Yalnız Kadınlar Ordusu
Bir erkeğin omuzuna başımı koymayalı epey oldu. Kaldı ki başı dolu kadınlar erkeğin omuzuna ağır gelir, bilirim.
Açıkça söylemek gerekirse, omuzunda ağlayabileceğim bir erkeğe ihtiyacım var şu sıralar. Bunca zaman sonra bir erkek bulmuşum, niye ağlamak için kullanayım ki o omuzu, lafın gelişi işte.
Gene de yalnızlığın lükslerine bunca alıştıktan sonra, bir erkekle yeniden ortak bir hayat kurabilecek miyim, artık bundan pek emin değilim. Bunu hem hala çok istiyor, hem alabildiğine korkuyorum.
Aynı çatı altında yaşamanın geçmişten tanıdığım sorunlarıyla baş edebilecek kadar güçlü, inançlı, sabırlı görmüyorum kendimi. Halı saha maçından dönmesini beklemek, mutfakta tencerenin üstünden yemek yemesinden yakınmak ya da ikide bir ortalıkta bıraktığı çamaşırlarını kirliye atmasını söylemek için yeterince genç değilim.
Geri çekildiğimi duyumsuyorum. Hayatın bize gizli gizli öğrettikleriyle neredeyse farkında bile olmadan zaman içinde bir yerlere doğru geri çekilmişim. Belki de bu yüzden, telaşım son turunu koşan bir atletinkine benziyor. Sabahları çocukların kahvaltısını hazırlamak, kocasını işe uğurlamak için evde herkesten önce kalkan kadınların kullandığı o serinlik ve sessizlik anlarında düşündüklerini, hissettiklerini anlamaya çalışıyorum. Eskiden evimizin penceresinden görünen bazı ev içlerinden tanıdığım o sabah telaşını... Herkes gittikten sonra sana kalan ev. Sana kalan hayat. Benim gibilerin artık öyle bir hayatı olmayacak.
Ekonomik özgürlüğünü kazanmak için çalışan, kimliğini kendi oluşturan kadınlara, hayat bazı kapıları açarken, bazılarını kapattı. İki kapı arasında bir tür boşlukta kaldık. Ne yeterince evli, ne yeterince bekar, ne yeterince düzeniçi, ne yeterince sıradışı; birtakım aşklarımız, ilişkilerimiz oldu. Geleceksiz, sonuçsuz belirsizlikleri beraberlik diye yaşadık. Kadınlar değişirken, erkekler ve hayat gerektiği ölçüde değişmedi. Özellikle büyük kentlerde, otuzunu, kırkını geçmiş, bekar ya da dul, önemli sayıda bir yalnız kadınlar ordusu oluştu. Onlardan birinin sabahı bu. Dışarıdan bakıldığında her şey yolundaymış gibi gözüken sabahı.
Murathan Mungan
(Yüksek Topuklar)
Bir erkeğin omuzuna başımı koymayalı epey oldu. Kaldı ki başı dolu kadınlar erkeğin omuzuna ağır gelir, bilirim.
Açıkça söylemek gerekirse, omuzunda ağlayabileceğim bir erkeğe ihtiyacım var şu sıralar. Bunca zaman sonra bir erkek bulmuşum, niye ağlamak için kullanayım ki o omuzu, lafın gelişi işte.
Gene de yalnızlığın lükslerine bunca alıştıktan sonra, bir erkekle yeniden ortak bir hayat kurabilecek miyim, artık bundan pek emin değilim. Bunu hem hala çok istiyor, hem alabildiğine korkuyorum.
Aynı çatı altında yaşamanın geçmişten tanıdığım sorunlarıyla baş edebilecek kadar güçlü, inançlı, sabırlı görmüyorum kendimi. Halı saha maçından dönmesini beklemek, mutfakta tencerenin üstünden yemek yemesinden yakınmak ya da ikide bir ortalıkta bıraktığı çamaşırlarını kirliye atmasını söylemek için yeterince genç değilim.
Geri çekildiğimi duyumsuyorum. Hayatın bize gizli gizli öğrettikleriyle neredeyse farkında bile olmadan zaman içinde bir yerlere doğru geri çekilmişim. Belki de bu yüzden, telaşım son turunu koşan bir atletinkine benziyor. Sabahları çocukların kahvaltısını hazırlamak, kocasını işe uğurlamak için evde herkesten önce kalkan kadınların kullandığı o serinlik ve sessizlik anlarında düşündüklerini, hissettiklerini anlamaya çalışıyorum. Eskiden evimizin penceresinden görünen bazı ev içlerinden tanıdığım o sabah telaşını... Herkes gittikten sonra sana kalan ev. Sana kalan hayat. Benim gibilerin artık öyle bir hayatı olmayacak.
Ekonomik özgürlüğünü kazanmak için çalışan, kimliğini kendi oluşturan kadınlara, hayat bazı kapıları açarken, bazılarını kapattı. İki kapı arasında bir tür boşlukta kaldık. Ne yeterince evli, ne yeterince bekar, ne yeterince düzeniçi, ne yeterince sıradışı; birtakım aşklarımız, ilişkilerimiz oldu. Geleceksiz, sonuçsuz belirsizlikleri beraberlik diye yaşadık. Kadınlar değişirken, erkekler ve hayat gerektiği ölçüde değişmedi. Özellikle büyük kentlerde, otuzunu, kırkını geçmiş, bekar ya da dul, önemli sayıda bir yalnız kadınlar ordusu oluştu. Onlardan birinin sabahı bu. Dışarıdan bakıldığında her şey yolundaymış gibi gözüken sabahı.
Murathan Mungan
(Yüksek Topuklar)