- 21 Aralık 2009
- 33.534
- 18.227
Follow along with the video below to see how to install our site as a web app on your home screen.
Not: This feature may not be available in some browsers.
Teşekkür ederim canım bilgilendirdigin icinBöbreklerinde sorun yoksa. Bol su iç, limonda sık sularına böbrekte taş oluşumunu engeller. Karar senin.
Birde omega3 takviyesi alsan iyi olur.
D VİTAMİNİ HER DERDE DEVA!
Şayet doktorunuz bugüne kadar D Vitamininize baktırmadıysa veya 20 - 30 ng/ml değerlerini yeterli görüp size D Vitamini takviyesi vermemişse lütfen bu yazıyı daha dikkatli okuyun. Çünkü MS, den Alzheimer'a, kalp ve damar hastalıklarından kansere, gripten cilt hastalıklarına kadar pek çok hastalığın altında D Vitamini eksikliğinin yattığını biliyor musunuz?
Biz Prof. Dr. Canan Karatay'ı tanıyana kadar D vitaminini sadece kemik sağlığı için gerekli diye biliyorduk. D vitamini değerlerimizi ilk ölçtürdüğümüz zaman birimizin (Nurçin) 23, diğerimizin (Okan) 30 çıkınca Marmaris'teki doktorumuz yeterli olduğunu söyledi. Sonradan bu konuyu araştırınca ve Dünya D Vitamini Konseyinde Türkiye'den katılan tek temsilci olan Canan Karatay ile de bu konuyu konuşunca pek çok şeyin yanlış bilindiğini öğrendik ve bir daha da o doktora gitmedik.
D Vitamini ile ilgili neler öğrendik?
1- D vitamininin en yaşamsal vitamin olduğunu, hatta vitamin değil hormon gibi işlevleri olduğunu,
2-D Vitamininin cilt tarafından güneşin UVB ışınları sentezlenerek üretildiğini, bunun içingüneşin dik geldiği öğle saatlerinde 20 dakika “KORUMASIZ” olarak güneşlenilmesi gerektiğini, 20 dakikadan sonra vücudun D vitaminini üretemediğini, (Prof. Dr. Canan Karatay, Prof. Dr. Ahmet Aydın hatta Prof. Dr. Osman Müftüoğlu ve birçok yenilikçi doktor bu görüşte).Biz bu yaz başından beri deniyoruz, her yaz birkaç defa deri değiştirirken bu yaz “öğle saatinde 20 dakika, korumasız güneşlenme” ile ideal ve deri değiştirmeden yanıldığını,
3- Besinlerden alınan D vitamininin vücudun yaptığının ancak %25'i olduğunu,
4- D vitamininin yağda çözünen bir vitamin olduğunu, besinlerden D vitaminini vücudumuzun emebilmesi için mutlaka yağla birlikte yenilmesi gerektiğini,
5- D vitamininin en çok sakatat et ve balıkta bulunduğunu, haftada bir gün mutlaka sakatat yenmesi gerektiğini,yenen et ve yumurtaların mutlaka serbest dolaşan hayvan eti veya yumurtası olması gerektiğini,
6- Prof. Dr. Ahmet Aydın'a ve Prof. Dr. Canan Karatay'a birçok doktora göre göre D Vitamini eksikliğinin başta kanserler, enfeksiyonlar, romatizmal hastalıklar, otoimmün hastalıklar, örneğin sedef hastalığı, nöropsikiyatrik hastalıklar, koroner kalp hastalıkları ve hipertansiyon gibi çok sayıda hastalığa yol açtığını,
7- D Vitaminin önemini henüz Türkiye'deki pek çok doktorun kavrayamadığını ve kendilerini güncelleyememiş olduklarını,
8- D Vitamininin 80 100 ng/ml arası koruyucu 100 den sonra tedavi edici özelliğe büründüğünü,
9- D Vitamininin “normal” değerlerinin dünyada çeşitli kuruluşlara göre değiştiğini, (bu tablonun fotoğrafını ekte sunuyoruz)
10- D Vitamini 80ng/ml B 12 Vitamini de 800 düzeyinde olduğu zaman vücudun bağışıklık sisteminin pek çok hastalıkla mücadele edebildiğini, bu sayede Okan'ın tiroitlerindeki nodüllerin büyümesinin durduğunu,
11- D vitamininin gribe karşı grip aşısından daha koruyucu olduğunu, (Geçtiğimiz yıl grip aşısı olmamamıza rağmen hiç grip olmadık dolayısıyla D Vitamininin bağışıklık sistemimizi güçlendirdiğini yaşayarak gözlemiş olduk.)
12- Domuz gribi salgınında Kanada Hükümetinin insanlara domuz gribi aşısı yerine D Vitamini takviyesi yaptırmış olduğunu. (Bağışıklık sistemini güçlendirmek için.)
