Size bir itirafta bulunayım ben de buraya ayrı bir heyecan içinde geliyorum... Ama kimseye söylemeyin emi? Aramızda yerimseniben
Yazdıklarınızı okuyunca bak böyle de olabilir diyorum hep... Benim düşünemediğimi düşündürttüğünüz için ben de size teşekkür ederim.... a.s.
Yazdıklarınıza katılmamak imkansız... ınanın bu konular o kadar diyalektik bir bağla bağlantılı ki.... "belirli eğitim almış insanların çocuk yapmamasına kızıyorum" düşüncem hem ağlarım hem giderim misali hem kızarım hem de hak veririm gibi aslında.... Çünkü o ikilemi açıkcası ben çok yaşıyorum... Dünyaya bir canlı getirmek! Büyük sorumluluk.... Vee açıkcası bizde sorumluluk duygusu çok ağır bastığı için buna cesaret edemiyoruz... Haklıyız bu konuda sonuna kadar... Çünkü dünya, pimi çekilmiş bomba gibi almış başını gidiyorken bir canlı dünyaya getirmek sorumluluk duygusundan da çok vicdani yanı olan bir duygu olurdu. Ama bir yandan da hiç bir şey yapamadan yaşayıp gitmek beni çok üzüyor... Çünkü bu, biz eğitimcilerin de elinde değil... Biz ne kadar kendimizce eğitmeye çalışsak bile, anne-baba eğitimi kadar kalıcı olmuyor maalesef... Hele ki bizim eğitim sistemimiz, eğitimden çok öğretimi ön plana çıkardıkça da hiç olmayacak.... O yüzden kızıyorum, hayıflanıyorum, iğreniyorum... Bütün olumsuz ifadeleri kullansam da duygularımı anlatmaya az gelecek...
Yalnızım.. Çoğunluğa uzaktan bakıyorum, yapılan geyikler bana ulaşmıyor.... ama iyi ki böyleyim. İyi ki farkındayım. Çünkü; bana göre bu da sorumlu bireyin doğal tepkimesi..
Not: Voltaire başlığını günlere böldüm ve okumaya başladım.. Notlar alıyorum.. Daha sonra o notların içinden çıkacak koşula gelince mesajımı yazarım..
Kötü bir şeyde çoğunluğun arkasından koyun gibi gitmektense, iyi bir şeyde yalnız kalmak daha iyidir her zaman için....
yorgunum, bumeranglık konusunda bence abartı yok.. Günden güne cahilleşme ile doğum oranlarının artması arasında yadsınamaz bir bağlantı var.. Kimler ürüyor, kimler üremiyor.. Çoğunluğun seviyesi de günümüz kültürünü belirtiyor.. Elimizde değil.. Aynı yere döner, çakılır dururuz..
Ayrıca, doğal kaynakların hesapsızca kullanılması sonucunda hızla tükenmesi ve dünyanın 20 yıl sonraki halini bu açıdan bile kestirememek de etkileniyor bu orandan.. Yani bumerangımız kutlu olsun..
yerimseniben
alkisalkisalkisalkisalkisalkisalkisalkisalkis
Kendi yaşlılığımız (eğer o kadar yaşarsak) için bile kaygı duyarken, barajların kuruduğunu, su olması gereken yerde ineklerin otladığını görmek dehşete düşürürken birkaçımızı; "bu yıl çok yağmur yağdı, bakın ortada sorun falan yok", "çocuğu veren Allah, kısmetini de verir!" diye boş boş konuşan ve sinirlerimi zıplatan kötükedihüso bir çoğu... :1no2:
Sevgili His, ben de söz veriyorum; aramızda kalacak yerimseniben
2 gün uğrayamadım, dün bilgisayarım bozuldu :çok üzgünüm: ama bir geldim ki, yine aklımdakileri yazanlar olmuş, benden çok yaşayacaklar var yani sengözlerimebaksanab
"Sorumluluk", tek kelimeyle bu kadar güzel özetlenebilir sanırım bahsettiğimiz konu. Bir yanda; "aman doğan büyüyor" mantığı ve "annelik duygusu"denen duyguyu tatmak ya da sadece kendine uğraşacak büyüyen oyuncak bebekler arayan kadınlar-erkekler ve sonrası... sonrası malum... Bir yanda ise bizler... Sizlerin de dediği gibi bu yalnızlık bana dokunmuyor, iyi ki bu farkındalıktayız! Aksini düşünmek bile istemiyorum :1no2: Ama işte bu yüzden de bile bile bir canı dünyaya getirmek ve bu yalnızlığa mahkum etmek... Yine aynı yere mi geldim :uhm: Ne dersin Püsküütüm, bumeranglığı abarttım mı acep
Hiscim, o kadar içten yazmışsın ki, bir an kendimi suratımda garip bir gülümseme, karşımdakini hayran hayran dinler aman:mymeka: okur şekilde buldum. Teşekkürler a.s.
