Sizin hiç babanız öldü mü?

Joy

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
4 Aralık 2007
828
39
54

Sizin hiç babanız öldü mü?. Benim öldü. Uzun süren tedavi sonucunda bir sonbahar sabahı bu dünyadan göçtü. Sabaha karşı uykusuzluktan yorgun düştüğüm bir anda kardeşimin dokunmasıyla uyanmıştım. Babamın ölmek üzere olduğunu söyledi. Koşar adımlarla odasına gittim. Gün ağarmak üzereydi. Hastanenin sessizliğinde yalnızca ayak seslerim duyuluyordu. Odasına girdiğimde son nefesini vermek üzereydi. Uyuyor gibiydi. Annemin bir köşede sessizce ağladığını fark ettim. Beyaz çarşaf üzerinde yatıyordu. Nefesini yeni vermişti. Tek bir damla ter, koku olmaksızın, yüzünü acıyla, sıkıntıyla buruşturmadan bizi bırakıp gitmişti. Onu bir daha göremeyecek olmanın üzüntüsünü yüreğimi kanatmıştı. Bana ömrünü veren, beni yetiştiren, emek harcayan insan birkaç dakika önce bu dünyadan ayrılmış, bizi terk etmişti. Onu bir daha göremeyecek olmanın telaşıyla soluk yüzüne uzun uzun baktığımı hatırlıyorum. Gözleri kapalıydı, kulakları belki de söylenenleri işitmiyordu, ağzından tek bir söz çıkmıyordu, ama uzun gövdesi yaşam işlevlerine bağlılığını sürdürüyordu. Dünyadan kopuk, ama içinde, bilinçsiz bir durumdaydı. Ruhu bir başınaydı sanki.

Aslında bir ölümlünün son dakikalarında yanında olmak, onu son haliyle belleğe kazımak bir aciliyet duygusu da içerir. Son anlarını yaşayan insan birazdan ölecek ve onu ne siz ne de bir başkası bir daha göremeyecektir. Geçmiş, gelecek, biricik an o andır ve bir kez olmuş bir daha olmayacaktır. Cezanne " Dünyanın yaşamından bir dakika geçiyor. Onu olduğu gibi resmedin. " sözündeki gibi belki resmini çizemedim, fotoğrafını çekmedim ama o son görüntüsünü belleğime kazıdım. Yüzünün topografyasına baktıkça, yüzün kıvrımlarını oluşturan yaşanmışlıkları, deneyimleri duyumsadım. Belleğimde bir iz tutuyordum; onun yüzüyse daha şimdiden yaşamın bir kaydıydı yalnızca. Onu son kez görüyor olmam bir ayrılık sahnesi ritüelinden başka bir şey değildi. Görebildiğim her şeyden geriye yalnızca belleğimdeki bu son görüntüler kaldı.

Hüzünle beraber eksik yaşanmışlıklar olanca ağırlığı ile yüreğimin ortasına oturuverdi birden. Başımdan aşağı ağır bir uyuşukluk süzülüyor. Yüzüm, ellerim usum yapış yapış. Hastaneden çıktığımda etrafıma baktım. Kimse benim ne yaşadığımın farkında bile değildi. Neye yarar dedim, kendi kendime, neye yarar?. Sözcükler yeterlimidir duyguları anlatmaya. Hep eskimiş, yıpranmış, yozlaşmış, yinelene yinelene anlamını yitirmiş sözcükler. Hele konu ölümse, hele konu sevilen birisinin yaşamdan kopması ise hangi sözcük şu an içinde yaşadığım karanlığı dağıtabilir?. Bulunduğum duruma bir nebze olsun ışık düşürür?.

