Otizm son yıllarda önü alınamayan salgın bir hastalık gibi hızla yayılıyor; tıpkı veba gibi. ABD’de her 150 çocuktan biri otistik. Sıklık bilinmemekle birlikte otizm Türkiye’de de bir çığ gibi artmakta. Maalesef -hepsi olmasa da- birçok çocuk psikiyatristi ve nöroloji uzmanı otistik çocukların anne babalarına, otizmin bilinen bir nedeni olmadığını, hiçbir zaman düzelemeyeceğini söyleyip çocuklara çeşitli ilaçları vermekte ve onları bazı eğitim merkezlerine yönlendirmekteler. Verdikleri ilaçlar çoğu kez fayda sağlamamakta ve hatta zararlı olabilmektedir. Tabii ki esas neden ortadan kaldırılmadığı için eğitimden de istenen yarar sağlanamamakta, yıllar süren çabalar anne-babaları bir taraftan maddi zarara uğratmakta diğer taraftan da umutsuzluğa sürüklemektedir.
Bereket ki son yıllarda yapılan araştırma ve uygulamalar, otizmin gizlerini hızla çözmeye başladı. Artık çeşitli toksinler ve ağır metallere (aşıdakiler dahil!) maruz kalma ve çeşitli beslenme bozuklukları otizmin başta gelen nedenleri arasında sayılıyor.
Otizmi tedavi edilemeyecek bir hastalık olarak lanse eden klasik tıbbın muhafazakarları (tıp dininin papazları !) ne kadar karşı çıksa da, ya da en hafif deyimi ile burun kıvırsa da artık otizmin bilimsel ve etkili bir tedavisi var. DAN Protokolü’nde (Defeat Autism Now, Otizmi Şimdi Yen!) ifadesini bu tedavi yöntemi son birkaç yıl içinde -henüz tam olgulaşmasa da- iyice gelişti ve olumlu sonuçlarını göstermeye başladı.
Otizmin bilimsel tedavisinin başlıca basamakları şunlar;
Vitamin ve mineral eksikliklerini giderme
Diyet
Ağır metal ve toksinlerin temizlenmesi
Hiperbarik oksijen tedavisi (HBOT)
Eğitim
Bu beş unsur bir arada olmadan etkin bir tedavi yapmak mümkün değildir. Ama mevcut basamaklar içinde belki de en önemlileri ve öncelikli olarak yapılması gerekenler diyet ve besin takviyeleridir.
OTİSTİKLER İÇİN DİYET LİSTESİ
Etler: (yağsız olmayacak, fazla pişirilmeyecek)
Kırmızı et (tercihen yemlenen değil, otlayan hayvan eti), geleneksel sucuk, kavurma, pastırma vb serbest. Katkı maddelerinden dolayı salam-sosis yasak.
Sakatat: Çok yararlı. Fakat hastalıklı olmamasına dikkat.
Beyaz et: Tercihen köy tavuğu ve diğer kümes hayvanları (köy tavuğu geç pişer)
Deniz ürünleri (balık, midye, istakoz) (ağır metal zehirlenmesi nedeni ile yasak. Havuzda yetiştirilenlerde de toksinler mevcut olduğundan onlar da yasak.
Yüksek klorofil içerdiği için ağır metalleri bağlayan deniz börülcesi ve deniz yosunları (kolerella veya spirullina) serbest.
Yumurta: En Kaliteli protein kaynağıdır. Köy yumurtası tercih edilmeli. Günde 1-4 adet yenilebilir. Tercih sırasına göre 1. Çiğ (enfeksiyon olmadığından eminseniz!), 2. Rafadan, 3. Lop, 4. kızartma (mümkünse yenmemeli, yenilecekse, zeytinyağında ya da fındık yağında ya da tereyağında yapılmalı ve önce akı pişirilmeli, sarısı ayrıca çiğ olarak eklenmeli)
Sebzeler ve yeşil yapraklılar: Her çeşidi yenilebilir. Daha çok çiğ tüketilmeli. Koyu yeşil yapraklılar K vitamini, kalsiyum ve magnezyumdan zengindir ve ayrıca omega-3 yağ asidi içerir. Doğal yetiştikleri için yabani otlar (ebegümeci, kuzukulağı, ısırgan otu, semizotu, labada vb) mükemmel. Semiz otu sebzeler içinde en önemli omega-3 kaynağıdır.
