- 10 Ağustos 2009
- 26.130
- 18.283
- 823
akmaktır!”
Bingöl’deki skandalla ilgili Emine K. Arslaner,
Hüda Kaya ve Münib Engin Noyan konuştu.
Işıl Cinmen’in haberi…
09/04/14 09:54
IŞIL CİNMEN
icinmen@haberturk.com
HABERTURK.COM
“Başörtüsüne özgürlük” dediniz.
“Tamam, sonuna kadar” dedik.
Siz “özgürlük” deyince, biz başörtülü ve
başörtüsüz kadınlar, şunu anladık:
“Beraber yaşayacaksak, saçla eşit hakları
olacak başörtüsünün.
Okula da gidecek, işe de girecek, meclis
kürsüsüne de çıkacak.”
OY ALIRIM, GÖREV VERMEM
Çok yanlış anlamışız.
Meğer özgürce başörtüsü takan kadınların
tek özgürlüğü özgürce başörtüsü
takmakmış.
Gerisi yalan dolanmış.
Bingöl’deki olaya neresinden baksak etrafa
karanlık saçılıyor.
Ortada bir kadın var, Nurten Ertuğrul.
Bingöl'de AKP'den 1'inci sıradan Belediye
Meclis üyeliğine seçilen mali müşavir.
Haber için tıklayınız...
Bir de Yücel Barakazi var.
Kadınlardan yüzde 65 oy alarak seçilen ve ilk
icraatı olarak “Başkan vekilliği ve yardımcılığı
için bayanlara görev vermeyeceğini”
açıklayan AKP’li Belediye Başkanı.
(Öncelikle BAYAN değil KADIN. Madem 21’inci
yüzyılda cinsiyet ayrımcılığı yapılıyor, en
azından bu doğru yapılsın.)
"Neden bayan değil kadın" için tıklayınız...
Nurten Ertuğrul, Barakazi’nin bu sözleri
üzerine istifa etti. Sebeplerini de şöyle
anlattı:
“O toplantıda toplumun kadın belediye
başkan vekili veya yardımcısını
hazmedemeyeceği söylendi. Daha sonra ise
dinen ve örfen bunun uygun olmadığı en
yetkili ağızdan dile getirildi. Seçim
zamanında gece gündüz, toplumun din ve
örf gibi kurallarını gözetmeden kadınları
çalıştıran, kapı kapı dolaştıran, seçim
koordinasyon merkezlerinde gece geç
saatlere kadar toplantı yaptıran bir anlayışın,
bugün çıkıp kadını geri planda tutmak adına
mazeretler ileri sürmesi tam anlamıyla bir
çelişkidir. Din adına kimse bize bunu
dayatmaya kalkmasın. Onurlu ve haysiyetli
hiçbir partili kadının böyle bir yaklaşıma
sessiz kalmayacağını umut ederek belediye
meclisi üyeliğinden istifa ediyorum."
Oysa çıkan tek ses, Hüseyin Çelik’in
Barakazi’yi savunan cümleleri oldu.
“Barakazi basında yer alan ifadeleri
kullanmadığını söyledi. Nurten Ertuğrul'un
Başkan Yardımcısı seçilmemesi üzerine istifa
etmesini şık bulmuyoruz" dedi.
Yani bir nevi, “kol kırıldı da neden bu sefer
yen içinde kalmadı!” serzenişinde bulundu.
MÜCADELE NE İÇİN?
Mecliste başörtüsüne özgürlük için mücadele
eden kadın ve erkeklerden ise çıt yok.
O yüzden bu soru artık zaruri: Ne için
mücadele ediyorsunuz?
Bingöl’deki Nurten Ertuğrul, kadın olduğu
için başkan vekili olamayacaksa ve siz
susacaksanız, hakikaten ne için mücadele
ediyorsunuz?
Başörtüsüyle evde özgürce oturmak için mi?
Toplumun sizi hazmedemeyeceğini düşünen
bir Belediye Başkanını siz nasıl
hazmedebiliyorsunuz?
HAZIMSIZ OLAN TOPLUM MU?
Barakazi, 11 il ve 68 ilçede seçimleri kazanan
BDP'li belediyeleri kadınlar ve erkeklerin
birlikte yöneteceğini bilmiyor mu?
Ya Gaziantep Büyükşehir Belediye
Başkanı’nın Fatma Şahin olduğunu?
