- 13 Nisan 2007
- 15.555
- 36.072
- 1.123
Son Ada / Zülfü Livaneli
Kitaptan Alıntılar :
“Başkentten bir yönetici atanamayacak kadar küçük bir yerleşim birimiydi adamız. Bizi göz ardı etmişlerdi.
Ah unutulmuşluk, ah terk edilmişlik… Ah yalnızlık!
Meğer ne değerli kavramlarmış bunlar. O dingin hayatlarımız için ne kadar gerekliymiş...."
"Başkan'ın hayatımızdaki varlığını her geçen gün biraz daha hissetmemize karşın, biz olayları görmemeyi, her zamanki saf tavrımızla gelişmeleri iyiye yormayı sürdürüyorduk.
Belki de söyledikleri doğruydu, o adada kentlerden, uygarlıktan uzakta yaşayarak yabani insanlar haline gelmiştik. Şimdi geriye doğru baktığım zaman, bu tavrımızın aşırı bir tembellikten, uyuşukluktan kaynaklandığını açıkça görebiliyorum. Hiçbir şeyi protesto etmiyorduk, karşı çıkmıyorduk. 'Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın!' diyor ama yılanın bize de dokunacağını hesap edemiyorduk...."
"Biz insanlar, sınırlarımızı bilmeden kendi aklımızı beğeniyoruz, öğrenmiyoruz, akıllanmıyoruz. Her şeyi anladığımız zaman da genellikle iş işten geçmiş oluyor."
"..bir yerde kötülük varsa, oradaki herkes biraz suçludur."
"Halkın aymazlığına gösterdiğin tepki, dağa kaçan İsa hikayesini getirdi aklıma…Peygamberi dağa doğru koşarken görenler, 'Ey İsa, aslandan mı kaçıyorsun?' diye sormuşlar. O, 'Hayır!' demiş. 'Kaplandan, ejderhadan mı kaçıyorsun?' diye sormuşlar. O yine 'Hayır!' demiş ve eklemiş 'ben peygamberim, aslandan kaplandan korkmam.' 'Peki, o zaman neden kaçıyorsun?' diye sormuşlar. 'Ahmaklardan kaçıyorum' demiş İsa, 'çünkü onlarla baş edemem.'...."
Şahsi Yorumum:
Yine bir Livaneli kitabı.. Ve ben yine umduğumu aldım..
Olayları sembollerle anlatma biçimini, yani alegori şeklinde yazdığı bu romanda Livaneli'nin mesajı çok net ve yalın. Öyle bir mesaj ki bu, baştan sona sekteye uğramadan okuyucunun kafasına çivi gibi çakılıyor..
Bence kitabı özellikle de lise çağlarından itibaren bütün gençler okumalı.. Ancak bir yandan da düşünmeden edemiyorum yoksa TV filmi mi yapılmalı? diye..
Neticede ülkemizin kitap okuma oranı %4.5 larda seyrederken, TV seyretme oranı %97…. Ne yazık ki..
Emperyalizm güzel güzel gıdıklar insanı.. Sahip olması gereken yaşamı dayatır reklamlarıyla, kampanyalarıyla.. Sonra diğer eller uzanır kaşınan sırtımıza: Global idare makamı, "kardeşi kardeşe vurdurarak" kaşır aynı insanı.. Kaşır.. Kaşır.. Bir yandan güya karşı durdukları Emperyalizm Sitesi villalarının havuz kenarlarında güneşlenirken..
Bazı eller de vardır ki; açlığa hiç çaktırmadan mahkum ettiği insanlara bir dilim küflü ekmek uzatır, ilahi ezgiler eşliğinde..
Zorla kötülükler yerleştirilir içimize, zorla umutlar elimizden alınır, zorla "ötekileştirilir" ve biz daha ne olup bittiğini anlamamışken ya da en azından olasılıklara ihtimal vermiyorken, bir sabah bambaşka bir dünyaya gözlerimizi açarız. Artık sevgiden, barıştan ve hoşgörüden söz edilmeyen bambaşka bir dünyada..