Sebzeler ne kadar yeşilse o kadar klorofil içerir ve o kadar çok ağır metal ve toksin temizler.
Patates kızartması kesinlikle yenmemelidir. Sebze yemeklerinin içine az miktarda patates konulabilir (yüksek şeker içeriği).
Sarımsak: Hücreleri paslanmaktan koruyan (antioksidan) en önemli yiyeceklerden biri. Kükürtlü bileşikler içerdiği için aynı zamanda ağır metal boşaltımına da yardımcı oluyor. Kükürtlü amino asitler otistiklerde genellikle düşük olmaktadır. Sarımsağı ezin (yutmayın) ve en geç 1 saat içinde tüketin. Soğan de yüksek kükürt içeriği ile en az sarımsak kadar değerli. Her ikisinden de bol miktarda yenmelidir.
Zeytin: Mümkün olduğunca tuzu çıkartılmalı. Sele zeytininin tuzu daha rahat çıkıyor. Daha çok yeşil zeytin tercih edilmeli.
Meyveler: Elma, üzüm, çilek gibi fenol içeren meyveler fazla tüketilmemelidir. Kayısı, üzüm, muz, gibi şeker içeriği yüksek meyveler de sınırlı yenmelidir. Az şekerli meyveler daha çok yenilebilir (tazesi tercih edilmeli). Meyve kurularının küflü olmamasına dikkat edilmelidir.
KAZEINSIZ-GLÜTENSIZ DIYET
Otistik hastaların en az %95’inin sindirim fonksiyonları ağır metal ve diğer toksinlere bağlı olarak bozulmuştur.
Bu nedenle kazein (süt pıhtısı, peynir, yoğurdun susuz bölümü), glüten (buğday proteini) ve soya protein yapısındaki büyük moleküller sindirilerek en küçük birimleri olan amino asitlere parçalanamazlar ve bu şekilde kana geçerek bağışıklık sistemi ve beyinin işleyiş tarzını bozarlar.
Bu gıdaların sindirilmemiş protein paçaları kana geçtiklerinde morfin etkisi göstererek (vücutta az miktarda üretilen serbest morfin miktarını artırırlar.
Bu dış morfin bileşikleri (ekzorfin ) nerdeyse bütün otistiklerde görülen göz teması kaybı ve öğrenme becerisinde azalma, hiperaktivite, sterotipik hareketler ve self-mütilasyon (kendine zarar verme) gibi belirtilerin oluşumunda büyük pay sahibidirler.
Diyet ile bu morfinlerin kan düzeyi azalmakta ve klinik bulgular da aynı oranda hafiflemektedir. Otistik hastaların %80 kadarı kazeinsiz-glütensiz diyetten fayda görmektedir.
Glüten/kazeini birdenbire kesmek yoksunluk sendromuna yol açabilir (morfin bağımlılığı gibi). Zaten otistiklerin bir çoğunda glutenli (buğday unundan yapılmış) ve /veya kazeinli (sütten yapılmış) gıdalara aşırı bir düşkünlük vardır.
Bu nedenle iki diyete aynı anda başlamak doğru değildir. İlk önce diyetten kazein çıkartılır. Diyet genellikle iki hafta içinde olumlu etkisini gösterir. Kazeinin vücuttan tam olarak temizlenmesi ise 1-2 yılı alır.
Tereyağı, kaymak yenilebilir. Klasik usulle yapılmış yoğurt suyu ve kefir fazla kazein içermez. İçerdiği kazein ise büyük ölçüde probiyotiklerin ürettikleri enzimlerle parçalanmıştır.