AKP’den Elazığ Keban belediye başkanı
olarak seçilen Fethiye Atlı’nın başörtülü bir
kadın olduğundan haberdar mı? Ya da
Ankara Güdül Belediye Başkanı Hava
Yıldırım’dan?
Haberdarsa, hangi toplumdan söz ediyor?
Yoksa kendi şahsi inanç ve görüşlerinden mi
bahsediyor?
Bunu ona sormayacak mısınız?
Ertuğrul yerine Barakazi’nin istifa etmesi
gerektiğini, zira onun cinsiyet ayrımcılığı ve
kadın düşmanlığı yaparak suç işlediğini
yüksek sesle söylemeyecek misiniz?
Ve en önemlisi inandığınız dinin kadınları
çalışmaktan, söz sahibi olmaktan,
yönetmekten men etmediğini, Ertuğrul’un
arkasında durarak cümle aleme
göstermeyecek misiniz?
O halde HDP MYK üyesi Hüda Kaya, yazar
Emine K. Arslaner ve kitapları yok satan
İslami yazar Münib Engin Noyan’ın
söyleyeceklerini dinleyin.
HÜDA KAYA: ERKEK EGEMENLİĞİ İÇİN LOJİSTİK
DESTEK
Bingöl’de aynı partiden olan Belediye
başkanının tavrı ve sözlerine tepki olarak
istifa eden Nurten Ertuğrul gayet cesur ve
şahsiyetli bir tavır göstermiştir. Nurten
Hanım istifa açıklamasında az ve öz bir
şekilde yanlış kadın algısına işaret etmiştir.
Hiç şüphesiz ki Türkiye’de ilk defa kadınlar
2014’te yapılan seçimde bu denli bir varlık
gösterdiler.
30 yıldır birebir seçim çalışmalarında hiç
bulunmadım ama en politize bir yaklaşım ile
içinde olduğumuz, gördüğümüz realite böyle
idi. Evet kadınlar siyasi çalışmalarda yıllardır
en fazla fedakarlık yapanlar ve çalışanlardı.
Bunu her parti için demem mümkün değil
elbette. Sistemin sahipleri olduklarını iddia
eden çağdaş ilerici çevreler(!) siyasi
çalışmalarda kadının fonksiyonunu henüz
keşfetmeden önce -hala da keşfetmiş
sayılmazlar- İslami çevreler en az otuz yıldır
seçim kampanyalarında kadın emeğinin
zaferlerini yaşamaktaydı. İstisnasız bütün
seçimlerde kadınlar mahalle mahalle, ev ev
dolaşarak davalarını, partilerini anlatmada
destanlar yazmıştı.
Selamet, Saadet, Refah, Fazilet partileri ve
şimdi halen aynı gelenekten doğan Ak
parti’de yaşanan tüm başarılar istisnasız
kadınların emeklerinin, yorgunluklarının,
uykusuzluklarının karşılığıdır. Fakat bu
zaferler kadın emeği ile kazanılmış olsa da
kadınların sonuç itibari ile kendilerinin siyasi
bir kazanımı oldu diyebilmek zordur. Çünkü
kadınlar bu çalışmalarda hep bir lojistik
destek olarak görülmüşlerdir. Böylesine
büyük fedakarlıklar ile yapılan çalışmaların
sonucunda karar verme noktalarında
egemen olanlar yine erkekler olmuşlardır.
Bugün geldiğimiz noktada kadınların siyasi
karar mekanizmalarında ki varlıkları yeterli
midir? Elbette değil.
2014 Yerel seçimlerinde 25 milyon erkek
seçmenin yanında 26 milyon kadın
seçmenin olduğu bir toplumda kadınların
siyasette ki varlığı hesap edilirse, 90 yıllık bir
ilerici ve çağdaş Türkiye(!) oluşturulmaya
çalışıldığında gelinen sonuç hiç de iç açıcı
değildir.
Kadınlar salt erkek egemenliğinin tahkim
edilmesi için lojistik destek gücü olarak
görülmüşlerdir.
Fransız devrimi sonrası devrimin emektar
kadınlarından Olympe de Gouges kendi
yoldaşlarına karşı eleştiri yaparak ‘Kadınlar
da insandır ve eşit rol almalıdır’ dediği için
‘Kadının üstüne vazife olmayan işlere
kalkıştığı’ suçu ile idam edilmiştir.
İnsanlık tarihi boyunca erkekler yetkiyi
paylaşmak istememişlerdir ve buna din ve
geleneği kılıf yapmışlardır.