Hoş bir adamdı, aynı oranda renkli ve namuslu. Keşke hep sağlıkla yaşasaydı. Hep benimle olsaydı. Keşke hiç ölmeseydi. Bende kendimi, bu dünyada bir başıma ve sahipsiz kalmış hissetmeseydim. "Baba olmak zordur." Derdi her zaman. Doğruydu, zor ve çetin. Bir kere katıksız ve koşulsuz seveceksin, ne kadar kızgın olsan da, içsel fırtınalarını dışa vurmaktan kaçınacak, öğretirken öğrenmekten de geri durmayacaksın. Anlayacak ve en önemlisi dinleyeceksin onu sabırla. Gece en az iki kez kalkıp çocuğunu kontrol edeceksin üstü açık kalmış mı diye ve örteceksin usulca saçlarını okşayarak. Hani Can Yücel usta, "Ben en çok babamı sevdim" demişti ya, işte ben gerçekten en çok babamı sevdim. Şimdi yüreğime kilitlediğim sürgün düşlerimde, oğlumla yaşamayı öğreniyorum, aklımda babama ait puslu anılarla.

Ne zormuş baba ölümü!. Ah... Enver Çınar... Ayrılışından beri o iki harflik sözcüğün, "ah" sözcüğünün içinden neler geldi geçti; Anılar, sevinçler, acılar, dinmek bilmeyen coşkular, endişeler, umutlar... Bir de sert gibi görünüp de içinde hem sorgulamayı, hem de sonsuz bir duyarlığı, şefkati, dayanışmayı, insan sıcaklığını barındıran bakışlar. Kişide bir eksilme olur ölüm ile. Bir şeyler çekilir gider içimizden. Ve ölüm haberleri çoklarımızda hemen özel yaşamı çağrıştırır, tatlı acı bir sürü anılar tazelenir. Kesik, kopuk görüntüler bize bütün değerleriyle yalnızca gideni hatırlatmakla kalmaz ve yazık ki birazda kendi gözümüzde kendimizi değerlendiren ayrıntılar da ortaya çıkar ortaya. "Onu ilk defa…" ya da " bir gün…." diye anılar anlatılmaya başlanır. Okunaksız bir el yazısına dönüşür anılar.

Behçet Necatigil'in bir şiirinde dediği gibi;



"Ben gidince bir renk uçar/Albümlerinizden/ Kendince bir ses erir havada/Bir eksik kalır fotoğraflarda/Ama gene olurum aranızda /Sizinle kendimi sayarak/Bende varım hala boşlukta/Bir dayanak aramalarınızda"

Günler hızla akıp gidiyor. Yaşam sıradanlığı ile devam ediyor. Acılar birbirini kovalıyor, ölüm haberleri içinde yaşıyoruz. Ölüm hepimizin yanı başında. Bir gün gelecek en sevdiğiniz kişinin artık bu dünyadan koptuğunu göreceğiz. Bu iş böyle kurtuluş yok. Çeker gider tek başına insan. Çevresinde eşi, çocukları, dostları da olsa yine yalnız gidilir sonsuzluğa. Ölüm tek başına yaşanır her zaman. Bazen bir doğum haberi, bir düğün, bir şenlik, her hangi bir sevinçli haber ve yüreğimizde, yüzümüzde kahkahalar, sarılıp kucaklıyoruz birbirimizi. O an sanki ölüm yokmuş, hiç ölünmeyecekmiş gibi sımsıkı yapışıveriyoruz yaşama. "Aslolan hayattır /Beni unutma Hatçem" diyen şairin umudunu benimseyiveriyoruz. Ölümler ve oyunlar arasında yaşam devam ediyor işte.

Sonra bir gün ölüm gerçeği ile karşılaşırız. Hep düşünmüşümdür insan ölümün eşiğindeyken neler düşünür. Hangi yaşta olursa olsun, yaşamı terk etmeyi zamansız mı bulur?. Ölüm herkes için erken midir?. İnsan ne kadar yaşlı olursa olsun neden ben diye sorar, kendisine acır mı?. Bir daha dönemeyecek olmak, yaşam denilen harika şeyin içinde olamamak çok mu zor gelir?. Sevdiklerini bir daha göremeyecek olmak o*nlardan ayrılmak insanın yüreğini burkar mı?. Çaresizce yok olmayı kabullenmek, adını koyamayacağım bir sızı gibi kuytuluklarında sessizce yol mu alır?. Daha yapman gereken işler, görmen gereken yerler var diye mi düşünür?. Niye bu kadar erken deyip hayıflanır mı insan, yoksa oh be kurtuluyorum yüklerimden deyip sevinir mi?. Bilemiyorum. Babam ne düşünmüştü acaba ölmeden önce?. Bunu hiçbir zaman bilemeyeceğim.

Sizin hiç babanız öldü mü?, insanın içini acıtan cümle. "Sizin hiç babanız öldü mü? / benim bir kere öldü kör oldum" diye başlayan ve devamını okumaktan her zaman korktuğum bir şiiri vardır Cemal Süreyya'nın. Artık okumama gerek kalmadı, çünkü devamını şimdi ben de biliyorum.

" Sizin hiç babanız öldü mü?/ Benim bir kere öldü, kör oldum.Yıkadılar, aldılar, götürdüler / Babamdan ummazdım bunu kör oldum./………."

Erol ÇINAR
 
çok hoş ve bir o kadarda anlamlı bir yazı allah kimseye göstermesin büyük bir acı tadan bilir sadece...
 
bi mahsuru yoksa senin için sorabilirmiyim neden ?

Ben babamı öldürdüm ve hiç kan çıkmadı..

tıpkı o şiirdeki gibi..

Kendi istedi bunu

Kendi haketti..

Baba olmayan her gün bir kat daha acı cektirip beni öldüreceğine

Ben öldürdüm onu !!

Yeterli mi ? a.s.
 


canım kesinlikle böyle düşünme içinde öldürme her ne olursa baba babadır ne yaparsa yapsın ne söylerse sölesin sana kötü davrasa dövsede babadır unutma bunu sakın bir gün gerçekten gittiğinde anlarsın demek istediğim asıl şeyi umarım hiç kaybetmessin allah kimseye göstermesin:1hug:a.s.
 
Başın sağolsun Allah rahmet eylesin canım,benim de babam uzunca süren,ona büyük acılar çektiren bir hastalığın ardından hayata veda etti,seni çok iyi anlıyorum,Allah sabır versin...
 
Evet öldü... üstelik Onu hiç tanıma fırsatını bana vermediler (
 
Son düzenleme:

canım böle düşünmene üzüldüm.yaşın kaç bilmiyorum ama tahminime göre çok gençsin.ama inanıyorum ki belli bir yaşa gelince böle düşünmiyeceksin.tabi yinede yaşadıklarını bilmediğim için ancak bu yorumu yapayorum.
benden sana abla tavsiyesi ne yapmış olursa olsun bir kez daha düşün öle karar ver tatlım...
:1hug:
 
evet .benim babam da öldü. 21 yaşındaydım öldüğünde. dünya tatlısıydı benim babam. o kadar sevecendi ki. 55 yaşında kalp krizinden kaybettim benim melek babamı.....bizim aile anaerkil bir aileydi. annem daha baskındı. babacığım, tipik yengeç burcu, duygusal, neşeli, hep kahkaha atan ve kızına yani bana çok düşkün bir babaydı.bebekken, hep anlatırdı annem, ben uyandığımda sabaha kadar başımda duran, benim uyumamı bekleyen,hatta, esneme numaraları yapıp beni kandıracağını ve uyuyacağımı düşünen biricik babam. nur içinde yat. seni çok seviyorum. benim hep yanımda olduğunu hissediyorum. sanki yukardan da beni koruyorsun....bunu hissediyorum. seni rahmetle anıyorum.
 
