Son Ada / Zülfü Livaneli


HıS cim.. Tamam aramızda kalacak söylediklerin.. yerimseniben

Düşünmemizi, fikirlerimizi yeniden gözden geçirmeyi sağlayacak düzeyde konuşabilmek ne de iyi geliyor insana.. ıçerik karamsar, ancak paylaşım iyi geliyor.. ıroninin ta kendisi.. yerimseniben

Çünkü; insan net bir şekilde şunu geçirebiliyor aklından "Yalnız değilim.. herkesin gözü kapanmamış.."
Gözünü açık tutanlar, acı çekiyor o başka tabii..

"Sorumluluk duygusunun oluşturduğu çekince" fikrine katılmamam mümkün değil.. Böyle derin bir sorumluluğa sahip birinin, etrafını gün geçtikçe daha yoğun bir biçimde saran kontrol edemeyeceği koşullar içinde üreme düşüncesini sonlandırması oldukça anlaşılır bir tepki..

Hiçbir şey yapmamayı umursamamayı öğrendiğimiz gün, bizim de gözlerimiz kapanmış olacaktır zaten.. Yine bir ironi ama... bir şey yapamıyoruz, kötü bir geleceğe teslim oluyoruz, büyüyen nefretimizi okşuyoruz ve bir yandan da acı çekiyoruz.. Ama bütün bunlara rağmen, "insan" olmanın gerekliliğini yüreğimizde ve bilincimizde taşıdığımız, genele benzemediğimiz için de gurur duyuyoruz..

Yalnızım.. Çoğunluğa uzaktan bakıyorum, yapılan geyikler bana ulaşmıyor.... ama iyi ki böyleyim. ıyi ki farkındayım. Çünkü; bana göre bu da sorumlu bireyin doğal tepkimesi..

Not: Voltaire başlığını günlere böldüm ve okumaya başladım.. Notlar alıyorum.. Daha sonra o notların içinden çıkacak koşula gelince mesajımı yazarım..
 


Yalnızlığın böylesi iyi geliyor insana biliyorum, ben de bu duyguyu çok hissediyorum..... Kötü bir şeyde çoğunluğun arkasından koyun gibi gitmektense, iyi bir şeyde yalnız kalmak daha iyidir her zaman için....

Voltaire başlığına gelince, evet epey uzun, not alması biraz uzun sürebilir ama sorun değil, amaç bilgilenmek....yerimseniben
 
Sevgili His, ben de söz veriyorum; aramızda kalacak yerimseniben

2 gün uğrayamadım, dün bilgisayarım bozuldu :çok üzgünüm: ama bir geldim ki, yine aklımdakileri yazanlar olmuş, benden çok yaşayacaklar var yani sengözlerimebaksanab

"Sorumluluk", tek kelimeyle bu kadar güzel özetlenebilir sanırım bahsettiğimiz konu. Bir yanda; "aman doğan büyüyor" mantığı ve "annelik duygusu"denen duyguyu tatmak ya da sadece kendine uğraşacak büyüyen oyuncak bebekler arayan kadınlar-erkekler ve sonrası... sonrası malum... Bir yanda ise bizler... Sizlerin de dediği gibi bu yalnızlık bana dokunmuyor, iyi ki bu farkındalıktayız! Aksini düşünmek bile istemiyorum :1no2: Ama işte bu yüzden de bile bile bir canı dünyaya getirmek ve bu yalnızlığa mahkum etmek... Yine aynı yere mi geldim :uhm: Ne dersin Püsküütüm, bumeranglığı abarttım mı acep

Hiscim, o kadar içten yazmışsın ki, bir an kendimi suratımda garip bir gülümseme, karşımdakini hayran hayran dinler aman:mymeka: okur şekilde buldum. Teşekkürler a.s.
 