Kadınlar devrimler için mücadele etmelidirler,
seçimler için kapı kapı çalışmalıdırlar ama
erkelerin hakim olduğu karar
mekanizmalarında olmamalıdırlar.
Kur’an ve elçilerin hayatına, mücadelelerine,
pratiğine baktığımızda kadın erkek ayırımı
asla yoktur. Kadınların idareci olamayacağına
yönelik gelenek peygamberimizden sonra
uydurulan rivayetlerle ortaya çıkarılmıştır.
Peygember efendimizin pratiğine
baktığımızda Medine piyasasını teftiş eden
Zabıta amiri kadın görüyoruz. Sayısız benzer
örnekler vardır.
Toplumda bir statü kazanan kadınların,
bütün karar ve yetki noktaları sadece erkek
hakimiyetinde olması için ortalıktan
çekilmeleri, seslerinin kesilmesi
gerekmekteydi.
Emevi zulüm idaresi ile bu süreç resmilik
kazanmıştır ve bu zihniyet Kur’an İslamı ile
değil, Emevi İslamı ile bu anlayışını
bugünlere kadar taşımışlardır.
Kadınların gerçekleri görme ve gösterme
mücadelesi dayanışma içinde
sürdürülmelidir.
MUNİB ENGİN NOYAN: İSLAM FEODAL YAPIYLA
KARIŞTIRILIYOR
Nurten Ertuğrul hanımefendinin başına
gelen durum Âlemlerin Rabbi olan Allah'ın
dîni İslâm'dan değil, İslâm'ın ortadan
kaldırdığı ama ne yazık ki yeniden
"hortlamış" olan feodal yapının bir
yansımasıdır.
Daha doğrusu feodal örfün, İslâm'ın
hükümleri zannedilmesinden
kaynaklanmaktadır.
Ülkemizde Âlemlerin Rabbi olan Allah'ın dîni
İslâm'ın hükümleriyle, feodal yapıdan
kaynaklanıp beslenen geleneğin birbirine
karıştırılıyor olması ne yazık ki çok yaygın bir
sorundur.
Elbette ki bunun en büyük sebebi İslâm'ın
eksik ve çoğu kez de yanlış bilinmesidir.
Ülkemizde mü'min muslimanlar üzerinde
http://www.haberturk.com/gundem/haber/937301-tek-ozgurlugun-ozgurce-basortusu-takmaktir-
Bingöl’deki skandalla ilgili Emine K. Arslaner,
Hüda Kaya ve Münib Engin Noyan konuştu.
Işıl Cinmen’in haberi…
09/04/14 09:54
IŞIL CİNMEN
icinmen@haberturk.com
HABERTURK.COM
“Başörtüsüne özgürlük” dediniz.
“Tamam, sonuna kadar” dedik.
Siz “özgürlük” deyince, biz başörtülü ve
başörtüsüz kadınlar, şunu anladık:
“Beraber yaşayacaksak, saçla eşit hakları
olacak başörtüsünün.
Okula da gidecek, işe de girecek, meclis
kürsüsüne de çıkacak.”
OY ALIRIM, GÖREV VERMEM
Çok yanlış anlamışız.
Meğer özgürce başörtüsü takan kadınların
tek özgürlüğü özgürce başörtüsü
takmakmış.
Gerisi yalan dolanmış.
Bingöl’deki olaya neresinden baksak etrafa
karanlık saçılıyor.
Ortada bir kadın var, Nurten Ertuğrul.
Bingöl'de AKP'den 1'inci sıradan Belediye
Meclis üyeliğine seçilen mali müşavir.
Haber için tıklayınız...
Bir de Yücel Barakazi var.
Kadınlardan yüzde 65 oy alarak seçilen ve ilk
icraatı olarak “Başkan vekilliği ve yardımcılığı
için bayanlara görev vermeyeceğini”
açıklayan AKP’li Belediye Başkanı.
(Öncelikle BAYAN değil KADIN. Madem 21’inci
yüzyılda cinsiyet ayrımcılığı yapılıyor, en
azından bu doğru yapılsın.)
"Neden bayan değil kadın" için tıklayınız...
