- 12 Temmuz 2006
- 687
- 23
- 52
Oğluma Mektup
Bebeğim,
Bu gün otobüste gelirken aklıma ne geldi biliyor musun? seninle bir
oyun
oynamak:)) evet yanlış duymadın bir oyun oynamak. Oyunumuzu sana
kısaca
anlatayım. Eminim bu seni de çok heyecanlandıracak ve kesinlikle sen
de
katılmak isteyeceksin. Oyunumuzun adı bile olacak:)) Ne mi:
Anneden oğula, oğuldan anneye mektuplar....
İstersen ilk mektuba ben başlayım. E o kadar ayrıcalığımda
olsun, ne de olsa
benim fikrim bu:))
Bebeğim, bu gün seni her yönden kırdığımın farkındayım. Bunun
savunması bile
olamaz, asla kendimi, yaptıklarımı savunmayacağım. İnan şu
satırları yazarken bile yaptığım bu hareketten dolayı
ağlıyorum. O zaman
ben neden yaptım diye kendi kendimi ha bire eleştirdim gelirken,
tespit
ettiklerime bilmem sen de katılır mısın?
1- Biz büyükler asla kendimizi sizin yerinize koyamıyoruz. Bizim
vaktimiz
çok önemli kesinlikle sizler bizim planlarımıza uymak
zorundasınız. Ben evi
planladığım saatte temizleyip, yola çıkamaya hazırlanmalıydım,
o halde sen
de bu planımdaki rolünü yerine getirmek zorundaydın. Yani bir yerde
senin
hafta sonu içinden geçenleri, yaşamak istediğin şeyleri yaşamanı
kendi
planlarımla alt üst ettim.
2- Senin sağlığını koruma telaşına düşmüştüm. O kremlerini
ellerine
sürmeyince hiç iyileşemeyeceksin kaygısına kapılmıştım.
3- Tüm bu telaşlardan sonra da bu çocuk neden beni anlamıyor diye
içimde
garip bir soru uyandı, bu soru yüreğimdeki annelik hoşgörüsünü,
sabrını öyle
ezip geçti ki seni hırpalamaya kadar geldi.
Canım oğlum ben şunu gördüm ki, ister büyükler olsun ister
küçükler, hiç
birimiz diğerinin yerine geçip hayatımızı yaşayamayız. Her insan
kendini
mutlu hissettiği anları yaşamak ister. Yaşadığı anı kendi
yüreğince yaşamak
ister. Bizim yaptığımızda bencilce, bu güzel saatlerimizi
birbirimizden
çalmak, anne baba, çocuğunun zamanını çalıyor, kendi yaşam
koşturmalarına
onu da ortak ederek,
çocuk anne ve babasının zamanını çalmak istiyor, onlara naz
yaparak kapris
yaparak.
Oysa hiç bir zaman kendimizi onların yerine koyup, onun yaşamını
kendi
yüreğindeki sese uygun olarak yaşamasını sağlamıyoruz. (Burada
hemen bir tek
uyarıda bulunmak istiyorum: Anne ve babalar çocuklarına biraz daha
korumacı
duyguyla yaklaşıyorlar. Kendilerince onları dışarıdaki
zararlardan
koruyorlar.
Hadi şimdi sıra sende, sende kendini benim yerime koy ve bu günkü
yaşadığımız üzücü olayı bana anlat. Olmaması için ne yapmak
gerekirdi. Ya da
oldu ama ne hissettin. Bundan sonra olması ya da olmaması seni
ilgilendiriyor mu? Olmasını istemiyorsan sen ne yapardın?
Seni çok seven mektup arkadaşın :)))))
Bebeğim,
Bu gün otobüste gelirken aklıma ne geldi biliyor musun? seninle bir
oyun
oynamak:)) evet yanlış duymadın bir oyun oynamak. Oyunumuzu sana
kısaca
anlatayım. Eminim bu seni de çok heyecanlandıracak ve kesinlikle sen
de
katılmak isteyeceksin. Oyunumuzun adı bile olacak:)) Ne mi:
Anneden oğula, oğuldan anneye mektuplar....
İstersen ilk mektuba ben başlayım. E o kadar ayrıcalığımda
olsun, ne de olsa
benim fikrim bu:))
Bebeğim, bu gün seni her yönden kırdığımın farkındayım. Bunun
savunması bile
olamaz, asla kendimi, yaptıklarımı savunmayacağım. İnan şu
satırları yazarken bile yaptığım bu hareketten dolayı
ağlıyorum. O zaman
ben neden yaptım diye kendi kendimi ha bire eleştirdim gelirken,
tespit
ettiklerime bilmem sen de katılır mısın?
1- Biz büyükler asla kendimizi sizin yerinize koyamıyoruz. Bizim
vaktimiz
çok önemli kesinlikle sizler bizim planlarımıza uymak
zorundasınız. Ben evi
planladığım saatte temizleyip, yola çıkamaya hazırlanmalıydım,
o halde sen
de bu planımdaki rolünü yerine getirmek zorundaydın. Yani bir yerde
senin
hafta sonu içinden geçenleri, yaşamak istediğin şeyleri yaşamanı
kendi
planlarımla alt üst ettim.
2- Senin sağlığını koruma telaşına düşmüştüm. O kremlerini
ellerine
sürmeyince hiç iyileşemeyeceksin kaygısına kapılmıştım.
3- Tüm bu telaşlardan sonra da bu çocuk neden beni anlamıyor diye
içimde
garip bir soru uyandı, bu soru yüreğimdeki annelik hoşgörüsünü,
sabrını öyle
ezip geçti ki seni hırpalamaya kadar geldi.
Canım oğlum ben şunu gördüm ki, ister büyükler olsun ister
küçükler, hiç
birimiz diğerinin yerine geçip hayatımızı yaşayamayız. Her insan
kendini
mutlu hissettiği anları yaşamak ister. Yaşadığı anı kendi
yüreğince yaşamak
ister. Bizim yaptığımızda bencilce, bu güzel saatlerimizi
birbirimizden
çalmak, anne baba, çocuğunun zamanını çalıyor, kendi yaşam
koşturmalarına
onu da ortak ederek,
çocuk anne ve babasının zamanını çalmak istiyor, onlara naz
yaparak kapris
yaparak.
Oysa hiç bir zaman kendimizi onların yerine koyup, onun yaşamını
kendi
yüreğindeki sese uygun olarak yaşamasını sağlamıyoruz. (Burada
hemen bir tek
uyarıda bulunmak istiyorum: Anne ve babalar çocuklarına biraz daha
korumacı
duyguyla yaklaşıyorlar. Kendilerince onları dışarıdaki
zararlardan
koruyorlar.
Hadi şimdi sıra sende, sende kendini benim yerime koy ve bu günkü
yaşadığımız üzücü olayı bana anlat. Olmaması için ne yapmak
gerekirdi. Ya da
oldu ama ne hissettin. Bundan sonra olması ya da olmaması seni
ilgilendiriyor mu? Olmasını istemiyorsan sen ne yapardın?
Seni çok seven mektup arkadaşın :)))))