"Sevdiğim Laflar"

"Uçamıyorsan, koş; koşamıyorsan, yürü. Eğer yürüyemiyorsan, sürün ama hareket etmeye devam et. Geleceğe ilerlemeyi sürdür." Martin Luther King
 
Hz. Yusuf kıssasında hiç unutamadığım ve hayatımın her virajında elini omzumda hissettiğim bir ayrıntı var.

Hz Yusuf zindandayken tahliye olan bir arkadaşına, "Beni efendinin yanında an," der. Beni buradan kurtarsın minvalinde.

Sonra Yaradan'dan nida gelir. "Ey Yusuf sen Allah'tan başkasına bel bağladın, bu nedenle zindan süren uzatıldı," diye.

Tabii Hz Yusuf yaptığı hatayı anlamıştır. Başını secdeden kaldırmadan dua eder, af diler. "Sırtımı senden başkasına dayanmamalıydım, beni affet Rabbim," der.

Bazen "Kimsem yok, filanca, falanca hep dört ayağına düşüyor, onlar ne kadar şanslı, bizim de öyle yakınlarımız olsa" diye yakınan dostlar oluyor, önce kendime sonra onlara diyorum ki torpiliniz kocadan, dayıdan, ahbaptan olacağına Yaradan'dan olsun yeter. O'nun hep koruyup kolladığı, sevdiği memnun olduğu, işini rast getirdiği kullardan olalım kafi.

Mevla katında bu mertebeyi hak etmek için de her koşulda sırtını yalnızca ona dayamak ve yalnızca ona bel bağlamak gerekiyor zannediyorum. Hep unutuyoruz oysaki tek sözüyle olmazları olduran yalnızca O'dur. O'nun her şeye gücü yeter. Sınırsız güç ve kudret sadece O'na aittir. Dilerse imkansızı öyle mümkün kılar ki, şaşar kalırsınız. Dolayısıyla o varken hiç kimsenin torpili olmasın hasretle umup beklediğimiz.

Hep hatırlamak ve nazarlık gibi sağ omzumuza takmak dileğiyle🥰
 
Son düzenleme:
Eğer hâlâ tek kullanımlık plastikleri hayatınızdan çıkarmadıysanız #PlastiksizTemmuz size ilham olsun. Nasıl başlamalı derseniz işte kolaylıkla uygulayabileceğiniz 5 adım.

Seneyi yarıladık; temmuz, her yıl olduğu gibi #PlastiksizTemmuz farkındalığı ile başladı. 30 yıllık meslek hayatım boyunca insan sağlığına iyi gelen gıdaları ve beslenme alışkanlıklarını anlattım; son yıllarda odağıma gezegeni beslemeyi alarak hem bize hem gezegene iyi gelen alışkanlıklar konusunda ilham olmaya gayret ediyorum. Hepimizin yakından bildiği, hayatında yer verdiği bir şey var ki hem insan sağlığına hem de doğaya maliyeti çok büyük, evet doğru bildiniz: Plastikler.

Eyfel Kulesi kadar mikroplastik

Ömrünüz boyunca ortalama bir Eyfel Kulesi kadar mikroplastik soluduğunuzu biliyor muydunuz? Üstelik her hafta ortalama 1 kredi kartı büyüklüğünde mikroplastik de yiyoruz. Her yıl üretilen plastiğin üçte ikisi bir kez kullanılıp atık oluyor. Bu her yıl neredeyse 300 milyon ton plastik atık anlamına geliyor.

“The Zero Waste Chef” kitabının yazarı Anne Marie Bonneau’nun çok kıymetli bir sözünü de paylaşmak istiyorum: “Atıksız, sıfır atık yaşayan bir avuç insana ihtiyacımız yok. Milyonlarca insanın bunu kusurlu bir şekilde yapmasına ihtiyacımız var.” Yani ben de yüzde 100 plastiksiz veya atıksız yaşamıyorum ama bu konuda elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Kendi hayatımda ise dediğim gibi plastiği olabildiğince uzaklaştırdım.

