- Konu Sahibi masalllperisiii
- #1
ÖDÜL VE CEZA
Günümüz eğitim anlayışında disiplin, bir cezalandırma sistemi olmaktan çok, çocukların kendi kendilerini kontrol etmeleri konusunda başvurulan bir yardımcı yöntem olarak düşünülmektedir. Disiplin, çocuğun kendi kendisini kontrol etmesini, diğer çocuklara ve çevreye uyumunu sağlayan bir eğitim aracı olarak ele alınınca, cezalandırmanın yerini mantık ve anlayış alır. Çocuk, davranışlarını kendi kendine değerlendirir ve hatta yanlış yaptığı zaman kendisini de eleştirebilir. Çocuk, bizim kendisine uygulamak istediğimiz kuralı kavrayabilecek olgunluğa erişmiş midir? sorusunun kilit noktası buradadır. O güne kadar annesinden hiç ayrılmamış ve anaokuluna ilk kez gelmiş üç yaşındaki bir çocuk, herhangi bir oyuncakla oynayabilmek için sırasını beklemek kuralı kendisine verildiği zaman zorluk çekebilir. Yine ilk kez geldiği anaokulunda yemeğini kendi başına yemesi istenildiğinde yemek istemediğini belirtebilir. Bu durumda çocuğun azarlanması, cezalandırılması kuşkusuz seçilecek yöntemlerin en sonuncusu bile değildir. Sevildiğini bilen, kendisini güven içinde hisseden bir çocuk, genellikle yetişkinlere ve yaşıtlarına yaklaşmakta da güçlük çekmez, insanlara güven duyduğu için onların davranışları hakkında da kuşkuya düşmez.
Mutlu bir çocuk, yetişkinin kendisinden istediklerini yerine getirmek konusunda mutsuz ve güvensiz bir çocuktan daha isteklidir. Ayrıca çocuklar kendilerine makul bir açıklama yapıldığında, genellikle söylenenleri kabul ederler, istenmeyen davranışı yapmaktan vazgeçerler. Ancak yetişkinler olarak okul öncesi dönem için akılda tutmamız gerekli olan en önemli nokta, çocukların davranışlarından doğacak sonuçları kestirmekte güçlüğe uğradıklarıdır. Çocuk odada koşarken sehpaya çarpar ve üstündeki vazoyu kırar, vazoyu kırdığı için kendisine kızan annesine verdiği yanıt ise, "ben kırmadım ki, kendisi düştü ve kırıldı" şeklindedir. Gerçekten de bu bir kazadır ve çocuğun vazoyu isteyerek kırması da söz konusu değildir, ama çocuk oda içinde koşmakla eşyalara zarar verebileceğini kavramakta zorluk çekmektedir. Böyle bir durumda yetişkinin vereceği cezanın ona bir yararı olacağı kuşkuludur. Ceza, yetişkinin o andaki zarar karşısında duyduğu öfkeyi bastırmak için bir yöntem olabilir, ama çocuğun evin içinde tehlikesiz biçimde hareket edebilmesini sağlayacak kuralları öğrenmesine yardımcı olamaz. Burada her şeyden önce, çocuğun bu kestiremediği tehlikeli durumlar için yetişkinin önlem alması, çocuğun oyun alanını sınırlandırması, daha doğrusu, çocuğa, kendisine ve etrafına zarar vermeden oynayabileceği ayrı bir alan ayırması seçilecek yolların en uygunu dur. Eşyaların arası oyun oynamak, koşmak için uygun bir alan değildir. Ama kendi odasında rahatça, istediği oyunu oynayabilir. Çocuk bu teklifi kabule hazırdır. Zaten kendisini koruyamadığı tehlikeli durumlar için de yetişkinin güven verici yardımına gereksinimi vardır.
Çağdaş disiplin anlayışında ceza, ancak çocuğun bozduğu ilişkileri kendisine hissettirecek türden bir yasaklama ise yapıcı bir değer taşıyabilir. Oyun sırasında arkadaşları ile oynamakta güçlük gösteren, onlara vuran veya oyunlarını bozan bir çocuğun bir süre yalnız oyun oynamasında yarar vardır. Yine aynı şekilde yemeğini yemek istemeyen, bunu sorun yapan bir çocuğa, "peki, o halde ancak yemeğini bitirdiğ in zaman bahçede oyun oynayabilirsin" diyerek, çok istediği bahçe oyunundan kendisini mahrum etmek gibi bir yöntem uygulanabilir. Gezmeye gitmek için ağlayıp, tepinen, annesini yumruklayan veya eline geçenleri atan bir çocuk için en uygun yöntem, ona küsmek, onu azarlamak değil, fakat sakin bir sesle "gezmeye gitmek istiyorsun, ama bu şartlarda sokağa çıkmamız mümkün değil, bu konuyu tepinmen bittiği zaman tekrar düşünürüz" demek olabilir. Dengeli bir disiplin planı, çocuğun kendi kendisini kontrol etmesine dayalıdır ve bu planda cezalandırmadan çok, çocuğun kendi kendini değerlendirmeye a1ıştınlması önemlidir. Tüm öğrenme faaliyetlerinde olduğu gibi, zaman zaman başardığı bir davranışı için kendisini ödüllendirmek, davranışının başarılı ve olumlu yönünü ona hissettirecek birkaç tatlı söz söylemek, en azından çocuğu ilerdeki başarılar için özendirecek bir tutumdur. Ancak her şeyde olduğu gibi bunda da aşırılığa kaçıldığında, çocuğun gerçek başarıdan duyacağı mutluluk duygusu yerini, haksız olarak kendini üstün görme duygusuna bırakabilir. Ödül, ancak hak edildiği zaman verildiğinde eğitimsel bir değer taşır.
Şımarıklık:
Disiplin konusuna değinirken şımarıklıktan söz etmemek hemen hemen olanaksızdır. Şımarıklık, çocukta doğuştan var olan bir özellik değildir. Hiçbir çocuk şımarık doğmaz, ama daha be beklikten başlayarak anne babasının ve diğer yetişkinlerin tutumları çocuğu şımarık hale getirir. Şımarık çocuk, genellikle gereksinmelerinin karşılanması konusunda belirli bir düzen bulunmayan çocuktur. Çok kere kendi istediğinin yerine, anne babasının kendisine vermek istedikleri ile yetinmek zorunda kalan, yanlış şeyleri aldığı için de devamlı istekte bulunan çocuk şımarıktır. Anne veya baba çocuğa en pahalı oyuncakları, en iyi giysileri alarak adeta ondan esirgedikleri veya isteyip de gösteremedikleri sevgilerini kanıtlamak istemektedirler. Belirli bir disiplin kuralının uygulanmadığı veya uygulanamadığı, anne babanın disiplin konusunda görüş birliğine sahip olmadığı veya evdeki büyükanne, büyükbaba veya yakın akrabaların, kısaca çocuğun yakın çevresinde onu etkileyebilecek kişilerin disiplin konusunda ortak tutuma sahip olmadıkları ailelerde yetişen çocukların şımarık olmaları son derece kolay ve hatta doğaldır. Bazen de parçalanmış ailelerde anne veya babanın yanında kaldığı zamanlarda çocuğa karşı takınılan tavır veya uygulanan kurallar o kadar farklıdır ki, çocuk bu zıt davranışlar karşısında uyum sağlamakta güçlük çeker. Şımarık çocuklarda, canının istediğini istediği zaman yaptırmaya çalışma, devamlı tutturma, gereken saatte yatmaya karşı aşırı direnç, sık sık ağlama, tepinme, arkadaşları ile uyum sağlayamama vb. gibi tepkilere sıkça rastlanır. Bu tür çocukları yeniden eğitmek, onlara makul bir disiplin planını kabul ettirmek, bazen eğiticiyi umutsuzluğa düşürecek kadar zordur. Yeniden eğitimin sağlanması, çocuğun sağlıklı bir duygusal yapıya kavuşması, tüm aile bireylerinin ortak çabaları ve o güne kadar uyguladıkları yöntemi değiştirmelerine bağlıdır
Günümüz eğitim anlayışında disiplin, bir cezalandırma sistemi olmaktan çok, çocukların kendi kendilerini kontrol etmeleri konusunda başvurulan bir yardımcı yöntem olarak düşünülmektedir. Disiplin, çocuğun kendi kendisini kontrol etmesini, diğer çocuklara ve çevreye uyumunu sağlayan bir eğitim aracı olarak ele alınınca, cezalandırmanın yerini mantık ve anlayış alır. Çocuk, davranışlarını kendi kendine değerlendirir ve hatta yanlış yaptığı zaman kendisini de eleştirebilir. Çocuk, bizim kendisine uygulamak istediğimiz kuralı kavrayabilecek olgunluğa erişmiş midir? sorusunun kilit noktası buradadır. O güne kadar annesinden hiç ayrılmamış ve anaokuluna ilk kez gelmiş üç yaşındaki bir çocuk, herhangi bir oyuncakla oynayabilmek için sırasını beklemek kuralı kendisine verildiği zaman zorluk çekebilir. Yine ilk kez geldiği anaokulunda yemeğini kendi başına yemesi istenildiğinde yemek istemediğini belirtebilir. Bu durumda çocuğun azarlanması, cezalandırılması kuşkusuz seçilecek yöntemlerin en sonuncusu bile değildir. Sevildiğini bilen, kendisini güven içinde hisseden bir çocuk, genellikle yetişkinlere ve yaşıtlarına yaklaşmakta da güçlük çekmez, insanlara güven duyduğu için onların davranışları hakkında da kuşkuya düşmez.
Mutlu bir çocuk, yetişkinin kendisinden istediklerini yerine getirmek konusunda mutsuz ve güvensiz bir çocuktan daha isteklidir. Ayrıca çocuklar kendilerine makul bir açıklama yapıldığında, genellikle söylenenleri kabul ederler, istenmeyen davranışı yapmaktan vazgeçerler. Ancak yetişkinler olarak okul öncesi dönem için akılda tutmamız gerekli olan en önemli nokta, çocukların davranışlarından doğacak sonuçları kestirmekte güçlüğe uğradıklarıdır. Çocuk odada koşarken sehpaya çarpar ve üstündeki vazoyu kırar, vazoyu kırdığı için kendisine kızan annesine verdiği yanıt ise, "ben kırmadım ki, kendisi düştü ve kırıldı" şeklindedir. Gerçekten de bu bir kazadır ve çocuğun vazoyu isteyerek kırması da söz konusu değildir, ama çocuk oda içinde koşmakla eşyalara zarar verebileceğini kavramakta zorluk çekmektedir. Böyle bir durumda yetişkinin vereceği cezanın ona bir yararı olacağı kuşkuludur. Ceza, yetişkinin o andaki zarar karşısında duyduğu öfkeyi bastırmak için bir yöntem olabilir, ama çocuğun evin içinde tehlikesiz biçimde hareket edebilmesini sağlayacak kuralları öğrenmesine yardımcı olamaz. Burada her şeyden önce, çocuğun bu kestiremediği tehlikeli durumlar için yetişkinin önlem alması, çocuğun oyun alanını sınırlandırması, daha doğrusu, çocuğa, kendisine ve etrafına zarar vermeden oynayabileceği ayrı bir alan ayırması seçilecek yolların en uygunu dur. Eşyaların arası oyun oynamak, koşmak için uygun bir alan değildir. Ama kendi odasında rahatça, istediği oyunu oynayabilir. Çocuk bu teklifi kabule hazırdır. Zaten kendisini koruyamadığı tehlikeli durumlar için de yetişkinin güven verici yardımına gereksinimi vardır.