13- Prof. Dr. Canan Karatay'dan, hamilelerin D vitamininin 100 ng/ml olması gerektiğini,
14- D Vitamininin sadece güneşten ve gıdalardan alınarak yükseltilmesinin çok zor olduğunu bu nedenle de eczanede 2 TL den satılan D vit 3 takviyesinin kullanılması gerektiğini,
15- D Vitamini ampullerini içmenin çok az işe yaradığını kalçadan iğne yaptırmanın çok daha etkili olduğunu, (Prof. Dr. Canan Karatay bu şekilde öneriyor)
16- Hala hastalarına “ekmek üzerine D vitaminini damlat” diyen doktorlar olduğunu. Yani birçok doktorun D vitamininin yağsız alındığı takdirde vücut tarafından emiliminin olmadığının farkında olmadığını, Bu nedenle şayet kalçadan yaptırma şansınız yoksa bir kaşık zeytinyağı ile birlikte D vitaminin alınabileceğini, (Prof. Dr. Ahmet Aydın bu şekilde öneriyor)
17- D vitamini fazlasındantoksisite vakasına bugüne kadar hiç rastlanmadığını (Prof. Dr. Canan Karatay'dan öğrendik)
18- ABD'de yapılan araştırmalarda D vitamini eksikliğinin yaşlılarda ölüm riskini %30 arttırdığını, (Prof. Dr Aykan Canberk)
19- Dr. David Perlmutter'den başta Alzheimer olmak üzere, bunama Parkinson, MS, depresyon gibi nöropsikiyatrik hastalıkların D vitamini eksikliğinden de kaynaklandığını ve mutlaka destek alınması gerektiğini,
20- D vitamininin mucizevi bir vitamin olarak kabul edildiğini, meme, prostat, baş, boyun kanser tedavilerinde çok etkili olduğunu, (Prof. Dr. Erkan Topuz)
21- D vitamini eksikliğinin kolon kanserine yol açtığını, (Prof. Dr. Osman Müftüoğlu)
22- Kanser ve birçok hastalığın tedavisinde kullanılan D vitamininin hastalıklara yakalanmamak için koruyucu olarak kullanılması gerektiğini,
23- D Vitaminini ölçtürmemiş olanların bir an önce ölçtürmeleri ve 80 ng/ml düzeyine getirmeleri ve bu düzeyde tutmaları gerektiğini,
D VİTAMİNİMİZİ NASIL YÜKSELTTİK:
2013 Eylül ayında birimizin D Vitamini 23 ng/ml diğerimizin 30 ng/ml di. Önce 80 ng /ml ye ardından da 100 ng/ml nin üzerine çıkarmamız gerekiyordu. Canan Hocanın önerisiyle,
D Vitamini 30 olan Okan, gün aşırı birer iğneden 4 adet,
D Vitamini 23 olan Nurçin de yine gün aşırı birer iğneden 6 adet iğne yaptırdı.
Ardından da ayda bir iğne olduk. 4. Ayın sonunda (son iğne olduktan bir ay sonra) ölçüm yaptırdık ve 80 ng/ml düzeyine ulaşmıştık. Canan Hoca her ay birer iğne yaptırmaya devam etmemizi söyledi. Biz de bütün kış boyunca her ay birer iğne yaptırdık. Temmuz'da ölçtürdüğümüz zaman yine 80 lerde olduğumuzu gördük. Her gün öğle saatlerinde koruyucusuz 20 dakika güneşlenmemize ve her ay iğne yaptırmamıza rağmen D vitaminimiz 80'i geçememişti. Bu kez Canan Hoca 15 günde bir yaptırın dedi ve biz da 15 günde bir yaptırmaya başladık. Eskisi gibi bilgisiz olsaydık D vitamininin fazlasından korkardık. Ama biliyoruz ki D Vitamininde toksisteye bugüne kadar hiç rastlanmamış. Zaten biz de D vitaminimizin kaça ulaştığını görebilmek ve deneyimlerimizi Sağlıklı Yaşıyoruz sayfasında paylaşabilmek için Marmaris Yücelen Hastanesine 3-4 ayda bir gideceğiz. (SGK kapsamında çok az bir fark ödeyerek yaptırabiliyoruz.)
Önerimiz: Siz de bizim gibi D vitamininiz mutlaka ölçtürün ve D vitaminin önemini kavramış D vitamini değerlerinizi 80-100 seviyelerine ulaşmasında ve bu düzeyde tutulmasında size yol gösterebilecek yenilikleri takip eden bir doktor bulun kendinize.