* Geri dönüşümü destekliyorum ve geri dönüşüme uygun olanları ayrıştırıyorum, kompost yapıyorum.

* Çantamın vazgeçilmez eşyasından biri cam mataram ve çelik termosum. Sadece ben değil, tüm ofis bu alışkanlığı uzun yıllardır sürdürüyoruz.

* Öğle yemeklerini sefer tası, cam kavanoz gibi alternatiflerde getiriyor, bambu pipet, çelik pipet gibi seçenekleri çantamda bulunduruyorum.

* Hiç plastik şişede su içmiyor musun, diye düşüne-bilirsiniz; tercih etmiyorum fakat gittiğim bir etkinlikte plastik tüketmeye mecbur kaldıysam tükettikten sonra küçük hale getirip çantama atıyor, sonrasında ise plastik geri dönüşüm kutusuna atıyorum.

* Temizlik malzemesinde de plastikten uzak durmak kıymetli. Burada en güzel seçenek ise kabak lifi. Bulaşık, lavabo, meyve-sebze hatta ayakkabı yıkarken bile kabak lifi kullanıyorum.

* Tahıllar veya baklagilleri saklamak için bez tahıl torbalar favorilerim arasında. Bez torbalar hava aldığı için rutubet oluşmaz ve böylece küf oluşumu da önlenmiş olur.

5 adımla başlayın

1- Tek kullanımlık plastik bardak veya pipet gibi ürünleri reddedin.

2- Cam şişe, termos gibi uzun süre kullanabileceğiniz alternatifler edinin.

3- Satın aldığınız ürünlerde mümkünse plastik ambalaj içermeyen alternatifleri tercih edin.

4- Alışverişlerinizi tek kullanımlık poşetlerle değil bez çantalar, fileler ile yapın.

5- Çevrenizde plastik atıkları uzaklaştırma, geri dönüşüm konularına özen gösterin, belediyeler, sosyal yardımlaşma dernekleri aracılığıyla düzenlenen deniz/nehir temizleme etkinliklerine dâhil olun.

Denizler akciğerlerimiz

Plastik kirliliğinden en çok etkilenen ekosistemlerden biri de deniz ve okyanuslarımız. Plastik torba, sigara izmariti, balon, şişe, şişe kapağı veya pipet gibi büyük parçalardan oluşan atıklar plastik kirliliğinin gözle görülen kısmını oluşturuyor. Bu konuda yapılan projelerin içerisinde yer almaktan mutluluk duyuyorum. 5 yıl önce benim için her yıl bir gelenek haline gelen Sürdürülebilir Yaşam Günlüğü’nü TURMEPA iş birliği ile yayımlamıştık. Satıştan elde edilen gelir TURMEPA’nın deniz koruma projelerine destek olmuştu. 2020 yılında Sudaki Yaşam Savunucusu millî sporcu Şahika Ercümen ile birlikte İstanbul Boğazı’nda bir dalış gerçekleştirmiş ve dalışla denizlerdeki kirliliğe ve geri dönüşümün önemine dikkatleri çekmiştik.

2022 yılında Deniz Yaşamını Koruma Derneği ile Marmara Denizi’ne mercan nakli yapmış, doğal ortamından kopmuş mercanlar aşılama yoluyla korunması gereken hassas alan ilan edilen Tavşan Adası’na nakledilerek, yeni mercan bahçeleri oluşturmuştuk. Yine 2022 yılında Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu desteğiyle İngilizce baskısını gerçekleştirdiğimiz Sürdürülebilir Yaşam Günlüğü basın toplantısında da bir insanın haftada bir kredi kartı, 5 haftada bir elbise askılığı, yılda bir iş güvenliği bareti, ömür boyu da bir araba lastiği kadar plastik yediği konusunda farkındalık yaratmıştık. Verdiğim çoğu seminere plastiksiz yaşam kiti ile gidiyor, inşaat baretini, elbise askısını yanımda götürerek insanların hafızasında bir yer edinmesini hedefliyorum…