yorgunum, bumeranglık konusunda bence abartı yok.. Günden güne cahilleşme ile doğum oranlarının artması arasında yadsınamaz bir bağlantı var.. Kimler ürüyor, kimler üremiyor.. Çoğunluğun seviyesi de günümüz kültürünü belirtiyor.. Elimizde değil.. Aynı yere döner, çakılır dururuz..
Ayrıca, doğal kaynakların hesapsızca kullanılması sonucunda hızla tükenmesi ve dünyanın 20 yıl sonraki halini bu açıdan bile kestirememek de etkileniyor bu orandan.. Yani bumerangımız kutlu olsun..
yerimseniben
 

Kendi yaşlılığımız (eğer o kadar yaşarsak) için bile kaygı duyarken, barajların kuruduğunu, su olması gereken yerde ineklerin otladığını görmek dehşete düşürürken birkaçımızı; "bu yıl çok yağmur yağdı, bakın ortada sorun falan yok", "çocuğu veren Allah, kısmetini de verir!" diye boş boş konuşan ve sinirlerimi zıplatan kötükedihüso bir çoğu... :1no2:


alkisalkisalkisalkisalkisalkisalkisalkisalkis

a.s kaydirigubbakcemile5
 

Hah aynen öyle.. Açıklama yapmış yine birileri.. İsim yazmaya bile gerek duymuyorum.. Ankara'nın su problemi yokmuş. 1.5 yıllık tüketime yetecek kaynak varmış..

E-ee sormazlar mı adama: Pardon, Ankara' nın ömrü 1.5 yıl mı? Ha-a eğer öyleyse, işte o zaman, sorun çözüldü demektir.. Mesele sahiden de kök-ünden çözülmüştür.. -tatlicadiarzu-
 
Akıllara zarar bir durum yaşadım bugün arkadaşlar..

Birick dostum, köpişim Bulut' umla Eve dönüyoruz.. Mahallede 5-6 çocuk.. Ama sahiden çocuk.. hepsi de ilkokul bebesi.. Üçünün elinde oyuncak silah.. ıkisi makineli, biri tabanca..

Makinelilerden biri yanımıza yanaştı.. Elini Bulut' a doğru uzatıp "Sevebilir miyim?" dedi.
Ben zaten kopmuşum manzaradan.. Kafa attı, atacak..
"Hayır," dedim.. "Elinde tüfek olan biri benim köpeğime dokunamaz."
Görünenin aksine zeka seviyesi yüksekti ki geri adım attı... yüzünde şaşkın bir ifade..
Ben kopmuşum.. Başladım sıralamaya.. Bu arada hepsi de bir kaç metrelik mesafelerle, çevremdeler..
"Sizin ne işiniz var silahla, tüfekle.. Siz asker misiniz? Polis misiniz? Anneniz, babanız nasıl izin veriyor böyle bir şeye ben anlamıyorum.. Pırıl pırıl çocuklarsınız, sizi nasıl kirletiyorlar böyle?"

Söylene, söylene yürümeye devam ettim.. Bir ara Kurtlar Vadisi ile ilgili de bi'şeyler geveledim ama tam cümle şu anda aklıma gelmiyor..

Neyse.. Eve geldik... Düşünüyorum.. Belki içlerinden bir kaçının kafası takılır ve ebeveynlerine durumu anlatırlar.. Belki onlar da...

Bu arada TV yi açtım, Star Tv de bir haber.. "Rüşvet alan polisler tutuklandı."

Ya şimdi ne diyeyim ki ben? Yani o hayalini kurduğum şey olacaksa bile... çocuk eve girdiğinde bu haberi duyunca.. kafasında hangi bilgiyi, hangisiyle örtüştürecek.. Ben diyorum ki sen polis misin ki silahın var.. Sonra bi'bakıyorum yurdum polisinin rüşvet haberi..

Yani silahın olunca, rüşvet de alabilirsin.. Dilerim bu çocukların kafası, henüz böyle bir mantığı kuracak biçime gelmemiştir..

