• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Şu hayat beni çok yordu diyenler,buyrun!

Hepsi zor yaşadıkça, o hayata tutunan yanımız olmasa nasıl dayanırdık ki dağlara yüklense yıkılacakları acılara. Hangimize zor değil ki hayat kaçımız her gün mutluyuz ve acılar aslında kimi atlıyor ki... Hepsi zor yaşadıkça, gitmek de zor kalmakta o yola sapmakta yerinde saymakta..


Bağlanmakta zor hayatta gururunu korumakta kaybetmekte zor kazanmakta... Bir gül yetiştirmek zordur ya bir gülü çıkarmak kalbinden... Doğmak zor, ölmek zor, hayat zor, olmasaydı o hayata tutunan yanımız nasıl katlanırdık o dünyalardan büyük dertlere, acılara... Güneşi görmek zor bazen; bazen yağmura katlanmak çok zor hasta olmak zor sağlığın kıymetini bilmek daha zor...

Gülümsemek zor bazen gözlerin yaş doluyken, anlatmak zor anlamak zor dilinin ucundayken söylemek için öldüğünüz kelimeler susmak çok zor...

Kapıyı çalmadan gelen acılar zor uzaklara hasret zor özlemek zor ayrılık çok zor ya ölüm hepsinden daha zor...

Hepsi zor yaşadıkça, yürümek zor engelli patikalarda, düşmek daha zor kalkmak çok zor. Bir dostu beklemek zor pencere ardında ya bir dost bulmak.? Yalnızlık zor kırılmak zor kırdığın kalbi kazanmak çok daha zor.
 
Beni hayat değil,hareket etmeme izin dahi vermeyen küresel ısınma yordu Vicdancığım.İnan bana bu gerçek espri olsun diye yazmıyorum.
 
Yaşam benim için bundan mı ibaret kalacak? Ben sadece bu muyum? Sahip olduğum olacağım şeyler sadece bunlar mı? Gelebileceğim en son nokta bu mu? Ve ben daha iyi neler başarabilirim? Bu ve benzeri soruların altın da yatan temel ihtiyaç değişmek, gelişmek güdüsüdür. Değişerek ve gelişerek denenmemişleri deneyecek ve başarılmamışları başarabileceğiz. Böylesi bir gelişim sürecinin rotasını da kendimizce oluşturduğumuz vizyonumuz* belirleyecektir. Vizyon, vizyonumuz, "en sonunda ne elde etmek istiyoruz"a işaret ederek şimdiki sınırlarımızı aşmamızı sağlar. Öyle ki, vizyonu olmayan bir kişi, geçmişin etkisi altında ‘şimdi’yi kullanır ve geçmişinin aynısı olan bir gelecek oluşturur. Geleceğimizin, şikayetlendiğimiz bugünümüzden farklı olması için vizyonumuzu nasıl edineceğiz? Hayat vizyonumuzu oluştururken iç dünyamıza bir yolculuğa çıkmamız gerek. Gönlümüzü coşturan, bizi biz yapan hayatî bir görev, bir hizmet bulmalı, nasıl bir birey olduğumuzun ‘farkına vararak’ yolumuzu çizmeliyiz. "Vazifemiz uzaktaki belirsiz şeyleri görmek değil, elimizde olanı kullanmaktır". Bu anlam da şu anki öykümüzün, gözlüğümüzün kısaca şu an sahip olduklarımızın ne kadar ‘farkındayız’? Bunların içinde boğulup kalmış, gelişim den nasiplenememiş şanssızların arasında mıyız? Vizyonumuzun olması, hayata dair bir vizyona sahip olmamız bu bağlamda önemli. İç dünyamıza bir yolculuğa çıkamıyor, duygu, düşünce ve davranışlarımızın altında yatan temel sistemlerin farkına varamıyor ve kendimize uygun hedefler belirleyemiyorsak hiçbir yeni adım atamayacağız demektir. Zira bütün bunların olamaması, kendimize yeni, gelişime açık bir yol çizemememiz ve eski yolumuza devam etmemiz anlamına gelir. Kısaca, vizyonu olmayan, gelişime ve değişime kapalı bireyler olarak kalırız. Hep, "sorunumuz bilmemek değil yapmamak" diye yakınırız. Aslında sorunumuz sadece ‘yapmamak’ mı? Biliyor muyuz? Kendimizi, duygularımızı, düşüncelerimizi, neyi nasıl yap tığımızı, yapamadığımızı, neyi nasıl yapabileceğimizi, kısa ve uzun vadeli beklentilerimizi... Basit bir şekilde, şu ana kadar ki öykümüzün, dünyaya bakarken taktığımız gözlüğün/gözlüklerin ve temel düşünsel sistemlerimizin ne ölçüde farkındayız? Unutmayalım ki biz yolcuyuz. Bu yolculuk müddetince önümüze sürekli keşfetme, anlama fırsatları çıkıyor. Ve tesadüfi olmayan bu yolculukta görevimiz öğrenmek. Nasıl daha başarılı, nasıl daha güçlü, nasıl daha mutlu bireyler oluruz? Bütün bunları öğrenmek, gerçekleştirmek ve değişime, gelişime açık bir birey olarak başta kendimiz olmak üzere en yakın çevremize bunun farkını yaşatmalıyız. Dün yaptığımız şey, dün gittiği miz yol, dün soluduğumuz hava bir gün sonra bizi tatmin etmemeli. "Akıllı bir insan için her gün yeni bir gündür." İşte, vizyon, vizyon sahibi olma bize bunu kazandırır. Her sabah kalk tığımızda değişim ve gelişim heveslisi olmak ‘bu gün yeni bir hayattır’ dedirtir bize. Başlangıçta sorduğumuz soruları bir hatırlayalım; Yaşam benim için bundan mı ibaret kalacak? Ben sadece bu muyum? Sahip olduğum, ola cağım şeyler sadece bunlar mı? şimdi bu sorular yazının başındaki kadar can acıtıcı geliyor mu? Hayır. Çünkü her günü gelişim için yeni bir fırsat olarak gören bir vizyonla, bakış açısıyla artık değil. şimdiki sınırlarımızı aşmamıza yardım eden bir vizyona sahip olmalıyız. " İki günü bir olan zarardadır" kutlu sözü yolumuzu hep aydınlatmalı.. * Zihinsel anlamda kavrama, iç görü netliği ya da gelecek görüşü.
 