İnek ve koyun sütünde sütünde A1 tipi kazein vardır ve bu kazein kazomorfine dönüşür. Oysa insan, at, deve ve keçi sütünde A2 tipi kazein vardır ve böyle bir dönüşüm olmamaktadır.
İnek ve koyun sütü ve ürünleri (yoğurt, peynir vb.) tüketilmemeli. Bu sütlerle yapılmış kefir ya da yoğurt suyu yenilebilir. Keçi sütü, at sütü, deve sütü ve ürünleri serbesttir (yoğurt, peynir, kefir).
Glutensiz diyete kazein diyetinden 2-4 hafta sonra yavaş yavaş başlanır. Glütenin diyetten çıkartılması 1-3 ay içinde tamamlanmalıdır. Glütensiz diyetin etkisi geç başlar; en erken üç ayda görülür ve vücuttan tam olarak temizlenmesi de 1-2 yılı alır.
Glütensiz diyeti uygulamak zordur. Çünkü unlu mamuller dışında birçok hazır gıda içinde gizli bir şekilde bulunur.
Otistikler gluten içeren buğday, çavdar ve yulaf gibi tahıllar ve bunlardan yapılan mamuller (ekmek, kek, kurabiye, bulgur, makarna, erişte, şehriye, tarhana, un çorbaları) tüketilmemelidir.
Mısır ve pirinç ve glutensiz undan yapılan mamuller ise serbesttir. Genetiği değiştirilmiş mısır yenmemelidir.
Pirinç, glutensiz un ve mısır da aşırı tüketilmemelidir; hızlı emilen şeker miktarları yüksek olduğu için insülin direncini arttırarak çağımızın gizli vebası denilen metabolik sendroma sebep olurlar.
İstanbul Halk Ekmek çok ucuz fiyata glutensiz ekmek, un ve kurabiye satmaktadır. Ayrıca Sinangil®’in de glutensiz unu vardır. Eti Pronot® glüten içermeyen bir büskividir. Ayrıca yurt dışından getirtilen makarna ve şehriye gibi ürünler de mevcuttur.
Gıda alerji testleri negatif çıksa bile diyet yararlı olabilir. Bu nedenle test yaptırmak boşa masraftır.
Süt, buğday, yulaf, çavdar ve soya gibi gıdaların diyetten çıkarılmasının hiçbir zararı (vitamin, mineral eksikliği) olmadığı gibi bir yığın yararı da vardır.
Kefir nasıl yapılır?
• Kefir yapılışında kullanılan süt kaynatılır ve metal olmayan (tercihen cam) bir kap içinde ılıtılır (süt temiz ise kaynatılmayabilir).
• Üzerindeki kaymak tabakası alınır ve 1 çorba kaşığı kadar kefir mayası atılır ve süt iyice karıştırılır.
• Kabın kapağı kapatılır ve süt 20-25 C 'de kalacak şekilde kap bir yere bırakılır. Mayalanacak kap soba ya da kalorifer yakınına getirilir. Çevre ısısı düşük ise kabın etrafı bezle sarılır. Kabın 20-30°C'lerde olması sağlanır.
• Kap içindeki süt normal olarak 18-24 saat sonra pıhtılaşır. Maya miktarı düşük ve ortam soğuk ise pıhtılaşma gecikir. Mayalanmış süt madeni olmayan bir tel süzgeçten ya da tülbentten süzülür. Süzgeç üzerinde kalan taneler tekrar maya olarak kullanılır.
• Kefir mayası (taneleri) hemen kullanılmayacaksa ağzı kapalı bir cam kavanoz içinde buzdolabında saklanır. Bazıları kefir tanelerini saklamadan önce yıkarlar.
• Eğer yıkama yapacaksanız kefir tanelerinin zarar görmemesi için klorsuz su kullanın. Saklanmak istendiği zaman taneleri örtecek kadar bardağa su koymak gerekir.