Nurten Ertuğrul, Barakazi’nin bu sözleri
üzerine istifa etti. Sebeplerini de şöyle
anlattı:
“O toplantıda toplumun kadın belediye
başkan vekili veya yardımcısını
hazmedemeyeceği söylendi. Daha sonra ise
dinen ve örfen bunun uygun olmadığı en
yetkili ağızdan dile getirildi. Seçim
zamanında gece gündüz, toplumun din ve
örf gibi kurallarını gözetmeden kadınları
çalıştıran, kapı kapı dolaştıran, seçim
koordinasyon merkezlerinde gece geç
saatlere kadar toplantı yaptıran bir anlayışın,
bugün çıkıp kadını geri planda tutmak adına
mazeretler ileri sürmesi tam anlamıyla bir
çelişkidir. Din adına kimse bize bunu
dayatmaya kalkmasın. Onurlu ve haysiyetli
hiçbir partili kadının böyle bir yaklaşıma
sessiz kalmayacağını umut ederek belediye
meclisi üyeliğinden istifa ediyorum."
Oysa çıkan tek ses, Hüseyin Çelik’in
Barakazi’yi savunan cümleleri oldu.
“Barakazi basında yer alan ifadeleri
kullanmadığını söyledi. Nurten Ertuğrul'un
Başkan Yardımcısı seçilmemesi üzerine istifa
etmesini şık bulmuyoruz" dedi.
Yani bir nevi, “kol kırıldı da neden bu sefer
yen içinde kalmadı!” serzenişinde bulundu.
MÜCADELE NE İÇİN?
Mecliste başörtüsüne özgürlük için mücadele
eden kadın ve erkeklerden ise çıt yok.
O yüzden bu soru artık zaruri: Ne için
mücadele ediyorsunuz?
Bingöl’deki Nurten Ertuğrul, kadın olduğu
için başkan vekili olamayacaksa ve siz
susacaksanız, hakikaten ne için mücadele
ediyorsunuz?
Başörtüsüyle evde özgürce oturmak için mi?
Toplumun sizi hazmedemeyeceğini düşünen
bir Belediye Başkanını siz nasıl
hazmedebiliyorsunuz?
HAZIMSIZ OLAN TOPLUM MU?
Barakazi, 11 il ve 68 ilçede seçimleri kazanan
BDP'li belediyeleri kadınlar ve erkeklerin
birlikte yöneteceğini bilmiyor mu?
Ya Gaziantep Büyükşehir Belediye
Başkanı’nın Fatma Şahin olduğunu?
AKP’den Elazığ Keban belediye başkanı
olarak seçilen Fethiye Atlı’nın başörtülü bir
kadın olduğundan haberdar mı? Ya da
Ankara Güdül Belediye Başkanı Hava
Yıldırım’dan?
Haberdarsa, hangi toplumdan söz ediyor?
Yoksa kendi şahsi inanç ve görüşlerinden mi
bahsediyor?
Bunu ona sormayacak mısınız?
Ertuğrul yerine Barakazi’nin istifa etmesi
gerektiğini, zira onun cinsiyet ayrımcılığı ve
kadın düşmanlığı yaparak suç işlediğini
yüksek sesle söylemeyecek misiniz?
Ve en önemlisi inandığınız dinin kadınları
çalışmaktan, söz sahibi olmaktan,
yönetmekten men etmediğini, Ertuğrul’un
arkasında durarak cümle aleme
göstermeyecek misiniz?
O halde HDP MYK üyesi Hüda Kaya, yazar
Emine K. Arslaner ve kitapları yok satan
İslami yazar Münib Engin Noyan’ın
söyleyeceklerini dinleyin.
HÜDA KAYA: ERKEK EGEMENLİĞİ İÇİN LOJİSTİK
DESTEK
Bingöl’de aynı partiden olan Belediye
başkanının tavrı ve sözlerine tepki olarak
istifa eden Nurten Ertuğrul gayet cesur ve
şahsiyetli bir tavır göstermiştir. Nurten
Hanım istifa açıklamasında az ve öz bir
şekilde yanlış kadın algısına işaret etmiştir.
Hiç şüphesiz ki Türkiye’de ilk defa kadınlar
2014’te yapılan seçimde bu denli bir varlık
gösterdiler.
30 yıldır birebir seçim çalışmalarında hiç
bulunmadım ama en politize bir yaklaşım ile
içinde olduğumuz, gördüğümüz realite böyle
idi. Evet kadınlar siyasi çalışmalarda yıllardır
en fazla fedakarlık yapanlar ve çalışanlardı.
Bunu her parti için demem mümkün değil
elbette. Sistemin sahipleri olduklarını iddia
eden çağdaş ilerici çevreler(!) siyasi
çalışmalarda kadının fonksiyonunu henüz
keşfetmeden önce -hala da keşfetmiş
sayılmazlar- İslami çevreler en az otuz yıldır
seçim kampanyalarında kadın emeğinin
zaferlerini yaşamaktaydı. İstisnasız bütün
seçimlerde kadınlar mahalle mahalle, ev ev
dolaşarak davalarını, partilerini anlatmada
destanlar yazmıştı.
