Sağlıklı beslenme için tüm gıda, meyve ve sebzeler.

Limonu Kesip Başucunuza Koyduğunuzda


Limon öz kokusu pek çok temizleme ve arındırma ürünlerinde kullanılan maddelerden biridir. Hepimiz limonun çok faydalı bir meyve olduğunu biliriz. Ilıman iklimlerde yetişen limon ilk olarak Çin ve Hindistan’da yetiştirilmiştir. Limon tam bir şeker ve vitamin deposudur. Fakat limonun bilmediğimiz çok güçlü bir etkisi daha vardır. Yatmadan önce yatağınızın yanına kesilmiş bir limon koyduğunuzda…





Stresi yok eder.

Limonda bulunan öz kokusu zihnin gevşemesini ve bedenin gevşemesini sağlar. Güne huzurlu ve sağlıklı başlamanızı sağlar.



Rahat Nefes Alıp Vermenizi Sağlar.

Limonun kokusu akciğerlerimize büyük bir iyilik yapar ve solunum yollarımızı açmamıza yardım eder. Limonu başucunuza koyduğunuzda horuldamayı azaltır ve rahat nefes alıp vermenizi sağlar.



Pozitif Enerji ve Titreşimler.

Limon odanızdaki negatif enerjinin temizlenmesini sağlar. Eski zamanlarda evler sirkeli ve limonlu sularla silinirdi ki kötü enerji yok olsun diye. Limonu kestiğinizde özütü havaya yayılır ve gün boyu sizde oluşan negatif enerjiyi uykunuzda temizler. Limon kokusu ayrıca beyindeki serotonin miktarını arttırarak güne mutlu başlamanızı sağlar.



Ağrılarınızda Azalma Sağlar.

Limon kokusunun gevşetici ve rahatlatıcı etkisi özellikle baş boyun ve bel ağrılarınızda azalma sağlayabilir. Limon kokusu bedende ve kaslarda büyük bir gevşeme sağlar.

Alıntı
hayatimdegisti.com
 
164 ton limona ne oldu? – Bülent Şık
10/10/2016

Azınlıkça-Batı Trakya Haber isimli internet sitesinde yer alan bir habere göre, haziran ayında yapılan analizlerde Türkiye’den ithal edilen 164 ton limonda pestisit kalıntısı belirlendiği için bu ürünler Türkiye’ye iade edilmiş. Pestisitler tarım ürünlerinin üretiminde kullanılan ancak insan ve çevre sağlığına zararlı kimyasal maddelerdir.



Birkaç ay öncesine ait bu haber güncelliğini yitirmiş gibi görünmesin. Avrupa Birliği üyesi ülkelerde gıda güvenliğini sağlama ve tüketici sağlığını koruma amacıyla kurulmuş bir iletişim sistemi olan ‘Gıda ve Yem Hızlı Alarm Sistemi’nde (RASFF) ülkemizden ihraç edilen ürünlerdeki pestisit kalıntılarına ilişkin epeyce bilgi var.

Bu yazının meselesi ülkemize iade edilen bu zehirli gıda ürünlerine ne olduğudur. Basitçe sorarsak 164 ton limona ne oldu? İmha mı edildi, yoksa tüketime mi sunuldu? Bunları açıklamadan önce RASSF kayıtlarına kısaca değinelim.

RASSF Kayıtları

RASSF sisteminde birliğe üye herhangi bir ülkenin ithal ettiği bir gıda ürününde zehirli bir kimyasal madde belirlendiğinde bu bilgi internet portalına işlenerek bütün üye ülkelerin konudan hızla haberdar olmaları ve önlem almaları amaçlanıyor.

Ülkemize dair RASSF kayıtları incelendiğinde limon için 15/06/2016 tarihli bir kayıt var ama o kayıtta olayın geçtiği yer Bulgaristan. Yani ülkemizden Bulgaristan’a gönderilen limonlarda pestisit kalıntısı tespit edilmiş ve bu durum RASSF kayıtlarına girmiş. Sağlığa zararlı olduğu tespit edilen bu ürünler ülkemize geri gönderiliyor. Acaba Bulgaristan’dan iade edilen bu limonlar sonra Doğu Makedonya-Trakya Eyaletine ihraç edilmiş ve o olay da RASSF kayıtlarına girmemiş olabilir mi? Ya da her iki olay tamamen farklı mı? bilemiyorum.

GIDA VE YEM HIZLI ALARM SİSTEMİ (RASSF) KAYITLARINA GÖRE PESTİSİT KALINTISI İÇEREN ÖRNEK SAYISI (ADET)



Temel Mesele Nerede?

Her iki durum da mümkün ama bu sorulara yanıt aramak olayın nasıl gerçekleştiğine dair detaylı bilgi sağlamanın ötesinde bir anlam taşımıyor. Temel soru aynı yerde duruyor çünkü: “Temmuz ayında içinde zehirli madde olduğu için Yunanistan’dan ülkemize geri gönderilen 164 ton limon ne oldu?”
Temmuz ayı çok uzakta kaldı, konu güncelliğini yitirdi diye düşünecekler için çerçeveyi genişleterek konunun güncelliğini vurgulamak yerinde olacak.

2016 yılı Ocak-Ekim tarihleri arasındaki RASSF kayıtları incelendiğinde ülkemizden Avrupa Birliği ülkelerine ihraç edilen çeşitli gıda ürünlerinde yasal mevzuata aykırı pestisitlerin kalıntısına rastlamak mümkün. Örneğin son üç ay içinde limon ve biber gibi çeşitli ihraç ürünlerinde 14 kez chlorpyrifos isimli pestisitin kalıntısı tespit edilmiş. Dolayısıyla yukarıda sorduğumuz soruyu yineleyerek “chlorpyrifos içerdiği için ülkemize iade edilmiş 14 farklı ihraç partisine ait gıda ürünlerine ne oluyor?” diye de sorabiliriz.

Chlorpyrifos Kullanımı Yasaklanmamış mıydı?

Pestisitlerin hangi gıda ürününde ne miktarda kullanılacağı yasal mevzuatlar tarafından belirlenmekte. Gıdalardaki pestisit kalıntılarının belirli bir sınır değeri aşmaması gerekiyor. Aşarsa sağlığa zarar vereceği kabul ediliyor. Ama son yıllarda hormonal sistem bozucu olarak nitelenen bazı pestisitlerin gıdalardaki kalıntısı sınır değerin altında olsa bile özellikle bebek ve çocuklar için ciddi bir sağlık sorunu oluşturduğu belirtiliyor. Ve chlorpyrifos’ta hormonal sistem üzerinde bozucu etkileri olan pestisitlerden biridir.

Ülkemizde tarımsal üretimde chlorpyrifos kullanımı geçtiğimiz Nisan ayında yasaklanmıştı. Aynı şekilde Avrupa Birliği ülkelerinde de kullanımı sınırlandırılmış pestisitlerden biri.

RASSF kayıtlarını incelediğimizde ülkemizden ihraç edilen gıda ürünlerinde tespit edilen chlorpyrifos kalıntısının Avrupa Birliği mevzuatında yer alan sınır değeri en az 10 kat, çoğu üründe ise 40-50 kat aştığı görülmektedir. Analiz sonuçlarına göre ülkemize iade edilen bu ürünlerin sağlığa zararlı olduğu ve kesinlikle yenmemesi, imha edilmesi gerektiği söylenebilir.

İade Edilen Ürünlere Ne Oluyor?

Şu sorulara yanıt aramak bir gereklilik: ‘Bu ürünler ülkemize hangi tarihte iade edildi? Eğer ürünlerin imhasına karar verildi ise bu ne zaman ve kimler tarafından yapıldı? Ürünler imha edilmediyse ne oldu? İç pazara sunulup tüketildi mi?’

Bu soruların muhatabı Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’dır. Kamu adına yanıtı bekliyoruz.
İhraç edilen ürünlerde chlorpyrifos kalıntısının bu kadar çok çıkması yurtiçinde üretilen ürünlerde de yasak olmasına rağmen chlorpyrifos’un halen yaygın olarak kullanıldığını düşündürüyor. Eğer öyleyse mevcut durum tam bir başıboşluktur.

Yarın: Uzun yıllardır yasak olmasına rağmen insan ve çevre sağlığı açısından çok tehlikeli bazı tarım zehirleri ülkemizde hala kullanılıyor mu? En sevilen yemeklerimizden biri olan yaprak sarması ne düzeyde pestisit içeriyor.



Yrd. Doç. Dr.Bülent Şık, Akdeniz Üniversitesi öğretim üyesi

Bu yazı cumhuriyet.com.tr/ den alınmıştır.
 
Dr.Ümit Aktaş' ın

Nodül küçülten, tere tohumu, çörekotu yağı kürü


100ml çörekotu yağının içine
40 gr tere tohumu eklenerek cam bir kavanoza alınır.
14 gün boynunca karanlık ve loş bir köşede ağzı kapalı olarak bekletilir.
Her sabah ve akşam 1 tatlı kaşığı alınır.
3 ay boyunca devam edilmelidir.

Tiroid nodüllerini küçültmekte son derece etkili bir kürdür.

HİPOTİROİDİ İÇİN KÜR

Yumruk büyüklüğünde 1 kereviz rendelenir.
Üzerine 2 limon suyu sıkılır ve güzelce karıştırılır.
Ağzı kapalı bir kaba konulup buzdolabında 1 saat bekletilir.

Ayrı bir yerde yine yumruk büyüklüğünde 1 siyah turp rendelenir, 1 çimdik kaya tuzu eklenerek ağzı kapalı bir kaba konulup buzdolabında 1 saat bekletilir.

Her iki karışımda aynı anda dolaptan çıkartılır ve bir kabın içine güzelce sıkılarak suları süzülür ve karıştırılır.
1 çay kaşığı kimyon eklenir ve içilir.

Özellikle hashimato' ya bağlı hipotiroidi hastalarının her gün hazırlayıp akşam yemeğinden 2 saat sonra içmesi son derece faydalıdır.

Dr. ÜMİT AKTAŞ

"Bitkisel Kürlerle İlaçsız Tedavi" Kitabından Alıntıdır.
 

TİROİD HASTALIKLARI İÇİN KÜRLER


Son yıllarda tiroid hastalıklarında ciddi bir artış görüyoruz. Burada da yine beslenmenin bozulması en önemli etkendir. Genetiği değiştirilmiş gıdalar (özellikle GDO’lu soya), kimyasal katkı maddeleri ve glüten intoleransı tiroid hastalıklarında önemli rol oynar. Amalgam dolgular cıva zehirlenmesi yapabilir. Cıva, selenyum mineralini azaltarak tiroid hormonlarının salgısını engeller. Tiroid hastaları amalgam dolgularını çıkarttırmalıdır. Selenyum tiroid nodüllerini ve tiroid fonksiyonlarını düzenler. Selenyumdan zengin olan soğan, arımsak gibi besinleri bolca tüketmeliyiz ve gereken yerde selenyum takviyesi almanızda fayda vardır. Tam tahıllı ürünler ve şeker tiroid fonksiyonlarını bozar. Tiroid hastaları bunlardan uzak durmalıdır. İyor tiroid sağlığı için gereklidir ve bol alınmalıdır. Her gün en az 1 porsiyon iyot yönünden zengin gıda tüketmelisiniz.
İyot içeren gıdalar şunlardır: Balık (Küçükbalıklar, deniz balıkları) Yumurta Deniz ürünleri İyot emilimini bozan şu gıdalardan uzak durmalısınız: Karalahana Hardal Çam fıstığı Fıstık Soya fasulyesi


TİROİD İÇİN HİNDİSTAN CEVİZİ YAĞI KÜRÜ

Tiroid hastaları yalnızca sağlıklı yağlar tüketmelidir. Sağlıklı yağlar derken saf sızma zeytinyağı, hakiki tereyağı ve hindistancevizi yağını kast ediyoruz. Tiroid hastalıklarında, hindistancevizi yağı özel bir yer tutar. Hindistancevizi yağı, orta zincirli yağ asitleri yönünden doymuş zengin bir yağdır. Orta zincir uzunluğunda trigliseritler (MCG) olarak bilinen orta zincirli yağ asitleri, metabolizma artışı ve kilo kaybı sağlar. Hindistancevizi yağı metabolizmayı arttırırken bazal vücut ısısını da arttırır ve vücuttaki depo yağların yıkımını sağlar. Metabolizması yavaş çalışan tiroid hastaları hindistancevizi yağı kürü uygulamalıdır. Bu kür, her gün 3 öğününüzün her birinin içine 1 silme yemek kaşığı hindistancevizi yağı katılması şeklinde uygulanır. Hindistancevizi yağını yakmayınız, yemeklerinizi pişirdikten sonra altını kapattığınız anda üzerlerine ilave edip karıştırınız. Trans yağlar, vücutta elimine edilirken oksidatif stres yaratırlar ve tiroid dokusuna zarar verirler. Hindistancevizi yağı gibi doymuş yağlar, oksidatif stres yaratmaz ve tiroid dokusunu korurlar. (Syf:174, On birinci bölüm)

Nodül küçülten, tere tohumu, çörekotu yağı kürü

100ml çörekotu yağının içine 40 gr tere tohumu eklenerek cam bir kavanoza alınır. 14 gün boynunca karanlık ve loş bir köşede ağzı kapalı olarak bekletilir. Her sabah ve akşam 1 tatlı kaşığı alınır. 3 ay boyunca devam edilmelidir. Tiroid nodüllerini küçültmekte son derece etkili bir kürdür.