Kanımızdan Everest'e plastikler her yerde

Kanımızda:
Environment International dergisinde yayımlanan araştırmaya göre mikroplastikler artık insan kanına karışmış durumda. Araştırmacılar katılımcıların kan örneklerinde 700-500 bin nanometre (nm) arasında olan plastikleri tespit etmeyi hedeflemiş. (Yedi yüz nanometreyi bir insan saçının genişliğinden yaklaşık 140 kat daha küçük olarak düşünebilirsiniz.) Araştırmacılar, tümü sağlıklı yetişkin olan 22 bağışçıdan alınan kan örneklerinin 17’sinde plastik parçacıklara rastlamış.

Akciğerimizde: 13 akciğer dokusu örneğinden 11’inde plastik parçacıkları bulunmuş. En çok görülen plastik türlerinin ise ambalaj ve borularda kullanılan polipropilen, şişelerde kullanılan PET ve kıyafetlerde bulunan naylon olduğu ortaya konulmuş.

Spermde: 36 sağlıklı yetişkinden alınan her örnekte mikroplastiğe rastlanmış. PVC’ye dikkat çekiliyor.

Plasentada: Environment International dergisinde yayımlanan bir başka çalışmada, dört kadın plasentasında mikroplastik parçacıkları bulunduğu bildirilmiş.

Bebek dışkısında: Bebeklerin dışkısında yetişkinlere göre 10 kat daha fazla mikroplastik olduğu ve plastik biberonlarla beslenen bebeklerin milyonlarca plastik parçacığı yutuyor olması endişe verici.

Beyin hücrelerinde: Geçtiğimiz günlerde Türk bilim insanları beyin hücrelerinde mikroplastik bulunduğunu açıkladı.

Everest: Everest Dağı’nın zirvesinin yakınında mikroplastik bulundu. Öyle ki Everest’in 5 bin 300 metre ile 8 bin 440 metre arasında değişen 11 noktasından toplanan tüm kar örneklerinde mikroplastiklere rastlandığı belirtiliyor.

Şekerde: Şekeri de incelediğimizde tek bir küp şekerin, ortalama 2.7 gram olduğunu düşününce bir küp şeker yaklaşık 550 adet mikroplastik içeriyor. Yani bir karton bardakta poşet çayı içine şeker atarak içtiğimizde, nano ve mikroplastik kirliliği milyonları bulabilir.

Karton bardak: Karton bardak kullanımınızı gözden geçirmeye ne dersiniz? The Indian Institute’un çalışmasında, bir kâğıt bardakta günde 3 bardak çay veya kahve içen bir kişinin 75 bin mikroplastik parçacık yutacağının altı çiziliyor.

Poşet çay: Sakarya Üniversitesi’nde sonuçlanan çalışmaya göre, bir poşet çaydan suya geçen mikroplastik sayısı 13 bin. Ülkemizde farklı markalardan 11 sallama çay ve 11 demlik poşet ile yapılan çalışmada, sallama çayların 4’ünün demlik poşetlerin ise neredeyse tamamının mikroplastik içerdiği görülmüş. 11 demlik poşetinin tamamının plastik katkılı olduğu ve bu plastiklerin de polyester, polipropilen, polietilen içerdiği sonuçlar arasında.
 
DAVET …

“şunları bir araya toplayayım.
Bir güzel muhabbet edelim” diye düşündüm.

Mutfak işinden de anlarım.
Donattım sofrayı.
Bayağı uğraştım.
Hepsinin, ayrı ayrı ne
yemekten, ne içmekten
hoşlandığını iyi bilirim.
Bayağı da para gitti.

Birinin yediğini öbürü yemez.
Ötekinin içtiğini beriki içmez.
Dört kişilik sofra kurdum.

Mumları da yaktım.
Bak hepsi, Erick Satie severdi.
Hatırladım.
Müziği de ayarladım.

Geldiler.

20 yaşında ben,
35 yaşımda ben,
40 yaşımda ben ve
bugünkü ben dördümüz.