NURÇİN - OKAN ÇAĞLAR
Rica ederim canım, geçmiş olsun.Teşekkür ederim canım bilgilendirdigin icin
Benim topiği tara, orada vardı nelerde olduğu.Roka:
K Vitamini İçeriği: 100 gram çiğ roka günlük K vitamini ihtiyacının neredeyse tamamını tek başına karşılamaya yeter. K vitamini özellikle kemik gelişimi ve kemik sağlığının korunması için önerilen vitaminler arasındadır. K vitamini ayrıca düzenli olarak alındığında beyin hücrelerinde yaşla birlikte oluşan tahribatı en aza indiren önemli bir vitamindir.
Ilk orada gormustum zaten.yarın yenıden bakıcam.Benim topiği tara, orada vardı nelerde olduğu.
Cok onemlı bır konu bu.yarın sabah katılayım.paylasım ıcın cok tskler.Kızlar bir imza da siz atın.
Zehirli sebze ve meyve istemiyoruz. Belediyeler hallerde laboratuvar kursun.
https://www.change.org/p/zehirli-se...erm=mob-xs-action_alert-no_msg&fb_ref=Default
Aynen. Rica ederim.Cok onemlı bır konu bu.yarın sabah katılayım.paylasım ıcın cok tskler.
Hamıle olma ıhtımalın var mı?Kızlar ben birkaç gündür hiç iyi hissetmiyorum kendimi boğazımi birileri sıkıyor sanki. Nefes alamıyorum. Birden ateş basıyor tüm vücudumu. Bu şekilde belirtisi olan var mı durduk yere agliyorum.
Özellikle, B12 , Dvit eksiklikleri ve hipotiroid depresif ruh haline sebep olabiliyormuş okuduğum kaynaklarda. Hiç vakit kaybetmeden Dvit e ve düşükse B12 ye başla. Zencefili bıraktıysan bir süre daha devam et derim zira beni neşelendiriyor bile yüzüm gülmeye başladı ki Dvit. in fazlası da aşırı neşe- nedensiz mutluluk hali yapıyormuş.Kızlar ben birkaç gündür hiç iyi hissetmiyorum kendimi boğazımi birileri sıkıyor sanki. Nefes alamıyorum. Birden ateş basıyor tüm vücudumu. Bu şekilde belirtisi olan var mı durduk yere agliyorum.
Bilmiyorum canım hamılelık belirtilerinde bunlar var mı kiHamıle olma ıhtımalın var mı?
Zencefili bırakmadım canım D vit iğne olarak mı kullanayim yada bir eczacıya mi sorsamÖzellikle, B12 , Dvit eksiklikleri ve hipotiroid depresif ruh haline sebep olabiliyormuş okuduğum kaynaklarda. Hiç vakit kaybetmeden Dvit e ve düşükse B12 ye başla. Zencefili bıraktıysan bir süre daha devam et derim zira beni neşelendiriyor bile yüzüm gülmeye başladı ki Dvit. in fazlası da aşırı neşe- nedensiz mutluluk hali yapıyormuş.
Kimi dr. lar iğne, kimi kırıp içmeyi öneriyor. Sen iğne ile başla daha sonra yaptırmak zor gelirse kır iç. Ama B12 de, dodeks ampul kalçadan iğne.Zencefili bırakmadım canım D vit iğne olarak mı kullanayim yada bir eczacıya mi sorsam
Ben B12 olarak benexol alıyorum ağızdan.Kimi dr. lar iğne, kimi kırıp içmeyi öneriyor. Sen iğne ile başla daha sonra yaptırmak zor gelirse kır iç. Ama B12 de, dodeks ampul kalçadan iğne.
Kesinlikle var da tabi istiyor ve uğraşıyor musun?Bilmiyorum canım hamılelık belirtilerinde bunlar var mı ki
zaten dvitin 100 üstüne çıktığı örnek görmedim ben ki toksit olmaz diyor Karatay.Özellikle, B12 , Dvit eksiklikleri ve hipotiroid depresif ruh haline sebep olabiliyormuş okuduğum kaynaklarda. Hiç vakit kaybetmeden Dvit e ve düşükse B12 ye başla. Zencefili bıraktıysan bir süre daha devam et derim zira beni neşelendiriyor bile yüzüm gülmeye başladı ki Dvit. in fazlası da aşırı neşe- nedensiz mutluluk hali yapıyormuş.
Şunu herkesin sindire sindire okuması laızm.BenIpek , özellikle kollestrol kısmını renklendirdim senin için, okuyuver.
İstanbul Sultangazide KANSERE NEDEN OLAN BESLENME ALIŞKANLIKLARIMIZ konusunda düzenlediği toplantıda Prof. Dr. Kenan DEMİRKOLUN konuşması.