E-ee sormazlar mı adama: Pardon, Ankara' nın ömrü 1.5 yıl mı? Ha-a eğer öyleyse, işte o zaman, sorun çözüldü demektir.. Mesele sahiden de kök-ünden çözülmüştür.. -tatlicadiarzu-
Dilerim bu çocukların kafası, henüz böyle bir mantığı kuracak biçime gelmemiştir..
.......of çektim
:roflol: :roflol:Heee bizde sadece 1,5 yıl yaşayacak bir çocuk yaparız kaydirigubbakcemile3
Dün, bahsi geçen çocukları gördüm.. Sakın sevindiğimi sanmayın, her sevincin erken olduğunu öğrenecek kadar büyüdüm çünkü..Neyse.. bi'de baktım ki ellerinde tabancaları yok.. "Bak, böyle ne güzel olmuşsunuz, teşekkür ederim" dedim.. Onlar da gülüştüler.. Ne anladıklarını, silah bırakma eylemini neden yaptıklarını anlama işini zamana bırakıyorum..Üzgünüm Püsküütüm.... Çocuk falan diyoruz, anlamaz diyoruz ama maalesef her şeyin farkında oluyorlar... Bizim farkedemediğimiz detayları bile fark ediyorlar... Ve bu mantığı kurmak da onlar için çok basit, düz mantık çünkü... Asıl temennim anne- babaları doğru düzgün insanlardır da bu yaptıkları ileri boyuta gitmez... Hıh gerçi doğru düzgün insan olsalar çocuklarına bir silahı oyuncak niyetine vermezler... Diyorum ya kısır döngü... :sm_confused:
Bu arada geçenlerde de Hakkari de böyle küçücük ( 5-6-7 yaş arası) çocukları çekmişlerdi oyun oynarken... Bir grubu polis bir grubu da eylemci oluyordu çocukların.... Polis olanlar kartonları kalkan yapıyorladı, eylemci rolundekiler de polislere taş atıyorlardı... İnsan görünce ya 5 yaşındaki çocuk ne anlar bundan demek istiyor ama öyle değil işte her şeyi fark edip en kötüsü de denemek istiyorlar... Gördükleri de hep böyle kötü şeyler... Hiç mi iyi örnek olmaz.... :çok üzgünüm:
Son Ada ya dün başladım ve bitti.... Yüzümde kırık ve üzgün bir ifadeyle... :çok üzgünüm:
Ama gerçekten Zülfü nün yazdığı en güzel kitap diyebilirim... Zaman geçtikçe bir şarap gibi değer kazandığını gösteriyor bize Zülfü Livaneli....
Kitabı okumadan öncede burda bahsetmiştim iyimserlik üzerine konuşurken... Voltaire in Candide ile yaptığı eleştiriden.... Kitabın sonunu okurken Voltaire den bahsedildiğini görmek yüzümde tuhaf bir gülümseme bıraktı... Yaşanılası dünyaların en iyisinde "Bahçeni yetiştir."
Zülfü işte tek kelimeyle harika bir ders vermiş kitabında.... Daha konuşacak çok şey var....
E-ee sormazlar mı adama: Pardon, Ankara' nın ömrü 1.5 yıl mı? Ha-a eğer öyleyse, işte o zaman, sorun çözüldü demektir.. Mesele sahiden de kök-ünden çözülmüştür.. -tatlicadiarzu-
Akıllara zarar bir durum yaşadım bugün arkadaşlar..
Elini Bulut' a doğru uzatıp "Sevebilir miyim?" dedi.
Ben zaten kopmuşum manzaradan.. Kafa attı, atacak..
"Hayır," dedim.. "Elinde tüfek olan biri benim köpeğime dokunamaz."
"Sizin ne işiniz var silahla, tüfekle.. Siz asker misiniz? Polis misiniz? Anneniz, babanız nasıl izin veriyor böyle bir şeye ben anlamıyorum.. Pırıl pırıl çocuklarsınız, sizi nasıl kirletiyorlar böyle?"
Söylene, söylene yürümeye devam ettim.. Bir ara Kurtlar Vadisi ile ilgili de bi'şeyler geveledim ama tam cümle şu anda aklıma gelmiyor..
Neyse.. Eve geldik... Düşünüyorum.. Belki içlerinden bir kaçının kafası takılır ve ebeveynlerine durumu anlatırlar.. Belki onlar da...
"Sizin ne işiniz var silahla, tüfekle.. Siz asker misiniz? Polis misiniz? Anneniz, babanız nasıl izin veriyor böyle bir şeye ben anlamıyorum.. Pırıl pırıl çocuklarsınız, sizi nasıl kirletiyorlar böyle?"
Söylene, söylene yürümeye devam ettim.. Bir ara Kurtlar Vadisi ile ilgili de bi'şeyler geveledim ama tam cümle şu anda aklıma gelmiyor..
