- 24 Ağustos 2009
- 1.972
- 10
- 48
Selüliti önlemek için günde kaç litre su içmek gerekli? ışte cevabı…Özellikle kadınlarda görülen ve deri altı yağ hücre gruplarının kan ve lenfatik dolaşımını bozmasıyla oluşan selüliti su içerek azaltabilirsiniz.
Özellikle kadınlarda görülen ve deri altı yağ hücre gruplarının kan ve lenfatik dolaşımını bozmasıyla oluşan selülit, deride döküntülerle ve portakal kabuğu görünümüyle kendini gösteriyor.
Selülit daha ok ergenlik, hamilelik ve menopoz gibi hormonların daha ok değişime uğradığı dönemlerde ortaya çıkıyor olmasına rağmen, kişinin genetik yapısı, metabolizma hızı, dolaşım sistemi, sindirim ve boşaltımda yaşadığı sorunlar, doğum kontrol hapları, alınan hormon ilaları, dengesiz ve düzensiz beslenme, aşırı hareketsizlik, stres, sigara ve alkol tüketimi de selülit oluşumunda etken faktörlerdir.
Sıklıkla bölgesel olan selülit kilolu, zayıf, balık etli, uzun, kısa her yaştaki erişkin kadında görülebiliyor. Selülit nadiren erkeklerde de oluşuyor, ancak kadınlarda daha büyük sorun olması, östrojen hormon düzeyinin onlarda daha fazla olmasıyla ilgili. Selülitin tek nedeni östrojen değil; başka tetikleyiciler de var.
SıGARA DAMARLARIN EN BÜYÜK DÜŞMANI.
Gülü bir damar daraltıcı özelliğe sahip olan sigara, cildin yeterince beslenmesini engelleyerek selülite neden oluyor. Hareketsiz yaşam biçimi, sürekli bacak bacak üstüne atarak oturmak, ok dar pantolon ve diz altı çorap giymek de dolaşım sistemini ve lenf sisteminin düzenli alışmasını engelleyerek selülite yol açabiliyor.
Bunlar, kişinin yaşam tarzı ve alışkanlıklarına bağlı etkenler. Ancak selülitin, kan dolaşımındaki bozukluklar, ailesel yatkınlıklar ve hormonal etkenler gibi elimizde olmayan nedenleri de var. Beslenme ve yaşam biçimi sağlıklı bir şekle dönüştürüldüğünde, selüliti azaltacak yoğun tedavilere genellikle gerek kalmıyor.
Selüliti önlemek için ilk alınacak önlem, sigarayı bırakmak. Düzenli spor yapmak yalnızca genel vücut sağlığı için değil, selüliti önlemek için de ok önemli. Günde 30-60 dakika yapılan yürüyüş, bisiklete binmek veya merdiven inip ıkmak kan dolaşımını düzenleyerek selülit oluşumunu engelliyor.
Yalnızca kilo vererek selülitten kurtulmak mümkün değil. Beslenme alışkanlığını değiştirip, bilinçli beslenmeye geçmek önemli.
Beslenme ne kadar tek yönlü olursa, selülit de o kadar çabuk oluşuyor. özellikle fast food ve hazır yemekler dokuları kötü yönde etkiliyor. Hayvansal yağlar, fazla şeker ve tuz da oldukça zararlı. Bunlar yağ hücrelerini şişiriyor, dokularda su birikmesine yol açıyor ve vücudun atıklardan temizlenmesini önlüyor.
Günlük beslenme programında tuz, şeker ve yağdan fakir, sebze ve meyvelerden zengin bir diyet kan dolaşımını artırıp bağırsakların düzenli çalışmasını sağlıyor. A ve C vitamini alımını artırmanın selüliti azalttığı düşünülüyor. Bu nedenle, mutlaka günlük meyve tüketimine özen göstermek gerekiyor.
Bol lifli gıdalar ve çinko alımı da selüliti engelliyor. Selülit önlemekte bol su içmek de önemli. Su, idrar oluşumunu artırarak vücuttan zararlı maddelerin atılmasını sağlıyor.
ALINACAK ÖNLEMLER
• Günde en 2,5 litre su içilmeli.
• Rafine şekerlerden uzak durulmalı ve günlük tuz tüketimi azaltılmalı.
• Yemeklerde kullanılan yağ miktarı azaltılmalı.
• Alkol, sigara, koyu çay-kahve ve gazlı içecek tüketimi minimuma indirilmeli.
• Yemekleri pişirirken kızartma yerine haşlama ya da buğulama yöntemi tercih edilmeli.