YAĞ ve ŞEKER
Eğer hayvan merada %100 yeşillikle besleniyorsa, asla başka yabancı gıda almıyorsa, o tereyağı dünyanın en iyi yağıdır. Zeytinyağından da iyidir. Ama marketten satın aldığınız tereyağı ahırda beslenen, pancar küspesi, mısır silajı veya başka tahıllarla beslenen hayvanların yağıdır
Sizin sağlığınızı korumak için ne yediğinize bakmanız lazım. İşte temel hatalardan biri yağ seçimi.
Biz ayçiçek yağı, mısırözü yağı, margarin
veya endüstriyel tereyağı yediğimiz sürece
hasta olmaya mahkumuz.
zeytinyagitereyagiElimizde iki tane yağ var şu anda. Bir, zeytinyağı; iki, %100 mera sütünden yapılmış tereyağı. Peki fındık yağını nereye sokacağız? Bu liste içinde bakın fındık yağının yağ asit içeriği, yani temel yağ bileşimi zeytinyağına çok yakındır. Hasta edici bir yağ değildir. Ama zeytini sıkıyorsun, yağını elde ediyorsun. Fındığı eziyorsun, püre haline getiriyorsun, 80 dereceye ısıtıyorsun, eter katıyorsan, yağını öyle elde ediyorsun. Hangisi tercih edilir? Zeytinyağı tabii ki. Yani fındık yağını eve sokmanın bir alemi yok. Ha zeytinyağının tadına hiç tahammül edemiyorsan o zaman rafine zeytinyağı kullanabilirsin. O da işte fındık yağıyla aynı yöntemle elde edilir. Yani piyasa değeri olmayan, çok koyu, kokulu zeytin yağlar fabrikaya gönderilir. Onlar da 70-80 dereceye ısıtılır; sonra da eter katılır; yağ elde edilir. İlk etapta rafine zeytin yağı elde edilir. Hiç kokusu yoktur, hiç tadı yoktur. Eğer bu rafine zeytin yağına, %5 oranında sızma zeytin yağı katarsanız, o zaman riviera tipi zeytinyağı elde etmiş olursunuz. Hani marketlerde görüyorsunuz ya, o fabrika eseri bir yağdır; ayçiçekle filan karışmış değildir. Saf zeytinyağıdır. Ama neden yoksundur biliyor musunuz? Sızma Zeytinyağında var olan antioksidanlardan yoksundur. Çünkü oksitlenme, yani paslanma bütün bizim hastalıkların temelindeki ana unsurdur.
Nasıl açık havada bırakırsan demiri yağmurda paslanır,
ama biz ne yaparız, antipas diye bir boya süreriz paslanmasın diye.
Vücudumuzun da antipasları vardır.
Bunlara biz antioksidan diyoruz.
Antioksidanları ağırlıklı olarak sebze-meyvelerden elde ediyoruz. Zeytinyağı antioksidanlardan çok zengindir ve kalp hastalıklarına karşı koruyuculuğu önemli oranda antioksidanlardan dolayı kaynaklanmaktadır. Ama biz onu ısıttığımız zaman, rafine zeytinyağı elde ettiğimiz zaman, bu unsurları geniş ölçüde kaybediyor. O yüzden mümkün mertebe sızma zeytinyağı kullanmalıyız ve çocuklarımıza da bu tadı alıştırmamız lazım.
İkinci temel hatamıza geçmeden birincisi olan yağ seçimini özetlersek, daha Evliya Çelebinin seyahatnamesinin Trabzon bölümünde, hamsinin zeytinyağı ile kızartıldığının tarifi vardır. Sen 500 sene önce bu topraklarda bunu biliyordun. Ama biz, dış etkilerle doğruyu unutturulduk ve yanlışlara sürüklendik. İşte o yanlışlıklar bizi hastalıklara sürüklüyor. Zaten dünyada bir tek Akdeniz yöresinde yetişiyor. Şimdi Arjantinde, Çinde zeytin ağacı yetiştirilmeye çalışılıyor. Biz toprağındayız. 5.000 yıldır bu topraklarda zeytinyağı kullanılıyor. Ne olur biraz özümüze geri dönelim.
toz_sekerİkinci büyük hata şeker. Hayatımızda şeker, insanlık tarihi itibarıyla bakarsanız çok yeni bir olgu.
Peki şeker bir besin maddesi midir?
Değildir.
Çünkü besin maddesini nasıl tanımlıyoruz? İnsanın bedensel ve ruhsal işlevlerini ve çoğalmak için, yani neslini sürdürmek için gerekli maddelere biz besin maddeleri diyoruz. Şeker, insanın herhangi bir işlevini yerine getirmek için gerekli mi?
Evet. Beyin glikozla çalışıyor.
Omurilik hücreleri glikozla çalışıyor.