Birden yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum.
Kırk yaşımın karşısına da, ben geçtim.
Yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.
Kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.

Yatıştırayım dedim.
“Sen karışma moruk” dediler. Büyük hır çıktı.
Komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
Yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.

Evin de içine ettiler.

Bende kabahat.
Ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine …


CAN YÜCEL
 
budizm felsefesinden zor zamanlar için 5 öğüt.

-hiçbişeyin kalıcı olmadığını her şeyin geçici olduğunu kabul et.
-topraksızlığı ve belirsizliği kucakla.
-acı çekmek normaldir ve bu bir sorun değildir.
-temelde yalnızsın ve bu bir sorun değil
-rahatla ve gevşe, kendine bir mola ver.
 
-Çocuğum okusun da ne okuduğu çok önemli değil demeyeceksin. Çocuğun okumayı öğrenirken yaşadığın kaygıyı ve heyecanı, ne okuduğu konusunda da yaşayacaksın.

-Çocuğun daha Fatih Sultan Mehmet’i tanımadan, Kötü Çocuk kitabındaki Meriç karakteriyle tanışmasına izin vermeyeceksin. Çocuğunun hayran kontenjanını boş bırakmayacak, önce iyi insanları sevmesini sağlayacaksın.

-Çocuğun daha kendi kültürünü tanımadan, yabancı kültürlere vize çıkarmayacaksın. Millî bilinç oluşmadan küresel vatandaşlık vizyonuna kafayı takmayacaksın.

-Kariyerin için full-time çalışırken, çocuğuna part-time ebeveynlik yapmayacaksın. Eğer bunu beceremiyorsan da yarı zamanlı işten tam zamanlı sigorta beklemeyeceksin.

-Çocuğunu ekran karşısında saatlerce boş bırakmayacaksın. Teknoloji kullanımı konusunda evde hiçbir kural oluşturmadıysan, suçu teknolojiye atıp kendini aklamayacaksın.

-Ailecek kamera karşısına geçip beğeni almak için saçma sapan videolar çekmeyeceksin. Mahremiyet olmayan eve mahcubiyetin giremeyeceğini bileceksin.

-En önemlisi de birileri senin çocuğunu ağına düşürmek için gece gündüz çalışırken sen yatmayacaksın. Her akşam sosyal medyada ona buna laf yetiştirerek memleketi kurtarmak için harcadığın zamanı, çocuğunu iyi yetiştirmek için harcayacaksın. Herkes çocuğunu iyi yetiştirirse, memleket zaten kurtulur. Bunu aklından çıkarmayacaksın.
 

Dijital Demans Nedir?​

Dijital demans, en başta akıllı telefonlar ve bilgisayarlar olmak üzere dijital cihazların aşırı kullanımı nedeniyle yaşanan bilişsel eksiklikler veya kayıplar olarak tanımlanıyor. “Demans” olarak adlandırılmasının nedeni demans gibi nörolojik hastalıklarda görülen kısa süreli hafızadaki bozulmaları içeriyor olması. Yani dijital demansın, dijital cihazların uzun süreli ve yoğun kullanımı nedeniyle ortaya çıkan bilişsel zorlukları ve eksiklikleri kapsayan şemsiye bir terim olduğunu söyleyebiliriz.
Bu konu üzerinde yapılan araştırmalar dijital demansın kökeninde beyin plastisitesinde yani esnekliğinde yaşanan değişimlerin yer aldığını gösteriyor. Beyin esnekliği, beynin yaşam boyunca yeni sinirsel bağlantılar kurarak kendini yeniden organize etme kapasitesine verilen isim. Bu esneklik sayesinde yeni deneyimlere adapte olabiliyor, yeni bilgiler öğrenebiliyor hatta önemli yaralanmalardan sonra iyileşebiliyoruz. Fakat beyin esnekliği tıpkı bir kas gibi çalışıyor. Dijital araçları aşırı derecede kullandığımızda belirli bilişsel işlevleri daha az kullandığımız için bu sinirsel yollar zayıflayabiliyor. Örneğin, eskiden bir yere gitmek için adres veya rota ezberlememiz ya da bir haritada gideceğimiz yeri arayıp bulmamız gerekirken artık bu işi bizim yerimize GPS’ler yapıyor. Aynı şekilde, eskiden bilgiye ulaşmamız daha zor olduğu için bazı bilgileri ezberleme eforu gösterirken artık bir tıkla internetten ulaşabileceğimizi bildiğimiz bilgileri öğrenmek için eskisi kadar çaba harcamıyoruz. Bu gibi örnekler gösteriyor ki, dijital araçları ne kadar fazla kullanırsak belirli bilişsel becerilerimizin zayıflaması da o oranda hızlanıyor.