• Mümkün olduğunca mevsiminde ürünler tüketmeye özen göstermeli, dondurulmuş ve konserve ürünlerden kaçınılmalı.
• Metabolizmanın düzenli alışması için öğün atlamamaya özen gösterilmeli.
• Çok sık kilo alıp vermekten kaçınılmalı.
• Günlük alınan posa miktarı artırılmalı, posanın en iyi kaynakları sebze, meyve ve kurubaklagiller mutlaka beslenme sisteminin içerisinde yer almalı.
KAFEıNE DUYARLILIK KıŞıDEN KıŞıYE DEĞıŞıR
Kafein merkezi sinir sistemini uyaran bir tür maddedir. Kana mideden karışır.
15 dakika sonra etkileri hissedilir hale gelir. Kahve, çay, kola, çikolata, bazı uyarıcı haplar, bazı ağrı kesiciler ve eşitli reçeteli ilaçlarda bulunmaktadır. Kafeinin kısa dönemde yaygın olarak hissedilen etkileri, vücudun enerji seviyesinin artması, uyanık ve diri olma durumu, keyif ve rahatlık hislerinde artıştır.
Bu madde bazı ağrı kesiciler ve migren ilaçları ile birleştiğinde ise ilaçların tepki süresini ve etki alanlarını artırır. ılaç kullanımı sırasında kafein alım miktarına çok dikkat edilmelidir. Bu maddeyi içeren diğer besin maddeleri ve içeceklerde bulunan kafein miktarları iyi hesaplanmalı hatta bir uzmana danışılmalıdır.
Kafeine karşı duyarlılık; tüketim sıklığı, düzenli olarak alınan miktar, vücut ağırlığı ve fiziksel koşullar gibi pek çok etmene bağlıdır. Kişisel duyarlılığın yanı sıra hamileler, çocuklar ve yaşlılar tüketilen kafeinin kısıtlanmasının gerektiği grup içerisindedir.
Kafeinin normal miktarı kişiye göre değişir. Pek çok çalışmada, yetişkinler için güvenli olarak tüketilebilecek kafein miktarı günde 300 mg. (yaklaşık üç-dört fincan kahve ya da beş-altı büyük bardak çay) olarak belirlenmiştir.
DÜZENLı OLARAK KULLANILAN KAFEıNıN KESıLMESıYLE KıŞıDE ORTAYA ÇIKABıLECEK BELıRTıLER ŞUNLARDIR:
Baş ağrısı, yorgunluk, halsizlik, uykusuzluk veya uykulu olma hali, konsantrasyon eksikliği, işte karşılaşılan zorluklar (motivasyon ve dikkat eksikliği, düşük performans), huzursuzluk (mutsuzluk, can sıkıntısı, huysuzluk, diken üstünde olma), depresyon (üzüntü, halsizlik, endişe, isteksizlik, küskünlük), sinirlilik, mide bulantısı, kusma, eklem ağrıları.
SU KAYBINA DıKKAT!
Özellikle yaz sıcaklarının yoğunlaştığı bugünlerde vücudumuzdan su kaybı artıyor. ınsan bedeninin yüzde 60-70′i sudur ve bu suyun üçte ikisi hücreler içinde, geri kalanı dokular arası sıvıda ve kanda bulunur. Su yaşamımız için ok önemlidir.
Bir insan yemek yemeden dört hafta yaşayabilirken, su içmeden yaşayabilme süresi ise sadece üç-dört gündür. Eğer vücutta az su bulunursa, kanın yoğunlaşmasına yol açıyor ve bu da organlara çok az miktarda oksijen ve besin maddesi taşınmasına neden oluyor. Eğer aşırı miktarda su içilirse, bu da vücut için olumsuz sonuçlar doğurabiliyor.
Çünkü bu durumda böbrekler aşırı alışıyor ve sık sık tuvalete çıkılmasına neden oluyor, bunun sonucunda da vücudumuzdan kalsiyum minerali atılıyor. Vücudunuzun su alımının yeterli olup olmadığını anlamanın en etkili yolu, idrara dikkat etmektir. Açık renkli idrar, su ihtiyacını doğru karşıladığınızı gösterir. Eğer idrarınız koyu renkli ise, bu yeterince su alınmadığı anlamına gelir.