Çağdaş disiplin anlayışında ceza, ancak çocuğun bozduğu ilişkileri kendisine hissettirecek türden bir yasaklama ise yapıcı bir değer taşıyabilir. Oyun sırasında arkadaşları ile oynamakta güçlük gösteren, onlara vuran veya oyunlarını bozan bir çocuğun bir süre yalnız oyun oynamasında yarar vardır. Yine aynı şekilde yemeğini yemek istemeyen, bunu sorun yapan bir çocuğa, "peki, o halde ancak yemeğini bitirdiğ in zaman bahçede oyun oynayabilirsin" diyerek, çok istediği bahçe oyunundan kendisini mahrum etmek gibi bir yöntem uygulanabilir. Gezmeye gitmek için ağlayıp, tepinen, annesini yumruklayan veya eline geçenleri atan bir çocuk için en uygun yöntem, ona küsmek, onu azarlamak değil, fakat sakin bir sesle "gezmeye gitmek istiyorsun, ama bu şartlarda sokağa çıkmamız mümkün değil, bu konuyu tepinmen bittiği zaman tekrar düşünürüz" demek olabilir. Dengeli bir disiplin planı, çocuğun kendi kendisini kontrol etmesine dayalıdır ve bu planda cezalandırmadan çok, çocuğun kendi kendini değerlendirmeye a1ıştınlması önemlidir. Tüm öğrenme faaliyetlerinde olduğu gibi, zaman zaman başardığı bir davranışı için kendisini ödüllendirmek, davranışının başarılı ve olumlu yönünü ona hissettirecek birkaç tatlı söz söylemek, en azından çocuğu ilerdeki başarılar için özendirecek bir tutumdur. Ancak her şeyde olduğu gibi bunda da aşırılığa kaçıldığında, çocuğun gerçek başarıdan duyacağı mutluluk duygusu yerini, haksız olarak kendini üstün görme duygusuna bırakabilir. Ödül, ancak hak edildiği zaman verildiğinde eğitimsel bir değer taşır.
Şımarıklık:
Disiplin konusuna değinirken şımarıklıktan söz etmemek hemen hemen olanaksızdır. Şımarıklık, çocukta doğuştan var olan bir özellik değildir. Hiçbir çocuk şımarık doğmaz, ama daha be beklikten başlayarak anne babasının ve diğer yetişkinlerin tutumları çocuğu şımarık hale getirir. Şımarık çocuk, genellikle gereksinmelerinin karşılanması konusunda belirli bir düzen bulunmayan çocuktur. Çok kere kendi istediğinin yerine, anne babasının kendisine vermek istedikleri ile yetinmek zorunda kalan, yanlış şeyleri aldığı için de devamlı istekte bulunan çocuk şımarıktır. Anne veya baba çocuğa en pahalı oyuncakları, en iyi giysileri alarak adeta ondan esirgedikleri veya isteyip de gösteremedikleri sevgilerini kanıtlamak istemektedirler. Belirli bir disiplin kuralının uygulanmadığı veya uygulanamadığı, anne babanın disiplin konusunda görüş birliğine sahip olmadığı veya evdeki büyükanne, büyükbaba veya yakın akrabaların, kısaca çocuğun yakın çevresinde onu etkileyebilecek kişilerin disiplin konusunda ortak tutuma sahip olmadıkları ailelerde yetişen çocukların şımarık olmaları son derece kolay ve hatta doğaldır. Bazen de parçalanmış ailelerde anne veya babanın yanında kaldığı zamanlarda çocuğa karşı takınılan tavır veya uygulanan kurallar o kadar farklıdır ki, çocuk bu zıt davranışlar karşısında uyum sağlamakta güçlük çeker. Şımarık çocuklarda, canının istediğini istediği zaman yaptırmaya çalışma, devamlı tutturma, gereken saatte yatmaya karşı aşırı direnç, sık sık ağlama, tepinme, arkadaşları ile uyum sağlayamama vb. gibi tepkilere sıkça rastlanır. Bu tür çocukları yeniden eğitmek, onlara makul bir disiplin planını kabul ettirmek, bazen eğiticiyi umutsuzluğa düşürecek kadar zordur. Yeniden eğitimin sağlanması, çocuğun sağlıklı bir duygusal yapıya kavuşması, tüm aile bireylerinin ortak çabaları ve o güne kadar uyguladıkları yöntemi değiştirmelerine bağlıdır