Eritrosit dediğimiz alyuvarlar glikozla çalışıyor.
Enerji kaynağı olarak glikozu kullanıyor.
Peki dışarıdan şeker alıp da daha akıllı olan bir insan gördünüz mü?
Hani beyin glikozla çalışıyor ya, şeker yediği için daha akıllı olan bir insan gördünüz mü? Veya sperm, enerji kaynağı olarak früktozu kullanıyor. Meyve yiyip de daha müthiş erkek olanı gördünüz mü? Çünkü;
insanın gereksinimi olan glikozu da früktozu da
vücut kendisi üretiyor.
Dışarıdan asla alınmasına gerek yok.
Dolayısıyla biz şeker yediğimiz zaman
tamamen sadece damak zevkimiz için yiyoruz.
Asla hiçbir bedensel ihtiyacımız yok.
O yüzden şekere boş kalori denir. Yani gereksiz yere aldığımız kalori. E bugün bakın şimdi son bir hafta içinde yediklerinize, ne kadar boş kalori aldınız? Çok Niye? Hasta olmak için, Sadece hasta olmanıza katkıda bulundu. Bir de son zamanlarda pancardan elde edilen şeker de bir yana bırakıldı; daha ucuz olsun diye mısırdan elde edilen şeker kullanılmaya başlandı. Fruktozdan zengin mısır şurubu. Ne yazık ki, bizim gıda tüzüğümüzde farklı şekerlerin farklı adlandırılması zorunluluğu yok. Şeker şekerdir mantığıyla ister nişasta bazlı şeker yani mısır nişastasından elde edilmiş şeker olsun ister pancar şekeri ister şekeri olsun hepsinin üstünde şeker yazılması yeterli. sismanHalbuki
mısırdan elde edilen fruktozdan zengin mısır şurubu,
aynı miktar kaloride bile olsa normal şekere göre
% 46 daha şişmanlatıcı.
Özellikle karın bölgesi yağlanmasına yol açıyor. Bu bilimsel olarak kanıtlandı.
Dünyanın en saygın üniversitelerinden biri, Amerikada bir teknik üniversitenin bir öğretim üyesinin sözünü ödünç alarak size söylemek istiyorum Yaşadığımız çağ, akademik kapitalizm. Yani sermaye sahiplerinin akademisyenleri satın alması sonucu, toplumla paylaşmak istediklerini akademisyenlere söylettirdikleri çağdayız.. Yani satılmış insanların çağı. Satılmış bilim insanlarının çağındayız.
karaciger_yaglanmasiÜçüncüsü ise karaciğer yağlanması. Ama ne tür bir yağlanma? Alkolizm dışı bir yağlanma. O yüzden biz buna alkol dışı karaciğer yağlanması deniyor. Ve alkol dışı karaciğer yağlanması, özel tipli bir siroza neden oluyor. Atatürkün öldüğü siroz hastalığı var ya. Özel bir tipte siroz hastalığı, kriptojenik siroz deniyor buna. Amerikada son otuz yıl içinde üç kat artan karaciğer kanserinin de kriptojenik siroz sonucu olduğu belirtiliyor. Yani sonuçta Amerikada son 30 yılda üç kattan fazla görülen karaciğer kanserinin sebebi mısır şurubudur. Bu, bu kadar açıkken bizim bakanlığımız dün yaptığı açıklamada hiçbir bilimsel kanıt sunulamamıştır diyor. Benim 110 tane bilimsel yayın kullanarak yazdığım, on yedi sayfalık raporu da çiğneyerek bunu yapmış. 17 sayfalık rapor gönderdim onlara. 110 tane de literatür ekledim. Ama neoliberalizmdeki iktidarlar sermayenin iktidarıdır; vatandaşın iktidarı değildir. Yurttaşın iktidarı değildir...
Ne olur çocuklarınızı mısır şurubundan uzak tutun.
Hem şekerden uzak tutun ama özellikle de yani gofret, bisküvi kek
dışardan alacağına az şekerli bir keki evde kendin yap.
Yani ambalajlı bir ürün sunmayın çocuklarınıza.
misir-surubuBugün gıda sanayisinde
sadece ve sadece
aksi belirtilmediği takdirde
mısır şurubu kullanılıyor.
Dondurmalarda o kullanılıyor,
hazır aldığınız baklavanın şerbeti
bile mısır şurubundan.
Kartalda onun fabrikası var Ülkerle Cargill firmalarının ortak kurdukları bir fabrika. Baklava şerbeti bile oradan geliyor. Çocuklarınıza illa tatlı bir şey yedirecekseniz, ne olur evde kendiniz yapın ve olabildiğince az şekerli yapın. Çünkü total olarak da şeker zararlı zaten, yani;
insanın
zarar görmeden günde tüketebileceği
şeker miktarı 30 gram dolayındadır.