HİPOTİROİDİ İÇİN KÜR

Yumruk büyüklüğünde 1 kereviz rendelenir. Üzerine 2 limon suyu sıkılır ve güzelce karıştırılır. Ağzı kapalı bir kaba konulup buzdolabında 1 saat bekletilir. Ayrı bir yerde yine yumruk büyüklüğünde 1 siyah turp rendelenir, 1 çimdik kaya tuzu eklenerek ağzı kapalı bir kaba konulup buzdolabında 1 saat bekletilir. Her iki karışımda aynı anda dolaptan çıkartılır ve bir kabın içine güzelce sıkılarak suları süzülür ve karıştırılır. 1 çay kaşığı kimyon eklenir ve içilir. Özellikle hashimatoya bağlı hipotiroidi hastalarının her gün hazırlayıp akşam yemeğinden 2 saat sonra içmesi son derece faydalıdır.

Dr. ÜMİT AKTAŞ

"Bitkisel Kürlerle İlaçsız Tedavi" Kitabından Alıntıdır.
 
Sirke çeşitleri ve faydaları

Sirke çeşitleri ve faydaları, sirke hangi hastalıklarda kullanılır, sirke neye iyi gelir, kaç çeşit sirke var sirkenin etkileri gibi tüm sorulara bu makalede cevap bulabilirsiniz…
İnsanların şarap yapmaya başladıklarından beri sirkeyi tanıdıkları söylenebilir. Mısırlılar, Asurlar, Yunanlılar ve Romalılar sirkeyi yemeklerde, balık, et, sebze konservesi yapımında ve ilaç olarak hastalıkların tedavisinde kullanıyordu. Sirke önceleri toprak küplerde mayalandırılıyordu. Tahta fıçının bulunmasıyla, karnı şiş fıçılarda mayalandırılmaya başlandı ve günümüze kadar geldi…

İşte sirke çeşitleri ve özellikleri…

bozukluklarını düzeltir. Çorbaya veya suya karıştırılır.

Ananas sirkesi sindirimi sağlayan bezelere olumlu etki yaparak sindirimi kolaylaştırır.

Ardıç üzüm sirkesi güçlü bir mikrop öldürücüdür. İçildiğinde epitelyum dokuyu tahriş ettiğinden çok az kullanılır. İçten ancak bir uzman kontrolünde uygulanmalıdır.

Ayva sirkesi yanıkların tedavisinde kullanılır.

Bahçe nanesi sirkesi, mideyi ve sindirim sistemini rahatlatır (bir bardak suya karıştırılan 1 çay kaşığı nane sirkesi). Bağırsak gazlarının oluşmasını da önler.

Bal sirkesi en az alerjiye neden olan sirkedir. Öksürüğü yumuşatır ve mikrop öldürücüdür.

Balsamik sirke sirkelerin kralı olarak kabul edilir. Yıllarca ağaç fıçılarda saklanır. Üretiminin zor olması nedeniyle çok pahalıdır. Eskidikçe değeri artar.

Bektaşi üzümü sirkesi saçların uzamasına ve cildin sağlıklı kalmasına yardımcı olur. Kan damarlarını ve bağ dokuyu güçlendirir. Vücudu toksinlerden temizler ve solunumu rahatlatır.

Çilek sirkesi bağışıklık sistemini uyarır. Canlılık vericidir. Genellikle orman çileği sirkesi tercih edilir.

Çoban üzümü sirkesi peklikte, ishalde yardımcıdır ve iltihap önleyicidir. Kandaki yağ oranına olumlu etki yapar.

Elma sirkesi Avrupa’da ilaç olarak en çok kullanılan sirkedir. Birçok hastalığın tedavisinde kullanılır. Tansiyonu ve kan dolaşımını düzenler.

Frenküzümü sirkesi epitel doku iltihaplarında etkili olur. Bağışıklık sistemini uyarır ve kan oluşumunu destekler.

Hurma sirkesi sakinleştirici, metabolizmayı uyarıcı ve peklik gidericidir.

Karahindiba sirkesi antiseptik ve peklik gidericidir. Ayrıca bağırsaklarda iltihap oluşmasını önleyici özelliği de vardır.

Karanfil sirkesi baharat olarak kullanılan karanfilden yapılır. Kusmayı ve bulantıyı kesmekte çok etkilidir.

Kayısı sirkesi konsantrasyonu artırır. Kan temizleyici, toksinlerden arındırıcıdır. Cilt, tırnak ve saç üzerinde olumlu etki yapar. Solunum zorluklarında yardımcı olur. Hücre koruyucudur.

Sirkeyi sadece salata sosu olarak kullanıyorsanız, çok şey kaybediyorsunuz!
Belki siz de herkes gibi arada sırada sirkeyi tencerelerinizi ovmak ve kireç tabakalarını yok etmekte kullanıyorsunuz. Hatta büyükanneniz size, saçlarınızı sirkeyle durulamanın en pahalı saç kremlerinden daha iyi parlattığını ya da sivrisinek ısırıklarına iyi geldiğini öğretmiş olabilir.
Fakat, sirkenin faydaları bu kadarla sınırlı değil. Sirke, özellikle de elma sirkesi, sağlığınızın dostu ve en değerli yardımcısıdır. Sayısız faydaları, onu her derde deva yapar ve sirke, bu nitelikleriyle evdeki doğal eczanenizde hatırı sayılır bir yeri hak eder. Sirke, kil ve magnezyum klorürle beraber sağlığınız için çok etkili bir sinerji yaratır.

Ucuz ve basit bir ilaç
Hastalıklar söz konusu olduğunda, Bechamp’ın söylediği şeyi hatırlamakta fayda var: “Önemli olan mikrop değildir, bünyedir!” Bu nedenle gündelik hayattaki tehditlere karşı direnç gösterebilecek sağlıklı bir yapıya sahip olmak için bütüncül bir yaklaşım sergilemek gerekir. Mesela grip salgını olduğu zaman sadece hastalığı kapmış kişilerden uzak durmaya çalışmak değil, doğal savunmamız olan bağışıklık sistemimizi kuvvetlendirmeliyiz ki, o bizi korusun. Sadece belirtileri yok eden bir ilaç yerine sağlık problemlerinizi ciddi olarak ele almalısınız.

HANGİSİNİ SEÇMELİ?
Elmadan elde edilen sirkenin haricinde, hurma, kavun, muz, orman meyveleri (frambuaz vb.), hintdarısı, pirinç, patates, Hindistan cevizi, akçaağaç şurubu, bal, melas (şeker pekmezi), şeker pancarı, buğday ve hatta biradan bile sirke üretilebiliyor. Üzüm sirkesi en çok kullanılan türü olsa bile tedavi edici sayısız etkilerinden dolayı ‘altın madalya’ elma sirkesinindir. Burada her türlü duruma ve yaygın kullanıma uygun olan sirke tariflerini sunacağız. Fakat siz asla saf sirke tüketmeyin, her zaman bir miktar sulandırarak kullanın. Bu tarifler geleneksel ve popüler tıptan yararlanılarak verilmiştir. İhtiyaç halinde doktora gitmeyi ihmal etmeyin. Tıbbi tedavinize doktor tavsiyesi olmadan kesinlikle ara vermeyin.

ADAÇAYI SİRKESİ
150gr. adaçayı l 1 lt. sirke
Adaçayını sirkenin içine ekleyip bir ay boyunca dinlendirin. Bu sirke diyabete, hormonal sorunlara, yorgunluğa, aşırı terlemeye, mide ağrılarına, depresyona ve sıcak basmasına karşı bire birdir.

ON AROMALI SİRKE

Salatanızı tatlandırmak için kullanılabile-ceğiniz gibi sağlığınıza da çok iyi gelecektir. Bu karışımı üç hafta demlenmeye bırakın. Sonrasında salatanızı çeşnilendirmek için normal sirkeyle beraber ufak miktarlarda kullanabilirsiniz.
l 15 gr. kıyılmış sarımsak l 10 gr. kıyılmış soğan l 30 gr. Pelin otu l 15 gr. biberiye l 15 gr. sedef otu l 15 gr. adaçayı l 10 gr. lavanta l 8 gr. tarçın l 3 gr. muskat l 1 lt. beyaz üzüm veya elma sirkesi

Tamago-Su
Samurayların sihirli içeceği
Bu sihirden siz de faydalanmak ister misiniz? Bundan daha kolay bir şey yok. Tek problem, esmer pirinç sirkesi bulmakta. En kuvvetli doğal reçete olarak kabul edilen Tamago-Su veya yumurtalı sirke, aşağıdaki şekilde hazırlanıyor:
– Taze bir yumurtayı esmer pirinç sirkesi dolu bir bardağın içine tamamen batacak şekilde bir hafta bırakın. Sirke, kabuğu dahil tüm yumurtayı tamamen çözüp eritecektir. Geriye sadece kabuğu iç taraftan saran zar kalacaktır.
– Ertesi hafta, yapmanız gereken, sirkenin içindeki bu zarı delip, içindekini sirkeye katmak ve iyice karıştırmak. (Zarı değil, onu atabilirsiniz!)
– Uzun ve sağlıklı bir yaşam için yapmanız gereken, günde üç defa bu karışımın bir miktarını, bir bardak sıcak suya karıştırıp içmek.