.......of çektim
 

Evet sevgili Yorgun... Bumerang gibi gerçekten.... Keşke çocukları annelik denen duyguyu tatmak için yapsalar, ben ona da inanmıyorum... Annelik duygusu o kadar kutsal bir duygu ki ben bu gibi insanlarda o duygunun olduğuna da inanmıyorum... Sadece bizler gibi yalnız kalmaya cesaret edemedikleri için üremeyi tercih ediyorlar... Yani doğar doğmaz çocukların hayattaki amacı çizilmiş oluyor zaten : Anne babayı yalnız bırakmamak!

Bugün veli toplantısı yaptık. 150 öğrenciden gelen veli sayısı 32 benneyaptımki O kadar da bir haftadır dil döküyoruz öğrencilere gelsinler sizinle ilgilensinler diye... Hani böyle annelik duygusu mu olur... Baştan sona çelişki.... :1no2:


E-ee sormazlar mı adama: Pardon, Ankara' nın ömrü 1.5 yıl mı? Ha-a eğer öyleyse, işte o zaman, sorun çözüldü demektir.. Mesele sahiden de kök-ünden çözülmüştür.. -tatlicadiarzu-

Heee bizde sadece 1,5 yıl yaşayacak bir çocuk yaparız kaydirigubbakcemile3
 
Dilerim bu çocukların kafası, henüz böyle bir mantığı kuracak biçime gelmemiştir..

.......of çektim

Üzgünüm Püsküütüm.... Çocuk falan diyoruz, anlamaz diyoruz ama maalesef her şeyin farkında oluyorlar... Bizim farkedemediğimiz detayları bile fark ediyorlar... Ve bu mantığı kurmak da onlar için çok basit, düz mantık çünkü... Asıl temennim anne- babaları doğru düzgün insanlardır da bu yaptıkları ileri boyuta gitmez... Hıh gerçi doğru düzgün insan olsalar çocuklarına bir silahı oyuncak niyetine vermezler... Diyorum ya kısır döngü... :sm_confused:

Bu arada geçenlerde de Hakkari de böyle küçücük ( 5-6-7 yaş arası) çocukları çekmişlerdi oyun oynarken... Bir grubu polis bir grubu da eylemci oluyordu çocukların.... Polis olanlar kartonları kalkan yapıyorladı, eylemci rolundekiler de polislere taş atıyorlardı... İnsan görünce ya 5 yaşındaki çocuk ne anlar bundan demek istiyor ama öyle değil işte her şeyi fark edip en kötüsü de denemek istiyorlar... Gördükleri de hep böyle kötü şeyler... Hiç mi iyi örnek olmaz.... :çok üzgünüm:
 
Son Ada ya dün başladım ve bitti.... Yüzümde kırık ve üzgün bir ifadeyle... :çok üzgünüm:

Ama gerçekten Zülfü nün yazdığı en güzel kitap diyebilirim... Zaman geçtikçe bir şarap gibi değer kazandığını gösteriyor bize Zülfü Livaneli....

Kitabı okumadan öncede burda bahsetmiştim iyimserlik üzerine konuşurken... Voltaire in Candide ile yaptığı eleştiriden.... Kitabın sonunu okurken Voltaire den bahsedildiğini görmek yüzümde tuhaf bir gülümseme bıraktı... Yaşanılası dünyaların en iyisinde "Bahçeni yetiştir."

Zülfü işte tek kelimeyle harika bir ders vermiş kitabında.... Daha konuşacak çok şey var....
 
Son düzenleme:
Heee bizde sadece 1,5 yıl yaşayacak bir çocuk yaparız kaydirigubbakcemile3
:roflol: :roflol:

Dün, bahsi geçen çocukları gördüm.. Sakın sevindiğimi sanmayın, her sevincin erken olduğunu öğrenecek kadar büyüdüm çünkü..Neyse.. bi'de baktım ki ellerinde tabancaları yok.. "Bak, böyle ne güzel olmuşsunuz, teşekkür ederim" dedim.. Onlar da gülüştüler.. Ne anladıklarını, silah bırakma eylemini neden yaptıklarını anlama işini zamana bırakıyorum..