Süt niçin kemiklerimiz için iyi bir kalsiyum kaynağı değildir?
• Sütte kalsiyum yüksektir (120-130 mg/dL), fakat kalsiyum/fosfor oranı 1:1 gibi yüksek olduğu için iyi emilmez
• Anne sütünde 2:1 olduğu için kalsiyum içeriği düşük bile (30 mg/100 mL) olsa emilimi mükemmeldir.
• Süt ve süt ürünlerindeki kalsiyum/magnezyum oranı yaklaşık 8:1 ile 12:1 arasında değişir.
• Normalde kalsiyum/magnezyum oranının 2:1’den fazla olmaması gerekir.
Baklagiller (Nohut, fasulye, mercimek, bezelye, börülce vb) haftada 2-3 kereden fazla yenmemeli (12 saatte bir suyu değiştirilmek üzere 48 saat suda bekletilmeli, ve ağır ateşte (mümkünse güveçte) pişirilmeli.
Soya: Söylendiği gibi sağlıklı bir yiyecek değildir. Protein sindirimini ve bağırsaktan kalsiyum, demir ve çinko emilimini azaltır. Tiroid hormonu sentezini bozar. Erken ergenlik belirtileri, kısırlık ve adet düzensizliklerine yol açabilir. Alerjilere ve otistik bulgulara da neden olabilir.
Kabuklu kuruyemişler (ceviz, fındık, fıstık, ayçiçeği, kabak çekirdeği, badem vb). Zengin amino asit (tirozin, triptofan, fenilalanin vb) ve mineral (çinko, selenyum, magnezyum vb) içerir. Günde 1-2 avuç (25-50 gram kadar) oldukça yararlı. Çiğ ve az tuzlu olanı tercih edilmeli.
Yağlar: Yağ kısıtlaması vücut için zararlıdır. Sanılanın aksine yağı az, dolayısıyla şekeri fazla yiyecekler insanları daha çok acıktırır ve daha çok şişmanlatır!
Margarin: Kesinlikle yasak!
Tohumlu sıvı yağlar (ay çiçek yağı, pamuk yağı, mısırözü yağı, soya vb.): Kullanılmamalı ya da çok az kullanılmalı. Omega-6/omega-3 dengesini, omega-6 lehine bozuyor. Sıcak presten çıkan bu yağların yıpratıcı özellikleri var.
Zeytinyağı: Mükemmel! Halis sızma olanlar tercih edilmeli. Riviera ikinci seçenektir.
Fındık yağı: Riviera gibi. Piyasadakilerin çoğu karışık! Halis olanları pahalı ve sızmadan daha iyi değil.
Tereyağı: Mükemmel! Mümkünse özgür otlayan hayvanların yağı(köy tereyağı). Piyasada sahtesi (margarin üzerine giydirilmiş) çok. Sahtesi dışarıda bırakıldığında geç erir, bıçakta fazla leke bırakır.
Urfa yağı: Tereyağı gibi
Kuyruk ve iç yağı: Tereyağı gibi yararlı.
Balıkyağı: Hayat iksiri! Büyük ölçüde omega-3 yağ asidi içeriyor. Bebeğinden, hamilesinden, gencine ve yaşlısına kadar herkes kullanmalı. Otistik çocuklarda omega-3 yağ asitleri (EPA+DEHA) oldukça düşüktür ve günde 1500-3000 mg aktif balık yağı (EPA+DEHA) kullanmalıdırlar. Balıkyağı şişmanlatmaz. Yaz-kış kullanılabilir. Morina karaciğeri yağı D vitamini içerdiğinden yazın kullanılmamalı. Aksi halde D vitamini yüklenmemesi yapabilir.
Keten tohumu: Balık yağından sonra ikinci önemli omega-3 kaynağı. Önce hafifçe kavurun ve kahve değirmeninde öğüttükten sonra günde 2-3 tatlı kaşığı yemeklere, yoğurda veya salatalara serpin. Omega-3 gücü balık yağının onda biri kadardır.