SUYUN VÜCUDUMUZA FAYDALARI:
Besinlerin sindirimi, emilimi ve metabolizma sonucu oluşan artık ürünlerin atılması için gereklidir. Hücre ve kas dokularını güçlendirir, cildi gerginleştirir, parlaklık kazandırır, vücudun ısı ve tuz dengesini sağlar.
e-kolay.net
Özellikle kadınlarda görülen ve deri altı yağ hücre gruplarının kan ve lenfatik dolaşımını bozmasıyla oluşan selülit, deride döküntülerle ve portakal kabuğu görünümüyle kendini gösteriyor.
Selülit daha ok ergenlik, hamilelik ve menopoz gibi hormonların daha ok değişime uğradığı dönemlerde ortaya çıkıyor olmasına rağmen, kişinin genetik yapısı, metabolizma hızı, dolaşım sistemi, sindirim ve boşaltımda yaşadığı sorunlar, doğum kontrol hapları, alınan hormon ilaları, dengesiz ve düzensiz beslenme, aşırı hareketsizlik, stres, sigara ve alkol tüketimi de selülit oluşumunda etken faktörlerdir.
Sıklıkla bölgesel olan selülit kilolu, zayıf, balık etli, uzun, kısa her yaştaki erişkin kadında görülebiliyor. Selülit nadiren erkeklerde de oluşuyor, ancak kadınlarda daha büyük sorun olması, östrojen hormon düzeyinin onlarda daha fazla olmasıyla ilgili. Selülitin tek nedeni östrojen değil; başka tetikleyiciler de var.
SıGARA DAMARLARIN EN BÜYÜK DÜŞMANI.
Gülü bir damar daraltıcı özelliğe sahip olan sigara, cildin yeterince beslenmesini engelleyerek selülite neden oluyor. Hareketsiz yaşam biçimi, sürekli bacak bacak üstüne atarak oturmak, ok dar pantolon ve diz altı çorap giymek de dolaşım sistemini ve lenf sisteminin düzenli alışmasını engelleyerek selülite yol açabiliyor.
Bunlar, kişinin yaşam tarzı ve alışkanlıklarına bağlı etkenler. Ancak selülitin, kan dolaşımındaki bozukluklar, ailesel yatkınlıklar ve hormonal etkenler gibi elimizde olmayan nedenleri de var. Beslenme ve yaşam biçimi sağlıklı bir şekle dönüştürüldüğünde, selüliti azaltacak yoğun tedavilere genellikle gerek kalmıyor.
Selüliti önlemek için ilk alınacak önlem, sigarayı bırakmak. Düzenli spor yapmak yalnızca genel vücut sağlığı için değil, selüliti önlemek için de ok önemli. Günde 30-60 dakika yapılan yürüyüş, bisiklete binmek veya merdiven inip ıkmak kan dolaşımını düzenleyerek selülit oluşumunu engelliyor.
Yalnızca kilo vererek selülitten kurtulmak mümkün değil. Beslenme alışkanlığını değiştirip, bilinçli beslenmeye geçmek önemli.
Beslenme ne kadar tek yönlü olursa, selülit de o kadar çabuk oluşuyor. özellikle fast food ve hazır yemekler dokuları kötü yönde etkiliyor. Hayvansal yağlar, fazla şeker ve tuz da oldukça zararlı. Bunlar yağ hücrelerini şişiriyor, dokularda su birikmesine yol açıyor ve vücudun atıklardan temizlenmesini önlüyor.
Günlük beslenme programında tuz, şeker ve yağdan fakir, sebze ve meyvelerden zengin bir diyet kan dolaşımını artırıp bağırsakların düzenli çalışmasını sağlıyor. A ve C vitamini alımını artırmanın selüliti azalttığı düşünülüyor. Bu nedenle, mutlaka günlük meyve tüketimine özen göstermek gerekiyor.
Bol lifli gıdalar ve çinko alımı da selüliti engelliyor. Selülit önlemekte bol su içmek de önemli. Su, idrar oluşumunu artırarak vücuttan zararlı maddelerin atılmasını sağlıyor.
ALINACAK ÖNLEMLER
• Günde en 2,5 litre su içilmeli.
• Rafine şekerlerden uzak durulmalı ve günlük tuz tüketimi azaltılmalı.
• Yemeklerde kullanılan yağ miktarı azaltılmalı.
• Alkol, sigara, koyu çay-kahve ve gazlı içecek tüketimi minimuma indirilmeli.
• Yemekleri pişirirken kızartma yerine haşlama ya da buğulama yöntemi tercih edilmeli.
• Mümkün olduğunca mevsiminde ürünler tüketmeye özen göstermeli, dondurulmuş ve konserve ürünlerden kaçınılmalı.