Gördükleri, izledikleri kötü örnekler.. Onlar da büyümek, abileri/ablaları gibi olmak istiyorlar doğal olarak.. Konu yine gidiyor eğitime çakılıp kalıyor.. Ama çocuk eğitimine değil.. 7'den 70'e her vatandaşın eğitimine ne yazık ki... yasakkelime



Beğenmene sevindim HİS cim.. dedim ya, merakla bekliyordum..

Bu arada daha sonra söyleyecektim ama madem konu açıldı yazıvereyim gitsin.. Bi'kaç gündür, günde 10-15 dakikalığına Voltaire ile ilgileniyorum.. Ve okuduklarım sonucunda -senin etkini de asla yadsıyamam- Candide "alınacak ve hemen okunacak kitaplar" listeme girdi..

Zülfü' nün en iyi kitabı demişsin ya.. Ben de öyle düşünmüştüm.. Bir dahaki kitabında tartarız düşüncemizi..
 
E-ee sormazlar mı adama: Pardon, Ankara' nın ömrü 1.5 yıl mı? Ha-a eğer öyleyse, işte o zaman, sorun çözüldü demektir.. Mesele sahiden de kök-ünden çözülmüştür.. -tatlicadiarzu-

Ankara'nın ömrünü bilmem de... neyse...kötükedihüso Sitenin sağlığı açısından şimdi sesli olarak buraya yazamadıklarım dudaklarımdan dökülüyor, anladınız siz :jeyyar:



kaydirigubbakcemile5 Verilecek -bana göre- en doğru tepkiyi vermişsin Püsküüt'üm Şeniz Sevgi, sevebilme, iyi bir şey ve silah-tüfek aynı karede olamaz, olmamalı :1no2:




Aah, ah! Kim bilir kaç kere anne-anneanne/babaannelere çıkıştım bu konuda. Çevre-sağlık-insanların haklarına saygı duyma, kısacası birey olmanın gerektirdiği konularda, artık yaşıma da güvenerek biraz da -hoş eskiden de karışırdım ama takmazlardı, yaşlanıyorum sanırım, susup dinliyorlar artık en azından :uhm:- karışmaksa karışmak, uyarmaksa uyarmak, eğitmekse eğitmek, ne denirse artık...

Evcil topiclerine yazmışmıydım tam hatırlayamıyorum:
-bizim sokakta eve yaklaşmaktayım... Yaşlıca iki bayan, yanlarında 3-4 yaşlarında bir çocuk, çocuğun elinde tabanca, bağıra çağıra bekletiyor hanımları, hanımlardan biri diğerine "dur kediyi öldürecekmiş, bekle!" :1shok: diyor :1shok: Ben elimde poşetlerle geri çekim yönümü değiştirmeden arka arka 1-2 adım atıyorum, diğer hanım duymamış olacak ki, ya da bir güç ben emin olayım diye tekrarlatıyor bu cümleyi diğer bayana :1shok:

O anda sesli söylenmeye, sıralamaya başlamıştım, hanımların yüzüne de söyledim mi tam hatırlayamıyorum geçmiş gün. Şekerim düşük olduğunda ortaya konuşmayı tercih ediyorum, şekerim normal olduğunda yüz yüze uyarıyorum ancak, yoksa kendimi kontrol edemiyorum, hoş etmek de istemiyorum ya:jeyyar:

Ama ben o kadınların bir kulağından girip diğperinden çıktığını hatta arkamdan "deli mi ne , kadına bak!" demiş olabileceklerini düşünüyorum. Ve maalesef ki ben buna çok benzer bir olayı daha yaşamıştım, güvercin öldürteceklerdi ya da yine zavallı kedicikleri tam hatırlayamıyorum. Ama Püsküütcüm, o çocuklardan biri bile farklı düşünmeyi öğrense, ya da benim sokağı inleten sesimle dediklerimden belki de bahçede paten kayan küçük kız bir şeyler kapsa kardır, değil mi? Züğürt tesellisi mi oldu yoksa
:çok üzgünüm:



Her şey o kadar iç içe birbirine bağlı ki... Al işte, en güzel örneği! Bir de ailelerde "Ohh, köşeyi dönmüşlerdir, orada çalışmak varmış bee! " demiş canlılar olabilme ihtimalini de düşünürsek, ki eminim o haberi izleyip de, bu tip cümleleri çocuklarının nasıl etkileneceğini düşünmedensöylemiş birçok baba ya da anne vardır!