GRİBE KARŞI SİRKE
Sirke eski zamanlarda vebadan korunmak amacıyla kullanılırmış. Veba salgını sırasında cepte bulundurulacak bir şişe sedefotu sirkesini ara sıra koklamak vebadan koruduğu gibi hastaları da tedavi edermiş. Aynı zamanda hasta ile tedavi eden kişi arasında bulunan ateşe bir miktar sedefotu sirkesi damlatılırmış.
l 2 lt. kuvvetli bir beyaz veya kırmızı üzüm sirkesi l 1 avuç deniz tuzu l 1 avuç ardıç üzümü l 1 avuç sedefotu yaprağı l 3 baş sarımsak (ufak doğranmış) l 30 gr. dövülmüş karanfil l 45 gr. doğranmış melekotu kökü

Özellikleri

Bu karışımı kalın camlı bir damacananın içine boşaltın. En az 15 gün güneşte dinlenmeye bırakın. Sonra süzün. İstenirse içine, lezzetlendirici ve gazı yok edici olarak ahududu veya mürver çiçeği eklenebilir. Bu sirke, grip vs. salgınında çok etkilidir. Sabahları bir yudum içilmeli, arada sırada ellere sürülmeli ve buruna çekilmelidir. Hastalık hissedildiği anda çabucak iki yemek kaşığı içilmeli, sonra ılıtılarak ağrıyan yerlere kompres yapılmalıdır. Bu kompresi dört saatte bir değiştirin ve değiştirdiğiniz kompresi ateşte yakın ki içine çektiği zehir yok olsun.
İşte mükemmel bir dezenfektan olan karışım. Sirkeyi aşağıda listesi olan malzemeler ile karıştırıp en az on gün bekletin, sonra da süzün:
-40 gr. acı Pelin otu- 40 gr. Pelin otu -40 gr. karabiberli nane -40 gr. biberiye – 40 gr. Sedefotu – 40 gr. adaçayı – 40 gr. lavanta – 30 gr. küçük hindistan cevizi, 30 gr. eğir l 30 gr. tarçın l 30 gr. kane karanfil l 30 gr. sarımsak l 2.5 lt. beyaz şarap veya elma sirkesi. l Diğer taraftan 10 gr. kafur bitkisini asetik asit içinde eritip, sıvıyı yukarıdaki karışımı süzmeden birkaç saat önce içine ekliyoruz. Oluşan sıvıyı ağzı tamamen kapalı, hava almayacak bir şekilde şişelerde saklıyoruz.
Özellikleri
Boğaz ağrısına, bademcik şişmesine, gribe, nezleye, öksürüğe ve tüm bulaşıcı hastalıklara karşı aç karına bir tatlı kaşığı içilir. Tuzlu sıcak kaynar suya karıştırılıp gargara yapılır veya solunursa, kor haldeki kömürün üzerine dökülürse veya sıcak metal plakanın üzerine serpilirse bulunduğu odanın havası dezenfekte ederek, antiseptik özelliğini gösterir.

BAL SİRKESİ

Hazırlaması keyifli başka bir sirke tarifi:
-İki litre kaynar suyu bir kilo balın üzerine dökün. Bal iyice eriyinceye kadar karıştırın. Mayalanmayı hızlandırmak için karışıma bir bardak taze meyve suyu eklerseniz, sonuç çok daha iyi olacaktır.
-Bir çorba kaşığı ılık suyun içinde bir miktar mayayı karıştırın.
-Bu mayayı ballı suyun üzerine koyacağınız bir dilim ekmek içi üzerine yayın.
-Kabın üzerini bir tülbentle örtüp, on beş gün kadar dinlendirin.
-Ardından üzerindeki ekmek dilimini alıp, köpüğü temizleyin ve süzün.
-Elde ettiğiniz sıvıyı üzerine tülbent örtülü olarak açık havada sirkeleşinceye kadar yaklaşık bir ay boyunca dinlenmeye bırakın.

FRAMBUAZ SİRKESİ

Nefis ve hazırlaması çok kolaydır. Tek zorluğu bol miktarda frambuaz gerekmesidir.
– İki litre suyu dört bardak taze frambuazın üzerine döküp bir gece boyunca bekletin. Ardından süzüp posasını atın.
– Aynı işlemi bir önceki adımda elde ettiğiniz sıvı ve yine dört bardak frambuazla tekrarlayın ve bütün bir gece bekletin. Bu işlemi, toplamda beş defa tekrarlamak gerekiyor.
-Elde edilen frambuaz suyuna 500 gr. rafine edilmemiş şeker ilave edin. Üzerine tülbent örtüp, sıvıyı yaklaşık 25 derecede iki ay boyunca bekletin. Son olarak süzün.

HER DERDE DEVA
ALKOLİZM / SARHOŞLUK
Eski bir tarife göre, her yarım saatte bir,
bir tatlı kaşığı sirke bir miktar sıcak suyla seyreltilip içirilir.

MİKROP ÖLDÜRÜCÜ

Tüm sirkeler salmonella, streptokok gibi bakterileri tek bir temasla öldürebilecek kadar güçlüdür. Bu nedenle bazı Amerikan hastaneleri hastane bakterileriyle savaşırken kullandıkları diğer dezenfektan ürünlerin yerine sirke kullanmaya başlamışlardır. Aynı zamanda buğulama, kompres, lavman ve diğer yöntemlerle uygulanan ‘Dört Hırsız Sirkesi’nin dahili ve harici kullanılabileceği belirtilmektedir.

İŞTAH AÇICI

Sirke içeceği (su, sirke ve bal karışımı) iştah açıcı ve hazmı düzenleyicidir. İştahsız insanlar, ana öğünlerden yarım saat önce bu içeceği içmelidirler.

BÖBREK TAŞI
Sütlü ürün (süt, peynir) tüketiminizi azaltmanız gereklidir. Bolca az mineralli (yumuşak) su için. ayrıca günde iki-üç defa bir çorba kaşığı elma sirkesini ılık suyla karıştırıp için.

ASTIM ve SOLUNUM HASTALIKLARI
Tüm vakalarda bal (doğal, işlenmemiş ve ısıtılmamış olmalı) ve elma sirkesi karışımı iyi sonuç vermektedir. Buğday balı daha etkili olabilmektedir.
-Bir kaşık sirke bir kaşık balla karıştırılıp ılık suya eklenir. Günde 3-4 defa içilir.
ABD’de sıklıkla uygulanan yöntemde, bir mendil veya tülbent sirkeye batırılıp, bileklerin iç tarafına yerleştirilir ve bir bantla sabitlenir.

BRONŞİT
En iyi sonucu mürver meyvesi sirkesi veriyor gibi görünse de normal sirke de iyi sonuçlar vermektedir. Ballı sıcak suyun içine bir tatlı kaşığı sirke eklenir, ihtiyaca göre günde üç kez veya daha fazla tüketilir.

BULAŞICI HASTALIKLAR

-Bir tatlı kaşığı saf sirkeyi (sirke özü) aynı miktarda balla karıştırıp gün içinde iki defa çiğnemek sizi salgınlardan koruyacaktır. Eğer hastalığa yakalanırsanız bu karışımı günde 3 veya 4 defa çiğneyiniz.
-3 çorba kaşığı ‘dört hırsız sirkesi’ni, biraz deniz tuzu eklediğiniz bir kap sıcak suyun içine ekleyin. Bu karışımla gargara yapın.
-Bu sirkeyle evinizi havalandırabilirsiniz. Ayrıca sirkeyi bir mendile emdirerek gün içinde belirli zamanlarda koklayabilirsiniz.

KANSIZLIK

Sirke, anemiye karşı bire bir olan demir, B12 vitamini ve folik asidi, vücudun kolayca emebileceği bir formda barındırır. Sirke, çoğunlukla çok asitli olduğundan yan etkilerinden kaçınmak ve en iyi sonucu almak için günde bir defa ılık ballı suyun içine bir tatlı kaşığı elma sirkesi koyup içmek yeterlidir.

ARTERİT (İLTAHAP)

Sirke, arterit gelişimini yavaşlatabildiği gibi acılarını da dindirir. İki günde bir geleneksel sirke içeceği (1 tatlı kaşığı sirke, ılık su, 1 tatlı kaşığı bal karışımı) yeterli olacaktır. Sabırlı olun, sonuçlar genellikle birkaç hafta sonra kendisini gösterir.

AŞIRI KANAMA

Sirkenin kan pıhtısına karşı kanı sulandırıcı özelliği ile bilinmesinin yanı sıra bununla tamamen zıt olarak aşırı kanamayı engelleyici özelliği de bulunur.
-Aşırı adet kanaması veya hemoroit kanamalarına karşı yemeklerden önce ılık ballı suya bir tatlı kaşığı sirke ekleyip içilmesi tavsiye edilir.
– Burun kanamasında sirkeye batırılmış tampon uygulamak yeterlidir.

Kaynak

http://www.mailce.com/sirke-cesitleri-ve-faydalari.html
 
Pozitif Enerji Çeken 10 Bitki

Aloe vera büyürken iyi şans getirir. Bu bitki negatif enerjiyi emerek bizi koruduğu için sararabilir.





Bitkiler uzun zamandır evde, ofiste ve daha bir çok mekanda dekorasyon için kullanılıyor. Ayrıca taze kokuları ve doğal dokunuşları dolayısıyla da kullanılırlar. Bunların yanı sıra pozitif enerjinin akışını desteklediklerine ve negatif enerjileri önlediklerine inanılır.


Uzmanlara göre belli başlı bitkiler pozitif enerji sağlar ve günlük olarak -diğerlerine göre- iyi hissetmemize yardımcı olurlar. Unutmayınız bunlar canlı bitkiler olmalı, saksılarda tutulmalı ve bunlara özel ilgi göstermeliyiz. Bu anlayışla devam ederek pozitif enerji çeken 10 bitki hakkındaki makalemizi okuyun.


Kaktüs
Kaktüsler çok güzeldir ve ev ile ofislere çok özel bir dekoratif etki yaratırlar. Bu bitki ilgi ister ve kıskançlık, davetsiz misafirler, kötü insanlar ve ikiyüzlüleri uzaklaştırıp ev aletlerinden gelen kötü elektromanyetik enerjileri emerler.

Kıvırcık nane


Bir çok tıbbi özellik taşımasının yanı sıra, kıvırcık nane aynı zamanda kötü şans ve kıskançlığa karşı koruma sağlar. Kıvırcık nane aynı zamanda refahınız için iyidir ve bazı insanlar bunun ekonomik refahı da etkilediğine inanırlar.

Bambu
Bambu ev dekorasyonu için moda haline geldi, aynı zamanda oturma odalarına sofistike bir dokunuş için yerleştiriliyor. Ama aynı zamanda pozitif enerji çektikleri için de popüler oldu. Bambunun büyüme ve suyu bütünleştirdiği, saflık, transparanlık ve yaşam sunduğu söyleniyor. Bu bitkiyi evde bulundurmak rahatlık ile sakinlik getirirken kıskançlığı kovuyor.


Yasemin


Yasemin çiftlerin bitkisi olarak da bilinir, çünkü ilişkiye ruhsal anlamda yarar sağlar. Ayrıca bu bitkiyi yatak odasında veya eşiniz/partnerinizle en çok vakit geçirdiğiniz yerde bulundurun, çünkü ilişkinizi güçlendirecek ve romantikliği arttıracak pozitif enerjiyi arttırıyor.

Biberiye
Biberiye antik çağlardan beri tıbbi ve şifalı özellikleri sayesinde kullanılmaktadır. Ruhani derecede bu bitki ciddi anlamda sevgi ve mutluluk getirmesiyle bilinmektedir. Evde taze biberiye bulundurmanın yanı sıra, giysileriniz arasında veya evin diğer yerlerinde bir kaç dal biberiye bulundurabilirsiniz.

Nane


Nane bir çok tıbbi özellik taşır ve bundan her zaman yararlanabiliriz. Bu bitkiyi evde bulundurmak sağlığınız için çok iyidir, ama aynı zamanda her yerde pozitif titreşimler oluşturmasıyla bilinir. Nanenin negatif titreşimleri uzaklaştırdığı ve uykusuzluğa iyi geldiği söylenir. Ayrıca bu bitki evde iletişimin artmasına yardımcı olur.

Dağ kekiği
Dağ kekiği antik çağlardan beri havadaki olumsuz titreşimleri kovmak için kullanılır. Bu bitki temizleyicidir ve negatif enerji ile savaşır, kabuslara karşı koruma sağlar ve özgüveni geliştirir. Evinizde dağ kekiği bulundurmanız eviniz ve evde yaşayanlar için koruma sağlar.


Kasımpatı
Kasımpatı güzelliği ve evlere refah getirmesiyle bilinmektedir. Bu bitki mutluluk ve iyi hissetmeyi destekler, bu yüzden sürekli gerginlik veya tartışmanın olduğu yerlerde bulundurmayı öneriyoruz. Kasımpatılar rahatlık dolu bir yaşam getirir.

Okaliptüs


Bu bitki genelde kıskanç ve kötü niyetli insanlarla gelen kötü titreşimlerle savaşma ve onları kovma özelliğine sahiptir. Bu yüzden iş yerlerinde ve ofislerde bulundurulması önerilir, çünkü bu bitki bolluk ve refah sağlar. Ayrıca ideal bir uyku için birebirdir ve baskılı enerji taşıyan yerleri özgürleştirir.

Aloe Vera
Bu bitki kötü şansa ve kıskançlığa karşı işe yarar ve kötü titreşimlere karşı savaşmak için en güçlü bitkilerden biri olduğu söylenir. Aynı zamanda evin neresinde olursa olsun refahlık ve pozitif enerji sağlar. Bir çok insan aloe vera bitkisinin iyi şans getirdiği için hayati önemi olduğuna inanır. Bu bitki negatif enerjiyi emerek bizi koruduğu için sararabilir.

http://sagligabiradim.com/pozitif-enerji-ceken-10-bitki/
 
Evinizde Bu İlaçlar Varsa Çöpe Atın Dünya Sağlık Örgütü Uyarıyor!





*Ecza dolabınızı kontrol edin evinizde bu ilaçlar varsa tehlikedesiniz, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) uyarıyor bileşiminde ’Dekstrometorfan’ bulunan öksürük şuruplarınız varsa çöpe atın, İşte o ilaçlar


Ecza dolabınızı kontrol edin evinizde bu ilaçlar varsa tehlikedesiniz, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) uyarıyor bileşiminde ’Dekstrometorfan’ bulunan öksürük şuruplarınız varsa çöpe atın. Bileşiminde ’Dekstrometorfan’ bulunan öksürük şuruplarının toplatılmasına karar verildiği haberleri üzerine Sağlık Bakanlığı'ndan açıklama geldi.

Dekstrometorfan içeren ilaçlar;

ACTIDEM (Şurup)

BENAFED (Şurup)

BENICAL (Şurup)

BENICAL COLD (Lak Tablet)

BRONKAR-A (Şurup)

DEFEKS (Şurup)

DEKSAN (Şurup)

DORFAN (Şurup)

METORFAN (Draje)

RHINOTUSSAL Mikropellet Kapsül

RHINOTUSSAL Süspansiyon

TRİATÜS (Şurup)

TYLOL Cold (Şurup)

VICKS Medinait (Şurup)

VICKS Vapodry (Şurup)

WİNTUS (Draje)

Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanlığı'ndan ilgili yerlere 'çok acele' koduyla gönderilen resmi yazıya göre; Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) resmi web sitesinde 'dekstrometorfan' içeren öksürük şuruplarının kullanımına bağlı olduğu düşünülen ölümlerle ve ciddi advers etkilerle sonuçlanan olaylar görüldü. Sağlık Bakanlığı, 'dekstrometorfan' içeren öksürük şuruplarının kullanılmaması gerektiğini açıkladı. Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) resmi internet sitesinde 'dekstrometorfan' içeren öksürük şuruplarının kullanımına bağlı olduğu düşünülen ölümler ve ciddi rahatsızlıklar yaşandığı bilgilerinin yer aldığına dikkat çeken bakanlık, 81 ildeki tüm eczacılara 'çok acele' koduyla bir yazı gönderdi. Yazıda 'dekstrometorfan' adlı etken madden yer alan yerli ya da ithal tüm ilaçların piyasadan geri çekilmesi gerektiği ifade edildi.

Dünya Sağlık Örgütü bu ilaçları yasakladı

Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanlığı'ndan İlaç Endüstrisi İşverenleri Sendikası, Türkiye İlaç Sanayicileri Derneği, Türk Eczacılar Birliği, Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği, Ecza Depocuları Derneği, Gelişimci İlaç Firmaları Derneği ve Tüm Eczacı Kooperatifleri Birliği'ne 'çok acele' koduyla resmi bir yazı gönderdi. İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkan Yardımcısı Güven Artıran imzalı yazıda, Dünya Sağlık Örgütü'nün resmi internet sitesinde 'dekstrometorfan' içeren öksürük şuruplarının kullanımına bağlı olduğu düşünülen ölümlerle ve ciddi advers etkilerle sonuçlanan olayların yaşandığı kaydedildi. Konuyla ilgili yapılan araştırmaların sonucunda olaylara 'levometorfan ile kontamine dekstrometorfan' içeren öksürük şuruplarının kullanımının sebep olduğunun düşünüldüğü vurgulandı. Dekstrometorfan adlı etken maddenin Konduskar Laboratories Private Limited, Kolhapur, Hindistan'da üretildiği, buradan ithal edilen dekstrametorfan adlı etken maddenin spesifikasyonlarına uygunluğunun kontrol edilmesi gerektiği konulu alarm yayınlandığı hatırlatıldı.

Adı geçen üretim yerinden Türkiye'ye dekstrometorfan adlı etken maddenin ithal edilip- edilmediğinin bildirilerek, ediliyor ise ithalatının durdurulması gerektiğinin altı çizilen yazıda şu ifadelere yer verildi: "Adı geçen üretim yerinden ithal edilen söz konusu etken madde kullanılarak üretilen ürün olup- olmadığının ve/veya adı geçen üretim yerinde üretilmiş ürünlerinin ithal edilip edilmediğinin bildirilmesi ve varsa kullanılmamasının gerektiğinin, adı geçen üretim yerinde üretilmiş dekstrometorfan adlı etken madde yer alan yerli ya da ithal tüm müstahzarlarının ithalatının/üretiminin durdurularak, stoklarda bulunanlarının ülkemiz piyasasına verilmemesi ve piyasada mevcut tüm partilerinin, ilgili mevzuat doğrultusunda piyasadan geri çekilmesi ve kurumumuz ile irtibata geçilmesi gerekmektedir."

Kaynak:
https://www.avrupagazete.com/saglik/
 
Lakto-Fermente Probiyotik Mor Lahana,
"Ekşi Lahana (Suerkraut)"




Facebook sayfamız her geçen gün hızla büyüyor. Sayfayı ilk açtığım günden bu yana beni takip eden çok değerli üyelerimiz olduğu gibi aramıza yeni katılan üyelerimiz de oluyor sürekli. Sayfayı ilk kurduğum günlerde beni takip etmeye başlayan pek çok insanla artık bir dostluk da oluştu aramızda. Mesaj bölümünden sohbetler, suru cevaplar, tarifler falan gerçekten mutluluk verici diyaloglar geçiyor aramızda. Eski üyelerimizden Sevgili Serhan Doğrular Sandor Katz'ın Wild Fermentation kitabından çevirisini yaptığı bu Lakto-fermente probiyotik ekşi lahana (Suerkraut) tarifini benimle paylaştı. Bu ekşi lahana mor lahanayla ama. Kendisine bir kez de buradan teşekkür ve sevgilerimi gönderiyorum.

Deneyip tatmadan hiçbir tarifi sizlerle paylaşmak gibi bir adetim yok biliyorsunuz. Tarif çok hoşuma gitti ve hemen denedim. Sonuç mükemmel. Lahanalar kıtır kıtır, ekşi ve tam salataya eklediğimiz gibi çok lezzetli. Hemen yenilerini alıp daha büyük bir kavanoza daha kuracağım ama önce tarifi sizinle paylaşacağım elbette.
Sadece kaya tuzu ve kırmızı lahanayla yapılan bu tarif diğer probiyotik turşularım gibi probiyotik bir besin ve kırmızı lahananın bilinen tüm faydalarından bu sayede yüzlerce kere çarparak yararlanacağız.

Probiyotik turşu tarifimde ayrıntılı olarak anlatmıştım. Tarif ve yazı için tıklayınız."http://www.fermentemutfagim.com/2016/02/probiyotik-tursu-tarifi.html"

Şu kadarını söylemek gerekir ki Lahana turşusu taze lahanadan çok daha besleyici bir gıdadır. Çünkü probiyotiklerden, vitaminlerden ve sindirici enzimler açısından çok daha zengindir. Bir porsiyon probiyotik sirkesiz turşudan 10 trilyon probiyotik alabilirsiniz. Halbuki en güçlü probiyotik preparatı bile nadiren 10 milyar koloniden fazlasını içerir. Sindirim enzimleri sindirime yardımcı olurken birçok toksinin de nötralize edilmesini sağlarlar.

Kırmızı ekşi lahana için malzemeler;
Kırmızı lahana,
Kaya tuzu,
Cam kavanoz.

Yapılışı;
Hiçbir fermente gıdayı plastik kapta ya da bidonda hazırlamayın çünkü fermantasyon sırasında oluşan gaz tıpkı ısı gibi plastik ile tepkimeye girebilir ve gıdanıza plastik karışabilir hatırlatması yaparak tarifi anlatmaya başlayayım.
Lahanayı yıkadıktan sonra, kötüyse dış kabuklarını soyun ve incecik doğrayın.

https://1.bp.blogspot.com/-4YXs57EYPt4/Vx91ITtlaWI/AAAAAAAABMg/DDMO5qCYpfgLfQNyCSheMWwFH70vVSbSwCLcB/s320/20160420_145407.jpg


https://4.bp.blogspot.com/-nFgxoA-xpK8/Vx91HV_GlbI/AAAAAAAABMc/dtoOSIq2aqMYpP-Qk3uJooGLc_9TZI0JQCLcB/s320/20160420_145449.jpg


https://1.bp.blogspot.com/-Xej5T62I8WA/Vx91FpFk9TI/AAAAAAAABMY/i8U4IHFQpOEWLXS3TBLxM1L9BXhJ4JQmgCLcB/s320/20160420_145854.jpg

Doğradığınız lahanaları, üzerine göz kararı eklediğiniz kaya tuzuyla güzelce yoğurarak ovun.
Daha sonraki aşamalarda tadına bakarak tuzu yetersiz olduysa eklenecek o yüzden tuzu çok abartmadan ekleyin. Tuz eklerken şuna dikkat edin, yemeğe eklediğiniz miktardan biraz daha fazla olmalı bu tuz.

https://1.bp.blogspot.com/-yeWw39fVoQw/Vx91kaE41DI/AAAAAAAABMs/AES0sysy_qIx5Z0jjyQfH7uFDDUDVu7AwCLcB/s320/20160420_145932.jpg


https://4.bp.blogspot.com/-bI6CPx8Xk8A/Vx91kSNhGtI/AAAAAAAABMo/G6oUF4937ksTAqCEyWtF6X4OZiwnQmIngCLcB/s320/20160420_150406.jpg

Büyükçe bir çelik ya da cam kaseye lahanaları bastırarak alın ve üzerine uygun bir ağırlık koyun ve temiz bir tülbentle kapatıp yaklaşık 2-3 gün kadar sulanmasını bekleyin.

https://3.bp.blogspot.com/-Ur-HnKQqd7U/Vx917wObVLI/AAAAAAAABM0/HyyMM68Ar0IYEYmx5pf45bkPxBMryhH1wCLcB/s320/20160420_150546.jpg


Sulanan lahanaları temiz cam bir kavanoza bastırıp sıkıştırarak alın. Çok iyi bastırın ve suyu kavanozun üzerine çıksın.

Bu noktada suyu lahanayı örtecek kadar yoksa hemen kaya tuzu ve içme suyuyla salamura turşu suyu hazırlayıp üzerini örtecek kadar kavanoza ilave edin. Bu aşamada tuz ölçüsünü lahananın tuzuna bakarak ayarlayabilirsiniz. Salamura tuz ölçüsü 1 lt ye 2.5 yemek kaşığı kaya tuzudur. Ben bu tarif için bir su bardağı salamura suyu hazırladım.

