- 7 Haziran 2008
- 8
- 0
- 39
Eşleri ve sevgilileri tarfından aldatılan ve sonra herkezin lanet ettiği evli adamla birlikte olan kadınlara yazılmış bir yazı okumanızı tavsiye ederim. biraz uzun ama ben çok beğendim ve sizlerle paylaşmak istedim
Öteki... - AHMET ALTAN
Onlar her şeyleriyle vaat kar ve çekicidir.
Bakışlarıyla, kokularıyla, duruşlarıyla "Sev Beni" derler,
"Sev beni, kimse benim gibi sevişemez, benim gibi öpüşemez kimse, kimin dudaklarında böyle karadut tadı var, kim bu kadar güzel kokuyor; ay ışığında çırılçıplak dolaşırım, yağmurlarda gülerim; dokun saçlarıma, hiç bu kadar parlağını gördün mü, seni öyle çok severim ki kimse benim gibi sevemez."
Kleopatra'dir onlar, Mara Hari'dir, Messelina'dir, Hürrem Sultan’dır.
'Muse'ler gibi her yolcuyu şarkılarıyla sarhoş eder, yolundan döndürürler; her gemi onların sesini dinleyebilmek için felaketlere uğramaya razı olur.
Her yerdedirler, her yanda; başınızı çevirdiğinizde bir ışık bulutunun içinden çıkıverirler.
Onlar göründüğü andan itibaren bütün duygular, bilinen ne kadar duygu varsa hepsi, saklandıkları köşelerden kuytulardan çıkarak size doğru çılgın bir koşu tutturur; hepsini tadarsınız, en yakıcı olanları, en baharatlıları, en lezzetlileri.
Ve, onlar gözyaşı demektir.
Acı çektirir ve acı çekerler.
Kedinler için, onlar, bir gün bir yerde mutlaka karşılaşacaklarını bildikleri, bu karşılaşmayı yürek çarpıntılarıyla, korkarak bekledikleri karanlık ve uğursuz hayaletlerdir.
'Oteki kadin'in cesit cesit kiliklara girebilecegini bilir kadinlar; en yakin arkadaş, komsu, bir başka erkegin sevgilisi, is arkadasi, bir davetteki misafir kiliginda yaklasabilirler; butun kadinlar diger butun kadinlara kuskuyla, 'acaba bu mu, bu en yakinimda duran mi oteki kadin cikacak' diye diye bakar, bu mesum ihtimale karsi daima hazir bekler, gizlice silahlanir, her kadinin rastladigi diger butun kadinlar icin yaptigi kucuk yorumlar, eksikliklerinin yada fazlaliklarinin altini usulca cizip her an olabilecek bir catismaya karsi biriktirilen cephane olarak tutulur bir yanda.
Kadinlarin en yakin arkadaslarini bile hafifce cekistirmesi, minik alay oklariyla daha sonra vurulacak yerleri onceden isaretlemesi, vefasizliklarindan, kotu kalpliliklerinden degildir; 'oteki kadin' in hangi kisvenin altindan aniden firlayabilecegini bilemediklerinden ama her yerden cikabileceginden emin olmalarindandir.
Kizil bir seytan, kara bir buyucu, kotu kalpli bir orospudur 'oteki kadin' kadinlara gore; 'oteki kadin' in hep guldugunu, hep eglendigini, hep kurbanlarini asagiladigini dusunurler; 'oteki kadin' in nasil agladigini, erkegi gecenin bir vakti evine donmek zorunda kaldiginda kendini nasil yenik hissettigini, yalnizligi nasil bir yenilmislik duygusuyla yasadigini, kimsesiz gecelerde Kleopatra' nin masum ve gucsuz bir kiz cocuguna nasil dondugunu bilmezler, bunu umursamazlar da.
Birisi onlara 'oteki kadin' in aci cektigini söylese, en iyi yetismisi, en kibari bile bir anda degisip, "Ne aci cekecek o orospu" deyiverir, "o amacina ulaşamadığı icin agliyor yalnizca, mustehaktir ona."
