- 12 Temmuz 2012
- 3.387
- 1.815
- 398
- Konu Sahibi derindenizlerden
-
- #361
Benim kimyasallar bundan olmuş olabilir. Ama Türk sağlık sisteminde artık hasta doktoru yönlediriyor neredeyse. Bakmıyorlar adam gibi.SIK DÜŞÜK YAPAN KADINLARDA TİROİD
SIK DÜŞÜK YAPAN KADINLARDA TİROİD
Tiroid hastalıkları kadınlarda adet düzenini ve yumurtlamayı bozarak gebe kalmayı önleyebilmektedir.
Çocuk istediği halde gebe kalamayan kadınlarda yapılacak tetkikler TSH, serbest T3, serbest T4 ve anti-TPO antikor düzeyleridir. TSH düzeyi 1.5’dan yüksek olan bu tür kadınlarda tiroid hormon ilacıyla yapılan tedaviler faydalı olmaktadır. Anti-TPO antikoru yüksek olan ancak gebe kalamayan kadınlarda da tiroid hormon ilacı verilebilir. Selenyum desteği de bu kadınlar için faydalı olabilmektedir.
Tiroid hormonları fazla çalışan kadınlarda ise ayrı bir tedavi planı uygulanır.
Gebe kalamayan kadınlarda iyot yetmezliği olup olmadığının da araştırılması gerekir. İyot yetmezliği yumurtlamayı bozabilmektedir.
Tüp bebek yaptırmak isteyen kadınların anti-TPO antikorları yüksekse başarısızlık artmaktadır. Bu hastalarda aspirin veya düşük doz heparin uygulamasının faydalı olduğunu bildiren çalışmalar yayınlanmıştır.
Tiroid bezinin az çalışması veya fazla çalışması kadınlarda adet düzensizliği yapmakta ve gebe kalmayı önlemektedir.
Gebe kalamamak veya kısırlık sorunu kadınlarda genellikle endometriozis denen rahim içini örten tabakanın hastalığı (% 11), rahim tüplerindeki hastalık (% 30) ve yumurtalıkların iyi çalışmaması (% 59) nedeniyle oluşur.
Gebe kalamayan kadınların % 18’inde anti-TPO antikoru kanlarında yüksek olarak bulunur. Buna karşılık endometriozis isimli rahim hastalığı olan kadınlarda ise anti-TPO antikoru % 50’sinde, yani her 2 hastadan birinde yüksek olarak saptanır. Bu antikor yüksekliğinin gebe kalmayı nasıl önlediği tam olarak bilinmemektedir. Bilinen bir mekanizma bu antikorların tiroid bezinin az çalışmasına neden olduğu ve bu nedenle yumurtlamayı bozduğu şeklindedir.
Anti-TPO antikoru yüksek olan kadınlarda ve tiroid bezi az çalışanlarda tüp bebek başarı oranı düşüktür. Bu nedenle bu kadınların tüp bebek işlemi öncesi tedavi edilmeleri gerekir.
Tiroid bezinin az çalışması, adet sıklığını azalmakta ve adetlerde oluşan kanama miktarını artırmaktadır. Çok fazla oluşan adet kanamaları bu hastalıkta oluşan kan pıhtılaşmasındaki azalmaya veya kanın fazla sulanmasına bağlıdır. Hipotiroidisi olan kadınların % 23.4’ünde ise adet düzensizliği vardır.
Tiroid bezi az çalışan kadınlarda cinsel istekte azalma olduğu gibi yumurtlama da bozulur ve gebe kalma şansı azalır. Hafif tiroid bezi yetmezliği olanlar (sadece TSH hormonu yüksek, fakat T3 ve T4 hormonu normal olanlar) gebe kalsalar bile düşük sıklığı fazladır.