Kızartmalar: Vücut hücrelerini paslandırdığı için zararlı. İllaki yenilecekse tereyağı, zeytinyağı, veya fındık yağı ile yapılmalı. Kızartmaların zararlı etkilerini azaltmak istiyorsanız yanında sarımsaklı yoğurt ve yeşillik yiyin.
Çaylar: Hepsi çok yararlı.
Kahve-neskafe: Yasak, aşırı olmamak şartı ile Türk kahvesi içilebilir.
Turşular: Oldukça yararlı. Probiyotiklerden zengindir. Betainden (DMG) zengin olduğu için pancar turşusu özellikle otistikler için çok faydalı. Turşunun tuzunu azaltın (turşu kurarken tuz yerine limon tuzu, askorbik asit ya da sirke kullanın). Sirke (özellikle halis üzüm sirkesi, balsamik sirke) oldukça faydalı.
Tuz: Yiyeceklerin içinde doğal olarak bulunan tuz vücudumuzun ihtiyacını karşılar. Tencere yemekleri içine az miktarda tuz katılabilir.
Baharatlar: İçerdikleri vitamin, mineraller ve antioksidanlar açısından oldukça yararlıdır. Küflü olmamasına dikkat edin.
Probiyotikler (faydalı mikroplar)
Otistik çocukların çoğunda bağırsak florası bozulmuştur. Bu kişilerde patojen bakteriler (özellikle klostridyumlar), mantarlar (özellikle pamukçuk mantarı olan kandida) ve parazitler aşırı şekilde ürer. Bu patojen mikroorganizmalar yiyeceklerin sindirimini bozarlar ve çeşitli toksinlerin oluşmasına yol açarlar.
Un ve şekerden fakir, sebze, meyve, et ve yumurta gibi doğal gıdalardan zengin bir diyet bağırsak florasının koruyuculuğunu bozmaz.
Fermantasyon ürünleri (turşu, kefir, peynir, şarap, boza, sirke) bağırsak florasında bulunan probiyotikleri artırırlar.
Ekşimeyen market yoğurtlarında ve pastörize sütlerdeki probiyotikler büyük ölçüde tahrip olmuştur.
Şekerler
Rafine şekerler (çay şekeri, früktoz vb) ve bunlarla yapılan yiyecekler (pasta, bisküviler, gofretler, baklava, revani, kadayıf vb) büyük ölçüde azaltılmalıdır.
Çikolata: Bakır düzeyi yüksek olanlarda çikolata tüketimi azaltılmalıdır. Haftada bir kere orta boy, sütsüz (bitter) ve kaliteli çikolata yenilebilir. Bakır düzeyi normal ya da düşük olanlar daha fazla çikolata tüketebilirler. Çikolatanın magnezyumdan zengin olması da en önemli olumlu özelliklerindendir.
Bal: Günde bir iki çay kaşığı yenilebilir. Alelade ballar ve reçel aşırı şeker içerdiğinden yenilmemelidir. Piyasadaki balların en az %95’i doğal değildir. Meyvenin kendi şekeri ile yapılan pekmezler yenilebilir.
Tatlandırıcılar ve bunlarla yapılmış diyet ürünleri: Yenilmemelidir. Özellikle aspartam (Canderel ®, Sanpa®, Aspartil®, Diyet-Tat®, Nutra-tat®, diyet kola, şekersiz sakız, birçok diyet yiyecek içinde bulunur) depresyon da dahil olmak üzere birçok yan etkilere yol açabilir.
Meşrubat: Her türlüsü yasak. Evde yapılan taze meyve suyu (posası ile birlikte) içilebilir. Meşrubat olarak ayran, kefir, boza, şalgam suyu veya meyan kökü suyu için.
ÖZELLİKLE ÖNERILEN BESINLER (ANTIOKSIDANTLAR)
• Mercimek, kurufasulye, nohut, taze fasulye, bezelye vb.
