Kendi adıma konuşuyorum evlenince aynı ev içine girince sevgiliyken olan iletişim değişiyor illa ki. İkisinin de kıymeti tadı başka açıkcası ama o her şeyin ilk olduğu zamanların tatlılığına özlem duyuyor insan. Bide sadece eş değil ailesiyle de evleniyosunuz. Sevgiliyken veya bekarken ki sorumluluklarınızla evlenip çoluk çocuğa karıştığınızdaki sorumluluklarınız arasında dağlar kadar fark var. Biraz da bizim toplumda bunların güzellemesi çok yapılıyor. Sanıyosun ki peri masalına düştüm. Ama o iş öyle değil zorlukları ve kimlik karmaşasından (anne olduktan sonra) kimse bahsetmiyor. Ve seçmediğiniz yaşamadığınız o hayat o yol biraz daha çekici geliyor insana. Bunlar da geçici dönemler o ayrı. Çocuklar büyüyor özgürlüğüne kavuşuyorsun istediğinde uyu istediğinde ye tuvalete gir
halloluyor bir şekilde ama evlilikte ebeveynlikte uzun bir yol adapte olması da güç bazen. Mevzu bu yolda kendini ihmal etmemek. Biz kadınlar biraz buna meyilliyiz. En azından kendi adıma öyleydim şükür saldım biraz rahatladım o yüzden şuan yaşamadığım o hayata büyük bir özlem duymuyorum. Ama işte insanın aklından da geçiyor ya öyle olsaydı?
Not düşeyim eğer evlenmeseydim çocuklarım olmasaydı şahsen ahlanıp vahlanmazdım yapım öyle değil. Yalnızlığı severim kendimle vakit geçirmek hoşuma gider. Yapabileceğim şeylerin ucu bucağı yok. Bir erkeğin beni sevmesine ihtiyacım yok. Hala yok aslında.