Doğru söylüyorsun, aslında o kelimeyi de değersizleştiriyorlar belki de, "annelik duygusunu tatmak" lafı o kadar çok kullanılır oldu ki, her halde sadece doğumdan ibaret sanıyorlar anneliği. Sonrasında bir lastik gibi, kardeşler de yapıp, sebebine de kimi zaman "ya ona bir şey olursa " demezler mi, off diyorum sanki yedek lastik alıyorlar.:1shok:




Heee bizde sadece 1,5 yıl yaşayacak bir çocuk yaparız kaydirigubbakcemile3


kaydirigubbakcemile3 Çözüm bulunmuş bile, hatta bu mesajı okusalar meydanlarda atıp tutarken " çocuklarınızı 1-2 yıllık yapııın! hiçbir sorun ya şa ma yıııın!" da der bunlar yakındaklava:



Bu kitap benim okuduğum sanırım 4. Zülfü kitabıydı ve diğerlerinden de etkilensem de bu bambaşkaydı benim için de. Kitap listemdekiler arasında "Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm" üst sıralarda yerimseniben

Voltaire konusunda merakıma tavan yaptırmaktasınız süper ikili sizi sengözlerimebaksanab İtiraf etmeliyim ki hiçbir fikrim yok, ancak bu kadar üzerinde konuşuyorsa bu bayanlar, ele alınması gereken değer olduğunu anlamamak aptallık olur
-tatlicadiarzu-



:Saruboceq:

QUOTE=Püsküüt;6885800]
Gördükleri, izledikleri kötü örnekler.. Onlar da büyümek, abileri/ablaları gibi olmak istiyorlar doğal olarak.. Konu yine gidiyor eğitime çakılıp kalıyor.. Ama çocuk eğitimine değil.. 7'den 70'e her vatandaşın eğitimine ne yazık ki... yasakkelime
:
[/QUOTE]

Hani diyorum şöyle modern eğitime mi :mymeka: geçsek de şu kartlaşmış ağaçları eğitsek, tam onların anlayacağı dilden Yok valla ben şiddete karşıyım ama sanki ancak öyle yontabiliriz bu kartlaşmış ağaçları ki yaş ağaçları iyi canlılar olarak yetiştirelim :jeyyar:
 
Canan tan - yüreğim seni çok sevdi
canan tan - piraye
elif şafak -aşk

son okuduğum 3 kitap ve herke tavsiye ediyorum çok güzel. Hayatın nelere gebe olduğunu.
Bize sormadan önümüze sunulanların yaşamak zorunda olduğumuzu anlatan çok güzel bi görsel anlatım şekliyle süper kitaplar.
 

Yazdığın mesajı, başlıkla ve içerikle ilişkilendiremedim.. Yanlışlıkla olduğunu düşünüyorum..
 
yorgunum..

Sen her ne kadar yazıya dökmesen de, neler söylediğini kestirmekte hiç zorlanmadım.. sengözlerimebaksanab

"Karışmaksa, karışmak.." demişsin..
Sonuçta adı her ne olursa olsun, ister burnunu sokmak, ister eleştirmek ve hatta tahammülsüzlük olarak nitelendirilse bile aslında amaç kapalı gözlere vurulan bi' fiske.. Gönül yumruk istiyor çoğu zaman da neyse..

Yaş konusunda da sana katılıyorum.. Daha önceden, eylemlerinden de aşağı düzeyde söylemleriyle cevaplarını esirgemezdi "fiske" lediklerim.. Ama şimdi susuyorlar.. Ya da.. yüzümde nasıl bir ifade beliriyorsa artık, cevap vermek de istemiyor olabilirler.. Bundan da emin değilim doğrusu..