30 gram, 8 kesme şekeri yapar.
Ama bu şekerin içinde ne yazık ki meyve de var, bal da var, yani siz kahvaltıda bir tatlı kaşığı bal yediyseniz, hakkınız 7 ye düştü. Bu hakkınızı ağırlıklı olarak meyve olarak değerlendirin. Eğer bugün hiç şeker yememişseniz, bal dahi yememişseniz, çayınıza hiç şeker koymamışsanız, başka hiçbir şeker kaynağı da yoksa, 8 kesme şekerin karşılığı 300 gram portakal veya 300 gram elma veya 400 gram kiraz veya vişne veya 100 gram kadar muz, incir veya üzüm yiyebilirsiniz. Ama sadece 100 gram. Yani mandalina zamanı koy hanım önüme bir kilo mandalinayı ben bunu yiyeyim bu sağlıklı değil. Siz sınırsızca sebze yiyebilirsiniz ama meyve sınırlı yemeniz lazım. Meyvenin fazlası da şişmanlatır. Ve zararlıdır, karaciğer yağlanması yapar .. Yani meyve tek başına bile hem karaciğer yağlanması, hem karın tipi şişmanlık yapabilir. Karın tipi şişmanlığın çok özel bir yeri vardır. Bağırsak çevresindeki iç organların çevresindeki yağlar hormonal etkin yağlardır ve bu hormonal etkin yağlar ne yazık ki kanser oluşumunda da, kalp-damar hastalığı oluşumunda da etkindir. O yüzden eşit bir şişmanlık, yani kollar bacaklar her taraf eşit ama karın büyümemiş. Bu şişmanlığa çok itirazımkanser yok.
karın tipi şişmanlık
eşittir şeker hastalığı,
eşittir kalp hastalığı,
eşittir kanser.
O yüzden göbekler inecek. Göbekler inmediği sürece sağlıklı olma şansımız yok. Göbekleri indirmek içinde şekerden uzak duracağız. Çünkü en çok karın tipi şişmanlık yapan früktozdur. Bizim yediğimiz pancar şekerinin de yarısı früktozdur. Yediğimiz meyvenin şekerinin de yarısı früktozdur. Biz früktozu azaltmak zorundayız. Karın tipi şişmanlığı, dolayısıyla kalp hastalığı, kanser, inme gibi hastalıklardan kurtulmak istiyorsak karnımız inecek.
- Esmer şeker hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Bakın bütün şekerler esmerdir. Üretim aşamasında karamelize olur. O yüzden esmerdir ama yıkandıkça üzerindeki karamel atılır, rafine edildikçe beyazlaşır. Yani senin dediğin esmer şeker, yediğin beyaz şekerin üretimdeki bir önceki aşamasıdır. Sadece ticari bir tuzak. Daha yüksek fiyata satabilmek için ticari bir tuzak
Şimdi karaciğer yağlanmasının önemli bir bölümü selim seyredebilir. Yani her hangi bir sorun yaratmadan da insan ömrünü bununla sürdürebilir. Ama bir bölümü yine hatalı beslenmenin devam etmesi koşuluyla, yağlı karaciğer iltihabına dönüşebilir. Alkol dışı yağlı karaciğer iltihaplanmasıdır bu hastalığın adı. Ciddi karaciğer yetersizliği, siroz karaciğer kanseri aşamasıdır. Bazen yağlı karaciğer iltihabı olmadan da sadece yağlı karaciğer aşamasında da bazı hastalıklar çıkabilir ama yağlı karaciğeriniz varsa iki yol var sizin önünüzde; biri nispeten hayatınızı idame edeceğiniz bir yol öbürü de ölümdür. O yüzden ne yapıp yapıp karaciğer yağlanmasını tedavi ettirmelisiniz. Bunun da temelinde şekeri tümüyle sıfırlamanız geliyor. Ancak iki yıl gibi bir süre içinde toparlayabilirsiniz
Şeker kesmeyi dile getirdiğimiz zaman
karaciğer yağlanması açısından,
o zaman nişastayı da kesmemiz lazım.
Çünkü nişasta, daha ağzımızda çiğnendiğinde tükürükle glikoza dönüşür. Şekerdir; yani nişasta da şekerdir.
***- Kolesterolün karaciğer yağlanmasıyla bir ilgisi var mı?***
- Kolesterol olmazsa hayat olmaz. Bütün hormonlarımızın ham maddesi kolesteroldür. O yüzden zaten anne sütünde kolesterol çok yüksektir. Çocuğun hormonlarının üretilmesi için başlangıçta anneden aldığı kolesterole ihtiyacı vardır.