Hayat ilmek ilmek dokunuyor insanın sırtına, yanlış bir kanaat olarak bir kazak gibi giy dirilmiyor peşinen... Hayallerimizin, imkânlılıklarımızın, umutlarımızın temelinde de bu sır yatıyor zannımca. Her şey ama her şey değerli, olabilir, mümkün. Yeter ki kıvılcımlar sönmesin, coşkular tükenmesin, cesaretler bitmesin. İnsan her şeyi yaşarken, yaşadığı anda fark edemeyebilir, o anın anlam kalıplarıyla anlamlandırmakta zorlanabilir. Ancak kendine karşı sabırlı ve anlayışlı olursa, anlam yolculuğunu rahatca devam ettirebilir. Dünyayı değiştirecek gücü kendinde bulamayabilir, zaten kim kendisinden bunu ister ki? Ama kendini değiştirme ve geliştirme zorunluluğu ve imkanına o kadar yakınken uzanıp dokunmayı öğrenemez bir türlü; bu arada ilmekler atılmakta dır, fakat o atılan her ilmeği dışarıdan puslu gözlerle seyretmektedir. Duyguları var mıdır, e muhakkak.. Nerdedir peki onlar, ne işe yararlar? Geç gelen çocuğunu öfkeyle paylarken acaba derinlerdeki en derinlerdeki hisleri neyi ifade eder? Aslında onu çok sevdiği için, onun başına bir şey gelmesinden korktuğu için mi böyle davranmış tır? Bunu en başta kendisi bilemez, sonra kontrolsüzce öfkesini yönelttiği varlığın bun dan haberi olmaz.. O’nun istediği de belki sadece güven bir parça güvendir, ama o da bunu anlatamaz, nasıl anlatacağını öğrenmemiş tir zira. Nereye kadar gider bu; büyük patlamalara ve çözülmelere ulaşmadan şansları varsa, birinden biri veya her ikisi cesaret ederken dini anlamaya ve böylece çıkılır keşif yolculuğuna... İlmekler atılmaya devam eder, ama bu kez hangisi ters hangisi yüz, bilinç haline ulaşılır.
Potansiyelimizi bilmeden, kaç nefeste alabileceğimizi kestireme den çıkamayız hayat maratonuna.
 
Off vallahi beni de yordu. Mecburen gayret gösteriyoruz işte, herşeye güzel yönünden bakmaya çalışıyorum ama o da bir yere kadar oluyor işte. Başa çıkamıyorum, zamanı yakalasam da geçemiyorum. Hep zorluk, hep zorluk.
Hayat sen ne çabuk harcadın beni!. Her zaman dilimde bu söz.
 
kocaman, uçsuz bucaksız bir tünel;

gidiyor, gidiyorsun yol bitmiyor...

hayat denen yolculuk, hala devam ediyor;

yürüyor, koşuyor, tırmanıyorsun;

bazen de inişler oluyor,

güzel mola yerleri bazen,

bazen de bitmez engellerle dolu...

yok!! ama, oturup kalma öyle;

hele de, güzel yüzüne yaşlar hiç uğramasın..

güçsüz sanma kendini,

tükendin sanma sakın..

karanlık değil bak,

ışıklar sana yarenlik ediyor,

yalnız bırakmıyor, sen bir bak,

kaldır da başını bir bak...

yol, hep devam edecek;

yolculuğun sürecek..

son durağa varmadan önce;

kalk ayağa ve yola devam et!!!
 
yaşanmamış günlerdir,

bizi üzen,

ümit veren,

hayal kurduran,

korkutan ya da...

hep ileride ne olacağını,

ne yaşayacağımızı düşünür,

ona göre,

ya erteleriz mutlulukları,

ya da

korkarız gelecekten...


oysa,

mutluluk

belki

şu andadır,

hemen şimdidir...

ya da üzen bizi,

hemen yanıbaşımızdadır,

bakmak,

bakmayı

bilmek gerek...
 