Selamet, Saadet, Refah, Fazilet partileri ve
şimdi halen aynı gelenekten doğan Ak
parti’de yaşanan tüm başarılar istisnasız
kadınların emeklerinin, yorgunluklarının,
uykusuzluklarının karşılığıdır. Fakat bu
zaferler kadın emeği ile kazanılmış olsa da
kadınların sonuç itibari ile kendilerinin siyasi
bir kazanımı oldu diyebilmek zordur. Çünkü
kadınlar bu çalışmalarda hep bir lojistik
destek olarak görülmüşlerdir. Böylesine
büyük fedakarlıklar ile yapılan çalışmaların
sonucunda karar verme noktalarında
egemen olanlar yine erkekler olmuşlardır.
Bugün geldiğimiz noktada kadınların siyasi
karar mekanizmalarında ki varlıkları yeterli
midir? Elbette değil.
2014 Yerel seçimlerinde 25 milyon erkek
seçmenin yanında 26 milyon kadın
seçmenin olduğu bir toplumda kadınların
siyasette ki varlığı hesap edilirse, 90 yıllık bir
ilerici ve çağdaş Türkiye(!) oluşturulmaya
çalışıldığında gelinen sonuç hiç de iç açıcı
değildir.
Kadınlar salt erkek egemenliğinin tahkim
edilmesi için lojistik destek gücü olarak
görülmüşlerdir.
Fransız devrimi sonrası devrimin emektar
kadınlarından Olympe de Gouges kendi
yoldaşlarına karşı eleştiri yaparak ‘Kadınlar
da insandır ve eşit rol almalıdır’ dediği için
‘Kadının üstüne vazife olmayan işlere
kalkıştığı’ suçu ile idam edilmiştir.
İnsanlık tarihi boyunca erkekler yetkiyi
paylaşmak istememişlerdir ve buna din ve
geleneği kılıf yapmışlardır.
Kadınlar devrimler için mücadele etmelidirler,
seçimler için kapı kapı çalışmalıdırlar ama
erkelerin hakim olduğu karar
mekanizmalarında olmamalıdırlar.
Kur’an ve elçilerin hayatına, mücadelelerine,
pratiğine baktığımızda kadın erkek ayırımı
asla yoktur. Kadınların idareci olamayacağına
yönelik gelenek peygamberimizden sonra
uydurulan rivayetlerle ortaya çıkarılmıştır.
Peygember efendimizin pratiğine
baktığımızda Medine piyasasını teftiş eden
Zabıta amiri kadın görüyoruz. Sayısız benzer
örnekler vardır.
Toplumda bir statü kazanan kadınların,
bütün karar ve yetki noktaları sadece erkek
hakimiyetinde olması için ortalıktan
çekilmeleri, seslerinin kesilmesi
gerekmekteydi.
Emevi zulüm idaresi ile bu süreç resmilik
kazanmıştır ve bu zihniyet Kur’an İslamı ile
değil, Emevi İslamı ile bu anlayışını
bugünlere kadar taşımışlardır.
Kadınların gerçekleri görme ve gösterme
mücadelesi dayanışma içinde
sürdürülmelidir.
MUNİB ENGİN NOYAN: İSLAM FEODAL YAPIYLA
KARIŞTIRILIYOR
Nurten Ertuğrul hanımefendinin başına
gelen durum Âlemlerin Rabbi olan Allah'ın
dîni İslâm'dan değil, İslâm'ın ortadan
kaldırdığı ama ne yazık ki yeniden
"hortlamış" olan feodal yapının bir
yansımasıdır.
Daha doğrusu feodal örfün, İslâm'ın
hükümleri zannedilmesinden
kaynaklanmaktadır.
Ülkemizde Âlemlerin Rabbi olan Allah'ın dîni
İslâm'ın hükümleriyle, feodal yapıdan
kaynaklanıp beslenen geleneğin birbirine
karıştırılıyor olması ne yazık ki çok yaygın bir
sorundur.
Elbette ki bunun en büyük sebebi İslâm'ın
eksik ve çoğu kez de yanlış bilinmesidir.
Ülkemizde mü'min muslimanlar üzerinde
http://www.haberturk.com/gundem/haber/937301-tek-ozgurlugun-ozgurce-basortusu-takmaktir-