• Metabolizmanın düzenli alışması için öğün atlamamaya özen gösterilmeli.
• Çok sık kilo alıp vermekten kaçınılmalı.
• Günlük alınan posa miktarı artırılmalı, posanın en iyi kaynakları sebze, meyve ve kurubaklagiller mutlaka beslenme sisteminin içerisinde yer almalı.
KAFEıNE DUYARLILIK KıŞıDEN KıŞıYE DEĞıŞıR
Kafein merkezi sinir sistemini uyaran bir tür maddedir. Kana mideden karışır.
15 dakika sonra etkileri hissedilir hale gelir. Kahve, çay, kola, çikolata, bazı uyarıcı haplar, bazı ağrı kesiciler ve eşitli reçeteli ilaçlarda bulunmaktadır. Kafeinin kısa dönemde yaygın olarak hissedilen etkileri, vücudun enerji seviyesinin artması, uyanık ve diri olma durumu, keyif ve rahatlık hislerinde artıştır.
Bu madde bazı ağrı kesiciler ve migren ilaçları ile birleştiğinde ise ilaçların tepki süresini ve etki alanlarını artırır. ılaç kullanımı sırasında kafein alım miktarına çok dikkat edilmelidir. Bu maddeyi içeren diğer besin maddeleri ve içeceklerde bulunan kafein miktarları iyi hesaplanmalı hatta bir uzmana danışılmalıdır.
Kafeine karşı duyarlılık; tüketim sıklığı, düzenli olarak alınan miktar, vücut ağırlığı ve fiziksel koşullar gibi pek çok etmene bağlıdır. Kişisel duyarlılığın yanı sıra hamileler, çocuklar ve yaşlılar tüketilen kafeinin kısıtlanmasının gerektiği grup içerisindedir.
Kafeinin normal miktarı kişiye göre değişir. Pek çok çalışmada, yetişkinler için güvenli olarak tüketilebilecek kafein miktarı günde 300 mg. (yaklaşık üç-dört fincan kahve ya da beş-altı büyük bardak çay) olarak belirlenmiştir.
DÜZENLı OLARAK KULLANILAN KAFEıNıN KESıLMESıYLE KıŞıDE ORTAYA ÇIKABıLECEK BELıRTıLER ŞUNLARDIR:
Baş ağrısı, yorgunluk, halsizlik, uykusuzluk veya uykulu olma hali, konsantrasyon eksikliği, işte karşılaşılan zorluklar (motivasyon ve dikkat eksikliği, düşük performans), huzursuzluk (mutsuzluk, can sıkıntısı, huysuzluk, diken üstünde olma), depresyon (üzüntü, halsizlik, endişe, isteksizlik, küskünlük), sinirlilik, mide bulantısı, kusma, eklem ağrıları.
SU KAYBINA DıKKAT!
Özellikle yaz sıcaklarının yoğunlaştığı bugünlerde vücudumuzdan su kaybı artıyor. ınsan bedeninin yüzde 60-70′i sudur ve bu suyun üçte ikisi hücreler içinde, geri kalanı dokular arası sıvıda ve kanda bulunur. Su yaşamımız için ok önemlidir.
Bir insan yemek yemeden dört hafta yaşayabilirken, su içmeden yaşayabilme süresi ise sadece üç-dört gündür. Eğer vücutta az su bulunursa, kanın yoğunlaşmasına yol açıyor ve bu da organlara çok az miktarda oksijen ve besin maddesi taşınmasına neden oluyor. Eğer aşırı miktarda su içilirse, bu da vücut için olumsuz sonuçlar doğurabiliyor.
Çünkü bu durumda böbrekler aşırı alışıyor ve sık sık tuvalete çıkılmasına neden oluyor, bunun sonucunda da vücudumuzdan kalsiyum minerali atılıyor. Vücudunuzun su alımının yeterli olup olmadığını anlamanın en etkili yolu, idrara dikkat etmektir. Açık renkli idrar, su ihtiyacını doğru karşıladığınızı gösterir. Eğer idrarınız koyu renkli ise, bu yeterince su alınmadığı anlamına gelir.
SUYUN VÜCUDUMUZA FAYDALARI:
Besinlerin sindirimi, emilimi ve metabolizma sonucu oluşan artık ürünlerin atılması için gereklidir. Hücre ve kas dokularını güçlendirir, cildi gerginleştirir, parlaklık kazandırır, vücudun ısı ve tuz dengesini sağlar.
e-kolay.net