Sonra üzerine içi dolu cam bir kavanozla ağırlık yapıp yine tülbentle kapatıp mutfak tezgahının üzerine bırakın.

https://2.bp.blogspot.com/-Bt5DmyawpKE/Vx92KkBZDEI/AAAAAAAABM8/DIrVcKRoivYSh-2ydpaZYyhfSSQfu9ItACKgB/s320/20160422_133724.jpg

Bu noktadan itibaren gaz çıkışı başlıyor. Eğer kavanozu ağzına kadar doldurduysanız, turşunuz taşacak, o yüzden kavanoz ağzında biraz boşluk kalmalı mutlaka.

Yaklaşık 3 gün sonra turşunun gaz çıkışı bitiyor ve yenmeye hazır hale geliyor. Üzerine yine cam su dolu bir kavanozla ağırlık yapıp, ağzını kapatıp buz dolabına kaldırabilirsiniz. Hazır olan lakto-fermente ekşi lahana Suerkraut turşunuzu ister salataların üzerine isterseniz tek başına tüketebilirsiniz.
Afiyet olsun.

https://2.bp.blogspot.com/-PDZsw90AJXw/Vx92ymHUiMI/AAAAAAAABNM/3cGiWBZYOO4P9o6u-MJHnROD4MnkTBukQCLcB/s320/20160426_155330.jpg


https://2.bp.blogspot.com/-jPPN8CUxW34/Vx92t3qvR9I/AAAAAAAABNI/El5APFBHOyYTKFPOHHSD86Cb8P0K0Wd5QCLcB/s320/20160426_155541.jpg


*Sirke ve fermente turşuda ki bakteriler; Birisi asetik asit, diğeri laktik asit bakterisidir. Bizim istediğimiz probiyotik bakterilerin geliştiği laktik asit fermantasyonudur bu tür sebze turşularında. Çünkü sebzelerin dışında lakto basiller vardır. Sirke bu fermantasyona izin vermez o yüzden turşu yapılırken sirke kullanılmaz. Ev yapımı doğal fermantasyon sirke içimizin sabunudur. Mikropları söker atar, mutlaka kullanılmalı ama turşu kurarken değil, salatalarda ve sabahları aç olarak suya ilave edilip içilmeli. Sirke tek başına içilmemeli PH değeri 2.5-3 civarındadır. Mide PH ise 5 civarında olduğu için mide çeperine zarar verebilir bu yüzden su ile seyreltilip sabah aç karnına içmek en doğrusu.

* Kavanozun kapağı hava alabilecek gibi kapatılabilir.

Kaynak
fermentemutfagim
 
Soğanı beyaz saçınıza sürerseniz..

Kadınların en büyük dertlerinden biri de beyazlayan saçlardır. Peki beyazlayan saçınıza soğanın iyi geldiğini söylesek! İşte ayrıntılar.
Amerikan Saç Vakfı Uzmanı Ebru Çelik, “Soğan suyu, saç beyazlamasına iyi gelir mi?” sualimizi şöyle cevaplıyor: Başınızda beyaz bir saç teli gördüğünüzde yapmanız gereken ilk şey, soğan suyunu beyaz saçlara ve çevresindeki bölgeye uygulamak olmalıdır. Böylece çıkması muhtemel yeni beyaz saçları da önlemiş olursunuz.

Yapılan bilimsel araştırmalar, saç beyazlamasının, saç diplerinde Hidrojen peroksitin birikmesiyle meydana geldiğini gösteriyor. Bu birikim de katalaz enziminin azalması sonucunda gerçekleşir. Soğan suyu ise katalaz enziminince oldukça zengindir ve yüzyıllardır saç beyazlaması için doğal tedavi yöntemlerinin içerisinde yer alır. Soğan suyu katalaz üretimini artırır ve saçların beyazlamasını da engeller.

İngiltere Bradford Üniversitesinde yapılan bir bilimsel çalışmada, soğanın katalaz enzimi içeriği sayesinde, saç köklerinde biriken ve renklerini kaybetmelerine yol açan hidrojen peroksidi ortadan kaldırdığı tespit edildi. Ayrıca soğanın saça uygulanmasıyla birlikte saçlarınızın sağlıklı uzaması da desteklenmiş olur.

Soğan suyu, beyazlamış saçların doğal rengine dönmesinde çok etkilidir. Saç köklerini besler, saç köklerindeki mikropları ve parazitleri öldürerek saç derisi bakımını yapar. Soğan, sulfur içeriği sayesinde saç derisindeki iltihabik sorunlar ve mantar gibi saç sorunlarını tedavi etmeye de yardımcı olur.

Soğan suyu hazırlama yöntemleri

1) Meyve sıkacağı kullanma

Soğanı ortadan ikiye kesip portakal sıkar gibi soğan suyunu çıkarabilirsiniz. Yahut soğanı dilimleyip katı meyve sıkacağında suyunu çıkarabilirsiniz.

2) Blender veya rondo yöntemi

Soğanları üç dört parçaya bölüp blenderdan veya rondodan geçirin. Ardından posayı süzgeçten geçirip suyunu çıkarın.



3) Rende

Evde katı meyve sıkacağı, blender veya rondo yoksa, soğanı ortadan kesip rendeden geçirip posasını çıkarın, daha sonra süzgeçten geçirin ve suyunu çıkarın.

Soğan suyu doğal bir uygulama olsa da saçlarınıza soğan suyu sürmeden önce boyun bölgesi gibi küçük bir alanda alerji testi yapmanız daha sağlıklı olacaktır. Yani soğan suyunu boynunuza sürün şayet kızarma, yanma gibi belirtiler yoksa soğanı saç diplerine sürebilirsiniz.

Soğan suyu saç beyazlatmasını gidermek için nasıl kullanılır?

Yukarıda bildirdiğimiz yöntemlerden biriyle soğanın suyunu çıkarın. Bu suya pamuk batırıp soğan suyunu saç diplerine ve saçlarınıza sürün. Uyguladığınız soğan suyunu 30 dakika ile 1 saat arasında saç diplerinizde bekletebilirsiniz. Uygulamadan kesin sonuç almak için haftada 3 kere soğan kürüne devam etmelidir.

ALINTI

http://www.kadinsite.com/sogani-beyaz-saciniza-surerseniz/
 
Son düzenleme:

Yürüyüş yaparken dikkat edilecek 12 kural


HareketsizliK, birçok hastalığa yakalanma riskini ciddi anlamda artırıyor. Çalışmalar; diyabet, hipertansiyon, kanser, kalp- damar gibi çok sayıda hastalıkta başta yürüyüş olmak üzere fiziksel aktivitenin faydalı olduğunu gösteriyor.

1. “Sağlıklı bir yaşam için yürüyüş her yaşta insanın rahatlıkla yapabileceği en önemli egzersiz ” diyen uzmanlar, haftada en az 3 gün, en ideali 5 gün yürümek gerektiğini her fırsatta dile getiriyor. Çünkü yürüyüşün birçok önemli faydası var.

2. “Ancak tüm bu etkilerinden yararlanabilmek için yürüyüş egzersizini doğru bir şekilde yapmamız çok önemli” uyarısında bulunan Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Selda Özçırpıcı, 3-4 Ekim Dünya Yürüyüş Günü nedeniyle yürüyüş yaparken dikkat edilmesi gereken kuralları şöyle anlattı:

3. Sağlık kontrolünden geçin
Herhangi bir sağlık probleminiz varsa, daha önce hiç egzersiz yapmamışsanız veya 40 yaş üzerinde iseniz yürüyüşe başlamadan önce mutlaka sağlık kontrolünden geçmelisiniz. Ayrıca her egzersiz gibi yürüyüşün temposu ve süresini de sağlık durumunuza göre düzenlemeniz gerektiğini unutmayın.
4. Isınma ve esneme hareketleri yapın
Tempolu yürüyüşe başlamadan önce mutlaka ısınma ve hafif esneme (germe) egzersizleri yapın. Bu, gelişebilecek kas ile eklem yaralanmalarını önleyebileceği gibi, kalp ve damar sisteminin egzersize uyumunu da kolaylaştırıyor.




5. Sabah saatlerini tercih edin
Yürüyüş, aslında günün her saatinde yapılabiliyor. Ancak sabah yapılan yürüyüşlerin vücut metabolizmasının hızlanmasında, dolayısıyla yağ yakımı üzerinde daha etkili olduğuna dair çalışmalar var.

6. Yürüyüş öncesi yemek yemeyin
Yemeğinizi yürüyüşten en az 2 saat önce bitirmiş olmalısınız. Aksi halde sindirim işlemi devam ettiği için vücut daha fazla zorlanıyor ve zarar görme riski artıyor. Sabah erken saatte yapılan yürüyüş öncesi şeker içeren meyve gibi hafif bir atıştırma almanızda da fayda var. Bu hem kan şekerinin düşmesini önlüyor, hem de metabolizmayı hızlandırıyor.

7. Açık havada yürüyün
Yürüyüşü açık havada veya oksijeni bol bir ortamda yapmanız sağlığınız açısından çok önemli. Çünkü açık havada vücudun oksijenlenmesi artıyor ve yağ yakımı daha düzenli oluyor.
8
Teri emen, vücudu sıkmayan giysiler kullanın
Yürüyüş sırasında teri emen, vücudu sıkmayan, rahat hareket etmenizi sağlayan giyecekler tercih edin.
9
Ayakkabı seçimine dikkat edin
Tabanı esnek, yürüyüş için uygun spor ayakkabılarını tercih edin. Çok büyük veya sıkan ayakkabılardan kaçının. Düztaban sorununuz varsa veya bel, kalça, diz, ayak bileği ile ayaklarınızda problem yaşıyorsanız, öncelikle doktor kontrolünden geçmeli ve gerekirse ayakkabı içine yerleştirilen tabanlıklarla yürümelisiniz. Çünkü herhangi bir basış anomalisi varsa yürüyüş sırasında eklemlere binen yük dağılımı eşit olmuyor. Bunun sonucunda da eklemlerin yaralanma riski artıyor.
10
Başınızı dik tutun, karnınızı içe çekin
Yürüyüş sırasında duruşunuz da önemli. Başınız öne eğik durumda yere bakarak veya tam tersi yukarı bakarak yürümeniz omurga sağlığınızı bozacaktır. Gözleriniz karşıya bakacak şekilde, başınız dik durumda, karnınızı içe çekerek yürümeye özen gösterin. Ayrıca yürüyüş sırasında ellerinizin boş olması, bir şey taşımamanız da sakatlanmaları engellemek açısından önemli. Yürürken bir şey taşımanız gerekiyorsa bel veya sırt çantası kullanın.





















11
İdeal kalp hızınızı belirleyin

Yürüyüş , doğru tempoda yapmanız gerekli bir egzersiz. Yürüyüşte amaç vücudun aerobik metabolizmasını çalıştırmak. Maksimum kalp hızının yüzde 55-60 ile yüzde 75- 80’i arasında yapılan egzersizler aerobik egzersizler olarak adlandırılıyor. Maksimum kalp hızını bulmak için yaşınızı 220’den çıkarın ve bulunan değerin yüzde 55 ve yüzde 80’ini hesaplayın. Bu yürüyüş sırasında olması gereken minimum ve maksimum kalp hızını veriyor. Bu kişinin 100-110 kalp hızında yürümesi ideal olarak kabul ediliyor.
12
Hızınızı kademeli olarak artırın

Kalp hızına erişmek için yürüyüş hızını kademeli olarak artırın, (ısınma periyodu) ve yürüyüş sonrasında ise tempoyu düşürerek kalp hızının normale gelmesini sağlayın ( Soğuma periyodu). Isınma ve soğuma periyodu kalp ve damar sağlığı için çok önemli. Isınma ve soğuma süreleri en az 5’er dakika olmalı.
13
Yürüme süreniz en az 30 dakika olsun

Günlük yürüme süresi 30-60 dakika arasında olmalı. Haftada en az 3 gün, ideali 5 gün yürümeniz. Uzun süreli ve dinlenme periyodu yetersiz yürüyüşlerde vücudunuzun zarar görme ve yaralanma riskinin olduğunu unutmayın.
14
Bu yakınmalarınız varsa yürüyüşü bırakın

Yürüyüş sırasında kalp veya vücudunuzun bir yerinde ağrı, nefes darlığı, çarpıntı, baş dönmesi hissederseniz egzersize devam etmeyin, dinlenin ve gerekirse yardım isteyin.

http://www.kadinsite.com/yuruyus-yaparken-dikkat-edilecek-12-kural/
 
Turbo Enerji: Sebzelerin Öz Suyunu İçmenin 5 Temel Faydası



Her ne kadar bazılarımız sebze yemekten hoşlanmasa da, sebzelerin vücudumuz için gerekli olan pek çok maddeyi içerdikleri ve bunlar olmadan sağlıklı şekilde yaşamanın mümkün olmadığı bir gerçek. Eğer sebze yemekten hoşlanmıyor, ancak yine de daha kolay bir şekilde denemek istiyorsanız, yapmanız gereken yegane şey fazla miktarda sebze tüketmek için kendinizi zorlamak yerine, taze şekilde sıkacağınız sebze öz sularını, yani green juice ’ları içmek.

Taze sebze suyu, dakikalar içerisinde sindirim sisteminden geçerek vücutta emilir. Lifler alınmadığı için katı sebzelere göre sindirim sistemi çok daha az çalışır. Bu sayede, bedende sindirim için fazla enerji harcanmaz ve tamamen hücresel düzeyde beslenme ve yenilenme gerçekleşir.

Sebze Suları Nasıl Sıkılmalı?



Sebze öz suyu, özellikle koyu yeşil sebzelerin çoğunluk oluşturduğu limon, zencefil gibi eklemelerle ve çok az meyve tatlandırması ile slow juicer adlı sıkacaklarda veya santrifüj katı meyve sebze sıkacağı ile elde edilir.

Slow Juicer aletlerin içinde bıçak bulunmaz. Patentli ultem seramik vidası sayesinde insan dişi gibi hareket eder ve muz, avokado hariç aklınıza gelen tüm meyve ve sebzelerin suyunu sıkar. Yeşil yapraklı sebzeleri sıkma konusunda da çok başarılıdır.

Santrifüj katı meyve sebze sıkacaklarında ise, yeşil yapraklı sebzeleri sıkmak istediğinizde, yaprakları elma dilimi gibi daha katı olanların arasına sıkıştırarak tost yapıp, sıkma haznesine bu şekilde birlikte göndererek sıkmanız mümkün.

Sebze Öz Suyu Karışımı Nelerden Oluşur?

– Yapraklı yeşiller (Ispanak, kara lahana, pazı, roka, maydanoz, nane ,marul ve türevleri)

– Yeşil sebzeler (Brokoli, salatalık, brüksel lahanası, semizotu gibi)

– Otlar, kök saplar ve diğerleri (Kereviz sapı, pancar sapı, limon, zencefil gibi)

– Meyveler (Yeşil elma, armut, kivi, ananas gibi az şekerliler tercih edilmeli; sadece az aroma verecek oranda kullanılmalıdır. İdeal olanı %70-80 yeşiller ve %20-30 meyve şeklindedir.)

Sebzelerin Öz Suyunu İçmek İçin 5 Muhteşem Sebep



– Günlük gerekli sebze meyve alımına destek olmanın en kolay yoludur.

– Taze sıkılmış sebze öz suları, içildiği an itibariyle vücudunuza fazlasıyla vitamin, mineral, enzim, antioksidanlar ve birçok bitkisel besleyen kazandırır.

– Sebze öz suları son derece alkalidir ve vücut sistemini alkalize eder. Yani asitlenmeyi önlemeye son derece yardımcıdır.

– Bedenin doğal detoks sürecine destek olur. Antiseptik, kolesterol azaltıcı, antienflamatuar (vücut iltihaplarını giderici), kan şekeri düzenleyici ve bağışıklık sistemi destekleyici etkileri çok yüksektir.

– Enerji yükseltir!

Sebze Öz Suyu Nasıl Hazırlanır?

Baz yapınız için salatalık, kereviz sapı, marul gibi su verenlerden seçin. İlaveten ıspanak, kara lahana, pazı ve koyu yapraklı yeşillerden seçin. Maydanoz ve kişniş gibi nebati bitkiler grubundan eklemeler yapın. Son olarak antienflamatuar ve enerji veren olarak zencefil, alkali arttırıcı olarak limon veya lime, tatlandırıcı olarak da yeşil elma, havuç veya ananas ilave ederek birbirinden güzel sebze suları hazırlayabilirsiniz. İşte size tam bir besin deposu!

Sebze suyunuzdan maksimum fayda sağlamak istiyorsanız, yemeklerle birlikte tüketmek yerine, tek başına tüketmenizi tavsiye ederim. Afiyetler olsun!

 

Mevsiminde sağlıklı beslenme listesi

Son yıllarda adını bile duymadığımız hastalıkların neden bu kadar çoğaldığını merak ediyorsanız, yiyip içtiklerinizi gözden geçirmeniz gerekiyor. Günümüzde yediğimiz besinlerin birçoğu sağlıksız ve bu sağlıksız besinler hastalıklara neden oluyor.

Son yıllarda ortaya çıkan hibrit tohum denilen, bir kez ürün verip bir daha ürün alınamayan tohumlar ile yetişen meyve ve sebzeler hayatımızı tehdit ediyor. Ne yazık ki bu kısır tohumlar sağlıksız beslenmemize neden oluyor. Bu konuda aslında yapabileceğimiz fazla bir şey yok çünkü, marketten pazardan satın aldığımız meyve ve sebzeler genellikle bu tohumlarla üretilmiş oluyor.

Yapacağımız en doğru şey tüm meyve ve sebzeleri mevsiminde yiyip içerek en azından biraz da olsa sağlıklı beslenmemizi sağlamak olacaktır. Bir başka önemli konu ise bölgesel beslenme. Günümüzde ananas, kivi, pepino, mango gibi tropikal meyveler marketlerde kolaylıkla bulunabiliyor. Oysa ki uzmanlar tropikal bölgelere ait meyvelerın bizlerin doğal yapısına aykırı olacağını ve fayda yerine zarar verebileğini söylüyor.

Kendi bölgemize ve özümüze uygun meyve ve sebzeleri tercih etmek de bir doğal beslenme yoludur. Aylarına göre pazardan sofranıza sağlıkla taşıyabileceğiniz sebze, meyve ve balıklar listesini aşağıda bulabilirsiniz.

OCAK



Sebze: Brokoli, lahana, brüksel lahanası, kereviz, ıspanak, pırasa, havuç, pazı, kara turp, kırmızı turp
Meyve: Armut, nar, portakal, elma, ayva, greyfurt
Balık: Kefal, tekir,kırlangıç, levrek,

Senenin en soğuk günlerini yaşayacağınız bu ayda sebze ve etsuyu ile hazırlanan çorbaları sofranızdan eksik etmeyin. Hareketsiz geçirilen soğuk kış günlerinde çorbalar bağırsak sisteminizi düzenler. Soğuk havalarda vücuda direnç veren balık ve baklagiller de en çok tüketilmesi gereken besinlerdendir.

ŞUBAT



Sebze: Pazı, brüksel lahanası, karnabahar, brokoli, havuç, pırasa, pancar, defne yaprağı, ıspanak, turp.
Meyve: Armut, portakal, muz, elma, greyfurt, ayva.
Balık: Uskumru, istavrit, lüfer, palamut, tekir, kefal, kalkan, gümüş balığı

Şubat’ta kansere karşı etkili olan lahanagilleri (lahana, brüksel lahanası, karnabahar ve brokoli) sık sık tüketin. Bol beta-karoten içeren havuç ile salata, zeytinyağlı yemek ya da havuç suyu hazırlayın.

MART



Sebze: Kırmızı turp, havuç, pırasa, ıspanak, brokoli.
Meyve: Elma, muz
Balık: Levrek, kalkan, kefal

Mart, tam da yaza hazırlanılan aydır. Hafif beslenmeye ve diyet yapmaya başlamanın tam zamanıdır. Mart, aynı zamanda ilkbahara geçiş yapılan aydır. Bu sebeple hafif ve bir o kadar da direnç veren besinleri tüketmeye özen göstermeniz gerekir. Balık, ızgara et, sebze ve meyveler bol tüketilmelidir.

NİSAN



Sebze: Kuşkonmaz, taze sarımsak, taze soğan, taze kekik, bakla, marul.
Meyve: Can erik
Balık: Kalkan, kılıç, kırlangıç, tekir, barbunya

Nisan ayı kuzu etinin en taze ve lezzetli zamanıdır. Bu aylarda et olarak kuzu eti tercih edilmelidir. Her zaman sütlü hafif tatlılar yiyin. Bu ay içinde sabah kahvaltılarında ve geceleri yatmadan evvel bir bardak süt içmelisiniz. Hafif ama sağlıklı beslenip ve açık havada düzenli yürüyüşler yaparak fazla kilolarınızla vedalaşabilirsiniz.

MAYIS



Sebze: Semizotu, bakla, madımak, enginar, domates, ebegümeci, papatya, salatalık.
Meyve: Malta eriği, yeşil erik, çilek, dut.
Balık: Barbunya, levrek, kılıç, kırlangıç, dilbalığı,

İşte yaza mevsimine yaklaşıyoruz! Çilek kısa ömürlü bir meyvedir. İçeriğinde bulunan zengin vitaminler (özellikle C vitamini) ve mineraller sayesinde ani enerji vererek, geçiş mevsiminde ortaya çıkabilecek yorgunluk belirtilerini gidermektedir.

HAZİRAN



Sebze: Enginar, taze patates, taze fasulye, bakla (ayın ortasına kadar), bezelye, kabak, patlıcan, sivribiber, domates, salatalık, kuzu ıspanak, semizotu, rezene, marul, üzüm yaprağı, taze soğan, taze sarımsak, dereotu, dolmalık biber, çalı fasulyesi.
Meyve: Kiraz, yeşil erik, malta eriği, kayısı, şeftali, dut.
Balık: Mercan, levrek, barbunya.

Yaz aylarında hafif beslenmek isteriz. Kısa ömürlü dut ve kiraz bu ayda bol bol tüketilmelidir. Her ikisi de zengin vitamin ve mineral kaynağıdır.

TEMMUZ



Sebze: Domates, salatalık, bezelye, dereotu, kum havucu, taze fasulye, kuzu ıspanak, kabak, patlıcan, semizotu, sivribiber, dolmalık biber, çalı fasulyesi, barbunya fasulyesi.
Meyve: Kayısı, şeftali, kavun, sarı erik, karpuz, ahududu, vişne.
Balık: Sardalye, barbunya, tekir, ıstakoz, böcek, pavurya.

Hem yemeği hem salatası şahane olan semizotu, balıktan sonra en çok omega-3 içeren sebzedir. Vücut tarafından üretilmeyen bir yağ asidi olan Omega-3, kalp hastalıklarına, zihinsel karışıklığa ve bunamaya karşı etkilidir.

AĞUSTOS



Sebze: Domates, salatalık, patlıcan, dolmalık biber, çarliston biber, sivribiber, taze fasulye, barbunya fasulyesi, kabak, mısır, kırmızı salçalık biber.
Meyve: Kayısı, kavun, kırmızı erik, şeftali, vişne, böğürtlen, karpuz, incir, mürdüm eriği, üzüm.
Balık: Çingene palamudu, mercan, kılıç, sardalye.

Yaz meyve ve sebzelerinin en olgun zamanıdır. Bol meyve yemelisiniz. Bunun yanısıra balık, zeytinyağlı sebze, hafif soslu makarnaları günlük öğünlerinize paylaştırın.

EYLÜL



Sebze: Mantar, patlıcan, mısır, pazı, biberiye, barbunya fasulyesi, kabak, dolmalık biber, kırmızı salçalık biber.
Meyve: Mürdüm eriği, fındık, kavun, karpuz, incir, üzüm.
Balık: Palamut, lüfer, kılıç, sardalye, kolyoz, kırlangıç.

Eylül, kışa hazırlık ayıdır. Vücudu soğuk mevsime hazırlamak gerekir.Av mevsimi biter bitmez, bol balık, sebze, meyve ve makarna gibi enerji verici karbonhidratlar ağırlıklı beslenin. Mürdüm erik ve fındığı her gün belli bir miktar tüketmeye özen gösterin.

EKİM



Sebze: Mantar, fındık, ceviz, ıspanak, yerelması, pırasa, lahana,kıvırcık salata, kırmızı turp, karnabahar, havuç.
Meyve: Armut, ceviz, üzüm,elma, greyfurt, mandalina, muz.
Balık: Palamut, lüfer, istavrit, barbunya, kılıç, mercan, sardalye.

Ekim ayında omega-3 içerikli cevizin tam zamanı. Cevizi bu aylarda bol bol tüketin. Ayrıca mantarlı nefis yemekler pişirebilirsiniz. Mantar, balık, et ve sebzelere çok yakışır. Mantarı ızgarada üzerine peynir serperek pişirip kahvaltıda da yiyebilirsiniz.

KASIM



Sebze: Balkabağı, kabak, lahana, kereviz, pırasa, yerelması, havuç, ıspanak, karnabahar, pazı.
Meyve: Ceviz, kestane, üzüm, elma, muz, mandalina, nar, armut, kivi, greyfurt, Trabzon hurması.
Balık: Mezgit, ringa

Soğukların sık sık kapımızı çaldığı kasım ayında balkabağından bol bol yararlanın. Çorbası, tatlısı ve pastası ile nefis lezzetler hazırlayabilirsiniz. Balkabağını ayrıca etli sebze yemeklerine de ilave edebilirsiniz. İçerdiği bol beta-karoten sayesinde kansere karşı etkili bir sebze.

ARALIK



Sebze: Balkabağı, lahana, yerelması, pırasa, brüksel lahanası, karnıbahar, ıspanak, kereviz, havuç, pazı, kara lahana.
Meyve: Elma, mandalina, portakal, nar, armut, muz, kivi, kestane, greyfurt, ayva, Trabzon hurması.
Balık: Levrek.

Soğuk algınlığı hastalıklarına yakalanmamak için sağlıklı beslenin. Portakal veya greyfurt suyu için. Ispanak, baklagil, et, yoğurt, muz, elma ve kuruyemişleri bol tüketin.

Mevsiminde doğal beslendiğiniz sağlıklı günler dileriz.

Nil Kayarlar Sarrafoğlu

Alıntı
http://www.yesilist.com/
 
Protein değeri yüksek 6 bitkisel kaynak

Konu protein olunca, günlük alınması gereken miktar konusunda soru işaretleri de beraberinde geliyor. Vücut geliştirme ile ilgilenenler ve düzenli spor yapanlar kas gelişimi ve daha doygun hissederek kilo vermek için bol bol protein tüketseler de bunun ne kadarı aşırı tüketim tam bilinmiyor.

Günlük protein tüketim miktarı konusunda yurtiçi ve yurtdışında bir çok çalışma mevcut. Hacettepe Üniversitesi’nin Türkiye’ye Özgü Besin ve Beslenme Rehberi’ne göre 19-30 yaşlarında bir bireyin protein ihtiyacı ortalama 59 gr kadar. Amerikan Beslenme Birliği’ne göre ise bu miktar, bireyin her bir kilosu için 0.8 gram. Yani 70 kg bir birey için günlük tüketilmesi gereken protein miktarı 56 gr’a denk geliyor.

Yani her öğünde protein bazlı beslenenler, büyük bir ihtimalle günlük ihtiyaçlarının çok üzerinde protein tüketmiş oluyor. Yüksek protein tüketimi ise yağlanma, kilo alma, kalp krizi gibi sorunlara yol açıyor. Buna karşın az protein tüketimi de sorunları beraberinde getiriyor. Büyüme problemleri, kas kitlesi kaybı, güçsüz bağışıklık sistemi ve solunum problemleri düşük protein tüketiminin sonuçlarından bir kaçı.

TIKLAYIN: Bedeniniz protein eksikliğini nasıl ifade eder?



Her ne kadar et tüketimi en bilinen protein kaynağı olsa da, hem etik hem de sürdürülebilirlik konusunda ne kadar uygun bir seçenek olduğu tartışılmakta. Bu sorunların önüne geçmek isteyen klimataryen, vegan ya da vejetaryen beslenme tarzları ise günlük protein ihtiyacını karşılayamıyor gibi bir önyargı ile karşı karşıya.

Buna karşın etsiz protein kaynaklarının sayısı ise düşündüğümüzden çok daha fazla ve günlük protein ihtiyacınızı meyve ve sebzelerden karşılamanız mümkün.

Chia Tohumları



2 yemek kaşığında 4 gram protein içeren bu küçük besin tohumları aynı zamanda sindiriminize yardımcı olup, sizi uzun süre boyunca tok tutuyor. Chia tohumları aynı zamanda bir çok önemli amino asit de içermekte. Yoğurdunuzun ve salatanıza çıtır bir tat vermek için ekleyebilirsiniz.

Edamame



Asya mutfağının favorilerinden soya fasulyesi ya da edamame, tuzsuz bir şekilde daha sağlıklı tüketildiğinde yarım kasede yaklaşık 34 gram protein içermekte. Aynı miktardaki tavuğun sadece 17 gram protein içerdiğini düşündüğümüzde soya fasulyesinin önemini anlayabiliriz.

TIKLAYIN: Protein ihtiyacınızı meyve ve sebzelerden karşılayın

Mercimek



Bir kase mercimek size 18 gram protein sunarken aynı zamanda günlük demir ihtiyacınızın neredeyse %40’ını karşılayacakdır. Bu yetmediyse bir kase mercimek aynı zamanda günlük lif ihtiyacınızın yarısını karşılayıp, kolestrolüzünü de düşürmekte yardımcı olacaktır.

Kenevir Tohumu



2 yemek kaşığında 10 gram protein içeren kenevir tohumu aynı zamanda vegan beslenmeyi tercih edenlerin de tüketmesi gereken önemli bir besinç Kenevir tohumu omega-3 gibi gerekli yağ asitlerini ve 9 adet amino asiti barındırmakta.

Badem



Protein dolu bir atıştırmalık istiyorsanız, badem tam size göre. 30 gramında yaklaşık 6 gram protein içeren badem, aynı zamanda lif ve iyi yağlardan tekli doymuş yağ kaynaklarından bir tanesi.

Avokado



Türkiye’de giderek fazla bulunmaya başlayan avokado, hem iyi yağ hem de bir kasede 3 gram protein içeren sağlıklı protein kaynaklarından bir tanesi.

Kaynak: Hacettepe Üniversitesi,
Görkem Gömeç / 24 Ekim 2016
 
Daha fazla tüketmeniz gereken 6 süper gıda

“Süper gıda da ne ki?” diye sorduğunuzu duyuyor gibiyim. Bilimsel olarak konuşmak gerekirse böyle bir terim yok. Ama biz süper gıda dediğimizde, genellikle içerisinde birkaç vitamin ve mineral barındıran ve az miktarda tüketildiğinde sağlığa etkileri beklenildiğinden çok daha fazla olan besinlerden bahsediyoruz.

İşte size süper gıdaları daha iyi anlamanız için 6 süper örnek:

1) Koyu yeşil yapraklı yeşillikler



Karalahana, pazı, ıspanak, roka ve marul gibi yeşilliklerden bahsediyoruz.Kalsiyum, lif, protein ve bol bol vitamin içeren bu yeşillikler, her atıştırmayı ve yemeği destekleyecek ve güçlendirecek seçenekler.

Koyu yeşilliklerde özellikle 100 gram pişmiş ıspanakta günlük ihtiyacın %39’u yani 157 mg civarında magnezyum bulunmakta. A, C, K vitaminleri ve demir içeren bu yeşillikler aynı zamanda hücrelerinizi koruyan ve kanser riskini düşüren bitkisel bileşiklere de sahip.

2) Avokado



Biraz pahalı olsa da, avokado potasyum ve lif kaynağı olmasının yanında aynı zamanda sağlıklı yağların en iyi örneklerinden tekil doymamış bir yağ kaynağı.

Avokadonun 100 gramında günlük ihtiyacınızın %15’ine denk gelen 58 mg magnezyum bulunmakta. B ve K vitaminleri, potasyum ve yüksek oranda lif içeren avokado aynı zamanda enfeksiyon riskini azaltan doyurucu bir besin.

3) Zencefil ve sarımsak



Her ne kadar az miktarlarda yesek de, bu iki süper gıda yemeklere müthiş aromalar katıyor. 20 gram sarımsak manganez ve B vitamini için günlük ihtiyacınızın %10’unu karşılarken, 100 gram zencefil ise magnezyum ve C vitamini ihtiyacınızın %10’unun karşılayacaktır.

Her iki besin de kanser riskine karşı en iyi silahlarımızdan antioksidanların en iyi kaynaklarından biri. Aynı zamanda sarımsak soğuk algınlığına iyi gelirken, zencefil sindirim problemleri için birebir.

4) Kivi



Her ne kadar çoğu meyve bir süper gıda olsa da, kivi hem bir C vitamini deposu ve aynı zamanda çok iyi bir lif kaynağı olduğundan öne çıkmakta.

100 gram kivi günlük C vitaminizin %154’ünü karşılarken, aynı zamanda K vitamini ihtiyacınızın %34’ünü, bakır ihtiyacınızın ise %14’ünü ve lif ihtiyacınızın %10’unu karşılamakta.

5) Siyah çikolata



İçinde katkı maddesi bulunmayan, %70 ve üzeri kakao içeren siyah ya da bitter çikolatalar leziz olmasının yanında aynı zamanda flavin proteinleri ile besleyici özellikler de taşıyor.

20 gram siyah çikolatada 3,3 mg demir bulunmakta ve bu da günlük ihtiyacınızın %20’sine denk geliyor. Küçük bir porsiyon çikolata ile aynı zamanda bakır ihtiyacınızın %25’ini ve magnezyum ihtiyacınızın %16’sını karşılayabilir.

Siya çikolata aynı zamanda içerdiği probiyotik lifler, sindirim sisteminizin dostu yararlı bakterilerinizi canlandırır. Araştırmalar siyah çikolatanın kolestrolü düşürdüğü ve kalp krizi ve felç riskini azalttığını gösteriyor.

Görkem Gömeç / 2016
 
Vegan probiyotik yapımı



Sağlıklı bir vücut ancak sağlıklı bir bağırsakla mümkündür. Sağlıklı bağırsak yapısı için de bağırsağa dost beslenme önem kazanmaktadır.

Bağırsaklar ile beyin arasında önemli bağlantılar bulunmaktadır. Bağırsaklardan salgılanan hormonlar beyinde de salgılanıyor. Bu nedenle sindirim sistemi, sinir sistemi ve duygusal durumlar arasında sıkı bağlantılar vardır.

Bağırsaklar, özellikle normal doğum ile doğan bebeklerde, ilk doğduğu sırada sağlıklıdır. Yararlı bakteri sayısı, stres, enfeksiyonlar, kötü beslenme, antibiyotik kullanımı gibi dış etkenlere bağlı olarak zamanla azalır. Bunun sonucunda da kabızlık, şişkinlik, ishal ve kanser gibi hastalıklar görülür.

Bireyler hangi hastalığa sahip olursa olsun, bağırsaklarının durumu özellikle sorgulanmalıdır. Gaz, şişkinlik, ishal, kabızlık varsa veya bağırsak sağlıklı çalışmıyorsa probiyotiklerden ve bağırsağı koruyucu, onarıcı diğer konulardan bahsedilmelidir.