Belirtileri nelerdir?​

Dijital demansın ne olduğunu daha somut bir şekilde anlamak için belirtilerine bakabiliriz. Her klinik tabloda olduğu gibi semptomlar kişiden kişiye değişkenlik gösterse de en sık görülen dijital demans belirtilerini aşağıdaki gii sıralayabiliriz.
  • Eskiden kolayca hatırlanan isimleri, tarihleri, numaraları veya olaylara dair bazı ayrıntıları hatırlamakta güçlük çekmek
  • Görevlere veya aktivitelere konsantre olmakta güçlük geçmek veya bunları sık sık ara vermeden tamamlamakta zorlanmak (yani dikkat süresinin kısalması)
  • Beyin sisi adını verdiğimiz düşünme veya bilgileri zihnimizde işleme sırasında yaşanan bulanıklık hissi
  • Derinlemesine düşünme, analiz yapma veya yaratıcı eylemlerde bulunma becerilerinin azalması
  • Dijital bir cihazın yardımı olmadan günlük aktiviteleri yerine getirmekte zorlanmak, bu cihazlara bağımlılık yaşamak
  • Dijital cihazları sürekli ve aşırı kullanmaktan ötürü doğan boyun ve sırt ağrıları, göz sağlığında ve uyku düzeninde bozulmalar

Önleme yolları nelerdir?​

Dijital demans belirtilerini incelerken böyle bir durumun günlük hayatımızı ne kadar sekteye uğratabileceğini gördük. Dijital cihazların aşırı kullanımının kısa vadeli etkilerini fark etmesek de uzun dönemde üzerimizde kalıcı ve önemli etkileri olduğu görülüyor. Fakat bu konuda çaresiz değiliz! Dijital cihaz kullanımımız hakkında farkındalık kazanarak ve bilişsel becerilerimizi kullanmamızı sağlayacak aktivitelere alan açarak dijital demanstan kendimizi koruyabiliriz. İşte atabileceğimiz başlıca adımlar:
  • Dijital detoks yapmak: Gün içerisinde tüm dijital cihazlarla bağlantımızı kesmek için belirli zamanlar ayırmak, kullanmadığımız bilişsel becerilerimizi aktifleştirmek için bize fırsat sunabiliyor.
  • Dijital tüketim bilinci kazanmak: Dijital araçlarla vakit geçirirken ve onlar hayatımızı kolaylaştırırken kullanımımız ve üstümüzdeki etkileri hakkında farkındalık kazanmamız zor olabiliyor. Böyle bir durumda farkındalığımızı artırmak adına dijital cihazları zorunluluktan mı yoksa alışkanlıktan veya keyif alma amacıyla mı kullandığımızı kendimize sormak bize yardımı olabiliyor.
  • Düzenli fiziksel aktivite yapmak: Düzenli egzersiz, yalnızca vücudumuz ve fiziğimiz için değil beynimiz için de çok faydalı. Egzersizi günlük rutinimize dahil ederek hem dijital araçlardan uzak kalabileceğimiz bir alan yaratabilir hem de egzersizin bilişsel süreçlerimize katkısından faydalanabiliriz.
  • Beyni uyaran aktiviteler yapmak: Dijital araçların eskiden kullandığımız bazı bilişsel becerilerimizin yerini aldıklarının altını çizdik. Bu bağlamda bulmaca, puzzle, kutu oyunları veya okuma yapmak gibi aktiviteler daha az kullandığımız bu becerileri güçlendirmemize yardımcı olabiliyor.
  • Farkındalık egzersizleri ve meditasyon yapmak: Bu tür aktiviteler konsantrasyon becerilerimizi güçlendirerek dijital araçlarla kaybettiğimiz dikkati yeniden kazanmamıza fırsat sağlayabiliyor.
  • Sosyal etkileşimlere katılmak: Yüz yüze konuşmalar ve sosyal paylaşımlar beynimizin çeşitli bölümlerini uyararak aşırı dijital cihaz kullanımının etkilerini azaltabiliyor.

Dijital Demansın Çocuklar Üzerindeki Etkileri​

Dijital araçların yaygın kullanımı ekranlara doğmuş yeni nesilleri daha fazla etkiliyor. Eğitim araçlarından eğlence platformlarına kadar, dijital cihazların çocukların günlük deneyimlerinin merkezinde olduklarını görüyoruz. Bu araçlar paha biçilmez öğrenme fırsatları sunsalar da aşırı kullanımın sonuçları, özellikle de dijital demans olgusu, henüz gelişmekte olan beyinleri üzerinde daha ciddi etkiler yaratabiliyor.

Kısa Süreli Etkileri​

  1. Dikkat süresinde azalma: Dijital oyunlar, hızla akan ve sürekli yüksek ritimde ilerleyen videolar gibi hızlı uyaranlara aşırı derecede maruz kalmak çocukların beyinlerinin sürekli uyarılmaya şartlanmalarına neden olabiliyor. Böylece sınıfta oturmak, okuma yapmak veya dış mekan aktivitelerine katılmak gibi daha yavaş tempolu eylemlere katılmakta güçlük çekebiliyorlar.
  2. Fiziksel bozulmalar: Aşırı ekran süresi, ekranlardan yayılan mavi ışık nedeniyle çocuklarda göz yorgunluğuna, baş ağrısına ve hatta uyku bozukluğuna yol açabiliyor.
  3. Sosyal becerilerde azalma: Sürekli dijital araçlarla meşgul olan çocuklar önemli yüz yüze etkileşimleri kaçırabiliyorlar. Bu da sosyal becerilerin gecikmesine veya bozulmasına yol açabiliyor.
  4. Davranış Değişiklikleri: Aşırı kullanım durumunda, çocuğun cihazlara erişimi engellenirse bu durum sinirlilik gibi ruh hali değişimlerine ve hatta agresif davranışlara yol açabiliyor.
  5. Bilişsel becerilerde bozulma: Problem çözme veya eğlence için sürekli dijital araçlara güvenen çocuklarda eleştirel düşünme veya yaratıcı oyun gibi beceriler yaşıtlarına göre geride kalabiliyor.

Uzun Vadede Etkileri​

  1. Beyinde yapısal değişiklikler: Ekranlara kronik olarak maruz kalmak, özellikle bilişsel ve duygusal işleme ile ilgili alanlarda beynin yapısını ve işlevselliğini etkileyebiliyor. Bu durum, bilgiyi işleme veya duyguları yönetmekte zorluklara yol açabiliyor.
  2. Akademik zorluklar: Azalan dikkat süresi ve bozulan bilişsel beceriler çocukların okulda zorluk çekmesine sebep olabiliyor, akademik performansı ve öğrenme kapasitelerini etkileyebiliyor.
  3. Sosyal zorluklar: Uzun süreli dijital cihaz bağımlılığı, çocukluk gibi çok kritik bir dönemde gelişen sosyal ilişki kurma ve sürdürme becerilerinde zorluklara neden olabiliyor. Bunun nedeni, sözel olmayan ipuçlarını, empatiyi ve diğer sosyal becerileri öğrenme fırsatlarının kaçırılması olarak gösteriliyor.
  4. Fiziksel sağlıkta bozulmalar: Uzun süreli ekran süresi nedeniyle hareketsiz kalmak obezite gibi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Ayrıca, cihazların önünde sürekli kambur durmaktan kaynaklanan duruşla ilgili sorunlar kas-iskelet sistemi bozukluklarına yol açabiliyor.