Bazıları ise İsa Peygamber gibi, çareyi dağlara kaçmakta bulur.. Çitlerini çevirdikleri, dağ başı bahçelerinde kendi seslerini duya duya sağır olur..
Bir düşünelim.. En son ne zaman barış türküsü ezgisi çalındı kulağımıza..?
Yoksa "barış" yeterince konvertibl mi değil..?
Kitabı okurken sıklıkla anımsadığım iki sözü de eklemeden geçmeyeyim.
"Hiçbir şey eyleme geçen cehalet kadar korkutucu olamaz." GOETHE
"Bir grubun bilinç seviyesi ne kadar düşük ise onu harekete geçiren fanatik o kadar büyük olur." HAYYAM
Kaptırsam daha da yazacağım ama söz benim değil.. Livaneli'nin..
Mutlaka okunmalı..
Kitap İle İlgili Genel Bilgi :
Zülfü Livaneli
Remzi Kitabevi
Birinci Basım : Ekim 2008
184 sayfa
Kapak Yazısı :
Livaneli'den alegorik ve sarsıcı bir roman... Darbeci bir başkan, emeklilik yıllarını geçirmek üzere, herkesin her şeyiyle hoşnut olduğu cennet bir adaya yerleşir. Başkan, ruhuna dek işlemiş olan yıkıcılık potansiyelini, geçmiş politik gücünden de yararlanarak kullanmaya kararlıdır. Bu doğrultuda tüm adayı etkileyecek müdahalelere girişir.
Önceleri sıradan görünen bu müdahaleler, sonunda düşmanı düşmana kırdırmaya dek varacaktır. Başta martılar olmak üzere, ada halkı dahil tüm canlılar Başkan'ın acımasızlığından payını alacaktır. Bu arada durdurulamaz görünen bu gidişe direnen bazı sesler de vardır... Livaneli Son Ada'da, düşsel bir ülkede yaşanan aslında hepimizin aşina olduğu olayları alegorik bir anlatımla verirken, politik ve kişisel ihtiraslarla topluma ve doğaya müdahalelerin sonuçlarını da gözler önüne seriyor.
Kitaptan Alıntılar :
“Başkentten bir yönetici atanamayacak kadar küçük bir yerleşim birimiydi adamız. Bizi göz ardı etmişlerdi.
Ah unutulmuşluk, ah terk edilmişlik… Ah yalnızlık!
Meğer ne değerli kavramlarmış bunlar. O dingin hayatlarımız için ne kadar gerekliymiş...."
"Başkan'ın hayatımızdaki varlığını her geçen gün biraz daha hissetmemize karşın, biz olayları görmemeyi, her zamanki saf tavrımızla gelişmeleri iyiye yormayı sürdürüyorduk.
Belki de söyledikleri doğruydu, o adada kentlerden, uygarlıktan uzakta yaşayarak yabani insanlar haline gelmiştik. Şimdi geriye doğru baktığım zaman, bu tavrımızın aşırı bir tembellikten, uyuşukluktan kaynaklandığını açıkça görebiliyorum. Hiçbir şeyi protesto etmiyorduk, karşı çıkmıyorduk. 'Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın!' diyor ama yılanın bize de dokunacağını hesap edemiyorduk...."
"Biz insanlar, sınırlarımızı bilmeden kendi aklımızı beğeniyoruz, öğrenmiyoruz, akıllanmıyoruz. Her şeyi anladığımız zaman da genellikle iş işten geçmiş oluyor."
"..bir yerde kötülük varsa, oradaki herkes biraz suçludur."
"Halkın aymazlığına gösterdiğin tepki, dağa kaçan İsa hikayesini getirdi aklıma…Peygamberi dağa doğru koşarken görenler, 'Ey İsa, aslandan mı kaçıyorsun?' diye sormuşlar. O, 'Hayır!' demiş. 'Kaplandan, ejderhadan mı kaçıyorsun?' diye sormuşlar. O yine 'Hayır!' demiş ve eklemiş 'ben peygamberim, aslandan kaplandan korkmam.' 'Peki, o zaman neden kaçıyorsun?' diye sormuşlar. 'Ahmaklardan kaçıyorum' demiş İsa, 'çünkü onlarla baş edemem.'...."
Şahsi Yorumum:
Yine bir Livaneli kitabı.. Ve ben yine umduğumu aldım..
Olayları sembollerle anlatma biçimini, yani alegori şeklinde yazdığı bu romanda Livaneli'nin mesajı çok net ve yalın. Öyle bir mesaj ki bu, baştan sona sekteye uğramadan okuyucunun kafasına çivi gibi çakılıyor..
Bence kitabı özellikle de lise çağlarından itibaren bütün gençler okumalı.. Ancak bir yandan da düşünmeden edemiyorum yoksa TV filmi mi yapılmalı? diye..
Neticede ülkemizin kitap okuma oranı %4.5 larda seyrederken, TV seyretme oranı %97…. Ne yazık ki..
Emperyalizm güzel güzel gıdıklar insanı.. Sahip olması gereken yaşamı dayatır reklamlarıyla, kampanyalarıyla.. Sonra diğer eller uzanır kaşınan sırtımıza: Global idare makamı, "kardeşi kardeşe vurdurarak" kaşır aynı insanı.. Kaşır.. Kaşır.. Bir yandan güya karşı durdukları Emperyalizm Sitesi villalarının havuz kenarlarında güneşlenirken..
Bazı eller de vardır ki; açlığa hiç çaktırmadan mahkum ettiği insanlara bir dilim küflü ekmek uzatır, ilahi ezgiler eşliğinde..
Zorla kötülükler yerleştirilir içimize, zorla umutlar elimizden alınır, zorla "ötekileştirilir" ve biz daha ne olup bittiğini anlamamışken ya da en azından olasılıklara ihtimal vermiyorken, bir sabah bambaşka bir dünyaya gözlerimizi açarız. Artık sevgiden, barıştan ve hoşgörüden söz edilmeyen bambaşka bir dünyada..
Bazıları ise İsa Peygamber gibi, çareyi dağlara kaçmakta bulur.. Çitlerini çevirdikleri, dağ başı bahçelerinde kendi seslerini duya duya sağır olur..
Bir düşünelim.. En son ne zaman barış türküsü ezgisi çalındı kulağımıza..?
Yoksa "barış" yeterince konvertibl mi değil..?
Kitabı okurken sıklıkla anımsadığım iki sözü de eklemeden geçmeyeyim.
"Hiçbir şey eyleme geçen cehalet kadar korkutucu olamaz." GOETHE
"Bir grubun bilinç seviyesi ne kadar düşük ise onu harekete geçiren fanatik o kadar büyük olur." HAYYAM
Kaptırsam daha da yazacağım ama söz benim değil.. Livaneli'nin..
Mutlaka okunmalı..
Kitap İle İlgili Genel Bilgi :
Zülfü Livaneli
Remzi Kitabevi
Birinci Basım : Ekim 2008
184 sayfa
Kapak Yazısı :
Livaneli'den alegorik ve sarsıcı bir roman... Darbeci bir başkan, emeklilik yıllarını geçirmek üzere, herkesin her şeyiyle hoşnut olduğu cennet bir adaya yerleşir. Başkan, ruhuna dek işlemiş olan yıkıcılık potansiyelini, geçmiş politik gücünden de yararlanarak kullanmaya kararlıdır. Bu doğrultuda tüm adayı etkileyecek müdahalelere girişir.
Önceleri sıradan görünen bu müdahaleler, sonunda düşmanı düşmana kırdırmaya dek varacaktır. Başta martılar olmak üzere, ada halkı dahil tüm canlılar Başkan'ın acımasızlığından payını alacaktır. Bu arada durdurulamaz görünen bu gidişe direnen bazı sesler de vardır... Livaneli Son Ada'da, düşsel bir ülkede yaşanan aslında hepimizin aşina olduğu olayları alegorik bir anlatımla verirken, politik ve kişisel ihtiraslarla topluma ve doğaya müdahalelerin sonuçlarını da gözler önüne seriyor.