım gözlerine hala gülüyor gibiydi elimle kapadım yavaşça kulağına eğildimbekle beni bekle diyerek kalktım ayağa hızlıca koşmaya başladım trafiğin yoğun olduğu yere tam kendimi bir kamyonun altına atacakken onun sesi geldi kulağıma
-henüz değil bekle henüz değil aşkım aradan 1 yıl geçti saate bakıyorum hala saat yamuldu yavaşça yere düştü alevler yalamaya başladı topuklarımı artıkAlt kattaki komşunun evinde çıkmış meğerse yangıno gün duyduğum sesi tekrar duydum daha kuvvetli söylüyordu sanki haykırıyordu adeta
-işte şimdi aşkım işte şimdi artık vaktiydi hayatta aşkıyla yanmıştım şimdi yanarak ona kavuşacaktım
-bekle beni kar tanem geliyorum
ALINTIDIR.
Gözüm duvarda duran saate ilişti yavaşça akıp giden zamana esir bir ben varım sanki koca evrendeEski kurmalı saatlerden di duvardakiUfakken babam divanın tepesine çıkar itinayla raf ta saklı duran kurma kolunu çıkarır saati kurmaya başlardı roma savaş gemisinde forsalık yapanlar kadar kolu çevirdiği söylenmesede gene bayağı uğraşırdı o saati kurmak için
Bayağı da gürültü yapardı haniÇocukluğumun en güzel anılarının bir köşesine mutlaka o saatin sesi de işlenmiştiAli ile kavga edip eve gelip anneanemin eski kuranını dolaptan çıkarıp -seninle bir daha konuşmayacağım kurana el basıyom ben dediğim
daha sonrada Ali ile kan kardeş olduğum zamanda o saatin sesi vardı evde
İlk kez aşık olmuştumUyuyamıyordum geceleri yatağımda o saatin sesi vardı kulağımda Gidip gelen tik tak lar arasında hayatın sesini dinliyordum belkide
En son ne zaman oturup hiç bir iş yapmadan boş boş saate baktık hatırlayan varmı
Veya ne zaman akreple yelkovan farkını sadece zamanı anlamak için değil hayata bakmak için baktık
Gene o saatte takılı kaldı gözümMahpus sanki gözlerim akan zamana bakmayaNe kadar sevdiğimi onu kaybedince anlamak çok kötü yapıyor insanıSon kez elini tuttuğum anın hazzını her an duyabilmek kadar ızdırap veren bir durum yok bana şu faniyattaElini bir daha tutamayacağını bilmekOysa ne güzel düşlerimiz vardı
Nikah memuru bana sen mehmet oğlu hakan şahin kazım kızı ayşe sılaseverle evlenmeyi kabul ediyormusun diyecek ben biraz düşünecek sonra espriyi patlacaktım
-Hayır diyebilmeyi çok isterdim ama felaket aşığım memur bey
Hayalimizdeki gibi güzel bir evimiz olacaktı dışı kırmızı ya boyalı mavi pancurlu camları olan bir ev
Bahçesine güller dikecektik bide kenarı bi kümes yapıp tavuk besliyecektik hani şu iri olanlardan her gün iki yumurta veren cinstenBir salıncağımız olacaktı liseli aşıklar gibi orada sallanacaktık beraberce gözlerimizin içine baka baka Beş çaylarımız meşhur olacaktı bütün arkadaşlar toplanacak sokak başındaki eski atölyede çalışan sami ustaya yaptıracağımız çardağın altında oturacaktık beraberce çaylar bahane sohbet şahane diyecek ama gene çatlayana kadar çay içecektik haniHani kızımız olursa aslıhan oğlumuz olursada batuhan koyacaktıkBatuhan ben kendi zevkime göre giydirecek Aslı hanıda sen giydirecektinSonra bir gramofon alacaktık eve birde 35 lik plak akşamları onu dinliyecektik yaşlanınca ağır ağır çalsın bırak diyerek kızacaktık çocuklaraHani elele beraber ölecektik yan yana gömülecektik
Dün gibi aklımda herşey İçim içime sığmıyordu adetaArnavut kaldırımlı dar sokaktan kedileri kovalayarak geçtim geneFuat abinin çiçekçi dükkanından en sevdiğin çiçeklerden yaptırmıştım güzel ce hediye paketi olsun deyip beşiktaş muhabbetine dalmıştım yine
Adımlarımı daha da sıklaştırdım heyecandan kalbim duracaktı adeta her buluşmamda yaşadığım heyecan hissiyatını tekrar yaşıyordumGüzelimi düşünmekten yolu göremiyordum adeta boş boş bakan bir kör gibi buluşma yerimize gidiyorum
Her zaman olduğu gibi gene kağıt helva alır yine boğaza bakan bankımıza oturur konuşmadan saatlerce dururduk öyleceKelimelerin kifayete gelmediği yer de susardık sadece aşkın cümle kalıbına girmediği yerdeSonra durup dururken sana yazdığım şiiri okurdum gözlerimin içine bakar her şeyi anlatırdın bana konuşmadan
Elini tutmaya bile kıyamazdım senin saçlarını okşamaya aslında sana bakmaya bile kıyamazdım eskir o yeşil bakışların diye
Sonra belki yine o ağacın dibine giderdikAşkımızın 3gününde ölene kadar yazdığım seninde gözlerimin içine bakıp okadarcıkmı deyip gözlerin mezarım olsun yazdığın ağacın altın****ece olurdu belki orada senle otururkenFarkına varmazdık biz zamanın nasıl geçtiğinin güneş aya ve yıldızlara bırakmış olur du yeriniIlık ılık eserdi meltem yavaşça yüzümüze vururduSaçların savrulurdu havada serbestçe..Derin bir iç çekerdim ben en sonunda ayrılık vakti gelince
Seni ne zaman görürüm acaba deyip rüyalarımda başlardım yüzüne bakmaya doyamamalaraSaat tam 12 de aya bakardık ikimizde hatırlarmısınAynı anda birbirimizi görüdük ayın üstündeŞarkımızı orada söylerdik beraberce sanki duyar gibi olurdum sesini
Yavaşça geliyordum buluşma yerimizeUzakta göründü işte parkımız Karşı kaldırıma geçerken bir kaza farkettim iki dolmuş çarpışmıştı birbiri ile etraf bayağı kalabalıktı parka oturdum ve ayşeyi beklemeye başladım bir taraftanda kaza yerine bakıyordumYanımdan geçen iki çocuğun konuşmasına şahit oldum
-nasıl sıkışmış oraya öyle ya ne oldu ki dedim-abi şuradaki kazada bir kız arabada sıkışmış çıkartamıyorlar çok kan kaybetmiş ölecek diyorlar dedi
gidip bakacaktım ama ayşe gelir beni bulamaz diye gidemiyordum bir türlü aradan 2 saat geçti cep telefonu çalıyor ama cevap vermiyordu
merak daha ağır bastı ve kazaya bakmak için doğruldum yerimden bayağı kalabalıktı arabaların etrafı güç bela kalabalığı aşıp şıkışan kızın yanına doğru ilerledim yüzü bana dönük değildi yanında bir doktor vardı kalktı ve söylenerek geçti yanımdan-gitti çok kan kaybı var gitti
kurtarma ekipleri kızı kurtarmaya uğraşıyorlardı ama nafile çok fena şıkışmıştı acıdım onun bu haline tam arkamı dönüp gidecektim hayatımda duyduğum yüreğimi yaralamaya yetecek bir söz işittim sıkışıp kalan kızın ağzımdan -mehmet mehmet
kalbimden vuruldum hemen kıza doğru yönelip yüzünü bana çevirdim ekipler beni uzaklaştırmaya çalışıyordu dizleriminn üstüne çöktüm kaldım
AYŞEYDİ O KIZ AYŞE
Ellerini tuttum ilk gün ki gibi sıcaktı hala başından akan kanlar kaşlarını kırmızıya boyamıştı hıçkıra hıçkıra ağlıyordum
-o yazıyı hatırlıyormusun dedi ayşe
-evet aşkım ama konuşma yorma kendini dedim
-ben ölüyorum sen ölene kadar yazmıştın sevmeye devam edecekmisin beni dedi ağlamaya taakatim kalmamıştı kırrmızıya bulanmış yüzünü öpüp sonsuza kadar dedim güldü derin bir iç çekti
- seni bekliyordum gözlerime dikkatlice bak şimdi dedi baktım baktım derin derin baktım
-artık ölebilirim gözlerin mezar dedi son kez ellerimi sıkıca sıktı ve boşaldı elleri bir anda ölmüştü çiçekler elimde yetim öylecene kala kalmıştı yüzünü örttüm çiçeklerle son kez baktım gözlerine hala gülüyor gibiydi elimle kapadım yavaşça kulağına eğildimbekle beni bekle diyerek kalktım ayağa hızlıca koşmaya başladım trafiğin yoğun olduğu yere tam kendimi bir kamyonun altına atacakken onun sesi geldi kulağıma
-henüz değil bekle henüz değil aşkım aradan 1 yıl geçti saate bakıyorum hala saat yamuldu yavaşça yere düştü alevler yalamaya başladı topuklarımı artıkAlt kattaki komşunun evinde çıkmış meğerse yangıno gün duyduğum sesi tekrar duydum daha kuvvetli söylüyordu sanki haykırıyordu adeta
-işte şimdi aşkım işte şimdi artık vaktiydi hayatta aşkıyla yanmıştım şimdi yanarak ona kavuşacaktım
-bekle beni kar tanem geliyorum
ALINTIDIR.