Sıradan Şeylerdir Bizi Mutlu Eden



Hayat kendi ritminde akıp giderken her gün yaptığımız daha doğrusu tekrarladığımızı düşündüğümüz şeyleri sıradan sayar ve sıkılırız. Gene mi aynı işi yapacağız gene mi aynı yollardan yürüyeceğiz gene mi aynı otobüse bineceğiz. Yada aynı yemeği mi ? yiyeceğiz..Halbuki tüm bu yaptığımız sıradan şeyleri bir an olsun yapamadığımızı düşünelim. Sabah kalkıp bir fincan demli çay veya kahve bulamadığımızı... Yola çıktığımızda hiç bir aracın çalışmadığını veya gitmek için bir işimizin olmadığını..Dünyanın dönmekten canının sıkıldığını ve dönmekten vazgeçtiğini, hava kararmadığı için eve gidemediğimizi. Yada gidecek bir evimizin olmadığını..Diyelim ki gidecek evimiz var ama sıcacık, mis gibi kokan bir tabak yemeğimizi sofraya koyanımızın olmadığını yada hiç yemeğimizin olmadığını..Ve aç yatmak zorunda kaldığınızı. ..Yatacak bir yatağınız olsa da yatağımızın bulunduğu tavandan su damladığını..Su damlamıyorsa da üstünüzü örtecek bir yorganınız olmadığını düşünün. .



Bir an düşünün gerçekten düşündüğünüzde aslında ne kadar şanslı olduğunuzu göreceksiniz..Sakın bana kızıp polyanacılık yaptığımı söylemeyin. Yapmıyorum çünkü sadece elimidekilerin kıymetini biliyor sahip olmadığım şeyler için üzülmüyorum. Üzülmek ve her gün yaptığım şeyler için sıkılmak yerine hayatımda farklılık yaratacak şeyler için çalışmayı ve çaba göstermeyi tercih ediyorum..
 
Yaşadıklarımız bazen rastgele, bazen planlı , bazen sıradan bazen orjinal, bazen karışık, bazen düzayak, bazen kolay, bazen zor ...Tüm bu tanımları daha da çoğaltabiliriz..Sonuçta herkes kendi deneyimini yaşıyor, öğreniyor tekrar yaşıyor tekrar öğreniyor..Sorduğun sürece fark edebilirsin farklarını. Cevapları bulabildikçe deneyebilirsin sana uyanı..BU BİR YAŞAM BİR GÜN SONU OLAN...
 
gezginft_W012.gif



geçmişe bak...

bulunduğun yere sağlam bas..

başını geleceğe dön..



tüm bu hareketleri aynı anda öyle yap ki ...

bir şefin orkestrayı yönettiği gibi tüm çalıgılar tek ses çıkarsın...dinleyenlerin kulağına hoş ve duyguları gıdıklayan bir melodi ulaşsın...ee sonra ...
 
Hayat beni çok yordu çünkü hiç bir şey göründüğü kadar kolay değil,hiç kimse göründüğü gibi değil.
 
Hiçbişey göründügü gibi degil, hayat beni çok yordu ama ben genede yeni güne güzelliklerle uyanmasını içimde kaybetmedim
 
hayatta ne yaşarsak yaşayalım mutlu ya da mutsuz da olsak her yaşadığımız şey bize ayrı bir ders veriyor bence.bu yüzden sadece iyi şeyleri değil kötü deneyimleri de yaşamalıyız işte.bu yüzden asla hayatın beni yoramayacağını düşünüyorum.yaşamamız gereken şeyler var ve yaşıyoruz.ve ne olursa olsun hiçbirşeyden pişmanlık duymayın ya da yorulmayın çünkü herles yaşaması gerekenleri yaşıyor ve bu şekilde deneyimleniyoruz işte..çok güzel bir paylaşım olmuş arkadaşım.teşekkürlera.s.
 
Hiçbişey göründügü gibi degil, hayat beni çok yordu ama ben genede yeni güne güzelliklerle uyanmasını içimde kaybetmedim

çok güzel yaşmışsın canım.bravo sana...çok güzel bir örneksin hepimiz içina.s.
 
gerçekten bir an düşündümde hep aynı şeyleri yapıyorum ama arada farklılıklar var( tabi azda olsa )yazdıklarından etkilendim ama yinede düşünüyosun işte nedenleri,niçinleri olsun yinede yaşamak herşeye rağmen güzelll
 
Back