• Ceviz, fındık, fıstık, badem vb. sert kabuklu meyveler
• Turunçgiller, kayısı, karadut, kızılcık, kiraz, vişne, kuş üzümü, kırmızı ve kara üzüm, diğer meyveler
• Lahanalar, karnabahar, ıspanak, pazı, turp ve pancar yaprakları, şalgam, hardal yaprağı, nane, maydanoz vb. yabani yenebilen otlar
• Sarımsak, soğan, pırasa
Selenyum kaynakları
• Kabuklu kuru yemişler
• Et
• Yumurta
• Karaciğer
Su: İdrar koyu olmayacak kadar çok su içiniz. İçtiğiniz su aşırı soğuk olmasın. İlk seçenek çeşitli minerallerden zengin olan doğal kaynak sularıdır. Fakat bu sularda da ağır metaller bulunabilir. Çoğu kez olduğu gibi suyun içeriğinden emin değilseniz, suyunuzu kaliteli bir filtreden geçirin. Eğer bunlar olmuyorsa Aquafino®, Turkuaz®, Niksar-Ayvaz® gibi filtre edilmiş suları tüketin.
Yemekle birlikte su içmeyin, çünkü bu su sindirim sıvılarını seyrelterek etkilerini azaltır. Yemekten yarım saat önce veya sonra su içebilirsiniz. Uykudan önce bir ya da iki bardak su içilmelidir.
Pişirme şekli
• Yemekler kendi suyunda ağır ağır pişirilmeli; geleneksel yöntemler (buğulama,, buharda pişirme) yanında turbo fırınlar da kullanılabilir. Böylece besin öğeleri fazla zarar görmez.
• Hızlı pişirme yöntemleri (mikrodalga gibi) besin kayıplarına yol açar; ayrıca kanserojen olabilirler.
• Dondurulmuş yiyecekleri fazla tüketmeyin.
• Konserve yiyecekleri ise mümkünse hiç yemeyin (ev konserveleri hariç).
• Sıcak yiyecekleri alüminyum folyoya sarmayınız.
Pişirme kapları
• Daha çok toprak (güveç), cam ya da bakır kapları tercih edin.
• Emaye ve çelik tencere daha sonraki tercihlerdir.
• Teflon ve alüminyum kesinlikle kullanılmamalıdır.
Yemek yeme sıklığı: Diyet başlangıcında, kan şekeri düşebileceği için daha sık yemeli. 1-2 hafta içinde insülininiz terbiye olur ve günde 3 öğün yemek (çocuklar için 4-5 öğün) yeterli olur. Lokmaları iyice çiğneyin!
Sabah kahvaltılarını kuvvetli yapın; akşam yemeği hafif olsun. Yemek miktarlarını yaklaşık şöyle bölümleyin. Sabah
3), öğle
2), akşam: (1) ya da Sabah (2), kuşluk (1). Öğle(1), ikindi (1), akşam
1). 19.00-20.00’den sonra mümkünse yemek yemeyin, Tok karnına uyumayın.
Diş temizliği:
• Her yemekten sonra, mümkün değilse yatmadan önce dişinizi 2-3 dakika fırçalayınız ve macunu yutmayınız
• Çocuklarda yutmayacaklarından emin oluncaya kadar florlu diş macunu kullanmayınız.
• Sodyum florür toksik olduğu için çocuklara flor tableti takviye etmeyin. Florun otizm tablosuna yol açabileceği de saptanmıştır.
• Yiyecek ve içeceklerdeki flor (kalsiyum florür) doğal olup, toksik değildir.
• Florun diş çürüklerini azaltmadığını gösteren çok sayıda araştırma vardır.
• Diş çürüklerinin en önemli nedeninin unlu ve şekerli gıdalar olduğunu unutmayın.
• Cıva içerdiği için amalgam dolgu yaptırmayın.
• Yarı sert ve sert gıdaları yemenin çocuklardaki diş gelişimini olumlu yönde etkilediğini ve sıvı gıdaların ise sağlam diş gelişimini önlediğini unutmayın.
Hareket: Günde en az yarım saat hızlı yürüyüş yapılmalı ya da yavaş koşulmalı ve merdivenler çift çift çıkılmalı. Günde en az 3-5 dakika kültür fizik hareketleri yapılmalı. Yorgun düşüren hareketlerden kaçınılmalı. Egzersiz ağırlığı tedricen artırılmalı. Her gün yapabileceğiniz egzersizleri yapın. Derin temiz hava soluyarak hücrelerinizdeki oksijeni artırın. Hareket ve derin nefes alma beynin kanlanmasını ve fonksiyonlarını artırır.
Güneşlenme: D vitamini kemik hastalıklarına, romatizmal hastalıklara, kansere (deri kanseri dahil!) ve çeşitli müzmin hastalıklara karşı koruyucudur. Yazın mayo ile güneşlenirken başlangıçta güneşte fazla kalmayın (özellikle 11.00-13.00 arası). Dengeli şekilde yanın, haşlanmayın!
Otistik çocuklarda kan D vitamini düzeyi (Normali: 40-100 ng/mL) genellikle düşüktür. Kan düzeyleri normale getirildikten sonra günde 1000-2000 Ünite D vitamini kullanılmalıdır.
Uyku: Mümkünse 22.00’den önce yatın. 5 saatten az 9 saatten fazla uyumayın. İyi bir uyku için midenizin boş olması gerektiğini unutmayın
Cıva kaynakları
• Egzoz gazları
• Böcek ilaçları
• Amalgam diş dolguları
• İçme suları
• Keçe
• Kulak ve burun damlaları
• Bazı aşılar (karma, hepatitB, HiB, grip)
• Kontakt lens solüsyonları
• Çamaşır yumuşatıcıları
• Deniz ürünleri
• Talk pudrası
• Kosmetikler (Mascara)
• Ahşap koruyucuları
• Yer cilaları ve parlatıcıları
Kurşun kaynakları
• Motorlu araçların yaydığı egzoz gazları
• Kurşun borularla evimize ulaştırılan sular
• Kalıcı rujlar
• Vinil okul çantaları
• Ders araçları,
• Duvar boyaları
• Tekstil boyaları
• Oyuncaklar
• İçme suları
Alüminyum kaynakları
• Pişirme kapları
• Folyolar
• Aşılar
• İçme suları
• Antiasitler
• Aşılar (Pnömokok, Hepatit A, HPV)
• Deodoranlar
Epsom tuzu (magnezyum sülfat) banyosu
• Sülfatlar ağır metal temizliğine yardımcı olur, bağışıklık sistemini güçlendirir.
• Otistik çocukların çoğunda hem magnezyum hem de sülfatlar düşüktür.
• Magnezyum sülfat suya koyulduğunda magnezyum ve sülfata ayrışır.
• Her iki molekülde deriden emilir. Sülfatın etkisi 7-8 saat kadar sürer.
• Magnezyum sülfat tozunu kaynar suda iyice eritin.
• Küvetin içine dayanılabilecek kadar sıcak su koyun ve içine magnezyum sülfatlı suyu ilave edin.
• Başlangıçta yarım çay bardağı magnezyum sülfat tozu kullanın ve daha sonra tolere ettikçe 1-3 çay bardağına kadar çıkın.
• Yan etkiler: Huzursuzluk ve hiperaktivite olursa dozu azaltın. Banyo suyu yutulursa ishal yapar.
• Küvet içinde en az 20 dakika kalınmalıdır.
• Banyodan sonra isterseniz durulanmaya ve kurulanmayabilirsiniz.
• Magnezyum sülfat derinizde beyaz toz şeklinde kalır ve etkisi devam eder.
Prof. Dr. Ahmet Aydın
Beslenme Bültenine hoş geldiniz. bu yazıyı okuyunca anladım bize neden diyet verdiğini sindirimle ilgili bölüm