Probiyotiklerin görevleri
  • Gıdaların sindirimi ve emiliminde önemlidir. Sindirimin ve emilimin gerektiği gibi gerçekleştirilmesini sağlar. Probiyotik bakterilerin vücutta bir denge halinde olması gerekiyor. Bu denge bozulduğunda bütün sistem etkileniyor. Çünkü, vücudumuz için gerekli bütün besin maddelerini bağırsaklar aracılığıyla temin ederiz.
  • Bağışıklık sisteminin olgunlaşmasında ve hastalıklara karşı direnç kazanmada çok önemlidir. Bağışıklık sistemini her türlü kötü etkene karşı korur ve bu sistemin düzenli çalışmasını sağlar.
  • Kolon ve karaciğerin temizlenmesinde işlevseldirler.
  • Vücutta zararlı bakterilerin çoğalmasını engeller.
  • Vücudun savunma sisteminde görevli olan bazı maddelerin (immünoglubulinler) yapımının arttırılmasını sağlar.
  • İltihaplı hastalıklardan vücudu korur. İltihapların azaltılmasına yardımcıdır.
  • Bazı minerallerin, özellikle kalsiyumun, bağırsak emilimini ve vücutta kullanımını arttırır.
  • Depresyonun önlenmesinde bir öncül olan serotoninin sentezi için triptofan üretimine yardımcıdır.
  • Bazı vitaminlerin yapımında görev alırlar.
Bu kadar yararı olan probiyotikler, sadece hayvansallarda bulunmuyor, birçok bitkisel probiyotik de mevcut. Bitkisel beslenenler için probiyotik tarifi aşağıdadır.

Vegan Probiyotik Tarifi:
Bu tarif, bağırsaklardaki yararlı bakteri florasını geliştirmek için günlük gıda alımlarına eklenebilir.

Malzemeler:
  • Bir adet mor lahana,
  • 7-8 adet havuç,
  • 5 adet orta büyüklükte kırmızı pancar,
  • 1 tane mor havuç,
  • Bir baş sarımsak,
  • 1 yemek kaşığı tuz,
  • Toplamda bir bağ olacak şekilde maydanoz, dereotu, taze nane,
  • 3-5 kapsül probiyotik (içindeki tozu ilave edin).
Yapılışı:
Maydanoz, dereotu ve naneyi ince ince kıyın. Daha sonra lahana, havuç, pancar ve sarımsağı mutfak robotundan geçirin. Karışımı cam kavanozlara 4 cm kadar boşluk kalacak şekilde ağzını sıkıca kapatarak koyun. Sıkı bir şekilde kapatılmazsa küf oluşur ve küf oluşması istenmeyen bir durumdur. Aksine fermantasyon süreci için tamamen oksijensiz bir ortam gerekmektedir. Bir hafta kadar bu karışımı karanlık bir yerde, oda sıcaklığında bekletin. Sonra buzdolabına alın. Küf oluşumu gözlemlediğiniz takdirde karışımı atın ve yeni bir karışım yapın.

Yazar: Kevser Başkara, Diyetisyen - Diyabet Koçu - 6Eylül 2016

https://gaiadergi.com/vegan-probiyotik-yapimi/
 
Yüksek sportif performans için doğal mucize: Pancar
Yazar: Kevser Başkara -
Eylül 24, 2016
1138


Yapılan çalışmalar, özellikle maraton ve triatlon gibi dayanıklılık branşlarında kırmızı pancarsuyunun içeriğindeki nitrattan dolayı oksijen tüketimini azalttığı ve egzersiz süresinde tasarruf sağladığını ortaya koydu.

Kırmızı pancar, doğal nitrat (NO3) içeren bir sebzedir. Nitrat, midede asitliğin de yardımıyla nitrit (NO2) ve nitrik oksite (NO) çevrilir ve bu şekilde kullanılır. Nitrattan nitrik oksit (NO) oluşurken mide asitliğinin yanında L-arjinine de ihtiyaç vardır. L-arjinin, kuruyemişlerde bolca bulunur.

Nitrik oksit, damar iç duvarını korur ve güçlü tutar, bunun sonucunda, sporda nabzın artmasından kaynaklanabilecek hasarlar önlenir. Damarları genişletir ve yüksek nabızlardaki antrenmanlarda damarları korur. Kas ve kalp kan akım hızını arttırır. Gerekli yerlere oksijen ulaşımını hızlandırır. Kas hücresi içinde enerji depolanması artar. Glikoz alımı azalır. Aynı zamanda glikozun yıkımı azalır. Mitokondri solunumu artar. Böylece, spor esnasında damar kanlanması ve oksijenlenmesi hızlanır. Kreatin fosfat (PCr) yıkımı azalır. Hepsinin sonucu olarak da, sporda dayanıklılık artar.

Sporcular daha çok kan pompalar ve daha çok nitrik oksit salınımı yaparlar. Yüksek nabızlarda antrenman yapan sporcularda nitrik oksit seviyesi spor yapmayanlara göre daha yüksektir.

Pancarın kök kısmı dışında yeşil yaprakları da tüketilebilir. Bu yapraklar bir çeşit antioksidant olan karoten ve sporcu performansında önemli minerallerden kalsiyum bakımından zengindir.

Nitrik oksit kapasitesini yüksek tutmanın yolları; antrenman, beslenme, mide asitliğinin gerekli sınırlarda olmasıdır.

Nitrik oksit üretimi engelleyen nedenler nelerdir?
  • Mide asitliğinin bozulması: Antiasit ilaçlar, mide koruyucular
  • Mide asitliğini bozan her etken nitratların nitrik oksite dönüşümünü engeller.
  • Nitrik oksiti sadece kırmızı pancardan mı alırız?
  • Yeşil yapraklı sebzeler nitrik oksit bakımından oldukça zengindir.
Sporcular ne zaman kırmızı pancar tüketirse sporda maksimum fayda görürler?
Spordan yarım saat önce 500 ml kadar pancar suyu tüketimi sportif performansı olumlu yönde etkiler, antrenman süreleri dolayısıyla dayanıklılık süreleri uzar.

Nitrik oksit hangi miktarlarda tehlikelidir?
Nitrik oksitin güvenli olmayan tüketimlerinde vücutta toksisite görülebilir. 8-10 gram alımı ciddi ince ve kalın barsak iltihabına, idrar ve dışkıda kan görülmesine ve ölüme neden olabilir.

Sporcu performansına önemli etkileri nelerdir?
  • Daha yoğun antrenmanlara imkân sağlar.
  • Yağsız kas kitlesi artışına katkıda bulunur. Antrenman ve yarış sonrası toparlanmayı sağlar.
Ne kadar alınmalıdır?
En ideal alım miktarı olan 0,5 litre pancar suyunda 90-126 mg nitrik oksit (1,8 mg/kg : vücut ağırlığı başına ) bulunur. 6-8 saat yüksek düzeyde vücutta kalır. 5-25 dakika sürekli maksimal efor sağlar.

Not: Sporcular genel beslenmelerine dikkat etmelidirler. Bu tür öneriler tek başına sportif performansı arttırmaz. Ancak düzenli ve dengeli bir beslenme programının içinde maksimum fayda sağlanabilir.

https://gaiadergi.com/yuksek-sportif-performans-icin-dogal-mucize-pancar/
 


Önce sadece toz çay vardı. Sonra kâğıt poşetler çıktı… Sonra demlik poşetleri… Sonra fiyakalı, piramit biçimli poşetler…

Kimileri bunları kolaylık diye kucakladı. Kimileri aynı tadı bulamadı, reddetti.

Görünen o ki, reddetmek için lezzet dışında sebepler de var.

Kâğıt çay poşetleri, suya girer girmez eriyip yırtılmalarını engellemek için epiklorohidrin denen bir maddeyle işlemden geçiriliyor. Epiklorohidrin, aynı zamanda pestisit (böcek ilacı) olarak da kullanılan, kanserojen bir madde. Suyla birleştiğinde, kısırlıkla ve bağışıklık baskılanmasıyla ilişkilendirilen 3-MCPD isimli bir maddeye dönüşüyor.

Poşet çayını suya değdirmeden kullanabilen var mı?
 
@Samsonn , Kürleri buradan okuyabilirsin.
 

AĞIR METALLERE KARŞI MAGNEZYUM SÜLFAT BANYOSU


Ağır metallerin başta otizm spektrum bozuklukları olmak üzere pek çok hastalıkla ilişkisi tanımlandı. Ağır metallere pek çok şekilde maruz kalıyoruz. Egzos gazları, piller, talk pudrası, floresan lambalar, denizürünlerinden CİVA, pişirme kapları, folyo, rujlar, deodarantlardan ALÜMİNYUM, oyuncaklar, piller, rujlar, vinil okul çantaları, sigara dumanından KURŞUN, içme suyu, balıklar, ahşap koruyuculardan ARSENİK, böcek öldürücüler,boyalar, karayollarındaki tozlardan KADMİYUM, elektrik düğmeleri, bazı çikolatalar, süs eşyaları, kakao, şampuanlar, fermuarlardan NİKEL … Burada sıralananlar ve daha pek çoğu. Yani günlük hayatta her an elimizin altındaki pek çok şey ağır metal kaynağı. Bu maruziyeti en aza indirmek istesek de etrafımız bu kadar kuşatılmışken çok da başarılı olamıyoruz. Ancak ağır metallerin vücuttan uzaklaştırılmasını sağlayabiliriz. Hem de evde, ucuz bir yöntemle.

Belki duydunuz belki de ilk kez duyacaksını: İNGİLİZ TUZU yani MAGNEZYUM SÜLFAT! Magnezyum sülfat banyosu otizmli ve ağır metal düzeyleri yüksek saptanan çocuklarda kullanılan bir tedavi yöntemi.

ETKİSİ

Sülfatlar ağır metal temizliğine yardımcı olur, bağışıklık sistemini güçlendirir. Otistik çocukların çoğunda hem magnezyum hem de sülfatlar düşüktür. Magnezyum sülfat suya koyulduğunda magnezyum ve sülfata ayrışır. Her iki molekül de deriden emilir. Sülfatın etkisi 7-8 saat kadar sürer.

Magnezyum sülfat ayrıca kan dolaşımını hızlandırır, pıhtılaşmayı azaltır, tansiyonun düşürülmesine yardımcıdır. Vücudun insülini daha iyi kullanmasını sağlayarak diyabet gelişmemesi yönünde fayda sağlar. Vücuttan ağır metallerin atılması kas ağrılarını azaltır. (akşamları işten geldiğinizde magnezyum sülfat ile ayak banyosu yapabilirsiniz). Sinir sistemi içim gerekli olan kalsiyum seviyelerinin dengede kalmasını sağlar. Migren başağrılarını azaltır. Rahatlatıcı özelliği ile stresi azaltır.

NASIL UYGULANIR?


Magnezyum sülfat tozunu kaynar suda iyice eritin. Küvetin içine dayanılabilecek kadar sıcak su koyun ve içine magnezyum sülfatlı suyu ilave edin. Başlangıçta yarım çay bardağı magnezyum sülfat tozu kullanın ve daha sonra tolere ettikçe 1-2 çay bardağına kadar çıkın. 6 yaşın altında 1 bardak, üstünde 1.5-2 bardak kullanın. Küvet içinde en az 20 dakika kadar kalın. Banyodan sonra durulama ya da kurulama yapmayabilirsiniz. Magnezyum sülfat deride beyaz toz şeklinde kalır ve etkisi devam eder. Önce haftada 1 kez banyo yapılır. Alıştıkça haftada 2-3 sefere çıkılabilir. Magnezyum sülfat kimya ve ecza depolarında kilo ile satılır.

YAN ETKİLERİ NELERDİR?

Huzursuzluk ve hiperaktivite olursa dozu azaltın. Banyo suyu yutulursa ishal yapar. Önce haftada 1 kez banyo yapılır. Alıştıkça haftada 2-3 sefere çıkılabilir.

Bu konuda kaynaklarını kullandığım değerli hocamız Prof. Dr. Ahmet Aydın’ı saygıyla anıyorum.

Dr. Hande NAMAL TÜRKYILMAZ

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…