Yukarıda belirtilen nedenlerle tüp bebek için başvuracak bayanlar veya kısırlık problemi olan kadınlar mutlaka TSH, T4 ve anti-TPO antikor ölçümlerini yaptırmalıdırlar. Annenin tiroid hormonlarının normal olması özellikle gebeliğin ilk 3 ayında bebeğin beyin gelişimi için çok önemlidir. Bebeğin beyin gelişimi bu ilk 3 ayda anneden göbek kordonu yoluyla gelen tiroid hormonlarına bağlıdır. Annede tiroid hormonları az ise bebeğin beyin gelişimi iyi olmamaktadır. 12nci haftadan sonra bebek kendi tiroid hormonlarını yapmaya başladığından ilk 3 ay büyük önem taşımaktadır.
Annede gebelik başlangıcında mevcut olan tiroid bezi yetmezliği (tiroid hormonlarının az olması) bebeğin zeka seviyesinin (IQ) düşük olmasına neden olmaktadır. Yapılan bilimsel çalışmalar tiroid hormonları düşük bir anneden doğan çocuklarda zeka (IQ) seviyesinin %85’in altında olduğunu göstermiştir. Bu çocukların okul başarıları ve arkadaşlarıyla olan ilişkileri de düşüktür. Bu nedenle hamile kaldığını öğrenen tüm anne adayları vakit geçirmeden tiroid hormon tetkiklerini yaptırmalıdırlar.
Her 100 gebenin 2 veya 3’ünde teşhis edilmemiş tiroid yetmezliği vardır. Bu yetmezlik özellikle kanlarında anti-TPO antikoru yüksek olan gebelerde daha da fazla olup % 15 oranında görülür. Bu nedenle gebe kalmadan önce kanınızda anti-TPO antikoru yüksek ise gebelikte tiroid hormon yetmezliğine girme ihtimaliniz artıyor demektir.
Gebelik döneminde iyot eksikliği olan kadınlarda da tiroid hormonlarında azalma oluşmaktadır. Bu nedenle gebelik süresince iyotlu tuz yemek çok önemlidir.
Önceden tiroid yetmezliğiniz varsa kullandığınız Levotiroksin ilacının dozunu hamile kaldığınızı öğrenince ayarlamak için Endokrinoloji uzmanı bir doktora giderek tetkiklerinizi yaptırın ve onun takibine girin.
Tiroid yetmezliği olan gebelerde düşük riskinin arttığını da unutmayın. Tiroid bezi az çalışan kadınlarda düşük sayısının gebeliğin 4 ile 6. ayları arasındaki dönemde dört kat daha fazla olduğu saptanmıştır.
Tiroid yetmezliği saptanan gebelerde tedavi çok kolaydır. Kullanacağınız Levotiroksin ilacı hormonlarınızı hemen düzeltir.
Bebeğin zeka gelişimini etkileyen önemli diğer bir durum annenin yeteri kadar iyot alıp almamasıdır. Gebelik ve emzirme dönemindeki iyot yetmezliği bebeklerde zeka geriliği yapmaktadır. Gebe ve emziren kadınlar iyot ihtiyacını iyotlu tuz yiyerek veya iyot içeren multivitaminler alarak karşılayabilirler. Bir gebenin günde 200 mikrogram iyot alması gerekir. Bu miktardaki iyot multivitamin ilaçlarda bulunan iyot ile sağlanabilir. Emziren kadınlarda ise günde 290 mikrogram iyot alınması gerekir.
KAYNAK: GUATR-TİROİD ENDOKRİN UZMANI, Prof.Dr.Metin Özata
Maalesef...Benim kimyasallar bundan olmuş olabilir. Ama Türk sağlık sisteminde artık hasta doktoru yönlediriyor neredeyse. Bakmıyorlar adam gibi.
Onlarda da DNA bozuklukları olabılıyor.hatta en cok hındıstanda goruluyor.agac adam sendromu gıbı..yıne de bu hatırlatmanın ustune bugun sureklı az sonra dedıgım zerdecalımı yedım.ALTIN KARIŞIM
kanserin dunya genelinde gorulme sıklıgını arastiran uzmanlar (ferlay et al) hintlilerin amerikali akranlarina gore 5 kat daha az meme, 8 kat daha az akciger, 9 kat daha az kolon, 50 kat daha az prostat kanserine yakalandiklarini gormus. hintilerin yasam standarti ve cevreleri itibariyle daha fazla kanserojene maruz kaldiklari dusunuldugunde bu oranlarin nasil olustugu yeni bilimsel arastirmalara neden olmus.
buna sebep olan yegane seyin zerdacal icerisindeki “curcumin” maddesi oldugu gorulmus (kendileri de arastirmak isteyenler icin: carter; aggarwal; mehta; cheng; gao et al). dunyada enflamasyona karsi en guclu madde oldugu kabul edilen curcuminin kolon, prostat, rahim, meme ve beyin kanserlerinin buyumesini engelledigi, tumorleri besleyen kan damari olusumunu (angiogenesis) durdurdugu, yuksek dozda kimyasal kanserojene maruz birakilan farelerde cesitli kanserlerin olusumunu engelledigi gorulmus. 2005’te farelerde kemoterapiye cevap vermeyen meme kanseri tumorlerinde curcuminin etkili oldugu gorulmus, kanserin yayilmasi buyuk olcude engellenmis. peki buna benzer yuzlerce calismadan kansere ve kanser yaninda onlarca hastaliga neden olan enflamasyona karsi inanilmaz etkili oldugu tartisma goturmeyen curcumin’i nasil kullanmaliyiz?
tek basina vucuda alindiginda neredeyse etkisiz olan zerdacalin anti-kanser ve anti-enflamasyon ozelliklerini gosterebilmesi icin 2 kural var:
- karabiberle beraber tuketmek: karabiber iceriginde piperine curcumin etkisini 2000 katina cikariyor.
- vucut tarafindan emilimini saglamak icin yagli birseylerle tuketmek.
resimdeki tarif tam olarak buna yariyor. cam bir kavanoza 2 tepeleme yk zerdecal, 2 tepeleme yk karabiber ve uzerine 1 su bardagi sizma zeytinyagi eklenir, iyice karistirilir. salata, zeytinyagli, kefir, kemik suyu, sogus ve daha akliniza ne gelirse herseyin uzerine gunde mumkunse 2 kasik eklenir, kanserden korunmak icin buyuk bir adim atilir. yaparsaniz tagleyin lutfen ve gercekten de lutfen yapin, hastaliklarin onlemi ve ilaci dogada, ulasmak da bizim elimizde…
http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/12680238: “All of these studies suggest that curcumin has enormous potential in the prevention and therapy of cancer.”
http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/9215611: “Overall our results suggest that curcumin is a potent antiproliferative agent for breast tumor cells and may have potential as an anticancer agent.”
http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3055228/: “As a natural product, curcumin is both non-toxic as well as diversified in its inhibitory effects on a multitude of pathways involved in carcinogenesis and tumor formation.”
http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/11712783: ” Our results also suggest a biologic effect of curcumin in the chemoprevention of cancer.”
http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/16416600: “These results define a potential use of curcumin to sensitize glioma cells for TRAIL-mediated immunotherapy.”
Adamlar zaten bir değişik yaşıyor. Yazıda da zaten "hintilerin yasam standarti ve cevreleri itibariyle daha fazla kanserojene maruz kaldiklari dusunuldugunde bu oranlarin nasil olustugu yeni bilimsel arastirmalara neden olmus." diye belirtmiş. Belki çok daha fazla çeşit rahatsızlık da görülebilir bu tip standartlarda ama çok çeşitli ve bol baharatlı yiyecekler tüketmeleri, inanç sistemlerinde ki farklılık (bir yakınımız öldüğünde biz kahrolurken onlarda bu tip tepkiler olmuyor inanış ve algı farklı çünkü) onları koruyor olabilir tıpkı kanser konusunda zerdeçal örneğinde olduğu gibi.Onlarda da DNA bozuklukları olabılıyor.hatta en cok hındıstanda goruluyor.agac adam sendromu gıbı..yıne de bu hatırlatmanın ustune bugun sureklı az sonra dedıgım zerdecalımı yedım.
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?