Neyse.. Eve geldik... Düşünüyorum.. Belki içlerinden bir kaçının kafası takılır ve ebeveynlerine durumu anlatırlar.. Belki onlar da...
Bu arada TV yi açtım, Star Tv de bir haber.. "Rüşvet alan polisler tutuklandı."
[COLOR="red"]Yani silahın olunca, rüşvet de alabilirsin.. Dilerim bu çocukların kafası, henüz böyle bir mantığı kuracak biçime gelmemiştir..[/COLOR]
.......of çektim
Evet sevgili Yorgun... Bumerang gibi gerçekten.... Keşke çocukları annelik denen duyguyu tatmak için yapsalar, ben ona da inanmıyorum... Annelik duygusu o kadar kutsal bir duygu ki ben bu gibi insanlarda o duygunun olduğuna da inanmıyorum... Sadece bizler gibi yalnız kalmaya cesaret edemedikleri için üremeyi tercih ediyorlar... Yani doğar doğmaz çocukların hayattaki amacı çizilmiş oluyor zaten : Anne babayı yalnız bırakmamak!
]
Heee bizde sadece 1,5 yıl yaşayacak bir çocuk yaparız kaydirigubbakcemile3
Son Ada ya dün başladım ve bitti.... Yüzümde kırık ve üzgün bir ifadeyle... :çok üzgünüm:
Ama gerçekten Zülfü nün yazdığı en güzel kitap diyebilirim... Zaman geçtikçe bir şarap gibi değer kazandığını gösteriyor bize Zülfü Livaneli....
Kitabı okumadan öncede burda bahsetmiştim iyimserlik üzerine konuşurken... Voltaire in Candide ile yaptığı eleştiriden.... Kitabın sonunu okurken Voltaire den bahsedildiğini görmek yüzümde tuhaf bir gülümseme bıraktı... Yaşanılası dünyaların en iyisinde "Bahçeni yetiştir."
...
Dün, bahsi geçen çocukları gördüm.. Sakın sevindiğimi sanmayın, her sevincin erken olduğunu öğrenecek kadar büyüdüm çünkü..Neyse.. bi'de baktım ki ellerinde tabancaları yok.. "Bak, böyle ne güzel olmuşsunuz, teşekkür ederim" dedim.. Onlar da gülüştüler.. Ne anladıklarını, silah bırakma eylemini neden yaptıklarını anlama işini zamana bırakıyorum..
:
Yazdıklarını keyifle okudum yorgunum..
Günün dopingini yaptım.. Şimdi artık savaş meydanına dalabilirim..
ılk vaktimde de cevabımı yazacağım.. :asigim:
Canan tan - yüreğim seni çok sevdi
canan tan - piraye
elif şafak -aşk
son okuduğum 3 kitap ve herke tavsiye ediyorum çok güzel. Hayatın nelere gebe olduğunu.
Bize sormadan önümüze sunulanların yaşamak zorunda olduğumuzu anlatan çok güzel bi görsel anlatım şekliyle süper kitaplar.
yorgunum..
Sen her ne kadar yazıya dökmesen de, neler söylediğini kestirmekte hiç zorlanmadım.. sengözlerimebaksanab
:
"Karışmaksa, karışmak.." demişsin..
Sonuçta adı her ne olursa olsun, ister burnunu sokmak, ister eleştirmek ve hatta tahammülsüzlük olarak nitelendirilse bile aslında amaç kapalı gözlere vurulan bi' fiske.. Gönül yumruk istiyor çoğu zaman da neyse..
[Bu açıdan bile baktığımda; yapılmasından duyduğumuz hoşnutsuzluğu dile getirmek bile, bizim kafadakileri en azından "suç ortağı" olmaktan kurtarıyor.. ve bu şekilde de bize karamsar ruhlar ama temiz vicdanlar kalıyor ki.... bu birey için en önemli haz, diye düşünüyorum..
Züğürt tesellisi.. olduğunu da bu açıklamamdan sonra düşünmediğim anlaşılmıştır.. Aklımıza bile getirmeyelim böyle bir şeyi..
[
"Umut tuz gibidir; doyurmaz ama ekmeğe tat verir." Saramago
Dolayısı ile derdimiz doymak değil.. ekmeği tadında yemek.. yerimseniben
Kartlaşmış ağaçlar, dogmalarının sarmalında öyle huzurlular ki.. başka ses duymamak adına sağırlaşmış olabilirler.. :roflol:
Ben sana hemen işin aslını anlatayım.. bundan sonra otokontrol eğitimine ihtiyacın kalmaz belki de......Püsküütüm! Şeniz cokacimcoook (bu ikon için özür diliyorum, sürekli Püsküüt kelimesini kullanmak, benim gibi insülin direnci olan biri için gerçekten otokontrol eğitimi gibi bir şey artık dayanamadım sanırım, aklımdan püsküüt çeşitleri geçerken yakaladım kendimi ve olduğu gibi yazmak istedim) ..........
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?