Sokrat ölüme mahkum edildiğinde, eşi haksız yere öldürülüyorsun diye ağlamaya başlayınca, Sokrat, "Ne yani," demiş. "Bir de haklı yere mi öldürülseydim!" (İnsanın hayatını ortaya koyabileceği idealleri olmalı.)
Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen, yaşayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir. Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa; "Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem." der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir:
- Ben çekilirim!
(Bırakın kendilerini haklı zannetsinler, sizden bir şey eksilmez.)
Dostlarından biri, Fransız kralı 15. Lui'ye; "Majesteleri," demiş, "Akıl vergisi almayı hiç düşündünüz mü? Hiç kimse budalalığı kabul etmeyeceğine göre, herkes böyle bir vergiyi seve seve öder." Kral, alaylı alaylı gülerek şöyle demiş:
- Hakikaten enteresan bir fikir. Bu buluşunuza karşılık, sizi akıl vergisinden muaf tutuyorum.
(Herkesin aklı kendisine
)
Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü Galile'ye hasımlarından biri; "Efendim," demiş. "Kulaklarınız bir insan için biraz büyük değil mi?"
Galile şöyle cevap vermiş:
- Doğru, benim kulaklarım bir insan için biraz büyük ama seninkiler de bir eşek için fazla küçük sayılmaz mı?
(Kavramlarla oynadığınızda hayat daha zevkli oluyor.)
Fransa hükümet ricalinden biri Napolyon'un bir muharebede tenkide kalkışıp parmağını harita üzerinde gezdirerek;
- Önce şurasını almalıydınız, sonra buradan geçerek ötesini zapt etmeliydiniz, gibi fikirler belirtmeye başlayınca, Napolyon şöyle demiş:
- Evet, onlar parmakla alınabilseydi dediğin gibi yapardım.
(Hiçbir şey göründüğü gibi değil.)
Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona:
- Sen sır saklamayı bilir misin, diye sormuş. Vezir:
- Evet hünkarım, bilirim, dediğinde, Yavuz cevabı yapıştırmış:
- Ben de bilirim.
(Bildiklerinizi insanlarla dürüstçe paylaşın, tabi bilmeleri gerektiği kadarını
)
Sultan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken, keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:
- 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der.
Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle söyler:
- Biz de onlara yaklaşıyoruz.
(Başınıza ne geldiği değil o durumda ne yaptığınız önemli. Ne yapabileceğiniz ise nasıl düşündüğünüzle ilgili.)