Kolesterol masum bir maddedir.
Ama oksitlenirse oksikolesterole dönüşür
ve damar sertliği yapar.
Peki oksitleyen ne?
Şeker.
kolestrolYedikten sonra şeker trigliseride dönüşür. Yağdır o ve o trigliseritten kolesterolü oksitleyerek damar sertliği yapar bir. İki;
ayçiçeği yağı,
mısır özü yağı
veya margarinden
elde edilen trans yağ asitleri
kolesterolü oksitler ve böylece
damar sertliği oluşur.
Üç, yapay yemle beslenen hayvanların sütünde de iç yağı vardır. Damar sertliği yapıcı doymuş yağ asitleri vardır, bunlar kolesterolü oksitler ve hasta eder bizleri. Şimdi hayvanın merada otlarsa ayçiçeği yağı mısırözü yağı margarin kullanmazsan şekeri de azaltırsan senin damar sertliği olma şansın kalmıyor. Kolesterolün ne olursa olsun. Ama bu bilgi kolesterol ilacı üreten Amerikan şirketlerinin işine gelmiyor.
yılda sadece kolesterol ilacı satımından
50 milyar dolar elde ediyorlar.
ilacO yüzden de Amerikan tıbbı bize ne emrediyor? Kolesterol ilacı ver diyor. Bakın gazetelere yansıyan bir gerçek var. Nasıl bizim Sağlık Bakanlığımız bir bilimsel kurul kurdu, Amerikada da böyle bir bilimsel kurul kuruldu ve Normal kolesterol düzeyi kaçtır? sorusuna bilim kurulu yanıt versin istendi. Ve de normalin çok altı bir değer, 200 mü kabul ediliyor normal,150 gibi bir değer ileri sürdüler. Sonradan ortaya çıktı ki bilim kurulunda yer alan 9 öğretim üyesinin dokuzu da ilaç şirketlerinden rüşvet almışlar.
- Hocam kızartmalarda ne tip yağ kullanmak gerekir?
- Kesinlikle zeytinyağı, kesinlikle.
- Peki, zeytinyağının yanma derecesi ayçiçeği yağından yüksek midir?
- 240 derece, ayçiçeği yağından çok daha yüksektir. Tava ısısı normal şartlarda 180 dereceyi çok az aşar. O yüzden rahatlıkla zeytinyağını kullanabilirsiniz ama dumanlaşma derecesi diye teknik jargonda adlandırılır sızma zeytinyağını kullandığınız zaman çok daha düşük derecelerde dumanlanma görürsünüz. O su buharıdır. Su buharıdır ve içindeki bazı organik maddeler yanar, koku maddeleri tat maddeleri yanar. O yüzden o, yağın yandığı anlamında değildir. Ne olur yanılmayın. Yağ yanmıyor. İçindeki bazı koku, renk maddeleri yanıyor. 240 dereceye kadar dayanan bir yağdır
sise_su- Bir dinleyicinin elindeki pet şişeden su içtiğini gören hoca,
- Şimdi içtiğiniz su ile neler elde ettiğinizi de gözden geçirelim ve bu günkü toplantıyı kapatalım.
O polietilen tereftalat maddesinden üretilmiş
yani pet şişenin içindeki stalatlar
suyun içine karışmış bulunuyor.
Ayrıca o plastiği yumuşatmak için
antimon denen bir ağır metal kullanılmıştır
o da suyun içine karışıyor
dolayısıyla siz hem stalat,
hem de antimon içmiş oldunuz şu anda.
Peki, ne yapar bunlar size? Bunlar hormon bozucular diye geçer. Sizin vücudunuzda bir takım hormonal bozukluklar yaratır. Bu hormonal bozuklukların bir bölümü, örnek, östrojen etkisini göstererek 5 yaşında çocukların adet görmesine sebep olur. İki buçuk yaşında bir çocuk getirdiler Lüleburgazdan adet görüyor. İki buçuk yaşında. Hamile bir kadın östrojen etki gösteren bir hormonal bozucuyu aldığı zaman, o madde özellikle bu 19 litrelik su bidonlarında onlar polikarbon denen bir plastiktir ve ham madde olarak Bisfenol-A denen bir maddeden üretilir. Bisfenol-Anın meme kanseri yaptığı 1930 yılından beri bilindiği halde ve 130 tane bilimsel yayın olduğu halde bunun hakkında hala biz o bidonlardan su içmeye mahkum bırakılıyoruz. Bisfenol-A hamile bir kadının karnındaki çocuğun beynindeki cinsiyet ayrım merkezine gittiğinde çocuğun homoseksüel olma olasılığı çok yükseliyor. Meme kanseri riski çok yükseliyor erkekse prostat kanseri riski normal bunla temas etmemiş insana göre 3 kat artıyor.
