- 16 Eylül 2006
- 24.059
- 18.172
- 37
- Konu Sahibi KarKralicesi
- #1
Senin geleceğin yoldan sana geliyorum. Kalabalıklar içinde ilerlerken aklımda gideceğim yerden çok seni görebilme ihtimalimin hayali var. Usul usul insanlar yanımdan geçiyor. Her geçen insanın yüzüne bakıyorum. Baktığım yüz sen değilsen hiç mi hiç görmüyorum aslında. Saatim gece yarısına çok kalmadığını söylüyor. Adımlarım yavaş. Sırf seninle kesişen yollarımda seni görebilmek seninle tesadüfen karşılaşmışız gibi yapıp seninle iki çift laf edebilmek için yavaşça atıyorum her bir adımı. İnsanlar omuzlarını birilerine çarpıp karşısındakinin yüzünü bile göremeden özür dilerken ben senin yüzünü arıyorum. Hafif bir rüzgar var havada. Baharın hiç yaşanmadığı bir zamanda yazın “geldim” haykırışları sıcak ve yüzümün kıvrımlarında oluşan bir iki damla terle gösteriyor kendini. Ben seni düşünüyorum.
Belki birazdan karşılacağız seninle. Ben önce şaşırmış gibi yapacağım ve sonra ayaküstü bir sohbete başlayacağız. Nasıl olduğunu, neler yaptığını soracağım ve senin sözlerinin dalgası kulaklarımdan beynimin kıvrımlarına ulaşırken, ben senin gözlerinde boğuluyor olacağım. Öyle derin bakacağım ki sana, sen bile uyandıramayacaksın o rüyadan beni. O kocaman ve bir o kadar da masum gözlerinde boğulurken ben, sen muhtemelen bana sorular soracaksın ve ben hissettiğim en saf hisle cevap vereceğim gözlerinin esaretinde, hipnozların en iyisine uğramış gibi. Anlamayacaksın hiç ne olup bittiğini. Ben seninle uzak diyarlara gitmiş, gecenin en güzel ve en derin dakikalarını yaşamış olacağım ama sen sadece bir gülümseyen yüzle yaşayacaksın o anları. Zaman hızla akacak. O kısa zaman bütün günümü doldururken ayrılık anı gelecek ve o anları saniyelerin uzamasını istediğim bir sarılmayla noktalayacağız seninle.
Sen benim geldiğim yolda, ben de senin geldiğin yolda ruhumu geride bırakmış olarak ilerlerken geri dönmeyi isteyeceğim için için, yüzünü bir daha görebilmek için. İstemesem de, dönme isteği sen uzaklaştıkça gerçekliğini yitirecek ve ben seni tekrar görebilmek için kafamda binlerce bahane uyduracağım omzumu yanımdan geçenlere vururken. Kaba saba bir adam olduğumu düşünecekler bana arkadan bakıp çünkü hiçkimse benim seninle olan rüyalarımı görmeyecek.
Belki de bütün bunların hiçbiri olmayacak. Kim bilebilir ki! Metroya giden merdivenlerden yavaş adımlarla iniyorum şimdi. Yürüyen merdivenlerde yanımda hızla geçen insanlara yol veriyorum. Koridorlardan zaman zaman gelen insan seline takılıyor gözlerim. Sen yoksun henüz. Belki de buradan bile gelmeyeceksin. Belki ben senin buradan gelebilme ihtimaline takılıp kaldım bir öğrencinin bir derse hep takılması gibi. Bilmiyorum. Ufukta son köşe görünürken daha da yavaşlıyorum. Adımlarım duracak kadar yavaşlamaya başlıyor. Dönecekken bekliyorum biraz, olabildiğince ağırdan alıyorum zamanı. İnsanlar yüzüme bakıp niye beklediğimi sorguluyor. Belki rahatsızlandığımı düşünüyorlar, belki de anlam veremeyip geçip gidiyorlar yanımdan. Bense çevremden ayrı bir dünyada yaşıyorum.
Yoksun.
Metroda bekleyen yalnız insanlar görüyorum. Hepsi kendi dünyalarında bambaşka yerlere gitmiş, buradan bakınca, inan bana, bekledikleri metro değil de hayalleriymiş gibi geliyor insana. Keşke yanımda olup görseydin mesela şu köşede oturmuş elleri çenesinde karşıdaki duvara bakan uzun sarı saçlı kızı. Aradığı, uzaktaymış gibi baktığı duvardaki İstanbul gravürleri değil elbette. Belki de o yerlerde geçirdiği zamanları düşünüyor. Kim bilir.
Bense yol boyunca kurduğum hayellerdeki rollerinle seni düşünüyorum. Sana söylettiğim replikleri düşünüp acabalı sorular soruyorum kendime. Yanımdan biri geçti şimdi. Yüzüme bakarken garip bir dudak büküşü vardı. Kim bilir ne düşündü. Çok da önemli değil boşver.
Karanlıkların içinde gelen metroya bineceğim birazdan. Zaman hızla akarken hala karşıdan gelen metrodan senin inebilme ihtimalini bekliyorum. Gelmiyor kimse.
Belki birazdan karşılacağız seninle. Ben önce şaşırmış gibi yapacağım ve sonra ayaküstü bir sohbete başlayacağız. Nasıl olduğunu, neler yaptığını soracağım ve senin sözlerinin dalgası kulaklarımdan beynimin kıvrımlarına ulaşırken, ben senin gözlerinde boğuluyor olacağım. Öyle derin bakacağım ki sana, sen bile uyandıramayacaksın o rüyadan beni. O kocaman ve bir o kadar da masum gözlerinde boğulurken ben, sen muhtemelen bana sorular soracaksın ve ben hissettiğim en saf hisle cevap vereceğim gözlerinin esaretinde, hipnozların en iyisine uğramış gibi. Anlamayacaksın hiç ne olup bittiğini. Ben seninle uzak diyarlara gitmiş, gecenin en güzel ve en derin dakikalarını yaşamış olacağım ama sen sadece bir gülümseyen yüzle yaşayacaksın o anları. Zaman hızla akacak. O kısa zaman bütün günümü doldururken ayrılık anı gelecek ve o anları saniyelerin uzamasını istediğim bir sarılmayla noktalayacağız seninle.
Sen benim geldiğim yolda, ben de senin geldiğin yolda ruhumu geride bırakmış olarak ilerlerken geri dönmeyi isteyeceğim için için, yüzünü bir daha görebilmek için. İstemesem de, dönme isteği sen uzaklaştıkça gerçekliğini yitirecek ve ben seni tekrar görebilmek için kafamda binlerce bahane uyduracağım omzumu yanımdan geçenlere vururken. Kaba saba bir adam olduğumu düşünecekler bana arkadan bakıp çünkü hiçkimse benim seninle olan rüyalarımı görmeyecek.
Belki de bütün bunların hiçbiri olmayacak. Kim bilebilir ki! Metroya giden merdivenlerden yavaş adımlarla iniyorum şimdi. Yürüyen merdivenlerde yanımda hızla geçen insanlara yol veriyorum. Koridorlardan zaman zaman gelen insan seline takılıyor gözlerim. Sen yoksun henüz. Belki de buradan bile gelmeyeceksin. Belki ben senin buradan gelebilme ihtimaline takılıp kaldım bir öğrencinin bir derse hep takılması gibi. Bilmiyorum. Ufukta son köşe görünürken daha da yavaşlıyorum. Adımlarım duracak kadar yavaşlamaya başlıyor. Dönecekken bekliyorum biraz, olabildiğince ağırdan alıyorum zamanı. İnsanlar yüzüme bakıp niye beklediğimi sorguluyor. Belki rahatsızlandığımı düşünüyorlar, belki de anlam veremeyip geçip gidiyorlar yanımdan. Bense çevremden ayrı bir dünyada yaşıyorum.
Yoksun.
Metroda bekleyen yalnız insanlar görüyorum. Hepsi kendi dünyalarında bambaşka yerlere gitmiş, buradan bakınca, inan bana, bekledikleri metro değil de hayalleriymiş gibi geliyor insana. Keşke yanımda olup görseydin mesela şu köşede oturmuş elleri çenesinde karşıdaki duvara bakan uzun sarı saçlı kızı. Aradığı, uzaktaymış gibi baktığı duvardaki İstanbul gravürleri değil elbette. Belki de o yerlerde geçirdiği zamanları düşünüyor. Kim bilir.
Bense yol boyunca kurduğum hayellerdeki rollerinle seni düşünüyorum. Sana söylettiğim replikleri düşünüp acabalı sorular soruyorum kendime. Yanımdan biri geçti şimdi. Yüzüme bakarken garip bir dudak büküşü vardı. Kim bilir ne düşündü. Çok da önemli değil boşver.
Karanlıkların içinde gelen metroya bineceğim birazdan. Zaman hızla akarken hala karşıdan gelen metrodan senin inebilme ihtimalini bekliyorum. Gelmiyor kimse.