'Oteki kadin' ise herkese karsi dövüşür; sevdigi erkeğe, sevdigi erkegi seven kadina, o kadini destekleyen butun kadinlara, kalabaliklarin ahlakina, kendi cevresine, ailesine karsi tek basina vurusmak ve bu olağanüstü savastan galip cikmak zorundadır; 'oteki kadin' in yenilgisi cok acidir cunku, savas meydanına bir kez ciktiktan sonra oradan yenilmis olarak ayrilirsa ona bu meydana cikmasini pahaliya ödetirler, laf dokundurmalarla, alaylarla, dedikodularla onu parcalar, bu savasa girme cesaretini gösterdiğine pişman ederler.
O yuzden bu savas cok siddetli gecer.
Arthur Miller' in 'Cadı Kazanı' nda olduğu gibi yenileceğini düşünen 'öteki kadın' bütün bir kasabayı şeytanların istila ettiğini ve bas şeytanın da kendisinin yenilmesine yol açan erkek olduğunu soyleyebilir, Catherine de Medici gibi rakibelerinin yemeklerine zehir koydurabilir.
Hicbir erkegin anlayamadigi, bilemedigi, inanılmaz yontemlerle istihbarat faaliyetleri yurutulur, iki kadin birbiri hakkinda neredeyse en mahrem bilgileri bile kimsenin anlayamayacagi kaynaklardan ogrenir, bu bilgileri değerlendirir, erkege ihbar eder, ihaneti, hatta cinayeti kiskirtir.
Eger bu savaşta iki kadin yenişemeyeceğini anlarsa, erkek bir turlu karar veremez ve savasin biri lehine bitmesini saglayamazsa o zaman beklenmedik bir sey olur ve iki kadin birden o erkegi yok etmek icin uğraşır; oyle hirpalarlar ki erkegi, onu öldürmekle kesin bir karar vermek arasinda bir secime butun vahsetleri, butun cazibeleri, butun silahlariyla zorlarlar.
'Oteki kadin' in ortaya cikmasiyla birlikte aslinda herkes aci ceker.
Bir eglencenin, bir istegin, bir sevginin, bir bagliligin bu kadar suratle aci ve kedere donusebildigi belki de hayatimizda baska hicbir ornek yoktur.
VIII. Henry gibi hukumranligini ve kralligin cakasini en pervasizca, en simarikca yasamis bir kral bile Katolik karisi Catherine ile sevgilisi Anne Boleyn arasindaki savasta sikisip yeni bir din icat etmek ve butun memleketin dinini değiştirip yıllarca bitmeyecek kanli bir din savasinin baslamasin neden olmak zorunda kalir.
Ama o, kral olduğu ve krallar da kadınlar kadar vahşileşebileceği için, kadınlar arasındaki savaşı kazanan Anne Boleyn' i daha sonra o güzel başını vurdurarak cezalandırır.
Her turlu duygunun ayaklanıp ortaya çıktığı, bu yer yer çok zevkli, yer yer çok acı, şefkatle şiddetin iç içe geçtiği neredeyse ölümcül macerada, tanrıların ve kadınların erkeklere yaptığı en büyük saka ise, aslında her kadının 'öteki kadın' olmasıdır.
Bütün kadınlar ayni zamanda 'öteki kadın' dır.
En sıradanı, en durağanı, en kibarı, en sadesi, en dürüstü, en güvenilir olanı bile bir anda 'öteki kadın' a dönüşebilir, hayattaki rolünü kendini bile şaşırtabilecek bir süratle değiştirir, bir savaşta kalabalıkları yanına alıp 'öteki kadın' a karşı savaşırken, bir başka savaşta kalabalıkları karşısına alıp herkesle savaşa girebilir; 'öteki kadın' olmanın fettanlığına, çekiciliğine, yalnızlığına ve acısına bir anda kendini bırakabilir, bakisi, konuşuşu, yürüyüşü, saçlarının kesimi, görünüşü, dudaklarına sürdüğü rujun rengi aniden değişebilir.
'Öteki kadın' her kadının içindeki ve belki de bu yüzden onu o kadar iyi tanıyıp ondan o kadar nefret eder.
Zevk denizlerinin 'muse'leridir öteki kadınlar.
HER KADIN 'OTEKI KADIN' A DUSMANDIR.
VE, HER KADIN 'OTEKI KADIN' OLMAYI CILGINCA SEVER.
07,08,2002 CARSAMBA
SAAT: 22,40
Ahmet Altan
Öteki... - AHMET ALTAN
Onlar her şeyleriyle vaat kar ve çekicidir.
Bakışlarıyla, kokularıyla, duruşlarıyla "Sev Beni" derler,
"Sev beni, kimse benim gibi sevişemez, benim gibi öpüşemez kimse, kimin dudaklarında böyle karadut tadı var, kim bu kadar güzel kokuyor; ay ışığında çırılçıplak dolaşırım, yağmurlarda gülerim; dokun saçlarıma, hiç bu kadar parlağını gördün mü, seni öyle çok severim ki kimse benim gibi sevemez."
Kleopatra'dir onlar, Mara Hari'dir, Messelina'dir, Hürrem Sultan’dır.
'Muse'ler gibi her yolcuyu şarkılarıyla sarhoş eder, yolundan döndürürler; her gemi onların sesini dinleyebilmek için felaketlere uğramaya razı olur.
Her yerdedirler, her yanda; başınızı çevirdiğinizde bir ışık bulutunun içinden çıkıverirler.
Onlar göründüğü andan itibaren bütün duygular, bilinen ne kadar duygu varsa hepsi, saklandıkları köşelerden kuytulardan çıkarak size doğru çılgın bir koşu tutturur; hepsini tadarsınız, en yakıcı olanları, en baharatlıları, en lezzetlileri.
Ve, onlar gözyaşı demektir.
Acı çektirir ve acı çekerler.
Kedinler için, onlar, bir gün bir yerde mutlaka karşılaşacaklarını bildikleri, bu karşılaşmayı yürek çarpıntılarıyla, korkarak bekledikleri karanlık ve uğursuz hayaletlerdir.
'Oteki kadin'in cesit cesit kiliklara girebilecegini bilir kadinlar; en yakin arkadaş, komsu, bir başka erkegin sevgilisi, is arkadasi, bir davetteki misafir kiliginda yaklasabilirler; butun kadinlar diger butun kadinlara kuskuyla, 'acaba bu mu, bu en yakinimda duran mi oteki kadin cikacak' diye diye bakar, bu mesum ihtimale karsi daima hazir bekler, gizlice silahlanir, her kadinin rastladigi diger butun kadinlar icin yaptigi kucuk yorumlar, eksikliklerinin yada fazlaliklarinin altini usulca cizip her an olabilecek bir catismaya karsi biriktirilen cephane olarak tutulur bir yanda.
Kadinlarin en yakin arkadaslarini bile hafifce cekistirmesi, minik alay oklariyla daha sonra vurulacak yerleri onceden isaretlemesi, vefasizliklarindan, kotu kalpliliklerinden degildir; 'oteki kadin' in hangi kisvenin altindan aniden firlayabilecegini bilemediklerinden ama her yerden cikabileceginden emin olmalarindandir.
Kizil bir seytan, kara bir buyucu, kotu kalpli bir orospudur 'oteki kadin' kadinlara gore; 'oteki kadin' in hep guldugunu, hep eglendigini, hep kurbanlarini asagiladigini dusunurler; 'oteki kadin' in nasil agladigini, erkegi gecenin bir vakti evine donmek zorunda kaldiginda kendini nasil yenik hissettigini, yalnizligi nasil bir yenilmislik duygusuyla yasadigini, kimsesiz gecelerde Kleopatra' nin masum ve gucsuz bir kiz cocuguna nasil dondugunu bilmezler, bunu umursamazlar da.
Birisi onlara 'oteki kadin' in aci cektigini söylese, en iyi yetismisi, en kibari bile bir anda degisip, "Ne aci cekecek o orospu" deyiverir, "o amacina ulaşamadığı icin agliyor yalnizca, mustehaktir ona."