Yani musluk suyu için Allah aşkına.
- Arıtıcılar hocam?
- Paranız varsa arıtıcı kullanın. Ama paranız yok arıtıcı alamıyorsunuz, musluk suyu için.
Musluk suyu
İstanbulda kullandığınız
plastik şişedeki su hangisi olursa olsun
100 kat iyidir.
musluk_suyuİSKİnın her ay İstanbuldaki bütün su havzalarının sağlık raporları internette yayınlanıyor. Biz geçen sene NTVde bir su programı yapmıştık ve NTV Yıldız Teknik Üniversitesinde piyasadan topladığı suları bakteriyolojik incelemeye gönderdi. Hepsinde mikrop çıktı. Hepsinde istisnasız. Yani siz sağlıklı olsun, temiz olsun çocuğum mikropsuz su içsin diye mikroplu suyu paranızla içiyorsunuz. Bıraktım vazgeçtim mikroptan, kanser yapıyor. Almanyada geçen sene ocak ayında Avrupa birliğinin gıda güvenliği merkezi vardır EFSA ocak 2010a kadar Bisfenol_Anın sağlık sakıncası olmadığını iddia ediyordu. Ama toplum baskısıyla mayıs ayında biz bu işi araştıracağız dediler ve ekim ayında biberonlarda Bisfenol-Anın kullanımını yasakladılar. Tamam, da biberonda yasakladın e çocuğuna Bisfenol-Alı su bidonundan su katmıyor musun mamasını hazırlarken? Isı ve zaman etkisiyle plastiğin defalarca kullanılmasıyla Bisfenol-Anın suya geçiş oranı çok artıyor. Şimdi su ısınmaz ki diyeceksiniz. Arizonada yapılan bir çalışmaya göre şehirlerarası su nakli sırasında kamyon içerisindeki su 80 dereceye kadar ısındığı saptanmıştır. 80 dereceye ısınan su o plastikten ne kadar madde çözüyor biliyor musunuz? Sizi de sülalenizi de kanser etmeye yeter. Antalyada yazın açık havada duran suyun derecesi kaç acaba? Banyo bile yapamazsın o kadar sıcak suyla. Ne olur musluk suyu kullanın. Bırakın şu plastikleri.
- Hocam bazı yiyecekleri plastik poşetlere koyup buzluğa atıyoruz . bu da sakıncalı mı?
- Şimdi bakın naylon folyo polietilen denen bir maddedir ve polietilenin bu güne kadar bir sağlık sakıncası saptanmamıştır. Daha büyük sorun yoğurt kapları. Mesela bazen çay içiyoruz köpük gibi bardaklardan veya uçağa bindiğimizde şeffaf cam gibi çıt diye kırılan plastik bardaklar var hem o polystryne hem köpük gibi olan bardaklar da polystryne onlardan stryne çayımıza geçiyor o da kanser yapıyor.
plastik_kodŞimdi plastik yoğurt kaplarında, ben anlata anlata zannediyorum bazı firmalar artık polipropilen kullanmaya başladı. Kabın altına baktığımız zaman veya yanına baktınız zaman bir üçgen göreceksiniz. Üç oktan oluşan bir üçgen. Bu geri dönüşüm işaretidir. O üçgenin içinde bir sayı yazar. 5 numara polipropilendir altında da zaten PP yazar. Yoğurt alırken artık markaya göre değil kullandığı plastiğe göre tercihinizi yapın. Ben her yoğurt almaya gittiğimde maalesef aynı firma farklı marketlere farklı plastik gönderebiliyor. Daha ucuz marketlere adi plastiklerde, lüks semtlerdeki marketlere daha kaliteli plastikte gönderiyor. Ne acı. Yani ayırım yapıyor.
- Yani hocam üçgenin içinde 5 mi yazması lazım?
- Evet polipropilen
- 1,5 litrelik su şişelerinde 1 yazıyor.
- Evet, işte o PET polietilen tereftalat, kötü, 1 numara kötü. Evde 19 litrelik bidonların altına bakın. Onda da 7 yazar. 7 diğer plastikler anlamına gelir. Diğer plastiklerin içinde 6-7 farklı plastik vardır bunlardan bir tanesi de polikarbondur onun için üçgenin altında PC kısaltması vardır.
Bu günlük de bu kadar ..
Prof. Dr. Kenan DEMİRKOL
Bu linke baktım şimdi de bu imza kampanyaları işe yarıyor mu ki ya?Kızlar bir imza da siz atın.
Zehirli sebze ve meyve istemiyoruz. Belediyeler hallerde laboratuvar kursun.
https://www.change.org/p/zehirli-se...erm=mob-xs-action_alert-no_msg&fb_ref=Default