yazınızı okurken tüylerim diken diken oldu çünki benim ğüzellikleri paylaşacak bennim başımı okşayacak ben evlenirken kuşagımı bağlayacak kızımmmm diyen babam olmadı babam benden hep uzaklarda aradım aradım ama hep ben aradım boşşşşşşş keşke benimde bu dünyadan göçerken aglayacagım haykıracagım babam olsaydı
 
evet benim babamda öldü üstelik sabah 11 de konuştuk telefonla ben gurbetteyim ankarada ailem balıkesirde şakalaştık kendine iyi bak torunumu öp dedi aradan 1 saat geçti kaza haberi geldi ağır yaralı denildi oysaki onu canımı bitanemi kaybetmişik onun morgtaki kanlı halini asla unutmadım onu çok çok özlüyorum
 
senağlamasenağlamasenağlamasenağlamasenağlamasenağlamasenağlama
 
evet benim babam öldü 48 yaşında ansızın altın kızını arkada kimsesiz sevgisiz bi başına bırakıp gitti
babacığım seni çok seviyorum aradan 6 sene geçti ama acım günden güne artıyor ve seni daha çok özlüyor arıyorum söyleyecek okadar çok şeyim varki hepsi boğazımda düğüm düğüm evet benim babam öldü..................
 
evet benim babamda öldü babamı kalpkrizinden bir pazar akşamı kaybettik onu öyle çok özlüyorumki yüce rabbim bu acıyı kimseye yaşatmasın çok ama çok zor senağlama senağlama senağlama
 

Yaşadıklarımız aynı.Benim de babam 57 yaşında ani kalp krizinden öldü.Sağlıklı adam 1 gün içinde öldü.Ben 20 yaşındaydım 8 sene önce o acılı günüm hayaımdaki en kötü gündü ve sonrası... Benim babam da bana çok düşkündü evin küçük kızıydım ben.Benim babam da benim başımda beklerdi uyurken.Sürekli hasta olan her akşam doktora giden ve her gün iğne yiyen bir çocuk olarak büyüdüm.İşten geldikten sonra yorgun argın beni SSK.hastanelerine götüren kuyruk bekleyen, sabahlara kadar da ateşimi sirkeli bezle indirmeye çalışan fedakar babam benim.Tam rahat edeceğin dönemde gittin yanımdan.Şimdi yanımda olsaydın, torununu sevip parka götürebilseydin.Sana sarılabilseydim.Tüm dertlerimi paylaşabilseydim.Araba kullanmayı da öğrendim.Seni memleketin Urlaya götürseydim her istediğinde ama şimdi sen zaten memleketindesin.Hem de hiç ayrılmamak üzere.SENİ ÇOK SEVİYORUM BABACIĞIM.Yaşamında seni üzdüysem çok özür dilerim.Herşeyimi sana borçluyum şu anki konumumu ve mesleğimi de babacığım...
 
"Ben gidince bir renk uçar/Albümlerinizden/ Kendince bir ses erir havada/Bir eksik kalır fotoğraflarda/Ama gene olurum aranızda /Sizinle kendimi sayarak/Bende varım hala boşlukta/Bir dayanak aramalarınızda"

evet babam öldü ama ölürken sanki bede bıraktıyı bir yarımıda yanında götürdü babam canımdı ruhumdu arkadasımdı dostumdu öğretmenimdi mekanı cennet olsun
 
" Sizin hiç babanız öldü mü?/ Benim bir kere öldü, kör oldum.Yıkadılar, aldılar, götürdüler / Babamdan ummazdım bunu kör oldum./………."senağlamasenağlamasenağlama:a015:

 
Çok çok zormuş baba acısı,üç sene oldu babamı kaybedeli,canımın yarısı,dostumu,arkadaşımı,herşeyimi kaybettim ben,o gittikten sonra resimlerle avundum,yetmiyor her geçen gün sevgisi yüreğimde ağırlaşıyor,boğazımda bir yumruk, ağlarsam geçer,fazla ağlayamam annem üzülür,canım babam mekanın cennet olsun
 
selam babası olenlere tek tek başsaglıgı diliyorum benim babam hayatta allahım onu korusun başımızdan eksik etmesin hani her kız babasına aşık buyurya bende onlardanım buyudum ama hala babama tutkunum onun birgun bu dunyada olmama fikri bile benim tuylerimi diken diken ediyo nedenir buyuk acı allah sabir versin babasi bu dunyada olmayanlara ben inanıyorum hepinizin babası şu anki yerlerinden kızlarıyla gurur duyuyodur a.s
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…