Ben şantiye mühendisliği yaptım . Endüstriyel tip cihaz üreten bir firmada erkekler şartların zorluğundan dolayı iş birakiyordu . Kışın o fabrika buz gibi cihaz testi yapıyorduk. Mobingi ayrı , şimdi hvac cihazları ile ilgili her bilgiye sahip olacak kadar her ayrıntıda çalıştım ki zorunda kaldım iş bulamadım. Şu an kiyasliyorum çocuk bakarken daha çok zorlandım . İs yaparken eve geliyordum en azından uyku uyuyordum. Gece uyumayan bir kızım var gündüz de yerinde durmuyor . Hem psikolojik hem fiziksel olarak hayatımda hiç bu kadar zorlanmadım . Saçlarımın yarısı beyazladi . Çocuk bakmak var gerçekten bakmak var. Dayakla korkutup ,televizyon önüne koyup bakabilirsin yoksa gerçekten bir insan yetiştirebilirsin .
Zaten burada tartışmaya kapalı bir konu var . Doç. Dr Veysi Çeri isteyen girsin baksın iki yaşına kadar çocuğun anneyle veya birinci bakimveren kişiyle kalması gerektiğini söylüyor . Prof . Dr Haluk Yavuzer aynı şekilde bir çocuğun üç yaşına kadar annesiyle kalmasını söylüyor . Yerli yabancı kaynaklardan , makalelerden de bakılabilir. Çocuk böyle pırtlatılıp bir kenara koyulacak süs bitkisi değil . Yoksa çocuk her türlü büyür.
Çocuk bakmak bence de çok çok zor. Mesleklerin hemen hepsinden daha zor. Hele İlk 2-3 yıl annenin ömrü kısalıyor bence.
Verdiğiniz bilgiler de evet doğru . Zaten herkes mümkün olduğunca çocuğu için en iyi olanı yapmaya çalışıyor.
Ama şu da bir gerçek ki aynı uzmanlar 3 yaştan sonra kreşi öneriyor annenin çalışmasından bağımsız. Çocuğun evde olmadığı senaryoda anne evde ne yapacak?
Hobilerine vakit ayırsın, gezsin tozsun, evde gönlünce düzen kursun vs vs peki nereye kadar? Kaç yıl böyle geçecek? Bizim neslin özellikle de eğitim almış kesimin bu hayatla tatmin olacağını düşünmüyorum. Zaten calisma hayatı olmamış veya ev kızı diye tabir edilen şekilde yetişmiş biri için cok sorun olmayabilir. Ama nispeten iyi bir egitimi olan, evlenmeden önce de kendine bir hayat kurabilmiş kadınları ev hayatı bunaltacaktır.
Çalışmak dediğimiz şey bireyselleşmenin çok önemli bir adımı. En az para kazanmak kadar önemli kazanımları var.
3 günde bir dip köşe temizleyebilir , 2 haftada bir cam perde yıkayabilir, her gün 3 cesit yemek 1 tatlı yapabilirsiniz. Ama sorun şu ki bu kadar emeğin maddi bir karşılığı olmuyor. Manevi deseniz temizlediğiniz kirleniyor, yaptığınız yemek 15dkda tükeniyor. Bütün bunlar için başlarda teşekkür alsanız da bir süre sonra sizin göreviniz gibi kabul edilip olası bir aksamada hosnutsuzluk hemen dile getiriliyor. İşin en acı kısmı da seneler sonunda sen evdeydin parayı ben kazandım sözünü duyuyor kadınlar çoğunlukla. Bu sözü duymak için ille de boşanmak da gerekmiyor.
Vaktinizin çoğunu kendinizi geliştirmeye ayırdınız diyelim . Dil öğrendiniz, kitap okudunuz, farklı alanlarda kurslara gittiniz. Sürekli kendinize bir şey kattınız. İnsan bir süre sonra öğrendiklerini, yeteneklerini bir ürüne dönüştürmek ister. Bu doğal bir dürtüdür. Sadece girdi veremezsiniz , o girdiyi anlamlı bir çıktiya dönüştürmek için kodlanmistir insan beyni. Ha bu belki bildiğimiz anlamda 8-5 çalışmak olmaz. Ama mutlaka bir faydaya dönüşmeyi arzu eder.
Çocuktan sonra çalışma hayatını bırakan tanıdıklarım var. İlk yıllarda herşey güzel ilerlerken çocuklar 8-10 yaşına geldiğinde artık boşluğa düştüklerini, tamamen kendi ifadeleri ile 'işe yaramaz' hissettiklerini söyleyip işe dönmenin yollarını arıyorlar.
Evde mutlu olan, kararından memnun ve emin olanlara diyecek sözüm yok. Herkes elbette tercihinde özgür. Ben bunları çalışan ama diğer ihtimaller aklını çelen, belki eşi belki çevresi tarafından çalışmaması yönünde manipule edilmeye çalışan, özellikle çocuğunun küçük yaşlarında yaşadıkları zorlanmanın ne uğruna olduğu konusunda kafa karışıklığı yaşayan kadınlar için yazdım.