Dijital Demanstan Kurtulma Yolları​

Dijital cihazlara olan bağlılığımız arttıkça bilişsel, sosyal ve fiziksel sorunlar yaşama konusunda risk altında olduğumuzu gördük. Bu bağlamda atabileceğimiz ilk adım dijital demansın varlığını ve etkilerini tanıyarak anlamak. Fakat daha da önemli olan, bu zararlı etkilere karşı koyabilecek veya aşırı kullanımın önüne geçebilecek stratejileri uygulamak. Peki bu konuda ne yapabiliriz? Cevabı aşağıda!

Dijital Sağlık İpuçları​

  • Planlanmış ekran süreleri belirlemek: Her saat başı yalnızca 5-10 dakikalık bir mola vererek uzun süreli cihaz kullanımımıza düzenli bir ara verebiliriz. Böylece göz yorgunluğumuzu ve zihinsel yükümüzü hafifletebiliriz.
  • 20-20-20 kuralını uygulamak: Her 20 dakikada bir, en az 20 saniye boyunca 20 metre uzaktaki bir objeye bakmak göz yorgunluğumuzu azaltmamıza yardımcı oluyor.
  • Gece modu kullanmak: Uyku düzenimizi bozabilen mavi ışığa maruz kalmayı azaltmak için akşamları cihazlarımızdaki “gece modu” veya “mavi ışık filtresi” özelliklerini kullanabiliriz.
  • Dijital detoks günleri yapmak: Dijital cihazlardan kasıtlı ve bilinçli olarak uzak durduğumuz belirli günler veya saatler belirleyerek hem ekran kullanımımıza ara verebilir hem de mutluluğu başka aktivitelerde bulmak için kendimize şans verebiliriz.
  • Yüz yüze etkileşimlere öncelik vermek: Mümkün olduğunda daha derin bağlantılara sahip olabilmek ve bilişsel becerilerimizi kullanabilmek için dijital görüşmeler yerine yüz yüze buluşmaları tercih edebiliriz.
  • İnternette bilinçli bir şekilde gezinmek: Dijital tüketimimiz hakkında farkındalık kazanarak sonsuz kaydırma yapmaktan kaçınabilir ve bunun yerine gerçekten ilgimizi çeken veya bize fayda sağlayan içeriklerle etkileşimde olabiliriz.
 
Acısını aşmak isteyen bir adam, kendisine yardım etmesi içinBudist tapınağındaki bir Ustaya gider. Adam, Ustaya sorar: "Usta, eğer günde dört saat meditasyon yaparsam, yüksek bilinceulaşmam ne kadar sürer?" Usta adama bakar ve yanıt verir:"Eğer günde dört saat meditasyon yaparsan, belki on yılda yüksek bilince ulaşabilirsin."Bundan daha iyi yapabileceğini düşünen adam yine sorar:"Oh, usta peki günde sekiz saat meditasyon yaparsam yüksekbilince ulaşmam ne kadar zaman alır?"Usta adama bakar ve yanıt verir: "Eğer günde sekiz saat meditasyon yaparsan, belki yirmi yılda yüksek bilince ulaşabilirsin."80Adam şaşırır ve sorar: "Ama daha çok meditasyon yaptığımda, neden daha uzun zaman alır?"Usta tebessüm eder "Sen bu dünyaya hazzı ve yaşamı fedaetmek için gelmedin. Yaşamak, mutlu olmak ve sevmek için buradasın. Eğer iki saatlik bir meditasyonda yapabileceğinin eniyisini yapabildiğin halde, sekiz saat meditasyon yapmaya kalkarsan yorgun düşersin, amacından saparsın ve yaşamdan hazalamazsın. Yapabildiğinin en iyisini yap. O zaman meditasyonun süresinin değil, yaşamanın, sevmenin ve mutlu olmanınönemli olduğunu anlarsın.
 
X