'Oteki kadin' ise herkese karsi dövüşür; sevdigi erkeğe, sevdigi erkegi seven kadina, o kadini destekleyen butun kadinlara, kalabaliklarin ahlakina, kendi cevresine, ailesine karsi tek basina vurusmak ve bu olağanüstü savastan galip cikmak zorundadır; 'oteki kadin' in yenilgisi cok acidir cunku, savas meydanına bir kez ciktiktan sonra oradan yenilmis olarak ayrilirsa ona bu meydana cikmasini pahaliya ödetirler, laf dokundurmalarla, alaylarla, dedikodularla onu parcalar, bu savasa girme cesaretini gösterdiğine pişman ederler.
O yuzden bu savas cok siddetli gecer.
Arthur Miller' in 'Cadı Kazanı' nda olduğu gibi yenileceğini düşünen 'öteki kadın' bütün bir kasabayı şeytanların istila ettiğini ve bas şeytanın da kendisinin yenilmesine yol açan erkek olduğunu soyleyebilir, Catherine de Medici gibi rakibelerinin yemeklerine zehir koydurabilir.
Hicbir erkegin anlayamadigi, bilemedigi, inanılmaz yontemlerle istihbarat faaliyetleri yurutulur, iki kadin birbiri hakkinda neredeyse en mahrem bilgileri bile kimsenin anlayamayacagi kaynaklardan ogrenir, bu bilgileri değerlendirir, erkege ihbar eder, ihaneti, hatta cinayeti kiskirtir.
Eger bu savaşta iki kadin yenişemeyeceğini anlarsa, erkek bir turlu karar veremez ve savasin biri lehine bitmesini saglayamazsa o zaman beklenmedik bir sey olur ve iki kadin birden o erkegi yok etmek icin uğraşır; oyle hirpalarlar ki erkegi, onu öldürmekle kesin bir karar vermek arasinda bir secime butun vahsetleri, butun cazibeleri, butun silahlariyla zorlarlar.
'Oteki kadin' in ortaya cikmasiyla birlikte aslinda herkes aci ceker.
Bir eglencenin, bir istegin, bir sevginin, bir bagliligin bu kadar suratle aci ve kedere donusebildigi belki de hayatimizda baska hicbir ornek yoktur.
VIII. Henry gibi hukumranligini ve kralligin cakasini en pervasizca, en simarikca yasamis bir kral bile Katolik karisi Catherine ile sevgilisi Anne Boleyn arasindaki savasta sikisip yeni bir din icat etmek ve butun memleketin dinini değiştirip yıllarca bitmeyecek kanli bir din savasinin baslamasin neden olmak zorunda kalir.
Ama o, kral olduğu ve krallar da kadınlar kadar vahşileşebileceği için, kadınlar arasındaki savaşı kazanan Anne Boleyn' i daha sonra o güzel başını vurdurarak cezalandırır.
Her turlu duygunun ayaklanıp ortaya çıktığı, bu yer yer çok zevkli, yer yer çok acı, şefkatle şiddetin iç içe geçtiği neredeyse ölümcül macerada, tanrıların ve kadınların erkeklere yaptığı en büyük saka ise, aslında her kadının 'öteki kadın' olmasıdır.
Bütün kadınlar ayni zamanda 'öteki kadın' dır.
En sıradanı, en durağanı, en kibarı, en sadesi, en dürüstü, en güvenilir olanı bile bir anda 'öteki kadın' a dönüşebilir, hayattaki rolünü kendini bile şaşırtabilecek bir süratle değiştirir, bir savaşta kalabalıkları yanına alıp 'öteki kadın' a karşı savaşırken, bir başka savaşta kalabalıkları karşısına alıp herkesle savaşa girebilir; 'öteki kadın' olmanın fettanlığına, çekiciliğine, yalnızlığına ve acısına bir anda kendini bırakabilir, bakisi, konuşuşu, yürüyüşü, saçlarının kesimi, görünüşü, dudaklarına sürdüğü rujun rengi aniden değişebilir.
'Öteki kadın' her kadının içindeki ve belki de bu yüzden onu o kadar iyi tanıyıp ondan o kadar nefret eder.
Zevk denizlerinin 'muse'leridir öteki kadınlar.
HER KADIN 'OTEKI KADIN' A DUSMANDIR.
VE, HER KADIN 'OTEKI KADIN' OLMAYI CILGINCA SEVER.
07,08,2002 CARSAMBA
SAAT: 22,40
Ahmet Altan
Son düzenleme: