- 19 Ekim 2018
- 1.844
- 7.131
- 34
İlk ne zaman başladı tam emin değilim esasında..
ÖSS ye hazırlandığım sene yolda yürürken camekandan yansıyan kişinin kendim olduğunu anladığımda şok geçirmiştim, o zaman olabilir..
Çocukluğumda ve gençliğimin ilk senelerinde zayıflıktan kırılmasam da kilo problemim yoktu. lakin her zaman abur cubura zaafım vardı, kendimi ödüllendirme yöntemimdi sanırım. Annemler evden gidince ablamla çılgın cips partileri yapardık. Ruhumun bir yerlerinde bu tip çöp besinler eğlenmeyi, coşmayı simgeliyor.
18 yaşlarımda başımda kavak yelleriyle sınava hazırlanmaya çalışırken ve bir yandan da sürekli yanlış alanda olduğumu kendime hatırlatırken içine düştüğüm o sıradan stresten de yemekle kaçmaya başladım. Kendim yemekle kalmıyordum, benle takılmaya başlayan tüm arkadaşlarım da ufaktan tombikleşmeye başlıyordu, adeta kitlelerin iştahını açıyordum Dershane çıkışlarında gece vakti İskender, çiğ köfte (bazen ikisini birden ) gömmeden eve gidemez hale gelmiştim.
Üniversiteyi kazandım ama o da ayrı bir depresyon konusu.. Gerçi ben bebekliğimden beri depresifim sanırım. Ankara’da okumak, İstanbul’a gitmemek, hayal ettiğim bölüme girmemek beni inanılmaz bir bunalıma sokmuştu. Sınıftaki herkes kendiyle gurur duyar halde anlayamadığım bi yaşama sevinciyle okula gidip gelirken ben her gece ‘nedeğnnnnn’ diye ağlayıp tercihlerim için başkalarını suçlamakla meşguldüm. Okula gider ilk ders takılır sonrasında kendimi gene burgercide falan bulurdum. Kendim gibi memnuniyetsiz bir arkadaş grubu edinmiştim, bol bol şikayet eder, kendimiz dışında herkesin biraz ‘şey’ olduğunu düşünürdük ve yemek yerdik. Görünüşe bakılırsa onlar ben gibi çılgınca yemiyorlardı galiba, en azından tokken yemezlerdi sanırım, neyse..
Bu esnada hemen hiç diyet yapmadım. ‘İstersem veririm’ demek çok güçlü hissettiriyordu. İsteyip de veremezsem ayrı bir yıkım hissedeceğim için en güvenli yol zaten istememek gibi gelmişti..
Ortamların aranan, ironi ustası, ‘yüzü güzel’ kızı olmuştum. ‘Yüzü güzel’ tamlaması gören gözler için çok şey ifade ediyor aslında. Kibarca acayip şişkosun, dötün kocaman demek..
Sonra işe başladım, aksi gibi işim gücümde yiyeceklerin içinde, onu kontrol et buna bak derken pek kilo almadım ama vermedim de. Müdürüm bir toplantıda ‘senin eski fotolarını gördüm bence o hallerine dön’ diyerek bir diyete start vermişti kendince, kalabalıklar arasında rencide edildim ama hiç sallamadım. Adeta inada bindirmiştim, kendime güvenim tamdı ya da kendimi kandırıyordum. Çünkü her geçen gün daha havalı birinden daha sevimli birine dönüşüyordum, yaşayanlar bilirler; şişmanladıkça veya şişman kaldıkça daha sevimli ve geçinilmesi kolay bir insana dönüşmek zorunda kalırsınız sanki. O göbek ve toto kapris haklarınızı hafiften hafiften sizden alır. Her neyse..Çalışma hayatına atılmak içimdeki iflah olmaz Rus edebiyatı pessimistini biraz sakinleştirmiş, kapitalist düzenin ürettiği ‘amaaan yeaa’ diyen tiplerinden birine dönüştürmeye başlamıştı. O senelerde ‘en iyi arkadaşım evleniyooor’ diyerek diyet yapıp 1 ayda 6-7 kilo vermiştim. Sonrara koştur koştur geri aldım tabi, kesin bir şeylere üzülmüşümdür..