Kedi konulu anına rastlamamışım.. Bir de böyleleri var sahi.. Hatta daha da abartıp; kedilere ve köpeklere, oyuncak vasıtası ile değil de bizzat o kirli elleriyle işkence eden bir sürü çocuk var.. ama işte senin yazdığın olayda da açıkça görüldüğü gibi; yapan değil yaptıranla ilgilenmek lazım.. Yapılmasına izin verenle de.. Bu açıdan bile baktığımda; yapılmasından duyduğumuz hoşnutsuzluğu dile getirmek bile, bizim kafadakileri en azından "suç ortağı" olmaktan kurtarıyor.. ve bu şekilde de bize karamsar ruhlar ama temiz vicdanlar kalıyor ki.... bu birey için en önemli haz, diye düşünüyorum..

Züğürt tesellisi.. olduğunu da bu açıklamamdan sonra düşünmediğim anlaşılmıştır.. Aklımıza bile getirmeyelim böyle bir şeyi..

Voltaire' in bahsinin geçmesinin nedeni, benim Nietzsche'den yaptığım alıntıydı.. tesadüfe bakın ki.. bugün tam da sen "züğürt tesellisi mi?" sorgunu yaparken, ben bir cümlenin içinde dolanıyordum:

"Umut tuz gibidir; doyurmaz ama ekmeğe tat verir." Saramago

Dolayısı ile derdimiz doymak değil.. ekmeği tadında yemek.. yerimseniben

Kartlaşmış ağaçlar, dogmalarının sarmalında öyle huzurlular ki.. başka ses duymamak adına sağırlaşmış olabilirler.. :roflol:
 
yorgunum..
Sen her ne kadar yazıya dökmesen de, neler söylediğini kestirmekte hiç zorlanmadım.. sengözlerimebaksanab
:

Şeniz



a.s :jeyyar: Çok üzgünüm çoook klava: hatta yok yahu utanmıyorum, niye ben utanayım ki, böyle hissettirenler utanmalı, değil mi Püsküütüm :1rolleyes:




Çok haklısın, çok güzel yazmışsın yine...a.s. Başımızı yastığa rahatça, huzurla koyabilmek için, her ne kadar yeterince sayıda olmadığımızı ve karamsarlıklara kendimi kaptırmakta usta olsam da, en azından "orada o an sussaydım, hiçbir şeyden şikayet etmeye hakkım olmazdı şu an" diyebiliyorum kendi kendime...



a.s Çok beğendim bu sözü alkisalkisalkis Paylaştığın için teşekkür ederim çikolatalı Püsküütüm! Şeniz cokacimcoook (bu ikon için özür diliyorum, sürekli Püsküüt kelimesini kullanmak, benim gibi insülin direnci olan biri için gerçekten otokontrol eğitimi gibi bir şey artık dayanamadım sanırım, aklımdan püsküüt çeşitleri geçerken yakaladım kendimi ve olduğu gibi yazmak istedim )

O sağırlaşan kulakları neyle açabiliriz acaba? CADIARZU Aklıma hiç de yumuşak yöntemler gelmiyor nedense :roflol:
 
Ben sana hemen işin aslını anlatayım.. bundan sonra otokontrol eğitimine ihtiyacın kalmaz belki de..
"Püsküüt" rumuzu, tamamen Bulut'umla ilgili.. Her gün, düzenli olarak kullandığım kelimelerin birisi "Püsküüt"..

Örnek replik:
- Buluuuuttt! Püsküüt ister misin?

tıkır.. tıkır.. (taşta seken pati sesleri)

Ödül kurabiyelerine, başlarda püsküüt dedim sonra da öyle kaldı.. Şimdi ailecek püsküüt diyoruz.. O gün de KK ya üye olurken doğal olarak aklıma gelen ilk sözcük bu olmuştu..

Sonra da bir çırpınma dönemi geçirmiştim.. Rumuz değiştirdim.. De_Profundis olmaya çalıştım.. Olamadı tabii.. Adımız çıkmış Püsküüte, inemedi (!) De_Profundis' e.. yerimseniben
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…