2 sene sonra evlenme sırası bana geldi ama arkadaşımın düğününde gösterdiğim iradeyi kendi düğünümde göstermedim. Denemedim bile.. Zaten ne de olsa bu düğün dernek işleri de az stresli sayılmazdı, daha çok kilo almadığıma şükürdü belki de.. 75 kg ve ideal gelin çıtı pıtılığından oldukça uzak bir şekilde dünya evine girdim. Eşim sağolsun kilolu olduğumu tam anlamıyor. Beni sürekli 60 kg falan sanıyor canım benim.
Son 1.5 senede artık yeme bozukluğumu kabul etmiş halde yaşıyorum. Üniversite yıllarımdan bu yana 73-79 arası gidip geliyorum. Şu anda da 77-78 civarındayımdır. Tartılmadım ama insan az çok hissediyor.. Yeme bozukluğu farkındalığımın arttığı bu son 1.5 senede diyet denemelerim, başarılarım ve bittabi başarısızlıklarım oldu. Kiloyu 10 günde almışım gibi 10 günde vermeye çalışmalarım, veremeyince 6lı cips alışlarım falan pek yardımcı olmadı.. Gece makarna pişirmeye üşenmeyen bir insan olarak verdiğimi almak da uzmanlık alanlarımdan biriydi.
Karatay da denedim, günlük de tuttum, spor da yaptım, sağlık problemiyle hastanede yatıp 10 kilo da verdim. Hepsini itinayla geri aldım. Genelde diyete başlamadan önce yarın nasılsa yiyemem diye binge eating partisi yapıp çılgınlarca yiyyorum. Hiç kilo vermeye çalışmasam daha az kilo alırdım belki
Kendimi biraz da burda takip etmek istiyorum, az önce kalan makarnayı, patlamış mısırı ve 3 günde dibini gördüğüm ama hala yenme potansiyeli olan Nutella kavanozunu çöpe gönderdim. Aklıma geldikçe neden kilo aldığımı, hatıralarımı buraya yazacağım. İçimi döküp rahatlayayım, bir de böyle deneyeyim madem..
katılmak isteyen dostlara da elbette kapım açık.
İmza: 1.62 boyunda 78 kilocuk bir hanım kız
ÖSS ye hazırlandığım sene yolda yürürken camekandan yansıyan kişinin kendim olduğunu anladığımda şok geçirmiştim, o zaman olabilir..
Çocukluğumda ve gençliğimin ilk senelerinde zayıflıktan kırılmasam da kilo problemim yoktu. lakin her zaman abur cubura zaafım vardı, kendimi ödüllendirme yöntemimdi sanırım. Annemler evden gidince ablamla çılgın cips partileri yapardık. Ruhumun bir yerlerinde bu tip çöp besinler eğlenmeyi, coşmayı simgeliyor.
18 yaşlarımda başımda kavak yelleriyle sınava hazırlanmaya çalışırken ve bir yandan da sürekli yanlış alanda olduğumu kendime hatırlatırken içine düştüğüm o sıradan stresten de yemekle kaçmaya başladım. Kendim yemekle kalmıyordum, benle takılmaya başlayan tüm arkadaşlarım da ufaktan tombikleşmeye başlıyordu, adeta kitlelerin iştahını açıyordum Dershane çıkışlarında gece vakti İskender, çiğ köfte (bazen ikisini birden ) gömmeden eve gidemez hale gelmiştim.
Üniversiteyi kazandım ama o da ayrı bir depresyon konusu.. Gerçi ben bebekliğimden beri depresifim sanırım. Ankara’da okumak, İstanbul’a gitmemek, hayal ettiğim bölüme girmemek beni inanılmaz bir bunalıma sokmuştu. Sınıftaki herkes kendiyle gurur duyar halde anlayamadığım bi yaşama sevinciyle okula gidip gelirken ben her gece ‘nedeğnnnnn’ diye ağlayıp tercihlerim için başkalarını suçlamakla meşguldüm. Okula gider ilk ders takılır sonrasında kendimi gene burgercide falan bulurdum. Kendim gibi memnuniyetsiz bir arkadaş grubu edinmiştim, bol bol şikayet eder, kendimiz dışında herkesin biraz ‘şey’ olduğunu düşünürdük ve yemek yerdik. Görünüşe bakılırsa onlar ben gibi çılgınca yemiyorlardı galiba, en azından tokken yemezlerdi sanırım, neyse..
Bu esnada hemen hiç diyet yapmadım. ‘İstersem veririm’ demek çok güçlü hissettiriyordu. İsteyip de veremezsem ayrı bir yıkım hissedeceğim için en güvenli yol zaten istememek gibi gelmişti..
Ortamların aranan, ironi ustası, ‘yüzü güzel’ kızı olmuştum. ‘Yüzü güzel’ tamlaması gören gözler için çok şey ifade ediyor aslında. Kibarca acayip şişkosun, dötün kocaman demek..
Sonra işe başladım, aksi gibi işim gücümde yiyeceklerin içinde, onu kontrol et buna bak derken pek kilo almadım ama vermedim de. Müdürüm bir toplantıda ‘senin eski fotolarını gördüm bence o hallerine dön’ diyerek bir diyete start vermişti kendince, kalabalıklar arasında rencide edildim ama hiç sallamadım. Adeta inada bindirmiştim, kendime güvenim tamdı ya da kendimi kandırıyordum. Çünkü her geçen gün daha havalı birinden daha sevimli birine dönüşüyordum, yaşayanlar bilirler; şişmanladıkça veya şişman kaldıkça daha sevimli ve geçinilmesi kolay bir insana dönüşmek zorunda kalırsınız sanki. O göbek ve toto kapris haklarınızı hafiften hafiften sizden alır. Her neyse..Çalışma hayatına atılmak içimdeki iflah olmaz Rus edebiyatı pessimistini biraz sakinleştirmiş, kapitalist düzenin ürettiği ‘amaaan yeaa’ diyen tiplerinden birine dönüştürmeye başlamıştı. O senelerde ‘en iyi arkadaşım evleniyooor’ diyerek diyet yapıp 1 ayda 6-7 kilo vermiştim. Sonrara koştur koştur geri aldım tabi, kesin bir şeylere üzülmüşümdür..
2 sene sonra evlenme sırası bana geldi ama arkadaşımın düğününde gösterdiğim iradeyi kendi düğünümde göstermedim. Denemedim bile.. Zaten ne de olsa bu düğün dernek işleri de az stresli sayılmazdı, daha çok kilo almadığıma şükürdü belki de.. 75 kg ve ideal gelin çıtı pıtılığından oldukça uzak bir şekilde dünya evine girdim. Eşim sağolsun kilolu olduğumu tam anlamıyor. Beni sürekli 60 kg falan sanıyor canım benim.
Son 1.5 senede artık yeme bozukluğumu kabul etmiş halde yaşıyorum. Üniversite yıllarımdan bu yana 73-79 arası gidip geliyorum. Şu anda da 77-78 civarındayımdır. Tartılmadım ama insan az çok hissediyor.. Yeme bozukluğu farkındalığımın arttığı bu son 1.5 senede diyet denemelerim, başarılarım ve bittabi başarısızlıklarım oldu. Kiloyu 10 günde almışım gibi 10 günde vermeye çalışmalarım, veremeyince 6lı cips alışlarım falan pek yardımcı olmadı.. Gece makarna pişirmeye üşenmeyen bir insan olarak verdiğimi almak da uzmanlık alanlarımdan biriydi.
Karatay da denedim, günlük de tuttum, spor da yaptım, sağlık problemiyle hastanede yatıp 10 kilo da verdim. Hepsini itinayla geri aldım. Genelde diyete başlamadan önce yarın nasılsa yiyemem diye binge eating partisi yapıp çılgınlarca yiyyorum. Hiç kilo vermeye çalışmasam daha az kilo alırdım belki
Kendimi biraz da burda takip etmek istiyorum, az önce kalan makarnayı, patlamış mısırı ve 3 günde dibini gördüğüm ama hala yenme potansiyeli olan Nutella kavanozunu çöpe gönderdim. Aklıma geldikçe neden kilo aldığımı, hatıralarımı buraya yazacağım. İçimi döküp rahatlayayım, bir de böyle deneyeyim madem..
katılmak isteyen dostlara da elbette kapım açık.
İmza: 1.62 boyunda 78 kilocuk bir hanım kız
Son düzenleme: